Ödüllü Ağustos 2011 konusu

Başlatan rumar80, 15 Ağustos, 2011, 21:35:49

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

siyahderikoltuk

Her misafirliğe giden ufak çocuk gibi bende, hele ki kendi akranım yoksa, yetişkinlerin kendi aralarında,kendi dillerinde konuşmalarına maksimum 5 dakika dayanıp, -hadi gideliiiim,sıkıldım beeen diye mızmızlanmaya başlayan bir çocuktum. Bir gün noolduysa çok net hatırlamıyorum ama sanırım babamıın yeğeni, divanın altından (eskiden herşey nedense divan,çekyat vs. altınamı konurdu yaw?) bir deste kitap çıkardı. Babam şöyle bir karıştırdı desteyi Tommiks'i bana uygun gördü veeeee... Kendi paramla aldığım ilk çizgiromansa Kaptan Amerika. Daha önce sadece Örümcek Adam ve Superman okuyan bünyeye nasıl ilaç gibi gelmişti. Şimdi bazen o eski Kaptan ciltlerini elime alıp kurcaladığımda nasılda naifmiş o dönem, uyduruk kötüler, tatsız diyaloglar.. Keşke daha çok comics basılsa ülkemizde yaa :(....

rumar80

    İşte o naiflik yüzünden hala o dönem omicslerini bugünkülerin birçoğuna tercih eder ve hala toplarım

sinançalık

İlk okuduğum çizgiroman fantastic four'un eski ufak ciltlerindendi. Normalde çizgiroman okuyanlara o döndemde tuhaf gözle bakıldığında ev ortamına alıpta okumaktan çekiniyordum. O yüzden bi 2. el kitapçının camında çizgiroman kısmını gördüm ve daldım içeri...Zaten marvel evrenine hasta olan ben sağı solu kurcalarken superman'leri bi kenara itip ne kadar marvel karakterine ait çizgiroman varsa kucakladım. İçlerinden bi kaptan america birde fantastic four ilgimi çekiyordu. Sırf Thing için fantastic four'u aldım ve böylelikle çizgiroman alemine adım atmış oldum....

gamlıbaykuş

Çizgiroman işine girmeme her haftasonu gittiğimiz yakın bir akrabam vesile oldu o da dolaylı yönden. Masasından duran çizgiromanların kapakları ilgimi çekmişti. Bu kapaklar kime aitti tabi ki Aslan Şükür. O kadar hoşuma gitmişti ki (Daha küçük bir çocuğum okuma bile bilmiyorum) ne zaman gitsem hepsine tek tek bakar inceler yerlerine geri koyardım. Sonra okula gitmeye başlayınca eve gazete ekleri olarak çizgiromanlar girmeye başladı. Hangileriydi hatırlayamıyorum. Artık tam adamakıllı okumaya başlayınca kendim aldığım bir çizgiromana sahip olmak istedim ve bayinin yolunu tuttum. Kapağından etkilendiğim bir yayını aldım. O yayın Conan idi ve Conan halen favorilerim arasındadır. İyiki varsın ÇİZGİROMAN :)
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

Tarkan Kurt

Çizgiromanla tanışmam Tarkan'la oldu. Babaların çocuklarına Tarkan ismini koyduğu yıllarda büyüdüm. Tabi Tarkan'ın yanında Kara Murat ve sonraları Kızılmaske, Red Kit, Tex, Zembla ve böyle uzayıp giden bir liste :) Hey gidi günler heyyyy.....

rumar80

    Eyyyy forum ahalisi,
    Forumda kim kimdir soruyorsun, avatar değiştiriyorsun, ama Yalınayak geni unutuyorsun!!!!!!
    Geç klavyenin başına yaz yazabildiğin kadar.
    Kolay gelsin

hennessy

Professor X bilinç altımızdan mesaj gönderdi :) hadi klavyelere hucum
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

Carnage

İlk okuduğum çizgi roman galiba benim de Tommiks idi. Dayım gayet düzenli bir şekilde seri olarak biriktirmiş okumayı sökünce bana hediye etmişti. Daha sonra rahmetli Vehip Sinan'un Topuz'u ve gene yakın zamanda kaybettiğimiz Turhan Selçuk'un Abdülcanbazı'nı okumaya başladım. Suat Yalaz'ın Karaoğlan'ı ve Talat Güreli'nin Hızır Bey'ini de aynı sıralarda okuyordum. Comics alemi ile tanışmam biraz geç gerçekleşti İlköğretim 4'te iken Bilka ile tanıştım ve kendimi bu büyülü aleme iyiden iyiye kaptırdım.

barisvolkan

yarım asırı devirmiş bir çınarın ilk okuduğu ilk çizgi roman tabiki teksas- tommikstir.bundan tam 50 sene önce ilkokula giderken daha okumayı bile çözmemiştim.Ama resimlerine bakarak anlamaya çalışıyordum.daha sonra abime oku diye yalvararak okuturdum..tabiki harçlıgımdan bir kısmını okuma karşılıgı almak üzere..baktım olmuyor.bu iş  böyle olmaz,isyan etmek boş...okumayı çok çabuk çözmem gerekirdi.ve gayretle çözdüm.zevkle okumaya başladıgım ilk çizgi roman resmine bakarak abimin baştan sagma okudugu tommiks,in kulver kalesi idi. Ne hazla okumuşum ki hala tadı damagımda-dimagımda kalmış.ceylan yayınları yeni bir müşteri daha kazanmakla kalmamış,yeni katılımları saglayacak bir taraftar bulmuştu.ceyhan-adana arası 43 kilometre artık bana yol olmuştu. kuruköprüden alıp ceyhana geliyor hatta sergi bile açıyor ve para karşılıgı okutuyordum.......

zoncel

Ilk cizgi Romanlarim 1978 yilinda okumaya basladigim  anneannemin Teksas  ve Tommiks serileri ile Teks idi. Essegesse gerilerde kaldi ama cizgi roman tutkum Teks ve  Mister No ile tam gaz devam ediyor



Vega

İlk okuduğum çizgi roman hayal meyal hatırladığım kadarı ile teyze oğlunun patlattığım zulasından bulduğum Conan'lardı.

O yıllar daha ilkokul iki yada üçteyim. Her normal yurdum çocuğu gibi hayallerimde sırasıyla bir hafta doktor, bir hafta polis olmak var. Malum hafta doktor, hatta kaç farklı doktor çeşidi olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmasa da "tıp doktoru" olmak istediğim ve bunu herkese ilan ettiğim haftalardan biri. Ben Conan okumanın doktorluk kariyerimin sonu olacağından habersiz yaz sıcağından kaçıp boş bir odanın duvarının serinliğine sığınmış Kimmerya da dolaşırken teyzeme yakalandım. O da küçücük masum bir beyni çizgi roman denen aşağılık, zavallı mikrop yuvası şeyden korumak isteyen her sağduyulu yetişkin bir birey olarak:

- E hani sen doktor olacaktın dedi.
- Evet olacağım tabi dedim bende.
- Ama böyle Conan okursan olamazsın dedi ve gitti.

Ben saatlerce Conan okuyunca neden doktor olamayacağımı düşünüp durdum ve kendimce bir sonuca vardım. Eğer Conan gibi kan, şiddet, kopan kafa kol ve bacaklarla dolu bir neşriyatı okumaya devam edersem, bunlardan zevk alan biri olarak doktor olduğumda masada baygın yatan hastanın gerekli gereksiz orasını burasını keser, kan görme zevkimi tatmin etmeye çalışırdım. Öyleyse yapılacak tek bir şey vardı. Bunu yapmak gerçekten zordu ama yapmam gereken şey belliydi ve bnu yapmaktan beni hiç bir şey alıkoyamazdı. Netekim yaptım. Doktorluk hayallerimi Kimmeryanın kanlı topraklarına, kafamı da Conan ın rutubet kokan sayfalarına gömüp çizgi roman okumaya devam ettim.

Aradan geçen 25 yılın sonunda teyzemin bana sadece Conan okuyacağına git ders çalış demeye getirmiş olabileceği aklımı kurcalıyorsa da şimdiki işimden de gayet memnunum. Sanırım kendi kendime madalyonun öteki yüzünden hikayeler yazmaya daha o zamanlar başlamışım.

Yaşasın çizgi roman...
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

muzafferg

O kadar küçüktüm ki aslında pek de hatırlayamıyorum,ama büyük ihtimalle Milliyet gazetesinin verdiği o küçük boyda ve saman kağıda basılmış Red Kit'lerden biriydi :) Tabi bilindiği gibi çevirisi de tıpatıp orjinal karşılığı değildi,bazen kahramanlarımız yoldayken Türk Sanat Müziği'nden eserler seslendirebiliyolardı,şaşırıyodum küçük hâlimle 'bunlar bizim şarkıları nereden biliyo ya?' diye :) Yine Milliyet'in o serisinin tamamı mevcuttu bir ara bende.Sonra biraz daha büyük baskılarını çıkardılar ama yine orjinal hâlinde değildi tabi :)

Tüm bunlar dayımın teras kattaki çizgi roman ve kaset dolu odasına yaptığım(çoğunlukla gizli) seyahatler sonucu oluyordu tabi.Dayım şimdi memur oldu,Anadolu'nun başka bir köşesine gitti,şimdi üniversite için ben başka bir köşesine gidiyorum...Ama o odanın kokusu hâlâ aklımda.Hüzünlendirdin beni Red :)


kültürelgüncel

Alıntı yapılan: muzafferg - 19 Ağustos, 2011, 21:56:11
(...) Tüm bunlar dayımın teras kattaki çizgi roman ve kaset dolu odasına yaptığım(çoğunlukla gizli) seyahatler sonucu oluyordu tabi.Dayım şimdi memur oldu,Anadolu'nun başka bir köşesine gitti,şimdi üniversite için ben başka bir köşesine gidiyorum...Ama o odanın kokusu hâlâ aklımda.Hüzünlendirdin beni Red :)

Alıntı yapılan: hennessy - 16 Ağustos, 2011, 21:40:20

Dayımın odasından ufakken çıkmazdım plakları ile frizbi oynardım akşam da o benimle öyle oynardı :) kitapların arasında Tenten'i görünce ingilizce olarak tabi anlamayarak manalı manalı bakmaya başladım karıştırdım ve gelmiş geçmiş gelecek ve gelen tüm kahramanların en sevdiğim adamı ile karşılaştım (...)

Alıntı yapılan: Carnage - 18 Ağustos, 2011, 21:35:15
İlk okuduğum çizgi roman galiba benim de Tommiks idi. Dayım gayet düzenli bir şekilde seri olarak biriktirmiş okumayı sökünce bana hediye etmişti. Daha sonra rahmetli Vehip Sinan'un Topuz'u ve gene yakın zamanda kaybettiğimiz Turhan Selçuk'un Abdülcanbazı'nı okumaya başladım. Suat Yalaz'ın Karaoğlan'ı ve Talat Güreli'nin Hızır Bey'ini de aynı sıralarda okuyordum. Comics alemi ile tanışmam biraz geç gerçekleşti İlköğretim 4'te iken Bilka ile tanıştım ve kendimi bu büyülü aleme iyiden iyiye kaptırdım.

Canına yandığım! Benim niye çizgi romansever dayım olmadı ki?

ferzan

    Benim de çizgiromansever bir dayım yoktu ama çizgiromanın manyağı bir dayım vardı.Bir bayram sabahı kahvaltı için anneannemlere gittiğimde,40 yıllık radyodan yayılan ezgiler eşliğinde tam iki buçuk saat boyunca,Zagor'un ''Kayıp Topraklar'' adlı çok uzun bir serüvenini anlatmak suretiyle tüm masanın baygınlık geçirmesine sebep olmuştu ama başta dedem olmak üzere,kimse gıkını bile çıkaramamıştı.O derece hani...
    İlk Tay dönemi Zagor ve Teksas'larını gıcır gıcır sakladığı kolileri atılmadan önce bulup kendime ayırdığımda,hazine sandığı bulmuş gibi sevinmiştim.Sonra o süper ciltlerin hepsi Pınar Kitap(İzmir)'ın raflarında yerini aldı.Sattığıma hala pişmanım ama en azından doğru yere gitti.Çünkü kapak içlerinde İsmail Hakkı Yerlikaya damgası vardı ve Pınar Kitap'ın sahibi de oğlu Muzaffer Ceyhan Yerlikaya idi.
    Sonra birşeyler oldu,alışılmadık şeyler yapmaya başladı dayım.Tuhaf bir sürece girdi.Ortadan kaybolmadan kısa bir süre önce benim arşivdeki Lal Yeni Seri Zagor'lara göz dikti,bir punduna getirip hemen vermemiştim.Yoksa canına okunacaktı koca serinin.Diyeceksiniz ki,''Dayın mı önemli çizgiroman mı,adam kaybolmuş sen neyin derdindesin?''Ama onunki çok acaip bir kaybolmaydı.Farklı adreslerden,farklı isimlerle ve farklı senaryolarla mektuplar yazmaya devam etti,kendi ölüm haberini birkaç kez verdi ama unuttuğu birşey vardı;yalnızca dayım mektubu Word'te yazıp aldığı çıktının altına imzasını atar,öyle zarflayıp gönderirdi :D Yine yalnızca dayım,peşinde kara adamların olduğundan bahsederek,sözde ailesini korumak için bu yolu seçtiğini belirtirdi.Zira defalarca Denizli'deki şatomuzdan bahsediyordu.
    Dayımın izine geçen yaz başına kadar rastlayamamıştık ama az çok tahmin ediyorduk.Alakası olmayan bir ülkede,gençliğinde son sınıfta ayrılmak suretiyle yarıda bıraktığı üniversite eğitimini tamamlamış,yükseğini yapmış,bir kez daha evlenmiş ve ekstra 2 yeğen daha dahil etmiş soyağacına.Hala çizgiroman okuyor mu bilmiyorum ama okumuyorsa çok şey kaçırmış demektir.
    Bir de hacı dayım var,o en büyükleri.Beni Todd McFarlene ile tanıştıran adam. :) Daha geçen yaz,namazlıklarının arasından çıkan gıcır gıcır Tay Teksas ve Zagor fasiküllerini almama izin vermişti telefondan.Zaten Tommiks'in 67 yaş versiyonu,genç mi genç bir adam.Yengem yakaladığında ya da çizgiroman bahsi geçtiğinde hala gözlerinin içi güler.
    Alakasız oldu,kusuruma bakmayın artık.Dayı görünce dayanamadım.Böyle dayılarım vardı benim ama hem mesafelerden,hem de başka engellerden dolayı çok sık görüşemedik.Bahaneyle onları da anmış oldum.
    Bu arada,yazımın başında dayımın sofrada anlattığını söylediğim Kayıp Topraklar macerası gerçekten var mı?Ben çok iyi araştıramadım ama küçük dayıma da çok güvenmiyorum.Şimdiye dek öyle bir maceraya rastlamadım eski ciltlerde.Bazen kendi kafasından uydururdu maceraları,çok da güzel uydururdu ama...Gene onlardan biri olsa gerek ama iki buçuk saat,insaf...
   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

yunusmeyra




75-76 senelerini şöyle böyle hatırlıyorum..ilk okula başlamama daha bir iki sene var.. zonguldak'ta oturuyoruz.. 50 ve 25 kuruşların kullanımda olduğu, 2,5 ve 5 liralık demir paraların ''çocuk ellerimize'' ağır geldiği yıllar..ülkenin siyasi bunalımlı yıllarını idrak etmekten çok uzağız..eve bir-kaç gazete alınıyor..tam anlayamadığım fotoromanlar ve çizgi öyküler var bunlarda..sonraları isimlerini öğrendiğimiz;Tarkan ve karamurat,fatoş ve güngörmüşler,dedektif nik(bunu yanlış hatırlamıyorum galiba ki hürriyet'in en uzun süre yayınlanan bantları) ve bizimkiler(sezgin burak'ın eseri (kardeşinin çizmeye devam ettiği..),bir başka gazetenin pehlivan tefrikalarına çizilmiş desenler(Şahap Ayhan)..milliyetin çocuk dergilerinin bazı sayılarının bizde olduğunu hatırlıyorum birde..bu ekler daha önceki senelerden alınmış ve saklanmış galiba..hani çocuklar büyüyüp okuyacak diye..bir de ''çitlembik'' adlı bir ekteki çizgi öyküler..bu sonuncusu bir derginin çocuk eki olmalı..babam çizgi-romana çok meraklı,bense resim çizmeye ve sadece resimlerini izlediğim çizgi-romanlara bakıp,sözüm ona onları çizmeye çalışıyorum..babam merakı ve yeteneğiyle bana gazete ve dergilerdeki tipleri çiziyor,2 yaş küçük kardeşimle bizde bunları ''12''lik tabir edilen kuru boyalarla,pastel veya ''gazlı'' kalemlerle boyamaya çalışıyoruz..televizyonda her hafta sonu filmler,çizgi filmler..(tek kanal,siyah-beyaz) ancak televizyonda izlenen bir western filmi sonrası sokağa dökülen bizler için hayat renkli..hemen iki gruba ayrılıyoruz:kovboylar ve kızıldereliler..bizler 5-6 yaşında olduğumuzdan yaşça büyüklerin ''çırağıyız''..galiba bu''büyükler televizyonla yetinmiyorlar..çünkü mahallede iki grup ,tepeciklerin ardında savaş pozisyonlarını aldıklarında;atılan mermiler için ''degav'',''bang bang'',''zıp zıp'' gibi sesler duyuluyor..kızılderili cephedeyse ''pis soluk benizli'' türü bağırışmalar..bizler ise ya silah doldurma görevi veya okları toplayıp ''şeflere'' geri getiren rolündeyiz,olmadı iki cephe arasında bazen karşılıklı ''taş'', ''toprak ''atmayla şiddetlenen ''kovboyculuk'' oyunlarında haber taşıyan ''elçi'' görevi üstleniyoruz..''çelik blek'' ''rodi'' ''tommiks'' isimlerini ilk burada duyuyorum..bazen de yeni yapılan inşaatların 1-2. katlarından inşaat kumu tepelerine atlarken, düşman ''bizans''a karşı ''malkoçoğlu'' ve ''karamurat'' oluyoruz..bu isimleri hem yazlık hem kışlık sinemalardan hatırlıyoruz(ne ilginç değilmi bu yıllarda zonguldakta ve yakın mahallelerinde bile bir-çok sinema var)..ama büyüklerden duyduğumuza göre bunların dergileri de var..bir çok arkadaşımızın ismi tan ,tarkan gibi hatta..bazen bu dergileri değiş tokuş ederken görüyoruz onları..ama daha elimizi alıp bakmışlığımız yok..
bir de kovboyculuk oynarken , bütün kahraman kovboy film ve kitaplarına rağmen neden kızılderili olmak isteyenler daha fazlaydı!?(en azından bizim taşramız da..) kafaya takılacak bir ton "tavuk" tüyü,olabildiğince tepe,su birikintisi, "yay" ve "ok" yapmaya yarayacak "kavak" ağacı dalları.. özgürce "bağırış çığırış",yuvarlanmaca,koşmaca.. ayrıca aynı malzemeyle "Türk Akıncısı" olabilmenin rahatlığı muhakkak önemliydi..
bazen (özellikle hafta sonları) ambalaj kutuları içinde ''abilerin'' üzerine titreyip,kıskançlıkla birer birer ancak görücüye çıkardıkları ''resimli kitapları'' görür merak ederdik..isimleri zagor,kızılmaske,teksas,tommiks,tarkan,tolga..daha yeni yeni ismini duyduğumuz onlarca farklı kitap olurdu bu ''kolilerde''...futbol oynanırdı..yakın dere ve su birikintilerinde kağıttan gemiler yüzdürülür,bunlara korsan gemisi havası verilip taşlarla batırmaya çalışırdık..üstümüz başımız batardı..''majorette'' vs markalı küçük arabalarımız olurdu ceplerimizde..''yarışçılık'' oynardık..yere,toprağa küçük -dar yollar çizilir,başlangıç noktasına konan herkes arabasına sırayla vurarak,rakibinden önce bitiş noktasına ulaşmaya çalışırdı..istanbul'a göre taşradaydık..dere,tepe,hayvan,nebat görerek ve her oyunumuzu büyük şehirlere göre daha fazla ''esrarengizlik'' taşıyan taşra mekanlarında oynadık..ama ister ''kovboyculuk'',ister ''yarışçılık'', ister ''korsancılık'' olsun ,bir de bakardık ki (yaz tatillerinde istanbula gittiğimizde veya kuzenlerimiz,arkadaşlarımız bizim oturduğumuz şehirlere geldiğinde..) oyunlar,rol dağılımları Türkiye'nin her yerinde aynı veya çok benzer.. dedim ya daha okuma yazmamızın olmadığı bir seneden bahsediyoruz...misket oynardık..çeşit çeşit tipleri vardı bu oyunun..bilye tekerlikli arabalarımıza, ilkel ''scooter''larımıza atlayıp biraz gezindikten sonra ,düz bir toprak alan bulur ve ceplerimizden bilyelerimizi çıkarırdık(bu bilyeler bir de çeşitli olurdu;tek renkli ve soluk kahve,mavi,yeşil olanlar yanında rengarenk olan ''alaman'' (alman!) bilyeleri en gözde olanlardı..ya ''mors''oynardık,ya ''tumba''..''tumba'' da renkli -eski gazoz kapakları yanyana toprağa sokularak dizilir,5-10 metre ileriyede bizlerin bilyelerimizi serbestçe atacağımız sınır çizgisi çizilirdi..buradan dizili duran ''gazoz kapağı''sırasına sırayla atış yapılır..sağ baş,sol baş veya ortadakinin vurulması istenirdi..vuran gazoz kapağı ''hazinesini'' alırdı..böylece ceplerde oyuncak arabalar,bilyeler,gazoz kapaklarından oluşan yükler olurdu..bir de''tipitip''ler..
''tipi tip'' deyip geçmeyin..bizim çizgi romanlar ile hemhal olmamızda bence büyük etkisi vardı..nasıl olmasın..kutu kutu alınırdı bu sakızlar..hemen açılır 1-2-3-4 kareden oluşan karikatürleri biriktirilirdi..okuma bilen arkadaşlarımız bunları bize kurdu..ama espri çok önemli değildi..bizler 500 civarında galiba olacak bu seriyi biriktirmeye çalışırdık..biriktirirken oyunlarını da oynardık..duvar üzerinden herkes sırayla bir ''tipi tip'' bırakırdı,bir an yeni ''tipi tipini''bırakanın kağıdı diğerlerinin üzerine düşerse ,üzerine düştüğü kadar "tipi tipi" alırdı..eksik serileri tamamlamanın bir yolu da buydu..''alt-üst-orta'' ve ''hangi tipi tipin numarası büyükse o alır" oyunu oynanırdı..tipi tiplerin tişörtlerini giyerdik..bir de aileler birer kutu sakız alırdı ,çok ufak karlarla satardık..çoğunuda biz açar koleksiyonumuzu tamamlamaya çalışırdık..günlerce cepte gezen karikatürler ''hamur'' gibi olurdu..ama sıkıldıkça çıkarıp birbirimize hava atar,evde yayar bakardık..aslında okumayı bilmesek de bir-çok görsel malzemeyle beraberdik..tabii en hoşumuza gidenler çizgili-resimli olan dergiler,ekler,kitaplardı..mahalledeki 'büyükler'' hala ceplerindeki,kolilerindeki kitapları değiş-tokuş ediyor,zagor,teks,tommiks,mandrake vs. isimlerini
daha sık duyuyor,daha çok merak ediyorduk..renkli karton kapaklar,kalınlı-inceli ciltler ,samanlı kağıda basılı sayfalar,sayfalar..okuma öğrenmeliydik..sırf bunun için ve yaptığım resimleri birilerine göstermek için,bende olmayan gazoz kapakları ve tipitipleri bulmak için bile okula gidip önlük giyilebilirdi..
  okula başlamadan eve milliyet çocuk dergileri alınmaya başlanmıştı..bence bu derginin en iyi yıllarıydı..bazılarını büyüklerimize okutuyor ama çoğunlukla resimlerine bakıyorduk..ilkokula başlayıpta birinci seneyi bitirdiğimizde eski dergi sayılarını okumakla işe başlamıştık..derginin orta eki önceki yıllarda pembe panter vs iken,şimdi tam macera dünya klasikleri veriliyordu...yalan değil ben jules verne'leri burada okuyup sevdim,"tom sawyer" ve "denizler aslanını"  burada tanıdım..1-2''inci sınıfta 30-40 klasik eserin çizgi-romanınıda olsa okumuş çocuklardık...rahmetli ''mıstık'' ın (mustafa eremektar) hayal gücümüzü ateşleyen ''uzay çocuklarını'' sabırsızlıkla beklemeye başlamıştım..red kit'ler ne güzeldi ve kocaman "sigara" içerdi..  (ve biz hiç sigara içmeye özenmezdik..hatta şehir meydanlarında kaçak sigara satan "torbacı" çocuklar ve "ayakkabı boyacısı" çocuklar içerken bile sigaraya özenmedik,sigaraya özenme ve başlama çok sonraki süreçlerin ve farklı durumların ürünüydü....) daha sonra,çok çok sonra "belçika-fransız ekolü" dendiğini öğreneceğimiz bir-çok farklı seri burada yayınlanıyordu...ten ten,red kit,bernard prince,..bu arada babamın gençliğinde, 50'li-60'lı yıllarda sıkı bir çizgi-roman okuru olduğunu annemden öğreniyorduk..hatta ilginçtir eski eski galata köprüsünde ve çemberlitaş sineması önünde, (''avare'' filminin seyircilerinin sinema kapıları kırdırdığı dönemde!) okunmuş teksas-tommiks sattığını babam yeni anlatıyordu.. babamda bizle beraber tekrardan çizgi-roman okumaya başlamış,dergi ve kitapları bizim yerimize takip eder olmuştu..anneme de red kit çizmesi için baskı yapıyorduk..''büyüklerin'' kolilerde değiş -tokuş ettikleri kitapları tanımaya başlamıştık..aslında ilk okuduğum çizgi-roman için biraz düşünmeliyim..
sanki ilk "reel çizgili" çizgi roman okumaya "larry yuma" ile milliyet çocuk dergisi ile başladım..(günlük gazete sayfalarındaki çizgi dizileri düzenli takip etmiyordum o yaşlarda..) mutlaka okuduğumuz,karıştırdığımız,göz attığımız bir gazete çizgi-romanı ,dergi veya cilt olarak bir çizgi roman vardır ancak ben milliyet çocuk ile ilk tanışmamı başa yazmak istiyorum..
şimdi size bir yazar kadrosu sayacağı; Sulhi Dölek,Halit Kıvanç,Haldun Taner,Oktay Akbal,Orhan Boran,Mücap Ofluoğlu,Aziz Nesin,Ülkü Tamer,Muzaffer İzgü,Umur Bugay,.. daha ne isimler...bizim gözümüzü kırpmadan okuduğumuz çizgi romanlarla dolu dergimizde yazıları sık sık yayınlanan yazarlardı..mıstık'tan rüyalarımıza dahi giren fantastik(hem de konuşan,duygulu uçan daire kahramanıyla..) çizgi öyküleriyle "uzay çocukları"..temel reis,püskül ile çilli,kaptan'ın çocukları,hafiye 99 gibi tek sayfalık çizgi öyküler..pembe panter,larry yuma gibi çizgi seriler..derginin orta sayfasında ek olarak verilen 32 sayfalık klasik dünya yazarlarının eserlerinden uyarlanmış çizgi romanlar,sayfa içlerinde çizgilerle düzenlenmiş belgeseller..enid blyton ve vivet kanetti(ki o sevimli desenleriyle "sempe" ,"pıtırcık'ın" okunurluğunu bir kat daha arttırırdı..) gibi dünya yazarlarından macera veya komik öyküler..sonraki yıllarda (80'lerde); "demir yumruklu adam"(bernard prince),baytekin(hatta konuşma balonsuz alex raymond çizimleri..),Tarzan(burne hogarth ve hal foster çizimleri..)şimşek süvari(blueberry),"uzaylı robensonlar(bir bilim kurgu..),şimşek santrafor,peş peşe yayınlanan Formula 1 yarışçılarını konu alan "reel çizimli" çizgi romanlar,Sinan Gürdağcık'tan "mırnav", Nuri Kurtcebe'den "gaddar davut" ,kız-erkek bütün çocukların çok sevdiği "cim cime"..
tercüman çocuk ise git gide artan çizgi roman açlığımı bastırmak için çareler ararken keşfettiğim 2. dergiydi..ilginçtir baskı renk ve tasarımı,yazı fontları daha bir çok şeyi milliyet çocuğun yanında daha sorunlu görünürdü..ancak bir "tengiz" serisi vardı ki,Şahap Ayhan tam da o yaşlardaki bizler için çizmişti.. "yüzbaşı volkanı" ilk yerli kahraman olarak ve müstakil dergilerinden önce bu derginin sayfalarında tanımıştım..cenk Koray bizim için yazılar yazardı..ilk okuduğum "reel çizimli" bilim kurgu-fantastik çizgi roman "dani fütüro" adlı kahramanın bir öyküsüydü ve tercüman çocuk sayfalarındaydım..(mıstık'ın uzay çocukları,daha esprli ve karikatür tarzındaydı..).."tunga" ise taş devrindeki maceralarıyla bizi cezbediyordu..sonraki yılların "thorgal" ve bir miktar "aria"sı ise tam fantastikti..sanki tercüman çocuk yayınladığı çizgi roman adetini ve özellikle "reel çizimli "serileri arttırarak daha çok çizgi roman dergisi oluyor,milliyet çocuk ise "reel" serileri azaltarak ve "test" okul sayfalarını arttırarakokul dışı zamanlarımızın "korkulu" rüyası oluyordu..(galiba büyük şehirlerden başlayarak eğitim-öğretim paralı olamaya başlıyor,özel okullar ve sınavların önemi ve sayısı artıyordu..)
küçük yaşlarda çoğunluğunu okuma bahtiyarlığına eriştiğim diğer bir "ilk göz ağrısı"(aslında 3.sü!)"yaman" çocuk dergisiydi..daha sonra tercüman çocuk dergisinin yayınlayacağı "uzay ajanı luk" yani "luc Orient" ile ve ilk süper kahraman thor ve hulk ile burada tanıştım..(80'lerde Süpermen tercüman çocukta yayınlanacak ve benim en sevdiğim dergi formatı ile (siyah-beyaz ancak kopya değil!) seri dergi olarak çıkacaktı..sonralarıda B yayınları yayınlayacaktı..)"bob morane benim fantastik macera dalındaki "martin mystre"'den önceki favorimdi.."taş devri" güldürüyor ve" bruno brazil" ise aksiyonu eksik etmiyordu..gerçi çizgi roman türleriyle ilgili bilim kurgu,fantastik.korku,macera,aksiyon gibi ayrımlarımız daha yoktu ama çizgi romanın bir "sanat" dalı (sanat ne demekti onu ancak ilkokul sözlüklerinde yazan kadar biliyorduk o da ayrı tabii..) ve 100 yıllık bir tarihi geçmişi (basılı eserler ve gazete ,dergi yayını olarak..) olduğunu ilk "yaman" dergisinde okumuş ve boş bir iş yapmadığımız duygusuyla "gururlanmıştık"..
herhalde yanlış hatırlamıyorumdur;gır gır ve çarşaf dergileri de bizim okula başladığımız yıllarda,evde arzı endam ediyorlardı..rahmetli babam bunları kendi okuduğu için alıyordu galiba..ama sürekliliği daha çok milliyet çocuk dergileri ve sonra sonra tercüman çocuk dergileri alarak sağlıyorduk..bakkalın,sinemanın,kırtasiyenin bir köşesinde satılan eski sayı zagor ve teksas-tommiksleri görüp almamız,78 yılı sonrasına rastlayacaktı...ve, evet doğrudur;zagor,teksas-tommiks o senelerde başı çekerdi..bizde 'büyükler'' gibi kafatası mağarasında kızılmaske'nin ''yüzü'nün'' görüneceği maceraları aramaya ,değiş tokuşlar yapmaya başlamıştık..artık konularımız zagor-çiko tanışması,mandrake'nin tibet'te aldığı eğitim,''8''çetesinin lideri,zagorun babası-annesi kim olduğu falandı..zembla ve kötü çizgi olarak gördüğümüz tarzan(akim!) okumaya karşı tavır geliştirirdik..o yaşta mister-no bile bize soğuk gelirdi (ancak bir-kaç yıl sonra Judas , jeriko ve alaska'yı okumayada başlıyacaktık..)neyse ileri senelerin beğenileri,dergileri ve akımları ayrı bir başlık olmalı..
kısa bir geriye dönüş yapalım.. ailece,oturulan her yemek ve kahvaltı masasında annemin bütün itirazlarına rağmen,sağ elimizin altında,masa üstünde illaki bir ''ceylan yayını'' veye ''tay yayını'' olurdu...

dağınık cilt ve fasiküllerini ele alıp sadece uzun uzun sayfalarını karıştırdığım zagor , mandrake ,kızılmaske fasiküllerini de sonraki aşamaya yazmak en iyisi.. 78-79 yıllarında ve takip eden 1-2 sene içinde ''tay yayınları'' ve ''ceylan yayınları'' serileri ile tanışmamız ,daha doğrusu çocuk dergisi formatı dışında çizgi-roman okumaya başladığımızda, mandrake ve kızılmaske daha rahat okuduğumuz çizgi-romanlardı..maceraların uzun olmaması,karmaşık gözükmeyen çizimler,heyecan-merak-fantezi unsurunun had safhada olması, o yaşlarda bizi en çok çeken öğelerdi..bir de kocaman çizer imzalarının olması tam idrak edemesekte en azından bunları Türklerin çizmediğini anlamamıza yardımcı olmuştu..(sonradan bu imzada biri yazar, biri çizer iki kişinin olduğunu anlamamız uzun zaman alacaktı..)
bir de yayınevi ve isimlerini çok hatırlayamadığım renkli-resimli çocuk kitapları var ki(buna ayşegüller ve elbise kesip giydirdiğimiz ve daha çok kız çocuklar için tasarlanmış ''şebnem'' serisini de eklemek lazım..) bunlar bize görsel girdiler sunarlardı,düşlerimiz için ve biz bu anlatı tarzını hep en başa yazdık..

ve biz öylel bir yazılı-görsel malzemeyle ve merakla harmanlandık ki daha bir-kaç sene sonra alaska'yı, mister-no'yu, judas'ı,martin mystre'yi ve conan'ı çok okuduk ve çok sevdik...
not:bu yazını daha kısa bir halini 1-2 sene önce "resimli roman" forumuna göndermiştim..bir kısım ayrıntılarla genişletip, son halini vererek yeniden yazdık..
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR