Avanaklıktan Çocukluğa Evrilmiş Bir Gırgır Klasiği: ---- AVNİ ---- Oğuz Aral

Başlatan ferzan, 28 Haziran, 2020, 17:15:55

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan


    Avni 'yi bilmeyen yoktur sanırım. Ya da çok azdır diyebilir miyiz? Oğuz Aral 'ın haftalık Gırgır 'ında doğan, uzun yıllar yayınlandıktan sonra Gırgır 1989 'da "Gölge Adam" Ertuğrul Akbay tarafından türlü oyunlarla devralındıktan sonra eski Gırgır kadrosunun çıkardığı haftalık Avni dergisine de adını veren, yarım sayfa çift bant formatında olan, yerli bant karikatürümüzün en tatlı örneklerinden biri.

    Bir rivayete göre memleketin sayılı kaligrafistlerinden, eski Lombak dergisinde çizerler tarafından resmedilerek okurlar nezdinde popüler olmuş ve imza günlerine katılmış, yıllardır Bodrum 'da Limon Kafe 'yi işleten, Kötü Kedi Şerafettin serisinde de bakkal Şemistan 'a görsel referans olmuş Rıza Külegeç 'ten esinlendiği söylenir Oğuz Aral 'ın. Vakti zamanında, henüz kısa pantolonlu yaşlarında Gırgır 'da ofisboyluk yapan Rıza Külegeç, Avni 'nin ilham kaynağıdır iddia edildiğine göre. Yalnız ilk başlarda Avni, "Avanak Avni" iken çocuk değil yetişkindir ve bir nevi "Utanmaz Adam" aurasına sahip kurnaz ve itici bir karakterdir. Üstelik gayet de konuşabilmektedir. Sonraları Oğuz Aral, karakteri değiştirir ve bildiğimiz ufak tefek, kel ve doğru düzgün konuşamayan sevimli Avni 'miz son hâlini alır. Sanıyorum Rıza Külegeç bu kısımda ilham kaynağı olmuş olabilir.

    Eski Avni, yani Avanak Avni;


    Avni dergisinde de her hafta boy göstermekle kalmayan Küçük Avni, Gırgır 'la aynı anda ele geçirilen paralel dergi Fırt 'ın yerine çıkacak olan Dıgıl dergisine de isim vermiş olur. Bilindiği üzere doğru düzgün konuşamayan Avni 'nin ağzından en çok çıkan laf; "Dıgıl", "Müfül" ve benzeri laflardır. Avni ile Dıgıl kelimesi bir nevi özdeşleştiği için de paralel dergiye Dıgıl denmiştir. Ele geçirilen eski Gırgır ve Fırt ismen devam ederken, her iki derginin asıl emekçileri de Avni ve Dıgıl ile okurlarının karşısına çıkmaya devam etmiştir.

    Avni 'nin ilk sayı kapağı;


    Dıgıl 'ın muhtelif bir sayısı;


    Çok sonraları, Avni 'nin haftalık Avni dergisindeki vadesi de dolunca 90 'lı yıllarda Hürriyet 'in pazar ekine transfer oldu ve başka yerde yayınlanmadı diye biliyorum. Eksiğim varsa bilen dostlar düzeltsin.

    Ben Avni 'yi çocukken pazar günleri evimize giren Hürriyet 'in pazar ekinde tanıyıp sevmiştim. Oğuz Aral 'ın haftalık "Huysuz İhtiyar" yazısıyla aynı tam sayfayı paylaşıyordu ve bugün o kocaman yayınlanan gazete derlemelerini biriktirmediğime çok pişmanım. Pazar sabahları kahvaltıdan önce babamla arabaya atlayıp önce fırına gider, çiçek ekmeğimizi alır (yıldız ekmek de deniyor galiba, hâlâ var mı bilmem), oradan gazete bayiine geçer, Hürriyet-Milliyet-Sabah-Takvim gazetelerini yüklü ilaveleriyle birlikte toplayıp eve gelir, kahvaltıdan sonra öğlene kadar gazetelere gömülürdük. Ben önce Press Bey 'e bakardım Hürriyet 'te, Latif Demirci 'nin güncele bol bol atıfta bulunup insan profillerini ustaca eleştirdiği meşhur elit ve gazeteci tiplemesini. Sonra pazar ekindeki Avni 'ye gömülürdüm ki bazen babamın bile kahkahayla güldüğü olurdu bazı Avni esprilerine. Benim için ne Gırgır, ne Dıgıl, Hürriyet pazar eki ve 90 'lardaki çocukluk pazarlarımdı Avni.

    2002 'den bir Hürriyet baş sayfası. Oğuz Aral 'ın ölümünden iki yıl öncesi. Pazar ekindeki Avni 'nin ve içerideki Oğuz Aral köşe yazısının tanıtımı ilk sayfadan verilmiş;



    Hürriyet Pazar 'daki Avni 'ler eski miydi, yeni çizim miydi bilemiyorum. Ben hep yeni çizim diye düşündüm, aralarda da eskilerden, yani stoktan verilmiştir dediğim çok oldu ama şu an bilemiyorum. Bildiğim ve hatırladığım tek şey, ne kadar büyük keyif aldığımdı. Yıllar sonra çeşitli eski dergi toparlamalarım esnasında Avni haftalıklarına denk gelip okudukça aynı tadı almaya devam ediyorum.

    Biraz klişe kaçacak ama, Avni şu beylik "bizden biri" tanımına uyan bir tiplemeydi. Gırgır yadigarı sarı tonların hakim olduğu, Oğuz Aral 'ın sıcacık çizgi ve çinisiyle panellerdeki sadelik detaylarına tekrar tekrar baktıran, esprileri ve konuları yerli yerinde, samimi bir üretimdi. Aslında fukara tayfasındandı Avni. Babasını hiç gördük mü hatırlamıyorum ama sanırım babası yoktu ve sadece annesini görüyorduk. Avni 'deki tiplerde şayet bir güzellik ve yakışıklılık vurgusu ayrıca yoksa, hiçbiri standart güzellikte değillerdi, artist gibi idealize edilmemişlerdi. Olabildiğince sıradan, olabildiğince sade (fukara edebiyatı yapmadan, normalleştirerek yansıtılan bir yoksulluk arka plânı eşliğinde), hatta lümpen, tepkileri aşağı yukarı belli olan ve her mahallede karşılaşılan tiplerdi her biri de. Avni genellikle azar işitirdi annesinden, mahalleliden, akranlarından. Konuşmayı öğrenememesi, kel olması, saf görünmesi ve benzeri sebeplerden ötürü sıklıkla alaya alınırdı. Villain diyebileceğimiz bir de Dilaver vardı. Avni 'nin korktuğu, yer yer Avni 'yi hırpalayan, tedirgin eden, Avni 'den büyük olan başka bir mahalleli çocuk. Avni 'nin onunla zıtlaşmaları, bazen de ezileceğini bile bile Dilaver 'e kafa tutması, öte yandan ondan çekinmesi ama asla boyun eğmemesi, aslında ötelerden beri süre gelen güçlü-güçsüz mücadelesinden çok daha fazlasını ve derinini barındırıyor diye düşünüyorum. Gene de Dilaver karakteri her zaman göze sokulan bir karakter değildi. Arada sırada gözükürdü. Çoğu kez de onu kafasında başkalaştıran Avni 'nin bulaşmasıyla Avni 'yi hırpalardı. Eski Avanak Avni zamanlarında Avni gibi Dilaver de yetişkin resmedilmiş ve hatta Deve Dilaver imiş adı.








    Avni esprileri ve konuları genellikle mahalle kültürü, komşuluk ve alt sınıf-orta sınıf paralelinde gider. Sıradanlığın içindeki sıra dışı ve ayrıksı ama yine bir o kadar sıradan bir çocuk olarak Avni 'nin günlerinin nasıl geçtiğini, büyükleri nasıl taklit ettiğini, akranlarıyla nasıl ilişkileri olduğunu göstermek bir yana, döneminin belli başlı detaylarına yer vererek içten içe bir toplum eleştirisi bile yaptığı olur. Görsellerin sadeliğine rağmen arka plândaki türlü detaylarla Avni 'nin yaşadığı zaman dilimi, hatta popüler kültür arka plânı çok rahat belli edilir. Bu bir magazin gazetesi manşeti, bir söz öbeği, kahvedeki bir memur tasviri, bir şarkı, ev eşyası ya da hoş bir kadının elbise detayı olabilmektedir.








    Hep çocuk, hep saf, hep hor görülen, hırpalanan ama asla altta kalmayan, konuşamamasına rağmen her daim verecek bir cevabı ve tepkisi olan, yerine göre kurnaz, yerine göre gerçekten saftirik olabilen ama asla aptal olmayan, gaddar olmayan, en önemlisi de kendi çocuk dünyasının yoksunluk içerisindeki zarifliğini bozmayan, yetişkinlere öykünüp cinsiyetçi espriler barındırdığı bantlarında bile kendi farkını ortaya koyabilen bir karakterdir Avni.

    Bunca doluluğuna ve kalitesine rağmen yıllar yılı çıkmış yalnızca bir albümünün olması ve onun da vakıf hatıra albümlerinden farksız olması, üstelik ikinci elde bile bulunamaması ya da çok abartılı fahiş fiyatlarla bulunmasını yadırgıyorum yıllardır. Yerli bantların belki de en önemlilerinden biri, tüm haftalıklarının ciltler dolusu albüm olması gerekirken bu kadar iyi bir üretimin 2000 sonrasında bir tane bile albüme sahip olmayışı çok garibime gidiyor. Hadi diyelim Gırgır 'da kalan orjinaller hiç oldu, zira Akbay hepsine polis müdahalesiyle el koymuştu o dönem ve isimsiz olarak defalarca bastıktan sonra kimbilir hangi depoda yıllarca çürüdü ya da bir ara imha edildi, bilemeyiz. Ama en azından Avni dergisi ve Hürriyet döneminden kalma haftalıklarla dolu dolu 4-5 albümlük malzeme çıkardı diye düşünüyorum. 2010 'larda mizah dergilerinde kalan eski üretimlerin unutulmaması için pek çok güzelliği albüm olarak taçlandıran Mürekkep Yayıncılık (Uykusuz Dergisi 'nin) da hiç el atmadığına göre işin içinde hesaba katamadığımız başka şeyler var diye düşünüyorum. Oğuz Aral 'ın oğlu Seyit Ali Aral 'a ulaşıp bir sormak lâzım aslında.



    Çocukluk kahramanım, eski göz ağrım Avni 'yi özlüyorum. Bu yazı vesilesiyle kendisine olan vefa borcumu yerine getirmek, tekrar hatırlatmak istedim ve güncel edisyonlarının olmayışına beraber hayıflanalım diye de bu başlığı açma ihtiyacı duydum. Bahaneyle de Avni haftalıklarından çeşitli örnekleri de görelim, unutmayalım istedim.

    Forumumuz üyelerinden Hayal Kahvem 'in de Oğuz Aral ve Avni üzerine açtığı başlığın linkini aşağıya kopyalıyorum. Benim hakim olamadığım ya da atladığım detaylara onun yazısı vesilesiyle ulaşılabilir.

    http://altinmadalyon.com/altin/index.php?topic=9056.0

    Son olarak bazı Avni yarım sayfa/bantlarıyla sizleri baş başa bırakıyorum. Hatırlayanlara nostalji, bilmeyenlere de tanışma olsun.











Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

hanac


nikopol

Bu Oguz Aral yazisi icin tesekkurler, Ferzan. Hurriyet Pazar'da Oguz Aral'in (yarim sayfa civarinda yer kaplayan!) kosesini ben de duzenli takip ederdim! Yazida gecen Avni albumunu Istanbul'da yasayan ablam, Tuyap'ta Oguz Bey'e adima imzalatmisti, gordugumde benim icin guzel bir surpriz olmustu. Bu da benden bir 90'lar ve Oguz Aral hatirasi :)

kharon

cok tesekkurler Ferzan, sayende yillar oncesine gittim bir an
Avni'nin neden albumlerinin olmadigini da merak ettim.

Bu arada Avni dergisinin ilk sayi kapagi da supermis, bizimle bu kadar ugrasiyorsunuz ama yikilmadik ayaktayiz mesajiyla  :D


worldman


Nomad

Adlı götürdü beni çocukluğuma.
Eline sağlık Ferzan.
Harika bir yazı olmuş.

darkwood

Elimde ki eski Gırgır, Avni dergilerini zaman zaman karıştırır Avni'yi keyifle okurum.
Sinemanın Hababam Sınıfı, Kemal Sunal filmleri ne ise Avni de mizah'ta nostaljinin sembolleşmiş kahramanlarındandır.
Ferzan'ın güzel paylaşımları ile Avni'yi tekrar anmış olduk, eline sağlık diyelim.
Darkwood Sakinleri..

ZGeralt

Eline sağlık ferzan. Ben Gırgır'a yetişemedim ama Avni dergisini hatırlıyorum. Muhtemelen evdekiler alıyordu, nerelerde okuduğumu hatırlamıyorum tam olarak :)
Keşke bütün külliyat yeniden derlenip yayınlansa, koşa koşa alırım.

memospinoz