'' D.E.Ç.S.İ. '' Murat Menteş - Kutlukhan Perker

Başlatan ferzan, 16 Eylül, 2015, 13:07:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    D.E.Ç.S.İ, yani  '' Dünyanın En Çok Sevilen İnsanı ''...

    Yazar Murat Menteş'in kaleme alıp çizer Kutlukhan Perker'in görsele döktüğü bu çizgi roman, tam 11 haftadır Penguen Dergisi'nde tefrika ediliyordu ve bugün çıkan son sayı itibariyle sona erdi...Ben de toplamda 23 sayfadan oluşan bu ilginç çizgi roman hakkındaki üç beş kelam etmek istedim...

    Feridun Feda, 30 yaşında bir turist rehberidir ve 7 düvelden turiste İstanbul'u gezdirip mekanların tarihi arka planları hakkında bilgi vermektedir...Karısı Ferda ve küçük kızı Eda ile orta halli mütevazi bir yaşantısı olan Feridun'un lakabı D.E.Ç.S.İ 'dir...Bu adı ona kızı Eda takmıştır ve '' Dünyanın En Çok Sevilen İnsanı '' sıfatının kısaltılmış halidir...

    Bir gece aniden çıkan bir sarsıntı sonucu Feridun'un hayatı değişir...İstanbul'da çok büyük bir deprem olur ve Feridun'un son hatırladığı şey kızının çığlığıdır...

    Feridun kabustan uyanır gibi gözlerini açtığında deprem falan olmadığını görür ama bir tuhaflık vardır...Yanıbaşında yatan, karısı Ferda değildir, bulunduğu ev de kendi evi değildir ve İstanbul bile bildiği İstanbul değildir...Çünkü 5 yıl önceki büyük depremde İstanbul'un tamamına yakını yok olmuş, 2 Milyon kişi enkaz altında kalmış ve 5 yıllık süreçte İstanbul yabancı yatırımcıların desteği ve yerleştirmeleriyle dünyanın sayılı metropollerinden biri haline gelirken, tüm tarihi dokusunu, arka planını ve yapılarını depremde kaybettiği için yeniden inşaa sürecinde daha çok hologramik bir şehir haline dönmüştür...

    Düzen de değişmiştir bu 5 senelik süreçte...Enkaz sonrası enkaz turizmi türemiş, organ mafyacılığı yasal hale gelmiş ve neredeyse tamamen hologramdan ibaret olan eski İstanbul sanal tarihi dokusunda halen turist rehberliği yapan ve bu fikirle voliyi vurmuş olan Feridun, bunların hiçbirini hatırlamadığı gibi karısı Ferda ile kızı Eda'nın da 5 sene önceki depremde öldüğünü öğrenmiştir...

    Feridun, bu yeni farkındalık halindeyken çevresi durumu farkeder ve ilaçlarını düzgün bir şekilde almadığını görürler...Feridun ise duruma çoktan uyandığı için, ilaçlarını içmez ama içmiş gibi gösterip çevresinin gözünü boyar, onların beklediği gibi davranır ama bu esnada sezdirmeden olup bitenleri çözmek ve anlamak için harekete geçer...Bir ara yoldan geçen bir araçta, ölen eşi Ferda ile kızı Eda'yı görmesiyle iyice kayış kopar ve olaylar geri dönülmeyecek bir hal alır...Feridun tamamen kontrolden çıkar...Neyin gerçek, neyin sanal olduğunu anlamak isterken yolu bir evsiz aracılığıyla gizli bir yeraltı örgüyüyle kesişir...Bu örgüt de kendine D.E.Ç.S.İ demektedir ve düzene ayak uydurmayan gerçek İstanbullular olduklarını iddia etmektedirler...Bu noktada hikayeye Murat Menteş ile Kutlukhan Perker bile dahil olur, kısa bir rolleri yer alır birkaç sahnede...

    Öykü buraya gelmeden çok daha önce koptu okurken...Üstelik hafta hafta tefrika edildiği için daha da karıştı herşey...Bugünkü son sayı itibariyle tüm sayfaları bir daha okudum baştan, gene fikrim değişmedi...Güzel gibi başlayan, sonra saçmalayan ve olabilecek en klişe ve zorlama şekilde biten bir çizgi roman oldu D.E.Ç.S.İ benim için...Laf olsun diye çıkan çatışmalar, ajanlar, bir noktadan sonra Fight Club ambiyansına bağlanan şizofrenik sanrılar, haplar, yeni İstanbul, dış mihraklar, rant, hologram, felsefe, organ mafyası ve saire derken hikaye çorba oldu ve tüm bu çorbayı 23 sayfaya sığdırmayı başardı Menteş ile Perker ikilisi...Finalde de mevzu klasik koma esnası hayal görme ya da alternatif gerçeklik gibi bir şeye bağlandı, meğer doğruymuş herşey falan fistan gibilerinden zırva bir sonuca varılıp Feridun da ameliyat masasında, organ nakilcilerinin elinde kaldı...

    Murat Menteş de, Kutlukhan Perker de kendi alanlarında profesyonel üreticiler...Perker'in ustalığı zaten hepimizce malum, bahsini açmaya dahi gerek yok, ulusal gururumuz...Menteş'in de ilk çizgi roman denemesi değil...''Korkma Ben Varım'' adlı kitabı normal kitap gibi başlamış, bir noktada çizgi roman olarak devam etmiş ve sonra tekrar düz yazıya geri dönmüştü ve bu deneysel gördüğüm kitaptaki 8-10 sayfalık çizgi roman kısmını Ersin Karabulut büyük bir ustalıkla kotarmıştı...Üstelik dergilerdeki tavrına kıyasla hiç de alışmadığımız bir sayfa formatı ve yaklaşım ile...Metinler de kendini su gibi okutuyordu...D.E.Ç.S.İ de akıcı sayılabilecek bir üretim ama hem kurgu çorbaya dönüp, hem de bu gayet karışık hikaye haftada 2'şer sayfa olarak yayınlanmak suretiyle iyice koptuğundan şahsi fikrimce oldukça havada kalan bir eser olarak dergi çizgi romancılığımızda yerini aldı benim gönlümde...

    Penguen'de haftalık çizgi roman tefrikası olması beni hep mutlu etmiştir...Aralıklarla bunu yapar, tıpkı Uykusuz Dergisi'nde olduğu gibi ama bu kez fazla mış gibi bir üretime şahit olduk sanırım...Üreticisinin bile ilk andaki gaz sonrasında haftalar sonra sıkılıp bambaşka yere giden bu hikayeyi bir an önce bağlayıp oldu bittiye getirme isteğini de okurken çokça hissettim...Nedense sıklıkla oluyor bu...Ya bundan önce yayınlanan başka bir Perker çizimi eser ''Eski Sevgili'' gibi, ya da vaktiyle Leman'da birkaç sene boyunca 1 ya da 2 sayfa olarak tefrika edilmiş ''Selin'' (Tuncay Akgün-Kemal Aratan) gibi eserler ya niteliksizliğe kurban gidiyor, ya da nitelikli dahi olsa bir müddet sonra üreticileri sıkıldığı için olur olmaz yerde hikaye bağlanıp zorlama bir final ile sonlandırılıyor...Her ne kadar yerli çizgi romanın son kalesi bu haftalık dergiler gibi görünse de, sürekliliğe ve eser kalitesine farkında olmadan en büyük zararı da onlar veriyor...Şu ana dek haftalık dergiler içerisinde bir tek Uykusuz Dergisi'nde tefrika edilen öyküleri tutarlı ve belli bir standardın üzerinde, kaliteli buldum...Bir de Penguen'in ilk zamanları yayınlanan bazı çizgi romanları...Örnek vermek gerekirse;

    Çıplak  ( Oktay Gencer ''Oky'' - Kenan Yarar )  ( 2000'lerin ilk yarısı, Penguen Dergisi )
    Sevgili Günlük  ( Ersin Karabulut )  ( 2010 sonrası Uykusuz Dergisi )
    Amatör  ( Ersin Karabulut )  ( 2010 sonrası Uykusuz Dergisi )
    Metin Annesini Arıyor  ( Oky - Memo Tembelçizer )  ( 2010 sonrası Uykusuz Dergisi )
    Çizgili Tişört  ( Ersin Karabulut )  ( güncel, hala devam etmekte )
    ve Suat Gönülay'ın Leman ve Penguen dergileri için yaptığı bazı çalışmalar...

    Bu eserler, Çarpışma ya da Otisabi gibi haftalık tek sayfa ve devamlı konseptte değil, tefrika mantığında haftalarca yayınlanıp sona eren eserlerdi ve bazıları albüm haline geldi...Bazıları ise dergi sayfalarında kaldı...Onlardan önceki onlarcası gibi...

    Konuyu dağıtmayayım, bu dergi çizgi romanı mevzularına zaten daha sonra ayrıca gireceğim...

    D.E.Ç.S.İ., işlenebilseymiş fena sayılmayacak bir eser olabilirmiş ama güzel fikrine ve muhteşem çizgilerine rağmen yazık olmuş...Böyle karışık bir eseri zaten tefrika etmek bir hatayken, tek kitap olarak sunmak gerekliyken, üzerine bir de hikaye omurgası çorbaya dönünce ortaya çok tuhaf ve saçma bir eser çıkmış...Pek çok ortalama dergide önceki yıllarda olduğu gibi...Bir gelenek daha başarıyla devam ettirilmiş...Bir anlık gazla alanında usta iki üretici güzel birşey yapmak için oturmuş ama sonra onlar da sıkılıp bir an önce bitirmeye bakmışlar...Tıpkı gelecekte de benzer durumlar olacağı gibi...Mizah dergilerinde yer verilmeye çalışılan reel çizgi romanın kaderi olmadı mı zaten bu durum oldum olası...

    D.E.Ç.S.İ. de tuhaf bir şekilde Türk Çizgi Romancılığı tarihine böylelikle bir not olarak düşülmüş olsun...Meraklısı, Penguen Dergisi'nin 668, 669, 670, 671, 672, 673, 674, 675, 676, 677 ve 678. sayıları temin ederek bu 23 sayfalık eseri okuyabilir...



































Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kalidor

Aslında ilgi çekici bir öyküsü varmış ve yazan-çizen ekip de çok iyi olduklarından bu işi sıkılmayıp sonuna kadar götürseler efsane bir yerli çizgi romana sahip olabilirmişiz. Yazık olmuş... :-X
Crom! Ölüleri Say...

hanac

Bu güzel başlıktaki resimler yenilenerek tekrar hizmete açılmıştır.   :)

Daha önce bu başlığı görmemiş arkadaşlar, buyrun bu güzel yazıyı okuyun.

KHANN

                     Sayın Ferzan ,

    Harikulade bir inceleme dönüp dolaşıp tekrar okuyorum . Penguen ciltlerin siparişini artık vereceğim ve bu eseri okuyacağım . Saygılarımla .

İlhan Yılmaz

Haftalık mizah dergilerini yıllardır(Dıgıl'dan sonra) takip etmiyorum. Lakin çizgilerine bakınca ve anlatılan hikayesini(!) okuyunca üzüldüm yazık olmuş...