Dünyaya Mister No'lar gerek

Başlatan Mister NO, 02 Eylül, 2012, 13:26:50

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Zeljko

Yaziniz için teşekkür ederim.Bizim Kazdağlarina da Mister No'lar gerekiyor yoksa elimizden kayip gidecek  >:(
Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan

Mister NO

Amazon yağmur ormanları yanıyor: Her bir dakikada bir futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan kayboluyor


BBC News     23 Ağustos 2019





Dünya oksijeninin yüzde 20'sini üreten Amazon yağmur ormanlarında devam eden yangınların küresel bir krize dönüşebileceği uyarısı yapıldı.

Uzmanlar, yangınlarda her dakika bir futbol sahası büyüklüğünde bir ormanlık alanın yok olduğunu belirterek gidişatın durdurulamaması halinde Amazonlar'ın dev bir bozkıra dönüşüp karbondiyoksit yaymaya başlayacağını söylüyor.

Dünya Doğal Yaşam Vakfı'na göre Amazonlar bu durumda küresel ısınmanın ana kaynağı olacak.





'Dünyanın akciğerleri'

"Dünyanın akciğerleri" olarak nitelenen Amazon ormanları yüzlerce hatta binlerce yıl içinde oluşan büyük miktarlarda karbondiyoksidi tutuyor.

Her yıl bölgedeki milyarlarca ağaç çok miktarda karbondiyoksidi emiyor. Uzmanlara göre bu karbondiyoksidin atmosfere salınması küresel ısınmayı artıracak.

Bir araştırmaya göre Amazonlar'ın tuttuğu karbon miktarı 9 bölge ülkesinin çoğunun 1980-2010 yılları arasındaki toplam fosil yakıt emisyonlarına eşit. Yüzlerce yerli kabilenin yaşadığı Amazonlar, yeryüzündeki hayvan ve bitki türlerinin 10'da birine ev sahipliği yapıyor.


https://www.facebook.com/bbcnewsturkceservisi/videos/504465226784030/


2,500 noktada yangınlar devam ediyor

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Kurumu INPE'ye göre bu yılın ilk sekiz ayında ülkede yarısından fazlası Amazon bölgesinde olmak üzere 75 bin'den fazla yangın çıktı.

Halen 2,500 noktada yangınlar sürüyor. 2018'de 39,759 yangın çıkmıştı. Yangınlardan yükselen dumanlar komşu ülkeler, Peru, Bolivya ve Paraguay'a kadar ulaştı. Duman tabakası şimdi doğuya Güney Amerika'nın Atlas Okyanusu kıyılarına ilerliyor.

Amazon ormanlarındaki yangınlar 2013'e kıyasla 2 kattan fazla arttı

Brezilya Çevre Bakanı Ricardo Salles, Çarşamba günkü Twitter mesajında yangınlara kuru hava, rüzgar ve sıcakların yol açtığını söyledi.

'Yangınların yüzde 99'u insan eliyle çıktı'

Ancak CNN'e konuşan INPE uzmanı Alberto Setzer'e göre yangınların yüzde 99'undan - kasıtlı ya da kazayla - insanlar sorumlu.

Kurumun Başkanı Ricardo Galvao uygu görüntülerine dayanan yangın verilerini açıkladıktan sonra Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro tarafından görevden alınmıştı.

Çevreci gruplar yangınları Bolsonaro hükümetinin Amazonlar'ı endüstriyel tarım, madencilik ve kerestecilikle ekonomik faaliyete açma politikasına bağlıyor, Brezilya liderinin bu çabalarının tarım ve çiftlik arazisi açmak için ormanların yakılmasını teşvik ettiğini söylüyor.

Bolsonaro'nun Ocak'ta göreve gelmesinden bu yana ülkede ormansızlaşmanın üç kat arttığı tahmin ediliyor.

"Yangın çıkarmak için en iyi zaman'

CNN'in meteoroloji uzmanlarından Haley Brink, Amazonlar'ın yağmur ormanı olması nedeniyle, aşırı nem yüzünden yangın çıkarmanın zor olduğuna dikkat çekiyor ve "Hayvanların otlatılması için arazi açmak amacıyla yangın çıkartmak için en uygun zaman şimdi. Çünkü yağmur mevsimi olmaması nedeniyle bitki örtüsü kuru" diyor.

Haley, havaların Eylül'de daha da ısınacağına dikkat çekiyor.

Mister NO

Tarım endüstrisi Amazonları yakıyor!


ALP KADIOĞLU     BİRGÜN 28.08.2019


Amazonların korunması için çalışmalar yapan Amazon Watch'ın direktörü Moira Birss: Amazonların yok edilişinde en büyük pay tarım endüstrisinde. Yangınları çıkaranlar büyük tarım şirketleriyle çalışıyorlar.

Batılı şirketler yangınlardan sorumlu şirketlerin pay sahipleri.






Amazon yağmur ormanlarını ve yerli halkların haklarını korumaya yönelik çalışmalar yapan ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Amazon Watch'ın kampanya direktörü Moira Birss ile konuştuk. Birss, son

haftalarda Brezilya'nın farklı yerlerinde çıkan yangınlardaki tarım endüstrisinin ve Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun rolünü anlattı.

Bolsonaro, Amazon Watch gibi STK'lerin yangınları çıkartmış olabileceğini iddia etmişti. Bu suçlamayla ilgili yorumunuz nedir?

Oldukça rezil bir açıklama. Bizim ve diğer STK'lerin amacı Amazonların ve yerli halkın korunması. Bu yangınların asıl müsebbibi Bolsonaro'nun kendisidir. Onun tarım ve madencilik adına Amazonlardaki yıkımı

teşvik eden konuşmaları ve politikalarıdır. Yangınları çıkaran çiftçiler mevcut Brezilya yönetiminden güç alarak bu işi yapıyorlar. Brezilya medyası bu çiftçilerden bir kısmıyla konuştu. Yangınları çıkarttıklarını,

hatta "yangın günleri" düzenleyip organize bir şekilde ormanları ateşe verdiklerini kamera karşısında rahatlıkla itiraf ettiler.


Mevcut yangınlardan tarım endüstrisi sorumludur diyebilir miyiz?

Amazonların yok edilişinde en büyük payın tarım endüstrisinde olduğunu söyleyebiliriz. Yangınları çıkaran köylüler ya doğrudan ya da dolaylı yoldan büyük tarım şirketleriyle çalışıyorlar. Ürünlerini Brezilyalı ve

uluslararası tarım işletmelerini satıyorlar.

Hangi sektörler Amazonlardaki hasardan sorumlu? Bu tarım şirketleri hangileri?

Amazonlara en fazla hasarı et ve hayvancılık sektörü veriyor. Bu alanda üç büyük şirket var: JBS, Marfrig ve Minerva. Hepsi Brezilya'dan çıkan ve uluslararası hale gelmiş et ve haycancılık şirketi. JBS'in

Amazonlarda kendi çiftlikleri var. Bu şirketlerden sonra soya endüstrisi geliyor. Bunlar Archer Daniels Midland (ADM), Bunge, Louis Dreyfus ve Cargill gibi Batılı şirketler. Hepsi Brezilya'nın Amazonlarını tahrip

eden bölgelerindeki üreticilerle iş yapıyor. Bunun dışında şeker, deri ve kereste endüstrileri de sorumlular. İnternet sayfamızdaki raporumuz Amozonların yıkımından sorumlu büyük şirketleri teşhir ediyor.

Raporunuz bahsettiğiniz tarım şirketlerine yatırım yapan finans şirketlerine de ışık tutuyor. İçlerinde Blackrock gibi devasa ölçekte kuruluşlar da var. Bunun gibi şirketlerden beklentiniz nedir?

Blackrock gibi şirketler bahsettiğim büyük tarım şirketlerinde önemli oranda hisselere sahipler. Bu finans kuruluşlarının da Amazonlardaki hasardan sorumlu tutulmasını istiyoruz. Kuruluşlar, tarım şirketlerinin

yönetimlerinde söz sahibi. İnsan hakları, ormanların korunması veya Paris İklim Anlaşması'na uyum konusunda hissedarların duyarlılık sahibi olması ve karar alma mekanizmalarında buna göre oy vermelerini

bekliyoruz. Eğer kararlarını kabul ettiremiyorlarsa bu şirketlerden yatırımlarını çekmelerini istiyoruz. Tarım şirketlerine kredi veren banka ve finans kuruluşlarını ise borç verdikleri şirketlerin çevre ve insan

hakları karnesini daha iyi değerlendirmelerini istiyoruz.

Tarım şirketleri Brezilya'da ne kadar güç sahibi?

Bolsonaro'dan önceki Brezilya başkanları Amazonların ve yerli halkların korunması için daha fazla çaba sarf edebilirlerdi. Onların dönemlerinde de Amazonlar yıkımla karşı karşıyaydı ancak Bolsonaro bu yıkımı

çok farklı bir boyuta taşıdı. Ormanları ve Amazon yerlilerinin haklarını koruyan yasaları tarım şirketlerinin istekleri üzerine kaldırdı. Eğer Bolsonaro'nun meclisteki destekçilerine bakarsak bunların "tarım bloğu"

olarak adlandırılabilecek bir lobiye ait olduklarını görebiliriz. Geçtiğimiz Eylül ayında yayımladığımız raporumuzda bu politikacıların şirketlerle doğrudan ya da dolaylı yoldan bağlantılı olduklarını gösterdik. Bir

kısmı şirketlerde hisse sahibi ya da yönetim kurullarında olan aile üyeleri var. Bolsonaro'nun tarım bakanı Tereza Cristina'nın ise et endüstrisiyle yakın ilişkileri var ve bu şirketlerden rüşvet almakla suçlanıyor.

Bunun gibi örnekler Bolsonaro yönetiminin tarım endüstrisiyle olan çarpık ilişkisini gösteriyor.

IBAMA, ICMBio, FUNAI gibi Amazonların korunmasında yetkili devlet kurumları yangınlarda neden etkisiz kaldı?

Bolsonaro, bu devlet kurumlarının bütçelerini ve kadrolarını kıstı. Kendi politikalarına karşı çıkan yüksek seviyedeki bürokratları kovdu ve kurumların işlerini yapmalarını zorlaştırdı. Bolsonaro göreve geldiğinden

beri Amazon ormanlarında yasadışı tarım ve madencilik yapan kurum ve kişilere kesilen cezalar, soruşturmalar ve davaların sayısı ciddi oranda düştü. Bahsettiğiniz kurumların işlevsiz hale getirilmesi

Amazonlardaki yangınlara davetiye çıkardı.

Macron'un MERCOSUR'u bloke etme tehdidi işe yaradı mı?

Bolsonaro yönetimine ekonomik yaptırımlar ve finansal baskı en etkili yöntem. Macron'un ve başka liderlerin tepkileri üzerine Bolsonaro'nun geri adım attığını söyleyebiliriz. Yine de Macron ve diğer liderlerden

daha somut adımlar görmek istiyoruz. Brezilya ile iş yapan tarım işletmeleri için daha sıkı çevre ve insan hakları denetimleri getirilmesini istiyoruz. MERCOSUR gibi bir anlaşma yapılacaksa da oldukça sıkı şartlar

getirilmeli. Tarım işletmelerinin ABD ve Avrupa'yla güçlü ilişkileri var. Batı, bu ilişkiler yoluyla Brezilya hükümetine sözünü dinletmeli. Ekonomik baskının etkili olduğunu son günlerde gördük. Bolsonaro yönetimi

Amazonların yıkımı üzerinden para kazanmak istiyor. Bu kazanç kapısını kapatırsak Amazonlardaki yıkımı durdurabiliriz.

Brezilyalı doğa savunucuları mevcut duruma karşı ne yapıyor?

Rio de Janeiro ve diğer büyük kentlerde çevreciler protesto yürüyüşleri düzenledi. Başkent Brasilia'da tarım bakanı büyük tepkilerle karşılaştı. Brezilya'da güçlü ve sözünü sakınmayan bir yerli hakları hareketi

var. Her sene Terra Livre adında yürüyüş düzenliyorlar. Amazon yerlileri kendi evleri olan ormanlara karşı yapılan her saldırıyı Brezilya ve dünya halkına duyurmak için yoğun çaba sarf ediyor. Brezilya'da

yapılan kamuoyu araştırmaları, halkın büyük çoğunluğunun Amazonların korunmasını istediğini gösteriyor. Bolsonaro'ya oy verenler de bu kesimde var. (Amazon yangınları çıktığından beri anketlerde

Bolsonaro'ya olan destek ciddi bir oranda düştü)

Çevreci ve yerli hakları hareketleri ne gibi sıkıntılarla karşı karşıya?



Brezilya çevrecilerin en fazla saldırı aldığı ve öldürüldüğü ülkelerden biri. Özellikle Amazon yerlilerinden oluşan çevreciler kendi bölgelerini korumaya çalışırken kaçak çiftçiler ve madencilerle çatışıp

öldürülüyorlar. Bolsonaro'nun iktidara gelişiyle Amazon yerlilerine yapılan saldırılar arttı. Askeri diktatörlükten beri görülmemiş ırkçı tavır ve Bolsonaro'nun yerlilere karşı nefret söylemine varan konuşmaları

şiddeti tetikliyor.

Amazon yerlilerinin haklarının korunması çevre için neden önemli?

Amazonların en iyi korunduğu yerler yerli haklarının korunduğu bölgelerle kesişiyor. Brezilya Hükümeti, yerli halkların özerk bölgelerini tanıdığı zaman onların yaşam tarzlarına meşruiyet sağlamış oluyor ve

orman da korunmuş oluyor. Yerlilerin bölgeleri tanımlandığı zaman onlar fiziksel olarak kendi bölgelerini kaçak madenci, ormancı ve çiftçilerden koruyorlar. Normal şartlar altında FUNAI gibi devlet kuruluşları,

polis ile yerliler arasında işbirliği sağlardı. Ancak Bolsonaro geldiğinden beri devlet yerlilerin korunmasını azalttı. Biz de Greenpeace'le birlikte Amazon yerlilerine güneş enerjisiyle çalışan iletişim cihazları

dağıtıyoruz. Yerliler yardıma ihtiyaçları oldukları anda çevrecilere haber verebilsinler diye.

BARAJLAR AMAZON İÇİN BÜYÜK TEHLİKE

Amazonlara petrol endüstrisi ve hidroelektrik santralleri de zarar veriyor mu?

Aldığımız bilgilere göre petrol endüstrisi şu an çıkan yangınlarla ilintili değil. Ancek petrol şirketleri Ekvator, Peru ve Kolombiya'da ormanların içinde petrol kuyuları için alan açarak ormanı tahrip ediyor.

Amazon Irmağı ve kolları üzerine yapılan ve yapılması planlanan hidroelektrik santralleri ise çevreye büyük bir tehdit oluşturuyor. Kurulan barajlar, Amazon yerlilerinin evlerinden edilmesine yol açıyor, ve

yerlilerin besin kaynağı olan balıkların nehirdeki hareketini kısıtlıyor. Baraj gölü oluşan bölgelerde ağaçlar ve doğal hayat değişiyor. Ağaçlar çürüdüğünde havaya metan gazı bırakıyor ve bu da küresel ısınmaya

yol açıyor.

Aynı şekilde barajlar, Amazonların iç bölgelerine ulaşımı da kolaylaştırıyor. İç bölgelerde elde edilen tarım ve maden ürünlerinin piyasalara ulaşmasını amaçlıyor. O yüzden Bolsonaro'nun baraj kurma projeleri

Amazonlar için çok büyük bir tehdit.

Mister NO

7 ülke Amazonları korumak için bir arada


08.09.2019 BİRGÜN


Yedi Güney Amerika ülkesi, Amazon yağmur ormanlarını korumak için koordinasyonu güçlendirme ve tedbirler alma konusunda anlaşmaya vardı





Amazon yağmur ormanlarına ev sahipliği yapan yedi ülkenin liderleri, dünyanın en büyük tropikal yağmur ormanını korumak için adımlar atmayı hedefleyen bir anlaşma imzaladı. Kolombiya Cumhurbaşkanı Ivan Duque başkanlığındaki görüşmeler, Kolombiya'nın Leticia bölgesinde gerçekleşti. Amazon ülkeleri, yangınları söndürme faaliyetlerinde "koordinasyonu güçlendirme", "bölgesel işbirliği mekanizması kurma" ve "Amazon yerlilerinin yönetimlere katılımını güçlendimeye" yönelik kararlar aldı.


Tepkiler üzerine görüşme

Toplantıya katılanlar arasında Peru Cumhurbaşkanı Martin Vizcarra, Ekvador Cumhurbaşkanı Lenin Moreno, Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales, Surinam Başkan Yardımcısı Michael Adhin, Brezilya Dışişleri Bakanı Ernesto Araujo ve Guyana Doğal Kaynak Bakanı Raphael Trotman yer aldı. Sağlığı nedeniyle seyahat edemediğini belirten Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, görüşmeye video konferansla katıldı.

Venezuela toplantıya davet edilmedi.

Toplantı, Amazon'un bazı bölgelerinde çıkan orman yangınlarına duyulan öfke ve büyüyen tepki üzerine yapıldı. Çevreciler, ormansızlaşma için Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro'nun politikalarını ve söylemlerini suçlamıştı. Bolsonaro, iktidara gelirken Amazonları ticarete açma sözü vermiş, ormanların yakılmasından da çevrecileri suçlamıştı.

'Alınan kararlar yetersiz'

Kolombiya Ulusal Yerli Örgütü'nün koordinatörü Nelly Kuiru, liderlerin yağmur ormanlarını koruma konusundaki kararlılıkları konusunda şüphelerini dile getirdi. Kuiru alınan kararların "bölgede yaşayan yerli ve köylü halkı için önemli olduğunu" belirtti ve ekledi: "Liderlerin sözlerinin arkasında ne kadar duracakları konusunda şüphelerim var". Kuiru "Anlaşmanın yerine getirileceğinden şüpheliyim, çünkü orada bir anlaşma yapmak için her şeyden önce ne olduğunu analiz etmek gerekiyor" dedi. Kolombiya Risk Analizi Direktörü Sergio Guzman ise toplantıya katılan liderleri eleştirdi. Guzman, "liderler tepkiler üzerine Amazonlar'ı umursadıkları ve bir şeyler yaptıkları izlenimini uyandırmak istiyor" dedi. Guzman "toplantı, hızlı bir değişim için bana çok fazla umut vermiyor" ifadelerini kullandı.

Mister NO

Brezilya'da Amazonlar'da yerli halkları koruma ajansı görevlisine suikast

09.09.2019 SPUTNİKNEWS


Güney Amerika ülkesi Brezilya'da, ülkenin batısındaki Amazonas eyaletinde yerli halkların korunması için Ulusal Yerli Vakfı (FUNAI) adına çalışmalar yürüten bir görevlinin suikast sonucu yaşamını yitirdiği duyuruldu.


BBC'de yer alan habere göre, FUNAI çalışanlarının bağlı bulunduğu INA sendikasından yapılan açıklamada, Kolombiya ve Peru sınırı yakınındaki Tabatinga kentinde yaşanan olayda, Maxciel Pereira dos Santos adlı görevlinin gündüz vakti kent merkezinde motosikletiyle ilerlerken kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldüğü belirtildi.

Açıklamada, Santos'un Vale do Javari Doğa Koruma Bölgesi'nde medeniyetle teması sınırlı yeri kabilelerin korunabilmesi için bölgedeki çiftçilerin ve kerestecilerin arazi açma çabalarına karşı mücadele ettiği için
suikasta uğradığı ileri sürüldü.

Sendika, hükümete hukuk devleti anlayışını yerine getirerek yerli halkların haklarının korunması ve savunulması için çalışan insanlara yönelik şiddete müsamaha gösterilmeyeceğini kanıtlama çağrısında bulundu.

AMAZONLAR'DA BOLSONARO ETKİSİ

Sivil toplum kuruluşları, Amazonlar'daki orman yangınlarının artmasında Bolsonaro hükümetinin yasa dışı çiftçilik ve madencilikle mücadeleyi azaltmasının yanı sıra korunan alanlarda uygulanan para cezaları ile ekipmanların imha edilmesi gibi tedbirleri ihmal etmesinin rol oynadığını belirtiyor.

Bolsonaro, devlet başkanı seçiminden önce Amazonlar'ın korunmasının ülke ekonomisinin gelişimine engel olduğunu belirterek, bu alanı ticari kullanıma açma sözü vermişti.

ÇEVRE AKTİVİSTLERİNİN EN FAZLA SUİKASTA UĞRADIĞI ÜLKE

Brezilya'da toprak ve çevre aktivistleri doğa koruma alanlarıyla ilgili yaptıkları çalışmalardan ötürü madencilik ve ağaç endüstrisinin hedefi oluyor.

"Küresel Tanık" adlı uluslararası çevre kuruluşunun verilerine göre Brezilya, 2017 yılında çevre ve toprak aktivistlerinin en fazla suikasta uğradığı ülke oldu. Dünya genelinde 201 suikastın 57'si Brezilya'da yaşandı.

Ülkede kamuya bağlı çalışan çevre koruma görevlileri, Devlet Başkanı Jair Bolsonaro liderliğindeki hükümeti hakkında işlerini baltalamakla suçlayan bir açık mektup kaleme almıştı.

1 Ocak 2019'da göreve başlayan Bolsonaro, iktidarı süresince Amazon Ormanları'nı korumakla görevli çevre ve yerli hakları ajanslarının bütçesinde yüzde 25, orman yangınlarını önlemek için ayrılan bütçede yüzde 23 kesintiye gitmişti.

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE), 29 Ağustos'ta yayımladığı açıklamada, bu yıl Amazonlar'da 1 Ocak'tan itibaren 83 binden fazla yangın çıktığını ve hala yerlilerin yaşadığı 148 bölgede yaklaşık 3 bin 553 yangınla mücadele edildiğini bildirdi.

Yeryüzündeki oksijenin yüzde 20'sini sağlayan, "Dünya'nın akciğerleri" olarak adlandırılan Amazon Yağmur Ormanları yılda 1 milyar tondan fazla atmosferik karbonun emilmesini sağlıyor.

Dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin 3'te 1'ini barındıran Amazonlar, 8 ayrı Güney Amerika ülkesinde yaşayan 400'den fazla yerli kabileye de ev sahipliği yapıyor.

Mister NO

Brezilya'da yerli lider Paulo Paulino Guajajara, başından vurularak katledildi


Brezilya'da yerli lider Paulo Paulino Guajajara, başından vurularak katledildi





Brezilya, bir çevre koruyucusunun ve yerli lideri Paulo Paulino Guajajara'nın Amazonlar'da başından vurularak öldürülmesiyle sarsıldı. Ülkedeki yerli gruplarının şemsiye örgütü APIB suikasta "Hükümetin elinde yerli kanı var. Yerlilerin bölgesindeki şiddetin tırmanması, Bolsonaro'nun nefret dolu konuşmalarının ve halkımıza karşı attığı adımların doğrudan sonucu" diye tepki gösterdi.

Yeşil Gazete'nin haberine göre; Brezilya'da Jair Bolsonaro'nun devlet başkanlığında çevreci aktivistler giderek daha fazla hedef alınıyor ve Amazon'da yasa dışı kerestecilik çetelerine karşı devlet kontrolünü de yumuşatılmış durumda. Ülkede daha önce de çevre aktivistleri, şüpheli cinayetlere kurban gitmişti. Önceki gün de Paulo Paulino Guajajara, Maranhao eyaletinde ormanda birlikte görev yaptığı arkadaşı Tainaky Tenetehar'la birlikte pusuya düşürüldü. Saldırıda Guajajara başından vurularak öldürülürken, arkadaşı da yaralandı.

Aktivistler ve hak savunucuları tepkili

Bolsonaro'nun popülist hükümetinin yönetiminde işlenen bu son cinayet, yerlilere ve Amazon koruyucularına karşı şiddet sarmalında yeni bir perde açmış durumda. Adalet Bakanı Sérgio Moro olayı federal polisin incelediğini belirtip sorumluları adalet önüne çıkaracaklarını açıklasa da, yerli hakları savunucuları ve çevreciler tepkili.

Ülkedeki yerli gruplarının şemsiye örgütü olan ve 900 bin yerliyi temsil eden APIB, Bolsonaro hükümetinin yanıtlaması gereken sorular olduğunu belirtti. APIB, "Bolsonaro hükümetinin elinde yerli kanı var.

Yerlilerin bölgesindeki şiddetin tırmanması, Bolsonaro'nun nefret dolu konuşmalarının ve halkımıza karşı attığı adımların doğrudan bir sonucu" açıklaması yaptı. İzole yerlerde yaşayan yerlilerin haklarını savunan Survival International örgütü ise yakın zamanda en az üç korucunun ve ailelerinin öldürüldüğüne dikkat çekti.

Daha önce de tehdit edilmişti

Ormanın Koruyucuları isimli grup 2012 yılında, 20 bin nüfusu olan Guajajaras yerlilerince, atalarından miras kalan bölgeyi yasadışı kerestecilik çetelerinden korumak amacıyla kurulmuştu. Grup, Amazon bölgesinin doğusunda, resmen hükümet koruması altında olsa da pratikte kerestecilerin istilasına maruz kalan bölgede silahlı devriye atıyor ve kerestecilerin yasadışı kamplarını ortadan kaldırıyordu. Yıllar içinde çok sayıda düşman da edinmişlerdi. Öldürülen Paulo Paulino Guajajara'nun da geçmişte bölgeyi yağmalamak isteyen çetelerden birkaç kez tehdit aldığı belirtiliyor.


YOLCULUK- 04/11/2019

Mister NO

Brezilya'nın Amazonas eyaletinde sağlık sistemi çökmüş durumda: Salgın en çok yerlileri vurdu





Brezilya'nın Amazonas eyaletinin başkenti Manaus'ta sağlık sisteminin çöktüğü ve hastanelerde yer kalmamasından dolayı yetkililerin 'açık hastane' açmayı planladığı belirtiliyor.

Brezilya'nın Amazonas eyaletinin başkenti Manaus'ta sağlık sistemi, Covid-19 vakalarındaki artışla birlikte tamamen çökmüş durumda

Telesur'da yer alan habere göre, 3 bin 91 kişide vakanın görüldüğü ve bunların 135'inin yoğun bakım ünitelerinde olduğu kentte alarma geçilmiş durumda.

Kentteki hastanelerde yatak sayısının yetersiz olduğu ve kent yetkililerinin "açık hastane" açmayı planladığı belirtiliyor.

Oldukça büyük olan ve insanların tedavi için kente gitmek zorunda kaldığın Amazon bölgesinde, "açık hastane"nin kısa vadede yalnızca 20 hastaya hizmet verebileceği kaydedildi.

En çok yerliler etkilendi

Yağmur ormanlarının yoğun olduğu bölgedeki coğrafi zorluklardan dolayı hastaların diğer kentlerden Manaus'a sevki konusunda da zorluklar yaşandığı belirtildi.

Kent yekililerin hastanelere sevkiyat için uçak seferlerini artırdığı aktarıldı. Dün sabahtan bu yana her 6 uçakta 2 veya 3 hastanın taşındığı kaydedildi.

Bölgede Covid-19 salgınından en çok yerlilerin etkilendiği belirtildi. Bölgede şu ana kadar 92 yerlide vaka görüldü. 15 yerli, virüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Yerli Sağlık Destek Evleri'nin oldukça yoğun olduğu aktarıldı.

Eyalette salgın büyüyor

Manaus kentinde geçen hafta hastanelerin ölü bedenlerle dolduğu, bazı sağlık kurumlarında cansız bedenlerin tırlara yüklendiği belirtilmişti.

Kentte cenaze evlerinde de yer kalmadığı, bu nedenle cenazelerin yalnızca 5 aile üyesinin katılabildiği kısa bir törenin ardından toplu mezarlara gömüldüğü kaydedilmişti.

03-05-2020 Sol Gazete

Mister NO

Salgın, Ekvador'daki Amazon yerlilerine de ulaştı





Koronavirüs salgını Ekvador'daki Amazon ormanlarında dış dünyadan izole yaşayan bir yerli kabileye daha ulaştı.

Neredeyse tüm dünyayı etkisi alan koronavirüs salgını, Amazon ormanlarındaki yerli kabileleri de tehdit etmeye devam ediyor. Son olarak Ekvador'daki Waorani kabilesinde de ilk koronavirüs vakası tespit

edildi.

Sağlık Bakanlığı, 17 yaşındaki hamile bir genç kadında virüs görüldüğünü doğruladı. Genç kadının 4 Mayıs'ta hastalık semptomları göstermeye başladığı belirtildi. Adı açıklanmayan genç kadının, başkent

Quito'da bir hastaneye kaldırılarak karantinaya alındığı kaydedildi.

Öte yandan kadının temas kurduğu 40 kişinin de kontrolden geçirildiği, altısında hastalık semptomlarının görüldüğü vurgulandı.

Salgın, daha önce de Brezilya'nın Amazon bölgesindeki yerlilere ulaşmıştı.

Yerli halklar, dışarıya kapalı yaşadıkları için dünyadaki çoğu insanın aksine bilinen pek çok hastalığa karşı bağışıklık geliştiremiyorlar, dolayısıyla dışarıdan gelen hastalıklara karşı özellikle savunmasız kalıyorlar.

Güney Amerika'da salgından en fazla etkilenen ülkelerden biri olan Ekvador, yaklaşık iki aydır karantina uyguluyor. Salgın nedeniyle ülkede şimdiye kadar 2 bin 736 kişi yaşamını yitirdi, toplam vaka sayısı da

33 bin 182'ye ulaştı.





Sputnik ve Duvar

Mister NO

Amazonlar'da tehlike büyüyor: 10 günde 10 binden fazla yangın


Amazon ormanlarında ağustos ayının ilk on gününde 10 binden fazla yangının kaydedildi.  Resmi verileri görmezden gelen Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, "Amazon, kendini koruyan ve alev almayan

nemli bir ormandır" iddiasında bulundu.






Brezilya'nın Ulusal Uzay Araştırma Enstitüsü (INPE) ile hükümet tarafından hazırlanan rapora göre ağustos ayının ilk 10 gününde 10 binden fazla yangın tespit edildiğini ortaya koydu. Amazon ormanlarını

kerestecilikten madenciliğe ticari amaçlarla yaktırmakla suçlanan Brezilya'nın aşırı sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, rapor için 'yalan' dedi. Bolsonaro ilginç bir teori ortaya atarak, "Amazon boyunca bir uçuş

yapılsa tek bir yangın bile görülmez. Amazon, kendini koruyan ve alev almayan nemli bir ormandır" dedi.

Söz konusu rapordaki verilere göre, yangınlar geçen yıla göre yüzde 17 oranında arttı. Ağustos 2019'da çıkan yangınların son dokuz yılın rekorunu kırdığını hatırlatan uzmanlar, bu sene daha şimdiden bu

eşiğin aşılmasının alam verici olduğunu savundu.

Bolsonaro, geçen yıl INPE'nin Amazon'daki orman tahribatına dair raporunu 'abartılı' bulmuş ve ajansın başkanı Ricorda Galvao'yu görevden almıştı.

TAHRİBAT BOLSONARO İLE TAVAN YAPTI

'Brezilya'nın Trump'ı' diye nitelenen Jair Bolsonaro'nun devlet başkanlığında dünyanın akciğerlerini oluşturan Amazon ormanları tümüyle yok olma tehlikesiyle yüz yüze kaldı.

Bolsonaro'nun en iyi korunan kısımlarını oluşturan yerlilerin yaşadığı bölgeleri bile keresteciliğe, çiftçiliğe ve madenciliğe açılan, ormansızlaşmanın tavan yaptığı Amazon, rekor oranlardaki yangınlarla kül oluyor.


BİRGÜN 13-08-2020

Mister NO

Amazon kabilesinin şefi koronadan öldü


Korona virüsünün Amazon Ormanlarının derinliklerine kadar yayıldığı Brezilya'da, önde gelen bir kabile lideri Covid-19'dan öldü. Şef Aritana Yawalapiti, ülkenin en etkili yerli liderlerinden biri ve Yawalapiti dilini konuşabilen son insanlardan biriydi.





Sağcı popülist Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun kötü yönetiminde korona virüsünün Amazon Ormanlarına kadar yayıldığı Brezilya'da, en tanınmış yerli liderlerinden biri olan Aritana Yawalapiti Covid-19'u atlatamadı. 71 yaşındaki Aritana'nın hastanede, korona virüsü kaynaklı akciğer komplikasyonlarından öldüğü açıklandı.

Aritana, Brezilya'da yerli kabilelerinin korunduğu bir parkın inşasında oynadığı rolle tanınıyordu. Yawalapiti kabilesinin şefinin girişimleriyle yerliler için ülkede ilk kez özel olarak yapılan parkta, 16 Amazon kabilesi yaşıyordu. Aritana, kabilesi Yawalapiti'nin dilini konuşabilen son kişilerden de biriydi.

Aritana'nın iki hafta önce solunum sıkıntısı şikâyetiyle Goiânia'daki bir hastaneye götürüldüğü, dokuz saatlik bu yolculuğun ardından yoğun bakıma alındığı açıklandı. Tanınmış kabile şefi bu hastanede öldü.





Brezilya'da yerlilerin en büyük şemsiye örgütü APIB'in verilerine göre, şu ana dek 631 yerli Covid-19'dan öldü. Yerliler arasında 22 bin 325 vakanın da tespit edildiği belirtiliyor. Buna göre, Brezilya'daki 300 yerli kabilesinin yarısına virüs bulaştı. (DIŞ HABERLER)

DUVAR 6 Ağustos 2020

Mister NO

Amazon ormanları hepimiz için hayattır


Dünyanın akciğerleri Amazon Ormanları uzun süredir yangınlarla boğuşuyor. Brezilya Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) temsilcisi Bruno Magalhaes ve WWF Brezilya Direktörü Mauricio Voivodic, Amazon Ormanları'nın tüm dünya için kritik önemde olduğunu hatırlatıyor ve dayanışma çağrısı yapıyor.






Güney Amerika'da bulunan Amazon Ormanları dünya ekosisteminde büyük bir öneme sahip. Eşi benzeri olmayan bu ormanlara saldırılar her geçen gün artarak devam etmekte.

Bu ayın ilk 10 gününde 10 bin yangın tespit edildi. Brezilya'da aşırı sağcı Bolsonaro hükümeti tarafından desteklenen rant amaçlı saldırılar, yalnız bölgeyi değil bütün gezegeni tehdit ediyor. Brezilya Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) Amazon Ormanları temsilcisi Bruno Magalhaes ve WWF Brezilya Direktörü Mauricio Voivodic ile Amazon Ormanları'nı konuştuk.

Geçen yaz Amazon Ormanları'nda bir felaket yaşandı. Bu yıl da birçok yangın haberi duyuyoruz. Bu sene yangınlar ne düzeyde? Bruno Magalhaes: Evet, geçen yıl gerçekleşen yangınlar büyük bir felaketti ancak bu yıl da durum iyi görünmüyor. Bölgede yangınlar çoktan başladı. Bolivya'da, Orta-Batı Brezilya'da ve Pantanal bölgesinde şiddetli yangınlar var. Durum önümüzdeki aylar içinde kesinlikle daha kötüye gidecek.





Mauricio Voivodic: Temmuz ayında 6 bin 803 yangın tespit edildi ve Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE)'ne göre bu 2019'daki aynı dönemden yüzde 28 daha fazla. Haziran ayında, Amazon'da 2007'den bu yana en yüksek oranı içeren 2 bin 248 yangın tespit edildi. En kurak mevsim yeni başladığı için bu veriler dikkat çekicidir. Ayrıca, bağlam endişe verici görünüyor. Yüksek orman tahrip etme oranları, yerli haklara saygı eksikliği ve koronavirüs salgını nedeniyle halk sağlığı felaketi. Amazon, 2019'u 2018'den yüzde 30 daha fazla olan 89 bin 178 yangınla kapattı.





TOPRAK AĞALARI YANGIN ÇIKARTIYOR

Yangınlarda sabotaj ihtimali var mı?

B.M: Maalesef, evet var. Doğayı talan eden madencilik ve odunculuk gibi sektörlerden büyük kârlar elde eden toprak ağaları, kendi faaliyetlerini bu alanlarda genişletmek için yangınlarda aktif rol oynayan sabotajcılardır. Çoğu zaman bu toprak ağaları mülkiyetlerinin parçası olmayan tartışmalı bölgeler içindeki federal alanlarda ilerlerler. Bu ağalar kelimenin tam anlamıyla toprakları yerli halktan ve Brezilya hükümetinden çalarlar. Başkan Jair Bolsonaro ise çevresel yıkım pratiklerinin en büyük teşvik edicilerindendir. Aşırı sağcı gruplar Amazon Ormanları'nda her türlü suçu işlerken kendilerini gayet rahat hissediyor çünkü federal hükümet tarafından desteklendiklerini biliyorlar.

M.V: Tarihsel olarak, Amazon'da ateş kullanımı ormanları yok etmenin son aşamalarından biridir. WWF-Brezilya tarafından Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE)'den alınan verilere dayanarak yapılan bir analiz, Amazon'da Ağustos 2019'a kadar tespit edilen yangınların yüzde 31'inin Temmuz 2018'e kadar ormanlık alan olan bölgelerde gerçekleştiğini gösterdi. Başka bir deyişle, yaklaşık üç yangından biri meraların temizlenmesiyle değil geleneksel ve zararlı kesme ve yanma döngüsünde ormanlık alanların kesilmesini takip eden yangınlarla ilgiliydi. Orman tahribatı ve arazilerin üzerine konma arasındaki bağlantı açıktır. 900 bin hektardan fazla Amazon Ormanı'nın yüzde 35'i Ağustos 2018 ve Temmuz 2019 arasında yok edildi. Bu yıkım ele geçirilmiş arazilerde herhangi bir hedef ya da bilgi olmadan gerçekleşti.





BARAJLAR SOSYO-KÜLTÜREL HASARA YOL AÇTI

Bolsonaro öncesinde Amazon Ormanları'na saldırılar bu kadar yoğun muydu?

B.M: Bolsonaro öncesinde de durum kritikti. Amazon Ormanları'nın yok edilmesi Brezilya tarihinin bir parçasıdır. Ancak son yıllarda talancı maden projelerine ve bölgenin su kaynaklarını hidroelektrik santralları yaparak kullanma amacına bağlı olarak yıkım daha da derinleşti. Belo Monte, Jirau ve Santo Antônio gibi barajlar 'ilerici' diye tanımlanan hükümetler tarafından inşa edildi. Bu barajların bölgenin su havzasını derinden etkileyen büyük çevresel etkileri oldu. Ayrıca barajlar geleneksel halkı yerlerinden sürgün etti ve böylece önemli sosyal ve kültürel hasara yol açtı. Çeşitli eyaletlerdeki yerel örgütlerin birliği COICA, eyaletlerde iktidarda bulunan sağcı hükümetlerin Kuzey Amerika ve Avrupa sermayesine bağlı ya da 'ilerici' hükümetlerin Çin sermayesine bağlı sömürü projelerini net bir şekilde eleştiriyor.

M.V: Federal hükümet Amazon'da yanma ve orman tahribatını azaltmak için müdahale edebilir ve etmelidir. Ancak hükümetin, bu yıl Mayıs ayında başlayan ve 6 Kasım'a kadar uzatılan Amazon'daki orman tahribatı ve yangınları engellemek amacıyla, Silahlı Kuvvetleri Yasa ve Düzen Garantisi'nin (GLO) işleyişinde kullanma yetkisi, bugüne kadar beklenen etkileri göstermedi. Amazon'daki Silahlı Kuvvetlerin performansı, bazı çevre müfettişlerine göre Ibama (Brezilya Çevre ve Yenilenebilir Doğal Kaynaklar Enstitüsü) müfettişleri tarafından 'beceriksiz, deneyimsiz ve hatta kötü niyetli' olarak sınıflandırıldı. Ayrıca, yangınla mücadele etmek için itfaiye işe alımında hükümetin gecikmesi oldu ve bu durum 2020 senaryosunu daha da kötüleştirebilir. Bu on yılda, 2017'nin (107 bin 439) ve 2015'in (106 bin 438) arkasında 2019 en fazla yangın olan üçüncü yıl oldu. Etkili bir işlem yapılmazsa, Brezilya tarafından üstlenilen sürdürülebilir kalkınma taahhütlerine tamamen uymayan tarihsel orman tahribatı tepe noktalarına ulaştığında 2004 seviyelerine bile geri dönebiliriz.

ORMANLARI YOK ETMEK YERLİ HALKA ZULÜM DEMEKTİR

Artan saldırıların ardından tüm gözleri Amazon Ormanları'na çevrildi. Hangi kişiler ve kurumlar Amazon Ormanları'na saldırıyor?

B.M: Bu kişiler temel olarak, hayvancılık ve tarım ile üretimlerini arttırarak 'tarımsal sınırları' genişletmek isteyen büyük kırsal üreticilerdir. Buna ek olarak, odun piyasası için ağaçları yok eden ormancılardır.

Ayrıca bu büyük üreticiler bölgede 'ilerleme' bahanesiyle küçük çiftçileri yasadışı ağaçları kesmeye teşvik ediyor. Ormanları yok etmek demek aynı zamanda yerli halka zulüm etmek demektir. Günümüzde sadece Brezilya değil, Amazon havzasındaki tüm ülkeler yerli halka karşı izlenilen politikalardan ve acımasız eziyetlerden mustarip durumda. Ve dahası bu bölgelerde gerçekleştirilen politik suikastler korkutucu düzeyde arttı. Bu süreçte federal hükümetin rolünü hatırlamak zorundayız çünkü Bolsonaro hükümeti yalnızca ormanları yok etmeyi teşvik etmiyor aynı anda yerli nüfusa dönük şiddeti de körüklüyor. Kamusal alanda yerli halka dönük önyargı ve düşmanlık çoğaltılıyor. Ekosistemi savunması gereken Çevre Bakanlığı, Bolsonaro hükümetinin ilk zamanlarında neredeyse kapatılmıştı. Şuan bu bakanlığın başında endüstriyel tarım ticaretiyle uğraşan bir iş insanı Ricardo Salles bulunmakta. Sonuç olarak, çevresel etkileri denetleyen kurumların kapasitesi düşürüldü ve yapısı zedelendi. Hatta bu kurumların personellerine bölgedeki aşırı sağcı gruplar saldırdı.

M.V: Ormanları tahrip etme araziyi ele geçirme çabasıyla bağlantılıdır. Orman temizlendikten sonra, odun birkaç ay kurumaya bırakılır. Daha sonra meraya ve tarıma veya arazi hırsızlığını içeren gayrimenkul spekülasyonuna yer açmak için ateşe verilir. Amazon nemli bir orman olduğu için kendi kendine yanma özelliği olan bir biyom değildir. Orman sadece ağaçların kesildiği kuru alanlarda alev alır ve yangına insan eylemi neden olur.





BREZİLYA ÇEVRE AKTİVİZMİ İÇİN ÖLÜMCÜL ÜLKE

Brezilya'da birçok çevre aktivisti katledildi. Suçlular yakalandı mı? Aktivistlere dönük polis ve devlet baskısı var mı?

B.M: Ülkenin tamamında ve özellikle bölgede şiddet devam ediyor. Her geçen gün hem aktivistleri hem de yerli halk liderlerini hedef alan cinayet haberleri alıyoruz. Bu süregelen şiddet, Chico Mendes ve Dorothy Stang cinayetleri gibi bölgenin sembolik tarihini hedef alarak ulusal ve uluslararası kargaşa yaratma çabası taşıyor. Gerçek şu ki katillerden pek azı yakalandı ve yargılandı. Doğayla birlikte yerli halkı savunmak, adalete ve Brezilya hükümetine bel bağlamadan yerine getirilen riskli ve tehlikeli bir görevdir.

M.V: Brezilya, çevre aktivistleri için dünyanın en ölümcül üçüncü ülkesi. Sivil Toplum Örgütü Global Witness tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapor, yalnızca Filipinler ve Kolombiya'nın arkasında olduğumuzu ve buradaki en büyük tehlikenin Amazon'da olduğunu gösteriyor. Ülke, genel cinayet açıklama oranını hesaplamadığı için Brezilya'da şeffaflık eksikliği var. Bu oranı hesaplayan eyaletler düşüktür ve hesaplama yüzde 10 ile yüzde 20 arasında görünüyor. Durum felaketzedeler çevre aktivistleri olduğunda da farklı değildir.

BOLSONARO SALDIRILARI TEŞVİK EDİYOR

Yangınlara hükümetin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bolsonaro ile neler değişti?

B.M: Öncesinde belirttiğim gibi, hükümet çevre konusunda dünya üzerindeki en kötü görüntülerden birine sahiptir. Bolsonaro, bilinçli olarak ormanların yok edilmesini ve yerli halka saldırılmasını teşvik ediyor çünkü onun politikasının altyapısını ormanları yok ederek kâr elde edecek girişimciler oluşturuyor. Bu durumda Bolsonaro hükümetine karşı ülkedeki bütün biyomları savunmak yalnızca Amazon'da değil, Pantanal, Cerrado, Restinga ve Caatinga gibi yerlerde de mücadeleyi gerektiriyor. Ayrıca bu biyomların küresel ekosistemdeki önemi dolayısıyla Bolsonaro hükümetine karşı savaşmak gezegeni koruma amacını taşıyan uluslararası bir mücadele anlamına geliyor.

M.V: Karışık sinyaller var. Ordunun varlığı gerekli olmasına karşın, eğer Federal Hükümet yasadışı toprak gaspçılarının, madencilerin ve oduncuların tarafında olduğuna dair somut sinyaller göndermeye devam ederse bu yeterli olmayacaktır. Örneğin, yerlilere ait toprakların istilası ve Amazon'un çeşitli yerlerindeki çevre aktivistlerine yönelik tehditler durmadı.

Yerli halkın yaşam alanları daralırken onlar bu yangınlar karşısında neler yapıyor? Yerelde direniş var mı?

B.M: Amazon'da ve çevresinde birçok direniş örnekleri var. Bugün Amazon bölgesindeki ve çevresindeki ana kuruluşları etrafında toplayan ve doğal yaşamı korumak için mücadele eden bir kurul olan 'World Assembly For Amazonia' bir öncül olarak görülebilir. Şuan pek çok faaliyet düzenliyor ve ilerleyen aylar için örgütlenmeye devam ediliyor. Dünya çapındaki tüm yoldaşlarımızın kurulun çalışmalarını takip etmesi ve kurulla uluslararası dayanışma göstermesi bizim için çok önemli. Türkiye'deki tüm dostlarımızı mücadele yolculuğumuzda yanımızda olmaya çağırıyorum.

M.V: Amazon'da ormanı yaşatmak, hatta topraklarını arazi hırsızlığına ve yasadışı faaliyetlere karşı izlemek için mücadele eden birçok yerli halk, geleneksel topluluk ve sivil toplum örgütleri var. Bölgeleri bu tehditlere karşı takip etmek ve korumak için hükümetin eylemlerindeki azalma ve şiddetin artmasıyla birlikte, Amazon'da Kanindé ve Yerli Halk Derneği Uru-eu-wau-wau gibi yerel örgütlerin ve toplulukların güçlendirilmesi önemlidir. Bu salgın dönemindeki drone teknolojisi, insanların ve kuruluşların Amazon'u korumak için harekete geçmeleri için daha fazla çeviklik, özerklik ve güvenlik sağlıyor. Coğrafi koordinatları olan doğru görüntüler yetkili makamlara aktarılabilir. Bu nedenle, denetleme haksız yere toprak edinen kimseler, madenciler ve oduncular gibi ormanı tahrip eden suçlularla karşılaşmaktan kaçınarak uzaktan gerçekleştirilebilir. Orman halklarının sesini yükseltmeye devam etmeliyiz. Amazon Ormanları'nın orada yaşayanlar için gerekli olmasının yanı sıra, Amazon'un hayatta kalması gezegenin iklimini düzenlemek için hayatidir. Amazon hepimiz için esastır.


Oğuzcan Ünlü--BİRGÜN 17/08/2020

Mister NO

Amazon kabilesinin okla vurduğu Brezilyalı yetkilinin ölümü bize ne anlatıyor?


Fernando Duarte
BBC Dünya Servisi

17 Eylül 2020



Kabileler bazen kuşaklar boyunca dış dünyayla temas kurmuyor.

Brezilya'nın kuzeybatısındaki Rondonia eyaletinde, yerlilerin korunması için yürüttüğü çalışmalarla tanınan Rieli Franciscato, bir Amazon yerlisi tarafından okla vurularak yaşamını yitirdi. Franciscato'nun ölümü Amazon ormanlarında artan gerginliğin de bir örneği.

35 yaşındaki Moises Kampe'nin 9 Eylül'e ilişkin en net hatırası, duyduğu bir sesti.

Korkunç bir şeyin gerçekleştiğini fark etmeden hemen önce bir çarpma sesi duydu.

Kampe'nin müdürü olan, yerlilerin korunması için çalışmalarıyla tanınan Rieli Franciscato, göğsünden okla vurulmuş, yerde hareketsiz yatıyordu. Dakikalar sonra gittiği yerel bir hastanede, öldüğü söylenecekti.

Oku atanlar, Brezilya'nın Seringueiras kasabasından dış dünyayla teması olmayan bir kabilenin üyeleriydi.

Seringueiras, Brezilya'nın Amazon yağmur ormanlarıyla iç içe geçen dokuz eyaletinden biri olan Rondonia'da 13 bine yakın nüfuslu küçük bir kasaba.

Kasabaya en yakın kent merkezi olan Porto Velho, 500 kilometre uzaklıkta.

Bölgede yaşayan dokuz farklı kabile olduğu, beşinin dış dünyayla teması olmadığı biliniyor. Yerli halka verilen adla aynı olmak üzere, bu bölge Uru-Eu-Wau-Wau olarak adlandırılıyor.

Tecrit

Franciscato, Brezilya hükümetinin yerlilere ilişkin çalışmalar yapan Funai adlı kurumu için çalışıyordu ve yerleşim yerlerinin yakınındaki bir yerli grubunu takip ediyordu.

Görevi, bu grup gibi toplulukları incelemek ve korumak olan bir çalışma koluna liderlik ediyordu.

BBC'ye konuşan Kampe, "Oradaki yerliler belki de hiçbir zaman Rieli'nin Brezilya'da yerli haklarının en büyük savunucusu olduğunu bilmeyecek" diyor.

ABD ve Meksika'dan farklı olarak, Brezilya ve diğer Güney Amerika ülkelerinde dış dünyayla teması olmaya yerli grupların sayısı bir hayli fazla. Bu kabileler yaşadıkları bölgede hakim olan toplumla barışçıl bir iletişime sahip değil.


Rieli Franciscato, Brezilya'nın yerli haklarına ilişkin önde gelen uzmanları arasındaydı.

Dünyada bu gruplardan 100 kadar olduğu sanılıyor. Yarısından fazlası Amazon bölgesinde.

Komşularıyla ve dünyayla devamlılık arz eden bir temasları olmadan yaşıyorlar.

Haklarında çok az şey biliniyor. Nüfusları ve konuştukları dil dahi tam olarak bilinmiyor.

Tahmin etmek bile mümkün değil çünkü Brezilya'da bilinen 305 yerli grup ve 274 farklı dil bulunuyor.

Rieli Franciscato'yu öldüren grup hakkında da elde çok fazla bilgi yok. Funai, bu grubu, "Cautario Nehri ile bağlantısı kesilenlerden bir tanesi" olarak tanımlıyor.


Amazon ormanlarında dünyayla temas kurmayan kabilelerin yarısından çoğu barınıyor.

Seringueiras'ta Rieli'nin karşılaştığı yerlilerin daha önceden dış dünyayla kurdukları temasa dair kötü anılara sahip olması maalesef ki çok yüksek bir ihtimal.

Moises Kampe, "Yerliler her zaman avcılar, ormancılar ve çiftçiler tarafından taciz ediliyor. Kimlerin onlar için tehdit oluşturduğunu anlamalarının hiçbir yolu yok. Bizi gördüler ve saldırgan olduğumuzu düşündüler. Bu olanlardan dolayı onları suçlayamayız" diyor.

Soylarının tükenmesi riski


Kampe'nin sözleri abartı içermiyor.

Survival International gibi yerli haklarını savunan gruplardan uzmanlar, Amazon ormanlarının tahrip edilmesinin dış dünyayla teması olmayan birçok kabileyi, soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığına dikkat çekiyor.

Yaşam alanlarını istila edenlerle karşı karşıya gelmeleri, bu grupların yüzleştiği en büyük tehdit.

'Çukurların Adamı'

"Çukurların Adamı" vakası akla gelen üzücü bir örnek.

Bu, 1996'dan bu yana, dış dünyayla teması olmayan bir kabilenin geride kalan tek üyesine Brezilya'da medyanın ve yetkililerin taktığı bir lakap.

Hangi dili konuştuğu bilinmeyen bu adam, lakabını, hayvanları tuzağa düşürmek için çukur açmaktaki tekniğine borçlu.

Bu grupların karşılaştığı tehditlerden biri, yaşam alanlarının tahrip edilmesi. Bu, onların besin bulmalarını zorlaştırıyor.


Kabilesinin hayatta kalan tek üyesi, "çukurların adamı", 2018 yılında görüntülendi.


İzole bir yaşam sürmeleriyle bilinen Mashco-Piro kabilesi, 2014'ten bu yana birçok kez kendi bölgelerinin dışına çıktı. Bu gezintilerinden birinde, temel besin kaynaklarından olan yaban domuzlarının neden kaybolduğunu sordular.

Survival International'dan uzman araştırmacı Sarah Shenker, "Dış dünyayla teması olmayan kabileler gezegendeki en savunmasız insanlar" diyor ve ekliyor: "Amazon'daki tüm yerli insan nüfusu uçurumun kenarına itiliyor."

Anlatılan hikayeler

Moises Kampe, bizzat yerli gruplardan gelen bir Brezilyalı.

Soyadı, kabilesinin isminden geliyor. Kampe kabilesi uzun süre önce toplumun geri kalanıyla bütünleşti.


Moises Kampe, Rieli Franciscato öldürüldüğünde ona eşlik ediyordu.


Kampe, Whatsapp aracılığıyla BBC'ye yaptığı açıklamada, akıcı bir Portekizce ile Rieli Franciscato'nun ölümünü anlattı.

Büyükannesi ve büyükbabasının anlattığı "hâlâ ormanda yaşayan insanlarla ilgili" hikayeleri dinleyerek büyütülmüş Kampe.

Toplumla bütünleştikten sonra yaşadıkları arasında hayal kırıklığı da var. Yerli halka mensup Brezilyalılar sosyo-ekonomik sorunlardan orantısız biçimde etkileniyor.

2010'daki son nüfus sayımında, 209 milyonluk Brezilya nüfusunun yalnızca 900 binini teşkil eden yerlilerin neredeyse yüzde 20'sinin aşırı yoksul yaşadığı ortaya çıktı.

Tüm Brezilya nüfusu içerisinde aşırı yoksul insanların oranı yüzde 6.

'Temassızlık' ilkesi

Kampe'ye göre "dış dünyayla teması olmayan" kabilelerin yaşamı hala çok gizemli. Kampe onlardan biriyle hiç karşılaşmadığını söylüyor. Hatta müdürü olan Rieli'nin ölümüne neden olan ok bile ağaçların arasından geldi ve kimse ortada yoktu.

Bu gizemin sürmesinin nedeni, 1980'lerin sonlarından itibaren Funai adlı kurumun "temassızlık" prensibi gütmesi. Önceki on yıllar boyunca rehber eşliğinde bu kabilelerle temas kuruluyordu.


Sydney Possuelo Brezilya'da yerli yaşamının önde gelen uzmanlarından.



Funai'nin eski başkanı Sydney Possuelo, BBC ile yaptığı görüntülü görüşmede, "Öncelikle, onlara çok yakın olmamız bile bu insanlar için çok büyük tehlike yaratabilir. Ancak asıl mesele, bu insanların yaşam şekline müdahale etme hakkımızın olmaması" diyor.

80 yaşındaki Possuelo, Brezilya'daki en meşhur "sertanista" olarak biliniyor. Sertanista; antropolog, maceracı ve hak savunucusunun bileşimini teşkil eden yerli yaşam uzmanlarına verilen bir isim.

Daha önceden Possuelo, bilinmeyen kabilelerden yedi tanesinin ilk kez keşfedildiği gezilerde yer almış. Ancak Possuelo aynı zamanda, bu kabilelerle kurulan temasın kurallarını değiştiren kişi olarak biliniyor.

Ana prensip, yerlilerin, bölgeleriyle ve davranışlarıyla ilgili mümkün olan en çok bilgiyi edinmek üzere izlenmeleri. Ancak temas kurmak, bu istek karşı taraftan gelmediği sürece yasak.


İzole yaşayan kabilelerle temas kurmak, 1980'lerin sonlarına doğru yasaklandı.


"Eğer onları gerçekten korumak istiyorsak, var olmalarına izin vermeliyiz" diyen Possuelo, "16. yüzyılda Avrupalılar gelmeden önce ataları nasıl yaşıyorsa öyle yaşayan kişilerle temas kurmakla övünme durumunu büyük oranda bitirdik" yorumunu yapıyor.

İstisnalardan biri, geride balta ve pala gibi araçlar bırakmak. Bunlar avlanmaya ve küçük ölçekli tarıma dayalı kabileler için oldukça kullanışlı hediyeler.

Possuelo, "Temas kurmak çok nadir olarak bu yerli halklara fayda sağlıyor. Her seferinde kültürlerinden bir şeyler yitiriyorlar" diyor.

1979 yılında bir Amazon kabilesine yönelik araştırmalar sırasında Possuelo'nun da gözlemlediği gibi, basit bir nezle bile bu gruplar arasında hızla yayılıp öldürücü olabiliyor çünkü birçok hastalıkla düzenli olarak temasları ve dolayısıyla bağışıklıkları bulunmuyor.


İzole yaşayan kabileler, bazen basit bir nezleyle bile kısa zaman içerisinde ölümcül salgınlar yaşayabiliyor.


"1979'daki gezimiz beni, dış dünyayla teması olmayan kabileler konusundaki yordamımızı tamamen değiştirmeye yöneltti" diyen Pessuelo, "Bütün önlemleri almış olmamıza rağmen bazıları enfekte oldu ve kimileri 24 saat geçmeden yaşamını yitirdi" diyor.

Covid-19 salgını nedeniyle bu örnek çok daha önemli hale geldi.

Teması olmayan kabileleri korumayı destekleyen bir diğer argüman ise, birçok çalışmanın ortaya koyduğu gibi, yerlilerin yaşadığı bölgelerin Amazon'da ağaç tahribatının en az yaşandığı bölgeler olması.

Survival International'dan Sarah Shencker, "Doğanın gerçek koruyucuları onlar" diyor:

"Korumak konusunda gerçek uzmanlar onlar. Bu onların yaşamı. Gezegenin bir bütün olarak iyiliğine katkı sunuyorlar."

Düşmanca yönetim

Öte yandan Brezilya'nın 2019'da göreve gelen aşırı sağcı başkanı Jair Bolsonaro, Amazon'un ticari olarak işletilmesine desteğini açık şekilde ilan etti.

Bu politika, yerlilerin yaşam alanlarını da kapsıyor.

Bolsonaro göreve geldiğinden beri, yerli haklarını savunan gruplar, kırsal alanda yerlilerin dahil olduğu çatışmaların sayısında artış olduğunu bildiriyor.



Bolsonaro'nun politikaları ormanları yok eden ticari çevreleri cesaretlendiriyor.


Brezilya lideri, görevde olduğu sürece yeni bir koruma alanına izin vermeyeceğini de temin ediyor.

Bolsonaro hükümeti, yerlilerin yaşam alanlarıyla ilgili kararların Tarım Bakanlığı'na devrini de gündeme aldı ancak ancak bu karar Yüksek Mahkeme'ye takıldı.

Diğer bir tartışmalı karar, Funai'nin teması olmayan kabilelerle ilgili departmanının başına eski bir Hristiyan misyoner olan Ricardo Lopes Dias'ı getirmek oldu. Dias, yerlileri Hristiyanlığa kazandırmayı hedefleyen ve tartışmalara neden olan Amerikan destekli bir programın parçası olarak Amazon'da görev yapıyordu.

Brezilya meclisinin tek yerli milletvekili Joeina Wapixana, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Teması olmayan kabilelerin korunmaya ihtiyacı var, yeni bir kolonileştirme sürecine değil" yorumunu yapmıştı.

"Ormanda bir yanlışlık yaşanmış olmalı"

Rieli Franciscato, yaşamını yitirdiği yerin yakınındaki Seringueiras'ta çok tanınan bir kişiydi.


Yerlilerin yaşam alanlarının girişindeki tabelada kurşun izleri görülüyor.


Çiftçilerle yerliler arasında barışçıl bir iletişim olması için girişimleri nedeniyle ona dostça davranılıyordu.

18 yaşındaki Dhuliana Pereira'nın ebeveynleri de Rieli'nin arkadaşlarıydı. Aile, koruma alanının sınırında küçük bir çiftliğin de sahibi.

Dhuliana, olayın yaşandığı 9 Eylül günü çiftliğin yakınlarında bir yerli grubun dolaştığını gördü.

BBC'ye konuşan Dhuliana, "Ailem 25 yıldır burada yaşamasına rağmen hiçbir zaman izole olmuş yerlileri görmemiş" diyor.

Dhuliana, gitmeleri için yerlilere doğru bağırdıklarını, diğer insanların onlarla karşı karşıya gelip gelmeyeceklerini bilmediklerini anlatıyor.


18 yaşındaki Dhuliana Pereira, ailesinin çiftliğinde çalışıyor.


Rieli'nin ölümü Dhuliana'yı çok sarsmış çünkü yetkilileri harekete geçiren kendisi ve babasıymış. Ancak bundan sonra yaşanabilecekler için daha çok endişeleniyor.

Yerel yöneticiler, insanlardan yerlileri görmeleri durumunda uzak durmalarını istedi. Yetkililer, Brezilya yasalarına göre, uzmanı öldüren kişi eğer temas kurulmayan yerli bir gruba üyeyse cezalandırılamıyor.

18 yaşındaki Dhuliana, "Yerliler buraya geldiğine göre ormanda bir yanlışlık yaşanmış olmalı. Ama bazı komşularımız bunu mülklerinin istila edilmesi olarak görüyor" diyor ve soruyor:

"Yerliler gelmeye devam ederse insanlar ne yapacak?"

İşte Rieli Franciscato, yerli haklarının destekçisi olarak, bir gerilim çıkmaması için uğraşırken yaşamını yitirdi.

Mister NO

Arjantinli yerli kadınlar doğa için 1900 kilometre yürüdü

03 Temmuz 2021 Ekmek ve Gül





Mapuçe yerlisi Moira Millan anlatıyor: Yerli kadınlar sömürülüyor, cinsiyetçi şiddetten acı çekiyor, çocukları satılıyor. Kapitalist şirketlerin tetikçileri tecavüz ediyor, işkence ediyor ve öldürüyor



Elif GÖRGÜ // İstanbul


Patagonya'dan bir Mapuçe yerlisi kadının, Moira Millan'ın Arjantin içinde 2013'te tek başına yürüyerek çıktığı ve uğradığı köylerde kız kardeşleriyle buluşa buluşa büyüttüğü "İyi Yaşam için Yerli Kadın Hareketi"nin yolculuğu sürüyor. Arjantinli yerli kadınlar, bu yıl da 1900 kilometre yürüdüler ve mayıs ayında başkent Buenos Aires'de son adımlarını attılar. İki aydan uzun süren yol boyunca köy köy, kent kent
doğa katliamının bir insanlık suçu olarak kabul edilmesi talebini yaydılar.

TOPRAĞIN İNSANLARI

Toprağın insanı demekmiş Mapuçe. Güney Amerika'nın en güneyinde yaşayan yerli halk kendisine bu ismi seçmiş. Bugün topraklarının üzerinde iyi ayrı ülke var. Şili ve Arjantin. Bu iki ülke kurulurken katledildi.

Mapuçeler. Arjantin bu döneme "Çölün Fethi/Conquista del Desierto" diyor. Sanki o topraklarda insanlar hiç var olmamışlar gibi. Ve okullarda bir kahramanlık hikayesi olarak okutuluyor. Katliamlardan sağ kalanların yaşam ve toprak mücadelesi ise bitmiş değil. Bugünün katliamları ırkçılık, doğa tahribatı, ucuz emek sömürüsü, toprakların şirketlere satılması ve yeni cinayetler olarak devam ediyor.

"Nehirleri susturmak halkları susturmaktır".

2013'te Dünya Nehirler Konferansına davet edilerek geldiği İstanbul'da böyle demiş, Arjantin Patagonya'dan kadın Mapuçe Lideri Moira Millan. Ardından Hasankeyf'e geçmiş ve Dicle'nin susturulmaması için omuz vermişti buradaki mücadeleye. Dediği gibi oldu sonra. Dicle'nin ağzı baraj kapaklarıyla kapatılınca tarihi, doğası ve insanıyla birlikte tüm Hasankeyf de sustu.

İKİ YIL BOYUNCA YÜRÜDÜ


Millan sadece bir Mapuçe değil. "Aynı zamanda bir Weychafe'yim" diyor, yani mücadele eden bir kadın: "Aktivistim, yerli halkların, özellikle de yerli kadınların hakları için mücadele ediyorum."

Mücadelesinin tarihi eski, ancak Türkiye'den döndükten sonra başlattığı "İyi Yaşam İçin Yerli Kadın Yürüyüşü/Movimiento de la Mujer Indigena por el Buen Vivir" yürüdüğü en uzun yollardan biri.

"O yıl bütün Arjantin'i dolaşmak için yola çıktım" diye anlatıyor Evrensel'e. Yolculuğu tam iki yıl sürüyor: "Otostop yaparak, yürüyerek, farklı köylerden kız kardeşlerimle buluşarak, meclisler toplayarak Buenos Aires'te 'İyi Yaşam için Birinci Büyük Yerli Kadın Yürüyüşü' yapma önerisini sundum. Bu ancak 2015 yılında gerçekleşti. Yani, 2015'te yerli kadınların ilk yürüyüşünü gerçekleştirebilmek için iki yıl boyunca ülkeyi dolaştım. Bu süreçte yerli kadınların katılımları giderek güçlendi, büyüdü. Gündemimiz temelde, bizim toprağımız olan bedenlerimizin korunması, sürekli tehdit edilen, kötü muamele gören, tacize uğrayan ve öldürülen yerli kadınların hayatlarının korunmasıydı. Ayrıca yerli halkların yaşamının ve topraklarının korunmasıydı."

"İyi Yaşam için Yerli Kadın Hareketi" artık Arjantin'deki büyük hareketlerden biri. "Belki de bu kadar çok sayıda yerli kadından oluşan tek örgüttür ve mücadelesini giderek ilerletiyor" diyor: "Kendisini aşıyor ve gerçekten de ciddi bir görünürlüğe sahip."

İKİNCİ YÜRÜYÜŞ

Millan, geçtiğimiz ay bu yürüyüşün ikincisini tamamladı. Yanında yerli halklardan kız kardeşleri vardı. İki aydan uzun bir süre boyunca 1900 kilometre yürüdüler. Her durakta kadınlarla buluştular. Sonunda başkent Buenos Aires'e varıp seslerini Arberto Hernandez hükümetine duyurmaya çalıştılar. Talepleri ise İspanyolca "tierra/toprak" ve "genecidio/soykırım" kelimelerinden türettikleri "terricidio"ya yani üzerindeki her şeyle birlikte toprağın kırımına son verilmesiydi.

Uluslararası Af Örgütü verilerine göre Arjantin'de, yerli halkların toprakları hakkında 200'den fazla ihtilaf dosyası var. İhtilaftan kasıt bu toprakların tarım sanayicilerine, madenci şirketlere, petrol şirketlerine verilmesi ya da turistik alana dönüştürülmesi.

Millan, toprağı ve doğayı koruma çağrısıyla çıktıkları yolu, 1900 kilometrelik yolculuklarını şöyle anlatıyor: "Farklı yerli halklardan üç yerli kadın olarak başladık. Sosyal ve politik gündeme bizi çok endişelendiren bir konu olan 'terricidio'yu dahil etmek için yürüdük. Terricidio yaşamın tüm yöntem ve biçimlerde katledilmesi sistemidir. Sadece Arjantin halkının değil, dünyanın, hükümetlerden 'terricidio'nun insanlığa ve doğaya karşı bir suç olarak kabul etmelerini talep etmesini istemek için yürüdük. 1900 kilometrelik uzun yürüyüşte yerli kadınlar olarak birçok insanın katıldığı ve konuştuğu toplantılar düzenledik. Pandemi koşullarında olduğu için oldukça zordu, karantina vardı, bu yüzden çok fazla polis tacizine uğradık ama yine de ve buna rağmen her yere ulaşabildik. Kabul edildiğimiz, barınabildiğimiz, beslenebildiğimiz, toplantı yapabildiğimiz köylere gittik. Bizi kabul etmeyen köylere giremedik tabii ki. Ama çok güzel bir deneyimdi çünkü 'terricidio'nun farklı kesimlerde nasıl etkili olduğuna dair birçok tanıklık biriktirebildik ve onlar da bizim mücadelemizi ve önerilerimizi öğrendiler."




YERLİ KADINLARI HEM DEVLET, HEM ŞİRKET, HEM KENDİ ERKEKLERİ İSTİSMAR EDİYOR

Moira Millan Arjantin devletini "Irkçı bir devlet" olarak tanımlıyor. "Hükümet olan tüm başkanlarıyla birlikte inkarcı bir devlet" diyor: "Bizim varlığımızı inkar ediyorlar, bu nedenle yerli halkların yaşadığı sorunları çözmek gibi bir gündemleri asla yok. Açlık var, çok yaygın yetersiz beslenme var, topluluklarımızda açlıktan ölen çocuklar var, açlık çeken yerli kadınlar var. Ayrıca, iklim değişikliğinin getirdiği sonuçların tüm tahribatı yerli kadınlar yaşıyor. Kuraklık sorunu var. Nehirler kirleniyor. Ağaçlar tarım için kesiliyor"

Özel olarak yerli kadınların yaşamlarını sorduğumuzda da şunları anlatıyor: "Gündelik hayatta sofraya yemek getirmek zorunda olanlar yerli kadınlardır ve yaptıkları işlerle, sömürülen bedenleriyle, susuzluktan, (yakacak) odunsuzluktan, ayrıca cinsiyetçi şiddetten acı çekenler onlar. Bir yenilik olarak, bütün bunlar yetmezmiş gibi, ulusötesi kapitalist şirketler, topraklarındaki sömürücü mega projelere karşı mücadele eden yerli kadınlara tecavüz eden, işkence eden ve onları öldüren tetikçileri işe almaya başladılar."

Sorun sadece "beyazlar" değil elbet. Yerlilerin içindeki, Millan'ın sömürgecilerin mirası olarak gördüğü cinsiyetçilik de temel bir mesele:

"Yerli kadınlar olarak çok sayıda sorunumuzun arasında bizzat kendi erkeklerimizin maçoluğu da var; istismarcılar, şiddet uyguluyorlar. Çocuklarımızı para karşılığı tecavüz etsinler diye beyazlara satanlar var, insan tacirliği yapanlar, uyuşturucu ticaretine karışan yerli liderleri var. Gerçekten de yerli erkeklerle, sömürgeciliğin bıraktığı ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bu nedenle sadece ırkçı, kadın düşmanı bir topluma; patriyarkaya, devlete ve sisteme karşı değil, bizzat kendi erkeklerimize karşı da mücadele veriyoruz. Görevimiz iki kat zor. Kendi topluluklarımızın da saygı göstereceği bir alanı oluşturmayı başarmamız gerekiyor."




'HÜKÜMET DEĞİŞTİ İNKAR POLİTİKASI SÜRÜYOR'

Bugün Arjantin'de, Peronizmin devam olarak kabul edilen, sosyal demokrat bir hükümet var. Alberto Fernandez'in devlet başkanlığındaki hükümet açıkça sağcı ve geleneksel burjuvazinin temsilcisi Mauricio Macri yönetiminin ardından iktidara geldi. Millan'a göre yerli halklar konusundaki fark ise çok sınırlı: "Yerli halklar gündemi konusunda mevcut hükümet, selefine göre herhangi bir değişikliği temsil etmiyor, aynı mutlak inkar politikası sürüyor. Yerli halkların sorunları hakkında düşünmeme ve onları çözmeme politikası. Onu farklılaştıran tek işaret, önceki hükümette olduğu gibi belirgin bir baskı olmaması; baskı var ama önceki hükümette olduğu kadar belirgin değil."

TÜRKİYELİ TÜM KADINLARI KARDEŞÇE KUCAKLIYORUM

Millan Türkiye'yi ziyaret ettiği 2013 yılında akarsular üzerinde kurulan ya da planlanan yüzlerce HES'e karşı mücadeleler gündemdeydi. Bu yüzden " Türkiye'yi ziyaret ettiğimde nehirlerin durumu beni etkilemişti" diyor. Türkiye halklarına mesajını sorduğumuzda "Doğayla uyum ve saygı ilişkilerini yeniden kazanma" için örgütlenme ve mücadeleyi büyütme çağrısı yapıyor. Özellikle kadınlara seslenmek istediğini söylüyor sonra: "Her şeyden önce kadınsız devrimin mümkün olmadığını söylemek istiyorum. Kadınlar esastır. O halde Türk halkına, Kürt halkına ve bölgedeki tüm halklara diyeceğim şu ki, dünyayı değiştirecek güce, zekaya ve bilgeliğe sahip kadınlarla saygı ve mütekabiliyeti yeniden kazansınlar ve her şeyden önce onları kucaklamak istiyorum. Türkiye'nin tüm kadınlarına, tüm Kürt kadınlarına, tüm Ermeni kadınlarına, o bölgenin hayran olduğum, saygı duyduğum ve sevdiğim tüm kadınlarına dayanışma, sevgi dolu, kardeşçe kucaklamalarımı sunuyorum."

Fotoğraflar: Moira Millan'ın kendi arşivi

KenParker

Mister No verdiğiniz kaynakları link olarak verseniz belki tıklanmalarına faydası olur. Sevgiler.

Zeljko

Günlerdir ciğerimizi de yakan orman yangınları Mister No'lara dünyada en çok bizim ihtiyacımız olduğunu gösterdi.Hoş sevgili Jerry'miz muhalif diye "yaşlı piper"in havalanmasina izin vermeyeceklerdi muhtemelen ama malesef gerçek bu.
Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan