Star Wars: The Mandalorian

Başlatan dean, 10 Kasım, 2017, 01:24:17

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

BAHADIR

Konsol oyunları ve bilimum oyunlarla aram yoktur... Varsa yoksa spor oyunları... Ama bu gün ortalıkta dolaşan Hellblade oyununun trailerını izledim... Mandolariandan daha gerçekçi olmuş diyebilirim... "Diyebilirim"i fazla direk "olmuş."

gizmoo


Yalnız Kurt ve Yavrusu nun Star Wars versiyonu sanki  :)

noir

Bugün 8. bölümü izleyerek ilk sezonu bitirdim. Genel olarak fikrimi söylemem gerekirse ben beğendim. Tabi harika, olağanüstü seviyesinde değil ancak şu son zamanlarda Star Wars'a edilen işkenceden sonra ilaç gibi geldi. Özellikle bu diziyi izlerken şunu farkettim Star Wars evrenine diziler lazım, özellikle farklı ırkların anlatılacağı, evrenin farklı noktalarında, geçecek diziler. Evet jedi, sith, force bunlar Star Wars'u Star Wars yapan şeyler ama sadece bunlardan ibaret değil. Yüz milyon dolarlar akıtılan ve Disney'in en önemli projelerinden son üçlemede beceremediklerini dizi ile yaptılar, izlerken Star Wars izlediğimi hissettim. ( Rebels çizgi dizisi de çok iyiydi, çizgi dizi olmasına rağmen force ve mistik tarafı çok güzel işlenmişti, tabi başka birçok güzel tarafı daha var ama uzatmayayım, onu da izleyin :D ). Kısaca izlemenizi öneririm.
I Have Spoken

ferzan

Alıntı yapılan: ferzan - 24 Kasım, 2019, 15:06:37
    Benim şimdilik hoşuma gidiyor, ilgiyle izliyorum ama sınırdayım diyebilirim...İlerledikçe ya daha çok seveceğim, ya da hızla uzaklaşmaya başlayacağım, artık gidişat gösterecek...Şu ana kadar bir sorunum olmadı...Disney atmosferini ve Jon Favreau 'nun göstere göstere insanın gözüne soktuğu foreshadowing unsurlarını da henüz dert etmedim diyebilirim...

    Ortalama bir beklentiyle başladım, aşağı yukarı karşıladı ama üç bölüm itibariyle ufak iniş çıkışlarla devam eden gidişat ana düzleminin artık ciddi bir zikzak yapma ve sayı doğrusunu bozma zamanı geldi gibi sanki...Beklentim bu yönde açıkçası...Ne var ki cuma günlerini de iple çektiriyor namussuz, merak ettiriyor; "bu bölüm nasıl bir şey çıkmış ortaya acep" diye yol gözletiyor...


    Bir ay kadar önce bunları yazmışım ilk 3 bölümün ardından...Dün itibariyle sezon finalini de izledikten sonra genel bir yorum yapmak istedim...

    Öncelikle bir önceki mesajımdan yaptığım alıntıda da şahsıma malum olduğu gibi dizinin ilk 3 bölümünden sonra hızla uzaklaşmaya başladım...Hayranlık adına toleransım 4. bölümden itibaren kayboldu...İlk 3 bölümde diziye yönelik bol kepçeden kredim vardı ve bundan sonrasında artık sabit çizgiden çıkıp beni şaşırtmasını arzulamıştım ama maalesef devamında olumsuz hislerle, yer yer de küfrederek izledim...

    Benim için John Favreau, senarist olarak tam bir klişe deposu oldu...Hem de klişeleri zekice kullanıp ortaya başka formlar çıkarmasını bilen bir yorumcu ustalığından uzak, doğrudan klişecinin ta kendisi oldu...Alıntımda da belirttiğim gibi, fore-shadowing 'leri göze göze soktu...Akış esnasında belli başlı klasik yol haritalarını olduğu gibi kullandı...Diyalogları, karakter motivasyonları, karakterlerin ikna olma çabuklukları, sözüm ona ters köşelerin 100 metreden bağırarak "Ben geliyorum" demesi, yani bazı ihanet ve sadakatlerin çok tahmin edilebilir olması ve daha pek çok şeyle bana fazlasıyla batan yerler oldu...

    Bölüm bölüm gitmek gerekirse,

    1, 2 ve 3. bölümlerle bir sorunum olmadı...Her şeyi bir kenara bırakıp ilgiyle izledim, dert etme olasılığım olan pek çok şeyi de görmezden geldim, herhangi bir sorunum olmadı...

    4. bölüm, adeta bir "7 Samurai" omurgasıyla başladığı dakikadan itibaren klişeye doyurdu...Ayrıca uzun zamandır görülmeyen eski bir dostla kavga ederek karşılaşma ve sonrasında diyaloğa girip eski günleri yad etme mevzusunun 20 yıl önce bittiğini sanıyordum...Ekşidim, bozuldum...Bölüm zaten en baştan gidişatını ele verdi...Ayrıca ilk 3 bölümün ardışıklığı üzerine pek çok dizi ve çizgi romanda olduğu gibi ana akıştan kopmadan işlenen bir rahatlama, bir olaydan uzaklaşıp başka bir olaya odaklanma ve kurguya nefes aldırma bölümü olduğu da yine çiçeği burnunda senaristimiz tarafından gözümüze gözümüze sokuldu...

    5. bölümden 4 kadar nefret etmesem de yine kolay sezinlenebilir bir bölümdü...Artık tamamen senaristin ezberi, sevdiği ve beslendiği formatlar aşağı yukarı belli oldu...4. bölümden zaten bozuştuğum için 5. bölümde ekstra asap bozukluğum olmadı, zaten hali hazırda asap bozukluğum vardı...Neyse ki üzerine katmadı...

    6. bölüm, senarist değişimi dolayısıyla nispeten biraz daha ilgi çekici geldi...Artık diziyle gönül bağım tamamen kopsa da sıkılmadan izledim...Yine şahane değildi, vakit geçirtti ve önceki iki bölümü biraz olsun telafi etti gibi oldu...

    7. bölümle esas oğlanımız senaryo koltuğuna geri döndüğü için gene bir bunaldım...Karakterler ne çabuk çark etti, ne çabuk ikna oldu, ne çabuk birbirine güvenip ne çabuk  ani gelişen olaylar dolayısıyla bir karakter saf değiştirdi...30-35 dakikaya bu kadar oluyorsa neden 30-35 dakikada ısrar ediliyor o zaman?..Ben bir hikaye akışında bu denli hızlı ikna olmalara ve taraf değiştirmeleri yadırgarım bir hikaye ve anlatı tüketicisi olarak, başlarım süresinden de bölüm sayısından da...Diğer yandan, bu kez kaç bölümdür adını koyamadığım başka bir şey şekillendi kafamda; Disney bu diziyi sanki animated series gibi gerçekleştiriyor...O halde neden live-action oldu?.. Animasyon olsaydı bu kadar batmazdı muhtemelen, bir Clone Wars gibi yaklaşıp çok daha toleranslı olabilirdim ama bu bölümle tam anlamıyla animasyon serisi mantığının live-action 'a dönüştürülmüş gibi dizinin ilerlemekte olduğunu geç de olsa fark ettim...

    8. bölüm içinse zaten pek fazla duygum kalmamıştı...Öyle donuk bir şekilde izledim...Olumsuz değildim ama olumlu da değildim...Malum karakterin geçmişinin bir sahnede bu kez tamamını görüyorken, flashback anlatımlarındaki klişe yaklaşımlar da ya sabır çektirmedi değil...Gene de sıkılmadım, yalnız villain 'in tam anlamıyla çocuk filmi villain 'i gibi olması da beni benden aldı...İleriki sezonlarda umarım "Yaşasın kötülük, nihehehehe" tarzı sözler duymayız ağzından... :P

    Genel olarak izlerken sıkılmadım ama baştan sona, duygudan duyguya girdim ve açıkçası hayal kırıklıklarım dolayısıyla çok bozum oldum...Bazı şeyler sanki olması gerektiği için ya da başka karakterlere yolu açabilmesi için emaneten yer almış gibiydi...Karakterleri yeterince derinlikli bulamadım, kişilikleri genel geçer rollerden ibaret geldi, Mando 'nun bile kendi içinde tutarsız olduğunu düşünüyorum...O acımasız ve tavizsiz ödül avcısının sezonun devamında da tavizsiz ve katı olmasını beklerdim...Fazla inişli çıkışlıydı ve açıkçası konumunu hak etmeyecek kadar duygusal açıkları vardı...Malum ufaklık elbette onun bu yanını kırmalıydı ve tavizsiz adamın makul tavizler vermesi gerekliydi ama bence biraz suyu çıktı sanki...

    Bunun dışında elbette güzel şeyler de vardı, onların hatırına izlemeye devam ettim zaten...Ama şuna eminim ki John Favreau, yazım aşamasında bütün Star Wars filmlerini ve animasyon serilerini izlerken "Şunu da kullanayım, bunu da dahil edeyim, şuradan girip şöyle milletin aklını alayım..." demediyse ben de bir şey bilmiyorum... :) Öyle amatörce ve göze batan emanetlikte detaylar vardı çünkü...

    Sonraki sezonu da izleyeceğim elbette ama nereye evrileceğini görmek için...Benim açımdan bu dizinin tüm ihtişamı ve gizemi ilk 3 bölümden ibaretti...Sonrasında hızla idealize oldu...Yukarıda da belirttiğim gibi, animasyon konseptine gidebilecek metin ve görsel anlatım yaklaşımıyla live-action yaptıklarını düşünüyorum ve bu da beklentimi mahvediyor...Disney + yapımları böyle olacaksa, ben Obi-Wan Kenobi dizisi görmek istemiyorum...Yıllardır yana yıkıla beklediğim bir şeydi Obi Wan 'ın Episode 3 ve 4 arasındaki Tatooine inzivası ama böyle olacaksa ben madara oluşunu görmek istemiyorum...Alvin ve Sincaplar mantığında bir Obi Wan dizisi izlemek istemiyorum Disney + sunumuyla...Tamam, George Lukas zamanı Star Wars filmlerinde de belli belirsiz bir çocuksu yan vardı ama Disney + ile siyah ve beyaz cephelerin netliği ile genel yumuşaklık tavan yapmış gibi oldu...Tam klasik Disney usulü oldu...

    Naçizane görüşlerim bunlardan ibaret...Yanlış olduğum yerler vardır muhtemelen ama duygularımı en hafif ve törpülenmiş şekilde ancak bu kadar ifade edebildim...Yapım kötü değil elbette, zaten bunca insan sevmişken benim gibi çamur atanlar ekstra takıntılı ve ruh hastası oldukları, bir haltı beğenmeyen kont yavruları oldukları içindir ama ben de bir can olduğum için, duygularımı belirtmek benim de hakkım... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

noir

Biraz fazla acımasız olmamış mı  ::) Klişeler konusuna katılıyorum bolca kullanmışlar. Mando'nun karakteri, değişimi yerli yerindeydi bence, kendisi gibi bir droid tarafından öldürülecekken bir mandalorian tarafından kurtarılan bir çocukla duygusal bağ oluşması ve karakterin sert tavrından farklı bir yöne evrilmesi yerli yerindeydi, son bölümde duygusallığı biraz abarttılar gerçi, hele beni bırakın gidin hayır bırakmam sahnesi gerçekten bayıktı. Dizinin önemli problemlerinden biri süresi, daha uzun sürelere ihtiyacı vardı ancak bu da zor. İlk sezonun bütçesi yaklaşık 100 milyon dolar civarıymış. Ve bu ~30 dakikalık 8 bölüm için. Star Wars yapımı demek bütçe demek zaten. Disney'in amacı para kazanmak olduğu için harcayacakları parayı olabildiğince azaltmak istemişlerdir. İzlendikçe, belli bir kitle oluşturunca hem süreler artar hem de hikaye daha oturaklı anlatılır diye umuyorum.
Herkesin bakış açısı, aldığı zevkler farklıdır. Herkesin görüşü önemli ve saygı duyuyorum. Bu dizinin tabii eksiklikleri var, ancak bu Star Wars dizileri için bir başlangıç ve bence iyi bir başlangıç. Umarım eğer bir daha izlerseniz keyif alabilirsiniz  :)

Sakızlı Ohannes Paşa

Alıntı yapılan: ferzan - 29 Aralık, 2019, 00:03:18

    Bir ay kadar önce bunları yazmışım ilk 3 bölümün ardından...Dün itibariyle sezon finalini de izledikten sonra genel bir yorum yapmak istedim...

    Öncelikle bir önceki mesajımdan yaptığım alıntıda da şahsıma malum olduğu gibi dizinin ilk 3 bölümünden sonra hızla uzaklaşmaya başladım...Hayranlık adına toleransım 4. bölümden itibaren kayboldu...İlk 3 bölümde diziye yönelik bol kepçeden kredim vardı ve bundan sonrasında artık sabit çizgiden çıkıp beni şaşırtmasını arzulamıştım ama maalesef devamında olumsuz hislerle, yer yer de küfrederek izledim...

    Benim için John Favreau, senarist olarak tam bir klişe deposu oldu...Hem de klişeleri zekice kullanıp ortaya başka formlar çıkarmasını bilen bir yorumcu ustalığından uzak, doğrudan klişecinin ta kendisi oldu...Alıntımda da belirttiğim gibi, fore-shadowing 'leri göze göze soktu...Akış esnasında belli başlı klasik yol haritalarını olduğu gibi kullandı...Diyalogları, karakter motivasyonları, karakterlerin ikna olma çabuklukları, sözüm ona ters köşelerin 100 metreden bağırarak "Ben geliyorum" demesi, yani bazı ihanet ve sadakatlerin çok tahmin edilebilir olması ve daha pek çok şeyle bana fazlasıyla batan yerler oldu...

    Bölüm bölüm gitmek gerekirse,

    1, 2 ve 3. bölümlerle bir sorunum olmadı...Her şeyi bir kenara bırakıp ilgiyle izledim, dert etme olasılığım olan pek çok şeyi de görmezden geldim, herhangi bir sorunum olmadı...

    4. bölüm, adeta bir "7 Samurai" omurgasıyla başladığı dakikadan itibaren klişeye doyurdu...Ayrıca uzun zamandır görülmeyen eski bir dostla kavga ederek karşılaşma ve sonrasında diyaloğa girip eski günleri yad etme mevzusunun 20 yıl önce bittiğini sanıyordum...Ekşidim, bozuldum...Bölüm zaten en baştan gidişatını ele verdi...Ayrıca ilk 3 bölümün ardışıklığı üzerine pek çok dizi ve çizgi romanda olduğu gibi ana akıştan kopmadan işlenen bir rahatlama, bir olaydan uzaklaşıp başka bir olaya odaklanma ve kurguya nefes aldırma bölümü olduğu da yine çiçeği burnunda senaristimiz tarafından gözümüze gözümüze sokuldu...

    5. bölümden 4 kadar nefret etmesem de yine kolay sezinlenebilir bir bölümdü...Artık tamamen senaristin ezberi, sevdiği ve beslendiği formatlar aşağı yukarı belli oldu...4. bölümden zaten bozuştuğum için 5. bölümde ekstra asap bozukluğum olmadı, zaten hali hazırda asap bozukluğum vardı...Neyse ki üzerine katmadı...

    6. bölüm, senarist değişimi dolayısıyla nispeten biraz daha ilgi çekici geldi...Artık diziyle gönül bağım tamamen kopsa da sıkılmadan izledim...Yine şahane değildi, vakit geçirtti ve önceki iki bölümü biraz olsun telafi etti gibi oldu...

    7. bölümle esas oğlanımız senaryo koltuğuna geri döndüğü için gene bir bunaldım...Karakterler ne çabuk çark etti, ne çabuk ikna oldu, ne çabuk birbirine güvenip ne çabuk  ani gelişen olaylar dolayısıyla bir karakter saf değiştirdi...30-35 dakikaya bu kadar oluyorsa neden 30-35 dakikada ısrar ediliyor o zaman?..Ben bir hikaye akışında bu denli hızlı ikna olmalara ve taraf değiştirmeleri yadırgarım bir hikaye ve anlatı tüketicisi olarak, başlarım süresinden de bölüm sayısından da...Diğer yandan, bu kez kaç bölümdür adını koyamadığım başka bir şey şekillendi kafamda; Disney bu diziyi sanki animated series gibi gerçekleştiriyor...O halde neden live-action oldu?.. Animasyon olsaydı bu kadar batmazdı muhtemelen, bir Clone Wars gibi yaklaşıp çok daha toleranslı olabilirdim ama bu bölümle tam anlamıyla animasyon serisi mantığının live-action 'a dönüştürülmüş gibi dizinin ilerlemekte olduğunu geç de olsa fark ettim...

    8. bölüm içinse zaten pek fazla duygum kalmamıştı...Öyle donuk bir şekilde izledim...Olumsuz değildim ama olumlu da değildim...Malum karakterin geçmişinin bir sahnede bu kez tamamını görüyorken, flashback anlatımlarındaki klişe yaklaşımlar da ya sabır çektirmedi değil...Gene de sıkılmadım, yalnız villain 'in tam anlamıyla çocuk filmi villain 'i gibi olması da beni benden aldı...İleriki sezonlarda umarım "Yaşasın kötülük, nihehehehe" tarzı sözler duymayız ağzından... :P

    Genel olarak izlerken sıkılmadım ama baştan sona, duygudan duyguya girdim ve açıkçası hayal kırıklıklarım dolayısıyla çok bozum oldum...Bazı şeyler sanki olması gerektiği için ya da başka karakterlere yolu açabilmesi için emaneten yer almış gibiydi...Karakterleri yeterince derinlikli bulamadım, kişilikleri genel geçer rollerden ibaret geldi, Mando 'nun bile kendi içinde tutarsız olduğunu düşünüyorum...O acımasız ve tavizsiz ödül avcısının sezonun devamında da tavizsiz ve katı olmasını beklerdim...Fazla inişli çıkışlıydı ve açıkçası konumunu hak etmeyecek kadar duygusal açıkları vardı...Malum ufaklık elbette onun bu yanını kırmalıydı ve tavizsiz adamın makul tavizler vermesi gerekliydi ama bence biraz suyu çıktı sanki...

    Bunun dışında elbette güzel şeyler de vardı, onların hatırına izlemeye devam ettim zaten...Ama şuna eminim ki John Favreau, yazım aşamasında bütün Star Wars filmlerini ve animasyon serilerini izlerken "Şunu da kullanayım, bunu da dahil edeyim, şuradan girip şöyle milletin aklını alayım..." demediyse ben de bir şey bilmiyorum... :) Öyle amatörce ve göze batan emanetlikte detaylar vardı çünkü...

    Sonraki sezonu da izleyeceğim elbette ama nereye evrileceğini görmek için...Benim açımdan bu dizinin tüm ihtişamı ve gizemi ilk 3 bölümden ibaretti...Sonrasında hızla idealize oldu...Yukarıda da belirttiğim gibi, animasyon konseptine gidebilecek metin ve görsel anlatım yaklaşımıyla live-action yaptıklarını düşünüyorum ve bu da beklentimi mahvediyor...Disney + yapımları böyle olacaksa, ben Obi-Wan Kenobi dizisi görmek istemiyorum...Yıllardır yana yıkıla beklediğim bir şeydi Obi Wan 'ın Episode 3 ve 4 arasındaki Tatooine inzivası ama böyle olacaksa ben madara oluşunu görmek istemiyorum...Alvin ve Sincaplar mantığında bir Obi Wan dizisi izlemek istemiyorum Disney + sunumuyla...Tamam, George Lukas zamanı Star Wars filmlerinde de belli belirsiz bir çocuksu yan vardı ama Disney + ile siyah ve beyaz cephelerin netliği ile genel yumuşaklık tavan yapmış gibi oldu...Tam klasik Disney usulü oldu...

    Naçizane görüşlerim bunlardan ibaret...Yanlış olduğum yerler vardır muhtemelen ama duygularımı en hafif ve törpülenmiş şekilde ancak bu kadar ifade edebildim...Yapım kötü değil elbette, zaten bunca insan sevmişken benim gibi çamur atanlar ekstra takıntılı ve ruh hastası oldukları, bir haltı beğenmeyen kont yavruları oldukları içindir ama ben de bir can olduğum için, duygularımı belirtmek benim de hakkım... :)

Güzel, tutarlı ve makul bir eleştiri bence. Bağımsız bir yapım olsa sonuna kadar katılabilirdim. Ancak bu dizi Star Wars başlığında yayınlanmış bir dizi. Ayrı dinamikleri var. Yani aslında 40 senelik bir külliyat ve altyapı var arkasında.

Size klişe gelen hususların aslında bir çoğu aslında azılı hayranların istediği şeyler. "Fan service" yapıyorlar bolca ve uzun soluklu serilerde doğru yapıldığında hayranlar buna bayılır. Clone Wars dizisini lzlemişsiniz sanırım. Benzer gelmesinin nedeni o dizinin yapımcısı Dave Filoni bu dizinin de yapımcılardan biri. Clone Wars dizisi çok sevilen bir projedir ve Filoni'nin tarzı Mandalorian'a da etki ediyor.

Mesela ana karakter Star Wars tarihinin en sevilen Boba Fett karakterinden uyarlanmış. Arka planda bir Mandalore hikayesi var. Clone Wars dizisinde Mandalore gezegeninin ve Jedi ile Death Watch arasında yaşanan çatışmayı anlatan detaylı bölümler vardır. İşte küçükken bizim Mando'yu kurtaran mesela o Death Watch. Hayranlar bunu görünce  mest oluyor.

Mesela ben Dragon Ball hayranıyımdır. Yıllardır animede aynı şey olur. Yeni bir kötü gelir ve bizim esas kahramanlar -çoğunlukla Goku- yeni bir forma girerek düşmanı alt eder. Bunun böyle olacağını biliriz ama o sahnelerde yine çoşarız :D

Mandalorian da biraz öyle. Hayranlara istediğini veriyorlar açıkçası. O nedenle fazlasıyla memnun herkes diziden.

dean

ferzan'ın eleştirisi bu dizi ile ilgili gördüğüm en sert eleştiri. Birazda haksızlık olmuş bence.

dean


aitor03

Alıntı yapılan: ferzan - 29 Aralık, 2019, 00:03:18

    Bir ay kadar önce bunları yazmışım ilk 3 bölümün ardından...Dün itibariyle sezon finalini de izledikten sonra genel bir yorum yapmak istedim...

   ...


vay canına! aylardır hislerime tercüman olan yegane yorum/inceleme bu oldu. noktasından virgülüne kadar katılıyorum.
son 10+ yılda izleyiciyi neredeyse geri zekalı yerine koyan basmakalıp holivud dizilerinin başka bir muadili olmasını da esefle kınıyorum. ha, bir yandan senelerdir genelde birbriinin aynı filmlerde ve dizilerde oynayan favreau'dan farklı bir şey bekliyor muydum? hayır. peki ya senaristlerin, öncelikle parayı düşünen yapımcıların boyunduruğu altında olduğu, yapımcıların da yine aynı para saikiyle ergen fanlara kulak verdiği bir işte? tabii ki hayır.
insan 30 küsur dakikalık dizide uyuyakalır mı? hem de farklı günlerde, üç kez denemesine rağmen. oluyormuş işte.

neyse, zaten ben de ekstra takıntılı ve ruh hastası olduğum, bir haltı beğenmeyen kont yavrusu olduğum için böyle düşünüyorum ama ben de bir canım, benim de duygularımı belirtmem lazım :)

ferzan

    Geçen seneki memnuniyetsizliğimin ardından bu sene 2. sezona, gırtlağın bıçağa duyduğu hasret misali ilk haftasından başladım. İlk 3 bölüm itibariyle geçen sezondan canımı sıkan detaylara minimum maruz kalmak içime sular serpti, çok keyifli bir izleme oldu lakin geçen haftaki 4. bölüm itibariyle hislerim zamanda yolculuk edip geçen seneye geri döndü. Neyse ki bugün öyle bir 5. bölüm izledim ki, herhalde şu ana kadar en keyif aldığım bölüm olabilir. Tabi bu bölümdeki malum karakterin, cuk oturan cast seçiminin ve Dave Filoni nam yiğidin bir kez daha farkını konuşturduğu harika bir anlatımın beraberinde birbirinden farklı duyguları bir arada yaşattı. Sadece filmleri değil, animasyon serileri ve hatta kitaplarla birlikte SW evrenini ele alanları mest edecek, unutulmayacak bir bölüm olmuş. Ayrıca değme post-apokaliptik filmde göremediğim ya da çok az gördüğüm o muazzam Fallout 3 atmosferi de benim açımdan bu bölümün kaymağı oldu.

[spoiler]Geçen sene görüneceği haberini almıştık ama araya zaman girince unutmuştum. Ahsoka Tano 'nun dizide boy göstermesi ve ilk kez 3D modelleme olarak değil de kanlı canlı gözükmesi bir yana, karakteri canlandırmak için Rosario Dawson 'dan daha iyi bir seçenek olamazdı herhalde. İfadesinden, mimiklerinden dudağının kıvrımına kadar mükemmel bir yetişkin Ahsoka olmuş ki zaten haberi ilk çıktığında da en ufak bir şüphem yoktu ama vücut diliyle dahi bu denli ikna olabileceğim aklıma gelmezdi. Hiç yadırgamadım, çok yakıştırdım, resmen bayıldım. Ayrıca animasyon seride birkaç kez gördüğüm o ışın kılıçlarını birbirinin içinden çıkararak yanlamasına açma olayının birebir canlandırılmasına da ayrıca bayıldım.[/spoiler]

[spoiler]https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/Scubr4M5zYeG0R4gLUlP_U7GNyI=/0x0:1880x784/1200x0/filters:focal(0x0:1880x784):no_upscale()/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/22124933/rosario_dawson_mandalorian_ahsoka_character.jpg[/spoiler]

    Tekrar tekrar döner bakarım, başka bölümler kafamı bozdukça ilaç niyetine bunu tekrar izlerim muhtemelen.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Mrtekin

2. sezon gerçekten üstüne koya koya arşı alaya gidiyor. Bölümlerdeki, Dune'a, Karayip Korsanları'na, Aliens 2/LOTR/Hobbit ve Kurusowa'ya gönderilen referanslar çok hoşuma gitti.

5. bölüm ise tam bir efsane idi. Bence aranan kan bulundu. "Dave Filoni ve Jon Favreau" ikilisi gerçek Star Wars efsanesinin ne olduğu ve özellikle hangi doneler üzerine kurgulanıp inşa edilmesi gerektiği hususlarında Disney yöneticilerine ders vermeye başladı. Yere batasıca tüm o son üçleme rezaletinden sonra hakiki SW kumaşını nasıl özlemişiz ya, cidden kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.

Spoiler:

Büyük Amiral Thrawn'ın adı geçince bi kalbim güm güm attı. Sahnede gösterilen silahın muhakkak patlaması lazım, hadi hayırlısı....
They drew first blood...

Mrtekin

2. sezon finali aşmış bir şekilde bitti. Tüylerim diken diken olmuş ve gözlerim yaşlı bir şekilde seyrettim son 10-15 dakikayı.

İmdb'de bu bölüme 9.9 verilmiş durumda şu an, o kadar efsane bir bölüm.

Helal olsun diyorum, gerçek "Star Wars" budur.
They drew first blood...

Nightrain

2 damla yaş süzüldü. :'(
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

ferzan

    Geçen sene diziye ettiğim tüm lafları bana geri aldıran bir sezon oldu. Bir tek 4. bölümde geçen seneki memnuniyetsizliğim hortladı ama sonrasında her bölüm daha da yükseldim. 2. sezon finaliyle zaten beni benden aldı ama biraz eksik kaldım, zira izlemeden hemen önce spoilere maruz kalmıştım ve spoiler sahibinin soy ağacını tek tek anarak yoğun bir sinirle izlemeye başladım, buna rağmen aldığım keyif o kadar da eksilmedi. Yine de keşke diyorum. Keşke o spoileri yemeseydim de malum kişinin kız tarafını kuaföre bıraktıktan kısa bir süre sonra başlayan düğündeki olaylarda ve devamındaki takı merasiminde "Ankara 'dan abim gelmiş" şarkısını heyecanla söyleyebilseydim. 5 heyecanlanacaksam 2 heyecanlandım ama şahane bölümdü gerçekten. Ayrıca boğazı düğümlenip gözleri dolmayan da nispeten azdır herhalde.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Nightrain

İyi ki spoiler yemedim. Yeseydim bu kadar heyecanlanmazdım.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"