Şu anda hangi çizgi romanları okuyorsunuz?

Başlatan hanac, 01 Kasım, 2009, 18:36:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hennessy

Alıntı yapılan: altay1944 - 17 Şubat, 2013, 22:07:27
Farkettiniz mi bilmem gündemin hep gerisinde kitap okumuşuz.Sanırım elimizde oldukça stok var.

hennessy
lal 6.ciltte;

Lal 1.cilti bitirdim daha.Kendim için cevaplayayım bu sorunuzu.Lal martin mister no oğlak tex brendon nathan serileri yürüyen ölüler serisi red kit kalın cilt serisi julia serisi örümcek adam avengers lone wolf şu anda aylık çıksada okusak modunda yakaladığım için önceden okumadığım serileri bitiriyorum elimde bişi kalmadığı için yoksa yeni seriler aylık olarak takip modunda.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

s.b

Alıntı yapılan: altay1944 - 17 Şubat, 2013, 22:07:27
Farkettiniz mi bilmem gündemin hep gerisinde kitap okumuşuz.Sanırım elimizde oldukça stok var.

hennessy
lal 6.ciltte;
s.b
Martin Mystere 91, 92, 93, 94;...gibi,gibi

Zagor, Martin ve Mister no'da hem yeni hemde klasik serilerinde çok gerideyim. Yeni sayılarını yakalayabilmem çok zor.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

V

Sabah sabah biraz Kaptan Venüs okudum.Tekrar  yayınlamasada olur..İlk okuduğumuz zamanlardaki keyfi vermiyor açıkcası.

Ali Recan'ın bilim kurgu külliyatını harmanlaması hoş olmuş ama.(Romulanlılar vs.)
"İstemem,eksik olsun.."

hanac

Teks Süper Cilt 26'yı okuyorum.

Mefisto'nun dönüşü ve Villa'nın muhteşem çizimleri.

Ayrıntılı yazımı ilgili bölüme yazacağım.

kalidor

Dampyr maxi 2'yi bitirdim. Umar Abi'nin de dediği gibi Dylanvari 2 maceraydı. İlk hikaye içiçe 5-6 farklı hikaye içerdiğinden ilginçti. Maxi'ye yakışan bir macera olmuş. İkinci Gargoyles macerası da Almanya'da geçen Masonlara, simyaya atıfta bulunan sürükleyici bir maceraydı. Gargoyles'li ve mason sembollü (Dul Kadının kesesi gibi) mason yapımı binalar Osmanlı Devleti'nin son yıllarında İstanbul'da da yapılmıştı. Bunların en önemlilerinden biri olarak bugün Ziraat Bankası Karaköy Şubesi olarak kullanılan binayı gösterebilirim.







Crom! Ölüleri Say...

yunusmeyra

Aytunç Altındal bu konu ile ilgili notlar içeren bir röportaj vermişti:

Haber Tarihi: 30 Eylül 2010
"16. Yüzyılda Katoliklerin baskısından bunalan Protestanlar yeraltına indi ve İstanbul'u merkez seçerek "Gül ve Haç" örgütünü kurdular. İstanbul'da birçok tarihi binanın cephesinin gizli bir yerinde Gül ve Haç işareti vardır. Bu, "Biz burada oturuyoruz" ya da "oturduk" anlamına geliyor.. Örneğin Teşvikiye'deki karşı karşıya iki büyük bina..

Arda Uskan, Takvim gazetesi için sordu, Aytunç Altındal yanıtladı:

İstanbul'un en büyük gizemleri arasında ünlü gizli örgüt Gül ve Haç Kardeşliği de var. İstersen biraz bu konuya yelken açalım...
Gül ve Haç'ın ortaya çıkması 16. Yüzyıla denk geliyor. Parecelsus adlı birinin öğretilerinden yola çıkılıyor. Simya ilminin en önemli isimlerinden biri bu adam.

Bütün Avrupa'yı dolaşan bir gezgin. 1521 yılında İstanbul'a gelip uzun bir süre kalmış. Onun öğretileri Gül ve Haç'ın doğmasına yol açıyor. Yüzyıllardır olageldiği gibi onlar da Katolik kilisesinin korkusundan yer altındalar! Protestanlar ile Katolikler arasındaki savaşın gizli örgütü bu. Tabii bunlar Protestan.

Katolik kilisesi neden kıllanıyor? Pek çok nedenden...
Bak, Parecelsus şu sözleri söylüyor ve tarih16. Yüzyıl. Diyor ki, "İnsanoğlu, doğal ebeveynlerine sahip olmadan doğurabilir.

Özel bilgiye sahip bir Alşimist'in (simyacı) marifeti aracılığıyla böylesi yaratıklar dişi organizmalarda geliştirilmeden ve doğmadan ortaya çıkabilirler!"

Adam resmen tüp bebeği tarif etmiş...

Yaaa... Kıllanmaz mı Katolik kilisesi? Modern ekonominin temel taşlarını yaratan düşünceleri de ortaya atmış bu adam. Şöyle diyor, "İnsan tanrının kendisine verdiğini çalışarak öğrenebilir.


Tembel zenginlerin malları elinden alınarak onları çalışmaya zorlansın!" Tabii bu fikirler kilisenin hiç hoşuna gitmiyor.

Onun öğretilerini benimseyen Gül ve Haç örgütü de yer altına sığınıyor anlaşılan. Bir de şu konuya bir açıklık getirelim, insanların kafası karışmasın. Mason'luk ile Gül ve Haç kardeşliği içi içe geçmiş iki örgüt gibi görünüyor. Önce hangisi var?
Gül ve Haç 1550'de ortaya çıkıyor. Masonluk ise 1717'de. Ayrıca Gül ve Haç'ın başkentinin İstanbul'da olduğu kabul ediliyor. Bunu İtalyan bilim adamları ve araştırmacılar ortaya çıkarmışlar. Prof İo Calvo kitabında anlatıyor. 'Gül ve Haç örgütünün başkenti İstanbul' diyor adam.

Yıl; 1910. Malum yakında savaş çıkacak. 'Biz İstanbul'daki merkezi İtalya'ya oradan da Amerika'ya geçirelim' diyorlar. 1912'de İstanbul'dan büyük bir parti belge ve bilgi götürülüyor. İtalya'nın Milano ve Bari şehirlerine. Oradan da Amerika'ya taşıyorlar ellerindeki bütün gizli belgeleri.

1917'ye kadar burası başkent ama 1914'den itibaren sadece merkez olarak kullanılıyor. Belgelerin hepsi gitmiş durumda.

İstanbul'un Gül ve Haç'ın başkenti olmasının elle tutulur delilleri var mı?
Olmaz mı? 1910-1930 tarihleri arasında İstanbul'da yapılan birçok binanın dış cephelerinin gizli bir yerinde mutlaka bir işaret vardır. Bunlar Mason da olabilir, Gül ve Haç da. "Biz burada oturuyoruz", ya da "oturduk" anlamına geliyor o işaretler. Örneğin Teşvikiye'deki karşı karşıya iki büyük bina...

Onları biliyorum. Biri İzmir Palas, diğeri karşısındaki meslek lisesi binası...
Evet. O okul öncesinde konaktı. Kont Bernardini konağı. Teşvikiye otobüs durağının arasındaki büyük yapı. Oraya gidip bakarsanız en üst katta yuvarlak büyük pencereler görürsünüz.

Onlara 'rose window' denir, yani gül penceresi.

Bernardini de Gül ve Haç'ın son üstatlarından biri. Ve bu binanın tam karşısındaki binanın tam tepesinde bir mabet vardır. En üstteki iki katın pencereleri ile alttaki katın pencereleri farklıdır. En üstteki pencereler, Gül ve Haç için de, masonlar için de çok önemli olan ışık ve aydınlık anlamına gelen 'Nur' pencereleridir. Kandil penceresidir yani.

Biçimine dikkatle bakarsanız, mum ışığı şeklindedir. O zamanlarda bunları bilmeyen tabii anlamıyordu ama bilen birisi bakıp gördüğü zaman "bizden birilerinin bulunduğu" yer diyordu.

Mutlaka Teşvikiye'den başka yerlerde de vardır!
Var tabii. Bu insanlar bu binalarda1930'lara kadar kalıyorlar. Ama daha öncesinde Gül ve Haç'ın Galata'da bir yeri var. Teşvikiye'deki yerde üstatlar toplanıyor, Galata'daki yerler ise arşiv binaları. Yoksulların bakıldığı yerler var mesela buralarda. Kont Bernarditi 1877'den itibaren bu konakta Gül ve Haç'ın en büyük üstadı olarak yaşıyor. İstanbul dünya başkenti olduğu için...

O konak deyim yerindeyse Gül ve Haç'ın Beyaz Sarayı oluyor...
Bravo... Evet White House diyebiliriz. O dönemde Protestan Avrupalılar var İstanbul'da. Anglikan kilisesinin Protestan kanadına mensup olan Alman, İngiliz ve İsveçliler mesela. Bunların İstanbul'da aldığı çok önemli kararlar var. Bunların başında da, 'Rusya'daki Yahudilerin, Filistin'e göç ettirilmesi projesi' bulunuyor. Bu proje ilk defa 1824 yılında Rus masonları tarafında hazırlanmış.

Daha İsrail'in 'İ'si yokken...
Hiç bir şey yok ortada. Sadece Yahudilerden kurtulmak istiyorlar. 'Osmanlı'ya ait olan Filistin topraklarına göndermek çok başarılı bir siyasi hareket olur' inancındalar. Hatta siyonizmin kurucusu Theodor Herzl, "Bizim aklımızda böyle bir şey yoktu, ben Yahudilere, Arjantin'de pampalarda boş bir alanda yer ayrılmasını istiyordum" diyor. Anlayacağın Filistin'e göndererek adamların başını zorla belaya sokmuşlar.

Gül ve Haç'ın İsveçli, Danimarkalı üyeleri hep buradaydı diyorsun o yıllar...
Danimarkalılar özellikle. Bu arada o döneme ait, günümüze kadar gelen bir sözcük vardır; 'Daniska' deriz. 1910'lu yıllarda İstanbul'da yaşayan çok fazla sayıda Rus ve Danimarkalı var. Sözcük Danska'dan geliyor. Danimarkalı demek.

O zaman Danimarkalı kadınlar var, bugün nasıl Nataşa diyorsak Rus kadınlarına, o dönemde de en mahir kadınlar Danimarkalı hanımlar kabul ediliyor!

Gül ve Haç'ın, başkent olarak İstanbul'u seçmesinin nedeni ne?
Yaptıkları araştırmalara göre İstanbul şehrinin üzerinde, gökyüzünde kesişen enerji akımları var. Bunlara radyo akımları deniyor. Dünyanın etrafındaki bu radyo dalgalarıyla 'insan temas kurabilirse bilincin çok yükseğe çıktığına' inanıyorlar.

Dünyada böyle yedi bölge var ve bunlardan biri İstanbul'da. Burada yapılan törenlerde amaç, dünyanın etrafındaki görünmeyen ama kaplayan o enerji dalgalarıyla bütünleşmeyi sağlayabilmek.

1919'dan itibaren aslen Gürcü olan Gurdgieff diye bir adam yönetiyor İstanbul'daki Gül ve Haç'ı. Rusya'dan kaçıp gelmiş, Stalin ile aynı köyden.

Gurdgieff önce Kars'a sonra İstanbul'a geliyor. Bu adam İslami Rufai ve Hurufi tarikatları tarafından yetiştirilmiş bir adam. Bu iki tarikat, İslam'daki okült tarikatları. Gurdgieff, tarikatın öğretilerini en iyi bilen adam.

Gurdgieff efendi nereyi mesken tutuyor?
Taksim Sıraselviler'de bir yer tutuyor kendine ve orada müritler ediniyor. Ortodoks asıllı tarikat şeyhi oluyor. Bunlar Gül ve Haç'ın buradaki temsilcileri oluyorlar. Sonra Paris'e gidiyorlar ve Fontain Bleu diye bir enstitü kuruyorlar. Bu enstitü bugün de var, Gurgdieff ismiyle. Bugün ruhsal terapi ile uğraşan çok ünlü bir sağlık merkezi."...
(böyle devam ediyor..)
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

hennessy

Tex süper cilt 40.cildi aldım.Conan okuyordum onu yarım bırakıp Tex'e başlayacağım.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

kandorlu

En son zembla 2 yi okudum klasik x men 3 e başlıyacağım.

rumar80


s.b

Martin Mystere 96, 97, 98, 99 ve 100. sayıları okudum.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

caretta

 Bu Teks kıtlığında mal bulmuş mağribi gibi Teks Almanak 4.sayıyı okudum.Yorum yapmayayım çünkü spoiler olacak.

ercoktay

Nathan Never 7. cilt ve Old Man Logan'ı okudum.

Her iki çizgi romandan da zevk aldım. Old Man Logan'dan daha da fazla zevk aldım. Old Man Logan'daki evren başka bir evren mi yoksa Marvel evreninin ilerideki gerçek hali mi?

rumar80

  Alternatif bir evren tabii ki. Zaten yazarlar bu alternatif evrenler sayesinde farklı maceralar yazabiliyorlar. Bir de zaman yolculukları sayesinde...

V

Zamanında araya askerlik mevzu girdiği için başlayıpta bitiremediğim Arka Bahçe'nin 24 sayılık X-men serisine başlıyorum.

"Sıfır Tolerans" macerası gayet iyiydi diye hatırlıyorum.Bakalım aklımda kaldığı gibiymiş?
"İstemem,eksik olsun.."

kalidor

Nathan Never 7. cilt ilk 2 hikayeyi okudum. Nathan'ın Mars'a ilk gidişiydi. 2 sayılık macera genel olarak içiçe ve heyecanlı olsa da ne yazıkki Mars'la ilgili pek ayrıntı göremedik
Crom! Ölüleri Say...