Pizagor ve Deli Saçmaları...

Başlatan pizagor, 21 Aralık, 2011, 15:35:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor



Serinin çok tatlı ritüellerinden birisidir Teks ve Karson arasındaki atışmalar. Hep de iki mevzu etrafında döner; Karson'un ya 'aslında sonuna kadar gerçekçi' karamsarlığı ya da 'bence gayet kıskanılası' ihtiyarlığı. Alaycılıkta ara ara Teks'in ayarının kaçtığını düşünsem de, Karson'un neden bu duruma gereken yanıtı vermeyip sinik ve kabullenici bir tavır sergilediğini sorgulasam da sanıyorum bu kadarcık dahi mizah barındırmasa, sadece kös kös oturup bir müddet sonra dayanılmaz hale bürünecek bir ciddiyet içerisinde Teks ve avanesinin ortalığı temizlemeden önce darmadağın ettiği stereotip hikayelerini okurduk. Karson olanca eli kanlılığına, onca tehlikeli oluşuna rağmen en nihayetinde bir yandan da serinin mizahi yanını sırtlamış durumda. Karson, 'fumetti'nin o komik, sakar, gülünç yancılarının maharet olarak bayağı bir seviye üzerinde konumlandırılmışı...

Yine böylesi alaycı bir panele Alfa Yayınları'nın Teks'lerini okurken denk geldim: tam olarak adreslemek gerekirse 'Beyaz Bizon' isimli yedinci sayıda. Ancak bu biraz farklıydı. İlk bakışta, Siyah Bulut'un asistini adeta üç sayılık çizgisinden sıçrayarak yapılan 'Jordan'vari bir smaçla tamamlıyordu Teks, taşı gediğine koyuyordu. Eğlenceli mi eğlenceli ama aslında bir şefle, bir otoriteyle ilk karşılaşmada o kadar zevzekçe ve gereksiz bir laf sarfediyordu ki Teks, Karson'un karizmasını, ağırlığını, öncesinde sarfedilen övgü dolu sözleri bir anda paramparça ediyordu. Belki istemeden ve hiç düşünmeden, belki de gayet bilinçli ve planlı, 'Burada esas oğlan benim!'i gösterme maksatlı...

Bu arada söz konusu cümleyi söylerken Teks'in yüzündeki o muzip ifade ve buna karşılık Karson'daki o bezmişlik, o bir türlü dile getiremediği 'Yetti artık!' surat asıklığı o kadar güzel verilmiş ki. Elleri öpülesi büyük üstat Fusco muhteşem bir panel yaratmış...

https://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2019/01/ihtiyar-deve.html

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Kıyamet Polisi


https://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2020/05/icinden-cizgiroman-gecen-roman-kyamet.html





Kıyamet yaklaşıyor. Alegori değil bu kıyamet. Somut. Gerçek. Gününe, saatine kadar belli. Geri sayım sekmeden devam ediyor. Umut yok. Ve bu durum hikayenin arka planında kalan bir ayrıntı sadece. Sanırım 'Kıyamet Polisi'ni ilginçleştiren de bu ayrıntıda bırakılamayacak kadar belirleyici mutlak gerçeğe 'rağmen' hali...

Kıyamet yaklaşıyor, Maia geliyor. İlk fark edildiğinde teğet geçeceği söylenen o koca asteroidin günler geçtikçe çarpma olasılığı yükseliyor ve bir noktada mutlaklaşıyor. Bu da bilinen dünyanın sonu demek; insanlara söylenen insanlığın yarısının çarpışmayla ve sonrasında oluşacak ne kadar süreceği kestirilemeyen karanlıkla yok olacağı. Kimin ölüp kimin hayatta kalacağı belirsiz...

Çarpışma olasılığı yükselirken insanların yönelimleri de değişiyor elbette. Kimi duada umut ararken, kimisi de dünyevi zevklerin, ertelenmişlerin peşine düşüyor. Kalan şu son birkaç ayda en masumundan en karanlığına arzularını gerçekleştirmek üzere insanlar işlerini bırakıyor, koltuklar hızla boşalıyor. Genele hakim bir boşvermişlik, bir adamsendecilik, bir gevşeklik hali söz konusu olan...

Ve intihar salgın halinde yayılıyor, intihar vakaları artık sıradanlaşıyor...

Ekonomi o hep söylenen dibi bu kez gerçekten görmüş ve orada kalmış. Üretim aksıyor, lojistik zincir kırıldı kırılacak, fena sendeliyor. O koca koca isimli şirketler kepenkleri indirmiş. Sosyal doku zedelenmeye, kurallar esnemeye, esnetilmeye başlamış. Yüzyılların üstüste koyduğu sosyal düzen tuğlaları yavaş yavaş parçalanıyor, genbegün kaotiğe evriliyor. Ki daha altı ay var kıyamete. O sevimsiz kucaklaşma yaklaşırken anarşinin tırmanması, sosyal dokunun tamamen çökmesi, insanın hayvanlaşması kaçınılmaz...

Henry Palace ise bu insan kaynağı kaybı esnasında devriye polislikten dedektifliğe terfi ettirilmiş, hayatı hala 'Maia hiç yokmuşcasına' eski ciddiyetinde yaşayan, mesleğini umursayan az sayıdaki kişiden birisi. Şöyle diyor Dedektif Palace:

İşimden memnundum. Hatta her şeyin değiştiği geçen yaz bile hayatımdan memnundum. Sonbaharda durumlar giderek güçleşmeye, garipleşmeye başladığında bile seviyordum işimi.
Ne var ki dedektif olduğumdan beri can sıkıcı, adlandıramadığım bir öfkeyle, tatminsizlikle doluyum, tüm hayatım boyunca yapmak istediğim işi yapmaya başladım ama talihsiz, kötü bir zamana denk geldim ve hayal kırıklığına uğradım ya da ben bu iş için bir hayal kırıklığı oldum.
Ve şimdi, bugün, en sonunda, o elektrikli duyguyu, o gıdıklanmayı, nabzımın yavaşlaması hissini yaşıyorum, vay be diyorum içimden, bu sefer oluyor galiba. Gerçekten bu sefer oluyor galiba.


Bu sefer oluyor dediği dava ise bir fast food tuvaletinde ölü bulunan Peter Zell. İntihar salgınından payını almış gibi görünen Zell'in cinayete kurban gittiğini iddia eden ise bir tek kendisi. Herhangi bir yandaş, herhangi bir destekleyici argüman bulamadan davayı kapatmamakta direnen, adeta iğneyle kuyu kazan da kendisi...

Evet güzel hikaye, sürükleyici. Ancak tonla imla hatası, tonla yanlış kurulmuş cümle, tonla özensizlik. Mesela ne demek acaba 'Taktik olarak kurbanını öldürüp cinayet süsü vermek'? Defalarca okuyup anlayamadığım, daha doğrusu acaba başka bir anlam barındırıyor olabilir mi diye sorguladığım bir cümle. Sofradaki nefis yemeğin üzerine konan sinek gibi kitaba karşı iştahımı kaçırıyor tüm bunlar. O kadar ilgimi çekmesine rağmen üçlemenin devamını getirmeyeceğim İthaki etiketi altında. Her ne kadar romanları kendi dilimde okumayı sevsem de bu serinin orjinalini edineceğim. Maalesef İthaki etiketiyle çıkan ve takip ettiğim birkaç seri dışında, bundan böyle bu yayıncının romanlarına uğramak gibi bir niyetim yok. Okur olarak müşkülpesentim, aradığım ucuzluk değil. Aksine işini ciddiyetle yapan ve elinden gelenin en iyisini rafa koyma gayretinde olan yayıncıları yüceltiyorum. Eğer bu bir kaynak sorunuysa üç – beş lira fazla verelim kitaba, ama o kitap dört dörtlük olsun, o aradaki fark basılmadan önceki halini düzgünce kontrol edebilecek, gerekli düzeltmeleri yapabilecek o kişiye bu çok değerli emeğinin karşılığı olarak verilsin. Kalite gelsin...


Gelelim içindeki çizgiromanlara...





Kurbanın arka cebinden çıkan siyah suni deri cüzdanından öğrendiklerimi Dotseth'e anlatıyorum. Zell, ofisleri Eagle Meydanı'nı gören Water West Binası olan Merrimack Hayat ve Yangın Sigortaları'nda çalışıyormuş. Kullanılmış sinema biletlerine bakılırsa ergen maceralarından hoşlanıyormuş: Yüzüklerin Efendisi filmlerinin yeniden gösterimi, bilimkurgu dizisi Uzaktaki Soluk Işık'ın iki bölümü ve Hooksett'teki IMAX'te DC Marvel'a karşı gösterimi.


---


'Acaba benim için bir ismi araştırır mısın?'
'Şapkam nasıl, güzel mi?'
'Wilentz, hadi ama.'
Concord Emniyet Teşkilatı'nın arşiv teknisyeni eskiden delil saklama dolabı olan otuz kırk santimetrelik kafesli bir yerdeki, çizgiromanlar ve şekerleme torbalarıyla dolu bir masada çalışıyor. Kafes teller boyunca bir sıra kancada birinci lig beysbol takımlarının şapkaları asılı. Wilentz bunların arasından kırmızı renkli Phillies şapkasını seçmiş, havalı bir biçimde başına takmış.


---


'En sevdiğiniz kitap?'
Kahvemden bir yudum aldım. 'Şu sıralar Gibbon okuyorum. Roma İmparatorluğu'nun Gerileyişi ve Düşüşü.'
'Evet ama,'dedi Eddes. 'En sevdiğin kitap hangisi?'
'Watchmen, seksenli yıllardan bir çizgiroman.'
'Biliyorum.'


---


Naomi Eddes, neyse ki ben konuşurken sadece, 'Aaa öyle mi?' demek dışında birşey söylemiyor. Gözleri anlattıklarımdan çok etkilenmiş gibi parlamıyor ve 'anlamaya' çalışmıyor. Tek yaptığı masum, tek hecelik bir 'Aaa' ünlemi çıkarmak.
'Yani annenle baban öldürüldüğü için hayatını suçlularla mücadeleye adadın, öyle mi? Batman gibi.'
'Evet,' diyerek ona gülümsüyorum. Son börek lokmamı da kayık tabaktaki zencefilli ve yabani sarımsaklı sosa batırıyorum. 'Batman gibi.'
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


seastar1000

Alıntı yapılan: pizagor - 06 Mayıs, 2020, 14:10:53
İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Kıyamet Polisi



Kitabı çok beğenerek bir çırpıda okumuştum, ikinci ve üçünçü cildin çıkmasını bekliyorum.

pizagor

Alıntı yapılan: seastar1000 - 06 Mayıs, 2020, 17:41:23

Kitabı çok beğenerek bir çırpıda okumuştum, ikinci ve üçünçü cildin çıkmasını bekliyorum.

Kesinlikle güzel ama keşke İthaki harici bir yayıncıdan çıksaymış. Amazon'da üçlemenin kindle edisyonu toplamda 7 dolarlarda, oradan devamını getireceğim.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


seastar1000

Alıntı yapılan: pizagor - 06 Mayıs, 2020, 18:15:10
Kesinlikle güzel ama keşke İthaki harici bir yayıncıdan çıksaymış. Amazon'da üçlemenin kindle edisyonu toplamda 7 dolarlarda, oradan devamını getireceğim.

Mantıklı tercih 👍👍👍

pizagor

Alıntı yapılan: seastar1000 - 06 Mayıs, 2020, 17:41:23

Kitabı çok beğenerek bir çırpıda okumuştum, ikinci ve üçünçü cildin çıkmasını bekliyorum.

İkincisi raflara çıkıyor...




Ben İthaki kaynaklı sebeplerden dolayı dijitalinden devam edeceğim :)

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Alıntı yapılan: hanac - 25 Aralık, 2015, 15:43:31
;D ;D ;D ;D  Resmen kahkaha attım.

Orasına bende uyuz oldum; Peter, tamam kes Yenge diyor, yenge ise mezarın başında coşuyor.

HOZ Örümcek Adamlarını yeniden okurken tamamen aklımdan çıkmış bir ayrıntıyla karşılaştım. Peter Parker, MJ ve May Yenge üçlüsünün Stark Kulesi'nde yaşadığı dönemde (aynı zamanda New Avengers kurulduğunda Avengers Dağıldı hikayesinde yıkılan ve öylece bırakılan malikanenin yerini alan yeni Avengers Kampüsü) May Yenge'nin Jarvis'e de hallendiğini görmekteyiz. Hemen ilk ciltte...

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


hanac

Alıntı yapılan: pizagor - 06 Haziran, 2020, 07:49:21
May Yenge'nin Jarvis'e de hallendiğini görmekteyiz. Hemen ilk ciltte...

Tövbe tövbe daha neler, kesin iftiradır.

Bu iddianızı ispatlamakla yükümlüsünüz Sn. Pizagor.

rumar80

Alıntı yapılan: pizagor - 06 Haziran, 2020, 07:49:21
HOZ Örümcek Adamlarını yeniden okurken tamamen aklımdan çıkmış bir ayrıntıyla karşılaştım. Peter Parker, MJ ve May Yenge üçlüsünün Stark Kulesi'nde yaşadığı dönemde (aynı zamanda New Avengers kurulduğunda Avengers Dağıldı hikayesinde yıkılan ve öylece bırakılan malikanenin yerini alan yeni Avengers Kampüsü) May Yenge'nin Jarvis'e de hallendiğini görmekteyiz. Hemen ilk ciltte...

   Atalarımız boşuna dememiş kırkından sonra azanı teneşir paklar diye. Ben amcadan sonra kimler geçmedi May'in eleğinden: Dr. Ahtapot, Nathan Lubenski, J. Jonah. Sr. Ben'den önce Dominic Fortune. Flörtleştiklerini saymıyorum bile. Peter'dan daha çok sevgili değiştirmiş.

pizagor

Alıntı yapılan: rumar80 - 06 Haziran, 2020, 13:38:43
   Atalarımız boşuna dememiş kırkından sonra azanı teneşir paklar diye. Ben amcadan sonra kimler geçmedi May'in eleğinden: Dr. Ahtapot, Nathan Lubenski, J. Jonah. Sr. Ben'den önce Dominic Fortune. Flörtleştiklerini saymıyorum bile. Peter'dan daha çok sevgili değiştirmiş.

Ben Amca'dan sonra kimsenin olmadığını da iddia ediyordu aynı sayfalarda.

Bu arada ispatlayacağım ilk müsait olduğumda sayın hanac, şu sıra Planet Hulk'ları yeniden okuyorum da...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Alıntı yapılan: rumar80 - 06 Haziran, 2020, 13:38:43
   Atalarımız boşuna dememiş kırkından sonra azanı teneşir paklar diye. Ben amcadan sonra kimler geçmedi May'in eleğinden: Dr. Ahtapot, Nathan Lubenski, J. Jonah. Sr. Ben'den önce Dominic Fortune. Flörtleştiklerini saymıyorum bile. Peter'dan daha çok sevgili değiştirmiş.

Bir de bıyıklı postacı bir ağabeyimiz vardı, MacFarlane döneminden...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


rumar80


pizagor

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Dup Dup Çedene


https://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2020/11/icinden-cizgiroman-gecen-roman-dup-dup.html





Atilla Atalay ve Sıdıka müstesna kişiler nazarımda. İlişkimiz, yılların ister istemez ayırdığı ve araya bir soğukluk girdiği farz edilen ama tekrar karşılaşıldığında küskünlüklerin, karşılıklı suçlamaların yaşanmadığı, unutuluşların sorgulanmadığı, kaldığı yerden devam eden dostluklar gibi. Yirmi yıl öncesinin hissiyatını yaratıp yaratamayacağının ürkekliğiyle bir türlü elime alamadığım, kitaplığımdaki taa Telos dönemi baskılarının bir denemesiydi birkaç ay önceki 'Sıdıka' yeniden okuması. Hayal kırıklığı yoktu. Genç bana nasıl hitap ettiyse olgunluğuma da o kadar iyi gelmişti...

Sonra ikincisi geldi; DUP DUP ÇEDENE. Berserk'in 'sert' içeriği nedeniyle artık raflarda olamayan dördüncü sayısının peşinde kendimi karşısında bulduğum, sahaf rafından beş liraya çekip çıkardığım bir kitap. Hiç beklenmedik. Tamamen plansız. İlkinden sonra bu yeni kitaba daha bir hevesliyim sanki. Okuyorum. Gerçi benimki pek de okuma gibi değil, o kadar keyifli gidiyor ki hikayeleri tüketmek için zamana karşı bir yarış adeta. Formül yine aynı, gülmece ve hüzün bir arada tıpkı o hala severek izlediğim ve 'zamansız' olarak nitelediğim Ertem Eğilmez filmleri gibi. Sanırım mizahın ve hüznün kararında birlikteliği bu beğenimin sırrı. Samim Saka şebekliğinde onlarca hikayenin ardarda okunmasının sıkması kadar sadece yürek burkanlardan oluşması da yorardı okuru...





DUP DUP ÇEDENE'den kendime aldığım bir kaç not da var. Sıdıka'nın 'dördüncü duvar'ı yıkmış bir karakter olduğunu Kenar'ın da dahil olduğu 'Sanal Baba' hikayesiyle öğrendim...

- Alo Sıdıka. Benim sevgilim, Kenar. Cep telefonumun kartını değiştirdim de onu söylüycektim. Yeni numaramı veriyorum Sıdıka, yazsana. Yaz bi kenara. Yaz kızım.
- Mute.. Kes sesini Kenar. Zaten moralim bozuk...
- Moralin mi bozuk? Nen var Sıdıka.. Nen kızım...
- Lan sözde beni adım adım takip ediyosun. Geçen haftaki HBR Maymun'u okumadın mı sen. Hani benim bi tane sanal bebeğim vardı...
- HBR Maymun mu? Yoo... Eskiden bi tek Gırgır okurdum Sıdıka ama dağılınca bıraktım. Mizah dergisi okumuyorum artık.



Samim Saka'nın tiradını da illa hatırlanması gerekenler arasına katıyorum; 'Yaz Aşkı' isimli hikayeden...

- Bak Sıdıka, bir aşk cinayetinin arefesindeyim. Sevgilimi onun sevgilisini ve kendimi, yalnızca sevgilimi, yalnızca kendimi, yahut sadece sevgilimin sevgilisini, sevgilimle onun sevgilisini, kendimle sevgilimi veya kendimle sevgilimin sevgilisini öldürmek üzerine altı ayrı cinayet tasarım var. Şimdi gereksiz yere kızkardeş alternatifini de sokmayalım araya. Kafam karışacak.


İçinden geçen çizgiroman kırıntıları ise 'Sanal Anne' hikayesinde karşıma çıktı...

- Aman onların da alayı manyak. Daha alırkenden biliyolar bakamiycaklarını yine de alıyolar. Sorumluluk geliştiriyomuş, peh... İnsanda biraz sorumluluk olsa bakamiycağı bebeği almaz. Kız, ormandaki ayılara tamagotçi versen onlar bile daha iyi bakarlar vallahi.
- Orası öyle tabi. Bugün, Tarzan'ı maymunların; Tarkan'ı ise kurtların büyüttüğünü unutmamak lazım. Ayıların bakıp büyüttüğü bir sanal bebek kimbilir nasıl olur. İlahi kız anne. İhihi... Ne tuhaf bi örnek verdin. Nerden de geldi aklına. Ahu hu...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Alıntı yapılan: hanac - 06 Haziran, 2020, 07:52:28
Tövbe tövbe daha neler, kesin iftiradır.

Bu iddianızı ispatlamakla yükümlüsünüz Sn. Pizagor.

Buna yanıt vermeyi, kanıt sunmayı atlamışım...

May Parker, 'Durma Jarvis, devam et' derken...

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...