Basında Çizgi Roman

Başlatan pizagor, 13 Ocak, 2010, 20:18:15

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

HacıGeraltEmmi

NTV Tarih dergisinin Ocak 2013 sayısında Karaoğlan dosyası varmış. Görmek isteyen olabilir. :)

haysat

NTV Tarih dergisini her ay alıp,büyük bir keyifle okuyorum. NTV Tarih dergisi daha önce Abdülcambaz karakterini sayfalarına taşımıştı.
Dergi bu ayki sayısında Suat Yalaz'ın ünlü çizgi roman kahramanı Karaoğlan'ın 51. yaşını kutluyor.
Dergi içinde ayrıca 8 adet çeşitli çizerlerin Karaoğlan çizimlerinden oluşan kartpostalları var.
Kimler yokki Karaoğlanı çizen ve hepside bir birinden güzel.

HİÇBİRİNİZ ANLAMAMIŞSINIZ
BENİ SİZİN YANINIZA HAPSETMEDİLER
SİZİ BENİM YANIMA HAPSETTİLER !

ercoktay

Ben de ay başında almıştım. Çizgi roman dışında hoşlandığım şeylerden biri de tarih. Bu sayı da diğer sayılar gibi çok güzel. Bari Karaoğlan için siz de alın arkadaşlar.

Hayal Kahvem


Bugün Hürriyet Gazetesi'nde Ceren Arseven'in şöyle bir yazısı vardı:




Ölümle yaşam arasındaki çizgi
Ceren Arseven
5 Ocak 2013


Ölümle yaşam arasındaki çizgi
Yazarları tarafından öldürülen ve yakın zamanda geri dönmesi beklenen Spiderman, küllerinden doğan diğer çizgi karakterleri hatırlamamızı sağladı.

50 yıldır New York sokaklarında suçluların peşinde koşan Spiderman'in hayatı 'İnanılmaz Örümcek Adam' (Amazing Spider Man) serisinin 700'üncü sayısında son buldu. Stan Lee ve Steve Ditko tarafından yaratılan ve ilk kez Amerikan Amazing Fantasy'de yayınlanan 'Örümcek adam' serisinin ana karakteri Spiderman'in ölümü hayranlarını yasa boğdu.
Peter Parker'ın kötü karakter Otto Octavius tarafından öldürülmesi sosyal medyada da çok konuşuldu. Çizgi karakterin düşmanları değil de bizzat yazarları tarafından öldürülmesi çizgi kahramanın sıkı takipçilerinden bazılarını sinirlendirdi. Yazar Dan Slott ölüm tehdidine kadar varan sert tepkiler aldı.
Ancak konunun uzmanları, Peter Parker'ın çizgi roman dünyasındaki 50 yıllık hâkimiyetinin bitmediği görüşünde. Beklenti Doktor Octopus'un Spiderman'in bedenini ele geçirerek süper kahramanı yaşatacağı yönünde. Ocak ayının sonlarına doğru sevilen çizgi kahramanın geçirdiği değişimi göreceğiz.
Kafalardaki soru işaretleri yanıtlanmadı ama teselli mevcut: Düşmanlarıyla girdikleri mücadeleleri kaybedip öldükleri düşünülen fakat yaratıcıları tarafından hayata döndürülen süper karakterler çizgi dünyaya hiç yabancı değil.

Spiderman'in yaratıcısı Stan Lee 26 Aralık'ta Twitter üzerinden "Elveda Peter Parker - cesareti için Dan Slott'a teşekkür edebilirsin" mesajını paylaşınca hayranlarının büyük tepkisiyle karşılaştı.

Ölüp ölüp dirildiler!

Superman
Kendi sonuyla 1992'de karşılaştı. Ölüm makinesi Doomsday ile mücadeleyi kaybeden yenilmez kahraman bir yıl sonra geri dönüş yaparak maceralarına kaldığı yerden devam etti.

Batman
1993-94'te düşmanlarına karşı türlü mücadeleler veren kara şövalye Batman, Bane karakteri tarafından yaralandı. Fakat sonunda paranormal yollarla iyileşerek eski günlerine geri döndü.

Kaptan Amerika
(Captain America)
2007'de öldürülen büyük kahraman iki yılın ardından hayata geri döndü.

Green Lantern
Yeşil Fener de ölümüyle hayranlarını üzmüştü. 1940'ta ilk kez sevenleriyle buluşan Green Lantern bir süre ölü kaldıktan sonra 2004'te tekrar dirildi.



Flas
Flash namı diğer Barry Allen'ın ölümü de takipçilerini şoke etti. Gümüş Çağı'nı başlatan isim olarak adlandırılan Flash 1985'ten 2008'e kadar ölü kaldı. Ancak sıkı takipçilerin ısrarlarına dayanamayan yaratıcıları Flash'ı yeniden maceraya soktu.



connyapku

Orumcek adamin olumu supermanin olumu kadar ses getirmedi.O kitapda cok satmadi diye biliyorum.Ultimate
serisinde  bizim bildigimiz peterdan uzak bambaska bir peter vardi ondan dolayi olabilir.

HacıGeraltEmmi

NTV Tarih dergisindeki Karaoğlan kartpostalları şahane olmuş.

haysat

Bu ay NTV Tarih'de günümüzün meşhur çizerleri Karaoğlan'ı çizgileriyle yorumladılar.

Bahadır Baruter, Çağçağ, Latif Demirci, Cem Dinlenmiş, Ersin Karabulut, Oky, Kutlukhan Perker ve Memo Tembelçizer'in çizimlerinin bulunduğu 8 kartpostal Ocak sayısıyla herkese hediye.



Bahadır Baruter'in yorumuyla Karaoğlan.


Hepside birbirinden güzel çizimler.
HİÇBİRİNİZ ANLAMAMIŞSINIZ
BENİ SİZİN YANINIZA HAPSETMEDİLER
SİZİ BENİM YANIMA HAPSETTİLER !

Mister NO

RADİKAL KİTAP 11 OCAK 2013

Romantizmin çizeri

LEVENT CANTEK

Erteleyiş'te sarkastik bir erkek kahraman var. O adam güzel bir genç kadına âşık. Çocukluk aşkı. Saklandığı evden onu gözetliyor, onu düşünüyor, kıskanıyor, özlüyor.





Avrupa'nın önemli çizgi romancılarından biri daha, üstelik yakın tarihli bir albümüyle artık Türkçede. Gibrat, Türkiye'de iyi tanınan çizgi romancılardan biri değil ama onu hiç bilmiyor da değiliz. Doksanlı yılların ikinci yarısında yayımlanan ucuz erotik dergilerde epeyce ilüstrasyonu kullanıldı örneğin, hatta 1995 tarihli Pinocchia çalışması sansürlenerek (ve kimin çizdiği belirtilmeden) de olsa yayımlanmıştı. Hikâye, Collodi'nin ünlü kahramanını  bir kadın kuklaya dönüştürerek anlatmak gibi bir espriye dayanıyordu, pek de parlak bir buluş değildi. Gibrat'ın tarzına ve bütün çalışmalarına bakılırsa hemen fark edileceği gibi ucundan kıyısından erotizme meyleden sayfalara, mutlaka güzel kadınlara rastlamak mümkün.

Tam adıyla Jean Pierre Gibrat, 1954 Paris doğumlu, kadim Fransız çizgi roman dergisi Pilote (1959-89) çevresinden sayılıyor. Yaşı düşünülürse derginin son demlerinde üretim yapabilmiş; Saval, Berroyer veya Vidal gibi isimlerle ortak çalışmaları olmuş. Bizde de ilgi görüp yayımlanmasından tahmin edilebilir, Pinocchia ona Fransa dışında bir tanınırlık sağladı. Satışlarının düştüğü, sadık okurların yaşlandığı bir zaman aralığında, erotik çizgi romanlar, üretimin sürdürebildiği tek mecra gibi duruyordu. Gibrat'ın bugün iyi bilinen çizgileri, Cécile ve Jeanne karakterlerine ilişkin görseller en çok o yıllarda üretildiler. Aynı karamsarlık içinde Gibrat da pek çok çizer gibi çizgi roman dışı alanlara yönelerek sinemaya yoğunlaştı, senaryo yazdı, yapımcılık yaptı vs...

Gibrat'ın sanıyorum kendisini de mutlu eden, kişiliğini, çizgisi dışında hikâyeciliğini de anlatabildiğine inandığı çalışmaları 1997 tarihli, bizde Erteleyiş adıyla yayımlanan Le Sursis ile başladı. 1999 yılında çalışma tamamlandığında Gibrat'ın yeni bir evreye girdiği anlaşılıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız taşrasındaki çekişmeleri, Türkiyeli okurun çok aşina olmadığı "iç savaş" evresini anlatıyordu. Milislerle direnişçiler arasındaki gerilim, Almanlar, din adamları, kasaba hiyerarşisi derken arka planda dokunaklı bir aşk hikâyesi resmediyordu. Bana her zaman ilgi çekici gelen bir yönü var Gibrat'ın, yaşanan olumsuzluğu koyulaştırmıyor. İnsanlar peşi sıra ölüyorlar ama o acıyı yaşatmıyor karakterlerine. İyimserlik ve şimdiyi yaşamak gibi bir tutunma çabası var hepsinin. Savaşın olağanüstü koşullarını, ölümün sıradanlaşmasını vurgulamak için bunu tercih ettiği sanılmasın.  Gibrat, renk seçimlerinden başlayarak yumuşak bir dünya kuruyor. Ne yaşanırsa yaşansın gülebiliyor karakterleri. Geriye dönmüyorlar. Huzursuz değiller, unutuyorlar.

Erteleyiş'te sarkastik bir erkek kahraman var. Konuşkan, hedonist, ahlaki tartışmalara girmeyen yılgın biri. Kaçıyor, gizleniyor...O adam güzel bir genç kadına âşık. Çocukluk aşkı. Saklandığı evden onu gözetliyor, onu düşünüyor, özlüyor, kıskanıyor, aklı çıkıyor. Gibrat, o saf, albenili, âşık olunan zarif genç kadını benzersiz ve tekmişcesine hikâyesine öyle bir istifliyor ki asıl mahareti öncelikle burada. Genç kadın, seyirlik, tipik bir arzu odağına dönüşüyor. Gözetleyen sevgilisi gibi okuru da ona doğru seyre yönlendiriyor. Bütün bunların yanına politik karmaşaya ilişkin teferrautlar katıyor. Bu teferruatların belgeselci yönünü gözardı ediyor değilim, örneğin Stalin karşıtlığına, Kiliseye yönelik memnuniyetsizliğe, İspanyol Cumhuriyetçilere değiniliyor, ulusal direnişçilerin karmaşık yapısı ve kaotik muğlaklılığı betimleniyor. Ama sanki hepsini o aşk hikâyesinin naifliğini anlatabilmek için kullanıyor. Öyle bir aşk ki, her şeyiyle habis ve şedit olan bir dünyanın içinde tertemiz kalabiliyor. Gibrat, Erteleyiş'in kahramanı Julien'e saklanması için ilk öğretmeninin evini seçmiş. Çocukluk anıları, saf kalabilen, sığınabilecek nostaljik bir uğrak. Hatta, tarihsel arkaplanı bütünüyle nostaljik bir unsur olarak harmanlıyor bile denebilir. 2008 yılında başladığı Matteo dizisi için de benzer şeyler söylenebilir. 1914 yılında savaşla başlayan hikâyesi, Ekim Devrimi'yle Petrograd'ta sürüyor; ilgi uyandırıcı bir enerjisi var, siyasi panorama asla vasatın altında değil ama gel gör ki hikâyeden  çok anarşist militan Matteo ile sevgilileri Juliette'i veya Léa'yı hatırlıyoruz.

Gibrat, İngilizcede yayımlandığında Manara'ya benzetilmişti. Ne üretirseniz üretin, piyasa her şeyi önceden bildiği kodlarla tarif eder, başka bir şey olabilir ve tutunabilirseniz, siz de başka bir ölçüt, kıyaslamak için bir başka nirengi noktası sayılabilirsiniz. Gibrat, Manara'ya hikâyecilik bakımından neredeyse hiç benzemiyor. Manara'nın cinsellik merkezli bir aurası vardır, hayatı cinsel arzunun yönettiğine inanır. Gibrat ise açık biçimde bir romantik, melodram anlatıyor bize. Erteleyiş'ten sonra hazırladığı yine iki albümlük Le Vol du corbeau (2002 ve 2005) bunun tipik bir örneği. Çizdiği güzel kadınlar sebebiyle erkek okurun ilgisini çekse de esasen bir soap opera anlatıcısı. Mektuplar, günlükler, romanlar, masa başında konuşarak, pencere önünde susarak ve hayaller kurularak geçiren zamanları sıkça resmediyor. Gibrat, cinsel ilişkiyi değil hemen sonrasını, iki aşığın mutlu diyaloglarını göstermeyi tercih ediyor. Erteleyiş'in Türkçe baskısı güzel olmuş, iki ayrı albüm birleştirilmiş, sonrasına Gibrat'ın ilüstrasyonları eklenmiş. Şunu eleştirebilirim:  gerekçesini bilmiyorum, orijinal ikinci albümün başında yer alan önsöz mahiyetindeki metne yer verilmemiş. Sanki diyorum, Gibrat, albüm veya dönem hakkında metinler olsaymış daha iyi olurmuş.


ERTELEYİŞ
Jean Pierre Gibrat
Çeviren: Binnur Mörel Büyükertan
Flaneur Yayınları
2012, 128 sayfa,32 TL.







tommikser



Yargıç Dredd gay mi?

2000 AD'nin yarın piyasaya çıkacak olan son sayısında ünlü çizgi kahramanı Yargıç Dredd'in cinsel kimliği sorgulanıyor.

2000 AD'nin "Closet" (İngilizce'de 'eşcinsel kimliğin açığa vurulması' anlamında kullanılan 'coming out of the closet' şeklinde bir deyim var) başlıklı son sayısının online yayımlanan fragmanında, efsanevi kanun adamı Yargıç Dredd'in bir gay kulübünde bir başka erkekle tutkulu bir kucaklaşma içinde görüldüğü kareye şu ibarenin yer aldığı bir balon eşlik ediyor: "Sanırım, gay olduğumun bir şekilde her zaman farkındaydım. Sadece bunu itiraf etmekten fazlasıyla korkuyordum."

Sahne çizgi romanın hayranları arasında farklı tepkilere neden oldu. Kimileri romanın böylesine duyarlı bir konuya evrilmesi nedeniyle yazarları överken kimileri de çizgi romanın bu sayısını yakma tehdidi savurdu.

Ancak Dredd'in cinsel kimliği konusu bir gizem olarak kalacakmış gibi görünüyor. Bir sözcü, söz konusu kişinin Yargıç Dredd temalı bir gay kulübünde onun giysilerine bürünmüş bir başka erkek olduğunu açıkladı.

Dizinin yazarı Rob Williams ise Dredd'in gay, normal ya da biseksüel olabileceğini ama bunun kahramanın yasalara karşı duyduğu tutkunun yanında tali bir önem taşıdığını söyledi. Dredd'in pekala gay olabileceğini belirten Williams, "Dredd'in deri ve zincirlerden oluşan kostümüne baktığınızda fetişist bir aşırılık göremezsiniz. Ancak duyguları öylesine derinde gizlidir ki, yüzeye çıkmasına izin vermesi neredeyse ihtimal dışıdır" dedi.

Çizgi dizinin yeni sayısı yarın piyasada olacak.
(Guardian)

pizagor

Çizgiroman öykülerinde illaki karşılaşılan klişeler:

1. Kahraman fiziksel bir benzeriyle - kopyasıyla karşılaşır (Zagor - Çelik Blek - Fantastic Four / Super Skrull vs.)

2. Kahraman ölümü bir kere tadar, sonra geri döner (Zagor, Örümcek Adam, Kaptan Amerika, Johnny Storm vs.)

3. Kahraman erkekse hayatının bir aşamasında eşcinsellik imasında bulunulur (Batman, Judge Dredd vs.)

Batman'e eşcinsel diyen Grant Morrison İskoç, Dredd'e eşcinsel diyen Rob Williams ise İngiliz...

Eşcinsellik konusuna Büyük Britanya'dan katkı var sanki :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


rumar80

   1 numaralı başlık en sık kullanılan trüklerdendir:

   Tommiks-binbir surat
   Teksas-Yarasa
   Tex-Proteus
   Zagor-Olaf
   Thor'un Alfa maceralarında Loki ile yüzleri değişmişti
   Captain America-1950'lerin Captain America'sı
   liste uzaar gider

tommikser

İngiliz Ordusunda eşcinsellikte son 10 yılda inanılmaz bir artış görülmüş.Bunun üzerine çok derinlemesine bir araştırma yapılmış ve çıkan sonuç çok ilginçmiş.Adet döneminde ped'lerini klozete atan kadınların pedlerinden suya geçen kadın hormonları su işlemden geçirilsede analiz edilmediğinden bilinmeyen bir etkenmiş.İşlenmiş su içen ordu mensubu erkeklerde su aracılığıyla geçen yüksek Östrojen sonucu erkeklerde eşcinselliğin arttığı ortaya çıkmış.

Sonuç:İŞLENMİŞ SU İÇMEYİN!

pizagor

Eşcinsellikle ilgili bir sorunum, homofobim yok. Sadece cinsel tercihlerin karakter yaratılırken belirlendiği bir mecrada neden cinsel rollerde değişikliğe gidiliyor, problemim bununla. Homoseksüel bir karakter bir panelde çıkıp da artık sadece kadınlarla ilgileniyorum dese sırtını sıvazlayıp 'helal olsun, sonunda doğru yolu buldun' mu diyeceğiz... Boş çabalar bunlar, sadece sevenlerini kahramandan soğutur o kadar...

Bu arada aklıma geldi de keşke Dan Slott Peter Parker'ı bir de gay yapsaymış :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


kalidor

İstanbul Serbest Muhasabeci ve Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) 2 aylık dergisi "Yaşam" ın Ağustos 2012 sayısında İstanbul Barosu Başkanı Avukat Doç. Dr. Ümit Kocasakal ile yapılmış bir röportaj vardı. Röportajın bir yerinde Kocasakal, iyi bir çizgiroman koleksiyoneri olduğunu ve Zagor, Mister no, Martin Mystere ve Ken Parker'ı aktif olarak takip ettiğini belirtmiş.
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Ümit Kocasakal gözümde daha da yüceldi!
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...