Kadri'nin Korku Seansı

Başlatan kadri kerem, 20 Mayıs, 2014, 00:55:34

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kadri kerem

The Gate'i izleyeli bir sene bile olmamıştır. Öyle ahım şahım olmasa da karanlık bir atmosfere sahiptir. Çocuğun avucunda beliren göz, evin zemininden çıkan dev yaratık, ayak altında dolaşan şeytani ufak yaratıklar vs. epey sinir bozucudur.

Bu filmin bir de devam filmi vardır: The Gate II: Trespassers. İşte bu filmi video kasetten izlemiştim. Kiraladığım son video kasetlerden biriydi. Belki de sonuncusuydu. Bu film ilkinden daha eğlenceli diye hatırlıyorum. İlkine oranla daha merak uyandıran bir konusu vardı en azından.



Kahramanız Terry ilk filmde başına gelenlerden hiç ders almamış olacak ki öte dünyaları kurcalayıp boyundan büyük işlere kalkışmaktan çekinmez. Aradan geçen zamanda şeytani konulardaki bilgisini de artırmıştır üstelik. Bir gece kendisine katılan üç gençle birlikte bir ayin düzenlerler. Aslında Terry'nin niyeti kötü değildir. Tek istediği her şeyi daha iyi bir hale getirmektir. Ama şeytanla pazarlık yapmanın bir karşılığı vardır elbet.



Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=X__zgaFIdVk

Devam edecek...

gamlıbaykuş

Bugün The Doll filmini izledim. Eğlenceli bir filmdi. Ölenlerin hepsi ölmeyi, yaşayanlarda yaşamayı haketmişlerdi. Beni film boyunca en çok korkutan o yaşlı teyzeydi (çakma Nosferatu kılıklı karı ). Oyuncaklarında sürekli çıkardıkları vik vik vik seslerine ayar oldum :)
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

kadri kerem



"Korku filmi dediğin evde geçer."
       
Hani korku filmleri için tek bir cümle söyle deselerdi hiç kuşkusuz dudaklarımın arasından bu cümle çıkardı. :) Ortada miras bırakılan bir ev ve bu eve yeni bir başlangıç yapmak için taşınan sorunlu bir aile varsa o film tam benliktir. House da (Korku Evi) buna benzer bir konuya sahip:

Roger Cobb korku romanları yazan bir Vietnam gazisidir. Ama son romanı Kar Dansı'nı yazalı üç sene olmuştur ve aynı kitap için imza günü düzenleyip durmaktan sıkılan yayıncısı kafasının etini yemektedir. Artık yeni bir şeyler yazmanın vaktidir. Her ne kadar yayıncısı karşı çıksa da Roger Vietnam'da yaşadıklarını anlatan bir roman yazmaya karar verir. Bu arada halası intihar eder ve perili olduğuna inandığı evini yeğenine bırakır. Roger çocukluğunu geçirdiği bu eve taşınıp yeni romanını yazmaya koyulur. Ancak geçmişin hayaletleri peşindedir. Bu hayaletler oğlunu elinden almış ve karısından ayrılmasına neden olmuşlardır. Roger bu tuhaf evde bir yandan romanını yazmaya, bir yandan da bu hayaletlerden kurtulup ailesini yeniden bir araya getirmeye çabalayacaktır.

1986 yapımı olan House devam filmleri (hatırladığım kadarıyla) kendisi kadar iyi olmayan ve korkutmaktan çok eğlendiren bir film. Yine de "80'lerde korku sineması" denilince akla gelecek ilk filmlerden biri kuşkusuz.

Fragman: http://youtu.be/xGpv-NLXQNI

Devam edecek...

kadri kerem

Alıntı yapılan: hüzünlü flüt - 12 Haziran, 2014, 22:55:22
Bugün The Doll filmini izledim. Eğlenceli bir filmdi. Ölenlerin hepsi ölmeyi, yaşayanlarda yaşamayı haketmişlerdi. Beni film boyunca en çok korkutan o yaşlı teyzeydi (çakma Nosferatu kılıklı karı ). Oyuncaklarında sürekli çıkardıkları vik vik vik seslerine ayar oldum :)

Bakalım ben bir daha ne zaman seyredeceğim? ;)

Bu arada az bilinen ve başrollerinde hepimizin tanıdığı isimlerin yer aldığı bir korku filminin vcd'sine ulaşmış bulunmaktayım. Yirmi kere izlediğim bir filmdi aslında ama dehşetli birkaç sahnesi haricinde pek bir şey kalmamış aklımda. En kısa zamanda izleyip bu başlığa ekleyeceğim.

doktor1881

house filmini sizin sayenizde tekrar hatırladım  gençken çok hoşuma gitmişti en kısa sürede tekrar seyredeceğim inşallah POLTERGEİST filmindeki gibi hayal kırıklığına uğramam onuda çok beğenmiştim yeniden seyredince aynı tadı alamadım acaba her şey zamanında mı güzel ??? ??? ???

kadri kerem

Alıntı yapılan: doktor1881 - 05 Eylül, 2014, 22:06:09
house filmini sizin sayenizde tekrar hatırladım  gençken çok hoşuma gitmişti en kısa sürede tekrar seyredeceğim inşallah POLTERGEİST filmindeki gibi hayal kırıklığına uğramam onuda çok beğenmiştim yeniden seyredince aynı tadı alamadım acaba her şey zamanında mı güzel ??? ??? ???

Bazı filmleri tekrar izleme konusunda ben de kararsız kalıyorum. Gerçekten de insan bazen ben bu filmi nasıl bu kadar sevmişim diyebiliyor. Sonuçta yıllar öncesinde izlediğimiz korku filmleri bunlar. Günümüzde artık büyülerini kaybetmiş olabiliyorlar bu yüzden. O zamandan bu zamana her şey, en başta bizler değiştik. Daha kaliteli efektlere, daha sağlam senaryolara, oyunculuklara sahip yüzlerce film izledik bu filmlerin üstüne.

Örneğin geçenlerde Lost Boys'u izleyeyim dedim. Benim efsane filmlerimden biriydi ama yeniden izlerken biraz sıkıldım açıkçası. House'u izlerken de zaman zaman sıkıldığım oldu. Yine de o zamanın filmlerini hiçbir şeye değişmem. Yaldızları biraz dökülse de benim için hala harikalar. ;)

hanac

Yeni bir başlık açmak yerine buraya yazayım dedi. Umarım Kadri Kerem dostumuz kızmaz.

Son yıllarda çıkan korku filmleri o kadar çok ki, malum el kamerası ile herkes çekmeye başladı.

Ama bazılarının posterleri inanılmaz güzel ama notları düşük. ( Dynamite ve Boom çizgiromanları gibi  :) )

Bu yeni filmler arasında gerektiği ilgiyi görememiş olanlar muhakkak vardır. Var mı öneriniz ?




kadri kerem

Konuyu ihmal etmişim. Kurmaca metinlere ağırlık verdiğimden dolayı filmler ya da kitaplar hakkında bir şeyler yazamıyorum bir süredir.

Bana soracak olursanız korku filmlerinin en güzel örnekleri 70 ve 80'lerde verilmiştir. 90'lar da fena değildir. Daha önceki tarihlere ait muhteşem filmler de yok değildir tabii. Örneğin: Rosemary's Baby (1968), House of Usher (1960), Psycho (1960), The Birds (1963), The Haunting (1963)... Ama benim gönlümde 70 ve 80'lere ait korku filmlerinin yeri bir başkadır.

2000 sonrası (hele de 2010 sonrası) kalitede feci bir düşüş başlar. Son dönemde bir dolu korku filmi çevriliyor ama birinin bile sonunu getirmek büyük başarı. Tabii ki 2000 sonrası da güzel korku filmleri çekilmedi değil. Bu filmlere örnek vermek gerekirse şunları sayabiliriz: The Exorcism of Emily Rose (2005), The Ring (2002), Final Destination (2000), Frailty (2001), The Others (2001), Dog Soldiers (2002), El orfanato (2007), Trick 'r Treat (2007), Insidious (2010), The Conjuring (2013), Silent Hill (2006), Sinister (2012), The Cabin in the Woods (2012), Jeepers Creepers (2001), The Ruins (2008), The Grudge (2004), The Descent (2005)...

Hasan abi kamera ile çekilen korku filmlerinden bahsetmiş. Aslında kamera ile çekilen korku filmleri benim ilgimi çekiyor. Mesela son dönemde izlediğim el kamerası ile çekilen korku filmlerinin fragmanları aşağıda. Devil's Pass'i diğerlerinden ayırıyorum. Gerçek, acı ve aynı zamanda tuhaf bir olaya dayanması insanı daha bir etkiliyor. Şaşırtıcı bir sonla bitmesi de diğer bir artısı. Bu adresten film hakkında bilgi alabilirsiniz: http://www.filmloverss.com/seytan-gecidi/

Devil's Pass (2013)
https://www.youtube.com/watch?v=wfe0E4YEJhg

The Troll Hunter (2010)
https://www.youtube.com/watch?v=TLEo7H9tqSM

Exists (2014)
https://www.youtube.com/watch?v=aN9GVsWwXJw

Devam edecek...  ;)

doktor1881

Alıntı yapılan: kadri kerem - 08 Temmuz, 2014, 02:09:20


"Korku filmi dediğin evde geçer."
       
Hani korku filmleri için tek bir cümle söyle deselerdi hiç kuşkusuz dudaklarımın arasından bu cümle çıkardı. :) Ortada miras bırakılan bir ev ve bu eve yeni bir başlangıç yapmak için taşınan sorunlu bir aile varsa o film tam benliktir. House da (Korku Evi) buna benzer bir konuya sahip:

Roger Cobb korku romanları yazan bir Vietnam gazisidir. Ama son romanı Kar Dansı'nı yazalı üç sene olmuştur ve aynı kitap için imza günü düzenleyip durmaktan sıkılan yayıncısı kafasının etini yemektedir. Artık yeni bir şeyler yazmanın vaktidir. Her ne kadar yayıncısı karşı çıksa da Roger Vietnam'da yaşadıklarını anlatan bir roman yazmaya karar verir. Bu arada halası intihar eder ve perili olduğuna inandığı evini yeğenine bırakır. Roger çocukluğunu geçirdiği bu eve taşınıp yeni romanını yazmaya koyulur. Ancak geçmişin hayaletleri peşindedir. Bu hayaletler oğlunu elinden almış ve karısından ayrılmasına neden olmuşlardır. Roger bu tuhaf evde bir yandan romanını yazmaya, bir yandan da bu hayaletlerden kurtulup ailesini yeniden bir araya getirmeye çabalayacaktır.

1986 yapımı olan House devam filmleri (hatırladığım kadarıyla) kendisi kadar iyi olmayan ve korkutmaktan çok eğlendiren bir film. Yine de "80'lerde korku sineması" denilince akla gelecek ilk filmlerden biri kuşkusuz.

Fragman: http://youtu.be/xGpv-NLXQNI

Devam edecek...
Harikabir filmdir Devamlarıda eğlencelidir.Bu arada Poltergeist de harikadır

kadri kerem

Poltergeist efsanevi filmlerim arasındadır. Tabii herkesin hoşlanacağı, izleyeceği filmler değil bunlar. Geçen gece Digiturk'te oynuyordu Poltergeist. Ev de kalabalıktı. Dedim ki hadi hep birlikte izleyelim. Yarım saat sonra filmi tek başıma izliyordum. ;D

doktor1881

Alıntı yapılan: kadri kerem - 17 Mart, 2015, 21:59:18
Poltergeist efsanevi filmlerim arasındadır. Tabii herkesin hoşlanacağı, izleyeceği filmler değil bunlar. Geçen gece Digiturk'te oynuyordu Poltergeist. Ev de kalabalıktı. Dedim ki hadi hep birlikte izleyelim. Yarım saat sonra filmi tek başıma izliyordum. ;D
Yanılmıyorsam devamıda çekildi.Poltergeist'i Üniversite 1 veya 2 deyken sinemada seyretmiştim

kadri kerem

Alıntı yapılan: doktor1881 - 17 Mart, 2015, 22:06:20
Yanılmıyorsam devamıda çekildi.Poltergeist'i Üniversite 1 veya 2 deyken sinemada seyretmiştim

Evet çekildi. 86 ve 88 tarihli iki devam filmi var. Bu yıl da remake'ini izleyeceğiz.

Mrtekin

Insidious 3 ten umudum var.

Bu gece de John Carpenter'dan 1988 yapımı "they live" i yeniden seyretmeyi düşünüyorum, sıkı filmdir.
They drew first blood...

hanac

Alıntı yapılan: Mrtekin - 21 Mart, 2015, 18:45:32
Bu gece de John Carpenter'dan 1988 yapımı "they live" i yeniden seyretmeyi düşünüyorum, sıkı filmdir.

Evet bende çok beğenirim.

doktor1881

Seyyare bir işçi olan John Nada, bir inşaatta çalışmak için Los Angeles'tadır. Şans eseri uzaylıların dünyayı ele geçirme planına şahit olur. TV, gazete ve basın yayın yoluyla halkı ipnotize eden ve gerçek görüntülerini gizleyen iğrenç istilacılar, özellikle para ve güç sahibi kimseleri kendilerine hedef seçmektedir.

Gizlice örgütlenmiş direniş hareketine katılan Nada, direnişçilerin özel yapım güneş gözlükleri sayesinde kerkenkelemsi uzaylıların gerçek yüzünü görebilmektedir.

Dönemin sevimli pankreas güreşçisi Roddy Piper'ın, Nada karakterini inandırıcı bir şekilde canlandırdığı film, John Carpenter'ın toplumsal taşlama için eline geçen temanın izin verdiği her esnekliği sonuna kadar kullandığı bir yapım. Carpenter'dan bekleyebileceğinizin kesinlikle daha altında değil!