Grup Terapisi - Manu Larcenet - KaraKarga

Başlatan TKnKT, 05 Temmuz, 2023, 14:24:18

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

TKnKT

Grup Terapisi



Özgün Adı: 1. Kitap "Thérapie de groupe - Tome 1: L'Étoile qui danse" ; 2. Kitap "Thérapie de Groupe - Tome 2: Ce qui se conçoit bien"; 3. Kitap "Thérapie de Groupe - Tome 3: La tristesse durera toujours"
Yazan/Çizen: Manu Larcenet
Çeviri: Tolga Uyken
Yayın Tarihi: Haziran 2023
Sayfa Sayısı: 168 sayfa
Kapak: Sert Kapak (HC)
Kağıt: Kuşe
Boyut: 24,5 x 30,5 cm
Etiket Fiyatı: 300₺
Tanıtım Metni: Daha önce Brodeck Raporu ve Sıradan Zaferler eserleri Türkçe'ye kazandırılan Manu Larcenet'in üç kitaptan oluşan Grup Terapisi serisi tek kitap ile karşımıza çıkıyor.
 
"Aramızda kalsın, eleştirmek için söylemiyorum ama sosyopatlardan elle tutulur bir futbol takımı çıkmıyor."

Sayfa Örnekleri: Karakarga'nın örnek sayfaları açılmıyor. Fransızca üç kitaptan sayfa örneklerine buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
"The man who opens topics faster than his shadow"

KenParker

İtiraf ediyorum okumadan önce psikolojik konular hakkında, psikolojik sorunları olan kişiler hakkında hikayeler okuyacağımı sanıyordum. Yanıldım. Psikolojik sorun yaşayan tek bir kişi var, o da çizerin kendisi. Sonra kliniğe yatıyor. Başkalarıyla başka tırlatmalar yaşıyor. Kitabın başından sonuna kadar bu tırlatmalar devam ediyor.

Grafik romanda zirve yaşayan, kitapları kendi ülkesinde hatta başka ülkelerde baskıdan baskıya koşan çizerimiz bir gün üretememe sorunuyla karşılaşırsa, hiç bir şey üretemez duruma gelirse ne yaşar? Konu bu. Adamımız Manu Larcenet büyüklüğü ustalığı herkes tarafından kabul edilse de artık yazacak konu bile bulamamaktadır. Basın yayın tarafından, okurlar tarafından sıkıştırılmaktadır. Psikolojik sorunlara gark olur. Her geçen gün bitik sanatçıya doğru gitmektedir. Hala ''Ben varım, buradayım'' demek için ne yapması gerekmektedir? İlham perilerine başvurur. İlham perileri  sandığı gibi çıkmaz, saçmalar. Eski sanatçılara başvurur. Yol yordam öğrenmek ister, bilgi ister. Yolunu yordamını kaybeder. Yazarlarla konuşur.* Duvara toslar. Zen Budizmine yönelir. Uçar, gökyüzüne yükselir. Sonra yere çakılır. Oğluna başvurur. Ninja oğluyla kapışır vs vs.

(Bence en komik kısımlar oğluyla kapışmaları. Cidden çok komik. Hem cidden hem komik nasıl oluyorsa? ÖHhö öhö! Buradan çıkmalı.)

Grafik roman baştan sona kimi basit kimi güçlü esprilerle, bazen durum bazen olay komedisiyle sürüp gidiyor. Sürüyor da sürüyor. Tam üç kitap. Burada Therapie de Groupe'nin üç sayıdan oluşmuş tek cilt olduğunu hatırlatırım, 160 sayfa bu minval üzere ilerliyor. Kitabın BD stilinde çizildiği düşünüldüğünde, üstelik bol panelli, bol diyaloglu olduğu düşünüldüğünde bir süre sonra yahu adam hiç durmamış bunca şeyi nasıl çizmiş diye düşünmeye başlıyorsun. Açıkça yazayım, hatta sıkılmaya başlıyorsun. Farklı ortamlar, farklı durumlar, yeni espriler, okumayı canlandırsa da bazen sıkılıyor, bazen de yeniden kendini mizaha kaptırıp devam ediyorsun. Sonra tekrar sıkılıyorsun.

Aklıma bir zamanlar okuduğum karikatür dergileri geldi. Hani karikatürist çizecek bir şey bulamayınca çizecek bir şey bulamayan kendini çizer oradan espri çıkartırdı ya? Hah, Manu Larcenet bunun zirvesini yapmış, tillahını çizmiş. Tek konudan binbir malzeme çıkarmış. Yetinmemiş. Uzatmışta uzatmış. Aslında böyle yapmakla bence şunu demek istemiş: ''Hey fani okurlar, zırva eleştirmen, dökük basıncılar, beni yitik sanatçı kabul edenler: Ben öyle bir çizerim ki berbat bir konuyu bile fıstık gibi işler, içinden binbir espri çıkarırım. Yetinmem. Uzattıkça uzatırım.''

Baskı kalitesi beklediğimden iyi çıktı. Birinci hamur kuşe kağıt renklerle beraber iyi gidiyor. Renklendirmesi çok iyiydi. Hayır çok iyi değildi. Mükemmeldi. Bu kadar bol sayıda çizilmiş panel küçük boy baskıyla heba olurmuş. Ciltli büyük boy sayfa düzeni panel sayısına da içeriğe de yakışmış, cuk oturmuş. Manu Larcenet içeriğe göre sayfa hazırladığı için, bakınız Brodeck Raporu, sayfa seçimini hikayeye göre belirliyor. Bence gayet iyi yapıyor. Sıradan Zaferler'in Türkiye'de 12. baskı yaptığını duyurup burada sonlandırayım.


*Kitapta bol bol entelektüel gönderme var. Onlardan biri sevdiğim şair Baudlaire'den Albatros şiiri:


TKnKT

    İsmi lazım değil bazı kişiler 20 sayfa okuyamadan bir kenara kaldırdığından bahsetti bu kitabı. Yahu yeri geliyor kitaplar yarısında açılıyor 20 sayfa nedir, hele ki çizgi roman için. Dedim herhalde büyük bir gömme şöleni olacak bir göz atayım şuna. Nitekim üç farklı şehirde peşimden sürüklenen bir kitap ve bitmek bilmeyen sayfaların sonunda buraya geldim. Yani evet söylendiği gibi gerçekten 160 sayfa. Lakin bana soracak olursanız kesinlikle ben 660 filan okudum. Sıkılıyorum, bırakıyorum, yeniden başına geçiyorum bitmiyor. Hayır bir de gereksiz inatlaştım artık bir yerden sonra da öyle bitti.

    Biraz somut bir giriş yapalım. Kitabı edisyon bazında ele alırsak benim el memlekette görüp kıskandığım edisyonların ta kendisi. Çıt kırıldım 3gr fazla kâğıttan bir kapak yerine iki elle kavrayıp savursan, vurduğu yerden ses getirecek kitap işte. Ah şu materyalizm. Bunun yanında kitabın çevirisi bana biraz yarım kalmış hissettiriyor. Çizimlerin içine yedirilen birçok şey olduğu haliyle bırakılmış. Ben bu duruma Fransız kalıyorum. Yani evet çeviri hikâyeyi ve akışı takip edecek düzeyde yeterli ama esere eklenen bir metin varsa ben bunu da anlamak isterim.

    Malum kitap üçlü seriden oluşuyor. Evet, benim de yukarıda yazıldığı şekilde odağıma düşen ilk düşünce haftalık mizah dergilerindeki üretim sancılarının ürünleri oldu. Evvela kitap başta üretim kısırlığı ile boğuşan, tükenmişlik yaşayan çizerimiz ile bizi tanıştırıyor. Çizer bize yabancı değil ama kendisi bu dünyaya oldukça yabancılaşmış. Lakin bu depresif bir durumdan öte Manu Larcenet için bu dünyanın sonu gibi bir durum. Bu yaşanılan tükenmişliğin getirdiği buhrandan öte, sevgili Manu'nun geçmiş başarılarının gölgesinde ezilmesi ile alakalı. Çünkü üretememenin hemen ardında "Sen bir de beni gençliğimde görecektin, pehey!" ifadesi var. Yani azizim koskoca yıldızlar sönüyor bir noktada sen neden tükenmeyesin diye düşünüyor insan. Tabi onca şan ve şöhret sonrasında muhtemelen bu şekilde düşünülemiyor. Ha bir yandan o kadar kısır döngü anlatıp anlatıp sonrasında bunları çizgiyle anlatarak sıyrılmışsın en nihayetinde bataklığından. Bir çizer geleneği olsa gerek ki ne zaman aktarılacak bir anlatı bulunamıyor -totosu sıkışıyorsa- o zaman anlatı çizerin ta kendisi oluyor. Yıllardır konu sıkıntısı çeken mizah dergisi çizerlerinin vazgeçilmez kurtarıcısı yöntem. Ama belki de tadında bırakmak gerekiyordu, belki de gerçekten kitabı basıldığı haliyle üç parça okumak gerekiyordu. Bu haliyle çok yorucu olduğu kanaatindeyim. Kitabın ana odağı tükenmişlik olsa da, tekil çıkan kitapların odakları üzerinden gruplandırmak da mümkün.

    Giderek kendini kaybeden ve sanrılarla cebelleşen çizerimiz, tükenmişliğini bizi anlattıktan hemen sonra yaratıcılığı ile inatlaşıyor ve nihayetinde kendinisini bir psikiyatri kliniğinde buluyor. Burada ise rayına oturması gereken düzenin tam aksi ile yüzleşiyor. Kaosun beslemesi gereken yaratıcılığın yanında sakin bir kurgu ile aktarımının gerekliliğinin yarattığı zıtlığın bir zihinde toplanması ile en başta dağılıyor perspektif. Sonrası, her biri çıldırma hali ile sonuçlanan farklı yöntemler ve farklı denemeler. Lakin sonuç noktası, problemi çözemiyorsan problemi ortadan kaldır demek kadar basit bir kapıya açılıyor. Ancak bu da yeterli olmuyor bir noktada ve her boşta kalan insan gibi bu sefer de en yakınlarına sarıyor.

    Kitabın içi bir dünya gönderme ve samimi söylem dolu. Hele ki forumdaki güncel gerginliklere atfen manga-comics-western göndermeleri ile pek bir eğlendim. Bunlardan bir kısmına takıldığımızda keyifli bir okuma gibi gözükse de genel için bu öyle değil. Bir bölümde sevgili Manu diyor ki "Okuyucular içimdeki kaosla ilgilenmiyor. Kafa yormayan çizgi romanlarla eğlenmek, doyasıya gülmek istiyor". Tam üzerine bastın sevgili Manu, evet yaratıcılığınla boğuştuğun bu mesleğin senin derin karamsarlıklarına ve varoluşsal sancılarına vakit sunuyor olabilir lakin biz o muasır seviyeye biraz uzağız beyim.

    Kitabın sonunda yer alan şu kareyi, ileri görüşlülüğüne ithafen ekliyorum.



    Aşağıdaki iki görseli de minnoş forum latifeleri arasında değerlendirmenizi rica edeceğim.


"The man who opens topics faster than his shadow"

Gabby

"Sıradan Zaferler" de karakterlerin burun çizimlerini sanki bu kadar abartmıyordu diye hatırımda kalmış. Ünlü İtalyan usta Bonita Jacovitti'yi gölgede bırakacak şekilde burun olayını sakız kabağı / süs kabağı boyutuna taşımış Manu Larcenet... :D




"Monet, Klimt, Michelangelo... Asla bir western hayal etmedi!!" komiklik mi yapıyor yoksa "söyleyecek sözün yoksa, bir western yapman yeter!" diyerek çaktırmadan "western"e mi yanaşıyor bilemedim... :) 

Alıntı yapılan: KenParker - 02 Ağustos, 2023, 02:53:14...Ben öyle bir çizerim ki berbat bir konuyu bile fıstık gibi işler, içinden binbir espri çıkarırım. Yetinmem uzattıkça uzatırım...

Çizmiş de, görünen o ki "Vahşi Batı" ya da eli de bir hayli yatkın...



Nightrain

Geçen hafta almıştım, az önce teslim aldım. Bakalım nasılmış. Kapağa "Sıradan Zaferler'in Çizerinden" yazmasalardı iyiymiş.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"