Suat Yalaz ve Abdullah Turhan'ı Kaybettik

Başlatan haysat, 02 Mart, 2020, 15:35:54

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

guneseral

Allah gani gani rahmet eylesin ...
Levent Cantek in karaoglan kitabını aldığım  günün akşamı vefat haberini almak   :'(

ZGeralt


ferzan

    Abdullah Turhan ustanın ölüm haberini aldığımda üzülmeme rağmen çok şaşırmamıştım, bir ay öncesinden yoğun bakımda olduğunu duymuştum ve bir süredir kötü haber olasılığına hazırlıklıydım ama Suat Yalaz ustanın ölüm haberini aynı gün almak, şok etkisi yaptı bende.

    Abdullah Turhan benim için Kara Murat ve Tolga 'dan ibaret değildi. Kara Murat 'tan Rahmi Turan metinleri dolayısıyla her geçen yıl daha da soğurum. Tolga 'yı ise bir türlü sevememişimdir. Abdullah Turhan ustanın Karaoğlan anlatımı ile Tarkan görsel yaklaşımını birleştirdiği ham ve ardıl bir varyasyon olarak görmüşümdür ama benim Abdullah Turhan 'a esas saygı duyduğum dönem, 1985-2000 arası Sabah Gazetesi 'ndeki altyazılı Burak Bey bant tefrikası dönemidir.. Hatırlayanlar olacaktır, forumda da gazete tefrikaları başlığı altında uzun uzun incelemiştik.

    1960 'lı yıllarda, Suat Yalaz usta hem gazeteye günlük çizgi roman yetiştirip hem de siyah beyaz Karaoğlan filmlerini çekerken, yeni maceralardan oluşan Karaoğlan haftalık ikinci serinin çizimlerini de Abdullah Turhan usta sırtlamış zamanında. Dönemin dergilerinde de yer yer adı geçmekle birlikte Yalaz ustanın Turhan elinden çıkma haftalık Karaoğlan 'larda sadece portreleri düzelttiği bilinen bir ortaklık durumudur. Abdullah Turhan, her hafta 20 sayfa Karaoğlan üretmektedir Yalaz ustanın metinleri eşliğinde ve dönem dönem gazetede biten Yalaz çizimli Karaoğlan maceraları da haftalık seride yayınlanarak Abdullah Turhan ustanın soluklanması sağlanmıştır. O yüzdendir ki Karaoğlan haftalık serisindeki yardımcı çizerlik sonrası Abdullah Turhan, mevcut deneyimi ve enerjisiyle Tolga 'yı dergi olarak yayınlamaya başlar ve o dönem gazetede yayınlanmaksızın salt süreli yayın olarak aktif üretilen ender örneklerden biridir bu seri.

    Kariyerlerinin olgunluk döneminde de iki usta, farklı projelerle olsa da aynı çatı altında yıllarca üretmişti. Sabah Gazetesi 'nde uzun yıllar boyunca üretimleri birbirine komşu olmaya devam etti. 1986-88 yılları arasında Suat Yalaz, Karaoğlan 'ın ilk 3 macerasını sıfırdan ve roman diliyle altyazılı bantlar halinde tekrardan yorumlarken, aynı formatta Abdullah Turhan 'ın çizdiği Burak Bey de (metinleri Nizamettin Veziroğlu takma adıyla Selahattin Duman 'a aitti) gazetede yer alıyordu. Daha sonraları gazetede iki kılıçlı tefrika olmasın diye Yalaz usta tüm dikkatini öteden beri meraklı olduğu yakın tarihe yöneltecek, belgesel serilerinin ardından ilk macerasını 1980 'lerin ilk yarısında hazırlamış olduğu Son Osmanlı - Yandım Ali serisine 1994 - 2000 yılları arasında 10 yeni serüven daha çizerek gazetenin prestijini artıracaktır. Sabah 'ın çizgi roman bakımından en göz alıcı olduğu bu döneminde Abdullah Turhan ile Suat Yalaz 'ın yanı sıra, başka bir isim daha vardır yıllarca üreten; Süleyman Turan. Burak Bey ile Kanuni dönemi, Son Osmanlı ile Birinci Dünya Savaşı ve sonrası anlatılırken, Süleyman Turan usta da belki Faruk Geç 'ten sonra ikinci isim olabilir drama öykü üreticisi olarak. Gerçek hayat hikayeleri tadında suç, romantizm, ibret ya da yaşanmışlık içeren kurgu çizgi romanlar hazırlamıştır yıllarca. Süleyman Turan 'ı da geçtiğimiz sene kaybetmiştik.

    Ne acı bir tesadüftür ki iki eski dirsek yoldaşı, iki eski çalışma ortağı, iki eski meslektaş, birkaç saat arayla dünyadan ayrıldı.

    Suat Yalaz usta ise benim için çok çok farklı bir yerdedir. Her şeyden önce benim çizgi romana gönül vermeme, koleksiyona başlamama ve çizer olmama sebeptir. Çocukluğumdan beri filmleriyle büyüyüp, 1997 yılından beri Takvim Gazetesi 'nde kesiştiğim Karaoğlan 'ı nihayet 1999 Eylül ayı itibariyle gazetelerdeki son tekrar yayınını takip etmeye, kesip biriktirmeye başlamıştım. Bu takip 2005 yılına kadar sürmüştü ve birbirinden önemli ve Yalaz imzası taşıyan pek çok macerayı da bu sayede biriktirmiştim. Çizgi roman tefrikaları için günde 5 gazete aldığım 2000 'li yıllarda benim için gazete demek, Suat Yalaz demekti. Bayiye giderken gazete alacağım diyemezdim, alışkanlıktan ötürü "Karaoğlan almaya gidiyorum." derdim. O derece etki etmişti bana.

    Yıllar içinde Yalaz ustanın eski işlerinin tekrar basımlarını hep gazetelerden biriktirdim. Eski gazeteleri de karıştırdığım çok oldu, naçizane bir Suat Yalaz arşivim oldu 1959 - 2010 arası tüm üretim, tefrika, edisyon ve tekrar baskılardan oluşan. Sevdiğim Karaoğlan maceralarını kaç kere okudum hatırlamıyorum. Son Osmanlı serisinin doğru düzgün kitap serisi olamamasına kaç kereler hayıflandım bilmiyorum. Yalaz ustaya bir zamanlar körü körüne bir sevgiyle bağlıyken, zaman geçtikçe haklı ya da haksız ihmallerinden, arşiv yapamamasında ve eser orijinallerini elinde tutamamasından ötürü gıyabında çok çemkirdim. Sadece bu da değil, ustanın zaman zaman depreşen narsist kişiliği ve egosundan ötürü bazı anılarında ve sohbet savunmalarında kendini gülünç duruma düşürmesini, hep tekrarlara hapsolmasını hiç yakıştıramadım. Zaman içerisinde benim için iki ayrı imgeye bölündü Suat Yalaz; muhteşem hikayeler üreten "anlatıcı" Yalaz ve gerek videolarında, gerekse yazılarında zaman zaman kendiyle de çelişebilen narsist Yalaz. Ben ilkini o kadar sevdim ki, ikincisinde duyduğum hayal kırıklığını hep görmezden geldim ama zaman zaman lafını etmeden de duramadım. Forumdaki bazı iletilerimde bu rahatlıkla görülebilir.

    Bugün her iki Suat Yalaz da artık bu dünyada değil ve kendi içimde tuhaf bir boşluktayım. İlk çizgi roman takıntımın yaratıcısı, Eski Türk tarihine bu denli tutkun olmamın yegane sebeplerinden biri, hiç ölmeyecekmiş sandığım adam; aşırı derecede sevip aynı anda bir o kadar da nefret ettiğim ama eserlerine dil uzatılmasına asla razı gelemediğim, beylik kategorilerde harcanmaması için klavye başında çok parmak eskittiğim yegane adam artık aramızda değil.

    Türk seriyal çizgi romancılığından Suat Yalaz 'ı çıkarırsanız, geriye omurga niyetine çok az şey kalacağına emin olabilirsiniz. Ayrıca yerli çizgi romancılar arasında bu denli çok yönlü bir üretici de yoktur ve daha da geleceğini sanmam. Karikatür ile kariyerine başlayıp Lütfi Akad 'ın asistanlığıyla sinemaya giren, Kartal Tibet 'i keşfedip Yeşilçam 'a kazandıran, 7 film çekip hem günlük tefrika hazırlayan, hem de haftalık serinin senaryolarını verip çizim düzeltmelerini yapan, Karaoğlan dergisi ile birlikte dört farklı haftalık ve aylık dergiyi de yöneten, piyasaya küsüp Paris 'e yerleştikten sonra Karaoğlan 'ın Fransızca baskıları yanı sıra hem çocuklara, hem yetişkinlere yönelik birbirinden farklı onlarca esere imza atan, kendi western serisi Sony Ringo 'dan tutun da Zorro 'ya kadar pek çok çizgi romanda yer alan, Paris 'te kıyamet gibi iş temposuyla uğraşırken Türkiye 'ye de önce Karaoğlan, sonra Yakın Tarih belgesel serisi ve akabinde Son Osmanlı maceralarını her gün yetiştiren, tüm bu hengamede biri özel ilgiye muhtaç iki evlat yetiştiren ve ailesine de vakit ayırabilmiş olan, bol bol okumaya ve araştırmaya da vakit bulup hikayelerini asla desteksiz üretmeyen ve sürekli kendini geliştiren, ancak şeker hastalığı sebebiyle gözleri iyi görmez olduğu için çizmeyi bırakan ama hunharca yazmaya devam eden başka da bir isimle karşılaşacağımızı hiç sanmıyorum. Aynı şekilde olgunluk döneminde ürettiği pek çok hikayeyi de bugün bile geçecek çizgi romancımız olduğunu düşünmüyorum. Keşke esaslı bir edisyonla kendi elinden çıkan tüm eserlerini sıralı bir şekilde arşivimize koyma şansımız olabilseydi.

    Ustayla bir zamanlar tanışmayı çok istiyordum, zaman içerisinde bu isteğim yok olmuştu. Çok sonraları artık Yalaz ustayı kafamda bir yerlere oturtabildikten sonra görüşme fırsatım olsun istemiştim. Geçen seneki son sergisinde, aynı saatlerde İstanbul 'daydım ve aslında gitmeyi düşünüyordum ama bir takım insanların etrafında çember oluşturacağını ve ustayla asla layığınca bir diyalog kuramayacağımı bildiğimden gitmemiştim. Kendisiyle tek diyaloğumuz, mail üzerinden yaptığımız yazışmadan ibaret olmuştu birkaç sene evvel. Onda da ben aşırı uzun yazıp üstüne üstlük küçük puntolarla mailimi gönderince göz bozukluğundan ötürü bir kısmını okuyabilmiş ama cevapsız da bırakmamıştı.

    Farkında bile olmadan bana kattıklarından dolayı, mesleki tercihimi oluşturmamda ve hikaye anlatma tutkumda yapı taşı görevi gören Suat Yalaz ustaya ömrüm boyunca minnettar kalacağım.

    Manevi ustalarımdan biri kabul ettiğim Suat Yalaz ustaya ve çağdaşı bir diğer değerli üreticimiz Abdullah Turhan ustaya Allah 'tan rahmet, yakınlarına da sabırlar diliyorum. Toprakları bol, mekanları cennet olsun.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

dayıcomics

Allah rahmet eylesin, önemli ustalardı  :(

afacanx

İkisini de ne kadar sevdiğimi anlatamam. Bir nesil tamamen gitti bu sene. Bilmiyorum belki haber bile olmamıştır merkez medyaya. Aynı şey Galip Tekin vefat ettiğinde de yaşanmıştı. Bazen çizgi roman sever olarak çok yalnız hissediyorum kendimi. Son zamanlarda moda olan Marvel ve DC filmlerini de çizgi roman sevgisinden saymıyorum. Sanırım yaratılan saçma hype'lar dolayısıyla sevemiyorum. Belki de sinemayı ele geçirdikleri içindir bilmiyorum. İyi ki bu forum ve sizler varsınız. Öyle vefasız ve cahil bir kamuoyu var ki artık. Az sayıda insanın bildiği iki değeri zamanın sonsuzluğuna teslim ettik. Allah rahmet eylesin.