Akrep

Başlatan kharon, 09 Aralık, 2019, 12:33:51

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kharon

Hayalet e-dergi 29.sayida yayinlandi:

http://paneller.blogspot.com/2019/12/akrep.html

Akrep

Eli kılıçlı çizgi roman kahramanlarının devrinin çoktan geçtiği düşünülebilir; oysa her şey güzel bir çizginin orijinal bir hikayeyle birleşmesinden geçiyor. Sinemada Karayip Korsanları serisinin yepyeni bir kitleyi yakalaması, yeniden insanları "Swashbuckler" türünün içine çekmesi gibi çizgi romanda da bu mümkün elbette.

İşte Scorpion (Akrep) serisi de son zamanlarda türünde yaratılmış en orijinal ve en başarılı işlerden biri. Çizeri Marini'yi zaten başka serilerden ve çizdiği Batman albümünden tanıyoruz, kendi renklendirdiği sayfalarla harika atmosferler yaratmakta. Yazar Desberg ise nefes nefese takip edilen gizemlerle dolu bir tarihi hikâye kaleme almış. Bu yüzden Scorpion albümleri çok sevildi, İngilizceye çevrildi, toplam satış rakamları ise milyonlara ulaşmış durumda.





Scorpion -Akrep- kahramanımızın lakabıdır, bu ismi sırtında doğuştan geldiği söylenen akrebe benzer izden almaktadır. 18. Yüzyıl İtalya'sında mezar soygunculuğu-define avcılığı ve modern arkeolojinin geniş spektrumunda oldukça serbest olarak hareket etmektedir. Ermişlerin, azizlerin mezarlarını bulmakta, bulduğu kemikleri yahut kutsal emanetleri el altından Roma'nın zengin ailelerine satmaktadır; diğer meslektaşları gibi sahte ürünler yerine çoğunlukla gerçek parçalar satmaktadır. Annesi Cadılık ve heretiklik suçlamaları ile o daha bebekken yakılmıştır, bu yüzden geçimini din üzerinden sağlasa da dinle ve dini kurumlarla arası pek hoş değildir.





Kardinal Trebaldi'nin yükselişi ile keyifle sürdürdüğü yaşam düzeni birden bozulur. Kardinal Trebaldi mevcut Papa'yı öldürmek ve yerine geçmek amacındadır. Bir taraftan da ısrarla Scorpion'u ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Hikâyenin bundan sonrası oldukça dallanıp budaklanmakta, geri-dönüşlerle Hristiyanlık tarihinden sahnelerle oldukça girift ve gizemli bir hal almaktadır.

Öncelikle Roma imparatorluğunun dokuz ailenin oluşturduğu bir gizli meclisle yönetildiğini ve bu ailelerin artık dağılmakta, güçten düşmekte olan devleti kurtarma çabası olarak -inanmasalar da- Hristiyanlığa geçmeye karar verdiğini öğreniriz. Elbette bu kurguda tarihi gerçeklik payı yok değildir zira her ne kadar resmi Hristiyanlık anlatısı İmparator Konstantin'in (312'de) bir mucize ile imana geldiği ve bu sayede tüm Roma'nın Hristiyan olduğu şeklindeyse de akademik çalışmalar Hristiyanlığın artık çürümekte olan sisteme yeni bir motivasyon, yeni bir ideoloji kazandırmak için bir nevi devlet aklıyla kabul edildiğini düşündürtmektedir. Yani çizgi romanın kurgusu, uhrevi bir uyanma/imana gelme için değil tamamen dünyevi dengeler ve pragmatik amaçlar yüzünden Hristiyanlığın seçildiği konusunda haklıdır.





İmparator Konstantin'in annesi Helen bu seçimin ardından kutsal topraklara ziyarette bulunmuş (326–28), bugün Hristiyan dünyanın en büyük kutsal emanetlerinden kabul edilen Gerçek Haç da (True Cross- İsa'nın öldürüldüğü haç) bu topraklarda ortaya çıkartılmıştır. Helen burada bulunan Venüs tapınağını yıktırır ve yerine bir kilise yapılmasını emreder. Ama efsaneye göre kazılar sırasında buradan 3 haç çıkar. Bunların İsa ve onunla aynı zamanda çarmığa gerilen diğer iki kişiye ait olduğu düşünülür. Helen'in başta sahip olduğu şüpheler bir rüya ve bir mucize sayesinde yok olmuştur.

Oysa sonraki tarihi akış içerinden sık sık el ve coğrafya değiştiren, en son da İstanbul'un haçlı seferi sırasında yağmalanmasından sonra bütün Avrupa kilslerine yayılan gerçek haç parçaları hakkında rasyonel düşünmeye çalışan orta çağ yazarları bile büyük şüphe duymuştur. Örneğin Erasmus "o kadar çok gerçek haç parçası sergilenmekte ki bütün bu parçalar bir araya getirilse bir kargo veya ticarete gemisi inşa edilebilir" demekteydi.





Oysa çizgi romanımızın merkezine oturan Hristiyanlıkta -özellikle Katoliklikte- önemli bir haç daha vardır: Aziz Petrus Haçı.  Anlatıya göre Aziz Petrus İsa ile aynı şekilde çarmıha gerilmek için fazla değersiz olduğunu düşünmüştü ve bu nedenle başağı edilmiş bir çarmıha gerilmişti. Petrus'un kendini değersizleştirmesi, İsa karşısında yerini-konumunu bilmesi daha sonraları alçak gönüllü olmanın bir sembolü oldu.





Kardinal Trebaldi Papalığına giden yolda Aziz Petrus haçının kendi ailesinin eski şatosunda, koruması altında olduğunu göstererek öne çıkar. Bu adeta bir mucizedir zira Petrus için 'Sen bir kayasın ve senin üzerine kilisemi inşa edeceğim" diyen İsa kendisinden sonra nasıl Petrus'u ve Roma'yı işaret etmişse Petrus'un haçının Kardinal'de bulunması ile de Petrus adeta yüzyıllar sonra Kardinali işaret etmektedir.





Trebaldi'nin yükselişinin önlemenin tek yolu bu haçın sahte olduğunu ispatlamak ve gerçek Petrus haçını bulmaktır. Bu noktadan itibaren ise Hristiyanlık tarihinin tabularıyla oynamaya yoğunlaşan kurgu üzerinden popüler kültürün en sevdiği konulardan Tapınak Şövalyelerinin konuyla ilgisini keşfetmeye başlarız. 

1100'lu yıllardan 1300'lu yıllara dek yaklaşık 200 yıl Hristiyanlığın en güçlü ekonomik, siyasi ve askeri teşkilatlanmalarından biri olan Tapınak Şövalyeleri önce Doğu'da yenilmiş, sonra da Batı'da istenmeyen adam ilan edilmiştir. Popüler kültürde ise sürekli olarak gizemlerle ve saklı kutsal emanetlerle  birlikte anılmıştır. Çizgi romanda da Petrus'un haçının sırlarını – dolayısıyla Roma'nın ve Hristiyanlığın sırlarının-  onlar üzerinden kurgulanmış olduğunu görmekteyiz. 

Bir taraftan türünün klasikleri Zoro, Üç Silahşorlar yahut Monte Kristo Kontu gibi eserlere selam gönderen öte taraftan hikaye olarak Da Vinci Şifresi, Foucault Sarkacı  gibi daha güncel eserlerin örgüsüyle  örtüşen Akrep, kılıçbaz - silahşör kahramanların çizgi roman dünyasında hala nasıl başarılı olabileceğinin formülünü ortaya koymakta.

peder clemente

Güzel tanıtım ve analiz için teşekkürler sevgili Kharon. Art'ist Enriko Marini'nin, Batman: Dark Prince Charming (Yakışıklı Kara Prens) adlı eseriyle ilgili olarak daha önce bir tanıtım yazmıştım. Linki:

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,13078.0.html

Marini'nin çizgileri geleneksel tarzda, güçlü ve estetik. Çizimleri ve senaryosu sağlam eserler çok çıkmıyor. Konu da enteresan. Türkçe yayımlanmasını dilerim.

Mrtekin

Uzun zamandır merak ettiğim bir frankofondu. Tanıtım için çok teşekkürler, Kharon.
They drew first blood...

hanac

Önce Bouncer bitirilsin, sonra yayınlanabilir.  :)

ZGeralt

Eline sağlık kharon. Bu tarz konularda bir şeyler tüketmeyi seviyorum, tabularla oynayan, bıçak sırtı konularda gezinen hikayeler hep daha çok ilgimi çekiyor.
Bu seriye de baya yükseldim şu an :)

İngilizcesini sipariş edesim var, ah şu döviz kurları...

@hanac : Belki YKY girer bu işe.  YKY duy sesimizi :)


kharon

ben tesekkur ederim arkadaslar;

@peder Marini ile ben de Batman ile tanistim, forumda bir yerlerde yazmistim Batman albumuyle ilgili ama nerede bulamadim. Cidden guzel bir uslubu var, insagram hesabinda kendi renklendirmelerini yapmasini izlemek de cok keyifli.

YKY Komanci'den sonra guzel bir BD ariyorsa tam yayinlanacak bir seri aslinda.

Fransa'da 12. album yeni cikti. Ingilizce'de 10. album yayinlandi ; 2 sayi gerideyiz. Cinebook meshur sansur politikasini burada da uyguladi maalesef ama hic yoktan iyidir. 3'erli ciltler halinde yayinlanabilecek bir is bence.

Nomad

Loopback e düşmüş amerikanlar, gazı kaçmış kola tadı veren fumetti lerden sonra benim de son kalem frankofonlar.
Keşke buralara da uğrasa akrep kardeşimiz.
@kharon
Elinize sağlık, teşekkürler.

rumar80

  Sevgili Kharon;
  Olağanüstü güzel tanıtım için çok teşekkür ederim. Ellerine sağlık.
  Yıllar önce Gerekli Şeyler dükkanında bir iki cildini İngilizce bulup almış ve keyifle okumuştum. Maceranın bir kısmı Anadolu'da geçiyordu. Hikaye güzeldi. Ama maalesef tamamını okuyamamıştım. Belki bir gün şansımız olur.

Gabby

2000'li yıllarda görücüye çıktığını ve 12.sayısının da geçtiğimiz ay yayınlandığını göz önüne alırsak yaklaşık iki senede bir fasikül yayınıyla neredeyse ondokuz yılı devirmiş. Benim de hiç sıkılmadan okuduğum bir seri oldu Scorpion. Hem tanıtım hem de tarihi altmetinlere de dikkat çekerek yaptığın analiz için teşekkürler kharon...

Asilzade müşterileri  kendisini Armando Catalano olarak bilse de aslında Scorpion  bildiğin tarihi eser kaçakçısı :)... Belindeki kuşağa sıraladığı envai çeşit küçük zehir şişeleriyle dolaşan Mısırlı güzel Mejai, Latal hanedanından kılıç ustası bir başka afet Ansea, Kontes Marie-Ange Sarlat, Leydi Rosianne ve bir dolu hayat kadını arasında mekik dokuyan iflah olmaz bir donjuan aynı zamanda.

Dediğin gibi çakma sahte eserlerle müşterilerini pek kazıklamaz ama bu hiç yapmaz anlamına da gelmez. Mesela malikanesine ne götürse alan kurnaz ve zeki şuh bayan Leydi Rosianne: "...bu kez ne getirdin, kutsal bir azizin sünnet derisini mi?" diyerek aslında her şeyin farkında olduğunu belli eder.  :)

Kendi deyimiyle '...kilisenin, şeytanın ve kahrolası lanet kardinallerin henüz varolmadığı kadim zamanlarda vücuda getirilmiş muhteşem eserler' diye tanımladığı Roma öncesi tam bir tarihi eser ve sanat  tutkunu, ayrıca sular-seller gibi eski metinlerin yazıldığı yirmiye yakın dili hem okuyup hem de konuşabilen, lakabı gibi eksantrik bir karakter Scorpion.

"Biz asla uymadığımız kanunların koruyucularıyız; bu yolu izlediğimiz sürece dünyayı yönetmeye devam ederiz..." düsturuyla hareket eden kökleri çok eskilere dayanan dokuz soylu aile, Roma İmparatorluğunun yıkılışıyla son buldu mu yoksa hâlâ bir şekilde dünyayı şekillendiriyor olabilirler mi diye zihni-sinir bir soru aklıma takıldıydı kitabı okurken. :)




Alıntı yapılan: rumar80 - 10 Aralık, 2019, 22:59:55...Maceranın bir kısmı Anadolu'da geçiyordu...

Sadece Anadolu değil İstanbul'da da geçiyor, sonra da İstanbul üzerinden Konya ve Kapadokya'ya uzanıyor. 18.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu öyküde, o tarihlerde Osmanlılar bile "İstanbul" adını kullanmazken kitapta kullanılması tarihi gerçeklik açısından biraz sakil durmuş. Keza Kapadokya'daki bazı yerleşim yerlerinin -Karabaş köyü gibi- güncel adlarıyla kullanımı da... Neyse bizim ve turizmimiz açısından sıkıntı yok... :)





kharon

tesekkurler @nomad, @rumar80, @gabby

Alıntı yapılan: Gabby - 13 Aralık, 2019, 15:05:04

Asilzade müşterileri  kendisini Armando Catalano olarak bilse de aslında Scorpion  bildiğin tarihi eser kaçakçısı :)... Belindeki kuşağa sıraladığı envai çeşit zehir şişeleriyle dolaşan Mısırlı güzel Mejai, Latal hanedanından kılıç ustası bir başka afet Ansea, Kontes Marie-Ange Sarlat, Leydi Rosianne ve bir dolu hayat kadını arasında mekik dokuyan iflah olmaz bir donjuan aynı zamanda.


evet cok zengin karakterleri var serinin, Scorpion'un kadinlari disinda benim en cok ilgimi ceken karakter ise  'Le Hussard' yani yardimcisi oldu. Ana karakter ve yardimci guclu-adam tiplemesi hakkinda Altinmadalyon derginin gecen sayisinda yazmistim; her haliyle tipik bir ornek olmus. Hussar'larin askeri bir birlik/topluluk olarak Osmanli tarihindeki akinci birliklerine-sonra da belki hafif sipahiye denk gelerek Osmanli'ya karsi da savastigi zengin bir tarihi var :

https://en.wikipedia.org/wiki/Hussar

Ama ben hussar'i ilk olarak tabi ki Age of Empire'da duymustum :)


Istanbul kelimesi biraz karisik, ben de senin gibi dusunuyordum ama gecenlerde Emrah Safa Gurkan'in bir tweeti uzerine kafa karistirdi :)
neyse her halukarda bizim icin sikinti yok dedigin gibi :)


Gabby

Alıntı yapılan: kharon - 16 Aralık, 2019, 14:32:21
...Ana karakter ve yardimci guclu-adam tiplemesi hakkinda Altinmadalyon derginin gecen sayisinda yazmistim...


İlginç olmalı, henüz okumadım ama ilk fırsatta...

Sakar ve her işi eline-yüzüne bulaştıran, bildik klasik yancı takımının aksine, ana karakterin arkasını toparlayan, kavga-dövüşte 'kodu mu oturtan" cinsten çok farklı bir yan karakter Hussar, dikkat çemeyecek gibi değil haliyle... En ifrit olduğu da: "çatılarda dolaşmaktan artık  evime kapıdan girmeyi garipser oldum" diye söylendiği, esas oğlanın peşinde sonu gelmez damdan dama atlama işi. :) Eski bir paralı asker ve asıl adı Aristotle (Aristoteles) yerine "Hussar" lakabını kullanması dışında geçmişine dair daha fazla bir ipucu yok şimdilik. Ama değindiğin efsane kanatlı süvari birliği Hüssar'ın eski bir elemanı geçmişi olmasa bu lakabı niye taşısın gibi mantıklı bir çıkarım yapmak da pekâlâ mümkün.  :)





Yaka bağır açık hali ve saç şekliyle bana garip bir şekilde nedense Balzac'ın portresindeki halini çağrıştırdı. Çizer Marini, karakteri oluştururken ünlü yazar aklına düştü mü yoksa zihninin köşesinden bile geçmedi mi sorusu arasında kararsız kaldım. Ama bir başka karakterin prototipinin çıkış noktası konusunda fikrim net: Scorpion'un büyükbabası... Kızı Magdelena'nın diri diri yakılmasının önüne geçemese de torununu son anda kurtarmayı başaran ve onu hayata hazırlayan Büyükbaba'nın yüz hatları aktör James Cosmo'dan ödünç alınmış... Kendisini Braveheart filmindeki çılgın adam Campbell olarak ve en son GOT'un gece bekçileri lord kumandanı Mormont halleriyle hatırlıyorum...













***