Her Şeye Rağmen - Jordi Lafebre (Çizgi Düşler)

Başlatan TKnKT, 03 Mayıs, 2023, 17:26:41

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

TKnKT

Her Şeye Rağmen



Özgün Adı: Malgré tout
Yazan/Çizen: Jordi Lafebre
Çeviri: Doğan Şima
Yayın Tarihi: Mayıs 2023
Sayfa Sayısı: 152 sayfa
Boyut: 16 x 24 cm
Etiket Fiyatı: 140
Tanıtım Metni: Platonik ama sonsuz bir tutkuya dair tersine akan bir hikâye bu. Bir yanda, Ana. Küçük bir kasabanın başarılı, karizmatik, eski belediye başkanı. Cana yakın kocası, kızı ve torunu ile mutlu bir aile hayatına sahip altmışlarında bir kadın. Çelik iradeli ve sevecen, merhametli bir savaşçı... Ancak, hayatındaki eksik parçayı bir türlü tamamlayamadığı hissetmektedir.

Diğer yanda, Zeno. Hayat boyu bekâr, emekliliği yaklaşan bir kitap dükkanı sahibi ve tezini tamamlaması kırk yılını almış bir fizik doktorası öğrencisi. Gizemli olduğu kadar da cazibeli, gezgin ve maceraperest bir ruh. Yakışıklı, zeki ve nazik Zeno, "yerleşik hayatı" tercih etmemesi nedeniyle sık sık sorgulanır. Yıllar boyunca, yolları sürekli ama neredeyse hep bir anlığına kesişen ikili, dünyanın dört bir köşesinden gecenin geç saatlerindeki telefonlar ve mektuplarla iletişimde kalır. Zamanda geriye doğru bir yolculukla, bu romansın yıllar içinde nasıl dallanıp budaklandığına, tüm gelgitlerine tanık olarak başlangıç anına dek gidiyoruz.


Türkçe'de ilk kez yayımlanan İspanyol yazar ve çizer Jordi Lefebre'den, bir ilişkinin anatomisini, yıllara
yayılan farklı dönemlerinden sahnelerle yeniden kurduğu; şefkat ve sevgiyle, incelikli bir komedi ve
evrensel gerçeklerle dolu, ustalıkla resmedilmiş bir aşk bulmacası.
"The man who opens topics faster than his shadow"

karlıova

Tanıtım yazısı gayet güzel anlatmış bu eseri. Görselleri internette mevcut. Üstüne söyleyecek bir şey yok, romantik, nostaljik sıcak bir iş bu. Bence belli yaşa gelmiş, ilişkiler kalp kırıklıkları yaşamış, konunun tadını çıkarabilecek okurların kütüphanesinde olması gerekli bir grafik roman.

gunes21

Jordi nin bazı  eserlerini okumuştum
Bu eserini de aldım, yavas yavas keyfini çıkara çıkara okunacak sıcacık bir hikaye Karlıova üstadın da belirttiği gibi
İlker bey'i de tebrik etmistim geçen hafta
bu seçimi için

TKnKT

    Klasik bir aşıkların birbirinden ayrılan hayat çizgilerinin birleşme/kavuşma çabasının hikayesi, sadece nasıl biteceğine doğru değil nasıl başladığına doğru ilerliyoruz. Sevdandan vazgeçme teması etrafında şekillenen bir kurgu. Bununla birlikte, şu sıralar karşılaştığım eserlerde romantik bir ilişki içerisindeyken bir başkasını yıllarca arzulamak ya da ötesinde bu arzuyu eyleme dökmek bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama giderek normalleştirilmeye başladı. Sürekli geçmişten gelen bir istek ve o isteği yıkamadan üzerine inşa edilmeye çalışılan nitelikli ilişkiler kurgudan öteye geçemeyecek gibi. Ana karakterlerin tutkulu ilişkilerini cilalarken, geride bıraktıklarına sundukları ihaneti görmezden gelmek bana batıyor mirim. Karakter çizimleri aşırı güzel, hikaye keyifli, anlatı sürükleyici lakin bakış açısı ile kırdı kalbimi. We are human after all.., but also we have responsibilities in our relationships.  :)
"The man who opens topics faster than his shadow"

ferzan

Alıntı yapılan: TKnKT - 24 Haziran, 2023, 14:06:01Klasik bir aşıkların birbirinden ayrılan hayat çizgilerinin birleşme/kavuşma çabasının hikayesi, sadece nasıl biteceğine doğru değil nasıl başladığına doğru ilerliyoruz. Sevdandan vazgeçme teması etrafında şekillenen bir kurgu. Bununla birlikte, şu sıralar karşılaştığım eserlerde romantik bir ilişki içerisindeyken bir başkasını yıllarca arzulamak ya da ötesinde bu arzuyu eyleme dökmek bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama giderek normalleştirilmeye başladı. Sürekli geçmişten gelen bir istek ve o isteği yıkamadan üzerine inşa edilmeye çalışılan nitelikli ilişkiler kurgudan öteye geçemeyecek gibi. Ana karakterlerin tutkulu ilişkilerini cilalarken, geride bıraktıklarına sundukları ihaneti görmezden gelmek bana batıyor mirim. Karakter çizimleri aşırı güzel, hikaye keyifli, anlatı sürükleyici lakin bakış açısı ile kırdı kalbimi. We are human after all.., but also we have responsibilities in our relationships.  :)

    Al benden de o kadar.

    Bizdeki yayınından önce, daha bahsi bile geçmezken Dark Horse'tan çıkan sert kapaklı İngilizce edisyonunu almıştım bu frankofonun. Sırf çizerine olan sempatimden ötürü beğeneceğime o kadar emindim ki...

    Ne var ki 30 sayfadan fazla okuyamadım. Sonra Türkçe edisyonu çıkınca onu da aldım, bir daha okuyayım dedim. Gene aynı 30 sayfa sonrası devam edemedim. Burada en az bir kişi dillendirene kadar da yorum yapmak istemedim ama madem dile getirildi, ben de fikrimi serbest bırakıyorum.

    Yanlış anlaşılmasın, eser eğlenceli duygusal, romantik ve sempatik bir aurada. Devam etseydim muhtemelen çok beğenirdim ama kendi eski kafalılığım (sözüm meclisten dışarı TkNkT, sen olaya daha tutarlı yaklaşıyorsun ama ben çok sığ yaklaşacağım) yüzünden keyif alamayıp yarım bıraktım.

    Kaba tabirle mihrap halen yerinde iki genç ruhlu yaş almış kişinin zaman aşımına uğramamış aşkı gayet hoş, masum bir buluşma ve bankta oturup kurabiye yeme de çok tatlı. Bundan ötesi yok zaten ama ben öyküdeki aşkın ana unsuru ablamızın kızının verdiği tepkiyi vermeden edemedim. Ayrıca kocasının genişliğine de şapka çıkardım. "Seni alıkoymayacağım çiçeğim, yalnızca bana döneceğini bilmem yeter." minvalinde laflar eden bir koca, okuma modumu düşürdü. Ablamızın da "Çılgınsın, seni bırakır mıyım hiç." tavrına da helal olsun dedim. Hakikaten belediye reisi olacak kadınmış ki zaten emekli de oldu sanırsam öykünün başında, yani sonunda. Hikaye, ters kurgu ile günümüzden geçmişe akıyor, bölüm numaraları da tersten akıyor. Dolayısıyla şimdiye dek yazdıklarımda spoiler vermemiş oldum, çünkü kitabın ilk 30 sayfasında geçiyordu bunlar.

    Bunun gibi bana itici gelen bir frankofon daha olmuştu. Yakın geçmişte YKY'nin bastığı "İşgal Günlerinde Aşk" idi. Onda da ne sebeple olursa olsun, memleketini işgal etmiş bir ordunun subayına gönlünü kaptırma olayını sindirememiştim. Gene de onu bitirebildim. Eserden ötürü değil de, 3-4 sene öncesi bile olsa o zaman şimdiye nazaran daha toleranslı bir kafada olduğumdan olsa gerek. Yaş aldıkça böyle şeylere daha fazla takılacağım sanırım.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

TKnKT

Alıntı yapılan: ferzan - 24 Haziran, 2023, 18:36:25Devam etseydim muhtemelen çok beğenirdim ama kendi eski kafalılığım (sözüm meclisten dışarı TkNkT, sen olaya daha tutarlı yaklaşıyorsun ama ben çok sığ yaklaşacağım) yüzünden keyif alamayıp yarım bıraktım.

    Sahi eski kafalılık mıdır bu? Önce sevgili ferzan'ı bu sıfattan bir arındıralım. Ben bireyselleştik, özgürleştik kisvesi altında söz konusu perspektife eski kafalılık yaftası yapıştırana uyumsuz bağlanma şemanı az ötede okşa derim. Bu eserin karın ağrısı kesinlikle Lafebre'nin aktarmak istediğinin çevresine kurguladığı anlatı. Eseri okurken odağınız, okuma gününüzdeki ruh haliniz ya da güncelde yaşadığınız bir sosyal ilişki size çok farklı yorumlamalar ve beğeniler sunabilir. Lakin bir adım geri çekilerek bakmak adına bir karşılaştırma sunmak isterim.

    Misal, Toulmé'nin Büyük Aşk eseri konsept olarak bu eserle oldukça benzerlik içeriyor. Çok zorlanmadan kendi adıma aynı tema dahi diyebilirim. Ancak, Büyük Aşk'ı okuyanların hak vereceğini düşündüğüm şekilde Toulmé bu işi daha iyi kotarıyor. En azından daha gerçekçi diyebiliriz. Bir eserde eşini kaybeden ana karakter yalnızlığının içinden torunun el uzatması ile sıyrılıyor ve geçmiş arzularını çekingen bir şekilde kovalıyor. Bir diğerinde ise tutkusunu yıllarca gizli saklı yaşayan kadın, bir yandan ailesini idare etmeye çalışırken diğer yandan farklı hayal dünyalarına dalıyor. Dahası özgürlüğü elinde gerçek tutkusunun peşinden koşarken geride bıraktıklarına karşı zerre sorumluluk duymuyor. Kendimi yanlış aktarıyor gibi olmak istemem burada karakterlerin kadın olması tamamen eser sahiplerinin kurgusu. Kadının özgürlüğü ile değil derdim, bireylerin sosyal ilişkilerindeki sorumlulukları ile alakalı. Ha bir diğer yandan da Lafebre bunca kurgunun üstüne yıllarca kandırılan partnere "Ehe ben biliyordum ki, iyi idare ettik bunca zaman. Sen kimleysen onunla mutlu ol" şeklinde bir acındırma ve iğreti samimiyet katınca daha da derine saplıyor hançerini böğrümde.

    Tabii bir diğer yandan gelip de diyebilirsiniz "Kötü karakter anlatısı sanki yeni bir şey. Hiç mi hak verdiğin villain olmadı". Valla oldu da ne bileyim böyle şirinleştirilince itici oluyor sanırım. Valla ilişkiler ameliyatlı yerim, pis vurdu Lafebre. İki satır karın ağrım oluştu, onu salmaya çalışıyorum. Marjinalsiniz ya ...  :)
"The man who opens topics faster than his shadow"

ferzan

    O zaman içim rahatladı bir nebze. :)

    Diğer yandan, Fabien Toulme'nin "Büyük Aşk"'ı, çok sevdiğim ve başından sonuna tatmin olduğum bir anlatı olmuştu. Çünkü orada ölümüne değin eşine sadık kalan, eşini kaybettikten sonra içine kapanan, torununun geçmişi deşmesiyle kendi gençliğinin gölgesinde geçmişin izinde yolculuğa çıkan bir yaşlı hanımefendinin öyküsü vardı. Seyir esnasında görüyorduk ki eşi, hiç de torununun gözündeki gibi tonton bir dede, kızının gözündeki gibi ideal bir baba, başkalarının gözündeki gibi örnek bir komşu, arkadaş ve ahbap değilmiş karısına karşı. Buna rağmen onun da anısına saygısızlık edilmiyordu. Anlatının geneli, kadınların yetiştirilme ve kendini bulma / bulamama süreci içerisinde eski kuşaklara kısmen eleştiri, yeni kuşaklara da alınacak bir ders niteliğindeydi ki bunu öyle göze sokmadan, muhallebinin içine karıştırılmış aspirin tozu gibi veriyordu. Dolayısıyla "Büyük Aşk" beni rahatsız etmek şöyle dursun, çok memnun etmiş ve ana karakteri yaşlı hanım için de heyecanlandırmış, duygulandırmış, yer yer sevindirip mutlu etmişti, yer yer de üzmüştü. Ama asla okuma keyfimi sekteye uğratan itici bir yanı olmamıştı. O sebeple bu eseri, yukarıda saydığım diğer ikisinin yanına bile koymam rafta.

    Sözün bir şekilde "Büyük Aşk"'a geleceğini umuyordum, hemen gelince çok güzel oldu benim açımdan. Bahaneyle onu da övmüş oldum. :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Bunlar hep yaşlılık emareleri. Üç - dört seneye sabah namazında cemaatte yollarımız kesişir  :)

Yaşayacak tek bir hayatımız var, dünyaya bir kere geliyoruz, sonrası en iyimser ifademle belirsiz. (Belirsiz dediğime bakmayın, bana göre net ama adımız çıkmasın, konjonktüre aykırı kalıp da linç objesine dönüşmeyeyim diye yumuşatıyorum ifadelerimi, olur ya birisi cimer'e falan şikayet eder şimdi  :) ). Neden bir şeyler içimizde kalarak, neden pişmanlıklarla varlığımızı sonlandıralım ki. Yaşansın ne varsa yaşanacak! Ama saygı bulunsun hep orada, giden ben gidiyorum desin, bitirsin gitsin...

Guiseppe'yi düşününce genişliğinin altında başka nedenler olabilir mi demeden edemiyorum. Acaba 'zavallı boynuzlu' mertebesinde değerlendirdiğimiz Guiseppe'nin de içinde pıtraklanan duygular olmadı mı kırk sene boyunca, acaba var mıydı onun da günahları? İşkolik bir kadınla evli, eli yüzü düzgün bir erkek için  :) oldukça olası bir senaryo bu da bir taraftan. İnsanın hamurunu düşününce belki de bu da bir nevi günah çıkarmadır onun tarafında.

İnsan tabiatına aykırı, bir miktar zorlayarak, özveriyle ilerleyen bir kurum evlilik. Bir de insan doğuştan melankolik sanki; geçmiş hep bugününden güzel. Dolayısıyla kırk sene sonra gelen vazgeçişler, yarıda kalan eski aşklara bir umut dönüşler hiç de tuhaf gelmiyor bana.

Bir de senaryoyu kendi üzerimden kurgulayayım, altmışıma geldiğimde başka bir kadın için benim hanımı terk ediyorum misal. Yahu kalmış önümde birkaç sene onu da yeni bir kapris afra tafra dalgasını çözümlemekle mi geçireceğim! Boşverin kalsın, ben almayayım. Karımla mutluyum  :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


KenParker


Gabby


İlk kez Dargaud 2010 yayını Leydi'de yer alan yukarıdaki üçlemesiyle dikkatimi çekmişti çizer Jordi Lafebre... Sonrasında, yine Dargaud etiketiyle çıkan "Les Beaux Étés" (Güzel Yazlar) serisiyle, bir Katalan olarak Frankofon diyarında tereciye tere satacak kadar becerikli ve kalburüstü bir çizgi romancı olduğunu benim nezdimde çoktan belli etmişti zaten.

Alıntı yapılan: TKnKT - 24 Haziran, 2023, 14:06:01...Karakter çizimleri aşırı güzel...

Jordi Lafebre her şeyden önce tam bir mimik ustası; adeta pandomimci gibi çizimlerinde gözler, kaşlar, ağız ve dudaklarla oynayarak, yarattığı çizgi karakterlerin anlık durumlarını o kadar başarılı resimliyor ki her bir karakter adeta ete-kemiğe bürünüyor... Ben bunu özellikle Les Beaux Étés  serisinde çokça gözlemlemiştim.


Şu an 6. sayısına ulaşmış olan bir yetmişli yıllar güzellemesi diyebileceğim, Les Beaux Étés, dört çocuklu Falderault ailesinin hem gülümseten hem hüzünlendiren  sıcacık öyküsüyle keşke bizde de yayınlansa da kitaplığıma koysam diyeceğim serilerden biri... Her yaz otomobille Fransa'nın güney kıyılarında yapılan tatil ailenin değişmeyen ritüeli. Bu tatilde evin çizer babası Pierre'in aklı ağabeyinde kalmıştır; yengesi kanser hastasıdır. Molada telefon konuşması sonrası eşi  Maddie'nin  "Lili (Liliane) nasıl?" sorusuna Pierre'in 'eh işte' dercesine el hareketiyle cevap verdiği kare her yönüyle çok usta işiydi mesela...
 

Lafebre yukarıda anlattığım tüm işlerini usta yazar Zidrou'nun hikayeleriyle hayata geçirmişti. Anladığım kadarıyla bu kez Zidrou'suz kendi kanatlarıyla uçmayı denemiş. :) İspanyol yayıncı Norma orijinal adından farklı Carta Blanca yani "Açık Kart, Tam Yetki, Açık Çek" anlamlarına gelebilecek bir isimle yayınlamış Malgré Tout" / Her Şeye Rağmen'i...