Baby Blue - Yolgezer Yayınları

Başlatan TKnKT, 06 Mayıs, 2022, 21:49:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

TKnKT



Eser Adı: Baby Blue
Yazan/Çizen: Bim Eriksson
Kapak: Karton Kapak
Kağıt: 2. Hamur
Renk: Siyah & Beyaz
Çevirmen: Yonca Mete Soy
Yayın Tarihi: Mayıs 2022
Sayfa Sayısı: 260
Ebat: 15 cm × 21 cm
Etiket Fiyatı: 95₺


Yayınevi Tanıtım Metni
    Betty, her turbo-kapitalistin rüyası olan bir toplumda yaşayan, genç bir kadındır. Bu distopik düzende, bireylerin tükenmişlik ve depresyon nedeniyle sürekli hastalık izni almalarının ekonominin çöküşüne sebep olmasının önüne geçmek için, tüm akıl hastalıkları sonsuza kadar yasaklanmıştır. İnsanlar kendilerinin hasta olduğunu düşünmeleri için "kandırılmasın" , üretimi asla bırakmasın ve tamamen kapitalizme boyun eğdirilsinler diye, hükümet akıl sağlığıyla ilgili her bilgiyi sansürleyen özel bir ofis kurmuş, bu yeni toplumda başarısızlık, keder ve depresyon ortadan kaldırılacaktır.

    20'li yaşlarının başındaki herkes gibi, güven ve sevgi arayan Betty, son zamanlarda biraz depresif olduğu (Tehlikeli Bölge!) tespit edilince, toplumu depresyona karşı aşılatmak ve daha temiz, daha üretken bir zihin geliştirmek için faaliyet gösteren büyük "sağlık çiftliklerinden" birine gönderilir. Orada, bu cesur yeni dünyaya karşı yükselen direniş hareketinin bir üyesiyle tanışmasıyla, her şey değişmeye başlar...

Kitap Tanıtım Metni
    Ruhsal bozuklukların çığ gibi artmasının ardından devlet, ülke ekonomisinin çökmemesi için sıkı önlemler alır. Bim Eriksson'un distopyasında kaygı, hüzün ve derin düşüncelere dalmak kesinlikle yasak.

    Akıl sağlığı ile ilgili verileri silmek ve sansürlemek adına acımasız bir Halk Sağlığı Kurulu kurulur. Toplumsal eleştiri kültürü, duygusal ve depresif olmak, suç kabul edilir. Toplu aşılama programı başlatılarak yasaklı kaygı bozukluğu gösteren vatandaşlar sağlık kurumlarına yerleştirilip istenilen temiz zihnin geri kazanılması için zorunlu ilaç tedavisi altına alınır.

    Kendini çaresiz hisseden Betty, böyle bir sağlık kurumunda tavşan maskeli tuhaf biriyle tanışır. Bu kişi, direniş hareketinin bir üyesi olan Berina'dır. Kısa zamanda Betty'nin, dünyaya dair bildiğini sandığı her şey altüst olur.

KARAKTERLER
"The man who opens topics faster than his shadow"

Saint2

Herkese merhaba;
Bu kitabı okuyan oldu mu ?
Aldım ama okuma sıramda nereye koyacağımı bilemedim. Yorumlarınızı bekliyorum.

nicholaihel

Alıp almama konusunda arada kaldım.

alan ford

  Ben aldım, okudum ve çok beğendim. Köklerini Biz'den, Cesur Yeni Dünya'dan, Otomatik Piyano'dan, Fahrenayt 451'den ve hatta Triton'dan alan ( ama kesinlikle 1984'ten değil) bir distopya Baby Blue. Baobab'ın geçenlerde yayımladığı Tercih Düzeni ile de ruh ikizi sayılır belki. Yukarıda bahsedilmiş konusundan kısaca, başroldeki Betty müziğe meraklı ( ama müzik de isin verilen şarkılar dışında yasak) duyarlı bir genç. Ona yasadışı müzik temin eden "torbacısının" intiharına üzülünce ( evet hepi topu bu) deneysel bir tedaviye zorlanır ve orada direnişçi gruptan bir arkadaş edinir. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan, umudunu kaybetmeyen bir distopya baby blue. Dünyayla derdi olan, hikayesini de düzgün anlatan cinsten. Ben Yolgezer'in başlama vuruşu olarak çok iyi buldum. V for Vendetta'yı, Tercih Düzeni'ni, bizden aykırı bir örnek olan Zombi İstanbul 2066'yı sevdiyseniz bir şans verin kesinlikle
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Saint2

Alıntı yapılan: alan ford - 23 Mayıs, 2022, 21:16:30
  Ben aldım, okudum ve çok beğendim. Köklerini Biz'den, Cesur Yeni Dünya'dan, Otomatik Piyano'dan, Fahrenayt 451'den ve hatta Triton'dan alan ( ama kesinlikle 1984'ten değil) bir distopya Baby Blue. Baobab'ın geçenlerde yayımladığı Tercih Düzeni ile de ruh ikizi sayılır belki. Yukarıda bahsedilmiş konusundan kısaca, başroldeki Betty müziğe meraklı ( ama müzik de isin verilen şarkılar dışında yasak) duyarlı bir genç. Ona yasadışı müzik temin eden "torbacısının" intiharına üzülünce ( evet hepi topu bu) deneysel bir tedaviye zorlanır ve orada direnişçi gruptan bir arkadaş edinir. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan, umudunu kaybetmeyen bir distopya baby blue. Dünyayla derdi olan, hikayesini de düzgün anlatan cinsten. Ben Yolgezer'in başlama vuruşu olarak çok iyi buldum. V for Vendetta'yı, Tercih Düzeni'ni, bizden aykırı bir örnek olan Zombi İstanbul 2066'yı sevdiyseniz bir şans verin kesinlikle

Yazdıklarınız benim için motivasyon oldu. Merak ettim kitabı. Akşam okumaya başlayacağım. :)

TKnKT

    Neden ben bu kitabı bu kadar çok elimin altında okumadan bekletmişim? Belki yayınevinin yeni olmasının verdiği tereddüt ötelemesi, belki de karakterlerin eciş bücüş olmasından kaynaklanan çekincelerim.  Özlem Gencer ve Oky bence yayın hayatına güzel bir başlangıç yapmışlar. Kendilerine katkıları için bir teşekkürü borç bilerek başlamak isterim.

    Her şeyden önce kitabın estetik kaygılardan, en azından baskın stillerden, uzak olduğu aşikâr. Çizimin bir kalıba oturtulması gerektiğini savunmaktan ziyade bazı gülünç yapılar olduğunu ifade etmek isterim. Örneğin aşağıdaki görselde vücut-kafa oranının yanında ellere çok özenilmiş de geri kalanı idare edilmek için çizilmiş gibi bir kare mevcut. Bir diğer görselde göstermek istediğim karakterin kolunun uzunluğunun neredeyse bütün bedenine denk olduğu görülüyor. Bir diğer görselde ise karşılıklı oturan Betty ve Niklas'ın tokalaşma sahnesinde Niklas'ın sol kolundan sağ el çıkma mucizesi bizi karşılıyor. :)


     Tabi bunların yanında bazen çizerimizin aşka gelerek kareleri çevre detayına boğmaktan keyif almasına da bir garip tezatlık. Onca basit arka plan arasından otobüs koltuklarının her birine tek tek desen çizerken ya da otobüsün gittiği o orman yolundaki ağaçların gürlüğünü çizerken hiç üşenmemiş çizerimiz. :)


    Ancak dediğim gibi estetik kalıpların gözetilmediği zaten ortada olan bir durum. İçeriğine gelecek olursam Bim Eriksson'un İsveç'te yarattığı "soft" distopyanın içine düşmek çok ama çok gerçekçi olmuş. Öncelikle vurgulanan bir lokasyon olmasa da eserin bağlamını oluşturan İsveç'i ele almak isterim. Bim Eriksson, İsveç'i benim düşündüğüm şekilde mi baz aldı bilmiyorum ancak bu ülkenin özellikle yüksek refah ile özdeşleştirilmesi ile bu distopyada olumsuz duygulara yer verilmemesi muhteşem bir korelasyon göstermiş. Sanki İsveç'in dışarıdan gözlemlenen refahına bir sessizlik çığlık misali yerleşti benim zihnime. Belki de çok gereksiz ve yersiz bir alt metin okuması. Hadi buradan biraz gündemimize bağlayalım. Eğer ki bu eserin fikri mülkiyeti bende olsaydı (ki ortalama çizim yeteneğim ve sabrım ile çizim kalitesine bir miktar yaklaşırdım diye düşünüyorum) muhtemelen Türkiye'nin güncel durumuna yönelik muhteşem bir yansıtıcı görevi üstlenirdi. Belki de eseri benim için güzel ve özel kılan etkilerden biri bu olmuştur.

    Mesela bazı ufak, sinsi, hınzır kendime (bize) göndermeler bulmaktan kendini alamadım. Bim Eriksson'a dair internette bilgi ve görsel yer almasa bir Türk çizer tarafından kaleme alındığını (Silivri'nin soğukluğundan dolayı) anonimleştirildiğini düşüneceğim. Aşağıdaki kadınlara yönelik bir söylem içeren iki kareyi ele almak isterim. Eserdeki Blue House'un bütün karakterleri (Betty, Berina, Hazel, Suki ve Maggie) kadın olmasının yanında, kadınlar özelinde dile getirilen bir açık bir söylem yok. Paylaştığım görsel ve özellikle Berina'nın (Tavşan maskeli karakterimiz) küçük bir es vererek söylediklerinin şaka olduğunu dile getirmesi bence güçlü bir alt metin oluşturmuş. Kadınların hayata tutunabilmeleri için gerçekli bir yaklaşım olduğunu yadsıyamayız sanırım.



    Hadi varsayalım ki yukarıdaki çıkarımım biraz fazla özdeşleştirme olmuş. Peki ya aşağıdaki gazeteciliğe yönelik söylemleri nasıl görmezden gelebilirim. Medyanın merkezci bir yapılanmaya bürünmesi ve gazeteciliğin nesli tükenen bir meslek haline gelmesi zaten distopyaların en temel öğelerinden birisi olması yanında Berina'nın bu tepkisini 60 saniye ulusal bir kanalda ana haber bültenine denk gelen hangimiz demiyoruz ki? (Zaten artık izlemediğimizi varsayarak -denk gelme- ile ele alıyorum bu eylemi)


    Elbette her okuma, okuyucusu için biricik bir deneyim ve farklı çıktılar bulmak mümkün olabilir. "Overreading" yapmış olma ihtimalimi de göz önünde bulundurmanızı tercih eder, Türkiye gündemine gönderme yapıldığı yönündeki ithamlarım nedeniyle Bim Eriksson'ı tenzih ederim. Tüm niyeti distopyada aşk da olabilir kitabın. :)

    Yarınımızın, dünümüzden daha karanlık geçeceğini kabullenmenin eşiğinde gidip-geliyorken bir çoğumuz için Bim Eriksson'ın distopyasının temel taşları bence bizimle çok örtüşüyor.  Her ne kadar söylem Psikiyatri ve Halk Sağlığı birimi hemşiresinden geliyor olsa da aşağıdaki görselle minik katarsisimi sonlandırmak isterim. Teşekkürler Bim Eriksson.

   

*Son olarak eserde yer almaları sebebiyle tanıştığım şu iki güzide şarkıyla tanışmayanlarınız varsa diye ufak bir amme hizmeti de sunmuş olayım.




   

   

"The man who opens topics faster than his shadow"