Altın Madalyon

Popüler Kültür => Sinema => Yerli Fimler => Konuyu başlatan: Hayal Kahvem - 14 Aralık, 2010, 00:23:49

Başlık: Yerli Filmler
Gönderen: Hayal Kahvem - 14 Aralık, 2010, 00:23:49
Yeni Sherlock Holmes Olur Da, Yeni Cingöz Recai Olmaz Mi?

                         (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/14/97.jpg)

Bugün yeni versiyon Sherlock Holmes filmini seyrettim. Seyrederken dedim ki kendi kendime, yazar olmak, resmen ölümsüzlükle esdeger.
Arthur Conan Doyle 1800 lü yillarin sonlarina dogru Sherlock Holmes'u hayal etmis. Yillarca kitaplari okunmus, filmleri çevrilmis. Yil 2010.
Halen bu kahraman dünyanin gündeminde. Iste ben misal. O kadar film dururken oturdum bu filmi seyrettim. Dedektiflik durumu oldu mu dayanamam!
Merak var ya bünyede bir kere. Bayilirim bu tarz kitap ve filmlere. Ayrica tüm elestirilere ragmen, sana bir sey söyleyeyim mi,
bence gerçek Sherlock Holmes tipi budur arkadasim, budur yani. Neydi o ekose ceketli ve ekose sapkali eski Sherlock Holmes'un hali.
Oh ya! Ünlü dedektif tam tipini bulmus. Kiligi, kiyafeti, komikligi, gözlemleri, hali, tavri, durusu, dövüs teknikleri vesaire, yeni halini eskisine bin defa tercih ederim.
Zaten filmi de keyifle izledim. Simdi dayanamayip asagiya geçen yil yazdigim bir yazimi ilistirecegim.
Sonra soracagim yeni Sherlock Holmes tipi var da, yeni Cingöz Recai olmaz mi?

                      (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/14/104.jpg)

Ben var ya... Dün gece bir Türk filmi seyrettim. Bu filmi bloga yazayim deyince, bir bilsen nerelerde gezindim. Illa uçaga atlamamiza yada isinlanmamiza gerek yok ki.
Edebiyat ve sinema, dünyanin her yerini ve her çagi ayagimiza kadar getiriyor. Önce Ingiltere'ye uzaniyoruz birlikte... 1887 yilindayiz.
Ingiliz yazar Sir Arthur Conan Doyle'un evine, penceresinden bakiyoruz. Birseyler yaziyor. Agzinda piposu... Öyle hayal ediyorum...
Arada fincanindaki çayini yudumlarken, arada dumanini tüttürüyor olmali. Çünkü yarattigi hayali dedektif kahraman Sherlock Holmes'un elinde piposu vardir.
Tabi o zamanlar tütünün zararli oldugu bilinmiyor!.. Hayat verdigi bu kahraman okadar sevilir ki, yazardan daha ünlü olur.
Daha sonra Sherlock Holmes'le ilgili filmler ve televizyon dizileri çevrilir.

Bu kez 1900 lü yillarin baslarinda Fransa'dayiz. Moda, satafat ve romantizmin ülkesi, son günlerde bir sosyete hirsizi hakkindaki yeni haberlerle çalkalanmaktadir.
Bu durum gazetelere gün dogmustur.Kaçirirlar mi böyle haberleri hiç? Kimi hayali, kimi sahi haberler, dizim dizim gazetelerde yazilinca,
yazar Maurice Leblanc, bu firsati iyi degerlendirir ve Ingilizlerin Sherlock Holmes'i kadar ilgi çekecek bir kahraman yaratir.
Kibar, yakisikli, çok dil bilen, degisik kiliklara girebilen, çapkin, mücevher hirsizi Arsen Lüpen'in maceralari 20. yüzyilin ilk otuz yilina damgasini vurdugu gibi,
günümüze kadar ününü sürdürmüstür. Arsen Lüpen ile ilgili filmler ve televizyon dizileri çekilir.

                                 (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/14/117.jpg)

Peki bu ünlü roman kahramanlarindan, memleketimizdeki yazarlar etkilenmemisler midir? 1924 yilinda, degerli yazarimiz Peyami Safa,
Server Bedii takma adiyla, Arsen Lüpen benzeri bir karakteri, Cingöz Recai'nin maceralarini edebiyatimiza kazandirir. Her ikisi de kilik degistirmede mahir,
esprili ve zeki, yakisikli ve çapkin, her ikisi de yasadigi olayin keyfine ve heyacanini ruhunda hisseden kahramanlardir.

Peyami Safa ekmek parasi kazanmak için bu hikayeleri yazdigini söylese de, Cingöz Recai Türk polisiye roman türünün öncüsü olarak kabul edilmektedir.
Daha sonra bu hikayeler, 1954 yilinda Metin Erksan tarafindan sinemaya aktarilmis ve Turan Seyfioglu Cingöz Recai'yi canlandirmis.
Esas 1969 yilinda Safa Önal'in yönetmenliginde çevrilen Ayhan Isik'li Cingöz Recai filmi bir kült film olarak kabul edilebilir. Iste bu filmi dün gece seyrettim.
Romanlarindaki gibi filmde de, Cingöz Recai'nin en büyük düsmani, polis komiseri Mehmet Riza'dir. Bu rolü canlandiran ise
Türk filmlerinin ünlü jönlerini seslendiren Abdurrahman Palay. Hani Türk filmlerine "n'ayir, n'olamaz!" sözcüklerini kazandiran kisi.
Filmdeki sahane sarkilari seslendiren Ertan Anapa. Sema Özcan, Ferudun Çölgeçen'li, renkli ve seyredilmesi keyifli bir film.

                                 (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/14/129.jpg)

Filmin ilk bes dakikasinda Ayhan Isik'in sadece gözleri gösteriliyor. Yandan, önden, klark çekerken... O dönem sinema dünyasinin gözdesi olan aktörün,
en çok yesil gözleri kadinlara etkileyici geliyor olmali... Hapisten yeni çikmis olan Cingöz Recai kaldigi yerden is çevirmeye devam edecek,
polis müfettisi Mehmet Riza'yi çilgina döndürecek ve bu arada bir de kalp çalmayi ihmal etmeyecektir.
Cingöz Recai'nin ünlü kahkahasi ve sözleri, sadece filme degil izleyicinin bellegine damgasini vurdugundan midir nedir,
aklidan kolay kolay çikarilmayacak bir film. Cingöz Recai kendini çok begenir, yaptiklariyla çok eglenir.
Filmin sonunda hapse götürülürken sarfettigi söz, bence Cingöz Recai'yi anlatmak için yeterlidir.
Söyle der: "Bana mektup yaz, Selma... Adresim basit: Cingöz –Türkiye!" Dur bak! Cingöz Recai'ye ait bir söz daha yazmaliyim:
" Ben Cingöz Recai, baska türlü hareket edemezdim, benim de su kalbim olmasaydi, hayat daha kolay olurdu! " Sahiden çok alem bir film!...
Bu yaziyi geçen yil yazmistim. Bugün Sherlock Holmes filmini seyredince, keske Cingöz Recai'nin de günümüzde filmi çevrilse dedim.
Ne güzel olurdu. Peki Ayhan Isik yerine kim Cingöz Recai rolünü canlandirirdi acaba? Dur bakayim.
Bir düsünelim bunu. Himm.. Aaa! Adi neydi? Hani, sey.. Sey.. Olur mu?
Başlık: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Aralık, 2010, 22:48:38

                                    (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/19/6925.jpg)

Bilmiyorum  Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak adli filmi izlediniz mi?  Hani hem yazari hem yönetmeni Ahmet Uluçay'di.
Kendi çocuklugunu film yapmisti. Filmde 15 lerinde iki arkadas vardir hani... Ne güzel bir filmdir. Beni derinden etkilemistir.
Ne tatli bir ask hikayesiydir...  Hem bir sinema aski hem de bir kiza olan sevda... Saf... Tertemiz... Filmi seyredenler filmdeki türküyü hemen hatirlayacaklardir...
"Beyaz gezme toz olur, Siyah geyme söz olur, Gel beraber gezelim, Muradimiz tez olur. Salina da salina da gel, Hadi yavrum, Dön dolas gene bana gel"
Filmin yazari ve yönetmeni  Ahmet Uluçay geçen yil vefat etti maalesef... Daha 50 yaslarinda bir adam. Kütahya, Tepecik'ten. Ölüm herkesin basina...
Bir varmis bir yokmus oluyor. Sanki abraka dabra!.. Ne acayip bir numara...

                                     (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/19/6998.jpg)

Ama  ne sansli biri Ahmet Uluçay. Filmdeki türkü gibi kalacak akillarda. Karpuz kabugundan gemisine bindi ve yeni bir aleme dogru gitti.
Bu film mutlaka ama mutlaka seyredilmeli... Siddet içermeyen bir siddetle tavsiye ediyorum.  :)


Başlık: Ynt: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: ümitkr - 20 Aralık, 2010, 08:14:55
Vildan selam,

Filmi izlemedim ama daha çekilirken ondan bahsedildigini duydum. Filmde oynayan Gülayse hanim tiyatro bölümünde hocamdi. Kamera arkasini falan az buçuk özetlemisti. Belki önümüzdeki günlerde face'den kendisine merhaba der düsüncelerini ve gözlemlerini aktarmasini isteyebilirim. Buradan paylasmak ayrica keyifli olur :O) Uygunsa ve face'ine bakarsa :(
Başlık: Ynt: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: kedidiro - 20 Aralık, 2010, 11:02:19
 nedir bir filmi özel kilan...ne oyunculuk,ne teknik imkanlar ne sermaye...sait faik 'haritada bir nokta' öyküsünde der ya: ' tuttum kalemi öptüm,yazmasaydim çildiracaktim...' diye. iste 'karpuz kabugundan gemiler yapmak' öyle bir film...hiçbir numara çekmiyor seyircisine, sadece derdini tüm sicakligi ile anlatiyor...ahmet uluçay daha söyleyecek çok seyi olan bir yönetmendi...allah rahmet eylesin
Başlık: Ynt: Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak
Gönderen: alan ford - 20 Aralık, 2010, 11:30:25
  Kısa filmleriyle tanmıştım Ahmet Uluçay'ı. Tavşanlı'nın bir köyünde iki arkadaş, kendi sinema serüvenlerini anlatıyorlardı. Köyde adları deliye çıkmış. Sonrasında diğeri iş güç derken ara vermiş bu işlere. Ahmet Uluçay'ın sinema sevdası baskın çıkmış hiç bırakmamıştı. İyiki de bırakmamış.  Bize böyle dört başı mamur bir film bırakmış.
Başlık: Ynt: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: Hayal Kahvem - 20 Aralık, 2010, 13:42:49
Selam Ümit, öncelikle filmi izlemeni öneririm. Çok sevecegine eminim.

Alan Ford ve Kedidiro ne güzel paylasmislar filmle ilgili duygularini. Tesekkür ederim.

Bir sey söyleyecegim. Cemal Süreya'nin su siiri Ahmet Uluçay için söylenmis gibi degil midir?

Ölüyorum Tanrim
Bu da oldu iste
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrim
Ama, ayrica, aldigin su hayat
Fena degildir...
Üstü kalsin!




Başlık: Ynt: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: kedidiro - 20 Aralık, 2010, 15:25:23
 ne yazik ki hayir...bu siir cemal süreya için geçerlidir ama ahmet uluçay için degil...izleyemeyecegimiz en güzel film 'bozkirda deniz kabugu' yarim kaldi ve eminim yüreginden ve beyninde anlatmak istedigi o kadar çok öykü vardi ki...
Başlık: Ynt: Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak
Gönderen: Hayal Kahvem - 20 Aralık, 2010, 17:45:15
Kedidiro...  Peki geri aliyorum... Cemal Süreya da daha neler yazacakti kim bilir ama... Peki.. Haklisiniz... Çok gençti Ahmet Uluçay..
Gene de bir idealini gerçeklestirdi ve yaziyoruz iste.. Ruhuna rahmet diyoruz.... Sanatla ugrasanlar asla ölmezler ki... Anildikça hep yasayacaklar.
Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak bir efsane... Anlatilacak hep dilden dile... Ne söylenebilir ki baska...  Üstü kalsin.
Başlık: SONBAHAR
Gönderen: Hayal Kahvem - 22 Aralık, 2010, 12:36:13


                     (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/22/1754.jpg)

2009 da seyrettigim en güzel filmlerden biriydi Sonbahar. Daha Kim Ki Duk'un Ilbahar, Yaz, Sonbahar, Kis, Ilkbahar filmini yeni izlemistim.
Ardindan memleketim gençlerinden birinin, Özcan Alper'in yazdigi ve yönettigi bir film olan Sonbahar'i seyrettim. Özcan Alper'in ilk uzun
metrajli filmiymis ve yukaridaki fotograf Adana Altin Koza Festivali'nde ödül aldiginda çekilmis. Özcan Alper Artvin Hopa dogumlu ve film
yönetmenin kendi cografyasinda Çamlihemsin'de geçiyor. Filmde Hemsince ve Gürcüce konusuluyor. Film yilin en iyi on filmi arasindaydi.
Gerçekten çok güzel bir film...

Film "...her daim düsleri pesinde kosan sabirsizlik zamaninin güzel çocuklarina..." ithaf edilmis. Çünkü ülkemizde 122 kisi ölüm oruçlarinda,
32 kisi de hayata dönüs operasyonlarinda hayatini kaybetmis.Filmin kahramani Yusuf da üniversitede okurken, katildigi eylemlerden dolayi 22 yasinda
mahkum edilmis ve cezaevine girmistir. Yani Yusuf'un ömrünün ilkbahari hapiste geçecektir.10 yildir tutuklugu kaldigi hapishanede F tipi cezaevlerini
protesto etmek için açlik grevi yapan gruba katilir. Cigerleri iflas eder. 2 yil daha cezasi varken saglik nedeniyle tahliye edilir.


                             (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/22/1767.jpg)

Ömrünün ilkbaharini tutuklu geçirmek durumunda kalan Yusuf, yazi hiç göremeden ömrünün sonbaharina atlayacaktir.
Hani vardir ya bir türkümüz "Bahari görmeden yaz geldi geçti "diye, sanki bu türkü Yusuf gibiler için söylenir. Amansiz bir hastaliga
yakalandigini ögrenen Yusuf, cezaevinden çiktiginda, son günlerini geçirmek üzere, köyde yasayan yasli annesinin yanina gider.
Iste Karadeniz'in sonbahar mevsimindeki olaganüstü güzel dogasi ile ömrünün sonbaharini yasayan Yusuf'un hüzünlü hali kesisir.
Hazan'a hüzün bir kez daha acitarak yakismis, bu filmde yönetmen tabiat ve insan dogasinin sonbaharini sahane görüntülerle beyaz
perdeden yüregime geçirmeyi basarmistir. Bana göre çekimler, mekanlar ve sosyal ortamlar okadar dogal ki, filmde rahatsizlik verici birsey
bulmak mümkün degil. Annesiyle karsilasmasinda Hemsince konusmalari filmi çok daha samimi kilmis. Bildigim kadariyla Yusuf'un annesini,
bizim köylü teyzelerden birisi oynamis. Yönetmenin buna cesaret etmesi insani hayrete düsürüyor ama annemiz de rolünü hakkiyla yerine getiriyor.
Kirk yillik sanatçiymiscasina annenin hüznünü tüm dogalligiyla sergilemeyi becerebiliyor.

                 (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/22/1763.jpg)

Filmin bizimle paylastigi bir baska memleket gerçegi de Karadeniz'deki tabir i caiz ise natasalar meselesi. Rusya'nin parçalanmasi sonucunda bagimsizligini
kazanan ülkelerdeki trajediler nedeniyle ülkemize gelen Gürcü kadinlari konu etmis film. Neden böyle durumlarda kadinlar ve çocuklar hep çile çekerler diye
düsündürüyor film insana. Zira filmdeki kadin kahraman Elka memleketinde küçük çocugunu birakmis ve para kazanmak için Karadeniz'e gelmis bir Gürcü kadindir.

Ideolojik düsünceleri pesinde yillari hapiste geçmis Yusuf ve ülkesinin ideolojik meseleleri yüzünden çocugundan ve memleketinden ayri düsmüs, istemedigi yollardan
para kazanmaya çalisan Gürcü Elka'nin yollari kesisiyor. Yönetmen büyük bir zerafetle filmin sosyal mesajini izleyiciye geçiriyor ve neler olup bittigini tekrar tekrar düsündürüyor.


                (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/22/1778.jpg)

Yusuf hapisteyken babasi ölmüstür ve ablasi evlenip gitmistir. Annesi yaslanmistir. Köyde daha çok yaslilar yasamaktadir. Arkadasi Mikail köyde yasamaya
devam etmekte ancak ruh sagligi onun da çok iyi degildir.Yusuf yillarca hapis yattigi ve birkaç aya kadar ölecegini bildigi için içine kapanik bir hali vardir.
Yusuf rolündeki Onur Saylak Yusuf'un hüznünü hissettirmeyi basarmis. Ben Yusuf da bir pismalik durumu hiç sezmedim. Bence Yusuf'un hüznü, bukadar
genç yasta ölecegini bilmenin getirdigi dogal bir hissiyat durumu. Hiç kolay degildir ki bu durumun kabullenilmesi... Cemal Süreya'nin dedigi gibi "her ölüm erken ölümdür,"
ama Yusuf için çok erkendir sahiden.


Mevsim sonbahardan kisa dönmüstür. Yusuf elindeki tulumla annesine sahane bir ezgi terennüm ederken, tulumun sesi bir annenin
ogula yaktigi bir agita eslik etmeye baslayacaktir.Inanilmaz bir agittir bu! Memleketimin o yürek daglayan agitlarindan! Sonbahar bitmis ve
bembeyaz örtüsü ve sessizligi ile artik kis gelmistir.Dogal güzelliklerin degisimi ile yönetmen anlatmak istedigi hikayenin çok güzel anlaticisi olmus.
Film çok agir akiyor olsa da görüntüsü, oyunculugu,müzigi ve vermek istedigi sosyal mesajlari ile okadar etkileyici ki, sabirla fimin sonunu bekliyorsunuz.
Tavsiye ederim . Çok güzel bir film.




Başlık: Eyvah Eyvah
Gönderen: rumar80 - 15 Ocak, 2011, 23:16:07
    Uzun bir aradan sonra dizilere ara verip bu akşamı DVD akşamı yaptık. İki film tekmili birden seyrettik. İlki bir komedi: Eyvah eyvah
    Ata Demirer'in senaryosunu yazıp başrolünü oynadığı film gerçekten güzel bir komedi.
   Çanakkale'de anneanne ve dedesi ile yaşayan Hüseyin arkadaşları ile düğünlerde müzik yapan bir klarnetçidir. Gönlü kasabasına yeni atanmış Müjgan hemşiredir. Tam ilişkilerine ad konulacakken Hüseyin öldü sandığı babasının ölmediğini öğrenir. Yaşayıp yaşamadığını bilmediği babasını bulmak için İstanbul'a gelir ve yolu pavyon şarkıcısı Firuzan (Demet Akbağ) ile kesişir.
   Gerçekten güzel espiriler ile dolu bir film. Özellikle Çanakkale görüntüleri ile de gözünüze hoş gelecek bir seyirlik.
Başlık: Ynt: Eyvah Eyvah
Gönderen: V - 15 Ocak, 2011, 23:25:58

İzleme listeme ekleyeceğim bir film daha..

(http://3.bp.blogspot.com/_ZcEzRAQp-NY/TH_qEJzx18I/AAAAAAAAD7o/R5HTCe29A90/s1600/Eyvah+Eyvah+Afi%C5%9F+Poster.jpg)


İkincisi de çıkmış..

(http://www.ahmetcetintas.com/wp-content/uploads/eyvah-eyvah-2-ata-demet-poster-afi%C5%9F.jpg)

Başlık: Ynt: Eyvah Eyvah
Gönderen: Tarkan Kurt - 16 Ocak, 2011, 02:02:59
Birincisini izlemiş ve beğenmiştim. En kısa zamanda ikincisini de izlemek istiyorum.
Başlık: Ynt: Eyvah Eyvah
Gönderen: Hayal Kahvem - 16 Ocak, 2011, 09:51:10
İlk filmi çok severek izlediğimi hatırlıyorum. Geçen hafta ikincisini seyrettim. Bu film bana nasıl bir  duygu verdi biliyor musunuz?
İyiki Türkiyel'yim.. İyi ki Türkiye benim memleketim. İşte bu insanlar benim memleketimin güzel insanları.. Canlarım benim..
Evet.. Aynen bu duygularla çıktım sinemadan. Şahaneydi... İzlemeyenlere tavsiye ederim
Başlık: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Ocak, 2011, 10:55:22

                     (http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TTLRcRFYaII/AAAAAAAAJ4o/frXfZNB6BjY/s1600/imagesCAYE8AOJ.jpg)


İnsan gecikmiş mahcubiyetlerden daha fazla mahcubiyet duyuyor biliyor musun? Misal, Cosmos'u neden şimdiye kadar seyretmediğimi yazarken sahiden mahcubiyet duyuyorum. Reha Erdem'in Kosmos adlı filmini sırf adı sebebiyle  seyretmek içimden gelmedi desem  ne dersin? Üstelik Carl Sagan'ın Cosmos adlı kitabını adından hiç etkilenmeden,  bilakis kitap cosmosla ilgili olduğu için okumuştum. Carl Sagan bir bilim adamı. Astrobiyoloji denilen evrende yaşam olup olmadığını inceleyen bilimin en tanıdık isimlerinden biri. Astrobiyoloji benim gibi hayalperest bir bünyeyi kışkırtan bilimlerden en önemlisi. Kosmos kitapta "Evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle derinden uyumlu bağlarının gizlerini içerir." diye açıklanıyordu.


                        (http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TTLWJoNicZI/AAAAAAAAJ4w/_PoL5XwXr0k/s1600/kosmos1-300x200.jpg)


Benim  kişisel tarihim içinde alışkanlıklarım, hayallerim, ön yargılarım hakkında oradan oraya savrulduğum çok olmuştur. Ama artık benim yaşamışlığımda ve  iyi okur birinin  kitap ve film seçerken; kitap, film hatta yazar isimlerinden etkilenmemesi gerekir öyle değil mi? Artık böyle anlamsız önyargılardan vazgeçme çağım çoktan geldi de geçti. Gene de benim igibi biri çin vazgeçmek kolay olmuyor demek ki. Bak şimdi, cosmos zaten ilgimi çeken çok heyecanlı ve gizemli bir konu. Düşünsene kosmos konusunda  binlerce yıldır yapılan keşifleri... Ve bundan sonra daha neler neler keşfedilecek kim bilir? İyi ama bir Türk fiminin adı neden Cosmos olsun ki! Bu film bir belgesel mi? Yoo... Değil. O halde özenti bir film  ismi mi? Bunlar aklımın süzgeçinden geçirmeye kalksam çoktan akıp gidecek saçma düşünceler aslında. Ama bazan bir iç ses dürtükler ya boşver seyretme diye... O anlamsız düşünceleri akıl süzgeçinin üzerinde üzerinde tutar. İşte gene böyle gereksiz bir  önyargım etkilemiş olmalı beni. Ve Cosmos'u o gün bugündür  seyretmek hiç içimden gelmemişti. Seyretmemiştim. Üstelik film hakkında o kadar güzel yazılar yazılmıştı ki... Yazılanların sadece başlıklarını  okumuştum. Filmin konusuyla bile ilgilenmedim. Oysa 46. Antalya Film Festivalinde dört ödül birden almıştı. Berlin Film Festivalinde özel filmlerden biri seçilmişti. O batasıca önyargım yüzünden hiç umursamadım.

                           (http://1.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TTLYtwuOKBI/AAAAAAAAJ40/Rjth59URzVA/s1600/fft5_mf412613.jpg)

Şimdi Reha Erdem'in tüm  filmlerini merak ettim. Elimin altında "Korkuyorum Anne" var. Az sonra onu seyredeceğim. Carl Sagan Cosmos adlı kitabının bir yerinde yıldızları anlatır. Çoğu yıldızların grup halinde kalabalık olduklarını ama aslında sistemlerin çift olduğunu, iki yıldızın birbirinin yörüngesinde dolaştığını okumuştum. Bazı genç yıldızlar parlak görünürler, bazıları kararsızca yanıp sönerler, kimileri ise edalı edalı dönüp dururlarmış. Bazı çift olması gereken yıldızlar, birbirlerinin öylesine yakınından gelip geçerlermiş ki gelip geçerken aralarında kalan toz bulutundan birbirlerini görmeyi beceremezlermiş. Filmle aramda önyargımın getirdiği bir toz bulutu oluşmuştu sanki ve ben Cosmos'un aslında ne güzel bir film olduğunu göremeyi becerememiştim. Çok abarttım gene değil mi? Diyeceksin ki alt tarafı bir filmi seyretmemişsin. Şimdi seyredince beğenmişsin. Nedir yani? Bu sebeple bu kadar yazı yazılır mı? Yazılır vallahi. Filmin şiirsel görselliğinin ve dilinin halen etkisindeyim. Hatta filmi seyrederken aklımdan ne geçti biliyor musun? Dedim ki keşke bu film bir kitap olsa.. O çok sevdiğim bazı cümlelerinin ve görüntülerinin altını kalem ile çizsem bastıra bastıra... Yazıya başladığımda neredeydim şimdi ne diyorum değil mi? Murathan Mungan der ya hani...
"Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?" diye.. Öyle.. Yoo.. Devam etmeyeyim Bir Yalnız Opera adlı şiirine...

Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Yoo.. Devam etmeyeyim... Ağlayabilirim. Yazıma gene aynı şiirin son dizeleriyle nihayet vereyim...
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren..
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: hanac - 19 Ocak, 2011, 11:36:38
Hayal Kahvem güzel bir yazı olmuş, teşekkürler.

Peki filmin konusu ne  :)
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Ocak, 2011, 14:29:44

Hımm.. Sevgili Hanac... Filmin konusu ne öyle mi? Kosmos tabii... Kosmos... Film değil bir hayal sanki... Mutlaka seyretmeli:))
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: hanac - 19 Ocak, 2011, 14:37:51
Karlı görüntüler çok güzel.

Film nerede geçiyor ?
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Ocak, 2011, 14:44:44

Aslında bilinmez bir zaman ve bilinmez bir mekan tadı var filmde.. Film Kars'ta geçiyor... Bu filmi neden daha önce seyretmedim diye gerçekten gecikmiş bir mahcubiyet duyuyorum.
Siz gecikmeden seyredin... Görüntüler var ya şahane...
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: alan ford - 19 Ocak, 2011, 14:55:20
  Reha Erdem'in ilk dönem filmlerinden Kaç Para Kaç da çok güzel bir filmdir. Dürüstlüğüyle nam salmış bir Beyoğlu esnafının bindiği takside 400.000 dolar bulmasıyla değişen hayatını çok çarpıcı bir şekilde anlatır ve başroldeki Taner Birsel harikadır. Nedense sonrasında pek takip edemedim Reha Erdem'i. Ama bu altın madalyon itkisi sadece çizgi romanlar için değil, sinema ve edebiyat içinde itici güç oluşturuyor. Özellikle Judas ve Hayal Kahvem sayesinde.. Bir ara oturup seyrederim artık diğer filmlerini.

Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Ocak, 2011, 15:10:13

Alan Ford, Hasan Ali Toptaş'ı bilir misiniz? Müthiş kitapları vardır. Tavsiye ederim. Bir yazısında Kör Nokta'dan bahseder. Durun bu konuyla ilgili yazımı atayım edebiyat muhabbetlerine.
Bazı filmler, kitaplar kör noktamızda kalırlarmış ve onlarla ömrümüz boyunca denk gelemezmişiz. Kosmos gerçekten kör noktamda kalmış. Görmek istememişim. Fakat seyretmemek
kayıp i biliyor musunuz? Böyle insanı rüya alemine sokan filmlerden.. Durun ben sizin tavisyenizi de dinleyeymim.. kaç para kaç'ı da seyredeyim.. Bu hafta Reha Erdem haftası olsun benim için... Bu arada güzel sözleriniz için ortağım JuDaS ve kendi adıma teşekkür ederim:)
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: V - 20 Ocak, 2011, 01:21:12

Alıntı yapılan: hanac - 19 Ocak, 2011, 11:36:38
Hayal Kahvem güzel bir yazı olmuş, teşekkürler.

Peki filmin konusu ne  :)

...Dikkat Spoiler..
Kosmos mucizeler yaratan bir hırsızdır. Dağlardan taşlardan, ağlayarak ve sanki birilerinden kaçar gibi gelir bu zaman dışı sınır şehrine. Şehre girer girmez nehirde boğulan bir küçük çocuğu kurtarır ve mucize yaratan insan olarak hemen kabul görür şehirde.

Kosmos sıradan birisi değildir. Kosmos?u hiç yemek yerken ya da uyurken görmeyiz. En büyük ihtiyacı çay, tek besini ise avuç avuç yediği kesme ya da toz şekerdir. Şaşırtıcı maharetlerinden birisi de yüksek yüksek ağaçlara büyük bir kolaylıkla tırmanıp, incecik dallarında bir kuş gibi oturabilmesidir. Kosmos herkesi irkilten bir isteğini açık sözlülükle belirtir: Aşk peşindedir. Kosmos?la dereden kurtardığı küçük çocuğun ablası Neptün arasında tuhaf bir yakınlaşma olur, ağaçlarda damlarda çığlık çığlığa kuş bağırışlarını taklit ederek sanki gölgeleriyle buluşur, oynaşırlar.

Kosmosun gelmesiyle şehirde o zamana kadar pek de görülmeyen küçük dükkan soygunları baş gösterir. Soygunlar ve mucizeler birbirini kovalarken, şehirliler Kosmos?un insanları iyileştirme gücünü keşfederler. Bütün dertliler, hastalar, şifa arayan çaresizler Kosmos?un peşine düşer. Zamanla talihsiz olaylar serisi herkesin ondan uzaklaşmasına sebep olur ve en sonunda başka çaresi kalmayan Kosmos bu zamandışı sınır şehrinden, geldiği gibi ağlaya ağlaya, kaçarak gider.

Reha Erdem'in yazıp yönettiği Kosmos, mucizeler yaratan bir hırsızın (Kosmos), zaman dışı, sınır bir şehre her şeyden kaçıp yerleşmesinden sonra başından geçenleri anlatıyor



    Kosmos bir meczup mu,şifacı mı,metafizik bir yaratık mı,dünya dışı bir varlık mı,ermiş mi?Ya da bunların hepsi mi?İzleyip
siz karar vereceksiniz.Filmin konu olarak "Yeşil Yol" ile bir akrabalığı var.Reha Erdem'in müthiş senaryo ve kurgusu,
görüntü yönetmeni Florent Herry'in pürüzsüz çekimleri,yakın plan çekimlerde yakaladığı dinamizimi bana fillmin
konu ve görüntü yönetimi itibarıyla bir diğer akrabası olabilecek "Kıyamet"i de hatırlattı.Film atmosfer ve mekan tasarımı olarak
kusursuz adeta..
   Başta Serkan Keskin(Kosmos) olmak üzere oyuncular mükemmel iş çıkartmışlar.
   Filmin müzikleri ,filmle müthiş bir ahenk tuttturmuş.
   Reha Erdem türk sinemasında benzeri pek bulunmayan metafizik bir drama,bir fenomene imza atmış.Kaçırmayın..

Başlık: Ynt: SONBAHAR
Gönderen: emre ozdamarlar - 25 Ocak, 2011, 01:09:27
Biraz önce izledim, film beni dagitti acikcasi. Siir gibi film, Karadeniz'in harika dogasi, yavas yavas ilerleyen sade hikaye, en sonunda calan o agit.
Inanilmaz guzel bir film, bi kac kez daha izlemek lazim ama yurek dayanir mi bilinmez.     
Başlık: Ynt: Eyvah Eyvah
Gönderen: emre - 30 Ocak, 2011, 01:27:55
İzlerken keyiften dört köşe olduğum filmler, güldüm eğlendim, kimi yerde oynamamak için zor tuttum kendimi. Hüseyin Badem karakteri Trakya'nın bağrından çıkmış. Trakya'ya has argolar cuk oturmuş yerine. Geyikli'nin güzel doğası ayrı bir hava katmış filme. Trakyamın havasını soludum izlerken.
Başlık: Ynt: KOSMOS - Reha Erdem
Gönderen: V - 26 Şubat, 2011, 20:12:58
Film 43. SİYAD ödül töreninde,50 sinema yazarının oylaması sonucu,en iyi film,yönetmen(Reha Erdem),görüntö yönetimi(Florent Herry) başta olmak üzere toplam 5 dalda ödül alarak "Çoğunluk" filmiyle birlikte yılın en iyi iki yerli yapımından birisi oldu.
Başlık: Abuzer Kadayıf
Gönderen: Lami Tiryaki - 27 Şubat, 2011, 15:30:24
Kaptan Swing için dünyada ilk filmi çekmiş Tunç Başaran'ın yakın dönem eleştirisi Abuzer Kadayıf-her ne kadar inkar etseler de-İbrahim Tatlıses ve onun ardıllarının örnek alındığı bir fon önünde ince bir toplum eleştirisi sunuyor. Metin Akpınar'ın bütün birikimini ustaca konuşturduğu filmde Prof Ersin Balkan ve Abuzer Kadayıf eksenli iki koldan yürüyen öykü finalde beklenildiği gibi temiz bir açık tünel sonuna çıkmıyor. Hatta filmdeki kurgulanmış-gerçek hayatta gerçeğin bizzat kendisi olan-detay, öykünün tamamını yiyip bitiriyor. Tıpkı memleketteki kültür erozyonunun türk insanlarının beyinlerini yiyip bitirdiği gibi. Bu bakımdan izlendiğinde bir çeşit kara film bile sayılabilir Abuzer Kadayıf. Reklamlarında her ne kadar erotik iki sahne ile gişe toplamaya yönelik sunulmuş olsada film, iki ayrı kültürün çarpıştırıldığı ve Talat Bulut ve Metin Akpınar'ın ustaca yürüttükleri diyaloglar sayesinde entelektüel bir beyin jimnastiğinin içinde yüzülen müthiş bir kültür havuzu. İnanılmaz biçimde gerçekçi bir kurguyla çekilmiş talk show ve bu şovun insanları nasıl küçülmüş beyinli acuzelere dönüştürdüğünün anlatıldığı sahneler beni çok etkiledi. Aynı duyguyu iki yıl önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin sahnelediği Oyun Nasıl Oynanmalı isimli muhteşem oyunu izlerken de hissetmiştim. Bu oyunu izlememiş olanlar bir gün denk gelirse mutlaka izlemeli. Televizyon denen sihirli beyin yıkama makinesiyle nasıl insandan tekrar primata dönüştüğümüzü bizzat yaşamalı.

Sonuç olarak Abuzer Kadayıf, çok gösterişli olmayan,  ama-sözümona-sanat dünyası, mafya, sokak çocukları vb pek çok konuları ince altmetinlerle işleyen ciddi bir film. Bence mutlaka izlenmeli.

Selamlar
Lami
Başlık: Av mevsimi
Gönderen: rumar80 - 28 Şubat, 2011, 10:36:47
   Yavuz Turgul-Şener Şen ikilisinin son filmini dün gece seyretme şansını buldum. Av mevsimi. Emekliliğine çok az kalmış olan ve hasta karısının bakımını üstlenen cinayet masası komiseri "Avcı" Ferman, boşandığı karısını sevmekten, aynı zamanda kıskanmaktan kendini alıkoyamayan Karadenizli "Deli" İdris ve ekibe yeni katılan antropoloji mezunu olup iş bulamadığı için polisliğe başlamış Hasan nehirde bulunan kesik kol cinayetini incelemeye başlarlar.
   Çok kasvetli bir renk seçimi ve ağır ilerleyen konusu ve 2 saati aşkın süresi ile izleyiciden biraz sabır istemekte film. Ancak başrolü oynayan üç oyuncu da oldukça başarılı. Şener Şen için söylenecek birşey yok. Deli İdris rolünde Cem Yılmaz da beklenenden (belki de beklenmeli) daha iyi bir iş çıkarıyor, ama bence Okan Yalabık çömez Hasan'da çok başarılı. İlk gününde tanık olduğu cinayet üzerinden hiç çıkmıyor ve bunun rahatsızlığı dengesini bozuyor.
   Süper bir film değil belki. Hatta Uğur Yücel'in polisiyeleri daha hareketli gelebilir, daha düzgün bulunabilir,  ama usta oyuncular için izlenebilecek bir film.
   İyi seyirler
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: peyami - 28 Şubat, 2011, 11:36:29
Diğer güncel Türk filmleri ve hatta dizileriyle kıyaslarsak iyi bir film. Ama dünya sinemasına göre değerlendirirsek senaryo zayıftı. Belki de bilhassa dram alanında çok az Türk filmi çekildiği için başyapıtla karşılaşma beklentimiz oluyor. Şener Şen ustayı bu filmde biraz yaşlanmış buldum ama gördüğüme sevindim. Keşke iyi bir dizi projesiyle daha sık izleyebilsek. Okan Yalabık ve Çetin Tekindor  iyiydiler. Cem Yılmaz'ın varlığının filmi epey yukarılara taşıdığını düşünüyorum. Hakikaten çok yetenekli bir sanatçı.

Oyuncuların hiçbirinin kariyerindeki en iyi bir kaç filmden biri değil ama izlenebilir kalitede bir polisiye.

En beğendiğim sahneler - Cem Yılmaz'ın barda "Benden Adam Olmaz" şarkısı eşliğinde içişi ve "Hayde" şarkısını söylediği sekanslar.
Başlık: Veda, (Zülfü Livaneli)
Gönderen: Lami Tiryaki - 17 Nisan, 2011, 23:59:10
Maalesef sinemada gösterildği dönemde gitmeyi isteyip fırsat bulamadığım filmlerden biriydi Veda. Ağlak Can Dündar gibi acemilerin değil de Zülfü Livaneli gibi kültür birikimine güvendiğim bir yazar/yönetmenin elinden çıkma bir Mustafa Kemal filmini izleyecek olmanın heyecanıyla oturdum ekranın karşısına. Mustafa Kemal hakkında ne kadar çok şey bilirseniz bilin, muhteşem komutan ve devlet adamıyla ilgili yazılan çizilen her şeyi ilk defa, baştan izliyormuş gibi hissediyorsunuz. Veda'da böyle. Mustafa Kemal'in devlet adamlığı ve komutanlığı dışında özel yaşamına ait yapılan ve popüler ikinci film Veda. Üstelik anlatım, Ata'nın yaveri Salih Bozok'un hatıralarıyla harmanlanmış. Bu bakış açısı ilgiyi bir başka türlü topluyor. Fikriye genellikle Atatürk'e yap(mayı planladığı sanılan)acağı suikast ve kıskançlık magaziniyle bilinir. Burada Fikriye insan olarak gösterilmiş sadece bir insan. Duyguları, içtenliği, aşkı ve her şeyiyle sadece insan. Latife Hanım'da öyle. Zaafları, olumsuz huyları, hırsı her şeyiyle Salih Bozok'un kaleminden insan olarak süzülmüş. Ve Mustafa Kemal. İnsan tarafı ön plana çıkarılmak istenirken ve dostlukların öyküsü anlatılmak istenirken maalesef Ata'nın girişken kişiliği, yenilikçiliği arka planda kalmış. Gençliğini oynayan çocuk beceriksiz. Alaka kuramadım. Savaş sahneleri o kadar masrafa rağmen başarılı değil. Zaten filmin asıl odak noktaları da bu sahneler değil. Kalan duygusal kısımlar da başarılı. Hiç duygu istisması yapmadan etkileyici bir anlatımla Ata'nın hayatı verilmiş. Finaldeki Ata'nın ölüm sahneleri epey dokunaklı. Filmin en büyük eksiği İsmet Paşa'ya yeterli yer verilmemiş. Kazım Paşa bile daha çok görünüyor. "Milletin makus talihini yenen" konutan biraz daha fazla ilgiyi hakediyordu bence. 

Güzel filmdi. Sevdim. Şimdi sıra arşivdeki Dersimiz Atatürk'e geldi. O da haftaya.

Selamlar
Lami     
Başlık: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: V - 11 Mayıs, 2011, 22:01:53
(http://img.internethaber.com/news/204373.jpg)

Haziran ayında Trabzon'da çekimlerine başlanacak olan 'Kara Murat: Mora'nın Ateşi' filminin fragmanları yakında sinemalarda gösterilmeye başlanacak..

Rahmi Turan tarafından tarihi bir kahraman olarak yaratılan ve çizgi romanları yıllardır sevilerek okunan, daha önce defalarca filme çekilen 'Kara Murat', modern teknolojiyle yeniden sinemalarda yer almaya hazırlanıyor. Fransız aktör ve koreograf Cyril Raffaelli'nin danışmanlığında çekilecek ve 'Kara Murat: Mora'nın Ateşi' ismini taşıyacak filmin fragmanı yakında sinemalarda gösterime girecek.

AKSİYON STARI
'Kara Murat'ı Fatih Usta'nın canlandıracağı, şimdilik sadece fragman çekimleri yapılan filme, Haziran ayında Trabzon'da başlanacak. Aynı zamanda sporcu olan Usta, Türkiye'de 'aksiyon starı' oyunculuğunun öncülüğünü yaptığını söylüyor. 'Kara Murat: Mora'nın Ateşi', Türkiye'de bu yılın Aralık ayında, Pinema Film'in dağıtımıyla vizyona girecek.

BİRÇOK KEZ FİLM OLDU
Çekim teknikleri ve aksiyon sahneleri ile büyük ilgi toplanması beklenen filmin fragman çekimleri bir haftada tamamlandı ve sette oyuncular dahil 150 kişilik bir ekip görev aldı. Fatih Sultan Mehmet'in fedaisi olarak da bilinen 'Kara Murat'; iyilerin yanında, kötülerin karşısında yer alıyor. İlk olarak 1971'de GÜNAYDIN gazetesinde okuyucuyla buluşan 'Kara Murat', 1974'ten itibaren haftalık dergi olarak yayınlanmaya başlandı ve başrollerini Cüneyt Arkın'ın oynadığı birçok filme de çekildi.

Kaynak : http://www.internethaber.com/efsane-film-yeniden-izleyici-ile-bulusacak-346222h.htm?interstitial=true#ixzz1M4WM5ql8 (http://www.internethaber.com/efsane-film-yeniden-izleyici-ile-bulusacak-346222h.htm?interstitial=true#ixzz1M4WM5ql8)
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: V - 11 Mayıs, 2011, 22:03:18
Filmin Fragmanı:

http://www.youtube.com/watch?v=YJoji0C5WyE&feature=player_embedded (http://www.youtube.com/watch?v=YJoji0C5WyE&feature=player_embedded)
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Tarkan Kurt - 11 Mayıs, 2011, 23:08:34
Fragmana göre teknolojinin imkanlarından baya faydalanmışlar gibi. Umarım işe yarar bir film olur. Bununla birlikte başrol oyuncusunu dergideki Kara Murat'a değil, Cüneyt Arkın'a benzetmeye çalışmışlar.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: kültürelgüncel - 11 Mayıs, 2011, 23:21:37
Fragmandan bazı kareler:
(http://3.bp.blogspot.com/-_ZOksyNDC0c/Tcl6R0fn8FI/AAAAAAAAC3E/HeXvmqpKFxs/s1600/k%25C3%25BClt%25C3%25BCrelg%25C3%25BCncel+rahmi+turan+kara+murat+c%25C3%25BCneyt+arkn+yeni+film+%25282%2529.jpg)

(http://3.bp.blogspot.com/-1rTJZ5xCUCw/Tcl6SD1sxwI/AAAAAAAAC3I/lXJKlhj8z5M/s320/k%25C3%25BClt%25C3%25BCrelg%25C3%25BCncel+rahmi+turan+kara+murat+c%25C3%25BCneyt+arkn+yeni+film+%25283%2529.jpg)

(http://1.bp.blogspot.com/-dOOeyNLGa0U/Tcl7OZZw0QI/AAAAAAAAC3Q/-Fhpx7t4MAc/s320/k%25C3%25BClt%25C3%25BCrelg%25C3%25BCncel+rahmi+turan+kara+murat+c%25C3%25BCneyt+arkn+yeni+film+%25285%2529.jpg)

(http://2.bp.blogspot.com/-xhiiW0brUJg/Tcl7O9kscYI/AAAAAAAAC3U/d98pt3CBhbM/s1600/k%25C3%25BClt%25C3%25BCrelg%25C3%25BCncel+rahmi+turan+kara+murat+c%25C3%25BCneyt+arkn+yeni+film+%25284%2529.jpg)
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: kültürelgüncel - 11 Mayıs, 2011, 23:36:13
Filmle ilgili bazı gazete küpürleri:

(http://a3.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/230757_210894068941314_209480712415983_660473_1077447_n.jpg)
(http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/229596_210894082274646_209480712415983_660474_290974_n.jpg)
(http://a8.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/225058_210894095607978_209480712415983_660475_4250239_n.jpg)
(http://a6.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/230273_210894132274641_209480712415983_660476_4150845_n.jpg)
(http://a4.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/222154_210894155607972_209480712415983_660477_2278382_n.jpg)
(http://a3.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/224333_210894165607971_209480712415983_660478_8003021_n.jpg)
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: ferzan - 12 Mayıs, 2011, 01:50:09
    Öncelikle bu yorumumu okuyacak tüm üyelerin hoşgörüsüne sığınırım...Bazen yaptığım yorumlar dolayısıyla oldukça memnuniyetsiz,hiçbirşeyi beğenmeyen,itimat etmeyen bir izlenim bırakmaktan endişe ediyorum...Eski-yeni her üretime,ilgimi çekmese de şans vermeyi borç bilirim ve önyargılardan arınmış olarak ele almaya çalışırım...Bu başlığı görünce de ergenliğimden bu yana içimde ki bir türlü ölemeyen huysuz ihtiyar devreye girdi ne yazık ki...
    Gerek Tarkan,gerek Karaoğlan,gerekse Malkoçoğlu,Kara Murat ve diğerleri...Bu filmlere defalarca denk geldik,seyrettik,yorumlar yaptık,dalgalar geçtik,güldük,bazen vay canına,nasıl uğraşmışlar o dönem deyip şapka çıkardık...Çoğundaki ortak nokta,tüm klişe ve dönemin furyası gereği yapılmış eklentilere rağmen,belli bir atmosferi yakalamış olması...Bu filmleri her seyredişimizde,o atmosferi buram buram hissederiz...Klişesinde de,en gereksiz sahnesinde de bir ruh vardır...Uzatmayayım...Ne demek istediğimi tam olarak  anlatabileceğimi sanmıyorum ama en azından şu kadarını söyleyeyim...Yalnızca yukarıda paylaşılan gazete küpüründeki Cüneyt Arkın'lı Kara Murat'a bakalım...At üzerinde duruşu,bakışılarındaki anlamı değerlendirelim...Sadece Kara Murat'ta değil,dönemin neredeyse tüm tarihi filmlerinde,aktörlerin her hareketi çizgiromanlardan fırlamış gibidir...Dörtnala at koştursalar da böyledir,yalın kılıç dalsalar da böyledir,hatta su içseler gene böyledir...Kaldı ki Cüneyt Arkın başlı başına masaya yatırılması gereken bir oyuncu hem stiliyle,hem karakteristikliğiyle...Ben bu yeni Kara Murat'ta emanetlik hissinden başka birşey göremedim...
    Conan başlığında da benzer bir çemkirmem olmuştu...Kanal D'deki Karaoğlan dizisi döneminde bu forum olsaydı,ona da çemkirirdim burada...Önümüzdeki sezon Battal Gazi gelecekmiş mesela,muhtemelen ona da burun kıvıracağım,satırlar dolusu yazıp söveceğim...Şayet 3d destekli diyerek tavuskuşu gibi kabaran,Hollywood'a kafa tutacağız diyen yapımcıların yukarıdaki örnekten farksız işler yapmaya devam ettikleri takdirde...
    Eski filmlerin yeni versiyonlarını her duyuşumda sevinirim...Aaa,Mad Max çekilecekmiş...A-aaaa...Conan geliyor yaza...Battal ile Kara Murat da yola çıkmışlar,ne güzel diye coşarım...Ama bir örnek görünce de aynı coşkum,öfkeye döner...Mesele,çizgiromanla örtüşüp örtüşmemesi de değil,mesele atmosferi,ruhu vermekte...Cüneyt Arkın da bildiğimiz Kara Murat değildi elbette...
    Bu kimi kültleşmiş eski eserlerin,yeni bir yüzyılda,yeni bir kitleye hatırlatmak,bellekleri tazelemek elbette sinemacıların en büyük hakkı...Hatta böyle birşey olmasa,niye eskilere sünger çekiyorlar diye hayıflanırız ama böyle olacaksa bir zahmet,hatıralarda kalıversin...Çok iyi bildiğiniz üzere,Aşk-ı Memnu dizisi tuttu diye kitabının çıktığı sanılan,yılların Tuncel Kurtiz'inin adının Ramiz Dayı diye anıldığı bir çağda,bu Kara Murat da Kahpe Bizans etkisinden öteye gitmeyecek gibi gözüküyor...En azından fragmandan bunu çıkardım...Zira bir filmin fragmanı demek,bir çizgiromanın kapağı ve arka kapak düzenlemesiyle aynı şey demek benim için...Ya da Mike Mignola'nın Hellboy ciltlerinde de yer verdiği,seri başlamadan önce bazı yayınlara yaptığı,karakteri anlatan 3-4 sayfalık tanıtım öyküleri gibi de ele alabiliriz...Ben ne eleştirmenim,ne sinemayı yalayıp yutmuş biriyim,ne de çok uç bir birikime sahip biri değilim...Bu yapımı sunmayı düşündükleri kitleden biriyim ve gönül rahatlığıyla diyebilirim ki,fragmanı böyleyse filmin tamamı düşman başına...
    Dönem anlatısı ortaya koymak,özellikle de sinemada,çok büyük bir iş ve sorumluluk diye düşünüyorum...Tarihi bir anlatının altından kalkmak,görsel ve işitsel olarak izleyiciyi alıp götürmek başlı başına bir mesele zaten...Serzenişim,''Eskiler iyiydi yaa,hiç bulaşmasınlar,bu ne abi yeaa,böyle olur mu beaa'' serzenişi değil,tam tersi bu eserle ilk kez tanışacak,merak edip şans verecek bir kitlenin hayal kırıklığına uğrayıp bundan sonra adını duyar duymaz burun kıvıracağı,''Amaan,Kara Murat'ı da gördük işte,bizimkiler yapamıyorlar...'' gibilerinden yorumlara sebebiyet vereceğine yönelik bir endişedir...
    Sadece bir fragman ve birkaç fotodan yola çıkarak bu yapımın biletini kesmek değil amacım,önyargıdan korusun Allah hepimizi,lakin önsezisiz de bırakmasın...Yapılan bir avuç yorumun da en içten dilekleri barındırdığının farkındayım ve ben de ekliyorum
ki,umarım hayal kırıklığına uğratmaz bizleri...Bir de ne olur,taze taze gelecek olan Conan'ın ilk teaser'ındaki gibi yazı ve arkaplandaki karanlık fon üzeri uçuşan kıvılcımları geri versinler...Kara Murat daha iyisine layık...
    Son olarak,yakın bir gelecekte Tarkan'ı da bu şekilde rezil kepaze edecekmiş endişesi veren bir fragman görürsek,bu kez uzun ve memnuniyetsiz bir yorum yapmakla kalmam...Hmmm,bir daha görmeyeyim sizi,topunuzu keserim valla,başka yerde oynayın teresler... :D
    Tavşan dağa küsmüş,dağın haberi olmamış misali...Oldu mu şimdi gece gece... ;D
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: kültürelgüncel - 12 Mayıs, 2011, 16:30:43
Alıntı yapılan: ferzan - 12 Mayıs, 2011, 01:50:09
    Öncelikle bu yorumumu okuyacak tüm üyelerin hoşgörüsüne sığınırım...Bazen yaptığım yorumlar dolayısıyla oldukça memnuniyetsiz,hiçbirşeyi beğenmeyen,itimat etmeyen bir izlenim bırakmaktan endişe ediyorum...Eski-yeni her üretime,ilgimi çekmese de şans vermeyi borç bilirim ve önyargılardan arınmış olarak ele almaya çalışırım...Bu başlığı görünce de ergenliğimden bu yana içimde ki bir türlü ölemeyen huysuz ihtiyar devreye girdi ne yazık ki...
(...)
Sinema konusunda hemen hemen haklısınız. Daha iyisini yapabiliriz her zaman. Ama bu henüz ilk fragman. Yani, tam olarak nasıl bir film olacağı konusunda fikrimiz kısıtlı. Bekleyelim, görelim. Diğer fragmanlar çıksın hele bir... Ondan sonra ya ağlarız, ya güleriz. :) Umarım güleriz.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: guantanamo - 13 Mayıs, 2011, 09:31:10
ferzan arkadaşım allah senden razı olsun gerçekten güzel yorum yazmışsın
ne okardeşim bunun neresi karamurat ne karanın k si var nede muratın m si var
yok arkadaş yok flimin ismini çismini deyiştirip oynatsınlar
böyle karamuratmı olur allah aşkına rahmi turan abinin yerinde olsam izin vermezdim
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 13 Mayıs, 2011, 12:34:55
Bu kadar yorumdan sonra fragmanı seyretmezsem ayıp olur dedim ve seyrettim. Yazacaktım birşeyler ama ağır olur diye vazgeçtim. Bu mudur Kara Murat!?! Cüneyt Arkın iyi demiş "AYNI TADI VERİRSE ELLERİNDEN ÖPERİM". Bi gidin başka yerde oynayın allasen!!
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: V - 13 Mayıs, 2011, 13:21:06
Ortada fol yok,film yok.2 dakikalık filmle alakası olmayan bir fragman var.Hele bir filmi görelim, sonra hisardan,hisara vurur muyuz,devamını mı isteriz,biraz sabır.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: kalidor - 13 Mayıs, 2011, 14:18:08
Fragmanın Engin Abi'nin dediği gibi filmle alakası yok sanırım. Yalnız 300 Spartalı'nın efektleri artık sıktı, umarım pek kullanmazlar. Yönetmen filmi yaparken çizgiromanlara bağlı kalacağını hatta çevirip bakacağını bile hiç düşünmüyorum. Hayırlısı olsun tabi :)
Başlık: Gişe Memuru..
Gönderen: V - 10 Haziran, 2011, 23:05:56
(http://hphotos-ash4.fbcdn.net/201819_10150172531626860_261778841859_7381163_4300882_o.jpg)


Kendi halinde bir gişe memuru olan Kenan, babasıyla yaşayan, işiyle evi arasındaki küçük dünyada gidip gelen ve insanlarla iletişim kurmaktansa, kendi hayallerinde yaşamayı tercih eden bir karakterdedir. Çatalca gişeler bölgesinde çalışan ve görevinin başındayken zaman zaman kendi kendine konuşmasıyla bilinen Kenan'ın,

diğer insanlarla olduğu gibi babasıyla da mesafeli bir ilişkisi vardır.

Kenan'ın kalp hastası olan babasına, gündüzleri Nurgül bakıcılık yapar. 30 yaşlarındaki konuşkan ve anaç Nurgül, Kenan'ı, babasını ve yıllar önce vefat etmiş annesini küçüklüğünden beri tanımaktadır. Kenan'ın işiyle evi arasında sıkışıp kalmış monoton hayatı, yeni işletme şefinin Çatalca'yı denetlemeye geldiği gün değişecektir.


Yönetmenliğini ve senaristliğini Tolga Karaçelik'in yaptığı Gişe Memuru, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Görünütü Yönetmeni (Ercan Özkan), En İyi Erkek Oyuncu (Serkan Ercan) ve En İyi İlk Film Ödülleri'ne layık görüldü.

"Yaşamak,ölme biçimleri içerisinden en uzun süren ve en çok acı verendir.."
Başlık: Ynt: Gişe Memuru..
Gönderen: Peyami - 16 Haziran, 2011, 00:22:01
Dün gece seyrettim. Açıkçası beğenmedim ve sıkıldığımı hissettim. Oyuncular senaryo dahilinde ellerinden geleni yapıyor, bazı çekimler de iyi bir fotografik kalite yakalanmış, fakat hepsi bu. En başta senaryo  problemli. Yönetmenlikte de sorunlar var. Müzik kullanmaya elverişli bir film olmasına karşın o da çok zayıf kalıyor.

SON SÖZ
Bence sıkıntıyı anlatmanın en iyi yolu, seyircileri sıkmak olmamalıdır.
Başlık: Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2011)
Gönderen: Peyami - 17 Temmuz, 2011, 23:22:37
[IMG]http://i55.tinypic.com/110g5mr.jpg[/img]

Önce İlker Aksum ismi çekti beni bu filme. Sonra konusunu okuyunca o da hoşuma gitti. Filme başladıktan sonra Fatih Al'ın oyunculuğunu da beğendim. Bir ara Taner Birsel de katılınca iyice keyiflendim.

Neticede sıkılmadan seyrettim ama senaryo daha iyi olabilirdi, bu karakterlere biraz yavan kalmış gibiydi. Bu malzemeyle alınabilecek en düşük verim alınmış bence.

Yine de bir bakın derim. 

Başlık: Ynt: Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2011)
Gönderen: hanac - 17 Temmuz, 2011, 23:33:19
Vildan Hanım kitabını aşağıdaki başlıkta tanıtmıştı

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,3326.0.html
Başlık: Ynt: Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2011)
Gönderen: Peyami - 18 Temmuz, 2011, 00:00:38
Kitabı olduğunu bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Linkteki yazıyı okudum. Vildan hanım epey ayrıntılı bir tanıtım yapmış ve özellikle yazarın yemek muhabbetlerine dikkat çekmiş. Bu açıdan baktığımda filmde yemek sahneleri vardı ama benim fazla dikkatimi çekmemişti.

Kitabın ne kadar başarılı aktarıldığı/adapte edildiği konusunda en iyisi yine Vildan hanım'ın ya da her iki eseri de izlemiş/okumuş bir arkadaşın görüşünü beklemek.

Link için teşekkürler sevgili Hasan.
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: rumar80 - 30 Temmuz, 2011, 20:44:21
   Sevgili arkadaşlar
   Zaplarken farkettim. Şu anda atv'de yayınlanıyor. Seyretmemiş dostlar aradan da olsa girebilirler
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 30 Temmuz, 2011, 22:06:30
Senaryosu biraz zayıf olsa da güçlü oyunculuklar sayesinde seyredilebilir bir film.
Başlık: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: V - 10 Eylül, 2011, 15:17:58
Ankara polisiyesi Behzat Ç.
romanları ve dizi uyarlamasının ardından sinema filmiyle 28 Ekim'de
seyircisiyle buluşacak...
Başlık: Ynt: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: alan ford - 10 Eylül, 2011, 15:29:19
  Bildiğim kadarıyla ikinci kitaptan uyarlama olacak film. Kitaba sadık kalırlarsa kendine Red Kit diyen ve öyle giyinen bir adamımız da olacak. Bundan sonra bişr de Behzat Ç. çizgi romanımız olsa ne güzel olur :)
Başlık: Ynt: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: V - 10 Eylül, 2011, 15:46:09
Alıntı yapılan: alan ford - 10 Eylül, 2011, 15:29:19
  Bildiğim kadarıyla ikinci kitaptan uyarlama olacak film. Kitaba sadık kalırlarsa kendine Red Kit diyen ve öyle giyinen bir adamımız da olacak. Bundan sonra bişr de Behzat Ç. çizgi romanımız olsa ne güzel olur :)
Evet,kötü adamımız Red Kit.Filmi Serdar Akar 2. Behzat Ç. romanı "Son Hafriyat"tan uyarlamış. ::)
Başlık: Ynt: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: yunusmeyra - 10 Eylül, 2011, 15:51:41
kitapları farklıydı..dizis türk televizyonculuk tarihinde eminim ki ayrı bir "tarz"ın başlatıcısı ve şimdiden "kült" adayı oldu..efsane sinemada da sürüyor...
Başlık: Ynt: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: emre ozdamarlar - 10 Eylül, 2011, 16:42:42
Emrah Serbes'in ilk Behzat C kitabi olan "Her Temas Iz Birakir"'i okudum gecenlerde, cok guzel, cok surukleyici bir eser. Öyle bir kaynak olduktan sonra dizinin ya da filmin de basarili olmasi kacinilmaz.

2. kitap olan Son Hafriyat'i da elime gecer gezmez okuyacagim.
Başlık: Ynt: Behzat Ç.:Seni Kalbime Gömdüm...
Gönderen: Hayal Kahvem - 04 Kasım, 2011, 19:44:18

(http://2.bp.blogspot.com/-iQYX3v99eZw/TrBZzEXYSwI/AAAAAAAAMI8/H3yRpkHMHG0/s1600/Confused___by_Mushy_Pea.jpg)


"adımı unuttum
olmayan yerlerde
ne in
ne cin
ne benî adem
.........
..............
adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
geçip gidenlere bakarak"

Asaf Hâlet Çelebi



Emrah Serbes'in ilk okuduğum kitabı Erken Kaybedenler'di. Bu kitabı satın aldığımda, Emrah Serbes'in meşhur televizyon dizisi Behzat Ç. nin yazarı olduğunu bilmiyordum. Çok defalar niyetine girdim. Bir defa bile bu diziyi  seyretmedim. Çok sevilen bir dizi olduğunu duyuyordum. Sinema filminin çevrildiğini okumuştum. Televizyon dizisini seyretmedim ya sanırım o sebeple sinema filmini seyretmeyi aklımın ucundan dahi geçirmedim. Bugün bir ara İzmit'teydim. Sinemada Behzat Ç. afişine denk geldim. Film başlamak üzereydi. Ayaklarım kendiliğinden gişeye yöneldi. Bilet aldım. Filmin oynayacağı salona doğru ağır adımlarla yürüdüm. Salona girdim. Kalabalıktı. Koltuğuma oturdum. Filmi seyrettim. Filmde normal hayatta kabul edemeyeceğim, onaylamayacağım ne çok şey vardı.  İyi ama ben bu filmi neden sevdim? Bahzat Ç.'yi oynayan Erdal Beşikçioğlu kendine has tarzı olan bir adamdı belki. Komiser Behzat Ç. olarak rolünün hakkını sahiden iyi vermişti. Tamam ama, işkenceci biriydi Behzat Ç... Kurmaca olduğunu bilsem bile vicdanımın kesinlikle onaylamaması gerekirken, o işkence  yapınca ya da yaptırınca  vicdanım niye onaylıyordu? Hatta kimi yerde Behzat Ç.'nin  bana çok zavallı göründüğünü bile söyleyebilirim. Tuhaf! Kamera  kadın polisin bacaklarında röntgenliyormuşum gibi dolanıyordu. Kadın gene nesne gibi kullanıldığı  için rahatsız olmam gerekirken yüreğim sesizce durumu kabulleniyordu. Acayip! İnsanlar hangi ara parkın görünen yerlerine gömülüyordu? Hiç inandırıcı değil diye düşünmem gerekirken...  Her defasında atıyordum bu düşünceleri beynimin sırlı dosyalarına... Gözüm sadece gördüklerime inanmak istiyordu. Ne oldu bana? Niye normal hayatta rededeceğim herşeyi  bu filmde doğal görmek istedim? Üstelik filmdeki küfürlü, argolu, fena sözleri iyice ezberledim. Film, içimdeki tanımadığım diğer ben'lerden birini daha mı  çıkarmıştı ortaya?  "Ben kimim?" dedim. Bu durumumu kimseye anlatmak istemedim. Filmi sessizce kalbime gömdüm.


(http://4.bp.blogspot.com/-6wycpzL33zA/TrBcr8Jd-eI/AAAAAAAAMJE/Qbyof9OMRfQ/s320/images.jpg)


Başlık: Vavien
Gönderen: emre ozdamarlar - 28 Aralık, 2011, 00:15:53
2009 yapımı bir film, forumda da hiç bahsi geçmemiş eger izlemeyen varsa haberi olsun isterim.

bu filmi çıktıgı sene izlemiştim, Engin Günaydın'a hayranlığım sebebiyle, ve izledigim en komik Türk filmleri sıralamasında üst sıralara oynar rahatlıkla.
Gecenlerde yine biraz göz attım, tekrar kahkahalara boguldum. Mutlaka tavsiye ediyorum, pişman olmayacaksınız.

(http://www.sineport.com/poster/2009/vavien.jpg)
Başlık: Ynt: Vavien
Gönderen: Gambit - 29 Aralık, 2011, 14:37:38
bu film komik film sinifina girmez aslinda

yakin zamanda sinemalarda gosterilen "Celal Tan ve ailesinin asiri acikli hikayesi" ya da Selin Cevizli nin yonetmenligini yaptigi ve Cannes film festivalinde bu sene Turkiye yi temsilen gosterilen kisa film Kagittan Cinayetler tarzi kara komedi bir filmdir.

oldukca basarili olup Turkiye de ki insanlarin cogunun yasadigi olaylara benzetilebilir (bir cok kisinin cogu seyi bilip de bilmemezlikden gelip sefil hayatlarini devam ettirmeleri)
Başlık: Ynt: Vavien
Gönderen: Peyami - 29 Aralık, 2011, 20:20:31
Alıntı Yapkara komedi bir filmdir

Aslında Gambit'in söylediği gibi filmi kara komedi ya da kara mizah olarak kategorize etmek bence de daha doğru olur. Son dönemin seyredilebilecek Türk filmlerinden. Yetinmenin de yetinmemenin de saadet getirmediği, mutsuzluğun kol gezdiği bir panorama.   
Başlık: Bir Zamanlar Anadolu'da..
Gönderen: V - 11 Ocak, 2012, 12:42:24
(http://sinemakenti.files.wordpress.com/2011/05/bir-zamanlar-anadoluda2.jpg?w=614)

Çoğu sinemasever için Nuri Bilge Ceylan(NBC) sağlam yerli malzeme ile Avrupai dramalar çeken

bir yönetmendir.Onun da filmlerindeki sorunlu-rahatsız karakterler benzerlerini

Avrupa ve uzak doğu sinemasında çokça görmeye başladığımız filmlerdeki

karakterler gibi geniş mekanlarda,uzun planlarla sessiz sessiz uzaklara bakarlar da bakarlar.

"NBC'yi başarılı kılan ne sence derseniz?" filmlerinde öyle büyülü sekanslar-planlar vardır ki

ömrünüz boyu unutamazsınız.Bu filmde  muhtarın kızı(Cansu Demirci)nin fırtınalı havada

evlerine sığınan olay yeri tespiti yapan zanlı-polis-savcı vs. kalabalığına elektirikler

kesildiğinde gaz lambası ışığında  yaptığı ve izleyeni transa sokan müthiş çay servisi planı gibi.Bu planı

filmin içerisinden alıp bir kenara koyun ve defalarca izleyin.Müthiş bir görsel dil,son derece estetik bir görüntü ve

oyuncu yönetimi...

    Hele filmde savcıyı canlandıran Taner Birsel'in ders olarak okutulacak oyunculuğuna ne demeli?

    NBC günümüzde geçen ama "Once Upon a Time in .."la başlayan bir ismi neden kullanmış sorusunu

filmi izleyince anlayacaksınız ki Anadolu'nun ücra bir kasabasında anlatılan öykü-karakterler ve mekanlar

tam da "Bir zamanlar.."dalık olmuş..

Başlık: Ynt: Bir Zamanlar Anadolu'da..
Gönderen: Gambit - 14 Ocak, 2012, 01:27:06
yine sonu acikta gibi biten bir film olsa da, ben oldukca begendim diyebilirim BZA yu

goruntuler oldukca basarili, karakterler cok iyi,
bir tek Yilmaz Erdogan biraz gozume batti, onun disinda gayet iyiydi her sey
Başlık: Ynt: Bir Zamanlar Anadolu'da..
Gönderen: emre ozdamarlar - 15 Ocak, 2012, 00:49:34
Biraz önce izledim, harika bir filmdi. 2.5 saatlik suresine, yavas gecen sahnelerine ragmen beni baymadi.

Özellikle muhtar ve otopsi yapan hastabakici rolundeki oyuncular resmen dökturmus, o kisacik performanslari defalarca izlenesi sahneler.
Başlık: Fetih 1453
Gönderen: kalidor - 09 Mart, 2012, 08:38:32
Türk sinema tarihinin 17 milyon dolarlık bütçesiyle en pahalı filmi  ünvanını elde eden gişe rekortmani Fetih 1453 için henüz başlık açılmamış. Dün akşam bu 160 dakikalık filmi izledim. Bence oldukça iyi. Gereksiz klişe sahneler olsa da Fetih'e dair birçok unsura az veya çok değinilmiş. Bunların bir kısmı belki efsane ama Ulubatlı Hasan, halice çekilen zincir, Rumeli Hisarı'nın yapımı, gemilerin karadan yürütülmesi, grejuva, Hz. Eyyüp'ün kabrinin Akşemseddin tarafından bulunulması vb. sahneler yerli yerinde kullanılmış. Fatih'in dehasından çok kararlılığından bahsedilmiş olsa da Fatih rolündeki aktör bence sırıtmamış. Bunun dışında savaş ve kuşatma sahneleri oldukça güzel. Kılıç ve dövüş kareografilerini de beğendim. Filmin sonunda Fatih'in İstanbul'a girişi daha şaaşalı olabilirdi.

Sonuçta dandik Conan filmi için 70 milyon dolar harcayıp ortaya çıkana bakınca 17 milyon dolarlık Fetih 1453 başyapıt olmuş diyebilirim. Bence izlenilmesi gerek, çizgiroman severlerin bu filmi daha da çok beğeneceklerini düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: BAHADIR - 09 Mart, 2012, 11:30:54
Alıntı yapılan: kalidor - 09 Mart, 2012, 08:38:32
Sonuçta dandik Conan filmi için 70 milyon dolar harcayıp ortaya çıkana bakınca 17 milyon dolarlık Fetih 1453 başyapıt olmuş diyebilirim. Bence izlenilmesi gerek, çizgiroman severlerin bu filmi daha da çok beğeneceklerini düşünüyorum.

Doğru söze alkışlamak düşer...(http://fetih%201453)
Fetih 1453'ü daha izlemedim ama Conan'dan her türlü daha iyi olcağı kesindi...Conan, başrol oyuncusu ile baştan kaybetmişti...Senaryo da dandik çıkınca başlamadan bitti...
Başlık: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: alpi - 25 Nisan, 2012, 12:06:31
''Dünyayı Kurtaran Adam'' ve ''Şeytan''dan sonra bu hafta ''Yarasa Adam-Betmen''i yayınlayacaklar..Cumartesi geceyarısından sonra başlıyor(01.30 gibi)..Başrolde Levent Çakır usta var..
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 25 Nisan, 2012, 14:57:35
BEDMEN  ;D öyle böyle değil, müthiş filmdir :D
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: DAMPYR - 25 Nisan, 2012, 19:10:03
Bu filmleri daha önce NTV televizyonu yayınlamamışmıydı her çarşamba... ???
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: kedidiro - 25 Nisan, 2012, 23:49:14
mtv türkiye yayınlamıştı cumartesileriydi galiba
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: Nightrain - 26 Nisan, 2012, 12:05:18
Umarım, Zagor Kara Korsan'in Hazineleri ve Zagor Kara Bela'yıda yayınlarlar.
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: alpi - 26 Nisan, 2012, 13:12:26
Alıntı yapılan: Nightrain - 26 Nisan, 2012, 12:05:18
Umarım, Zagor Kara Korsan'in Hazineleri ve Zagor Kara Bela'yıda yayınlarlar.
zagor,cango,demir pençe listede olan filmler..star tv web sayfasında görebilirsiniz...
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: pizagor - 26 Nisan, 2012, 13:25:37
Bu fantastik ve çizgiroman uyarlaması Türk filmlerinin toplandığı bir DVD seti var mı arkadaşlar? En son 1001 Roman ayrı ayrı Zagor'ları satışa sunmuştu, onları biliyorum sadece...
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: alpi - 26 Nisan, 2012, 14:51:56
Alıntı yapılan: pizagor - 26 Nisan, 2012, 13:25:37
Bu fantastik ve çizgiroman uyarlaması Türk filmlerinin toplandığı bir DVD seti var mı arkadaşlar? En son 1001 Roman ayrı ayrı Zagor'ları satışa sunmuştu, onları biliyorum sadece...
d&r'da ''kaptan swing''i bulabilirsiniz..yakın zamana kadar ''drakula istanbul'da'' raflardaydı,hala varmıdır bilmiyorum..
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: affedlmeyen - 26 Nisan, 2012, 16:18:43
Alıntı yapılan: pizagor - 26 Nisan, 2012, 13:25:37
Bu fantastik ve çizgiroman uyarlaması Türk filmlerinin toplandığı bir DVD seti var mı arkadaşlar? En son 1001 Roman ayrı ayrı Zagor'ları satışa sunmuştu, onları biliyorum sadece...

bi sitede görmüştüm hepsini satıyordu türk fantastik filmlerinin ama hangi siteydi hatırlayamıyorum. superman,bedmen vs hepsi vardı.
Başlık: ZORRO-KAMÇILI SÜVARİ
Gönderen: yunusmeyra - 01 Mayıs, 2012, 13:11:17
"insan bu kadar paraya babasını bile satar pedro!" (filmden)..siyah beyaz Türk sinemasından bir western.. "tr 1" kanalında şu saatlerde yayınlanıyor..diyaloglar,kadro,kostümler..  ;)
(http://www.fantasfilm.org/image/x-zorro-kamcili-suvari-jnb2.jpg)
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: alpi - 02 Mayıs, 2012, 11:57:34
bu haftaki film ''kaptan swing''..italyan'ların ali şen ve süleyman turan'ın mr blöf ve gamlı baykuş'a benzerliklerine parmak ısırdığı film...
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: gamlıbaykuş - 03 Mayıs, 2012, 01:06:03
Kaptan Swing'i izlemek güzel olacak gerçekten. Bir önceki film Yarasa Adam Bedmen pek sarmamıştı ama Levent Çakır hatırına izlemiştim...
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: kadri kerem - 03 Mayıs, 2012, 01:55:14
Dracula İstanbul'da iyidir. Ben keyifle izlemiştim. Ayrıca bildiğim kadarıyla uzun dişleri görünen ilk vampir de Atıf Kaptan'dır.

Şeytan'dan bahsetmek dahi istemiyorum. = )

Bir ara Mtv de fantastik Türk filmleri kuşağı yapmıştı.  Baytekin Fezada Çarpışanlar'ı izlemeye çalışmış ama sonunu getirememiştim.
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: alpi - 15 Haziran, 2012, 12:08:44
yarın gece ''örümcek''i yayınlayacaklar..başrolde Hüseyin Zan(namı diğer OSKİ) var..izlememişler için ilginç olabilir..
Başlık: Ynt: Star Tv Kült Türk Filmler Kuşağı
Gönderen: gece kartalı - 24 Haziran, 2012, 01:34:10
birazdan zagor başlıyor.
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 25 Ağustos, 2012, 19:55:31
17 milyon dolarlık fiyasko :P İzlerken acaip sıkıldım. Bizim aktörlerin kafasındaki oyunculuk "ekranda en yakışıklı pozu tutturabilmek" herhalde. Manken edasıyla kılıç sallıyor elemanlar. Birkaç sahne hariç, yakın dövüş sahneleri eski yeşilçam filmleri seviyesinde neredeyse. Hele; surlardan, at sırtından düşme sahneleri :P "Yaptım oldu" demişler resmen. Bu kadar abartılmasının, göklere çıkarılmasının sebebi bütçesi ve yükselen milliyetçilik dalgasının kaymağını yemek olsa gerek.
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: DAMPYR - 25 Ağustos, 2012, 21:37:58
1'inci yarı acayip sıkıcıydı dışarı çıkmayı bile düşündüm.sonra kalıp 2'ci yarıyı izledim orada biraz hareket vardı ama o bile beni sarmadı desem yalan olmaz herhalde... :-\ :( ;)
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: BAHADIR - 26 Ağustos, 2012, 12:49:09
Oyunculuklar biraz sırıttı diyebilirim...Ama efektler Allah için güzeldi...İlk kısımda siyasi olaylara biraz daha fazla ağırlık verilip...İkinci kısmda en önemli nokta gemilerin karadan Halice yürütülmeleri olayı biraz daha önplanda ve vurgu yapılarak anlatılsaydı Conan'ı bu haliyle katlayan film bir derece daha iyi olurdu...

Ama güzeldi...Keyifle izlenebilir...

Birde 4 Mayısta Ustura Kemal başlıyor...Onu da sabırsızlıkla bekliyorum...
Bakalım nasıl bir şey çıkacak ortaya...
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: İlhan Yılmaz - 27 Ağustos, 2012, 12:54:57
Alıntı yapılan: BAHADIR - 26 Ağustos, 2012, 12:49:09
Birde 4 Mayısta Ustura Kemal başlıyor...Onu da sabırsızlıkla bekliyorum...
Bakalım nasıl bir şey çıkacak ortaya...
Eylül, Bahadır'ım... 4 Eylül  ;D
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: BAHADIR - 27 Ağustos, 2012, 17:27:18
Mayıs mı demişim? Kimse yakalayamadı sen yakaldın, aferin...  :) Ben de kim okuyor kim okumuyor diye takip ediyordum...(Çevir kazı, yanmasın misali  ;D )
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: drfuhrer - 27 Ağustos, 2012, 20:42:03
filmi gösterime girdiği gün izledim..amerikanvari dövüş sahneleri de abartılmasa mükemmel bir film olacakmış.ama ben yine de çok beğendim.istanbul'un kolay bir şekilde fethedilmediğini de göstermesi diğer artı bir puan.çünkü tarihsel olarak yapılan son sefer olmasa sefer sona erecek ve istanbul alınamayacaktı...her neyse sonuçta güzel bir film ve de başroldeki arkadaş ta fatih'in o ağırbaşlı-ciddi havasını iyi yansıtmış...izleyin derim
Başlık: Ynt: Fetih 1453
Gönderen: hanac - 01 Kasım, 2012, 19:05:44
Filmi yeni izleyebildim.

Filmin artıları: Tarihi gerçeklik, savaş sahneleri sırıtmamış

Filmin eksileri: İnanılmaz kötü oyunculuk, akılda kalıcı tek bir etkileyici sahnesinin olmaması

Başlık: Türk Sineması
Gönderen: Solomon Kane - 05 Ağustos, 2013, 06:18:22
İşin açıkcası bu başlığı nerede açayım diye fazla düşünmedim :D eğer yanlış yere açtıysam özür dilerim :) biliyorum sürekli özür diliyorum. :)

Çok güzel bir internet dergisi buldum. Türk sineması hakkında. Daha önce bahsedildi mi bilemiyorum. Sizinle paylaşmak istedim linki aşağıdadır. ( Birde hazır başlık açmışken söyleyeyim sizin açtığınız yeni başlıkların hiç birini göremiyorum. Yeni gönderilen iletiler kısmında yok)

http://ucuncuadam.wordpress.com/ (http://ucuncuadam.wordpress.com/)
Başlık: Ynt: Türk Sineması
Gönderen: Solomon Kane - 24 Eylül, 2013, 13:20:37
Murat Cüreklibatır'dan alıntıdır;

"Dostlar. İhsan Gedik abimizle konuştum. Yarın Beyoğlu taraflarında olacakmış. Sizlere telefon numarasını verdi. Kitabını almak isteyen direk kendisine ulaşabilir. Herkese ayrı ayrı teşekkürleri ve selamları var.

İhsan Gedik tel no: 0536 935 8084

Hepinize desteğiniz ve sayısız mesajınız için teşekkür ederim."

Murat Cüreklibatır ağabeyimize ilgi ve alakasından ötürü sonsuz teşekkür ederiz.

Üçüncü adam dergisinden alıntıdır.
http://ucuncuadam.files.wordpress.com/2013/03/ihsan-gedik-kpak.jpg?w=500&h=690 (http://ucuncuadam.files.wordpress.com/2013/03/ihsan-gedik-kpak.jpg?w=500&h=690)
Başlık: Ynt: Türk Sineması
Gönderen: kalidor - 24 Eylül, 2013, 13:50:49
Fahrettin Cüreklibatur'la bir akrabalığı var mı?
Başlık: Ynt: Türk Sineması
Gönderen: Solomon Kane - 26 Eylül, 2013, 20:30:45
aynı şeyi bende merak ettim ama en ufak bir fikrim yok :) siteyi uzaktan uzağa takip ediyorum :)
Başlık: Ynt: Türk Sineması
Gönderen: hanac - 26 Eylül, 2013, 20:54:54
Alıntı yapılan: kalidor - 24 Eylül, 2013, 13:50:49
Fahrettin Cüreklibatur'la bir akrabalığı var mı?

Oğlu olur. Aynı zamanda oyuncudur.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Murat_Ark%C4%B1n (http://tr.wikipedia.org/wiki/Murat_Ark%C4%B1n)
Başlık: Ynt: Türk Sineması
Gönderen: Solomon Kane - 26 Eylül, 2013, 22:03:26
faceden sorduklarıma da cevap ver lütfen hasan abi :)
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: hanac - 28 Kasım, 2013, 16:47:57
Harbiden zayıf bir senaryosu varmış.

Ama yine de seyrettirdi.
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: rumar80 - 28 Kasım, 2013, 18:06:54
 Bu sefer hızlı davranmışsın Hasan
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: hanac - 28 Kasım, 2013, 20:36:20
Alıntı yapılan: rumar80 - 28 Kasım, 2013, 18:06:54
Bu sefer hızlı davranmışsın Hasan

Evet, sadece 2 yıl geç izledim.
Başlık: Ynt: Av mevsimi
Gönderen: tommikser - 28 Kasım, 2013, 20:46:19
Benim hala izlemişliğim yoktur sanırım izlememde :D
Başlık: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: Mrtekin - 24 Aralık, 2014, 21:48:07
Birol Güven'in sürekli mesaj verme durumuna dayanabiliyorsanız, izlenebilir.

Başından sonuna kadar bilindik ve tahmin edilebilir bir hikaye, açıkçası Rasim Öztekin için izledim ama ilk yarım saatinden sonra çok baydı ve bıraktım. Aynı muhabbet dön baba dönelim durumu, hiçbir sürpriz unsuru yok maalesef.

Hal böyleyken, film vizyonda ve DVD satışlarında çok iyi bir ticari başarı kazandığı için 2. si de yolda imiş.

İlla izlemek istiyorsanız izleyin ama hiçbir beklentiniz olmasın.
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: doktor1881 - 24 Aralık, 2014, 22:18:58
Alıntı yapılan: Mrtekin - 24 Aralık, 2014, 21:48:07
Birol Güven'in sürekli mesaj verme durumuna dayanabiliyorsanız, izlenebilir.

Başından sonuna kadar bilindik ve tahmin edilebilir bir hikaye, açıkçası Rasim Öztekin için izledim ama ilk yarım saatinden sonra çok baydı ve bıraktım. Aynı muhabbet dön baba dönelim durumu, hiçbir sürpriz unsuru yok maalesef.

Hal böyleyken, film vizyonda ve DVD satışlarında çok iyi bir ticari başarı kazandığı için 2. si de yolda imiş.

İlla izlemek istiyorsanız izleyin ama hiçbir beklentiniz olmasın.
Hiç güldürmü yormu sn Mrtekin Bu arada Bizum Hocayı seyrettin mi Hiç biryerde Dvd sini bulamıyorum İnternette de fragmanın dışında film yok
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: Mrtekin - 24 Aralık, 2014, 22:30:37
Abi, sadece bir sahnesinde güldüm çok.

Egeli ağzıyla, bukowskiyi ......, mecnunun jipinin tekerini ........ gibi küfürler vardı, orası komikti.

Yani işte Birol Güvenin tarzını biliyorsun, kararı sen ver.

Çok kimse bilmez ama bu absürt komik türk filmlerinden "kutsal Damacana 3 dracoola" çok iyidir, kafayı boşaltmak için.

Sonlara doğru, apaçi sahnesi vardır, orada tam kopulur.

http://m.youtube.com/watch?v=-xqyEzQpWdI

Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: haziran00 - 24 Aralık, 2014, 22:35:28
Ben biraz beğendim ve sonuna kadar seyrettim ama tabiki çocuklar duymasındaki karakterin başroılde olduğu bir film olmuş genede sıcak geldi bana :)
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: dean - 25 Aralık, 2014, 00:01:47
  Geçen ay televizyonda izleme şansızlığına sahip olmuştum. Korkunç bir filmdi. Saniyeleri sayarak bitirmiştim. Felsefe adı altında bir çok saçma aforizmadan ibaret. Felsefik film isteniyorsa bkz. Eternal Sunshine of the Spotless Mind, The Fountain, Donnie Darko
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: Mrtekin - 25 Aralık, 2014, 00:34:01
Mandıra filozofu yerine aynı konuyu işleyen,

David Fincher'ın "the game" ini izleyin, bence.

Kıymeti bilinmez ama çok baba filmdir.

Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: doktor1881 - 25 Aralık, 2014, 15:22:37
Birol Güven ve Acun Ilıcalı Türk halkının zeka seviyesini çok iyi tesbit etmişler O yüzden yaptıkları iş tutuyor Uyduruk işler ile yüklerini dolduruyorlar
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: dean - 25 Aralık, 2014, 15:50:13
Alıntı yapılan: doktor1881 - 25 Aralık, 2014, 15:22:37
Birol Güven ve Acun Ilıcalı Türk halkının zeka seviyesini çok iyi tesbit etmişler O yüzden yaptıkları iş tutuyor Uyduruk işler ile yüklerini dolduruyorlar

  Aynen öyle. Hele Acun, açıkçası programlarına tahammül edemiyorum. Ama dediğin gibi o kadar iyi analiz etmiş ki adam, seyirci ne istiyorsa tak diye koyuyor önüne.
Başlık: Ynt: Mandıra Filazofu-1-2014
Gönderen: Mrtekin - 25 Aralık, 2014, 16:06:49
Çok doğru tespitler.

Aynen katılıyorum.
Başlık: Bizum Hoca
Gönderen: doktor1881 - 04 Ocak, 2015, 17:57:57
http://www.beyazperde.com/filmler/film-226935/ 1 ay önce internette
gezinirken film dikkatimi çekti internette aradım bulamadım daha sonra D&R larda DVD sini baktım yine yoktu Bu gün tekrar bakınca eşimle oturup seyrettik. Karadenizli olduğumdan hoşuma gitti Fragmanlarına bakın 3 tane var Hoşunuza giderse seyredin Mesaj veriyor Klasik Türk komedisi

Başlık: Ynt: Bizum Hoca
Gönderen: kedidiro - 04 Ocak, 2015, 19:05:04
Son dönemin sürüsünün azalarak bitmesini dilediğimiz bol küfürlü, argolu şive komedilerinden anlatmak istediği bir derdi olmasıyla ayrılan eli yüzü düzgün bir komedi... Aşırı komik değil ama ucuza da kaçmıyor. Bence tek handikapı mesajını da çok " kör gözüm parmağına"yaparak veriyor olması
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 12 Ocak, 2015, 19:46:42
http://m.youtube.com/watch?v=LE3PJEqbfi0

vizyon tarihi: 16 ocak 2015

Kesin gidicem. Spartaküs tadında yakın plan döğüş teknikleri kullanılmış.

İnşallah, filmin itkisi ile, Kara Murat ciltlerine de kavuşuruz.

Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: doktor1881 - 12 Ocak, 2015, 19:49:43
karamuratv ciltlerini bende bekliyorum :D
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: dean - 12 Ocak, 2015, 20:26:34
  Fragmanları itibari ile konuşmam gerekirse Fatih'in Fedaisi: Kara Murat son derece kalitesiz bir iş gibi görünüyor. Bu film ile ilgili gelişmeleri film duyurulduğundan beri takip ediyorum. Görsel efekt bakımından herhangi bir şey söylemek istemiyorum. Zira çok kötü. Diyecek başka da hiçbir şey bi'şey yok.

  Fetih 1453 vizyona girdiği zaman hepimiz belki bu başlangıç olur. Sinemamız bu tip daha güzel filmlere kavuşur felan demiştik. Ama Kara Murat, Fetih ile bile kıyaslandığında çok büyük bir geri adım gibi görünüyor.

  Daha fragmanında bile son derece göze batan ortaokul piyesi seviyesi oyunculuklar ve ciddi anlamda yönetmenlik zafiyetleri çok rahatsız edici.

  Görsel aktarım ise sanki VCD kalitesi. Gerçekten film sinemada da böyle görünecekse durum çok kötü demektir. Filmi çektikleri lens'te sanki çamur var. Nasıl bir dijital aktarımdır anlamak mümkün değil.

  Spartacusvari aksiyon sahneleri denemeleri ne yazık ki denemeden öteye gidemiyor. İnanılmaz derecede rahatsız edici ve acemice.

  Son olarak her ilkokul mezunun bile bildiği bir gerçek vardır. Fatih Sultan Mehmet'e İstanbul'u fethetmeden önce Fatih denmez. 2. Mehmet denir. Lakin fragmana şöyle bir söz konulmuş. 2. Mehmet şiir okuyor;

mısırı istemem, cihanı istemem
ben sultan fatih, önündeyim istanbulun.

  Sevgili 2. Mehmet, önündeyken değil. İçindeyken Fatih olacaksın.

  Şunu da yazmadan bitirmiyim. Ben böyle hep eleştiriyor gibi görünüyorum her şeyi, ama beni asıl rahatsız eden filmin kendisini pazarlama taktiği. Aynı olay Uzay Kuvvetleri 2911. filminde de olmuştu. Filmin yapımcıları çıkıp "Biz böyle bir film yaptık. Türkiyede daha önce denenmedi. Beğeninize sunuyoruz." dese ilk ben gideceğim sinemaya. Ama çıkıpta "Hollywood kalitesinde film yaptık. Türkiyenin sinema anlayışı değişecek. Yok şöyle, yok böyle" demiyorlar mı o filmin adını bile duymak istemiyorum. Daha kendine ait stüdyosu olmayan bir ülke o kalite filmler yapmanın yanına bile yaklaşamaz.

 
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 12 Ocak, 2015, 20:48:29
http://www.milliyet.com.tr/kara-murat-i-canlandiran-fatih-magazin-1988182/

Ben gidip görüp yorumlarımı öyle yapıcam.

Dediğim gibi, İnşallah, filmin etkisi ile, Rahmi Turan ustanın, Kara murat ciltlerini basacak bir yayınevi de çıkar. Benim için şu an en önemli sonuç bu.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: ferzan - 13 Ocak, 2015, 01:01:31
    Eh, ben de film çıksın öyle yorum yapayım diyordum ama Dean'in yazdıklarını okuyunca katılmadan edemedim...

    Karaoğlan'dan daha büyük ve daha yaman bir fiyasko yola çıkmış, gümbür gümbür geliyor...Fragmandan benim anladığım bu...Bir film kötüyse fragmanda kotarılır, albenili sunulur...Bazı filmler vardır, fragmanı resmen filme ihanet eder...Fragmana aldanıp izlemezsiniz ama izleyince fragmanı hazırlayana etmedik küfür bırakmazsınız...Film çok iyi ve güzeldir çünkü...Bir aya yakındır kısa tanıtım videolarına denk gelip tek izleyişten sonra ısrarla kaçtım, kapadım...Daha uzunu fragman olarak gelmiş, kesin ben önyargılı yaklaştım deyip gene izledim ve gene sinirlerim bozuldu...

    Koleksiyonerliğe gazete tefrikalarıyla adım atmış ( evet, 90 sonu 2000 başı son günlük tefrika furyasına yetişmiştim ama ne yetişmek ), çizmeye tarihi türk çizgi romanları ve filmleriyle başlamış, yakın bir tarihe kadar iyi kötü hiçbir yerli eserimize laf söyletmeyen, eski çizerlerimizin tümünü yobaz inadıyla koruyup kollayan, laf söyletmeyen ve misyoner gayretiyle sevdirmeye çalışan bir Türk çizgi romanı mücahitiydim...Profilimde bile halen '' Kara Murat Benim '' yazar...Arşivimde eski gazetelerden toplama çok nadide örnekler vardır ve bazı ustaların orijinalleri bile elinde değilken, fena olmayan bir edisyonla bir dönem ürettikleri herşeyin basılı nüshalarına da işyerimden 150 metre kadar uzaktayım ( Anadolu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Gazete Arşivi )...Tüm yeniyetmeliğimi ve gençliğimin bir bölümünü adadığım yerli üretimlerimiz, üreticilerimiz ve uyarlamalarımız için artık gönül rahatlığıyla ve bıkkınlıkla diyebiliyorum ki ; '' Salla gitsin arkadaş...'' Benim gibi fanatik bir romantiğe bunu dedirtmek, akşamı Fatih Camii'nde Darwin'le kılıp Marx ile oruç açmak kadar imkansızdı...Şaka bir yana...

    Tamamen dönemin ihtiyaçlarına yönelik, orijinal başlayıp taklitlerle çoğalan ve dönemi geçtikten sonra toz bulutuna dönüşüp kaybolan, uçup giden sözümona yerli ekolümüz, 40 - 50 senede bir avuç iyi çizgi romancı, limitli üretilmiş az sayıda kaliteli eser ve iyi çizgilerin son mecrası haftalık dergicilik geleneğini miras bıraktı...Geri kalanını rahatlıkla çer ve çöpten sayabiliriz...Bir avuç tabir ettiğim kaliteli üreticilerimizin bazıları zaman içinde küstü, kırıldı, gücendi ve çizgi romanı bıraktı...Para kazanamamayı, yayıncıların ilgisizliğini bahane ettiler ama çok azı farkındaydı ki devirleri kapanmıştı ve ne yazık ki en parlak dönemlerinde dahi kalıcı olabilmek adına en ufak bir çaba göstermemişlerdi...Vakitsiz aramızdan ayrılanlar harici hala aramızda olanlardan benim çıkarımım en azından bu...Şimdi uzun uzadıya bunlara değinip konuyu saptırmak istemiyorum...Dolayısıyla çıkış noktamız olan Kara Murat üzerinden gidip yazdıklarımı bağlamaya çalışacağım...

    Kara Murat neydi, öncelikle bununla başlayalım...O dönem, Attila, Cengiz Han ve Barbaroslar dönemi harici yerli üreticilerin birbiriyle yarışarak üretimlerinin arka planına oturtma gayesinde oldukları yapılmamışı arama çabaları içerisinde kalan açıklardan birini hızlıca gören ve toplu taşımada boş bulduğu yeri başkasına kaptırmaksızın hemen oturuveren yolcu misali, bu açığı hızlıca kapatan bir arka plana sahip alternatif bir üretimdi...'' Fatih'in Fedaisi '' üst başlığıyla ilk anda ilgi çekiyordu ve Osmanlı'nın en civcivli ve senaryo bakımından en bereketli ve sıkışıldığı takdirde başka kaynaklardan da en rahat uyarlama yapılabileceği bir dönemdi...Gazeteci - yazar Rahmi Turan ( zaman zaman kullandığı Rahmi Muratoğlu mahlası ile ), bu arka plan ile ne kadar isabetli bir karar aldığını bizlere gösterecekti, zira aksiyonu ve heyecanı şöyle dursun ; tıkandığında Michel Zevaco'nun Pardayanlar'ından bile Kara Murat maceraları çıkarmışlığı vardı...Bu da bambaşka bir konu...

    Kara Murat çoğunlukla Avrupa'da, Anadolu'da, bazen de Asya topraklarında maceralarını yaşıyor, klasik tarihi kesici ve fırlatıcı silahlar harici Arkebüz tüfeği de kullanabiliyor, denizlere de yelken açabiliyor, salon referanslarından tutun da dağ kanunlarına kadar her ortama ustaca ayak uydurabiliyor...Kısaca o dönem için '' Gel beni yaz. '' diyen fevkalade bir içerikle beraber, gazete okuru çıkışlı tefrika mantığında altyazılı bir formatla ve yormayan ucuz kalitede bir tefrika üslubuyla çizgi roman okuruna kendini zevkle okutabiliyor...Bu seri için de gençliğinde Tarkan ile Karaoğlan arasında gidip gelen stili, doğal olarak bu stilin yansıması olan Tolga karakterindeki tecrübesi ve Sezgin Burak, Suat Yalaz, Ratip Tahir Burak, Ayhan Başoğlu, Şahap Ayhan gibi '' jön '' üreticilerden olabilme potansiyeli ile serinin çizimlerini Abdullah Turan üstleniyor ve kısa sürede bir '' jön '' çizer oluyor...Kara Murat gibi kaliteli bir '' pulp '' için kaliteli bir ortaklık başlıyor... Devam eden yıllarda filmleri geliyor, çizgi romandakiyle alakasız bir Kara Murat'ı halk çok seviyor ve absürdlüğüne takılmaksızın ( üstelik o dönem absürd ne ki ) yerli üretimlerimizin en bilinen kahramanlarından biri olarak bugünlere getiriyor...Sonra bir dönem tarihi hiçbir şey yapılamıyor...En fazla TGRT Deli Balta falan çekiyor ama 2000'li yıllarla birlikte ufaktan kıpırdanmalar başlıyor ve 2010'lara gelirken, başka üretimlerin de gazıyla yapımcılar tarafından zannediliyor ki tarihi bir anlatıyı eskisinden daha iyi kotaracağız...Özel efekt deniyor, üç boyut deniyor, yeşil perde deniyor, hiç gereği yokken durduk yere Hollywood'a meydan okunuyor ( çok sevdiğimden falan değil, sadece adamlar bu konuda daha tecrübeli )...Binbir afra tafra ve çok bilmişlikle ortaya komik işler çıkıyor...Bu işlerin tamamının ortak özelliği ise ;

    - Salon diyalogları, süslü ve yapmacık uzun cümle kurumları...
    - İnandırıcılıktan zerre nasibini almamış, 2000'ler jargonuyla ve vurgusuyla sözümona rol yapan, tarihi karakter canlandıran süt irisi oğlanlar, ortalama Türk tv anlayışındaki yakışıklılık - güzellik şablonu ve ağzına vurulası, dura dinlene dayak atılası oyunculuklar...
    - Üzerinde çok düşünülüp araştırılmadan, sırf dar görüşlü yönetmenin ya da sorumlu her kimse o kişinin beğenisine göre yapılan amatörce müzik tercihleri ( bknz. geçen seneki Karaoğlan'ın fragmanında Bayırgülü oynarken fonda çalan, orijinalinde çok daha farklı bir konsepte sahip olan ama Kudret Sabancı'nın üstünkörü seçimi ve '' Olur bu '' mantığıyla filme sokuşturduğu, etnik grup Altai Kai'nin Spring Water olarak da bilinen ve şamanik ezgiler taşıyan Karasu türküsünün p.ç edilmesi gibi )...
    - Daha senaryoyu ve içeriği kafada bitirmemişken, dövüş kareografisine ve aksiyon sahnelerine abanıp onu da güdülen aynı mantıktan ötürü doğru düzgün becerememek...Çünkü biz Türk'üz ve Türklük ile ilgili en iyi anlatıyı yapmalıyız, bu bizim hakkımız, ecdadımızdan gelen bir hak ve halkımız tarihine aç...Hadi be oradan...Sanki halkın mevcut her türlü tarihi üretimi yaladı yuttu da, okumaktan, arayıp bulmaktan aciz değil de senin altın tepside sunduğun kıytırık tarih ( dilim varmıyor bile ) filmi kurtaracak halkının bütünlemeye kalmasını...
    - Ve daha niceleri, böyle uzar gider bu liste...

    Biz gene fragmanımıza dönelim...

    Fatih, fatih olalı böyle zulüm görmemiştir herhalde...Oyuncunun, kotunu gömleğini askıya asıp, sakalını makineyle düzeltip, mıknatıslı küpesini akıllı telefonunun yanına bırakıp da o kaftanı ve sarığı giydiği o kadar belli ki...Kızlara bakınca da acaba ne zaman '' Yhaaa, ama hünkarım Özge'ye daha shekil bileklik yapmışsınız '' ya da '' Öff, salak yhaaa, git başımdan '' diyecekler diye bekledim...Kara Murat'ımızın nurtopu odunluğu, arada kalmışlığı, bodur gövdeye kas çabası, kendinden yetişen doğal erkek vücuduna zerre öykünemeyişi, askerlerin zırhları altında her an dar paça bacağa yapışık kiremit rengi trend pantolon görme korkum ve saire ile çığ gibi büyüdüm, tüylerim diken diken oldu...En son Karaoğlan'da Bayırgülü'nün diyaloglarında ve Karaoğlan'ın 2013 bakan şehirli ve manken gözlerinde, mimiklerinde aynı irkilmeyi yaşamıştım...Bu örnekleri de çoğaltmak istemiyorum...Tarihi dizi kolajı dövüş kareografilerine ve özel efektlere yorum yapmamayı tercih ediyorum...

    Eski Kara Murat çok mu matahtı, hayır değildi...Ama bir havası vardı...Ben Cüneyt Arkın'lı ve dolayısıyla karateli tüm tarihi filmlerden tiksiniyorum ama itiraf edeyim, buna yeğlerim...Siyah beyaz Karaoğlan'lar üzerinde yarım yüzyıl geçti, belki daha fazla...Beni hala kilitliyor...Tarkan mı, o ne muazzam bir emektir...Viking diyarı diye Bodrum'da geçtiğini bilmeme, ahtapot diye lastikçiye kaynatılan ve su altında onu hareketlendirmeye çalışan kavruk ayakları görmeme, Kartal Tibet'in gözümüze giren peruğuna ve ilginç kostümüne rağmen, kurt rolü verilen köpeğe rağmen ben milyonuncu izleyişimde bile içinde kayboluyorum...Kısıtlı imkanlarla o ne muazzam bir atmosferdir, o nasıl bir dönem tasviridir, o nasıl bir renk ve dekor seçimidir...Muhteşem Yüzyıl, Fetih, Karaoğlan 2013, Kara Murat 2015, Diriliş Ertuğrul Gazi ve türevleri...Bu 50 senelik filmlerin çok daha ilerisinde olmanız gerekiyordu, gerisinde değil...Ama o kadim filmlerin tırnağı dahi olamıyorsunuz...Gerçi genel bir kalitesizlik bu...Ne yazı yazıya benziyor artık, ne kitap kitaba, ne muhabbet muhabbete...Ne çayın tadı var, ne meyvenin...Hayvanları bile suni, kafaları beton bir çağda, sanat ve edebiyat bu denli şaşkınken, fikirlerimiz ve zikirlerimiz dahi bu denli çarpıkken, jenerasyonumuzdan daha fazlasını beklemek hata olurdu...Yoksa bundan sonra hiç mi kaliteli birşey göremeyeceğiz, okuyamayacağız...Çizgi romanları üretilirken filmlerinin de tadı vardı, bu lanetli bir paralellik mi yoksa...Ben ne diyeceğimi şaşırdım...

    İstemez miyim canavar gibi bir yapım olsun, istemez miyim bizde de bu var diye göğsümü kabartayım, istemez miyim vay be diyeyim, biz de az değilmişiz hani diyeyim...Çok mu seviyorum yerli üretime b.k atmayı, kötümser olmak ve sürekli şikayet etmek çok mu hoşuma gidiyor benim...Öte yandan bu saatten sonra ortaya çıkan kepazeliği hakediyor muyum ben ?.. Bunlara maruz kalmayı hakediyor muyuz biz...Tamamen iyi niyetle yola çıkılsa, eleştirdiklerimin 20'de 1'ini bile yazmam...Ama çıkıp da demiyorlar mı, biz böyle yaptık biz şöyle yaptık, artık biz de şöyleyiz, biz de böyleyiz, kan sıçrayıveriyor beynime...

    Görünen köy kılavuz istemez...Basbayağı olmayacağı belli...Hedef kitle kötü yapımlara maruz bırakılarak beyni uyuşturulan TV izleyicisi desem, o kitleden kim niye sinemada izlesin ?..Fantasik amaçlar, sokağa atılan fantastik meblağlar, yazık olan emekler ve her geçen gün daha az umut vaadeden bir yapım fiyaskosu zinciri...Ben bunları hepimizin algısına ve zekasına hakaret olarak görüyorum dostlarım, abilerim...Bu kafanın da kendi eksiğini farkedip kendini geliştirme gibi bir ihtimali de yok bana kalırsa...Bu minvalde devam edecek üretimler...Az önce sette selfie çekinmiş sultanlarla, fedailerle, bu yapımlara maruz kalmaya devam edeceğiz...Maalesef yapacak birşey yok...Tv ve sinema da başka türden bağnaz bir tekel altında...Sözümona yönetmenlerin, yapımcıların, senaristlerin ve oyuncuların imecesiyle...

    Gel gelelim Kara Murat'ın basılması olayına...Eski haftalık fasiküller bir yana, 6 sene kadar da Gözcü gazetesinden, Ergin Asyalı'nın Abdullah Turhan'ın çizgileri üzerinden geçerek amatör bir dijitallikle renkli sunmaya çalıştığı günlük bantları dahi biriktirmiş biriyim...Kara Murat, çizgi - anlatım olarak bende bir dönüm noktasıdır...Ne var ki zerre kadar şansı olduğunu düşünmüyorum...Bazı şeyleri artık geçmişte bırakabilmeli...Ortalamanın az üzerinde kalitede, sıkı bir '' pulp '' ama bu onu başyapıt yapmadığı gibi, çocukluk ya da gençlik anılarımıza yönelik romantik ele alışlarımız da bu ve benzeri eserleri daha kaliteli yapmıyor maalesef...Bu yüzden olası bir Kara Murat basılması durumunda, eğer kurumlarda falan dağıtılmayacaksa satışları muhtemelen 80 - 90 civarı olur ve inanın sadece 5 tanesini ben almış ya da aldırmış olurum aynı kopyanın...

    Daha bir ton şey yazıp çok acayip çıkarımlarda bulunacaktım, saptamalarla pekiştirecektim, örneklerle zenginleştirecektim ama uyku saatimi geçirmek üzereyim, malum kar dolayısıyla da işe bile vaktinde gidemiyorken, uyku problemi azaplardan azap beğendirecek...Dolayısıyla tam toparlayamamış olsam da, eksik kaldığını düşünsem de yazımı burada noktalamak durumunda kalacağım...Başka bir yazıda yerli çizgi romancılığımızla ilgili çok daha sitemli ve '' kandırılmış '' hissettiğim uzunca bir eleştiri yazısı yazıp sizlerle paylaşmak istiyorum ama bir süre için enerjim tükendiğinden ve yerli ekolden dert yanma kotam ağzına kadar dolduğundan, başka bahara diyorum artık... :-\

    Başlıkta yazmış ve yazacak olan tüm dostlara iyimserliklerinden ve korudukları umuttan ötürü imreniyorum...Benim umudum kalmadığından içim çürüdü ve benzer konularda zehir kusar hale geldim...Umarım sizlerin güzel dilekleri gerçek olur da Kara Murat fiyasko olmaz, çizgi romanı da basılır, satışı da maliyetini kurtarır...İkna olduğum takdirde hiç gocunmadan tükürdüğümü yalarım...Ama dediğim gibi, bu sefer de filmi beklemeye gerek olacağını sanmıyorum...
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: dean - 13 Ocak, 2015, 01:24:23
ferzan, çok güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 13 Ocak, 2015, 01:37:46
Ben herşeye rağmen umudumu koruyorum ve gidip görücem.

Kudret Sabancı'nın Karaoğlan'ına da gitmiştim ve çok beğenmiştim.

Kötü de çıkabilir, hiç sorun değil...

Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Ahmet Oktay - 13 Ocak, 2015, 02:56:03
Fragmanı izledim, efektler inanılmaz derecede kötü gerçekten.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Animvader - 13 Ocak, 2015, 07:03:10
Efekt yapamıyorsanız, paranız teknolojiniz yetmiyorsa kullanmayın be kardeşim.Braveheart, Gladyatör gibi filmlerdeki savaş sahnelerinde efekt mi vardı sanki.Yapın güzel bir koreografi, kullanın figüran arkayı da bilgisayarla çoğaltırsınız falan.

2:24 civarında bir kılıç girme sahnesi falan var evlere şenlik.Sinemadan çok anca bir televizyon filmi olur.

Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 13 Ocak, 2015, 08:21:38
Braveheart ve Gladyatör, görsel efektlerde Oscar almıştı. Bunlar da da savaş sahnelerinde özel efekt kullanıldı.

Fragmandan yorum yapmayı çok doğru bulmasam da, dediğim gibi benim için çok da sorun değil, çünkü ne olursa olsun, beyazperdede Türk çr kahraman yorumlarını görmekten hoşlanan bir zatım.

Keşke Tolga'yı da çekseler...

Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: alan ford - 13 Ocak, 2015, 09:24:27
  Aslında tarihi film denince gözden kaçan bir başyapıtımız var. Bunda tabii ki kahramanlarının eli kılıç tutmayışı ve hamaset edebiyatına kaçmayışı büyük etkendir. Evet Ezel Akay'ın bence başyapıtı sayılabilecek Karagöz ve Hacıvat Neden Öldürüldü'den bahsediyorum. Sinemada gösterildiğinde keyif kaçıran ses problemlerini saymazsak şahane filmdir ve bence tarihimizle ilgili film çekmek isteyen herkesin oturup uzun uzun incelemesi gerekir.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: ferzan - 13 Ocak, 2015, 10:19:50
    '' Karagöz ile Hacivat Neden Öldürüldü '' filmi gerçekten özel bir film...Hani bir endüstriyel çizgi roman vardır süreli çıkan, bir de grafik roman vardır ya...Karagöz ve Hacivat ikinci kategoriye daha yakın misal olarak...Öte yandan, bir dönem anlatısı olarak 7 - 8 sene önce yayınlanmakta olan ve 3. sezonunda yayından kalkan '' Elveda Rumeli '' dizisi de son derece kaliteli bir atmosfere sahipti...Benzer tadı başka hiçbir şeyden alamamıştım...Yerine göre tartışmaya açık olsa da, en azından kostüm - diyalog - dönem inandırıcılığı üçgeninde bazı emanetlikler harici fena durmayan bir Osmanlı yapımı varsa o da Derviş Zaim'in '' Cenneti Beklerken '' filmiydi...

    Örneklerle kaliteli üretimlerimiz çeşitlendirmeye devam edebiliriz ama ne yazık ki bu güzel eserler, son 4 - 5 senedeki vasat üretimlerin gölgesinde kalıyor...Diğer yandan, vasat tabir ettiğim son dönem üretimlerinden bir tek Karaoğlan'a, kostüm ve atmosfer olarak bir yere kadar tahammül etmiştim...

    Gerçekten birileri tarihi film yapacaksa, Karagöz Hacivat gibi ya da Cenneti Beklerken gibi filmleri başlangıç noktasına koyup ortaya çıkacak tarihi filmlerin de en kötüsünün bu üretimlerden en az birkaç gömlek üstte olmasını hedeflemeli...Şu an aklıma gelmeyen ya da izlememiş olduğum başka tarihi üretimlerimiz de olabilir...Ben bunları aklıma getirebildim ilk anda...Boş olmayan bir temelle, istenince ve üzerine düşülünce doğru ellerden çıkma nice güzel tarihi filmler, diziler izleyebiliriz ama öncelikle şu an hakim ve popüler olan ucuz, benmerkezci '' sözde sinemacılık '' anlayışını kırmak, bu tarz üreticilere pabuç bırakmamak lazım diye düşünüyorum...Tabi bu noktada izleyici olarak yapabileceğimiz fazla birşey yok...   
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: kalidor - 13 Ocak, 2015, 10:36:12
Ferzan yine müthiş bir yazı çıkartmışsın. Merakla okumaya başladım, coşkuyla devam edip helal olsun nidasıyla bitirdim  :D Türkiye'nin en büyük çizgiroman koleksiyonerlerinden biri belki de birincisi  olan Kudret Sabancı bile hayranı olduğu bir kahramanın hakkını layıkıyla veremediyse ümitsizliğe düşmekte haklıyız. Şu an yaşadığımız dönemin bir çok alanda distopya olduğunu düşünüyorum. Bir çok konuda elele, hevesle dört nala yokuş aşağı bataklığa doğru indiğimiz bir toplumda kültürel manada daha iyisini de beklemek hayal aslında. Sen şu Altemur Han ve Oğulları'nı tekrar masaya koysan biz yılda 20 sayfaya da razıyız.
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 13 Ocak, 2015, 11:16:02
Bir Kara Murat filminden siyasi bir hiciv, taşlama, yergi, dönem atmosferine %100 uygunluk falan beklemezsiniz, bu film bu gibi ağır beklentileri tabii ki karşılamaz. Bunu karşılamak için de çekilmez. Doğaldır ki, ticari kaygılar ön planda olacak.

KM gibi bir filmden beklenti, olsa olsa, mesajları nispeten doğru verilmiş, iyi bir aksiyon filmi vaadini yerine getirmesidir. Bu film de bunu vaad ediyorsa, bence sorun yok. Gidip görmeden fragman üzerinden yorum yazmak ne derece doğru bilemem, ama ben gidicem. Ha hamaset mi yapılıyor, yapılsın, kim yapmıyor ki, ona da çok takılmıyoruz zaten. Sinema salonundan, 'heyt savulun' nidaları ile de çıkacak değiliz.

Kusura bakmayın ama KM, her koşulda, FSM'i yenen Dracula (Dracula Untold) hikayelerini seyretmekten bin kat daha iyidir. Bu filmi  bi de üstüne para verip seyreden o çok bilinçli 302.162 kişi, KM'yi de seyretse, herhalde kıyamet falan da kopmaz.

Dediğim gibi, ben kim ne derse desin gidip görücem.

Umarım gişede Karaoğlan gibi yatmaz, devamı da çekilir, onları da gidip seyrederim. Hatta, çr leri de çıkar, gidip alıp doya doya okurum. :)



Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Tarkan Kurt - 13 Ocak, 2015, 16:43:42
Ferhan yazını ilgiyle okudum ve tespitlerine büyük ölçüde katılıyorum. Bununla birlikte Tarkan Karaoğlan ve Kara Murat gibi çizgi romanları basıldığı dönemin ruhuna uygun başarılı eserler olarak görüyorum.  Sadece günümüzde tarihi Roman ya da film konusunda bir açlık bir beklenti olmadığı kanaatindeyim. Açıkçası Kara Murat filmine de gitmeyi düşünmüyorum. 
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: ferzan - 13 Ocak, 2015, 19:16:19
      Mesele '' Dracula'yı seyreden  - çok bilinçli kişi - bunu neden seyretmiyor '' değil bence...Yabancıya prim verip de yerliyi yermek de değil...Mesele, sizin, benim ve daha pek çok kişinin bunlardan daha iyisini haketmesi...Siz de yerli üretim tutkunusunuz, ben de yerli üretim tutkunuyum Mrtekin ama inanın, bu tevazunuzla ve iyi niyetli desteğinizle kesinlikle daha iyi bir Kara Murat filmini hakediyorsunuz, hakediyoruz...Benim tüm yermem bu yönde...İyi örnekleri geçmişte yapılmış, yakın geçmişte de yapılmış...Benim de ne hiciv, ne de süper derinlik beklentim yok...Hatta konudan da geçtim, Hızır Bey çizgi romanları gibi salt aksiyon üzerine kurulsun ama kesinlikle üzerinde daha çok çalışılsın...'' Daha iyisi yapılana kadar şimdilik iyisi bu '' ya da '' Hollywood'dan farksız '' gibilerinden hiç gereği olmayan kıyaslamalara girilmesin üreticileri tarafından...Sergei Bodrov bir Hollywood üreticisi değil ama Asya üzerine en güzel atmosferli filmlere imza attı...Pek matah olmayan Hollywood'a öykünmek bile bu üreticilerin amatörlüğünü ve kıstasını gözler önüne seriyor...Öte yandan, son dönem Karaoğlan ve Kara Murat filmleri, bu eserlerin kendi öz geçmişlerine de zarar veriyor...

    Dracula Untold'u izlemedim, düşünmüyorum da...Bir vakitler çok hoşuma giden Spartacus'ü bile şimdilerde tekrar izlediğimde Avustralya'nın '' Muhteşem Yüzyıl '' ı, '' Fetih '' i gibi görmeye başladım...Aslında bunlar da kıstas olacak matah üretimler değil...Tarihi üretime en yatkın, en fantastik ve '' İhlas Yayın Grubu '' mantığına kaçmamak suretiyle mitolojik öğelere yer vermeye en müsait, altyapısı en zengin milletiz belki ama mevcut hammadde ısrarla görmezden geliniyor, görülen ufak kısmı da ısrarla p.ç edilmeye devam ediyor...2. sınıf dizi kalitesinde filmleri önümüze iteleyip eskinin anısına da saygısızlık ediyorlar...Ben bu yaklaşımları iyi niyetli ve masumane denemeler, başlangıçlar olarak değil, küstahça meydan okuyuşlar ve çok bilmişlikler olarak görüyorum...Ve tekrar altını çizmek istiyorum...Tüm hoşgörünüzle ve iyi niyetli samimi yaklaşımınızla bundan daha iyisini hakediyorsunuz Mrtekin...Daha önce yapılmamış olsa ben de bu denli hoşgörüsüz olmayacağım ama iyi örnekleri olduğu halde bu ucuz kafada ısrar ediyorsa bu üreticiler,  zehir kusmaya devam edeceğim...302.162 kişi bu filmi izlesin elbette ama izledikten sonra da bu rakamın en az üçte biri ( ki ciddi bir rakam ) yerli üretim tarihi aksiyondan tiksinmesin...

    Bu filme sakın gidilmesin gibi bir anlayış da gütmüyorum...Bence gidilsin, hatta bir parça gişe yapsın ki belki bu sayede yeni bir furya başlar ve tarihi altyapılı üretimlere, hatta mitolojik üretimlere yelken açılır...Çizgi romanları çıkarsa da hepsini alırım, hatta orijinal tefrika edildiği gibi bant olarak yanlamasına basılması için bile yırtınırım...Zira sayfa olarak uyarlanmış ve günlük bandın ikiye bölünmüş halini hiç sevmemiştim...Bu benim şahsi sevgim ve tercihim...Öte yandan gerçeğe dönersem, hala hiç şansı olmadığı konusunda ısrarcıyım...Bu yapımların tekrar ele alınmasını en çok isteyen, hatta bir zamanlar bunun için dualar bile eden şahsımın acı görüşleri bunlar...

    Son olarak, benim bu filmlerden tek ve haklı beklentim dönem atmosferinin yansıtılmasıdır ve bu olmayacaksa, '' Arkadaşım Hoşgeldin '' ya da '' Çok Güzel Hareketler Bunlar '' tarzı bir şovda Bizans kostümlü komedyenleri ve skeçleri izlemeyi ve ciddiye almayı yeğlerim...Tarihi bir yapımda dönem atmosferi olmayacaksa, ha Kara Murat izlemişim, ha Mehmet Ali Erbil'li Kahpe Bizans...Ne farkeder ki...

     
Başlık: Ynt: Fatih'in Fedaisi: Kara Murat
Gönderen: Mrtekin - 17 Ocak, 2015, 23:04:48
Filme Cuma günü gittim.

Dediğim gibi, her ne olursa olsun, beyazperdede Türk çr kahramanları yorumlarını görmekten hoşlanan bir zatım.

Ne iyi, ne de kötü, bir aksiyon filmi olarak beklentimi karşıladı, benim.

Kara Murat ciltlerini de eş zamanlı olarak raflarda görebilseydik çok daha mutlu olurdum, ya da filme giren izleyicilere promosyon olarak da dağıtılabilirdi, neden böyle şeyler düşünmezler.
Başlık: Bana Masal Anlatma-2015
Gönderen: Mrtekin - 24 Ocak, 2015, 20:10:42
Eğer Leyla ile Mecnunu sevdi ve özledi iseniz, muhakkak gitmelisiniz.

Seyretmedi iseniz de, bunu kaçırmayın sakın.

Çok kaliteli ve çok ince espriler (ki en iyi örnekleri, LvM ve Kaygısızlar da sergilenmiştir.) var. Bahsetmeyim şimdi.

Oyuncular ve senaryo çok iyi. BKM'nin açık ara en iyi işi olmuş, bence, tavsiye ederim.
Başlık: Ynt: Bana Masal Anlatma-2015
Gönderen: Mrtekin - 25 Ocak, 2015, 04:39:00
https://m.youtube.com/watch?v=8ceDHgpdFkg

Bu fikri bulana helal olsun. :)
Başlık: Ynt: Bana Masal Anlatma-2015
Gönderen: Pulluk - 25 Ocak, 2015, 08:29:00
Finalinin pat diye gerçekleşmesine karşın filmin geneli oldukça keyifli. Abuk sabuk komedilere milyonlar koşarken bu filmin gişesinin gayet düşük oluşu ise son derece üzücü.
Başlık: Ynt: Bana Masal Anlatma-2015
Gönderen: yunusmeyra - 25 Ocak, 2015, 18:57:07
ayrıca filmin çekim mekanları yedikule ve samatya ki, eski bir yedikule sakini olarak son gittiğimde, afrikan ve suriye nüfusunu yerinde müşahede ederek oldukça şaşırmıştım..senaristte eski bir "suriçi" çocuğu galiba  ;)
Başlık: Ynt: Bana Masal Anlatma-2015
Gönderen: rumar80 - 25 Ocak, 2015, 19:08:13
Alıntı yapılan: yunusmeyra - 25 Ocak, 2015, 18:57:07
ayrıca filmin çekim mekanları yedikule ve samatya ki, eski bir yedikule sakini olarak son gittiğimde, afrikan ve suriye nüfusunu yerinde müşahede ederek oldukça şaşırmıştım..senaristte eski bir "suriçi" çocuğu galiba  ;)


Çarşamba önce filmi sonra da ekibin katıldığı 3 adamı izledim. Film çok sevimli. Eğlenceli bir film. Senarist/yönetmen Yedikule'li imiş.
Başlık: Manda Yuvası - Atilla Atalay
Gönderen: Hayal Kahvem - 23 Şubat, 2015, 22:56:04
(http://4.bp.blogspot.com/-9y38YrFMQhA/VOOxXdij18I/AAAAAAAAde8/jxwM6HfJDAQ/s1600/705378_1403350529926515_2132819315_o.jpg)

"Çiğdem Sineması, Yeşilyuva İlkokulu'nun yanındaydı...
Yalnız, bir dakika durup isimlerin güzelliğine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Çiğdem Sineması, Yeşilyuva İlkokulu, Cennet Mahallesi, Florya, Menekşe İstasyonu..."

atilla atalay/çiğdem sineması


Böyle düşsel bir mekanda, dev bir hercai menekşenin dibinden trene binip,  çiğdem kokan bir sinemada film seyretmeyi hayal ederek Beyoğlu'na gelmiştim. Aynen Çiğdem Sineması'nın olmadığı gibi, Emek Sineması da yok artık, kesin biliyorum. Fitaş'ın  yüksek  koltukları arasında boynumu uzata uzata,  !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nin   filmlerini arka arkaya seyrediyordum.

Üzerimde tuhaf bir hal vardı.  Parmağına çekiç vurmuş insanın, elini deli gibi sallayıp zıplaması, söz konusu acıyı geçirmesi nasıl mümkün değilse, Tokyo'daki çetelerden, Avustralya'daki trans anneye, büyükler için yazılmış masal tadındaki İngiliz filminden, Brezilya'nın ağustos esintilerine kadar muhtelif lezzette filmler seyrederken,  27 Şubat'ta vizyona girecek olan Manda Yuvası adlı filmin sürekli zihnimde gezinmesini ve günleri saymayı engellemem de mümkün olamıyordu. Acayipti!

Bilenler bilir,  öykü seven biriyim.   Atilla Atalay'ın  komik kitaplarının arkasına gizlediği, ciddi ve hisli öykülerini tekrar tekrar okumaya doyamam. Benim için nadide  mücevher ayarında her biri...  Tek kelimeyle biterim.

Biliyordum ki, Atilla Atalay  son kitabına yeni öykülerini hazırlıyordu. Çıkacak kitabının adı  bile belliydi.  Ağır Tren... Of! Trene dair her şeyi seven bencileyin biri için bu kitap adı tam anlamıyla harikuladeydi.  Diğer kitapları gibi bu kitabının adını da çok sevmiştim. Öğrendiğim anda yüreğim pıtı pıtı  kanatlanıvermişti. En hakiki okuru olaraktan, sabırsızlıkla  yeni kitabının yolunu  gözlemekteyim.

Pekiii.... Manda Yuvası adlı filmle  alıp veremediğim neydi?

Şuydu...  Yavaş Tren bir türlü yayımlanmamıştı.  Sabırsızlıkla beklerken, Manda Yuvası'yla ilgili haberler  gözüme ilişmişti. Haberlere göre, Manda Yuvası'nın senaryosunu  Atilla Atalay, Can Barslan ile birlikte yazıyordu. Kastamonu'ya filmin çekiminin yapılacağı yerleri görmek, köylülerle konuşmak için gitmişler, bir süre  oralarda kalmışlardı. Eee...   Bu durumda Yavaş Tren'in gelmesi gecikiyordu.  Yıkılmıştım resmen...  Çok fenaydı.

Yalan söyleyecek değilim.  Manda Yuvası hakkında bütün bu haberleri duyduğumda çok öfkelenmiştim. Fikrime göre, Yavaş Tren'in gelişini yavaşlatmıştı ya, bırakın Manda Yuvası'nın adını anmayı, mümkünü yok... Asla seyretmeyecektim. 

Sanki kızgın  ütüler  ayaklarıma düşüyor, boğazımda petrol yüklü tankerler infilak ediyordu. Hatta bir süre sonra kabuslarımda rol değişimi oldu.  Asabi kadın el emeğiyle, psikolojik gürültüler çıkarıp, Manda Yuvası'na karşı menfur suikast girişimleri planlamaya kadar işi götürünce, kendimden korktum. Geçer diye bekledim, geçmedi. Harbiden rehabilite olma durumum söz konusuydu. Nihayetinde Manda Yuvası'nı zihnimin ücra çekmecelerinden birine kilitlemeyi becerebildim. Vallahi unuttum sanıyordum.

Bilirsiniz, unuturken, sinemaya gider, öyküler okursunuz, gülersiniz, gözleriniz dolar... Aynılarını yaptım.  Yooo... Besbelli unutamamışım. Bırakın unutmayı, için için Manda Yuvası'nın vizyona girmesini dört gözle beklediğimi anladım. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nin  dünyanın her yerinden farklı  bakışları sinemaseverlerle buluşturan filmlerini seyrederken, aynen askerin kafa izninin bitmesine kalan günleri sayması  gibi,  kaç kere Manda Yuvası'nın vizyona gireceği günü sayarken  yakaladım kendimi.  Şaşırdım kaldım.  İçimdeki yavru kedi debelendi...  Gece on ikiden sonra, şafak dört...

(http://3.bp.blogspot.com/-OjekLSqec3E/VOO1iz-zVZI/AAAAAAAAdfI/f7nyCzeSoMQ/s1600/manda-yuvasi.jpg)

   
Başlık: Üsküdar İskelesi
Gönderen: Hayal Kahvem - 13 Nisan, 2015, 22:06:54
(http://1.bp.blogspot.com/-3lY2DQAlSIU/VSmAL-B89vI/AAAAAAAAd9o/qti90fPA_DE/s1600/uskudar-iskelesi.jpg)

Filmin ilerleyen sahnelerinde adının Tarık olduğunu öğrendiğim genç adam,  vapuru yakalamak niyetiyle telaş içinde  koşarken, iskelede yüreyen Leyla'ya çarpar. Kızın çantasını yere düşürmekle kalmaz, vapurun  kaçmasına da sebep olur. Kız sinirlenir.  "Adım atarken önünüze bakmak adetiniz değil galiba!" diye söylenmeye başlar.

Tarık ne diyeceğini bilemez... Kızın gözlerine  mahcup mahcup bakarak, sadece "Birden şey oldu da..." deyiverir. Leyla iyice sinirlenir...  "Hay Allah, vapuru da kaçırdım. Çok fena oldu. Şimdi, bir saat bekleyeciğim." diye söylenir.

Tarık, kızın yere dağılan eşyalarını toplamasına yardım ederken, "Çok fena oldu. Vapuru da kaçırdık ya... Ama Beşiktaş vapuru var. Onunla geçeriz ha..." tadında lakırtılarla aklı sıra vaziyeti düzeltmeye uğraşır. Samimiyetle Leyla'nın elindeki sefer tasının yere düşen kapağını alıp kapatırken, "Benim işim de çok acele ama... " diyerek, zeytinyağ gibi su üstüne çıkmaya çalışır.

Leyla'nın, cinleri tepesine toplanmıştır. Huysuz ama tatlı...  "Sizin bütün işleriniz acele galiba..." der.

Durun bi... Şimdiii... Filmin burası çok mühim. İnanın,  belki beş kere filmi geri alıp, tekrar tekrar bu sahneyi seyrettim. Tarık ne cevap verir tahmin edin...

Leyla, sizin bütün işleriniz acele galiba, dedi ya hani... Hah işte... Tam bu sahnede... Tarık tüm sevimliliğiye gülümser. Şöyle cevap verir... "Tabii, şey, sigortacılık tabii."

Leyla altta kalır mı? Cevabı yapıştırır: "Belli işiniz hep kazalarla!"

İşte bu sahnede var ya kahkahayla güldüm:)

Hahha! 1960 yılına ait siyah beyaz bu filmde, filmin başrol oyuncusu sigortacı öyle mi? Bayıldım ne yalan söyleyeyim. Tamam... Telaşlı, sakar biri ama... Sevimli mi sevimli... İçten. Samimi bir adam. Ben de sigortacıyım ya... Meslektaşız bir kere... Niye bilmiyorum ama, nasıl sevindim anlatamam.

(http://2.bp.blogspot.com/-ttPhxtToAOc/VSwP5ZH6AII/AAAAAAAAeAg/TTQkMD_HqgA/s1600/uskudar-iskelesi_1.jpg)

Başlık: Tosun Paşa
Gönderen: Mrtekin - 07 Haziran, 2015, 14:01:40
1976 yapım yılı tarihli bu filmi çocukluğumdan beri seyrediyorum. Abartmıyorum, ben bu kadar güzel bir film görmedim.

Film komedi gibi gözükse de çok ciddi taşlamaları bulunmakta...

Neyse, bu filmin bir iki tane bilinmeyenlerini anlatıyım.

- Senaryosu, Yavuz Turgul tarafından yazılmıştır.

- Kartal Tibet'in ilk Yönetmenlik denemesidir.

- Tosun Paşa, Ahmet Tosun Paşa'dan esinlenmedir.

http://tr.m.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Tosun_Paşa

-Çalan Müzikler'den bir demet: Şehnaz Longa, Hicaz Oryantal, Kürdilihicazkar Longa...

- Tokatlar Fütursuzca atılır ve yenir :)

Özetle her detayı ile muhteşemdir.

Yaşasın Tosun Paşa :)
Başlık: Dağ 2
Gönderen: Mrtekin - 12 Ekim, 2016, 14:54:35
Dağ 1'i de çok sevmiştim. Kasım'da Bordo Berelilerin anlatıldığı devam filmi ile yeniden arzı endam ediyor.

https://m.youtube.com/watch?v=jpByS8cbcVA

Murat Serezli'ye rol dehşet yakışmış...

Biraz da kendi öz kahramanlarımızın hikayelerinin anlatıldığı filmler seyredelim...
Başlık: Ynt: Dağ 2
Gönderen: Nightrain - 12 Ekim, 2016, 16:18:05
Acemi birliğinde bu filmi yaklaşık bi 10 kere izlemiş biri olarak, senaryosunu komple ezberlemiştim. ;D
Başlık: Kaybedenler Kulübü
Gönderen: pizagor - 15 Mayıs, 2017, 22:57:05
Son tahlilde görüyorum ki bu sefer hakikaten fena saçmalamışım :)

Affola!

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2017/05/loser.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2017/05/loser.html)



Not: Bu yazı kesinlikle bir film eleştirisi değildir. Ne haddime! Sadece ve sadece bir filmin, düşünce hızında ve düşünce silsilesinin yoksunluğunda, daldan dala atlayarak bana hissettirdikleridir. Dolayısıyla anlatım gayet zikzaklı, cümleler kopuk kopuk, düşünceler ise bir o kadar tutarsızdır  ;)


Kaybeden... Ne kadar sevdiğimiz bir laf değil mi şu? Başkalarını 'ezik' olarak nitelendirirken, kendimize 'kaybeden'liği yakıştırıyoruz değil mi biraz da? Çünkü daha bi' romantik sanki bu sıfat. Daha bi' içselleştirilmiş. Daha bi' rahat kabullenilen. Daha bi' hazmı kolay.

Kaybeden... 'İşte ben, işte benim hayatım' diyebileceğimiz bir kavram. Acınası çocukluğumuz, sefil gençliğimiz, adalet yoksunu iş hayatımız, kadir – kıymet bilmeyen aile eşrafımız ya da arkadaşlarımız. Şu lanet olası, baskın Ortadoğu kültürümüz hüzne, acıya niye bu kadar tutkun? Neden böyleyiz? Kendime de soruyorum; neden böyleyim? Neden yaşamın mutluluklarını, bunlarla ilgili olanca farkındalığıma rağmen, yüceltmek yerine hüzünlere takılıp kalıyorum? Neden nedensiz mutluluklarım olmuyor? Neden bendeki frontal korteks, serotoninin, endorfinin, dopaminin ve benzer bilumum diğerlerinin açlığını çekiyor. Yoksa bu, beynimizin o malum bölgesine dair bir fonksiyon bozukluğu mu? Yoksa bu, tüm insanlığın ve fakat bu toprakların mensuplarında daha da yoğun rastlanan genetik bir kusuru mu? Öyle açız ki mutluluğa... Öyle yoksunuz ki... Ve bu eksikliği doldurmaya o kadar meyilliyiz ki... Bazen libido yoğun bir tarikat... Bazen de bir radyo programı... Sadece programa verilen isimle yaşattığı bir özdeşleşme hali bile kitleleri peşinden sürükleyebiliyor. Hem de kaybetmekle taa uzaklardan, o da belki, irtibatı olan iki zeki karakterin kaptanlığında...

(https://2.bp.blogspot.com/-HRqkRjAvpNo/WRoAJJ9pRcI/AAAAAAAAEM4/SOdyX_9_e2Ec8qliwQfmtGcLf44E2hM-ACLcB/s640/414_Kaybedenler%2BKul%25C3%25BCb%25C3%25BC.jpg)

Sahip olduğu yayınevinin kitaplarının az satması dışında görünürde herhangi bir kaybedenliği olmayan Kaan ile varlıklı bir aileye doğduğu belli ve sırf bu yüzden doğuştan bir kaybetmeyen – kaybetmeyecek olan Mete. 'Kaybedenler Kulübü' isimli efsaneleşen bir radyo programının bu iki sunucusunun hayatından bir kesit sunuyor film. Toplumun genel geçer değerleriyle zıt yaşayan, günübirlik hayatların öyküsü. Kim kime, dum duma, adeta yatak başlığına çentik atarak geçen geceler. Güya parasız pulsuz ama bir o kadar da yemeli – içmeli, alkollü – eğlenceli zamanlar. Kahramanlarımızdaki, bugüne değin defalarca karşılaştığım ve bende sonsuz hayranlık uyandıran, o kendine, çevresine, hayata karşı sorumluluk duymayıp da 'mesuliyetsizliğin getirdiği rahatlığın, öngörü yetkinliği noksanlığının, şartlar ne kadar kötüye giderse gitsin, o 'bana göre zavallı'nın sırtını yere getirememesi, her durumdan hasarsız sıyrılma hali. Dipsiz okyanusa düşmemek için binbir olasılığı düşünerek hareket eden ama yine de kendini suda köpekbalıklarıyla bulan benim gibilere göre daha rahat bir noktadan karaya çıkması durumu. Rasyonellikten ırak 'Evrene pozitif mesaj gönderelim!' ya da 'iyi düşünelim iyi olsun!' saçmalıklarının bir tezahürü adeta bu durum...

Gerçi bir taraftan da Cern'deki meşhur deneyin ortaya yeni attığı ve 'aslında madde de yokmuş!' bulgusu var kafayı bulandıran... Maddeyi var edenin aslında onun varlığına duyulan inancın olması şeklindeki tuhaf felsefi yaklaşımı da buna ekleyince... Adeta Neil Gaiman'ın 'Amerikan Tanrıları'ndaki kurgusuna benzer bir durum: tanrıları var edenin, onlara kudret bahşedenin, o doktrinin inananları olması savı. En basit anlatımıyla, bilim adamının keşfetmesinin sebebi birşeyler bulmak istemesidir diyor bu görüşün savunucusu bir meczup. Kırk küsur yılın maddecisiyiz - metacısıyız en nihayetinde. Bu sava bıyık altından gülümsemeden bakmamız pek de mümkün değil...

(https://1.bp.blogspot.com/-_ULUZy_ImFg/WRoDQtH-rpI/AAAAAAAAENI/i-kwP_Q2kXkqhFPIeAa6DvKmVqMr4X0vwCLcB/s640/414_G%25C3%25BCm%25C3%25BC%25C5%259F%2BKayak%25C3%25A7%25C4%25B1.jpg)

Onca yadırgamama rağmen bu filmi neden bu kadar sevdim acaba?

Nerelisin sorusuna 'Kadıköylü ama İstanbullu değil!' olarak yanıt veren şu iflah olmaz Kadıköy sevdalısına özellikle hitabeden onlarca ayrıntıydı belki de. 2001 – 2002 yıllarında haftanın iki – üç akşamı gittiğim Hera mı? Kadıköy'ün, yüzlerce defa arşınladığım, o çok sevdiğim sokakları mı? Vakti zamanında her gün defalarca önünden geçtiğim kadim AUM'un - Acıbadem Unlu Mamülleri'nin verdiği ilhamla rahatlamak maksadıyla 'aummmm...' diye uluyan kitleler mi? 'Beşiktaş İskelesi'nde buluşalım...'ın yarattığı o tanıdık karmaşa mı? Çizgiroman sevdalısı olan saygıdeğer Çetin Ağabeyimiz (Çetin Şan) sebebiyle mazisine dair özel bir yakınlık hissettiğim 6:45 Yayınevi olabilir mi? Ya da kendisini kameralara birkaç saniyeliğine de olsa gösteren Alfred Bester'in yine 6:45 baskısı 'Yıkıma Giden Adam' kitabı mı? Yoksa filmin içinden geçen bir çizgiroman mı, sadece kısa bir an için göze çarpan bir çizgiromanpervere özel ayrıntı, Mete'nin elindeki Alfa Yayınları'ndan seneler önce çıkmış olan bir Gümüş Kayakçı cildi mi?

Boşverin benim tutarsızca yazdıklarımı. Seyredin vesselam...

Başlık: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: ZGeralt - 18 Şubat, 2019, 14:52:55
Organize İşler – Sazan Sarmalı

Bu filme gitmek aklımın ucundan bile geçmiyordu, hatta filmin gösterimde olduğunu bile unutmuştum, Netflix'in Twitter hesabı duyuru yapınca hadi dedim izleyeyim.

Öncelikle ilk filmi sevmiştim,  ara ara güldürmeyi başaran, büyük bir iddiası da olmayan keyifli bir komedi filmiydi.  İlk filmin olumlu izlenimi ile yine o seviyede bir film bekliyordum açıkçası, büyük yanılgı...

Gömmeye başlamadan önce birkaç kelam etmek isterim, bir filmin bence en önemli noktaları  "kurgu" ve "sinematografisidir". Sinemanın kendi "özgünlüğünü" bu iki alan sağlar. Daha sonra senaryo, ses , görsel efekt, oyunculuklar vb. sıralanır benim için.  Sinemada önceliğim asla senaryo olmadı, çok sıradan hikayelerle çok büyük işler yapılabilir. Esaretin Bedeli, Gladyatör,Bir Zamanlar Amerika, Can Dostum... Farklı  türlerde , çok sıradan hikayelerle sinema tarihinde kendine yer edinebilmiş filmlerden aklıma gelen ilk örnekler. Hatta Baba serisini ele alalım, hikayenin sıradışı bir yanı yok.

Şimdi Senaryo ikinci planda dedim ama bu demek değil ki, izleyiciyi salak yerine koyan, her tarafından yapaylık, tembellik ve özensizlik akan salak saçma bir senaryo ile iyi bir film çekilebilir. Sazan Sarmalı'nın senaryosu tam bir facia.  Yıl oldu 2019 hala 90'ların sitcomlarında " yalan söylendiği için başkası gibi davranan tip" komedisinden vazgeçilmedi. Üstelik bunu ne mantığa biraz uydurabilmeyi denemişler ne de güldürebilmeyi başarabilmişler.  Senaryo ile ilgili tek bir düzgün cümle kurma olanağım yok. Berbat. Dolayısı ile diyaloglarda berbat.

Oyunculuk konusunda Kıvanç Tatlıtuğ'un karakterine biraz hayat kattığını söyleyebilirim, en azından tipleme değil.  Oyuncularla ilgili fazla diyecek bir şey yok, Yılmaz Erdoğan'ın izlerken utandıran ördek dudak yaparak doktor kılığına bürünmesi... Bir çocuk filmi izliyorum hissi aldım diyeceğim ama çok iyi çocuk filmleri izledim, onlara hakaret gibi olacak.

Drone ile çok güzel İstanbul manzaraları çekmişler, zaten artık farz oldu, film başlarken yükseklerden görüntü koy, ver müziği gitsin. Bunu yapmayanı dövüyorlar sanırım, yoksa herkes niye bu kadar ısrarcı olur anlamıyorum.

Bir karada , bir denizde! kovalamaca sahneleri var yanlış hatırlamıyorsam, çekmeseler de olurmuş.  Beceriksiz adamları olan mafya babası tipini bilirmisiniz. Kahramanlarımızı kovalarlar, yakalayamazlar bunun üzerine de Mafya babası da bunlara kızar. Heh milyonuncu defa işlenen bu konsept var filmde. Adamlar elinden kaçınca , mafya babası elemanlarını tokatlıyor.  Yazarken utandım...

Burada durmak istiyorum çünkü bu filmi eleştirmek bile bir noktada vakit kaybıymış gibi geliyor. Geçtim Batı standartlarını , Türk sineması içinde bile kötü bir film, Cumali Ceber  ve benzeri Youtuber çöplerinden iyi tabi ki, ama o kadar.


3/10
Başlık: Ynt: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: haziran00 - 18 Şubat, 2019, 16:20:28
İlk filmi askerliğimi yaparken çarşı iznimde sinemada seyretmiştim ve fevkalade beğenmiştim. Yıllar sonra gelen 2. filmi bu gazla seyretmek istedim ama nitelikten uzak ucuz bir film olmuş.
Başlık: Ynt: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: Nightrain - 18 Şubat, 2019, 16:40:29
Filmin vizyona girmesinden 2 hafta sonra, Netflix'e gelmesi de ayrı skandal. ;D
Başlık: Ynt: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: ZGeralt - 18 Şubat, 2019, 17:46:04
Alıntı yapılan: Nightrain - 18 Şubat, 2019, 16:40:29
Filmin vizyona girmesinden 2 hafta sonra, Netflix'e gelmesi de ayrı skandal. ;D

Filmin kalitesinden bağımsız olarak konuşuyorum, bence güzel gelişme. Bir sinema bileti fiyatıyla 1 ay Netflix aboneliği alınabiliyor, 1 ay sınırsız, bir sürü içeriğe erişim sağlanabiliyor. Sinema salonlarının tek artısı "büyük ekran", ses zaten genellikle rezalet oluyor salonlarda, ayarsız ve herhangi bir standart oturmamış durumda. Yarım saat (yeni yasa ile reklam+ fragman 15 dk olacak) reklam izletmesi hatta bazen verilen aradan sonra da reklam verilmesi meselesi var, hem yüksek ücret ödeniyor, hem kaliteli hizmet alınamıyor hem de üstüne reklam izlemek zorunda bırakılıyor.

Salonlar fiyat politikalarını ve kalitelerini gözden geçirmek zorunda kalacaklar, bu olacak başka yolları yok orta vadede. Daha diğer streaming servisler yeteri kadar aktif değil ve VR olayı henüz emekleme aşamasında. Salonlar ya kendine çeki düzen verecek ya da nostaljik birer tat olarak kalacaklar.
Başlık: Ynt: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: pizagor - 18 Şubat, 2019, 19:43:57
Alıntı yapılan: Nightrain - 18 Şubat, 2019, 16:40:29
Filmin vizyona girmesinden 2 hafta sonra, Netflix'e gelmesi de ayrı skandal. ;D

Netflix sansür uyguluyor mu?
Başlık: Ynt: Organize İşler – Sazan Sarmalı
Gönderen: Nightrain - 18 Şubat, 2019, 19:47:52
Alıntı yapılan: pizagor - 18 Şubat, 2019, 19:43:57
Netflix sansür uyguluyor mu?

Hayır. Sansür yok.