NARAYAMA TÜRKÜSÜ

Başlatan Hayal Kahvem, 09 Ocak, 2011, 17:28:59

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hayal Kahvem

                            

 
       


Sinema hiç fikrimizin olmadığı dünyaları  önümüze seriyor  ya müthiş bir sanat bence. Bakın şimdi. Bu film çok eski  bir Japon efsanesi üzerine kurgulanmış.
Bir dağ köyündeki yaşantıya uzanıyoruz. İnsanlar nasıl yoksullar anlatamam. İlkel mi ilkel, vahşi  mi vahşi bir yaşam. İnsanların  vaziyetini anlatabilmem kolay değil.
Çok fakirler ya köyde şöyle bir gelenek var.  Kim 70 yaşına basarsa, sofrada  bir kişi eksilsin diye çocukları tarafından Narayama dağı'na götürülüyor ve
orada ölüme terkediliyor.  Bu anlatılan inanılmaz geliyor değil mi?  Maalesef tamamen gerçek. Çok ilginç.  O köyde bu durumu çocuklar da yaşlılar da kabullenmişler.
Zaten film 69 yaşındaki evin büyükannesinin dağa çıkarılması sürecini anlatıyor. Şimdi biz buradan bakınca, hiç tartışılacak bir yanı olmayan, feci bir durum  gibi geliyor.
"Olur mu hiç böyle şey?" diyorsun. "Ne olursa olsun insan anne ya da babasını 70 yaşına geldi diye, dağın tepesinde açlığın ve soğuğun kucağına bırakabilir mi?"
diye  bünye bu geleneği redediyor redetmesine ama diğer yandan da bir iç ses  bir an "eğer giderse geride kalan gençlerin yaşama şansı artacak" gibi sesleniyor.
Bir an bile olsa feci bir vicdan med ceziri yaşatıyor. Film resmen bünyeyi rahatsız ediyor. Sonra böyle vahşi bir durumu  köydeki insanların kimi kabullenmek istemese de
 uygulamak durumda kalıyorlar ya, bu kez  diyorsun ki "acaba bizim de böyle gelmiş böyle gidecek diye düşündüğümüz, sorgulamadan körü körüne yapageldiğimiz neler var?
Neler var sizce?
[/size]




V


Bu ihtiyarları "zamanı geldiğinde"! ölümle buluşacağı ıssıza bırakma geleneği bazı eskimo
ve kızılderili kabilelerinde de uygulanan bir gelenektir.Hatta siz konuyu açınca aklıma geldi
Ken Parker'ın Alaska macerasında bir eskimo ailesi bu töreyi uygular.Aslında şekil değiştirmekle
birlikte bu durum günümüzde de uygar dediğimiz toplumlarda da uygulanmaktadır.Yaşlılarımızı
biran önce artık zamanlarının dolduğunu düşünüp, huzurevlerine,bakımevlerine bırakıp
kaderlerine,ölümlerine terkeden bizler değil miyiz?

Arthur Schopenhauer şu sözleri söylerken ne kadar da haklıymış:

"Acımasızlık,insan kalbi taşır..."

"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem


Haklısınız JuDaS, bu filmde ilginç olan ne biliyor musunuz, bu durumu kabullenme.. Yaşlıların çoğu ki zaten başrollerdeki teyzemiz nasıl
ölmek istiyor, nasıl dağa çıkarılmak istiyor anlatamam. Bir de maaşallah zıpkın gibi. Dişlerini kendi kırıyor, yaşlı görünmek için..
İtiraz eden olmaz mı? Oluyor tabii.. Of yazarken bile içim fena oldu..
Çok fena durumlar bunlar judas... Ama film amacına ulaşıyor bence.. Sarsıyor bünyeyi.. Ve biz insanlar neler yapıyoruz ediyor.. Feci!

rumar80

Alıntı yapılan: JuDaS2099 - 09 Ocak, 2011, 23:26:26

Bu ihtiyarları "zamanı geldiğinde"! ölümle buluşacağı ıssıza bırakma geleneği bazı eskimo
ve kızılderili kabilelerinde de uygulanan bir gelenektir.
Bir zamanlar CNBC-E'de yayınlanan ve kızılderili tarihine çok düzgün bir şekilde değinen 6 bölümlük "into the west" dizisinde de bununla ilgili bir örnek vardı.