Lonely are the Brave (Yalnız ve Cesur)

Başlatan peder clemente, 11 Kasım, 2018, 03:22:01

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

peder clemente

Lonely are the Brave

Türkiye'de "Yalnız ve Cesur" adıyla gösterilmiş. Tam çevirisi "Cesurlar yalnız olur".
1962 Yapımı.
Yönetmen: David Miller.
Senaryo'yu, Edward Abbey'in "Brave Cowboy=Cesur Kovboy" romanından uyarlayarak Dalton Trumbo yazmış.
Oyuncular: Kirk Douglas, Gene Rowlands, Walter Matthau.
IMDB puanı:7.7 Benim puanım:kafadan 8.0 ve üzeri.

   John W.Burns, kısaca "Jack" (Kirk Douglas). Atın eğerini yastık yapmış uzanmış. Şapkası yüzünü örtüyor. Bir zamanlar kovboyların özgürce at koşturdukları Arizona düzlüklerinin üzerindeki masmavi gökyüzünde, ses hızından daha yüksek hızla uçan jetlerin sesini duyunca, yüzüne indirdiği şapkasını kaldırır ve sigarasından derin bir nefes çekip hüzünle üfler. Aynı kendisi gibi, biraz dağ, biraz alaca karışımı vahşi at'a seslenir: "Biz de yola çıkalım. Ne dersin Whisky?". Vahşi hayvan sırtından atmak ister Jack'i. Şaha kalkar. Müzikle birlikte Jenerikte "Lonely are the Brave" yazısı çıkar ve "Son Kovboy"un macerası başlar.

   Jack, bir gazetede arkadaşı Paul Bondi'nin iki yıl hapse çarptırıldığını okur okumaz yola çıkmıştır. Jack ile Paul birlikte büyümüşlerdir. Sonra aynı kızı yani Jerr'yi (Gene Rowlands) sevmişler. Jerry Paul ile evlenmiş. Bir erkek çocukları olmuş. Yıllar sonra Jack, arkadaşına yardım etmek için geri dönmüştür. Jack, Jerry'ye şöyle der: "Sen hâlâ doğulusun. Batılılar açık araziyi sever. Engellerden nefret eder. Etrafta ne kadar çok engel olmaya başladığını fark ettin mi? Üstlerinde tabelalar var: Avlanmak yasak, yürüyüş yapmak yasak, girmek yasak, izinsiz girilmez özel mülk, yasak bölge, kapalı alan... Yaylan, uzaklaş, kaybol, yokol." Jack, yalnız,cesur ve özgür ruhlu kovboydur. Uygunsuzdur. Gerçek yaşanan dünyaya uymamaktadır. Nesli tükenen bir türdür. Jerry bunu Jack'a şöyle anlatır: "Paul ile sizin yaşattığınız dünya belki de hiç varolmadı. Dışarıda gerçek dünya var. Gerçek sınırlar ve gerçek tel örgüler var. Gerçek kanunlar ve gerçek sorunlar var. Ya kurallara uyarsın ya da kaybedersin. Her şeyini.". Ruhunu korumaya kararlı olan Jack: "Her zaman bir şeyleri saklayabilirsin" der. Jack, bir kovboyun yapması gerektiği gibi arkadaşına yardım etmeye gelmiştir. Normal görüş günü bir hafta sonra olduğundan, gözaltına alınmak için bir plân yapar. Barda içip kavga çıkartacak ve arkadaşının yanına gözaltı koğuşuna gidecek ve onu oradan kurtaracaktır. Jack kavgayı çıkarmak isterken bela onu bulur. Memurlarla beraber karakola gittiğinde görevli sorar: "Nerede yaşıyorsun?"
-Jack: "Canım nerede isterse."
-Memur: "Kimliğin yok mu? Sosyal güvenlik kartı, sigorta, ehliyet..."
-Jack: "Kim olduğumu bilmek için belgeye ihtiyacım yok. Zaten biliyorum."

Memurlar, koğuş dolu olduğu için onu bırakmak isteyince Jack, Şerif yardımcılarından birini yumruklar. Böylece sıradan bir sarhoşluktan dolayı 15 gün yatacakken, bir yıla terfi eder. Koğuşta Paul'u bulur. Birbirlerine sarılır iki eski arkadaş. Paul, Jack'i şöyle tanımlar: "Sırf eski bir dostunu hapishaneye uğurlamak için karakola düşecek, dünyadaki tek adam." Jack, çizmesinin içinde sakladığı iki demir testeresi ile kaçma plânını uygular; ancak, geçen zamanla birlikte Paul değişmiştir. Paul kaçmak istemez. Paul ile birlikte büyüdükleri dağ kızı (metafor var), adı "Canının-istediğini-yap-ve-diğer-herkesi-boş-ver"dir ve artık Paul o dağ kızını sevmemektedir. Kaçmanın cezası beş yıldır. Paul'u bekleyenler vardır. Jack, "Adios Amigo!" diyerek son kez göreceği arkadaşıyla vedalaşır. Filmin afişinde yazılı olan motto'da denildiği gibi: "Hayat, böyle bir insanı asla kafese koyamaz." Jack, yalnız çıkar hücreden sokağa. Eve giderek eşyalarını alır. Whisky'yi eğerler. Şafak sökerken, Jeryy'ye şöyle der: "Ben sapına kadar yalnızlığı seven biriyim. Böyle biri nasıldır biliyor musun?  Doğuştan kaybetmiştir. Kaybetmiştir çünkü birlikte yaşayabileceği tek kişi kendisidir." Duygusal bir veda olur aralarında. Jack'i, Jerry'den aldığı öpücük dağların en tepesine çıkartmaya yetecektir artık.

   Jack'in peşine, Şerif Johnson (Walter Matthau), şerif yardımcıları, bir helikopterle kendini kanıtlamak isteyen hevesli askerler düşer. O artık vurulacak bir avdır. O sırada New Mexico'ya doğru, saatte 110 km. süratle, 156 portatif tuvalet taşıyan dev gibi bir Tır yaklaşmaktadır...

   Kirk Douglas: "Bu oynadığım en iyi filmdi" derken,; oğlu Michael Douglas da 'Bu filmin, babasının en iyi işi olduğunu" söylüyor .Ayrıca, Kirk Douglas, dublör kullanmadan aksiyon sahnelerinin tümünde kendisi oynayarak zamanın kalıplarını kırmış. Eleştirmen Alex Cox, 2012'de New York Times'a yazdığı makalede: "Bundan daha büyük bir Western yoktur; dahası kesinlikle daha trajik bir Western de yoktur" diyor. Ben ise böyle bir filmi bugüne kadar izlememiş olmama hayıflanıyorum. İzlediğim önemli filmlerinden sonra şu kanaate vardım: Kirk Douglas bir efsane... Bir Holywood efsanesi. Çok büyük bir aktör. 1916 doğumlu. 20. yüzyılın başlarında doğmuş. Kasım 2108 itibariyle 102 yaşında ve hâlâ yaşıyor.

   "Köle olarak yaşamaktansa, hür olarak ölmek daha iyidir." diyen Spartacus (Spartacus filminden),
  Yalnız, cesur ve özgür ruhlu "Son Kovboy" sesleniyor sandalyesinden:  "Adios Amigos!"

             



kedidiro

    İyi film iyi senaryodur aynı zamanda. Dalton trumbo ismine dikkat. Mccarthy soruşturmalarınin işsiz bıraktığı usta yazarın arkasında - belki de bu filmlerin hatırina- sadece kirk douglas duruyor. Kendi kariyerini de tehlikeye atma pahasına spartaküs'ün senaryosunu onun yazmasinda ısrar ediyor. Ve sonuç tam bir başarı oluyor. Kendi için de trumbo için de... mc carthyizm döneminin kapanması yolunda önemli bir aşama da olan bu olaydan elbette akıl ve yurek sahibi olanlar için güzel dersler var. Bu vesileyle üstadın antimilitarist edebiyatın baş eserlerinden " johnny silahını kaptı"sını da tavsiye etmiş olayım..

hanac

Ben bu filmi küçükken yarıda bıraktığımı hatırlıyorum.  :-[

Bu vesile ile yeniden izleyeyim bari.

peder clemente

Alıntı yapılan: kedidiro - 11 Kasım, 2018, 13:01:25
    İyi film iyi senaryodur aynı zamanda. Dalton trumbo ismine dikkat. Mccarthy soruşturmalarınin işsiz bıraktığı usta yazarın arkasında - belki de bu filmlerin hatırina- sadece kirk douglas duruyor. Kendi kariyerini de tehlikeye atma pahasına spartaküs'ün senaryosunu onun yazmasinda ısrar ediyor. Ve sonuç tam bir başarı oluyor. Kendi için de trumbo için de... mc carthyizm döneminin kapanması yolunda önemli bir aşama da olan bu olaydan elbette akıl ve yurek sahibi olanlar için güzel dersler var. Bu vesileyle üstadın antimilitarist edebiyatın baş eserlerinden " johnny silahını kaptı"sını da tavsiye etmiş olayım..
    Yazar Dalton Trumbo'yu tanıttığınız ve değerli katkınız için sağolun Kedidiro. "Johnny Silahını Kaptı" adlı romanın bir de film uyarlaması var. Filme de çekilmiş.
    Politik görüşlerden bağımsız olarak önemli olan erdemli bir insan olabilmek. Senatör Joseph MacCarty'nin 1950'lerde, FBI ve medyanın da yardımıyla başlattığı "Cadı Avı" sonucunda pek çok insanın hayatı kararmış, bazıları da intihar etmişti. Hatırladıklarım: 1952 yapımı High Noon (Kahraman Şerif) adlı filmin Yönetmeni Fred Zinneman, filmde toplum tarafından yalnız bırakılan erdemli ve cesur bir kanun adamının tek başına bir çeteyle mücadelesini anlatır. Biraz kendi durumuna da benzer. Night and the City (1950), Rififi (1955), Pazar Günü Asla (1960) gibi sevdiğim filmlerin Yönetmeni Jules Dassin, Amerikadan Avrupa'ya kaçmış ve bu önemli filmleri orada çekmiştir. Yönetmen Elia Kazan ise, kendini kurtarabilmek için ihbarcılık yapmıştır. Onun yüzünden pek çok insan zarar görmüştür. Bu nedenle bozulan imajını bir daha toparlayamamış ve kariyeri inişe geçmiştir. Oysa, On the Waterfront (Rıhtımlar Üstünde-1954) ve East of Eden (Cennet Yolu-1955) gibi ne güzel filmler çekmişti.

peder clemente

Alıntı yapılan: hanac - 11 Kasım, 2018, 15:11:29
Ben bu filmi küçükken yarıda bıraktığımı hatırlıyorum.  :-[

Bu vesile ile yeniden izleyeyim bari.
Küçükken Jack'i tam anlamayabilirsiniz, şimdi izleyince kolaylıkla özdeşlik kurabileceğinizi düşünüyorum Hanac.