Tex Willer - Çizgi Düşler

Başlatan hanac, 01 Kasım, 2020, 19:27:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mrtekin

Tex Willer'in Çizgi Düşler'den çıkan birinci albümünü okudum. Açıkçası hikaye kurgusu kapsamında Boselli'den bizleri şaşırtacak çok büyük bir yenilik ya da twist göremesem de; maceralardaki süreklilik ve özellikle De-Angelis'in çizgileri çok hoşuma gitti. Umarım sonraki ciltler de belirli bir düzende çıkmaya devam eder.
They drew first blood...

Kauss

Tex Willer'ın ilk sayısı benim de hayatım boyunca okuduğum ilk Tex yayını oldu.
Açıkcası eleştirecek veya yorum yapacak bir bilgi birikimim yok.
Belki hikaye, çizgiler Tex okuyucuları için alışıldık veya sıradan da gelebilir fakat benim için keşke daha önce Tex'e şans verseymişim hissiyatı uyandırdı.
Umarım ikinci sayısı da kısa zamanda çıkar. Tüm yayınlanan Tex'leri toplama gibi bir çılgınlık zor olsa da hiç değilse bu seriye devam edeceğim :)

sultanhisar

Yeni Teks ler çizgiroman sepeti sitesinde ön siparişe açılmış... :D

memospinoz



Kahramanımız Tex Willer'in gençlik yıllarına, bir kanun kaçağı olduğu günlere yönelmiş yepyeni ve heyecanlı bir seriyle karşınızdayız.
"Bu mağara mezarın olacak Tex Willer"....

MADALYONUN SIRRI (Tex Willer No 3; Yazar: Mauro Boselli; Çizer: Roberto de Angelis)
Kahramanımızın kanundışı bir yaşam sürdürdüğü o gençlik günlerinde Rainbow Kanyonunun korkutuculuğunun içinde Teks Willer için heyecan verici bir karşılaşma yaşanıyordu: Uzun yıllar önce bir kız çocuğu olarak tanıdığı Tesah şimdi genç bir kız olarak karşısına çıkmıştı. Üstelik başı da epey beladaydı. Teks Willer ona yardım etmek ve hep birlikte gizli bir hazinenin peşine düşmek için duraksamayacaktı elbette. Aynı hazinenin peşinde kötü niyetli beyazların da olduğunu söylememize gerek tabii. ...
HAZİNE MAĞARASI (Tex Willer No 4; Yazar: Mauro Boselli; Çizer: Roberto de Angelis)
Madalyonun sırrını çözen ve Konuşan Kaya'nın yanına ulaşanlar sadece Tex ve Tesah değildi. Acımasız Coffin istediği paraya ve güce ulaşmak için hiçbir engel tanımayacak ve elinden gelen her şeyi yapacaktı. Pawnee'lerin kutsal hazinesi bunca zaman sonra ilk kez böylesine büyük bir tehlike altında kalıyordu; tabii ki kahramanımız yenilirse... Mezardaki Adam intikam peşinde...

ferzan

    Dün elime geçen ikinci sayıyı kontrol ederken maceranın tamamlandığını görünce hemen arka arkaya okumaya başladım.

    Takdim yazılarından da anlaşıldığı gibi, Tex 'in ilk macerasına göndermeler var. Hani 1948 yılında kaçak olarak ilk gözüktüğü panelde "Lanet olsun, hala peşimdeler mi?" diyordu ya, o sahnenin yeni yorumu bile var. 4 sayılık bu ilk serüveni (bizde 2 kitap) bitirdikten sonra hemen Altın Seri ilk sayıya baktım. Tex Willer serisinde işlenen hikayenin ikinci yarısından itibaren ve bilhassa son çeyreğinde (yani 4. sayıda), 1948 'deki ilk macera Esrarengiz Totem modern bir ele alışla yeniden yorumlanmış. Hani, bu hikaye o başlangıcın biraz öncesiyle zemini hazırlayıp kapanışı da 1948 'deki 32 sayfalık ilk maceraya bağlayarak, hatta daha güzel bir şekilde yorumlayarak yapmış.

    Genç Tex 1948 / Genç Tex 2019
   

    1948 'deki Esrarengiz Totem adlı ilk maceranın açılışı;
   

    İlk 3 bandın sonradan renklendirilmiş versiyonu;
   

    2019 Tex Willer serisinde ilk maceraya bağlanan kısımlarda 1948 'deki ilk 3 bandın Roberto De Angelis tarafından yorumlanan 3 sayfalık kısmı;

   

   

   

    Ben gayet sevdim. Normal aylık Tex ya da Maxi okuyor gibi hissettirmedi. Tüm Tex serilerini seven biri olarak bu seriyi de çok kendine has ve kimlikli buldum. Kesinlikle bir ardıl ya da tekrar değil, başlı başına bir konsept olmuş. Yazılıp çizilme şekli bile her ne kadar aynı görünse de okurken bu farklılığı hissettiriyor. Mevcut şablon üzerinden bambaşka bir algı yaratmayı başarmış Boselli. Üç çeşit basit malzemeden on farklı çeşit yemek çıkaran eli lezzetli eşsiz bir aşçı gibi adeta. Tex 'in bu dönemini okumak ayrıca zevkli olacak, çok net belli oldu. Yukarıda dediğim gibi, aylık ya da Maxi serilerde ateş başında geçmişini anlattığı ve bizi uzun bir flashback silsilesiyle bıraktığı maceralar gibi değil. Onlar da çok güzeldi ama ana seride ya da Maxi 'de olduğunuzu biliyordunuz. Bunda ise bambaşka bir atmosfer hakim. Hakikaten geçmişteyiz ve bunu sayfaların her haliyle hissediyoruz. Bu hissi vermek, hele ki yerleşik algısı oluşmuş klasik bir çizgi roman serisinde büyük mesele benim için.

    Ufak tefek eleştirilerim de olacak bazı yaklaşımlara dair. Tex ve Zagor gibi daha genele yönelik kabul görmüş westernlerde çok sık karşılaştığım bir sorun. Hikayenin yan unsuru dişi karakterlere kötü adamların davranışını gerçek dışı ve çocuksu buluyorum. Misal, ipini koparmış bir avuç it-kopuk, çıtı pıtı ve toy bir yerli kızın sakladığı madalyonu zorla alacaklar. Kızın boynundan madalyonu sökerken göğüs yakası komple yırtılıyor, mini elbisesi bacaklarına kadar sıvanmış ama haydutlar madalyonu aldıktan sonra kızı sadece toprağa gömüp güneşe terketmekle yetiniyor. Şirinler köyünde büyümüş olsaydık bir derece yerdik belki ama yapmayın gözünüzü seveyim. Ken Parker ya da Büyülü Rüzgar hikayelerinden birinde olsaydık rahatsız edici bir gerçekçilikte o kızcağızın akıbetine şahit olurduk. Ben sadist değilim, bir tecavüz ya da öldürme sahnesi gelsin diye salya akıtarak bekleyen biri hiç değilim ama o yüzyılda ve o coğrafyadaki yoz tiplerin böyle bir durumu ıskalamayacağını bilecek kadar da yetişkinim, yetişkiniz. Ha, aynı şartların bin beteri bu yüzyılda ve bizim coğrafyamızda olmakta ne yazık ki, belki arka planda her türden kadına şiddet, tecavüz ve cinayet haberleri duymak durumunda kaldığımız için ben bir okur olarak böyle bir gerçekçilik beklentisine girmiş olabilirim. Dediğim gibi, meraklısı değilim ama hayat öyle bir yer değil ne yazık ki. Bir çok şey gerçekliğe uygun işlenirken, gayet sivri anlatılar ele alınabiliyorken tutup da minyon ve o adamların nezdinde kışkırtıcı bir "squaw" ın çölün ortasında güneşe terk edilmesi ve kılına dokunulmaması bana komik geliyor. Nizzi 'nin yazdıklarında anlarım da, Boselli 'nin yazdıklarında pek kabullenemiyorum.

    Unutmamalıyız ki kötülüğün ve vahşetin ifşası da nefret edip mücadele etmek için bir motivasyon sebebidir. Bazı erdemler ve ahlaki örnekler, zalimler ve zulüm olgusu üzerinden daha net anlatılır her ne kadar daha acı verici olsa da. O bakımdan bu yaklaşımı biraz fazla çocuksu buluyorum. Kurşunlar, baltalar havada uçuşuyor, ölen ölene, beyni patlayan mı ararsın, tepe aşağı sarkıtılıp kafasından yakılan mı, yoksa işkence edilen mi ararsın. Makul düzeyde hepsi grafik ölçüler dahilinde okura hissettirilirken alımlı bir yerli kızı tek tokatla etkisiz hale getirip çıplak göğsünden madalyonunu aldıktan sonra güneşe ve karıncalara bırakma motivasyonu bana komik geliyor. Belki genç ve güzel yan karakterin "kirletilmesi" okur üzerinde bir hayal kırıklığı ve karakterden soğuma yaratacak düşüncesiyle böyle hareket ediliyor olabilir ama Tommiks okumuyoruz sonuçta. Bir ihtimal daha var, o da tüm vahşiliğine rağmen batının haydutlarının ve yerlilerinin bile cinselliğe doymuş ya da testislerini aldırmış olma ihtimali... ::) Tex ve Zagor 'da ara sıra böyle şeyler karşıma çıkınca acayip kopuyorum ve zaten pamuk ipliğine bağlı olan gerçekçilik hissinden tamamen uzaklaşıyorum. Neyse ki bu yorgun gözler Ken Parker ve Büyülü Rüzgar gibi esaslı seriler okudu da bir nebze olsun gerçekçilikten nasibimi aldım. Gerek vızıldayan kurşunlardan kaçılamayacağı hususunda, gerekse hayatın acı gerçeği olarak vahşi coğrafyalarda kadınların yeri ve algılanışı konusunda... Empati kurdurup rahatsızlık vermek, eleştiri, tepki, destek olma ve hak arama adına en etkili yöntemdir benim nezdimde. Tex ve Zagor 'daki talihsiz kadınların kurgu içerisindeki talihli süreçlerinde buna sıkça şahit olamıyoruz ne yazık ki. Bir de benim hayatı algılayışımdaki kendime has karamsarlığımdan ötürü de olabilir. Hayata boncuk gözlerle kocaman bakma ve olumlu düşünebilme imkanı yakalamış şanslı okurlardan özür dilerim bu noktada. Benim içim kötü maalesef, gördüğüm dünya da tamamen çamur renginde. O sebeple tükettiğim anlatılarda dünyayı algılayışıma paralel bir gerçekçilik arıyor olabilirim. Herkesin gerçekliği kendine.

    Bir sevmediğim husus da, Pawnee yerlisi bir kızın o denli batılı fiziki normlarda ve pozlarda resmedilmesi olayı. Biraz daha tutuk, ne olursa olsun daha temkinli ve yaşadığı acı tecrübeler ölçüsünde sempatik beden dilinden muaf, daha tedirgin, daha dağlı ve yabani bir kız tasviri yeğlerdim. Şimdi, kabul görmüş genel geçer estetik anlayışı her alanda sirayet etmiş durumda geçen yüzyılın başlarından beri. Son 20 yılda bunu kıran güzel örnekler de yok değil. Hakim estetik anlayışınca çirkin kabul edilenin kendine has albenisi, yani çirkin çekiciliği ve estetiği daha sık işleniyor anlatılarda. Zaten şu saatten sonra artık kimse balık etli ve süt tenli dolgun bir Red Sonja tasviri yememeli. Genç bir kızken tecavüze uğramış ve elinde kılıçla büyümüş yaman bir dişi savaşçıyı yüzünde allık, saçları fönlü, kıpkızıl rujlu ve pamuk gibi el ayaklarla görmemeliyiz diye düşünüyorum. Bunlar artık 70 'lerin "Beyaz Yerli Vartan" yaklaşımının artıkları. Bu çağda böyle popülist tasvirlerin yeri yok. Tıpkı Tex Willer serisindeki Pawnee kızı Tesah 'ta olduğu gibi. 1948 'deki tasvirinde de o dönemin yerli kılığına girmiş çıtkırıldım beyaz aktristlerini anımsatıyormuş zaten. Ben yerli tasviri diye yine Ken Parker ve Büyülü Rüzgar 'da gördüğüm bacakları çarpık, gövdesi sıska, teni yanık, saçları darmadağın, göz altları belermiş, dudakları çatlamış, çıkık elmacık kemikli ve kemerli burunlu olmasına rağmen garip bir şekilde mağrur ve çekici durabilen kızılderili ya da Meksikalı kadın tasvirlerini, aynı şekilde geçirdiği zorluklar her halinden belli olan beyaz kadın karakterlerin tasvirlerini yeğliyorum. Popüler algıda illüzyon ve idealize edilene hayranlık devrinin bitmesi lazım. Aslında uzun zamandır bazı filmlerde ve çizgi romanlarda bunun mücadelesi verilse de kırılması zor bir ezber. Belki bu algı yıkıldığında toplumsal olarak da daha farklı bir kafaya ve estetik hoşgörü seviyesine ulaşır insanoğlu, kim bilir...

    1948 'deki Tesah (beyaz aktristlerin yüz hatları ve mimiklerinden hallice)
   

    2019 'daki Tesah (liseli amatör rock grubunun solisti misali)
   

    Tesah 'ın genel tasvirleri ve batılı fiziksel normları / hal ve tavırları;

   

   

   

    Çok küçük birkaç detay gene çarşaf çarşaf metin yazdırdı bana ama salt bu çizgi roman nezdinde değil, pek çok görsel-işitsel-yazınsal anlatıda gerçekçilik adına rahatsızlık duyduğum bu noktaları paylaşmadan edemedim. Diğer yandan, çizer Roberto De Angelis 'in de hakkını verelim. Bakarken keyiften kedi gibi purladığım harika siyah beyaz panellere imza atmış. Nathan Never 'ın bilim-kurgu yiğidi, Tex 'in vahşi batısını adeta ağlatmış. Çizer dediğin böyle türler arasında çok rahat geçiş yapar ve kırk yıllık uzmanı gibi hakkını verir dedirtti.

    Tex Willer serisi gayet güzel ve keyifle okunası bir seri. Hiç başlamamış ama ucundan kıyısından Tex 'e tutunmak isteyenler için de güzel bir tanışma olabilir. Belki 20 'li yaş Tex 'i vesileyle 45-50 yaşlarındaki esas Tex 'e başlamaya niyet eden taze okurlar olur.

    Çıktıkça almaya, tam maceralar biriktikçe de bekletmeden okumaya devam edeceğim. Ayrıca 700. renkli sayıda Tesah 'ı, Tex evreninde geçen yirmi küsur senenin ardından tekrar görecekmişiz (İtalyanlar çoktan görmüş, biz henüz görmedik). Bu sayıya kadar çıkması gereken ciltler bir an önce çıkarsa 2021 içerisinde Tex gibi yaş almış bir Tesah okuyacağımızı umuyorum.

    Not: Bu serinin olayı, Tex 'in ilk maceralarından itibaren orijinal sırasıyla tekrar yazılıp çizilmesi değildir. Tex 'in çok az işlenen ve bir anda 20 yıl ileri atlayan ve 70 sene boyunca 45-50 yaşlarındaki haliyle devam eden serüvenlerinde nadiren denk geldiğimiz gençlik maceralarıyla ilgili detaylı hikayeler anlatmaktır. Bunu yaparken de kilometre taşı kabul edilen bazı maceralara, bazı nokta atışı olaylara ve karakterlere bağlayıp ilk maceralarda laf arasında ya da birkaç panelde geçiştirilen kilit noktalar üzerine detaylı öyküler anlatmaktır. Yukarıda ilk Tex bantlarıyla Roberto De Angelis 'in birkaç sayfalık yorumunu arka arkaya verdim ama eski maceraların tekrar çizimi sanılmasın. Öncesi, sonrası ve eski maceralardaki önemli noktalara bağlanılması durumu söz konusu bu seride.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

haysal

Harika bir yazı olmuş, bir Teks seveni olarak çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Hazırlarken de sonrasında tekrar okurken de öykü olsun çizimler olsun benzer duyguları yaşamıştım ancak böyle ifade edebilmek ayrı bir meziyet elbette.

worldman

Değerlendirmelerinizi çok güzel ifade etmişsiniz. Umarım bu analizler ile Tex sevenlerin sayısı daha da artar.

Zeljko

Tex Willer serisi herhangi bir noktayı başlangıç kabul etmiyor,gençliğindeki önemli olayları doğrusal zaman diliminde değilde geri-ileri atlayarak mı ilerliyor,doğru mu anladım?Yani bu hikayeden sonraki hikayelerde daha genç bir Tex görebilecek miyiz?
Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan

ferzan

Alıntı yapılan: Zeljko - 30 Aralık, 2020, 23:53:19
Tex Willer serisi herhangi bir noktayı başlangıç kabul etmiyor,gençliğindeki önemli olayları doğrusal zaman diliminde değilde geri-ileri atlayarak mı ilerliyor,doğru mu anladım?Yani bu hikayeden sonraki hikayelerde daha genç bir Tex görebilecek miyiz?

    Ben çok da bağımsız olacağını ve serbest bir şekilde atlamalar yapacağını sanmıyorum. Gene bir akış çizgisi üzerinden kendi kronolojisini oluşturacaktır, bunu yaparken de klasik seri göndermelerine doyuracaktır bizi. Mesela, sonraki sayılarda Tesah 'ı görmeye devam ediyoruz, ön izlemelerine bakmıştım fumetti bloglarından. Belli ki macera bazında olmasa da omurga kurgusu bazında bir devamlılık söz konusu. Geçmiş zamanın bir noktasından detaylandırmaya başlamışlar ama o sayı doğrusu düz ya da zikzaklı gidecektir diye düşünüyorum. Düzleminden kopup çok gerilerden bir noktada aniden belireceğini sanmıyorum. Benim bir önceki iletimde yazdığım nottan kastım, bir re-make olmadığı hususundaydı. Yani klasik seriyi baştan aynı omurga üzerinden yazıp çizmediklerini, sadece klasik serideki olaylara bağlayıp kilit anları yeniden dahil ederek bütünlüğü tamamladıklarını vurgulamak istedim. Tex Willer serisi benim gözlemlediğim kadarıyla bir Maxi ya da Speciale serisi gibi her öyküsü bağımsız değil, kendi evrenini ve zaman dizinini klasik seriyi baz alarak oluşturan geriye doğru detaylı bir dönüş mantığında. Seçtiği başlangıç noktası da klasik seri ilk maceranın biraz öncesi, devamında ilk macerayı da yeni yorumuyla dahil ediyor içerisine ama hikayenin sona doğru toparlanan kısımları olarak.

    Gerek Maxi 'de, gerek Speciale 'de, gerekse ana seride gene kendi içinde serbest de olsa bir kronoloji vardı denebilir, en azından yeri geldi mi bilmem kaçıncı sayıda olan mevzuyu not düşüyorlardı yazı kutularına. Gene oluşturulan elastik bir evren vardı ama maceralar arasında ardışık bir devamlılık hissi yoktu. Burada tam tersi, yeni çağın seriyal anlayışıyla kurgulanmış. Muadili olarak Büyülü Rüzgar 'ı ya da Ken Parker 'ı örnek verebilirim. Nasıl ki o serilerde her sayı ya da bazen iki sayı tam macera içeriyordu ama zaman akmaya devam ediyordu, misal Ken Parker 'ın kanundan kaçış evresinde bir önceki biten macerada kaldığı yerin hemen sonrası ya da bir süre sonrası gelecek maceranın arka planını oluşturuyorsa bu da onun gibi. Ya da Büyülü Rüzgar nasıl ki tam maceralardan oluşan sayıları ve başlayıp biten maceraları arasında evrenini sıfırlamıyorsa, yıl ve zaman akışı devam edip üç macera öncesindeki olayların sonuçları beş macera sonra önlerine gelebiliyorsa Tex Willer da o hesap. Şu ana kadar Bonelli 'nin bütün fumettilerinde maceralar gene tam bağımsız değildi, en azından dönem sagaları oluyordu ama bazı maceralarda dipnot düşülmesi dışında her macerada evren sıfırlanmış gibi hissettiriyordu. Bu öyle değil, bariz bir devamlılık olduğu aşikar ama bütünlük çerçevesinde tam maceralı bir devamlılık.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Kinowa59

Ferzan bey. Tex willer konusundaki detaylı ve bilgilendirici açıklamalarınız için çok teşekkür ediyorum. Bütün çizgi roman dostlarımızın yeni yılını en samimi duygularımla kutluyorum.

Kauss

İkinci kitabı dün okudum ve ferzan arkadaşın yazdıklarına birebir katılıyorum. Mermiler uçuşuyor, insanlar ölüyor fakat konu bir kadın tutsağa gelince; ee hadi bunu gömelim. İnandırıcı olmayan bir ortam çizilmiş.

Kinowa59

Merhaba kauss bey. Tesah vakası ile ilgili şöyle düşünemezmiyiz. Yıl 1948_ 50 arası. O vakitlerin sansür anlayışı ve kısıtlamaları günümüzden çok farklı. Bu vakanın ilk çizimi o yıllara denk geliyor. Benim zannımca sansürü o şekilde gecebilmislerdir, diye düşünüyorum.

Kinowa59

Merhaba arkadaşlar. Son iletiler sayfasında tex, zagor, ken parker ve mister no ile ilgili yeni bir ileti gördüğümde gözlerim parlıyor. Benim gibi olan, başka çizgi roman dostlarımız varmı.

worldman

Evet var merak etmeyiniz ::) Tex olsun da her türlü alınır.

Nemo

Alıntı yapılan: bayram - 04 Ocak, 2021, 12:30:30
Merhaba arkadaşlar. Son iletiler sayfasında tex, zagor, ken parker ve mister no ile ilgili yeni bir ileti gördüğümde gözlerim parlıyor. Benim gibi olan, başka çizgi roman dostlarımız varmı.

Elbette var abi :) Zagor, Teks, Mister No hepsi ilk goz agrilarim.  :)
Özel Alfa Ajanı