BURAK BEY DOSYASI 1. BÖLÜM - '' ALTYAZILI FORMATA GİRİŞ ''

Başlatan ferzan, 05 Ağustos, 2015, 23:13:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    '' Gazete Tefrikaları '' tanıtım dizimizin ilk alt başlığını, bende apayrı yeri olan ve gazetelerde unutulup gitmesine gönlümün razı olmayacağı onlarca anlatıdan biri olan '' Burak Bey '' e ayırmak istedim...Nizamettin Veziroğlu mahlası ile Selahattin Duman'ın metinlerini kaleme aldığı, Türk çizgi romanına Kara Murat ve Tolga'yı kazandıran köklü çizerimiz Abdullah Turhan'ın resimlediği bu alt yazılı formattaki eser hakkında sizlerle paylaşmak istediğim pek çok şey var...

    Öncelikle alt yazılı formattan bahsedelim biraz...

    Gazetelerde roman ve resimli roman tefrika edilmeye başladığından bu yana uzun metinler irili ufaklı vinyet yahut illustrasyonlarla desteklenmişti bilindiği üzere...Daha sonraları önce balonsuz, açıklama kareli çizgi roman sayfaları hasıl oldu...Hal Foster 'in öncülerinden olduğu bu ilk sayfa biçimini yerli üreticilerimizden Şahap Ayhan, Ratip Tahir Burak ve pek çok erken dönem çizerimiz kullandı ve en nihayetinde bildiğimiz çizgi roman sayfaları gazetelerde boy göstermeye başladı 50'lerin sonları itibariyle...En bilinen yerli çizgi romanlarımız, eli kılıçlı tarihi Türk serüvencilerimiz bu formatla okurlarıyla buluştu senelerce...Karaoğlan, Tarkan, Tolga, ayrıksı duruşu ve sayfa formatında olmasa da bu minvalde bir bant olan Abdülcanbaz, yarımşar sayfalık Malkoçoğlu serisi ve daha niceleri...

    İşte o dönemlerde, gazetelerde çizgi roman dolu dizgin ilerlerken enteresan bir format denendi Kara Murat'ın yaratım sürecinde...Yazarın bolca döktürdüğü ve yazıdan hiç kısmadığı, çizerin ise daha ekonomik ve özet niteliğinde bir görsel anlatım ile bu metinleri tamamladığı, 3 - 4
panelden oluşan ve alt kısmı tamamen yazıdan ibaret olan yanlamasına bir bant formatı ile '' çizgi roman '' dan ziyade '' resimli roman '' olan ve günlük tüketimde okuyucusunu sayfa formatına göre daha fazla tatmin eden bir format türedi...



    Daha önceleri bol yazılı, az resimli pek çok tefrika ele alınmıştı...Şahap Ayhan'ın çoğu eseri bol yazı - az resim düsturunda, kelimenin tam anlamıyla bir tefrika idi...Başka tefrika yazarlarınca yazılıp yayınlandığı gazetenin demirbaş çizerine vinyet çırpıştırılan pek çok eser, hatta meşhur pehlivan tefrikaları falan hep bu şekildeydi ama tam anlamıyla alt yazılı denemezdi...Tefrika resimli romanlar idi hepsi ya da resimli roman tefrikaları idi...Bu altyazılı formata en yakın diyeceğimiz yatay ve bant örneklerden biri, üstat Ratip Tahir Burak'ın meşhur '' Plevne '' eseriydi ama o da tam anlamıyla bu türe girmiyor...













    Yine de bu tarzı ilk icad eden ve Kara Murat'ta uygulayan yazar Rahmi Turan ile çizer Abdullah Turhan değildi...Nerede gördüğümü hatırlamadığım bir eski Fransız gazete küpüründe de benzer bir resimli anlatıma rastlamıştım seneler önce...İnternetten bulduğum kadarıyla Hollanda üretimi olduğunu sandığım şöyle bir eser de mevcut ;













     Kökenini tam kestiremesek de, bu format ile Türk okuru Kara Murat aracılığı ile tanışmış oldu ve Kara Murat'ın 70'li yıllardaki popülaritesi de göz önüne alındığında, ardı ardına bu formatı uygulayan pek çok gazete ressamı oldu...Günü kurtarmaya çalışan ikinci sınıf üreticilerden tutun da Ramazan tefrikalarına varıncaya kadar bu formatta pek çok eser yazılıp çizildi...Suat Yalaz, Fikret Kol, Talat Güreli, Ragıp Derin, Bahattin Atak, Cem Ertürk, Seyfi Karademir, Süleyman Gök, Cemal Dündar ve ismi şu an hatırımda olmayan nice yerli çizerimiz, Abdullah Turhan'dan sonra bu formatı sıklıkla ya da birkaç sefere mahsus kullanan isimler olmuştur...Bu isimler arasında üretimleri en tartışmalı olanlar Bahattin Atak ( Baykara ) ve Cem Ertürk ( Kurdoğlu ) olmakla birlikte, bu formatı lastik gibi kullanan ve bazı bazı suyunu çıkarmak suretiyle komik duruma düşen bazı İhlas Yayın Grubu üreticileri de oldu...Doğan Bey ( Talat Güreli ), Şahin Bey ( Ragıp Derin ), Kartal Bey ( Fikret Kol ) ve olanca '' Bilmemkim Bey'' in havada uçuştuğu Türkiye Gazetesi de bu formata en çok yer veren yayınlar arasındadır...Süleyman Gök ise bu formatta anlatılacak her tür hikayeyi denemiş hem kaliteli, hem de enteresan çizerlerimiz arasındadır...Kendisi Kara Murat'ın, Abdullah Turhan sonrası döneminin diğer çizerlerindendir aynı zamanda ve bu formatla ilk haşır neşir oluşu da Kara Murat dolayısıyladır...Şimdilik konuyu dağıtmamak adına yer vermesek de, bu isimlerden bazılarına özellikle değineceğiz yakın bir gelecekte...



    Pek bilinmese de, Tarkan da kısa bir dönem bu formatta üretilmiştir ama Sezgin Burak'ın Tarkan'ı değil elbette...Üstadın zamansız ölümü sonrası seriyi farklı mecralarda devam ettirmeye çalışan birkaç hayalet çizerden biri de bir ya da birkaç macerayı ( sayısından emin değilim ) bu formatta ele almıştır ama görselde de göreceğiniz gibi pek de al benisi olan bir iş çıkmamış ortaya...



    Suat Yalaz, yukarıda saydığım isimler arasında altyazılı formatı en güzel kullananlardan biridir...Uzun yıllar süren Karaoğlan serisini, 80'li yılların sonunda bir de bu formatta denemeye karar vermiştir...1986-88 yılları arasında Sabah Gazetesi'nde, Burak Bey ile aynı dönem yayını başlayan son üretim Karaoğlan maceraları üç adetten oluşur...Ötügen'in Üç Atlısı, Baybora'nın Oğlu ve Semerkand Casusu...



    Karaoğlan okurları hatırlayacaktır bu macera isimlerini zaten...Ötügen'in Üç Atlısı ile Baybora'nın Oğlu, iki bölümlük orijin hikayesi olarak yeniden ve son kez ele alınmıştır bu formatta, bir nevi remake'tir...Son macera Semerkand Casusu ise erken dönem versiyonunun aksine epey farklı, dinamik ve o güne dek Karaoğlan maceraları içerisinde geçen hemen her unsuru türlü misali içerisinde barındıran şahane bir maceradır...Bu macerayı okumak da üniversitenin gazete arşivi sayesinde nasip olmuştu bana...Tıpkı diğer pek çoğunda olduğu gibi...

    Bu altyazılı format için Yalaz Usta, bir yazısında bahseder...Hem Yaşar Kemal gibi uzun uzadıya yazmak, hem de iki ayağı bir papuca girmeden çizmek istediğini, bunu da ancak bu format ile becerebildiğini, aynı zamanda o dönem ülkemizde popüler olan Conan'ın da etkisiyle birkaç macera için Karaoğlan'ı gömleksiz, yalnızca manda gönü siyah avcı yeleği ile çizdiğini ifade eder...

    Suat Yalaz, Semerkand Casusu da bitince Sabah Gazetesi için başka Karaoğlan yapmaz...Zaten bir müddet sonra ona da derler, '' Tarihi birşeyler yapma, bizim Selahattin'in romanı var...'' diye...Selahattin Duman ve Burakbey bahsettikleri roman...Bunun üzerine de Yalaz, Son Osmanlı serisine başlar...Son Osmanlı, Burak Bey ile birlikte 10 seneye yakın bir süre Sabah Gazetesi'nin başlıca çizgi romanları olmuştur...Onlara aralıklarla magazin ekinde Süleyman Turan'ın aşk resimli romanları eşlik eder...Bir de senede bir aylığına üretilen Ramazan tefrikaları...Son Osmanlı da, Ramazan Tefrikaları da başka başlıkların ve dosyların konusu olacak ileride...

    Meraklısına da ayrıca not düşmek gerekirse, Suat Yalaz aynı alt yazılı Karaoğlan bantlarının bir kısmını 90'lı yılların ortasında Takvim Gazetesi'ne verir ve Karaoğlan'ın son gazete yayını da Takvim ile başlamış olur...Yalnız yukarıda bahsettiğim altyazılı son üç tekrar yazım-çizim maceradan sadece ikinci bölüm olan Baybora'nın Oğlu'nun Takvim'de yayınlandığını sanıyorum...Onun haricinde bir de nerede gördüğümü anımsamadığım, altyazısı da az olan İpekyolu Katliamı isimli bir alt yazılı macera daha vermiştir bu gazete için ama üretim olarak ne kadar yeni, ne kadar eski bilmiyorum...Takvim Gazetesi olayına da Gazete Tefrikaları başlığımızda ayrıca yer vereceğiz...





    Sanıyorum ki altyazılı format hakkında epeyce aşinalığımız oldu...O halde 80'lerin sonu itibariyle benzerlerinden yalnızca birkaç gömlek üst seviyedeymiş gibi başlayan, ne çok şahane, ne de çok yavan metinlerle Abdullah Turhan'ın çizgilerini bir araya getiren, başlangıçta basit bir Kara Murat alternatifi gibi algılanan fakat 90'lı yılların ortası itibariyle tamamen özgün ve çekici haliyle, sıradanlık içerisinde, klişelerle ne denli farklı hikayeler anlatılabileceğinin, ikinci sınıf romancı üslubu ile nasıl kalburüstü metinlere imza atılabileceğinin yegane örneğidir Burakbey...Altyazılı Türk tefrika resimli romancılığı'nın en iyi ve en son örneğidir ve 2000 yılı itibariyle de 12 yıla yakın süren üretimi tamamen sonlanmıştır...





    Burakbey vesilesiyle altyazılı formata yaptığımız bu uzuuunca girişten mütevellit Burakbey dosyamızın birinci kısmını gönül rahatlığıyla burada sonlandırıyorum...Gelecek bölümde bol görsel ile uzun uzadıya BurakBey irdeleyip 1999 sonbaharında başlayıp 2000 yazında biten son macerası '' Kardeş Kanı '' üzerine de yine upuzun bir inceleme kaleme almaya çalışacağım...

                                - BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU -
                                                                                                                                                                                                              (  DEVAM  EDECEK ) ;)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

erdallll

86-88 yılları arası gazete tefrikası biriktirdim o dönemler en çok sabah gazetesi hoşuma giderdi çünkü hem burakbey hem Karaoğlan vardı.tan Durakoğlu,bulvar tarkan,günaydın kara murat,tercüman malkoçoglu,türkiye kurdoğlu ve doğan bey vardı.ara sıra eski gazet elime geçtikçe onlardan da bulduklarımı kesiyordum...bu yüzden tefrika denilince akan sular duruyor benim için...