Pizagor'un Conan Yazıları

Başlatan pizagor, 07 Temmuz, 2014, 15:27:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Günün üçüncü Conan yazısı...

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/belit.html



Belit




Belit'in Marvel (John Buscema) ve Dark Horse (Becky Cloonan) grafik yorumlamalarından acaba hangisi R.E.Howard'ın Conan'ın Kara Kıyıların Kraliçesi hikayesinde betimlediği Belit'e daha yakındır, bakalım...





Sonra Conan'a döndü. Göğsü inip kalkıyor, gözleri parlıyordu. Conan ona hayretle baktı. İnce yapılıydı, ama bir tanrıça gibi güzeldi. Kıvrak ve seksiydi. Üstünde sadece geniş bir ipek kuşak vardı. Fildişi rengi bacakları ve dolgun göğüsleri, savaşın hiddetine kapılmış olan Cimmerialıyı bile tahrik etmişti. Stygia geceleri gibi kapkara uzun saçı, biçimli sırtından aşağı dökülüyordu. Kara, parlak gözleriyle Cimmerialıya bakıyordu.

Kara Kıyıların Kraliçesi – Çeviren Dost Körpe


Görüldüğü üzere Becky Cloonan Belit'in metinde belirtilen beyazlığını tercih ederken, Buscema üstadımız ise onu daha bir esmer resimlemeyi tercih etmiş. Hayatını kara kıyılarda, gemisinin güvertesinde yoğun güneş altında geçiren bir kadının ten renginin koyulaşacağını düşünmüş olmalı. Hele bir de üzerinde bedenini böylesi açık bırakan kıyafetlerle...

Kıyafet demişken, metinde R.E.Howard mübalahalı ve iddialı bir şekilde Belit'i sadece geniş bir ipek kuşakla hayal ederken, Cloonan bazı yerleri kapatma gereksinimiyle bunu bir bikiniye evirmiş. Buscema ise posttan yapılmış bir mayokiniyle karakteri iyice mutaassıplaştırmış...


Kıvrak gövdesiyle güverteye yüzükoyun uzanmış olan Belit'in siyah, kıvırcık saçına takılı mücevherler ay ışığında ışıldıyordu. Belit çenesini zarif ellerine dayamış, bakışlarını yanında oturan ve uzun saçı rüzgarda dalgalanan Conan'ın yüzüne dikmişti. Gözleri parlak, siyah mücevherler gibiydi.

Kara Kıyıların Kraliçesi – Çeviren Dost Körpe


Her iki çizer de Stigya geceleri gibi kara saç rengine sadık kalırken, saçların R.E.Howard kıvırcıklığı Cloonan tarafından iri dalgalara dönüştürülmüş. Buscema ise doğrudan upuzun düz saçlarla resmetmiş Belit'i...

Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi kitabından Belit'in fiziksel görünümüne dair bulabildiğim ve buraya alıntıladığım bu iki paragraf çerçevesinde söyleyebileceğim :

Becky Cloonan'ın Belit'i aslına daha sadık...

John Buscema'nın Belit'i aslından daha fıstık :)


İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


s.b

Becky'nin Belit'i metine göre daha uygun ama karikatür gibi duruyor. En iyisi gene Bıg John. Adam zamanında döktürmüş be ya. Alfa döneminde eğer bu Becky olsaydı kimse Conan okumazdı.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

kalidor

Pizagor da olmazsa forumun lokomotifi olan bu bölüme destek veren yok. Yazıları büyük bir keyifle okudum. Özellikle 2. yazıyı çok beğendim.

Bu arada orjinal metinde de 'jilet gibi keskin dişler'  - "sharp as razors",  'beyinsiz bir otomat'  - "From a mindless automaton" şeklinde geçiyor.  (Kaynak: The Complete Chronicles of Conan- sf.846 ve 877)



Dark Horse, 2002- 2003 gibi Conan Properties Şirketi'nden Barbar Conan'ın yayın haklarını aldıktan sonra Robert E. Howard'ın yazdıklarına sadık ve kronolojik bir Conan hayat öyküsünü düstur edinerek hummalı bir çalışmaya başladı. Dark Horse bu kronolojide hali hazırda otoritelerce kabul edilen 3 kronolojiden biri olan Dale Rippke'nin 2003'de ortaya attığı "The Darkstorm Conan Chronology" sini mihenk taşı olarak belirledi. Bu kronoloji sadece Howard'ın yazdıklarını kabul etmekte, Howard'ın yarım kalıp başka yazarlarca tamamlanan veya başka yazarların pastiş eserlerini kronolojiye dahil etmemektedir. (Diğer kronolojiler Miller/Clark/de Camp ve Robert Jordan kronojileridir).

Pizagor'a bir Conanperver olarak şükranlarımı sunarım.


Crom! Ölüleri Say...

kalidor

Alıntı yapılan: s.b - 27 Mart, 2015, 14:13:11
Becky'nin Belit'i metine göre daha uygun ama karikatür gibi duruyor. En iyisi gene Bıg John. Adam zamanında döktürmüş be ya. Alfa döneminde eğer bu Becky olsaydı kimse Conan okumazdı.

Bu 25 fasiküllük seride Becky 4 fasikül çalışmıştır. Toplamda ise seride 9 farklı çizer yer almıştır. O sebeple seride 9 farklı Belit var.
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Sayın hanac'dan Buscema'nın çizdiği Belit ayakları konusunda yorumlarını almak isterim :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


connyapku

Zevkle okudugum harika bir yazi olmus. Tesekkurler.

hanac

Alıntı yapılan: pizagor - 27 Mart, 2015, 12:23:39

Abi bunlar ayak falan değil, resmen pençe.

Mary Jane Watson'u bu konuda tek geçerim.




Mrtekin

They drew first blood...

pizagor

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/04/fatih-conan.html



Fatih Conan




'Fatih Conan', Robert E. Howard'ın, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı, tek uzun Conan romanı. Pekçoklarına göre R.E.Howard yazınının zirvesi, bana kalırsa da kısa Conan hikayelerinin yanında bir miktar sönük. Ama bir miktar.. Kısa hikayelerinin ateşi, heyecanı ve sürükleyiciliği bu uzun metrajda ara ara yitiriliyor nedense. Benimkisi daha iyisini tattıktan sonra iyiye yapılan burun kıvırma. Bunu da itiraf etmek lazım..

'Fatih Conan'da Akilonya tahtına oturmuş, kırklarını geçmiş bir Conan çıkıyor okurun karşısına. Dışarlıklı ve tepeden inme bir kral olarak da taşıdığı asil kandan dolayı o tahtta hak sahipliği iddia eden düşmanları var illaki. Conan'ın tahtını elinden aldığı Numedides'in akrabası Valerius da bunlardan biri. Valerius, bu taht uğruna ezeli düşman Nemedyalı işbirlikçileriyle, boyundan büyük işlere kalkışarak Hiborya çağının çok öncesinde binlerce yıl hükmetmiş çok güçlü bir büyücüyü, Xaltotun'u hayata döndürüyor.

Xaltotun'un büyüleriyle tahtını kaybeden ve halkı tarafından öldü sanılan Conan, esir tutulduğu zindanlardan, daha sonra kraliçesi olacak cariye Zenobia'nın yardımıyla kurtuluyor. Sonrasında da Xaltotun'u yok etmek üzere 'Ahriman'ın Kalbi'nin peşinde bir arayış başlıyor.

--

Kitaptan Conan'ın kişiliğine dair aldığım kısa alıntılar..

'Bu gece Albiona'yı kurtarmak için Tarantia'ya gideceğim,' diye yanıtladı kral. 'Anlaşılan diğer bütün sadık kullarımı yüz üstü bıraktım – onun kafasını keseceklerse benimkini de kesebilirler.'
'Çılgınlık bu!' diye haykırdı Servius. Ayağa fırlarken boğazını, sanki orada bir ilmik hissetmişçesine tutmuştu.
'Kule'nin bazı sırlarını çok az kişi bilir,' dedi Conan. 'Her neyse, Albiona'yı bana olan sadakati yüzünden ölüme terk etmem köpeklik olur. Tahtsız bir kral olabilirim, ama onursuz bir adam değilim.'


--

Zulme uğrayan Asura müritleri tapınaklarını ustaca gizleme ve ayinlerini gizlilik içinde yapma yoluna gitmişlerdi. Bu gizlilik ise haklarında duyulan şüpheyi artırmış ve anlatılan öyküleri iyice korkunçlaştırmıştı.
Ama Conan bir barbarın açıkgörüşlülüğüne sahipti. Asura müritlerine sadece söylentilere ve kanıtlanamayan suçlamalara dayanarak zulmetmeyi ya da halkın zulmetmesine izin vermeyi reddetmişti. 'Eğer gerçekten kara büyücüyseler,' demişti, 'onlara eziyet etmenize izin verirler mi? Değillerse, zaten zararsızdırlar. Crom'un iblisleri adına! Bırakın insanlar istedikleri tanrılara tapsın.'


--

Sıradaki alıntı ise hoşuma giden bir paragraf ama bu sefer Conan'dan değil Valerius'tan.. Hatta intihar ederek hayatına noktayı koyduğuna göre düpedüz R.E.Howard'ın hayata dair algısı da diyebiliriz..

Sarışın adam, Valerius, yüksek bir kahkaha attı.
'Hayattan kötü cehennem olur mu? Biz zaten doğduğumuz anda lanetlenmişiz. Hem sefil ruhunu bir taht uğruna satmayacak insan var mıdır?'


--

Ve yine 'Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi' kitabında da dikkatimi çeken bir husus; Hiborya Çağı'nın çok sonrasının bilimkurgu kavramlarından 'otomat'ın geçtiği cümle..

Conan duyduklarını işitiyor ama anlayamıyordu. İşiten ve gören, ama anlayamayan beyinsiz bir otomat gibiydi.


Her Conanperverin bir noktada okuyacağına, okuması gerektiğine inandığım bir kitap 'Fatih Conan'. Gayet beğendim, notum 8.9/10..




İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor




Hayal meyal hatırlayabildiğim bir Conan macerasından aklımda kalmış birkaç panel... Önce kılık değiştirerek yanında mücadele eden yavuklusuna teşekkür mahiyetinde bir öpücük... Sonrasında bunu, aksi yöndeki kesin emrine uymayarak yaptığı için poposuna şaplak...

Burada, bu ödül – ceza sıralaması çok mühim bana kalırsa. Sıralama tam tersi olsa sonradan verilen öpücük, biz okurların 'aaaaaaa çooook romantik..' iç çekişleri eşliğinde, popoya şaplağın da bir nevi özrü olarak algılanabilecekken Conan önce ödülü, sonra cezayı vererek aslında ödülün etkisini yerle yeksan etmeyi, esas olan ceza üzerine odaklanılmasını amaçlıyor...

İşte erkeklik hamuru diye adlandırılan şey, taş fırın erkekliği denen durum bu olmalı. İlkel çağlarda romantizm olabilir illaki, her iki cinsiyetten o zaman için de pek çok taraftarı olabilir, hatta Hiborya Çağı'na uyarlanmış sunumuyla benim gibi layt erkekleri bile kavrayabilir. Lakin Conan'ın romantizm ile herhangi bir işi olamaz. Bir kadınla birlikteyse üzerini eşelediğinizde altından haz bazlı bir gereksinim durumu ortaya çıkar. Bu gereksinim peşinde de pek çok erkeğin yaptığı gibi eğilip, bükülmez, hareketlerine anlamsız, gereksiz ve gerçekdışı bir kibarlık hakim olmaz!

Hele böylesi sahneleri asla olmaz, olamaz. Kara bir lekedir bu, reddedilmesi, Conan sürekliliğinden çıkarılması gerekir...






Kısa süre önce okuduğum bir Conan hikayesinde (Zamboula'daki Gölgeler) denk geldiğim, benzer bir Conan profilini de aktarmadan duramayacağım. (Aslında bu kadar lakırdıyı sırf bu satırları alıntılayabilmek için yaptığımın itirafını da araya sıkıştırayım :) )

Kara derili yamyamların elinden kurtardığı ve tüm diğer Hiborya Çağı kadınları gibi afet bir güzellikte olan kızın damarlarında henüz hala kan yerine adrenalin akarken Conan'ın olaya testosteronu tepe yapmış bir erkek olarak (tabi ki kadının bakış açısıyla bir öküz de denebilir) yaklaşımı...

...

Onun dokunuşu kızın aklını başına getirmiş gibiydi. Kız ışıl ışıl gür buklelerini geriye attı ve omzunun üzerindenkorku dolu bir bakış fırlattı, bir taraftan da sanki temasında güvence arıyormuş gibi sokulmuştu Kimmeryalı'ya.

'Beni sokakta yakaladılar,' diye geveledi ürpererek. 'Kuytu bir köşede pusuya yatmış, bekliyorlardı... kara adamlar, büyük, dev maymunlardan farksızlardı! Seth bana acısın! Rüyamda görsem inanmazdım!'

'Gecenin bu saatinde sokaklarda ne işin vardı?' diye sordu Conan, arayış içindeki parmaklarının altında kızın ince ve zarif bedeninin ipeksi dokunuşu onu büyülemişti.

Kız saçlarını geriye savurdu ve dosdoğru onun yüzüne baktı. Okşayışlarının farkında değildi sanki.

'Sevgilim,' dedi kız. 'Sevgilimin yüzünden kaçtım sokaklara. Aklını kaçırdı, beni öldürmeye kalkıştı. Ondan kurtulayım derken bu hayvanlara yakalandım.'


Bu noktada Conan'ın yaptığı zamansız, gereksiz, akıl yoksunu ama niyeti çok açık yoruma dikkat!!!


'Seninki gibi bir güzellik bir adamı delirtebilir,' dedi Conan, parmaklarını kızın parlak lülelerine dolarken.

Kız sanki sersemlikten kurtulmuşçasına başını salladı. Artık titremiyordu ve sesi sakindi.

'Buna sebep olan bir rahibin... Hanuman'ın yüce rahibi Totrasmek'in gareziydi. Beni kendisi için istiyor... köpek!'


Şimdi testosteron bir kez daha devreye girecek :)


'Bu yüzden onu lanetlemeye gerek yok,' diyerek sırıttı Conan. 'Kocamış çakalın zevki umduğumdan da iyiymiş.'

...


Kesinlikle bir tarzı var bu adamın...

Zamboula'daki Gölgeler adlı Robert E. Howard öyküsünden alıntıladığım bu satırlar İthaki Yayınları'nın Büyü ve Kılıç Öyküleri kitabından. Okuyun derim...


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/12/ilkel-caglarn-yenilmez-macosu.html?m=1
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


kalidor

Pizagor'un Conan yazıları her dem ilgi çekici ve zaman zaman Conan'ın hiç değinilmemiş yönlerine de bakmamızı da sağlıyor. Baştan başa bir fenomen olan Barbar Conan incelemeleri için gerçek bir Conanperver olan pizagor'u tebrik ediyor, kendisini saygıyla selamlıyorum.

--The barbarian brotherhood forever!--
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


connyapku


doktor1881

Alıntı yapılan: pizagor - 23 Aralık, 2015, 21:50:56
En azından bir beğenenim var :)
Bence sizi beğeneni sayamazsınız (O kadar çoklar ki) Yazılarınız emek içeriyor ve aydınlatıcı oluyor ::)

pizagor

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2016/11/edebiyatn-barbar-conan.html


Edebiyatın Barbar Conan'ı..


Ne zaman bir Conan romanı okusam kalemim durmuyor. İşte Arkhelos Yayınları'nın 'Kimmeryalı Conan'ın Yükselişi'nden kendime aldığım kısa kısa notlarla biraz daha Robert E. Howard yazınının Conan'ı..




Şımarık

'Hepsi oyunun bir parçası Conan,' dedi kara gözlü Poitainyalı. 'Sen kralsın, rolünü oynamak zorundasın.'
'Keşke ben de seninle atımı Nemedya'ya sürsem,' dedi Conan kıskanarak. 'Dizlerimin arasında bir at hissetmeyeli kaç zaman oldu ama şehirdeki işler yüzünden burada kalmam gerekiyormuş, öyle dedi Publius. Lanet herif!'
'Eski hanedanı devirmek,' yalnızca ikisi arasındaki samimiyetin verdiği rahatlıkla devam etti, 'pek de zor olmadı, gerçi o zaman oldukça eziyetli gelmişti. Arkamda bıraktığım fırtınalı yola bakınca dökülen onca alın teri ve kan, çevrilen dolaplar ve çekilen sıkıntıların hepsi rüyaymış gibi geliyor.'
'Yeterince ileriyi görememişim Prospero. Kral Numedides'in ölü bedeni ayaklarıma yığıldığında ve kana bulanmış başından çekip aldığım tacını kendi başıma oturttuğumda en büyük hayalim gerçek olmuştu. Ama kendimi tacı almaya hazırlamıştım, onu taşımaya değil. Eski özgür günlerimde tek istediğim keskin bir kılıç ve doğruca düşmanlarıma giden bir yoldu. Şimdi ne yollar doğru, ne de kılıcım bir işe yarıyor.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Alışmadığımız bir şekilde, Conan'ın serzenişlerine tanıklık yapıyoruz bu satırlarda. Adeta bir dediği iki edilmeyen bir çocuğun şımarıklığıyla kendisine zorla çizdiği kadere veryansın ediyor. Madem bu kadar dert yanacaktın neden döktün onca kanı, neden onca kadını dul, onca bebeyi babasız bıraktın. Madem o tahtın getirdiği sorumlulukların altında ezilecektin niye ayrıldın Kimmerya'ndan? Sürdürseydin baba mesleğini, dövseydin demirini. Yok efendim kendini tacı almaya hazırlamış da, taşımaya değilmiş de.. Hadi oradan!


Sanat, sanat için mi yoksa halk için mi?

Ozan Rinaldo, tahtı ele geçirmiş olan bir barbara şiddetle ve elindeki en güçlü silahı sanatıyla saldırmaktadır. Şiirleri, şarkıları Akilonya ahalisi arasında hızla yayılmakta, maalesef destek bulmakta ve kitleleri kral Conan'a karşı kışkırtmaktadır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak üzere 'Sallandıracaksın şunu Taksim'de, bak bi daha çıt çıkıyor mu!' yaklaşımı sergileyen Prospero'ya Conan'ın yanıtı, sorunlarını kılıç ya da baltayla veya her ikisiyle birlikte çözmesine alıştığımız bir karaktere göre beklenmediktir:

Conan bir aslanınkini andıran başını salladı. 'Olmaz Prospero. Ona dokunamam. Büyük şairler krallardan daha etkilidir. Bestelediği şarkılar benim krallık asamdan daha kudretli; mesela aleyhimdeki o ağıtla neredeyse kalbimi söküp çıkarmış gibi oldu. Ben toprak olup unutulacağım ama Rinaldo'nun şarkıları sonsuza dek yaşayacak.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Kral Conan Rinaldo'yu sallandırmaz da ne mi olur? Bu sözleri sarfettiğinin akşamı uykusunda baskına gelen katliam ekibinin bir üyesidir Rinaldo..





Tavernacı

Çizgiromanların maço Conan'ının tavernadan içeri girme motivasyonu günümüzün erkeğinin bara gitme maksadıyla (eğlenme, yerli yersiz kahkahalar atma ve mümkün olursa hatun tavlama) örtüşse de barbarımız pek nadir güler, 'Kadın, gel sol bacağıma otur. şişşşt diğer kadın, sana da sağ bacağımı ayırdım, fazla bekletme!' yaklaşımı sergiler. Tuhaf olan ise bu tarz her daim işe yarar. Peki ya edebi Conan bu ortamlarda nasıl davranır, bakalım:

'Peki kuzeyin insanları nasıl?' diye sordu Prospero.
'Uzun boylu, beyaz tenli ve mavi gözlü olurlar. Tanrıları buz devi Ymir'dir ve her boyun kralı ayrıdır. Asi ve acımasızdırlar. Tüm günü savaşmakla geçirir, gece boyunca da içki içip bağıra çağıra çılgın şarkılar söylerler.'
'O zaman sende onlar gibisin desene,' diye güldü Prospero. 'Senin kahkahaların da ortalığı inletiyor, sağlam içiyorsun ve güzel şarkı söylüyorsun. Gerçi sudan başka şey içen bir Kimmeryalı görmedim, kahkaha atanını ya da iç karartıcı ağıtlar dışında bir şarkı söyleyenini de.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Bu paragrafların gözümde canlandırdığı haliyle, kahkahalar atan, masaların üzerinde coşkuyla – makamıyla şarkılar söyleyen bir Conan mı? Hadi canım!





Kazanova

'Köyüm yürüyemeyeceğim kadar uzak, Kimmeryalı Conan,' diye güldü. Kollarını yana açarak işveyle salınışı, altın renkli saçlarının dalgalanışı ve ışıltılı gözlerini gölgeleyen ipeksi kirpikleriyle Conan'ın gözünü okşuyordu. 'Güzel değil miyim sence?'
'Tüm çıplaklığıyla karlara doğan Gün kadar güzelsin,' diye mırıldandı, gözleri bir kurtunki gibi alev alev parlıyordu.
Buz Devinin Kızı



Bu kadar mı güzel iltifat edilir, sözcükler böylesi mi etkileyici kullanılır! Kesinlikle şair genleri var bu barbarda!

Kendime not: Bu cümleyi hafızaya kaydet Pizagor, yeri gelir kesinkes, hanıma kullanırsın..


Ürkek

Kimmeryalının birden çığlık atması üzerine ona döndüler. Heykellerle dolu odanın yanındaki odanın kapısına gözlerini dikmişti.
'Bakın!' diye bağırdı. 'O odada bir şeyin kıpırdadığını gördüm; perdelerin arasından görülüyordu. Yerden uzun, kara bir gölge gibi bir şey geçti!'
'Peh! Daha neler!' diye dikkate almadı Posthumo. 'O odaya bakmıştık-'
Çanaktaki Tanrı



Yok artık! Conan küçük bir kız gibi çığlık atmaz, olsa olsa böğürür. Ve hatta durumu – gördüklerini birilerine açıklamakla vakit kaybetmez, gördüğünü sandığı şeyin gırtlağına sarılır, canını çıkarır, sonra sorgular..


Kırılgan

Kothlu yine ona ağzı açık baktı.
'Duydunuz mu!' diye bağırdı alay ederek. 'Bu barbar yerden yalnızca elli metrecik yükseklikteki kulenin kaygan köşesiz kenarlarını uçarak aşıp, mücevherli tepesine kartal gibi konacakmış!'
Kimmeryalı, adamın yorumuna kopan alaycı kahkahaların gürlemesinden utanarak kızgın bir şekilde etrafa bakındı. Bunda gülünç bir yan görmemişti ve alay etmeye dayalı nezaketsiz eğlence anlayışlarını anlamak için medeniyete henüz çok yeniydi. Medeni insanlar aslında vahşilerden daha kabadır çünkü nezaketsizliklerinin hep yanlarına kalmasına alışkındırlar ve durumu kafalarını yardırmadan kurtaracaklarını bilirler. Afallamış ve kırılmıştı, ve şüphesiz mahcup halde sıvışıp gidecekti, ama Kothlu onu daha fazla kışkırtmayı tercih etti.
Fil Kulesi



Neresinden başlayacağımı bilemediğim, aykırı bir bölüm. Conan'a dair gerçeküstü duygusal dokundurmalar mı desem yoksa sadece heybetiyle bile tehdit ihtiva eden bir barbarı makaraya alan bir Kothlu mu! Bu hikaye bir çizgiroman olsaydı, ki birkaç defa olmuştur, lafın arasına giren barbarımızla değil dalga geçmek, kalkıp yerini verirdi o Kothlu. Hatta Conan 'Dans et köpek!' gibi bir cümle telaffuz ederse sahneye dansöz kıyafetleriyle çıkıp kıvırmaya başlardı..





Şakacı

'Eh,' diye sırıttı Prospero, 'nasıl olsa Kimmerya'nın karanlık tepeleri artık çok geride kaldı. Ben yola çıkıyorum. Numa'nın sarayında senin adına da bir kadeh beyaz Nemedya şarabı içeceğim.'
'Güzel,' dedi kral memnuniyetle, 'ama Numa'nın dansçı kızlarını öpecek olursan yalnız kendi adına öp, devleti işin içine karıştırma!'
Güçlü kahkahası Prospero çıkarken odada çınladı.
Kılıçtaki Anka Kuşu



Taa Hiborya Çağı'ndan uçkuruna sahip çıkamayan siyaset erbabına Conan'dan şaka yollu bir uyarı. Hormonlarına yenilen erkeğin başına gelenler geçip giden çağların, binyılların dramı..


Conan'a dair bulabildiğiniz her Robert E. Howard metnini okuyun dostlar, en az çizgiroman panelleri kadar keyifli..

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...