Büyülü Rüzgar İncelemeleri

Başlatan Ralph, 29 Ekim, 2015, 10:37:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ralph

ferzan arkadaşımız dur durak bilmeden yine döktürmüş. :)

Keyifle ve buruk bir gülümsemeyle okuyorum...

Geçenlerde bir film izledim. İsmi Bone Tomahawk. Bir western filmi ve kızılderililerle yakından alakalı... Gözlerim Büyülü Rüzgar'ı aradı. Fazlasıyla eleştirsem de artık westernle ilgili gördüğüm her şeyde Büyülü Rüzgar'ı arıyor gözlerim ister istemez. İçime işlemiş bu seri...

ferzan

    #36  Kaçak :


    Bismarck'da huzurlu bir sabah...Alışılmadık kılığıyla Ned, sabah sabah bir silah dükkanından 20 kutu mermi sipariş eder ve aynı sıralarda ihtiyar bir çiftçi soluk soluğa içeri dalarak parasının yettiği en ucuz silahı ister...Aranıyor ilanlarındaki Jody Buchanan şehre gelmiştir ve ihtiyar Ben, bankanın el koymak üzere olduğu çiftliğinden ipoteği kaldırmak için bu ödül parasına muhtaçtır...Buna rağmen ömründe eline silah almamıştır...Ne yazık ki beklenen olur ve Ben, Buchanan ile girdiği çatışmada hayatını kaybeder...Aynı çatışmada yaralanan Ned, Buchanan'ı öldürerek ödül parasını Ben'in eşi Rita'ya bırakıp gitme derdindedir fakat genç ve güzel Rita'yı görünce içinden birşeyler kopar...Günler geçtikçe Ben'in yasını tutmaya devam eden Rita, minnet borcunu ödemek için evinde misafir ettiği yaralı Ned'e artık başka türlü bakmaya başlar...Ne var ki başını çok acayip bir belaya sokar ve Ned ile birlikte Bismarck'ı terketmek durumunda kalırlar...

    Ned'i kör kütük aşık görürüz bu hikayede...Öyle ki, aşık olduğu kadının doğrularını ve yanlışlarını önemsemeksizin, haklı ya da haksız, sadece
onu kollamak için risklere alır...Hatta Poe'dan Senatör Fulton ve çevresini devreye sokmasını bile ister...Ne var ki Rita, Ned ile de çok kalamayacaktır...Bu duygusal kadının, geçmişi ve geldiği yer ile ilgili gizlediği şeyler vardır ve Ned onu gölge gibi takip etmeye hazırdır...

    Hikaye olarak Büyülü Rüzgar'da hiç sırıtmayan, duygu odaklı güzel bir macera...Çizeri Milazzo olunca daha da güzel olmuş herşey...


    #37  Karanlık Yol :


    #38  Kara Perde :


    Rita'yı henüz uğurlayan Ned, derin bir boşluktadır...Bu boşluğu zaman zaman beraber oldukları Asla Kesmez bile dolduramamaktadır...Ned resmen aşk acısı çekmektedir...O günlerden birinde Sioux yerleşimine Wyoming Bill gelir ve Ned'i Binbaşı Eccles'in beklediğini haber verir...Çok acil olmayan, ama çok normal de olmayan bir durum söz konusudur...

    Kaleye vardığında bir temsilin oynandığını gören Ned, nihayet Binbaşı ile görüşme fırsatı yakaladığında, kendisine adıyla hitap eden ve kendisini görür görmez bayılan Norma Snow isimli aktris ile tanışır ve şaşkınlığı daha da artar...Zira 4 yıl önce basit bir erle evlendiği haberi gazeteleri günlerce meşgul eden Norma Snow Ellis, Ned'in önceki hayatındaki karısıdır ve tren kazasından önceki komutanı, evlilikleri üzerine kara bulut gibi çöken Albay Grisham'ın karanlık hatırasını anımsamasına rağmen, Norma'yı bir türlü anımsayamamaktadır...Oysa dönemin gazetelerinde ikisinin de adı geçmektedir...

    Aynı sıralarda Poe da Chicago'dadır ve yangın sonrası yeniden toparlanmanın eşiğinde olan kentte umutsuzca Hogan'ın cesedini ya da ölümüne ilişkin görgü tanıklarını aramaktadır...Ne var ki Hogan'ın, Kara Tarikat tarafından iradesi tamamen tükenmiş vaziyette alıkonulduğundan habersizdir...Bir zaman sonra yolu eski asker, yeni politikacı Grisham ile kesişir ve seçim kampanyası hazırlığındaki Grisham'ın, geçmişte Hogan ile olan bağını çözmeye çalışırken, Ned ile olan bağından bihaberdir...

    Ned, geçmişiyle ilgili bazı şeylerin içinden çıkamadığı için şaşırtıcı bir karar vererek Norma'ya Chicago'ya kadar eşlik eder...Orada hem Poe ile karşılaşacak, hem de beklemediği şekilde Grisham ile son kez yüzleşecek, 4 sene önceki komplonun ardındaki isimlerden birinin de eski komutanı olduğunu öğrenecek ve pek çok şeyi hatırlamasına rağmen hiç mi hiç anımsayamadığı karısının Kara Tarikat ile olan irtibatının farkına varacaktır...

    Bu macerada öğrendiğimiz bir diğer şey ise, Ned'in efsanevi savaşçı ve tarihi karakter Çılgın At ile henüz asker olduğu dönemlerde karşılaşmış olması...Çılgın At, kıskıvrak yakaladığı bu mavi ceketliyi bilinçli olarak öldürmüyor ve duruma anlam veremeyen Ned'e ileride çok yakın olacakları için canını bağışladığını söyleyip gidiyor...Bu hareketi, sonradan Ned'in başına çok büyük dert açacak olsa da gerçekten de ikinci hayatına bir Sioux şamanı olarak gözünü açacak olan Ned'in ilerleyen maceralardaki en yakın yoldaşlarından biri oluyor bu yarı şaman bilge savaşçı...

    Ned'in geçmişi ve serinin de gidişatıyla ilgili yapı taşı maceralardan biri...İki sayı süren bu şahane öykünün ilk kısmını Goran Parlov, ikinci kısmını ise Pasquale Frisenda resimlemiş...


    #39  Dört Şaman :


    Northern Pasific demiryolu şirketi, gelecekteki güzergahı olarak belirlediği Kuzey Dakota ve Montana toprakları arasında hat çalışmasına geçmeden evvel Yellowstone civarında bir mühendis ve jeolog kafilesi ile birlikte topografyayı incelemeye karar vermiştir ve bu haber çoktan gazetelere çıkmıştır...Aynı sıralarda Poe da dostuna bu haberi vermek için Omaha'dan Blizzard'a döndüğünde, Ned'i atını eyerlerken bulur...Oturan Boğa'nın çağrısı üzerine yola çıkmak üzere olan Ned, Poe'dan haberleri alınca çağrının sebebini de anlamış olur...Toprak araştırması yapılacak olan Yellowstone bölgesi Sioux arazisindedir ve Sİouxları buradan uzaklaştırıp Northern Pasific'e gerekli alanı sağlamak için birtakım politik referanslar aracılığı ile bir grup masumun ordu kontrolünde bilinçli olarak ölüme gönderilmesi söz konusudur...Bütün mesele, Siouxların bunu yutup yutmayacaklarında saklıdır...

    Oturan Boğa, Çılgın At, Büyülü Rüzgar ve Uzun Rahip...Kabileleri ve savaşçıları ile birlikte bir araya gelen bu dört şaman, kendilerine görünen vizyonlar akabinde hayatlarının en büyük kumarına hazırlanmaktadırlar...Zarların yuvarlanması durduğunda, bu dört şamanın bilgeliği ya da hezimeti ortaya çıkacaktır...Diğer yanda Poe da ordu ve kafile tarafında mücadelesini vermektedir...

    Finali ve bağlanışı ile şu ana kadar okuduğum en özgün ve buna rağmen en dingin vahşi batı öyküleri arasında yerini aldı...Tepeden tırnağa ustaca kurgulanıp karakterizasyonları mükemmel şekilde işlenmiş, içerisinde tarihi bir ayar verme hadisesini barındıran harika bir hikaye...


    #40  Kaplan Çetesi :


    Northern Pasific'in eski demiryolu hatlarından birinin üzerinde, Bismarck yakınlarında mola veren Ned ve Poe, yakınlardaki eski bir kulübeyi gözüne kestirmiştir...Bismarck'a az bir yolları kalmış olmasına rağmen Ned, Rita ile olan anıları ve tanınma ihtimalinden ötürü şehrin uzağında kalmayı tercih etmiştir...Ne var ki başlarını soktukları bu eski kulübede bir hayalet, Ned'e kendini gösterir ve sessizce kaybolur...Çok genç ve çok güzel bir uzakdoğulu kıza ait bu hayal, intikam değil huzur istemektedir ve Ned vakit kaybetmeden Bismarck'a gidip kaldığı kulübe ve eski sahibi hakkında bilgi edinmeyi kafasına koyar...

    Bismarck'da temizlikçilik yapan genç Wu-sung ile yolları kesişir ve bir gece önce kaldıkları kulübenin, Yeşim Bebek diye bilinen çok genç ve güzel bir Çinli hayat kadınının intihar ettiği yer olduğunu öğrenirler...Öğrenmedikleri şey ise Wu-sung'un Yeşim Bebek'in kardeşi olduğudur...İşaretler, onları kendine saygısını yitirmiş bir subaya götürecektir fakat bu subaydan da öte, Çinli bir yeraltı örgütünün varlığı gölge gibi çökecektir...

    Batıda Çinlilerin çektiği eziyetlere, beyaz adamın sadece zencilerden ve kızılderililerden değil, sarı ırktan da esirgemediği zulme bol bol dokunduran, Hong-Kong'tan Bismarck'a kadar uzanan trajik bir aile hikayesini merkezine alan Milazzo çizimli bir macera...Kapağa ve adına bakınca Çinli işçi mevzusuna girerek beylik western temalarından birini daha geride bırakan çerezlik ara geçiş serüvenlerinden sanıyor insan ama hiç de öyle olmadığı okununca anlaşılıyor...Geçen sayıda bir çuval inciri berbat etmek üzere olan ordu mensubu Baker şerefsizi de bu macerada kendini affettirmeyi beceriyor ve Ned ile Poe'nun önünden çekiliyor...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Ralph

Ferzan'a yine kaliteli incelemeleri için çok teşekkür ederim. Kaliteli öykülerin sonuna geliyoruz diyebilirim... Ah be ne maceralardı onlar :)

ferzan

    #41  Kopya :


    Karlı kuzeyde tekinsiz bir ikmal istasyonunda Ned ve Poe, o gece için başlarını sokacak bir dam altı bulduklarına sevinememişlerdir...Zaten dar olan dükkandan bozma kulübede, şömine yakınlarına ilişmiş herkes birbirinden tedirgindir ve elinde silahla uyumaktadır...İtin kopuğun yanı sıra tipi o ortama uymayacak kadar düzgün ve eğitimli olduğu anlaşılan kentli bir genç de vardır ve az daha Poe'yu öteki tarafa gönderecek bir kazanın akabinde Mandan savaşçısı Çalınan Şapka, adının Theo olduğunu öğrendiğimiz bu genci diğer savaşçılarıyla birlikte alıp götürür...Ned ise Çalınan Şapka'nın kendisini tanıyamamış olmasına ve Theo'nun içerisinde bilimsel nitelikte bir günlük bulunan çantasını orada bırakmasına şaşırmıştır...Ortalık biraz sakinleşince günlüğü okumaya, okudukça da şaşkınlıkları katlanmaya başlar...Günlükte adı geçen ve bulundukları noktaya çok da uzak olmayan rasathaneye gidecek, Profesör Burr ve asistanı Theo'nun tanık olduğu olağandışı bir gök olayı sebebiyle ucu Mandanlar'a kadar dokunan, dünyevi olmaktan çok uzak tekinsiz bir olayın tam ortasında kalacaklardır...

    17.sayı ''Koleksiyoncu'' tadında, bizzat da ''Koleksiyoncu'' nun çizeri Eugene Sicomoro'nun akıcı ve sanatsal çizgileriyle vücut bulmuş, okuması zevkli; gizem ve gerilim dolu bir tek atımlıklık dinlence...


    #42  Ateş Suyu :


    Montana bölgesinde kış tüm şiddetiyle devam ederken, bir zamanların soylu savaşçıları olan Kara Ayaklar acınası haldedirler...En kötü viskiyle iradeleri tamamen yok olma noktasına gelen ve benliklerinden geriye birşey kalmayan bu insanların, bağımlısı oldukları zehire rağmen hala saygı duydukları bir şefleri vardır...Ne kadar içerse içsin asla sarhoş olmayan ve beyazlarla bu konuda her türlü iddiaya girmekten çekinmeyen Daima Ayakta'nın ve alkol ile sefil bir hale gelen Kara Ayaklar'ın hikayesine tanık olan Ned ve Poe, kışın da etkisiyle ister istemez bir süre bu topraklarda oyalanmak durumunda kalıyorlar...Yasal olmayan sağlıksız viski satışı, tacirler, içki şirketleri ve pasifize edilen yerliler ile ilgili kalburüstü ve sade güzellikte bir öykü...Corrado Mastantuono'nun bayıldığım çizgileriyle hem de...


    #43  Wild Bill :


    Gerçek bir batı efsanesi olan Wild Bill Hickok'un, Deadwood'daki kalleşçe ölümünden birkaç sene öncesinde geçen hikayede onu viskiden kafayı bulmuş ve güneş çarpmış bir şekilde açık alanda bulan Ned ve Poe, derhal Blizzard'a getirerek tedavisine başlarlar...Bill günler sonra kendine geldiğinde, Ned ve Poe için ciddi bir hayal kırıklığı haline gelir...Zaman zaman akli dengesini yitiren, geçmişin ızdıraplı anılarıyla sık sık kendinden geçen ve sanki bunca dert yetmiyormuş gibi bir de kör olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ünlü silahşörü geçmişi rahat bırakmayacaktır...Bu noktada Ned ve Poe'nun elinden, Bill'i kollamaktan başka birşey gelmeyecektir...


    #44  Fort Laramie Hayaletleri :


    Fort Laramie Kalesi'nde genç bir teğmen ile masum bir ilişkisi olan ve beyaz kadınlar gibi giyinip yaşamayı seven, aynı zamanda da bir Sioux şefinin kızı olan Su Getiren'in ölümü üzerinden altı yıl geçmiştir...Cenaze ile birlikte gömülen bir çift eldiven ve el yazması incil, bir süredir kalede olan Calamity Jane'nin üzerinden çıkar ve Büyülü Rüzgar'ın araya girmesiyle hırsızlık yaftasından kurtulur...Su Getiren'in hiç dokunulmamış mezarını açtıklarında, cesedin altı yıla rağmen hiç bozulmadığını şaşırarak görürler...İncil ve eldivenler de cesedin bulunduğu, düğümlenerek kapatılmış örtünün altında olmalıdır fakat düğümler çözülmemiş olmasına rağmen bu barış işaretlerini bizzat Su Getiren'in kendisinin verdiğini iddia eden Calamity Jane'e kimse inanmaz...Ned ise devamlı içen erkek kılıklı bu ufak tefek kadın ile biraz daha vakit geçirmeye karar verir...Böylece birkaç gece önce gördüğü karmaşık rüyalar ile ilgili de kafasını toparlayabilecektir, aynı zamanda kimsenin iplemediği Jane'e de manevi destek olacak, Su Getiren'in aşkı, trajik ölümü ve geçmişteki barış süreciyle ilgili bizzat Jane'in ağzından bilgi sahibi olacaktır...

    Diğer yanda Poe da düzenli olarak yazdığı Omaha Morning gazetesinin sahibi tarafından Omaha'ya çağrılmıştır...Beklenmedik bir şekilde General Custer ile tanıştırılır...Askerlik kariyerinden sonra politikaya da atılma hazırlığı yapmakta olan Custer'ı yargılamaktan geri duramayan Poe, buna rağmen karşılık olarak Custer'ın hoşgörüsünden başka birşey alamaz...Senatör Fulton ile ilgili fikirlerini sorgulatacak bazı siyasi çıkar ilişkilerini de öğrendiği için, Omaha ziyareti son derece buhranlı geçer ve bu esnada barış sürecinde geçmişin günahları masaya yatırılır...

    Günler önce Ned'e rüyasında malum olan birtakım vizyonlar ile altı sene önce kavuşamadan trajik bir biçimde ölen Su Getiren ve Teğmen Edwin Wood'un aşkı çerçevesinde, bol miktarda tarihsel noktaya eleştirel bir şekilde değinen, tarihi karakterlerin yer aldığı önemli serüvenlerden...Büyülü Rüzgar kronolojisinin yanı sıra, dönemin ruhu ve politik hamleleri adına meraklısı için belgesel niteliğe de sahip olması muhtemel bir hikaye...Geçen sayıda Wild Bill'i konuk eden seri, bu sayıda da batının bir diğer ünlü siması Calamity Jane'i ve General George Armstrong Custer'i bünyesine dahil ediyor...Custer'ı bundan sonra seride aralıklarla göreceğiz ve tarihsel olaylara kurgu arasında şahit olmaya devam edeceğiz...Milazzo'nun çizgileriyle onurlandırdığı kaliteli bir öykü...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    #45  İstilacılar :


    #46  Nehirde Savaş :


    #47  Kiralık Katiller :


    General Custer, ani bir görev emriyle demokrat partinin işlerini bırakıp Omaha'dan ayrılmak üzeredir...Bir süredir etliye sütlüye bulaştırılmayan Custer'a ani bir görev emri gelmesi, Poe'yu kuşkulandırır...Bu kuşkusu yersiz de değildir...Zira elindeki birtakım belgelerle Washington'a şantaj yaptığı sanılmaktadır...Ucu, Başkan Grant'ın kardeşine kadar dokunan ve Poe'nun Senatör Fulton ile irtibatını sorgulatacak kadar gizemli olan bu belgeler, Custer'ın epeydir beklediği fırsat için anahtar vazifesi görmüştür...Yellowstone bölgesine, yani Sioux arazisine yapılan keşif gezisine devam edecek olan Northern Pasific Demiryolu Şirketi'ne refakat edecek iki yüksek rütbeli ordu mensubundan biridir ve rahat durmaya hiç niyeti yoktur...Poe ise bir süredir değer yargıları adına karmaşık duygular içerisindedir...Gerek Başkan Grant gıyabında duyduğu söylentiler, gerekse Senatör Fulton ile Henry Task kimliğiyle federal hizmet veren Dick Carr'ın kendini belli belirsiz göz hapsinde tutması epey canını sıkmaktadır...

    Custer, kafasında binbir tilki ile keşif gezisini bir şehitlik ve akabinde gelecek olan kahramanlık hareketinden mütevellit bir politik hamle olarak görmektedir...Sioux ve Cheyenne'leri ciddi ciddi kışkırtmayı kafasına koyan ve kendine has tasarı ve yargıları olan general, kafiledeki diğer üst rütbeli meslektaşını da dinleme niyetinde değildir...Öte yanda Büyülü Rüzgar da Çılgın At ve Oturan Boğa ile birlikte bir strateji geliştirme aşamasındadır...Rüyasında mavi ceketlilerin ölüleriyle dolu bir savaş alanında, Çılgın At ile birlikte ayakta kalan son kişilerdendirler ve Custer'ın cesedinin başında olmalarına rağmen, hiçbiri zaferin memnuniyetini taşımamaktadır...Bu rüyayı farklı şekillerde yorumlamaya çalışan Büyülü Rüzgar'ın emin olduğu tek şey, büyük bir savaşa şu an için hazır olmadıkları ve adımlarını çok dikkatli atmaları gerekliliğidir...Oturan Boğa ile Çılgın At kısmen böyle hissetmeseler de, Büyülü Rüzgar onlarla yan yana çarpışmaktan geri durmayacak, ama sağduyusunu da yitirmemeye gayret ederek halkını olası bir kışkırtma tuzağından uzak tutmak için elinden geleni yapacaktır...

    Karadan ilerleyen ve kalabalık bir asker grubuyla Siouxlar'a adeta göz dağı veren kafileye bir müddet sonra nehirden bir gemi de eklenir...Silme cephane ve ağır toplarla donatılmış bu gemi, nehir yolundan karadakilere destek olma amacındadır ve kaptan köşkünde Custer'ın güneyli bir eski asker dostu yer almaktadır...Keşif gezisi, büsbütün kışkırtma hareketine dönmek üzeredir ve şimdiden iki tarafta da ufak çaplı taciz saldırıları başlamıştır...

    Diğer yanda Poe ise esrarengiz bir şekilde Kara Yön'e bağlı adamlar tarafından kaçırılarak Custer'ın da ikamet ettiği şehir olan Monroe'da bilinmeyen bir mekana getirilerek alıkonur...Çok geçmeden kendisiyle irtibata geçecek olan tarikat lideri Aiwass'ın, kendisini zoraki bir işbirliğine mecbur edeceğini öğrenir...Poe'nun vazifesi, Custer'ın Monroe'daki evinde, karısı ile irtibata geçerek Washington'a şantaj yaptığı düşünülen birtakım kıymetli belgeleri ele geçirmektir...Ne var ki aynı sıralarda senatör Fulton ve Henry Task (Dick Carr) da birkaç federali daha meseleye dahil ederek Poe'nun izini sürmeye başlarlar ve tüm ipuçları onları Monroe'ya getirdiğinde, hesapta olmayan iki cinayet ve kiralanan iki silahşör meselesiyle araştırmalarının yönü geçici olarak sapar...

    Aynı sıralarda dostunun başının dertte olduğunu hisseden Büyülü Rüzgar, herşeye rağmen seçimini halkından yana yapar ve Çılgın At'ı gölge gibi takip eder, Oturan Boğa ve Çılgın At ile birlikte, zaman zaman Cheyenneler'in yanında ordu ile çatışmalara devam eder ama bu asla bir katliam boyutuna varmaz...Büyülü Rüzgar, ısrarla Custer'ın kışkırtma oyununu bozmak için halkını firenleme taraftarıdır ve birtakım çetrefilli olaylar sonucunda Custer ile yüzleşerek beklenmedik bir şekilde onu aşağılayıp baygın vaziyette terk eder...Aynı sıralarda kafilenin de hareketi büyük yerden gelen bir emirle durdurulmuştur ve Custer geçici olarak görev dışı bırakılmıştır...Zafer Siouxlar'ındır ve Ned'in rüyası kısmen daha anlamlı bir hale gelmiştir...

    Halkını gönül rahatlığıyla bırakan Ned, Poe'yu aramaya girişir ve onun yolu da Monroe'ya kadar uzar...Artık hem federal dostları, hem esrarengiz katiller, hem Washington'u tedirgin eden belgeler, hem Kara Tarikat ve Poe, hem de Büyülü Rüzgar artık birbirine çok yakındır...Tüm bu olaylar esnasında en şaşırtıcı nokta ise, Hogan'ın bilinmeyen bir yerden Ned ile psişik bağ kurması ve Ned'e belli belirsiz yardım etmesi durumudur...Öyle ki, macera finaline doğru can düşmanı ve kabul etmek istemese de öz babası Hogan tarafından astral bir bağ ile kurtarılma noktasına bile gelecektir...

    Kartlar açılır, alakalı alakasız tüm olaylar birbirine bağlanır ve düğümler çözülürken, Kara Yön'ün başındaki Aiwass'ın da gerçek yüzüne tanık oluruz ve en azından bu raundu güçlükle de olsa dostlarımız kazanmış olur...Kazanmaktan ziyade, ucuz atlatmış olurlar aslında...Aynı zamanda Washington'ı tedirgin eden belgelerin de Northern Pasific bünyesinde, bir takım viski kaçaklığı olayını da ortaya çıkaran belgeler olduğu anlaşılır...Poe ile federaller için önemsiz, ama Northern Pasific ile Başkan Grant'ın kardeşi için önem arzeden bu belgeler, demiryolu şirketinin çoktan başlamış olan yatırım kaybını pekiştirmekten başka bir işe yaramayacak olsa da, Yellowstone'daki kabileler için derin bir soluk alma sebebi olacaktır...

    Büyülü Rüzgar'ın şu ana kadarki en uzun ve en karmaşık kurguya sahip serüveniydi...Resmen bir roman kurgusuna sahipti ve buram buram kalite aktı her bir metininden...Üç sayı ve toplamda 282 sayfa süren bu muhteşem öykü, Büyülü Rüzgar kronolojisinin en sağlam ve en önemli maceralarından biri olmakla birlikte baştan sona bir senaryo ve sinemasal anlatım dersi gibiydi...Tarihi göndermeleri ve ince politik eleştirileri yanı sıra, geçmiş ve geleceği de birlikte ele almayı becerebilmiş hem kurgusal, hem de belgesel nitelikte bir fumetti harikası okudum diyebilirim...Bu uzun öykünün çizimlerine de Pasquale Frisenda başlıyor, Goran Parlov devam ediyor ve Barbati&Ramella ikilisi sonlandırıyor...

    Kelimenin tam anlamıyla 10 üzerinden 10'luk bir edebi ve sanatsal güzellik örneği...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    #48  Aiwass'ın Sırrı :


    Bir önceki uzun macerada, Kara Yön'ün lideri esrarengiz adam Aiwass'ın değişimine tanık olmuş, Ned ile Hogan'ın garip bir şekilde işbirliği yaparak Aiwass'ı insan formundan sıyrılmak üzere iken güç bela bertaraf ettiklerini görmüştük...Zamanın başlangıcından beri varlığını azalarak da olsa sürdüren esrarengiz ve ezoterik iblisvari bu kavim, Kara Yön içerisinde pek çok iş adamı ve politikacının bedeninde, zaman zaman değişime uğrayarak, zaman zaman da kendini bastırarak türünü devam ettirmektedir...Beyaz adamın kıtaya gelmesinden çok daha önceleri yerli kültüründe de bir yeri olan ve tüm kızılderili mitlerinde beyaz adamdan daha büyük bir düşman olarak anılan bu lanetli varlıkların önde geleni olan Aiwass, ölümünden sonra bile Hogan'ın rüyalarına girmeye devam etmektedir...

    Aiwass'ın ardından Kara Yön'ün ipleri, ilginç bir şekilde Hogan'ın eline geçmiş görünmektedir ve bir süredir beden protezi ve korseleri içerisinde yarı kötürüm halde yaşamını sürdüren, buna rağmen psişik yeteneğini daha da ileriye taşıyan Hogan, tarikat içerisinde köklü bir temizliğe başlamıştır...İnsan suretindeki bu ezoterik iblislerin mesken tuttuğu kişileri deşifre edip ortadan kaldırmayı kafasına koymuştur...Aynı sıralarda Ned de Omaha'da turneye hazırlanan Norma'yı görmeye gelir...Onun eski karısı olmadığını bilerek, daha öncesinde Kara Yön'ün ve Hogan'ın bir oyunu sonucu kendisini oldu bittiye getirmek için seçilen bu güzel aktris ile birbirilerine bu kez yalanlardan uzak bir şekilde gerçekten aşık olmuşlardır...Ned'in bir süredir devam eden duygusal iniş çıkışları, Rita sonrası Norma ile tavan yapmıştır adeta...Ne var ki artık aralarında yalanlar olmasa da, Norma'nın halen Kara Yön'ün hizmetinde olduğunu bilmektedirler ve işin ilginci, bu kez Ned de Kara Yön nezdinde Hogan'a yardım etme düşüncesinin kıvılcımlarına sahip olacaktır...Zira bu konuda en büyük destekçisi, ikinci hayatındaki babası Topal At'ın ruhudur ve başta Siouxlar olmak üzere asırlardır efsanelerde geçen bu kadim varlıklarla mücadele edebilmek için bir aralar can düşmanı olduğu Hogan ile işbirliği yapacak gibidir...Olaylar gelişir...

    Okurken acayip keyif aldım, sonra bir an düşünüp ''Ulan ne kadar saçma, seri nereye gidiyor böyle?'' diye bir an afallayıp sonra gene beğenerek bitirdiğim bir sayı oldu...Ama sakin kafayla düşününce, serideki ilk fireler ve vasatlık alametleri başladı sanırım...Hala daha çok mu çetrefilli-kaliteli, yoksa çok mu saçma-abartılı gittiğini anlamaya çalışıyorum...Biraz o, biraz da öteki sanırım...


    #49  Düzenleyici :


    Amerika'da bir zamanlar, at hırsızlarından illallah demiş pek çok çiftlik sahibi, zamanla kendilerini korumakta yetersiz hale gelen kanunlara alternatif olarak kendi paralı yasa koyucularını seçmişler...Bu paralı silahşörler çiftlik sahiplerinin gazı ve himayesiyle haftalarca at hırsızlarının izini sürüp en sonunda getirirlermiş ve sorgusuz sualsiz asarlarmış ibreti alem için...Ödül avcısından birkaç adım geride, kiralık katillikten ise birkaç adım öndeki bu adamlara ''Düzenleyici'' denirmiş...

    Bir işbirliği neticesinde keyfekeder öldürülmüş iki çiftlik kovboyunun vebali, akli dengesi yerinde olmadığı için şehirden uzakta bir kulübede yaşayan zavallı bir garibana yüklenmiştir...Lewis City şerifi de bir avuç gönüllü ile bir cadı avı başlatmışken, Sioux topraklarına girmiş olduğunu bile farketmez...Pek yakında inzivaya çekilmiş olan Büyülü Rüzgar ile karşılaşacak ve iyi mi kötü mü kestiremediğimiz bu şerif, Büyülü Rüzgar sayesinde epey silkinecek, cinayetle itham edilen garibanı himayesine alan Siouxlarla birlikte Lewis City'de boy gösteren bir ''Düzenleyici'' nin akıbetine tanık olacaktır...

    Tek sayılık ara geçiş serüvenlerinden biri daha...100 üzerinden en az 80'lik bir kaliteye sahip, dinlenmelik bir öykü...Büyülü Rüzgar serisini farklı kılan güzelliklerden bir tanesi daha...


    #50  Çamur :


    Büyülü Rüzgar, Beyaz Duman'ın kabilesini ararken çayırda bir çocuğa rastlar...Kendine ''Çamur'' adını veren ve baştan aşağı boyalı olan bu çocuğun koşmaktan başka yaptığı şey yoktur ve bu durumu dinlediği eski bir yerli hikayesinden hareketle kendine uyarlamış ve ''Çamur'' kimliğine sahip çıkmıştır...İnancına göre ondaki savaşçı ruhu bacaklarının hızında gizlidir...

    Çamur, Büyülü Rüzgar'ı Beyaz Duman'a götürüp ninesinin çadırına çekilir...Büyülü Rüzgar, ihtiyar Beyaz Duman'ı uyarmaya gelmiştir...Kabilesinin tüm gençleri Oturan Boğa'nın yanında olan Beyaz Duman ve kendi gibi diğer ihtiyarların göç etmeleri gerekmektedir...Zira yakınlarda Bismarck şehri bulunmaktadır ve çok geçmeden iflas edecek olan demiryolunun işçilerinin, altın bahanesiyle bu toprakları didik didik etme ihtimalleri vardır...

    Diğer yandan Çamur da uzun bir süredir sessizliğe bürünen ninesini mutlu etmek ve aynı zamanda kendi değerini herkese kanıtlamak için sık sık Bismarck'a kaçıp koşu yarışlarına katılmakta ve kazanmaktadır...Karşılığında da pek çok ıvır zıvırı ninesine getirmektedir...Çok geçmeden onu Bismarck'ta Sonny isimli bir İtalyan farkedecek ve ilginç teklifler sunacaktır...Bu esnada da Büyülü Rüzgar'ın ilgisini üzerine çektiğinden henüz haberi olmayacaktır...

    Irkçılık, göçmenlik ve uzun vadede hayatta kalma amaçlı kısa vadeli çözümlerin gırla yer aldığı, yine bir Ken Parker tadında insan ve özeleştiri odaklı çok güzel bir hikaye...Bonus olarak da kaç sayıdır görmediğimiz, daha öncesinde acı hikayesine tanık olduğumuz Alexandra'yı Aaron ile evlenmiş ve doğan çocuğuna Ned adını koymuş vaziyette görmemiz de okumanın tadını ikiye katlıyor...

    Çamur, kısmen de olsa gerçek bir olaydan alıntılanmış sanırım...100 üzerinden 85-90'lık harika bir anlatı...


    #51  Sineklerin Efendisi :


    Gerçek mi, efsane mi bilinmeyen, ama kesinlikle sisli nehrin ortasından her çağrıldığında çıkıp gelen esraengiz adam, bir hayatı kurtarmak için başka bir hayatı almaktadır ve bu seçim daha çok hasta yakınlarının fedakarlığı ile şekillenmektedir...Şifacıya düşen ise sinekleri doğru şekilde yönlendirmek ve kati surette ritüelin bozulmasına izin vermemekten ibarettir...Aynı sıralarda yolunu şaşırmış bir grup sığır çobanı, sürüleriyle beraber Kara Ayak bölgesinden Büyülü Rüzgar'ın refakati ile çıkmaya çalışırken, Kara Ayaklar ile ezelden beri düşman olan Cree'lere mensup bir avuç sürgün edilmiş savaşçıdan oluşan çetenin çok yakınlarında olduklarından habersizdirler...Birbirinden ayrı gibi duran pek çok ana konuyu ustalıkla finalde bağlayan, güzel ve anlamlı bir öykü daha...Kadroya bu sayıda katılan Mario Milano'nun enfes çizgileriyle...


    #52  Seçkin Cesetler :


    Ana hikaye kaldığı yerden devam ediyor...Kara Yön'ün içine sızan ve bizzat Hogan tarafından deşifre edilmeye çalışılan lanetli kavmin mensuplarını avlamak için Doktor Kernan'ın özel bir işbirliği yaptığını görüyoruz...Ay Çocukları dendiğini sonradan öğreneceğimiz bu kavimle ilgili meselelere artık federal büro da karışmıştır ve Ned'i bir kez daha uygar elbiseler içerisinde görürüz...Henry Task kimliğindeki Dick Carr, Little Boy, Poe ve Ned, Senatör Fulton desteği ile bu lanetli kavmin üzerine daha bir itina ile eğilirken, diğer tarafta günden güne daha da düzelme belirtileri gösteren Hogan da Doktor Kernan aracılığı ile deşifre ve avlama işlemine devam etmektedir...Ne var ki meselenin iç yüzü bilinmediğinden, halk genelinde birbiri ardına işlenen politikacı ve iş adamı cinayetleri zincirinden farksızdır gerçekleşen olaylar...Yine de bu kez Hogan ile iletişime geçmeye çalışan Ned olacak, ona yardım etmek için çok riskli bir astral geçiş olayına girecektir...Ara ara gerçekleştirdiği bu astral yolculuklarından tek farkı ise bu kez Ay Çocukları tarafından fizikötesi alemde ele geçirilme tehlikesidir...Her ne kadar okurken insanın inanası gelmese de Hogan son derece babacan ve yorgun, Ned ise son derece korumacı bir portre çiziyor Hogan'a karşı...Yine hem ne alaka dediğim, hem de beğenerek okuduğum, hakkında iyi kötü karara varamadığım ama kesinlikle sıkılmadığım öykülerden...Ama ''Nereye gidiyor bu seri, iki can düşman müttefik oldu, ne ayak? Bu mudur yani?'' demeden de edemiyorum...Neyse ki Milazzo'nun eşsiz çizgileri ve siyah-beyaz dengesi tüm kuruntularımı alıp götürüyor...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    #53  On Üçüncü Ayın Çocukları :


    #54  Rüzgar Mağaraları :


    Geçen sayıda beyazlar arasındaki üyelerinin bir bir avlanışına şahit olduğumuz Ay Çocukları denen ve yerlilerce dünyanın eski sahiplerinden kabul edilen bir soya mensup esrarengiz varlıklardan sonuncusunun, Sioux toprakları içerisinde olduğunu öğrenmemizle bitmişti...Bu serüvende işte o son kalan varlık ve Rüzgar Mağaraları denen bölgedeki kadim uykularından uyandırılan Ay Rahipleri'yle tanıştık...

    İç Savaş sonrasında, Amerikan tarihinde de adı geçen iki öngörüsüz kumandanın haksız yerli katliamları sonrasında askerleriyle birlikte Kırmızı Bulut'un savaşçıları tarafından katledilmesi olayından yalnızca Teğmen Lynch isimli bir ''Hayalet Asker'' kurtulabilmiştir...Çılgın At'ın ve Kırmızı Bulut'un başka bir sebepten ötürü başıboş bıraktığı yerliler tarafından gerçekleştirilen kanlı kıyımdan karnını yardığı bir atın içerisine saklanarak kurtulabilen bu kısa boylu asker, vaktiyle yerlilere kök söktürmek için özel olarak kurulmuş ''Hayaletler'' isimli, ateşkes sonrası çoktan dağıtılan vahşi bir bölüğün hayatta kalan son üyesidir...Savaş alanında canlı bulunduktan kısa bir süre sonra, soruşturması devam ederken ortalıktan kaybolan Lynch, öldü kabul edilmiştir fakat aradan geçen uzun yılların ardından bir gün tesadüf eseri olarak izci Wyoming Bill'in yoluna çıkar...Artık tüm vücudu dövmelerle ve ay kültleriyle kaplı bu adam, bazı seçimleri sonrasında insandan çok Ay Çocukları denen varlıklardan biri haline dönüşmüştür ve Kırmızı Bulut'tan intikam almak niyetindedir...Tam da bu sebeple Büyülü Rüzgar, Wyoming Bill'den aldığı haberler doğrultusunda Kırmızı Bulut'un gölgesi olur ve onu her türlü saldırıdan korumaya kararlı bir şekilde, Kırmızı Bulut'un yanında yer alır...Aynı sıralarda Poe da, Senatör Fulton ve Henry Task kimliğini kullanan Dick Carr ile birlikte Washington'da, General Sherman ile Başkan Grant'ın yanında bulunmaktadır...Yanlış seçimler, hayal kırıklıkları ve geçmişin günahları dolayısıyla hem başkana, hem de generale saygısını yitiren Poe, son derece soğuk ve mesafeli davrandığı, isteğinin dışında bulunduğu bu görüşme sonucu hem geçmişteki katliamlarla ilgili bazı açığa çıkmamış şeyleri öğrenir, hem de gizli servisten başka Washington'un da bir takım doğa üstü söylentilere pek de kayıtsız kalmadığına şahit olur...

    Olaylar, Wyoming Bill haber taşırken artık insandan çok eski sahiplerin suretine geçiş yapmış olan Lynch ile ikinci ve son kez karşılaşması ile gelişecek, Ned, Poe ve Binbaşı Eccles'in çok sevdiği bu usta izcinin parçalanmış cesedi bizzat Lynch tarafından Kırmızı Bulut'un yerleşkesine gönderilecek, Kırmızı Bulut ile Büyülü Rüzgar'ın Lynch gıyabında çıkacakları insan avında Ned, dağın ruhu ile temasa geçip kontrolü kaybederek insanüstü bir vahşiliğe bürünecek, Rüzgar Mağaraları denen bölgede hem Ay Rahipleri, hem de Lynch ile yüz yüze gelecektir...

    Normal şartlarda 94 sayfalık bir fumetti fasikülünün okunma süresi 35-40 dakika civarıdır ama bu serüvendeki dipnot, tarihi detay ve paneller içerisinde bol kepçeden kullanılan metinler dolayısıyla süre daha da uzun olmuş...İki sayı süren 188 sayfalık bu güzel hikayeyi okurken, iki buçuk saatlik sağlam bir film izlemiş kadar tatmin oldum...Ne var ki bir Büyülü Rüzgar klasiği olarak sonu biraz fazla hızlı bağlandı demeyeyim de, son sahnelerde görmeyi beklediğimiz bazı planlar atlanarak ya da çok az gösterilerek sonuca bağlandı diyeyim...Tek eleştirim bu olabilir...Yoksa sonuç kısmına kadar gayet kuvvetli ve tatmin edici bir tempoyla ilerledi...İlk sayıda Pasquale Frisenda başlamış çizimlerine, sonraki sayıda Goran Parlov devam etmiş...Kara Yön'le birlikte haberdar olduğumuz ve uğruna Ned ile Hogan'ı müttefik hale getiren bu kadim ve şeytani varlıklar ile ilgili bir sayfa da şimdilik kapanmış görünüyor...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    İki aylık bir aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim...

    #55  Aşk ve Kan :



    Poe'nun gizli servis bünyesindeki bazı işleri için yeniden Omaha'da bulunan Ned, daha sonra Jim Brennan ile bir meseleyi görüşmek için liman kenarında sakin bir tavernada dostlarını beklemektedir...Tavernada kendinden başka bir müşteri daha vardır...Kılığından uzun zamandır yolda olduğu anlaşılan bu kaçak asker, kısa bir sohbetin ardından Ned'e Fort Laramie'den geldiğini ve iznini çoktan geçirdiğini itiraf ederek cebinden bir fotoğraf çıkarır...Bu, bir zamanlar genelevden kurtardığı güzl bir kadındır ve bir süre önce onunla evlenmiştir fakat ondan haber alamamaktadır ve elindeki az miktarda ipucu da yolunu Omaha'ya düşürmüştür...

    Ned, üzülerek askere yardım edemeyeceğini, şehirdekilerin iddia ettiğinin aksine medyum olmadığını söyleyince asker bozuk bir şekilde masasından ayrılır fakat aynı sırada Ned, askerin ardından bakarken beklenmedik bir vizyon algılar...Çok güzel beyaz bir gelinlik içerisinde yüzü görünmeyen bir kadın, genç askeri mini toplu bir Derringer silahı ile vurmaktadır...Ned, aniden fikir değiştirerek askerin hikayesini dinlemeye karar verir...

    Aynı sıralarda Poe da General Crook'a daha yakın olabilmek ve bazı gizli haberleri alabilmek için bir süredir kur yaptığı General Crook'un sevimli hizmetçisi Connie ile işi ilerletmiştir...Connie de Poe'nun niyetinin farkında olsa da ona yardımcı olarak bu güzel anların tadını çıkarmaktadır...Bu esnada yolları, kuşaklar boyu kasaplık yaparak geçinmiş ve bu yoldan zengin olmuş bir ailenin son temsilcisi ile kesişir ve birbirilerinden haberleri olmasa da Ned ile kaçak askerin şüpheleri de bu orta yaşı geçkin, kızkardeşiyle yaşayan zengin ve tutucu kasabın üzerinde toplanmıştır...Aynı günlerde kasap da kendinden beklenmeyecek bir incelikle, kentin butiklerinden birindeki en göz alıcı gelinliği sipariş eder...Bu gelinlik, Ned'in geçici trans halinde gördüğü gelinliğin aynısıdır ve olaylar gelişir...

    Oldukça güzel, birbirinden farklı konuları başarıyla bir araya getirip bağlayan, sıkıcı olmaktan uzak bir macera...Stefano Biglia'nın akıcı çizgileriyle...


    #56  Altın Çember Süvarileri :
    #57  Görünmez Düşman :



    İki sayılık bu serüvenin ilk sayfalarında Ned ile Poe, gizli servisten siyahi dostları Barry Jackson, namı diğer ''Little Boy'' ile Wyoming'teki Cheyenne istasyonunda buluşmak üzere beklemektedirler...Sanılanın aksine, Little Boy özel bir trenle değil, göçmenleri taşıyan son derece kalabalık ve sefil bir trenle buluşmaya gelir ve dostlarına izinde olduğunu, resmi yollardan halledemeyeceği özel bir durum için yardıma ihtiyacı olduğunu söyler...Birlikte birşeyler atıştırıp, konuya geçmeden önce de yoksul göçmenlerin gönüllerini kazanacak bir jestte bulunup oldukça sevimli ve eğitimli bir delikanlı ile tanıştıktan sonra odalarına çekilip görüşmeye başlarlar...Bu avukatlık lisansı olan göçmen delikanlı, bilmeden de olsa ileride Ned ve Poe'ya çok yardımcı olacaktır...

    Oregon, Birleşik Devletler üzerinde siyahilerin seçme ve seçilme hakkının olmadığı tek bölgedir...Bazı siyasi çıkarlar dolayısıyla beyaz ırktan olmayan herkesin hor görülmesi bu topraklarda görmezden gelinmektedir ve geçmişinde Little Boy'un da bu bölgede ilginç bir anısı bulunmaktadır...Şimdilerde ise bölgedeki zenci, kızılderili ve uzak doğulu azınlığın birlik lideri siyahi toprak sahibi George Washington Cochran ile buluşmaları gerekmektedir...Cochran, her ne kadar barışçıl biri olsa da, son dönemlerde ortaya çıkan Ku Klux Klan benzeri bir ırkçı örgütün maskelerin ardına sığınarak bölgede zenci avına çıkmasından ve buna rağmen beyaz halkın da yapmadıkları şeylerden ötürü azınlığa karşı kışkırtılmasından son derece endişelidir...Bu durumda Little Boy ile birlikte Ned ile Poe da olaya dahil olacak, bu resmi olmayan eylem gizli servisin kulağına gidecek ve Senatör Fulton, olaya el koyması için Dick Carr'ı bölgeye gönderecektir...Bu esnada katiller de eylemlerine son hızla devam ederken, zenci, yerli ve uzak doğulu azınlık güvenli bir yaşam arzusuyla çaba verirken, arka planda Washington'a kadar uzanan çok pis politik dolaplar dönmeye devam edecektir...

    Bu macerada, 40.sayıdaki ''Kaplan Çetesi'' isimli bölümde rastladığımız genç Çinli Wu-Sung ile yeniden karşılaşırken, zenci, yerli ve uzakdoğulu insanların aynı kader yolundaki dayanışması ve mücadelesine de şahit oluruz...İki bölümlük maceranın ilk kısmının çizimler Barbati ve Ramella ikilisine aitken, ikinci bölümde ise İvo Milazzo'nun harika çizgileriyle hikayeye adeta dahil oluruz...Hatırlanası, güzel bir macera...Hatta çok çok güzel bir macera...


    #58  Suikastçi :



    Amerika Birleşik Devletleri'nin sekizinci başkanı Martin Van Buren'in yeğeni Torvald Van Buren, bir sabah gizli servis ajanları Little Boy (Barry Jackson) ve Henry Task (Dick Carr) tarafından Kara Yön tarikatına bir dönem liderlik ettiği iddiasıyla tutuklanır...Tutuklama, basından gizlense de bir ay içerisinde bilinmeyen bir sebeple basına sızdırılır ve haberi gazetelerden alan Poe acilen soluğu Washington Savaş Dairesi'nde alır...Kara Yön ile en çok uğraşan ve yol kateden biri olarak gizli servisin operasyonu dışında bırakılmak canını fena halde sıkmıştır...

    O esnada Ned de uzun bir aradan sonra annesinin mezarını ziyaret etmek için çocukluğunun geçtiği çiftliklerine dönmüştür...Eski kahyaları ve çiftliğin şimdiki sahipleri Rufus ile Nelly çiftine misafir olur ve Rufus ile eski defterleri açmaya başlarlar...Gayrı meşru çocuğu olduğu gerçek babası Howard Hogan ile ilgili annesinin genç kızlık dönemlerinden merak ettiği epey şeyi öğrenmeye niyetli olan Ned'in araştırmaları, bir zaman sonra Poe'nunkiler ile kesişecektir...Kara Yön'ün başında olduğunu bildikleri Hogan'ın, tarikatın tüm düzenini baştan sona değiştirmesi sır değildir fakat Hogan'ın yeri bilinmemekle birlikte, yine Hogan'ın bir oyunu ile Doktor Kernan da federallerin eline geçmiş, Van Buren ile işbirliği yaparak tarikattaki diğer kodamanların isim listesini koruma programı kapsamında hazırlayacaklardır...Bu esnada sahneye giren genç bir şehirli hanım ile ne bağlantısı olduğunu sonradan öğreneceğimiz eski bir ihtiyar kanun kaçağı, Hogan ile Ned'in geçmişleriyle olduğu kadar Poe'nun araştırmaları ve Van Buren meselesiyle de bağlantılı birtakım zincirleme olaylara sebebiyet verecektir...

    Uzun zamandan beri okuduğum en iyi Büyülü Rüzgar öykülerinden biri...


    #59  Yardım Kafilesi :



    Nebraska, Sydney İstasyonu'nda, yoğun kar yağışı altında Cheyenne trenini bekleyen dostlarımız, bekledikleri trenden çok daha önce gelen özel bir askeri trene bir tesadüf sonucu kendilerini kabul ettirirler...Tren, Colorado ve Wyoming arasındaki madenci bölgesine gitmektedir ve aynı civarda olan bir garnizondan hiç de iç açıcı haberler gelmemektedir...Daha evvelden olayın haberini alan Ned ile Poe, bu yardım kafilesinde sürpriz bir şekilde dahil olarak bölgeye doğru yola çıkarlar...Zira gidecekleri yerde madenciler, barışçı Uteler tarafından katledilmiş, garnizon da hem Uteler, hem de salgın hastalık tehdidi altındadır...İşin içerisinde ikili oynayan bir kızılderili ajanı ile Uteler'e silah vaadinde bulunan gizemli kişiler de olunca, trende güven duygusu yok denecek kadar azdır ve herkes bu karmakarışık olayda birbirinden yana güven sıkıntısı çekmektedir...

    Kendini okutan, ama çok da şahane diyemeyeceğim bir ara macera daha...10. sayıdan beri görmediğimiz Uteler ve aralarından tanıdık bir yüzle de karşılaşıyoruz bu serüvende...


    #60  Sayılı Dakikalar :



    Bismarck yakınlarındaki Smoky Water kasabası, bir süredir ''New Zurich'' adıyla İsviçreli yerleşimcilerin yatırım ve iş kolu meskeni haline gelmiştir...Kasabada kalan azınlık, bu İsviçreli yeni sakinlerin kurallarına ve komitelerine uymak zorunda kalarak köklü değişikliklere boyun eğmiş, şafaktan gün batımına kadar çalışıp saat işçiliği ile haşır neşir olan bu yeni sakinlerin kurduğu komite ise kasabanın yargı ve güvenlik kanadını oluşturup yabancılara, gece hayatına, kumarbazlara, sahtekarlara ve silahşörlere kesinlikle tölerans tanımamaktadır...Kasabanın en dikkat çeken yapısı ise tam merkezde yer alan dev bir saat kulesidir...

    Vic Bolt, genç silahşör, şimdiye dek kimsenin canını acıtmamış, tek derdi bedava yaşamak olan ve korkakların korkusundan beslenen bir sahtekardır...Yağmurlu bir gecede, New Zurich'te para vermeden konaklamak isteyişinin bedelini ağır bir dayakla ödeyerek geldiğinden farklı bir şekilde geri gönderilir...

    Ertesi gün, Sioux bölgesinde bir ticaret noktasında Ned ile Poe'ya, yarı ölü halde bulunup getirilen genç sahtekarın haberi gelir...İlk müdahalenin ve kısa bir dinlenmenin ardından genç adamın anlattıklarından birtakım tekinsiz ve kontrolsüz büyüme olaylarının temellerinin atıldığı yargısına varan ve bunun Sioux rezervi için yakın bir gelecekte sınır sorunu teşkil edeceğini düşünen dostlarımız, bu gelişmekte olan New Zurich kasabasına doğru bir nezaket ziyareti yapmaya karar verirler...Ne var ki kasabaya geldiklerinde, komite başkanının cinayete kurban gitmesi ile ister istemez soruşturmaya dahil olurlar...

    Hırs ve güç savaşının, gelenksel zanaat ve estetik değerler bünyesinde birleştiği, diğer yandan da İsviçre'nin saatçilik geçmişine ve ilk kol saati üretimine bir saygı duruşu barındıran, enteresan ve kayda değer sayılabilecek güzel bir öykü...Barbati ile Di Vincenzo beraber çizmişler...

Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    60.sayıdan sonra Büyülü Rüzgar incelemelerime ara verdim, çünkü okumaya her başladığımda notlar alıp foruma yazacağımın düşüncesi ile bir parça bunalıp çok sık ertelemeye, sırf inceleme yapma durumu dolayısıyla rahat rahat ağız tadıyla okuyamamaya başlamıştım...Dolayısıyla 60. sayıdan sonra kendimi serbest bırakarak rahat rahat okumaya devam ettim... :) Nihayet ilk 100 sayı geride kaldı...Arada okumuş olduğum 40 bölümü topluca masaya yatırmak gerekirse ;

    Seri beni hayal kırıklığına uğratmadan 100.sayıya geldi...61. sayıdan itibaren tekil maceralarla devamlılık arzeden ana konu maceraları arasında güzel geçişler oldu, dengeler sağlam kuruldu...Vasata yakın ya da sıradan diyebileceğim en fazla birkaç bölüm olmuştur ki onların isimlerini dahi hatırlamıyorum...

    Ned'in geçmişiyle ilgili, önceki 60 sayıya nazaran daha az şey öğrendik...Diğer yandan Hogan ile olan hararetli münasebetleri yok denecek kadar azdı...Zaten aralarında geçici bir ateşkes olduğundan, karşılaşma ihtimalleri olan tek bölümde de birbirilerine sezdirmeden yardımcı bile oldular...Seri, 100.sayıya kadar rahat bir 20 bölüm kadar Black Hills mevzuları ile gelişti...Adeta birkaç sezonluk muhteşem bir tarihi dizi edasıyla ilmek ilmek işlendi, tarihi arka plan, tarihi karakterler ile öykülerin kurguları ve kurgu karakterler bir arada daha iyi işlenemezmiş dedirtti...Bu nadide bileşimin ve başarılı yedirmenin yerli çizgi romandaki tek örneğini Suat Yalaz'ın 90'lı yıllarda 8 yıla yakın Sabah Gaztesi'nde tefrika edilen Son Osmanlı serisinde görmüştüm ama ne yazık ki bu seriyi asla kitaplar halinde okuyamayacağız...Herneyse...

    Seride 1880'li yıllara gelinirken, tansiyon da giderek arttı...Black Hills'deki hemen hemen tüm kabilelerin birleşmesi, General Custer'ın geçici uzaklaştırılması, General Crook'un yaklaşımı, Oturan Boğa, Çılgın At ve Kırmızı Bulut'un kararları, Washington'un tutumu, gizli servisin rolü, Ned ile Poe'nun iki zıt cephede ortak bir yol için mücadeleleri ve daha pek çok şey işlendi...100 sayı itibariyle Siouxlar, birleştikleri kabileler ile son kez buruk bir zafer elde ettiler...Crook geri çekildi, Custer ise Little Big Horn'da ayakta kalan son adamken, etrafı sarıldığı sırada kendi canına kıydı...Kırmızı Bulut, Washington ile anlaşarak Crook'un rezervlerinden birine yerleşirken, Oturan Boğa ve onunla özgürlük yolunda birleşen pek çok kabile Kanada sınırına kadar çekildi...Bu son zaferden sonra kızılderililerin açlık, donma ve asimilasyon dolaylı yok oluş süreçleri geri dönüşü olmaksızın başladı...Bu esnada batının ünlü simalarından, çizgi romanların yanı sıra dizilere, filmlere konu olan Wild Bill Hitchcock'un ölümünü, Küçük Büyük Adam'ın ihanetini, Kırmızı Bulut'un etkisini yitirişini ve Çılgın At'ın mücadeleli hayatının bir rezervde, kendi soydaşları tarafından sırtından vurulmak suretiyle sona erdiğini gördük...Bu esnada çoktandır kendini Siouxların özgürlük davasına adayan Ned ise savaşta yerlilerin yanında yer aldığı için tamamen beyaz ırktan koptu ve artık başına ödül konan bir vatan haini olarak kentlere giremez oldu...Tüm bunların haricinde Senatör Fulton, Little Boy ve Poe'nun gizli servisten ayrılmış olmaları da vurucu detaylardan biriydi...

    Okumuş olduklarım arasında bende apayrı yeri olan iki sayıya dikkat çekmek istiyorum...

#73 Aynalar Dağı                                                              #101 Beyaz Bayrak



    Aynalar Dağı, tek başına okunabilen, bir Ken Parker macerası kadar derin ve duygu yüklü olan, ihtiyarlık üzerine harika bir öykü...Beyaz Bayrak ise 25-30 sayıdan fazladır ilmek ilmek işlenen Black Hills sagasının son kitabı...Yani tüm kızılderililerin açlığa, soğuğa, ölüme ve onursuzluğa mahkum edildikleri, en ünlü ve büyük savaşçıların ihanete uğradıkları ve yerlilerin kendi içlerinde de parçalandıkları uzun saganın son kitabıydı...Bu albümlerin yeri bende her daim başka olacaktır...

    Bunca yıldır western okuruz ama, Ken Parker harici tarihi ve eleştirel mevzulara çok dokunan, sosyal yanı olan western serüvenlerine çok nadir rastlarız...Ken Parker'da da insan odaklı derin ve sosyal bir yan olmasına rağmen, Ken'in kendi yaşam seyri ve savruluşu dolayısıyla Amerikan tarihi ve kızılderili asimilasyonu ile ilgili nispeten daha az şey görürürz ama diğer westernlerin yanında bu azlık oranı, adeta çokluk sayılabilir...Büyülü Rüzgar ise doğrudan bu konuya odaklanıyor ve ana hikaye omurgasını kurgunun yanı sıra bu tarihi yok oluşa da dayandırıyor...Tıpkı Ken Parker gibi ama ondan farklı olarak ana karakteri doğrudan mevzular içerisinde seyrine devam ediyor, tarihe tanıklık ediyor...O sebeple Büyülü Rüzgar'ın sosyal, politik ve eleştirel yanı her zaman ayrı bir kefede olacaktır benim için...

    Batının laylaylomsuz gerçek tasvirini (her ne kadar bazı filmlerle, kitaplarla ve dizilerle gerektiği gibi verilmiş olsa da onlardan aşağı kalmayacak denli detaylısını ve acımasızını) ve köklü bir ırkın, kadim bir kültürün yokedilme sürecini gerçekten merak eden tüm western severleri Büyülü Rüzgar okumaya davet ederim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Ve son haftalarda yoğunlaştırılmış okumalar eşliğinde Büyülü Rüzgar bitti...131 fasikül ve ortalama 13.100 sayfa süren bu efsanevi hikayeyi sonlandırmanın memnuniyetiyle burukluğunu aynı anda yaşıyorum...

    Öncelikle 131. özel final sayısından önceki son 3 kitap, Büyülü Rüzgar'ın kapanış sagasıydı...Herşey bu kitapta nihayete erdi...Ama bu sagaya gelene kadar ilmek ilmek herşey işlendi ve tüm boşluklar kapandı, delikler tıkandı, köşeler tutuldu...110'lu sayılara doğru artık ABD topraklarında resmen ölü ya da diri aranan bir vatan haini haline gelen Ned Ellis giderek güneye inmeye başladı ve bu iniş esnasında pek çok şeye tanık olduk...Seride boy gösteren tarihi şahsiyetlere birkaçı daha eklendi...Joseph Pulitzer gibi, Alan Pinkerton gibi...Ve devam eden sayılarda, Ned'in hem kaçmak, hem de iz sürmek için ilerlediği güney istikametinde pek çok olaya ve tarihi gelişmeleri de arka planda izlemiş olduk...Telefonun ABD'de ilk yaygınlaşmaya başlayışını, bazı özel bürolar ve zenginler merkezinde Chicago'da 70'e yakın telefon bağlanma hadisesini gördük...İlk denizaltının kullanılışı olmasa da ABD'de ilk ortaya çıktığı dönemin de içerisinde olduğumuzu idrak etmiş olduk...Git gide yok olmaya devam eden kuzeyden ya da güneyden pek çok kabilenin asimilasyonuna, eriyişine daha yakından şahit olurken ordu, siyaset ve dönemin sosyolojisi adına fonda tarihi verileri destekleyen pek çok çıkarıma tanıklık ettik...

    Bu son sayılara doğru bende ayrıca iz bırakan bazı sayılar oldu...İsimlerini anmak isterim;

    Kelly'nin Hayvanat Bahçesi
    Alice Karanlıkta
    Showboat
    Jesse James'i Öldüreceğim
    Kanlı Yollar


   
   


   
   
    ...gibi bölümler aklımı başımdan almaya devam etti...Ana konu mükemmel bir şekilde devam ederken ve Louisiana bataklıklarını geride bırakıp Meksika sınırına doğru ilerlerken bir yığın gerçek olay merkezli hikayeleştirmelerle seri daha da gözalıcı hale geldi...Benim en hoşuma giden noktalardan biri ise neredeyse 90-100 sayı önce seride tek sayılığına karşımıza çıkan bir ya da iki karakterin yeniden gözüküp öykülerin onlarca sayı süren akışları esnasında oralarda bir yerlerde yaşamlarına devam edip kendi yollarını çizmiş olmaları ve açmazlara sürüklenip yeniden yollarının bir şekilde biz okuyucularla kesişmesi olayı oldu...

    Son sayılara doğru artık güney Apaçileri ve liderleri Victorio ile savaş yoluna inen, hem Meksikalı ruralelerle, hem de sınırı geçen ABD birlikleriyle topyekün savaşa hazırlanan, nispeten daha yorgun ama buna rağmen güçleri maksimum seviyede, sanki kendini tüketmek için elinden geleni yapıyormuşçasına bir hal alan Ned Ellis gördük...Poe ile irtibatları giderek seyrelmişti ama sonlara doğru yeniden bir araya gelmeleri sıklaşmış oldu...Poe, General Crook'un yanında Pulitzer ve gazetesini temsilen bulunup fırsat buldukça Ned'e bilgi sızdırırken, Ned de Victorio'nun Apaçileriyle bir arada kalarak tamamen onların davasına yönelmişti...Bu esnada epeydir seride izlerini takip etiğimiz bazı sembol ve ruhani bir kaçma kovalamanın da sonuna yaklaşmıştık...İşin içine hiç hesapta olmayan ve sürprizlerle dolu bir Meksikalı genç kadın da girince finale giden son yola girilmiş oldu...

    Final hakkında çok detaylı yazmayacağım elbette...Yalnız ben tatmin oldum...Evet, Büyülü Rüzgar daha gürültülü bir finali hakediyordu ama sanki böylesi de daha iyi oldu...Pek çok şeyi yadırgamaksızın olduğu gibi kabullendim ve Manfredi'nin 13.100 sayfa süren bu müthiş hikayesinde neredeyse hiçbir boşluk bırakmamış olduğunu görerek saygı duydum...Tek eleştirim, özel kapanış sayısından önceki 3 kitaplık saganın sonunda ekstra bir 50 sayfa daha olsaymış keşke dedim...Hikayenin sonu biraz hızlı bağlandı ama buna rağmen ayak uydurulamayacak bir hız değildi...

    130. sayının ardından 212 sayfalık özel bir final sayısı yayınlanmıştı 131. sayı olarak...1880'lerde başlayan seri, bu final sayısı itibariyle 1912 Michigan Gölü kıyısında eski görünüşlü bir ev ve motorsiklet sesi ile son öyküsünün başlangıcını yaptı...''Kayıp Zamanın Anıları'' isimli bu kitapta 70'li yaşlarında huysuz ihtiyar Poe'nun dilinden genç bir gazeteci çocuğa anlatılan 3 ayrı öyküyü dinledik...Bunlardan iki tanesi son derece elzem olmakla birlikte bir tanesini fazlasıyla konu dışı bulduğumu söyleyebilirim...Hani, Manfredi sanki Poe için ayrı bir öykü yazmış da bu hikayeyi de bu sayının içinde kullanmış gibi hissettim...Ama bu kitap tamamen alakasız değildi...130. sayı finalinden sonraki aylarda olanları da yine bu kitapla görmüş olduk ve aralarda Manfredi'nin açık bıraktığını düşündüğü birkaç nokta üzerinden eğildiği hikayelerle seriyi tamamladık...Tabi tekrar 1912 Michigan Gölü kıyısındaki evdeki o son sayfalardan bahsetmeyeceğim...Finale ilişkin ruhuma damgasını vuran üç ayrı cümle ve diyaloğu yazacağım...

    SPOİLER İÇEREBİLİR!!!

    Ned:
    - ''Gökteki yıldızlardan daha fazla kurşun harcadım, artık buna son vermenin zamanı geldi...''



    Estrelle:
    - ''O ışık neydi, kimi selamlıyorsun?.. (Ned'e ikinci hayatını armağan eden manevi babası yaşlı Sioux şamanı Topal At'ın hayalini görürüz)
    Ned:
    - ''Yeteneğimi kaybediyorum ve bir daha geri kazanamayacağım...'' (gülümseyerek)



    Poe:
    - ''Seni çok özledim Ned...'' (70li yaşlarındaki ve 20. yüzyılın başlarındaki Poe, elinde Ned'in ona 30 yıl evvel verdiği muskayı tutup boşluğa bakarken)
    Ned:
    - ''Ben seni hiç terketmedim dostum...Hep burada, senin yanında olacağım...Mitakuye oyasin...''

    SPOİLER İÇERME İHTİMALİ OLAN KISIM BİTTİ!!!

   
    ''Mitakuye Oyasin'', yani ''hepimiz biriz'' ya da ''hepimiz kardeşiz'', ''hepimiz birbirimize bağlıyız'' gibi bir anlama gelen ve tüm varlıkların tek bir yaratıcı kaynaktan gelip tekrar ona döneceğine inanan Sioux yerlilerinin selam ve besmelesi gibi olan bu efsanevi cümle ile seri sona erdi... :'(


   


    Büyülü Rüzgar, Ken Parker ile birlikte bugüne dek okuduğum en kaliteli ve gerçekçi western oldu...İçeriğinde aşırı dozda şiddet, acımasızlık ve hayatın en karanlık yanlarını barındırırken arka planda tarihi gerçekliklerle ön plandaki kurgusunu ve inanılmaz nitelikli karakter derinlikleriyle muazzam bir şekilde harmanladı...Korku, aksiyon, sosyoloji, büyü, kızılderili mitolojisi, yerli söylenceleri ve efsaneleri, parapsikoloji, gizli ilimler, esrarengiz tarikatlar, kara büyü, durugörü, ölüm ve ötesi, klaisk edebiyat, tiyatro, feminizm, eşcinsellik, insan ve halk özgürlüğü, anti-emperyalist tavır, siyaset, anti-militarizm, anarşizm, sosyoloji, psikoloji ve bol miktarda felsefe ile seri, emsallerinden çok ama çok farklı bir yere benim nezdimde ve gönlümde çoktan kuruldu...İtalyan westernlerinde ve Bonelli ekolünde iki marjinal; Ken Parker ve Büyülü Rüzgar'ı terazide bir araya getiririsek, ikisinin hemen hemen eşit ağırlıkta olduğunu herhalde utanmadan iddia edebilirim...Ken Parker ne denli gerçekçi, şiirsel ve edebi ise Büyülü Rüzgar da o denli gerçekçi, sert, acımasız ve karamsar bir çizgi roman...

    Bir Teks veya Zagor okurken, atıyorum bir kadın kaçırıldı...Yerli ya da beyaz farketmez...Kahraman, kadını bulup kurtarana kadar kaçıran kabileden ya da çeteden en fazla birkaç tokat yer ve elleri bağlı olduğu için de günlerin açlığı ve susuzluğu ile iyice bunalır...Sonunda da kahramanımız gelir kurtarır, sorumlular da ya sağ ele geçer, ya da genellikle kendi ettiğini bulur ve kahranmanımız ölümüne sadece vesile olur...Ama Ken Parker'da aynı tema şöyle işlenir...Kadın kaçırılır...Aylarca, hatta yıllarca izine rastlanmaz...Defalarca tecavüze uğramıştır ve kaçıranlardan çocuğu bile olmuştur ve kaderini kabullenmiştir...Neden sonra kadının ruhundan arta kalanları kurtarmak ve uygarlığa geri getirmek üzere onu kurtarmayı başarırlar...Nispeten daha gerçekçi ve olması gerektiği gibi bir senaryo...Üstelik kadının psikolojisinin derinlerine inilerek okuyucuya empati kurdurmak suretiyle rahatsızlık verilir...Ken Parker farkı budur...Büyülü Rüzgar'da ise olay çok daha farklı işlenir...Kaçırılan kadın tecavüzlerden sonra ama kazayla ama bilerek ölüme terkedilir ya da bizzat öldürülür, hatta parçalanır...Cesedi bile bulunamaz...Akrabaları ulaşamaz...Kardeşinin, ana babasının ya da sevgilisinin ızdırabı en ağır bir şekilde okuyucuya hissettirilir ama bir şekilde sorumluların izine rastlandıktan sonra o kızın intikamı öyle bir alınır ki, okurken aldığımız zevkle kendimizden utanırız...Ben açıkçası ruh durumuma göre Ken Parker'ın ya da Büyülü Rüzgar'ın formülünü, her daim Teks ve Zagor'daki formüle tercih ederim gerçekçilik adına...Teks ve Zagor da canımız ciğerimiz, lakin Ken ve Büyülü gibi eserlerle hangisinin idealize ve vakit geçirmelik, hangisinin de gerçekçi ve saygı duymalık olduğu ortaya çıkıyor...

    15 sene evvel, henüz lise öğrencisiyken tanıştığım ve 65 sayı kesintisiz süren arkadaşlığına 8 sene kadar ara verdiğim Büyülü Rüzgar'ı tamamlamak geçen seneye, bitirmek de bu haftasonuna nasip oldu...Eğer ömrüm varsa ve sağlığım izin verirse, ömrümün sonlarına doğru bu muhteşem seriyi son bir kez daha okuyacağım...Hayatımın son merhalesinde, bana eşlik etmesini isteyeceğim birkaç eserden biri Büyülü Rüzgar...15 senedir bana aralıklarla eşlik eden, annemin bile bayılarak okuduğu sevgili dostum Büyülü Rüzgar'a hayatıma girdiği için huzurlarınızda teşekkür ediyorum...Yazar Gianfranco Manfredi'ye ömrüm boyunca ödeyemeyeceğim manevi bir borç da yanıma kar kalmış oluyor...

    Siouxlarda veda cümlesi ve kavramı olmadığı için, ben de Büyülü Rüzgar'a veda etmiyorum daha sonra yeniden görüşeceğimiz için...

    Toksha Ake...Mitakuye Oyasin...


   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

peder clemente

Ferzan, ne güzel bir yazı-yorum-analiz.Aklına, çizgi roman zevkine ve ellerine sağlık.Büyük bir zevkle okudum.