Altın Madalyon

Diğer Amerikan Çizgi Romanları => Conan ve Barbarlar => Conan Muhabbeti => Konuyu başlatan: pizagor - 07 Temmuz, 2014, 15:27:03

Başlık: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 07 Temmuz, 2014, 15:27:03
Barbar Gufi

(https://farm1.staticflickr.com/897/27469706527_ac15877865_o.jpg)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 01 Ağustos, 2014, 12:22:21
Neil Gaiman, Amerikan Tanrıları, Conan...

Hazırlanın... Fırtına Yaklaşıyor...

Geçmişte birtakım kirli işlere bulaşmış olan Gölge, cezasını tamamlamak üzeredir. Artık tek istediği, eşi Laura'yla birlikte sessiz sakin bir yaşam sürmek ve beladan mümkün mertebe uzak durmaktır. Ta ki, eşinin korkunç bir kazada hayatını kaybettiğini öğrenene kadar.

Cenazeye gitmek üzere bindiği uçakta bir adamla tanışır. İsminin Wednesday olduğunu söyleyen bu düzgün giyimli, yaşlı adam, Gölge hakkında hiç kimsenin, hattâ kendisinin bile bilmediği şeyler anlatır ve.. onu yaklaşan fırtınaya karşı uyarır. Bundan böyle artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, çünkü günlük hayatın o sakin yüzeyinin altında, Amerika'nın ruhunu ele geçirmek için büyük bir savaş kopmak üzeredir.


(https://farm2.staticflickr.com/1734/42291602022_5069d5fd24.jpg)

Neil Gaiman'ın çok sevdiğim bir kitabıdır Amerikan Tanrıları. Fumetti ya da comics veya frankofon, mitolojiyle bolca beslenen bir mecrada ister istemez mitolojiye de bulaşmış, merak sarmış çizgiroman okurunun illaki beğeneceğini düşündüğüm bu kitapta tanrıların insanları yaratmadığı, esasen inananlarının kendi tanrılarını yarattığı, onları cisimleştirdiği, var ettiği fikri çok güzel işlenir. Gaiman'ın kurgusunda yeni dünyaya gelen eski dünyanın fertleri beraberlerinde tanrılarını da getirmişler, dini ritüellerini sürdürerek onların bu yeni coğrafyada da varolmalarını sağlamışlardır. Ancak bu tanrılar, insanın ilerleyişine, gelişimine ve biraz da sonraki kuşakların eski tanrıları önceki nesiller kadar benimsememelerine yenilmişlerdir. Yeni toprakların yeni konjonktürü ortaya otoyollar, televizyon, para gibi yeni tanrılar çıkarmıştır. Bunların güçlenmesiyle birlikte eski tanrılara inanç sarsılmaya başlamış, dolayısıyla inançtan beslenen eski tanrılar güçlerini ve kitleler üzerindeki etkilerini yitirmiştir. Şehvetin tanrıçaları sokak fahişelerine dönüşmüş, bilgeliğin ilahları biraz daha fazla para için konuklarına odalarını kiralamayı teklif edecek kadar alçalmıştır. Ancak kudret ne menem birşeydir ki bir kere tadını alan bunu yitirmemenin, kaybettiyse yeniden ele geçirmenin yollarını arar. Bu bir ülke yöneticisi de olabilir, bir şirket yöneticisi de...

Veya unutulmanın aslında yok olmak demek olduğu bir mecrada kadim bir tanrı da olabilir. Wednesday gibi...

'Hazırlanın... Fırtına yaklaşıyor...' derken abartmıyor arka kapak yazarı... Neil Gaiman'ın hikayesi büyük bir yokoluşa ve küllerinden yeniden doğacak bir güce doğru ilerliyor...

Gaiman bir yandan da neresinden baksanız ikircikli bir konuyu deşiyor. Metni okurken, Gaiman inanç kavramına semboller üzerinden eleştiri de getiriyor olabilir mi diye çok düşündüm. Ancak net bir fikir edinemedim. Eski tanrıların mücadeleyi kaybetmesinin nedenlerinin anlatımında Hristiyanlık gibi o coğrafyaya hakim din anlayışının hiç yer almaması bence önemli. Bu belki de yazarın hristiyanlığı kurgusunda nereye konumlandıracağını bilememesindendir. Belki de eski tanrıları eleştirmenin, kişileştirmenin, onlara 'seni yaratan benim!' demenin nisbi kolaylığının ardına sığınmasıdır. Veya Gaiman'ın kurguladığı bu dünyada semavi dinler hiç varolmamıştır. Ya da muhtemel tepkiden ürken ateist bir anlatıcının kafasındakini filtreleyerek sunmasıdır. Veya inançlı bir anlatıcının inancını bu kurgudan bağımsız tutmak istemesidir. Bana kalırsa hristiyanlık – müslümanlık – yahudilik gibi çok güçlü oyuncuları yok sayarak bu konuyu ele almak yeterli değil. Tarih boyunca deneyimlendiği üzere semavi dinler insanları dönüştürmüş olmalı, eski dinlerine bağlı insanlarda önce direnç, sonrasında eskiyle yeninin sentezini yaratmalı. Bu, Gaiman'ın kurgusunun zayıf tarafı bana göre. Lakin gözardı edildiğinde harika bir eser...

Peki bu romanın Conan ile alakası nedir derseniz...

(https://farm1.staticflickr.com/878/28466225718_20e642434e_z.jpg)

Sadece krallıkların değil tanrıların da gökyüzündeki yıldızlar kadar çok ve parlak olduğu bir dönemdir Hiborya Çağı. Tanrılar, tanrıçalar ve efsaneler çevresinde dönmektedir hayat. Paul Kupperberg'in yazdığı Tanrı'nın Yüzü (Conan Aylık Yeni Maceralar Dizisi 158 – Alfa Yayınları) isimli hikaye okuru yeni bir Zamora efsanesi ile tanıştırır, Shan ile...

Sayılamayacak denli yıl önceleri, Zamora komşusu Brithunya'dan özgürlüğünü aldığı sıralarda ünlü savaşçı Shan, Zamora halkının liderliğini yaparak, başarılı bir isyanla Zamora'yı özgür kıldı... Shan her savaşta öndeydi ve kılıcıyla Brithunyalılar'ın kanını bir ırmak gibi akıttı. Ta ki son savaşta vurulup ölene dek. Onu bir okla, kalleşçe arkadan vurmuşlardı. Savaş alanında ölmesinin ödülü olarak Zamora tanrıları onu yanlarına aldılar. Ve Shan onların katına çıkmadan önce halkına gelecekteki zulümlerden kendilerini korumak için yanlarında olacağını ve onlara liderlik ederek onları zafere götüreceğini söylemişti...

Bu sözleri söyleyen Zamoralı General, tanrıların kitleleri yönetmek için kullanılabilecek etkili bir yöntem olduğunun bilincinde, muharebe alanında isyancılar arasında farkettiği Conan'ı sırf tanrılaşmış Shan'a olan benzerliği sebebiyle hayatta bırakıp kralının önüne sürer. Pazarlık açıktır, Conan yönetici tayfasının kuklası olarak geri dönen Shan'ı oynayacak, karşılığında da kendi hayatını, altınını ve kadınları alacaktır. Bu, Conan için gayet cazip bir tekliftir.

Oyun başlar ama taraflardan biri vicdan sahibi bir rahiptir. İlk önce oyunu yöneticilerin belirlediği şekilde oynarken bir noktadan sonra bu yalana ortak olmayı reddeder ve tanrısı Shan'a müdahale etmesi için yalvarır. Tanrı Shan bu yakarışı ciddiye alır ki sahte tanrı Conan'ın önderliğindeki Zamoralılar'ın Brithunyalılar'a saldırdığı savaşta ilahlara özgü bir performansla sahneye çıkar. Acımasızdır, kendi adını sahte bir tanrıya atfeden Zamora elitini ve tüm yardakçılarını tanrısal kudretiyle küle döndürür. Masum olmadıklarını bilse de tanrı olduğunu sanarak kendisiyle birlikte savaşanların Shan'ın ateşiyle yanmalarına tanık olan Conan, ilk defa içini vicdan azabı denen şeyin kemirdiğini hisseder...

Shan'ın diğerleriyle işi bitince, sona bıraktığı Conan'a döner. Shan kendi sahtesini şanına yaraşır bir şekilde, onu tanrılık mertebesine ulaştıran kılıcıyla yok etmek istemektedir. Ölümüne dövüş başlar ancak mücadele sadece kılıçlarla değil sözcüklerle de yapılmaktadır. Heyecan dozunun iyice yükseldiği bu sayfalarda, 'barbar' diye niteleyegeldiğimiz Conan'ın kelimeleri de en az kılıcı kadar iyi kullandığına tanıklık ederiz. Conan sözleriyle Shan'ın tanrılığını yerden yere vurur ve Shan'a inananların algılarını allak bullak eder. Ve 'acabalar' arttıkça, inançtan beslenen tanrısallık da zayıflamaya başlar...

Hikayenin bu kısmını Mike Docherty'nin güzel çizgilerine bırakıyorum...

(https://farm1.staticflickr.com/973/40532518820_7716a9a3ee_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1737/42291601922_42c8927be5_z.jpg)

(https://farm1.staticflickr.com/902/41616812624_cd8e667c0c_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1739/27469738157_af18c62006_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1750/40532518510_7936ebda60_z.jpg)

(https://farm1.staticflickr.com/897/40532517870_d93e2c01ef_z.jpg)

(https://farm1.staticflickr.com/946/40532517860_a2ea98181e_z.jpg)

Shan, Conan'ın öldürdüğü ilk tanrı değildir, sonuncu da olmayacaktır...

Paul Kupperberg ve Neil Gaiman... Tanrıları var edenin, onlara kudret bahşedenin insanlar olduğu fikrini hikayelerinde aynı şekilde işleyen iki yazar... Belki de fantezi deyip geçmeli... Gaiman'ın ve Kupperberg'in metinlerini 'böylesine' ciddiye almamak herhalde en iyisi...


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/08/neil-gaiman-amerikan-tanrlar-conan.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/08/neil-gaiman-amerikan-tanrlar-conan.html)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 01 Ağustos, 2014, 12:26:23
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/conan-ve-romantizm.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/conan-ve-romantizm.html)


CONAN ve ROMANTİZM

'O kadar güzelsin ki neredeyse ne dediğini merak edeceğim kadın...' ya da 'Kimmeryada sizin gibi dövüşen savaşçılarımız vardı. Biz onlara karı diyorduk...' gibi kadını yücelten sözleriyle ve 'Bu gece yatağımı ısıtacaksın kadın...' diyerek omzuna çuval modeli attığı hatunu kuytulara götürme ritüeliyle erkekliğin kitabını taa Hiborya Çağı'nda yazmış Conan'ın beni şaşırtan bir paneli...

(https://farm2.staticflickr.com/1730/41617256004_4ca15b993f_o.jpg)

'Kayıp Hayaletler Mezarı' isimli hikayede (Conan Aylık Yeni Maceralar Dizisi 157 – Alfa Yayınları) yeralan bu panelde, Vali Antagonides'in gözde cariyesi Syreena'yı ayartan Kimmeryalı maço, kollarına aldığı hatun kişiye CANIM derken benim de kendisine hayretle bakmama neden oluyor...

Conan'ın dudaklarından canım şeklinde bir kelimenin çıkması, Tatar Ramazan'ın 'Nar çiçeğim, papatyam' diye kur yaparken bir yandan da 'Fikrimin İnce Gülü'nün sözlerini mırıldanması gibi olağanüstü bir durum!

Talihsiz bir çeviri olmuş. Romantik tatlar barındıran bu tarz bizim barbara hiç yakışmamış...
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 01 Ağustos, 2014, 12:28:30
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/hiborya-cag-oportunizmi.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/hiborya-cag-oportunizmi.html)


Hiborya Çağı Oportünizmi


Genç Conan'ın, bir handa hırsızlık yaparken gördüğü ve sonrasında 'Öğret bana ihtiyar... İkimiz birlikte en iyi hırsızlıkları yapalım.' dediği Klepsis'ten (Kleptomani göndermeli güzel bir isim olmuş bu arada...) 'Ha Hiborya çağı, ha bugün!' dedirten oportünist hayat çözümlemesi...

'Kayıp Hayaletler Mezarı' isimli hikayede (Conan Aylık Yeni Maceralar Dizisi 157 – Alfa Yayınları) şöyle diyor Klepsis:

'Yaşam ucuzdur. Bu yüzden, yapabildiğince zenginleştir yaşamını... İstediğini elde edince, onu sıkı tut ve sakin ol! Amacına ulaşmak için gerekirse ananın memesini bile ez, geç. En yüksek tepeye ulaş!'

(https://farm2.staticflickr.com/1742/42339641071_92df168d9a_o.jpg)

Peki ya baba Corin, acaba o, oğlunun böyle olmasını ister miydi?

İşe bakın ki aynı sayının bir sonraki macerasında Conan'ın çocukluğuna dönüyoruz ve karşımıza Conan'ın babası Corin çıkıyor. Conan'ın karıştığı kavgaya tanık olduktan sonra Corin'in oğluna söylediklerine bir bakalım...

(https://farm2.staticflickr.com/1754/41617278544_fe24aa8399_o.jpg)

(https://farm1.staticflickr.com/898/42291956742_57a8290b4a_o.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1749/28466530298_c159e9124b_o.jpg)

'Bir erkek, dostunu ve düşmanını iyi tanımalıdır! Her zaman diğerlerinden bir adım önde olmalıdır. Kavga, tek çıkar yol değildir. Bazen diğer olanakları da kullanmalıyız. Bir çok savaş, kılıçlar kınından bile çıkmadan kazanılabilir.'

Rahmetli yaşasaydı kuvvetle muhtemel bambaşka bir Conan çıkacaktı ortaya; sorunlarını kılıcıyla çözmek yerine barışçıl yöntemler tercih eden bir Conan...

Sıradan ve sinik...
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 01 Ağustos, 2014, 12:32:33
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/manga-conan.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/07/manga-conan.html)


Manga Conan


Marvel karakterlerinin vücut orantılarının daha da anormalleştiği, koca gözleriyle – koca kafalarıyla görsel anlamda manga tarzına kaydığı dönemler yaşadık. Hatta, sanıyorum Gerekli Şeyler'de, Marvel karakterlerinin düpedüz mangalarına denk geldiğim oldu. Tüm bu mangalaşma sürecinde sapasağlam duran, özünü yitirmeyen, direnç gösteren bir kahraman varsa o da Conan'dı...

Diye düşünüyordum...

(https://farm1.staticflickr.com/964/41437880325_2db5b1eb8c.jpg) (https://farm2.staticflickr.com/1721/42291980502_172bdd251e.jpg)

Bu Conan çizimlere denk gelmem beni çizerin sitesine, oradan da kendisine çıkardı. Yanıt dahi alamam dediğim iletime gayet samimi bir şekilde karşılık vermiş Enkaru... Ferri'de beni kendisine hayran bırakan tevazuyu, Enkaru'da da görünce nedense bir garip mutluluğa kapıldım...

Şöyle tanıtmış kendini Encar Robles...

Kendimi bir miktar tanıtmak gerekirse.. Adım Encar Robles ama çalışmalarıma Enkaru imzasını atıyorum. İspanyol bir çizgiroman sanatçısı, illüstratör ve grafik tasarımcıyım. İspanya'daki ve Almanya'daki çeşitli yayıncılar için pek çok illüstrasyon hazırladım. Ayrıca ülkemde, senaryosuyla ve çizimiyle tamamen bana ait olan "Trisquel" ve "Trisquel: Las puertas del Sidh" adında iki manga kitabım yayınlandı. Bunlar, bir elf ve onun insan efendisi hakkında fantezi türünde eğlenceli kitaplar. Şu anda ise bir masa oyunu olan "Leyenda: El Camino Del Guerrero" için illüstrasyonlar çiziyorum. Ayrıca Dynamite ve DC için çalışmış Amerikalı yazar Troy Brownfield'ın hikayesini yazdığı, internet üzerinden yayımlanan 'Sparkshooter' üzerinde çalışıyorum. www.sparkshooter.com adresinden takip edebileceğiniz Sparkshooter, bir müzik grubunun ilk yıllarını, grup üyelerinin birbirleriyle ilişkilerini anlatan harika bir çizgiroman. Diğer çalışmalarımı ise www.enkaru.com 'dan izleyebilirsiniz.

(Introducing me a little... My name is Encar Robles, but I always sign my works with Enkaru. I am a Spanish comic artist, illustrator and graphic designer. I did several illustration works for publishing houses in Spain and Germany. Also I had two manga books edited in my country with my own script and art, titled "Trisquel" and "Trisquel. Las puertas del Sidh". It is a hilarious fantasy comic about an elf and his human master. Currently, I'm doing the illustrations for "Leyenda. El camino del guerrero" a Spanish board game. Also, I'm working on "Sparkshooter", a webcomic written by Troy Brownfield, an American writer who has worked for publishing houses as Dynamite and DC. Sparkshooter is a great story about the beginnings of a music band and the relationship between their members. You can read it on www.sparkshooter.com and watch my other jobs on www.enkaru.com)

Bu arada unutmadan... Enkaru, bu manga Conan çizimlerini internet üzerinden yayımlanan bir dergide yeralan Conan makalesi için hazırlamış...

Yani telaşa mahal yok, Conan hala bildiğimiz Conan :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 01 Ağustos, 2014, 13:12:16
Bu yazıları 'Pizagor ve Deli Saçmaları' başlığında paylaşıyordum. Sevgili Kalidor'un verdiği fikirle böyle bir başlık ortaya çıktı. Duplikasyon için Altın Madalyoncu dostlarımdan özür dilerim...

Conan derin bir kuyu. Dolayısıyla Conan'a (ve duplikasyona) devam edeceğim...
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: darkwood - 01 Ağustos, 2014, 15:13:00
Enkar'ın mangavari Conan çizimlerini bende ilk defa görmüş oldum, bir çok yeni yetme Conan çizerlerinden çok daha iyi olduğunu da söyleyebilirim.
Conan her zaman yeni fikirlere açık bir karakter ve tükenmez bir vaha. Enkar'ın birde Red Sonja çizimleri varsa görmek isterdim doğrusu.  8)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 01 Ağustos, 2014, 18:03:38
Bu başlığı çok ama çok beğendim  :D
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 04 Ağustos, 2014, 13:13:46
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/08/bir-barbarn-musiki-ile-imtihan.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/08/bir-barbarn-musiki-ile-imtihan.html)


Bir Barbarın Musiki ile İmtihanı  


Marvel'ın altmış yetmiş senelik serilerine nazaran Conan (Conan The Barbarian), hem de Hiborya çağı ve coğrafyası gibi sonsuz olasılıklı bir ortamda, kısa ömürlü olmuştur. Sebep olarak Ron Lim gibi son dönem CTB çizerlerin alabildiğine Conan ile uyumsuz, comics ruhunu yansıtan ve büyük üstad Buscema'nın altında ezilen çizimlerini gösterenler çıkabilir. Ve/veya Roy Thomas imzalılardan sonra gelen senaryomsuları suçlayanlar...

Ama bu olguya gelene değin zannımca Conan efsanesine ve ruhuna tezat oluşturan durumları gözardı etmemek gerek. Misal Conan The Barbarian #233'te (Conan Aylık Yeni Maceralar Dizisi 157 – Alfa Yayınları) bir panel var ki koskoca Conan efsanesinin çöküşüne katkıda bulunmuş olmalı...

(https://farm1.staticflickr.com/960/41617344514_15044270a4_o.jpg)

Michael Higgins'in kaleme aldığı ve Conan'ın bebekliğinden yola çıkıp hızlıca delikanlılığına kadar gelen bu ince fasikülde okur, küçük Conan'ın annesi Fialla'dan musiki dersi aldığını görmektedir...

Bu panele bakınca bir anda gözümde beliren imaj şu: bir elinde içki kadehi, diğerinde kitabı, üzerinde röpteşambırıyla yumuşak koltuğunda bacak bacak üstüne atmış oturan, röpteşambırının yaka kısmından yelelerinin taştığı bir Conan!

Müzik, şiir ve sanatla inceltilmiş bir Conan...

Hadi canım sende!!!
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 04 Ağustos, 2014, 13:34:32
30-35 yıllık seri boşu boşuna bitmemiş. Conan Marvel'dan ayrılmasaydı eninde sonunda yeniden diriltirlerdi belki ama super-herolarla cross-over işlere mi dalardı, Zamanın Ötesindeki Kuyu'ya girip günümüze gelip kürklü donuyla Avengers'a mı dahil olup maymun mu olurdu yoksa Dark Horse gibi değil de daha şaşaalı bir sıfırlamayla geri mi dönerdi bilemiyorum.

Conan'ın gençliğinde Zamora'da çene çalan filozofları yerini bilerek, edebiyle geriden dinlediğini biliyoruz. İlkokul terk olsa da hayat okulu mezunu olan Conan'ın gerek barbar zihninin verdiği berraklık, gerekse yaptığı seyahatlar sebebiyle de çeşitli lisanlarda okuyup yazabildiğini gösteren bilgiler ve bunları destekler nitelikte elinde parşömenli kareler de var.  Şiir ve müzikle ilgili bir ayrıntı yoktu veya ben hatırlamıyorum. Higgins bu boşluğu yakalamış ama eğreti durmuş tabi ki. Anası da gerek saç tipi, gerekse jeans görünümlü pantolon sütyen takımıyla taa 10 bin sene önceden 80'lerin sonu 90'ların başındaki moda akımını yakalamış ;D
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 11 Ekim, 2014, 00:04:45
Gerektiğinde kibar olmasını da bilir o...

(https://farm1.staticflickr.com/948/42339696641_231be5e687_o.jpg)

Not: Görsel Conan Aylık Maceralar Dizisi 171. sayıdan alınmıştır...
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 11 Ekim, 2014, 01:42:51
Münasip Bir Yer...

Su katılmamış bir barbarın kelime dağarcığına karışmış birkaç küfür illaki olacaktır. Hikayelerinde de ara ara karşılaşırız zaten, durumun vehametiyle Conan'ın dudaklarından 'Crom seni lanetlesin!' ya da 'Mitra canını alsın!' gibi hiç de ağır sayılmayacak küfürlerin döküldüğü vakidir. Şaşırmayız...

Pekiyi taa Hiborya çağından karakterlerin zamanın ruhundan çok uzak bir şekilde, bugünün pis ağzıyla küfretmesine ne buyrulur! Olmuş mu şimdi bunlar!

(https://farm2.staticflickr.com/1758/28466577308_9b3ba77376_o.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1723/42339708591_7bdf32e6be_o.jpg)

Çevirmen olarak kendisinin adı geçiyor ama kimse beni, İnci Aslıer'in bu panelleri bu şekilde çevirdiğine inandıramaz. Buram buram erkek kokan bu çeviri, ergen muhabbetlerinde kısılıp kalmış bir dimağa ait olmalı...

Olmamış...

Hiç yakışmamış...


Not: Görseller Conan Yeni Maceralar Dizisi'nin 172. sayısından alınmıştır.


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/10/munasip-bir-yer.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2014/10/munasip-bir-yer.html)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: Jedmau - 11 Ekim, 2014, 11:36:51
Oha :) iyiymiş
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 27 Mart, 2015, 11:52:08
Conan'a yeniden hayran kalmama neden olan pasaj...


'Peki ya senin tanrıların? Onlara seslendiğini hiç duymadım.'

'Onların en büyüğü Crom'dur. Büyük bir dağda yaşar. Ama ona seslenmek neye yarar ki? Crom insanlarla pek ilgilenmez. Dikkatini çekmemek en iyisidir. Yoksa başına bela açar! Soğuk, sevgisiz bir tanrıdır. Ama insana doğuştan mücadele ve öldürme gücü verir. Zaten bir tanrıdan başka ne istenir ki?'

'Peki ya ölüm nehrinin ardındaki dünyalar?' diye ısrar etti Belit.

'Halkımın kültüründe ne bu hayatta, ne de sonrasında umut yoktur,' diye yanıt verdi Conan. 'İnsanlar bu dünyada boşu boşuna çabalayıp acı çeker. Sadece savaş çılgınlığına kapılmaktan zevk alırlar. Ölünce ruhları soğuk rüzgarların estiği bulutlu, sisli, ışıksız bir diyara gider. Orada sonsuza dek keder içinde gezinirler.'

Belit ürperdi. 'Hayat zor da olsa böyle bir kaderden iyidir. Sen neye inanırsın Conan?'

Conan omuz silkti. 'Bir sürü tanrı tanıdım. Tanrıların varlığını inkar edenler, onlara fazla güvenenler kadar kördür. Ölümden sonrasını düşünmüyorum. Nemedialı inkarcıların söylediği gibi hiçlik. Ya da Crom'un buzlu ve bulutlu dünyası olabilir. Veya Nordheimlilerin söylediği gibi, Valhalla'nın karlı ovaları ve kubbeli salonları olabilir. Bilmiyorum. Umurumda da değil. Hayatı dolu dolu yaşamak, kırmızı et yemek ve buruk şarap içmek, kadınlarla sevişmek ve çılgınca dövüşmek bana yeter. Neyin gerçek, neyin yanılsama olduğunu öğretmenler, rahipler ve filozoflar düşünsün. Tek bildiğim şu: Hayat bir yanılsamaysa, ben de bir yanılsamayım demektir. Bu durumda yanılsama benim gerçeğimdir. Canlıyım, hayat doluyum, seviyorum, öldürüyorum ve mutluyum.'



İthaki'den çıkan 'Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi' kitabını her Conanperver mutlaka okumalı...

Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 27 Mart, 2015, 12:20:39
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/conan-yllklar-1-fil-kulesi.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/conan-yllklar-1-fil-kulesi.html)

Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi

(https://farm1.staticflickr.com/967/27470231417_2160c36da6_o.jpg)

Önyargılı yaklaştığım bir kitap daha..

Kılıcın ve büyünün egemen olduğu, tanrıların hüküm sürdüğü bir çağı defalarca kare kare izledikten sonra tüm bu anlatının kaynağı olan birkaç hikaye ne kadar güzel olabilirdi? Kelimeler o muazzam Conan panelleriyle boy ölçüşebilir miydi? Otuzların fantastik yazını, dil ve tema olarak bugünün 'çok bilmiş' okurunu ne kadar tatmin edebilirdi? Maalesef önyargılar ve yine ters köşe..

'Görelim bakalım R.E.Howard mı daha büyük, Roy Thomas mı? Beş buçukuncu hissim Roy Thomas diye fısıldıyor!' derken bile alt metinde Robert E. Howard'a hafiften burun kıvırarak başladığım Conan Yıllıkları'nın birinci kitabı 'Fil Kulesi' Conanvari bir şekilde hunharca yıkıp geçti beni desem çok da abartı olmaz..

Önce kitaptan alıntılarla Howard'ın Conan'ı..


'Yaşamak ister miydin?' diye sordu Murilo. Barbar homurdandı. Gözleri yeni bir ilgiyle parladı.
'Kaçmanı sağlasam bana bir iyilik yapar mısın?' diye sordu aristokrat.
Cimmerialı konuşmadı, ama cevabını bakışlarındaki dikkatle veriyordu.
'Benim için bir adam öldürmeni istiyorum.'
'Kimi?'
'Kralın rahibi Nabonidus'u!' diye fısıldadı Murilo.
Cimmerialı şaşırmış veya sinirlenmiş görünmedi. Uygar insanların tersine, otorite figürlerinden korkmaz ve onlara saygı duymazdı. Krallar da dilenciler de onun için birdi. Murilo'ya dışarıda serbestçe gezinen bir sürü kiralık katil varken niye kendisine geldiğini de sormadı.


'Evdeki Haydutlar' hikayesinden bu alıntı Conan'ın koca koca ünvanlar önünde korkuyla, sadakatle, istemdışı bir otomatiklikle eğilen tüm zamanların insanlarına benzemediğini, sürüden olmadığını göstermekte..

Öykünün devamında işler Murilo'nun planladığı gibi gitmez. O günün ilerleyen saatlerinde satın alınan gardiyan tutuklanır, görevi devralan gardiyan ise Conan'ın Murilo destekli bu çok yeni rahatlığını ve keyfini görünce haddini bildirmek üzere hücreye girme gafletinde bulunur. Sonrası malum.. Hapishaneden kendi başına kurtulmasına rağmen Conan, zincirlerini çözen ve ona yiyecek veren Murilo'ya borçlu olduğunu düşünür ve ona yardım etmeye karar verir..

Görüldüğü üzere onuru da, şerefi de, delikanlılığı da bilir Conan, sözünün eridir. Yapılan iyiliği unutmama, minnet duyma, borcuna sadakat sadece soyluların değil, Hiborya çağının oportünist bir barbarının bile değerlerindendir.. 'Kutudaki Tanrı' öyküsünden yaptığım aşağıdaki alıntı bunu perçinlemekte:


'Pekala,' diye homurdandı barbar gönülsüzce. 'Buraya elmaslı Zamora kadehini çalmaya geldim. Bir adam bana tapınağın haritasını verdi ve kadehin yerini gösterdi. Bu odadaki..' – Conan eliyle gösterdi – '..bakır bir Shem tanrı heykelinin altındaki gizli bölmede duruyor.'
'Doğru söylüyor,' dedi Promero. 'O kadehin yerini dünyada en fazla yarım düzine insan bilir sanıyorum.'
'Peki kadehi çalabilseydin,' dedi Dionis alayla, 'seni kiralayan adama mı götürecektin, yoksa kendine mi saklayacaktın?'
Conan'ın gözleri öfkeyle parladı.
'Ben köpek değilim,' diye mırıldandı barbar. 'Sözümü tutarım.'
'Seni buraya gönderen kim?' diye sordu Demetrio. Ama Conan yanıt vermedi.


Howard'ın Conan'ı ile Roy Thomas'ın Conan'ı arasında fark var mı pekiyi? Kitabın ilk iki hikayesi olan 'Fil Kulesi' ve harika bir Hiborya polisiyesi 'Kutudaki Tanrı'yı düşünerek ve hatta buna Belit'li 'Kara Kıyıların Kraliçesi' öyküsünden bir pasajı ekleyerek var diyeceğim. Özellikle ilk iki öyküde çizgiromanından aşina olduğumuz o vahşi karizmatik barbarı göremedim. Daha çok yanlış zamanda yanlış yerde bulunan hafif silik bir kişilik gibi vardı karşımda, hikayelerin esas öne çıkanları ağzı laf yapan ve sırf bu yüzden daha zeki görünen karakterlerdi. Ama sonrasında Conan daha bir Conan olmaya başladı. Lakin 'Kara Kıyıların Kraliçesi'nde bocaladı bir..


'Sevgilim, bence o nehirde bir yerlerde bir şehir var. Nehre girmeye cesaret eden denizciler, uzaklarda dev kuleler ve surlar görmüş. Biz hiçbir şeyden korkmayız Conan. Hadi gidip o şehri yağmalayalım!'
Conan kabul etti. Belit'in planlarını genellikle kabul ederdi. Yağmaları Belit planlar, Conan uygulardı. Nereye gittikleri ve kiminle dövüştükleri umurunda değildi. Bir yerlere gitmeleri ve birileriyle dövüşmeleri yeterliydi. Bu hayatı seviyordu.


Bir kadına böylesi bir teslimiyet, bir kadının gölgesinde kalmak, açıkçası ilkel çağların yenilmez maçosundan beklemediğim bir davranış tarzı bu.. Çünkü Conan'a yakışan hareket kitabın son hikayesi olan 'Kayıp Kadınlar Vadisi'nde yaşandığı gibi olmalı..

Büyücülük öğrenmek üzere Kheshatta'ya giden kardeşine eşlik eden Ophir soylusu Livia Bakalahlı yağmacıların saldırısına uğramış ve Bakalah kralı Bajujh'un tutsağı olmuştur. Daha birkaç saat önce kardeşi gözlerinin önünde katledilen kadın, Bakalah kralını ziyarete gelen Bambulalılarla birlikte bir beyaz görünce kurtarılmaya dair umutlanır. Gece olduğunda tüm tehlikeyi göze alır, bu yabancının çadırına gider, anlatmaya başlar. Ancak adamın tepkisiz dinlemesine adeta patlar:


'Sen.. Sen onurdan, merhametten, iyilikten ne anlarsın ki? Diğerleri gibi barbarın tekisin. Derin beyaz ama ruhun onlarınki gibi kara. O kara köpeklerin senin gibi bir beyazı öldürmesi, beyaz bir kadını köle yapması umurunda değil! Pekala!'
Livia soluk soluğa geriledi.
'Bedelini ödeyeceğim,' dedi, üstündeki fanilayı yırtıp fildişi rengi göğüslerini sergileyerek. 'Bak, güzel değil miyim? O kurum rengi cadılardan daha seksi değil miyim?Uğruna kan dökmeye değer değil miyim? Benim gibi beyaz bir bakire için adam öldürmeye değmez mi?
'Bajujh'u öldür! O kara köpeği öldür! Kahrolası kellesinin yere düştüğünü görmek istiyorum. Öldür onu! Öldür!' Yumruklarını birbirine vurmaya başladı. 'Sonra bana ne istersen yaparsın. Kölen olurum!'


Hatundaki duruşa, özgüvene bakar mısınız! Hormonlarının sürüklediği yere giden erkek ve bunu gayet güzel kullanan kadın.. Tam gıcık olduğum mevzular. Pekiyi Conan'ın bu duruma tepkisi ne olur, okuyalım..


Conan bir an susarak, kılıcının kabzasını okşadı. Dev bir ölüm makinesine benziyordu.
'Sanki kendini vermeme şansına sahipmişsin gibi konuşuyorsun,' dedi. 'Sanki vücudunla krallıkların kaderini değiştirebilirmişsin gibi. Seni almak için Bajujh'u öldürmeme ne gerek var? Buralarda kadınlar çok ucuzdur. Gönüllü ya da gönülsüz olmaları da pek fark etmez. Kendine fazla değer biçiyorsun. Seni istesem, almak için Bajujh'la dövüşmeme gerek yok. Benimle dövüşeceğine seni bana verir.'
Livia inledi. Birden çökmüştü. Başı döndü. Sendeleyerek geriledi ve bir yatağın üstüne yığıldı. Ne kadar aciz olduğunu anlayınca ruhu ezilmiş ve acıyla dolmuştu..


İşte benim Conan'ım bu :)

Ama burada bitmez, kadına haddini bildirdikten sonra devam eder..


.. Adım Conan. Cimmerialıyım. Kılıcımla yaşarım. Ama beyaz bir kadını bir zencinin eline bırakacak kadar aşağılık değilim. Sizler bana hırsız dersiniz, ama bir kadına asla tecavüz etmedim.. Yaşlı ve şeytanın akbabası gibi çirkin olsaydın bile, derinin rengi yüzünden seni Bajujh'un elinden alırdım. Ama genç ve güzelsin. Zenci orospular görmekten bıktım. Teklifini kabul ediyorum.
.. Güzelliğinin tadını Bajujh değil Conan çıkaracak!..


Böylece Bakalah köyüne saldırır Conan. Livia ise bu katliamdan çılgınca ve körlemesine, hikayeye adını veren vadiye kaçar. Burada bir canavarın eline düşer ancak peşinden gelen Conan tarafından kurtarılır. Livia Conan'a verdiği sözü tutmayacağını, o yüzden de şimdi ona ne isterse yapabileceğini söylerken Conan lafı yapıştırır:


'Pis bir anlaşma yapmıştım. O kara köpek Bajujh'u öldürdüğüme üzülmüyorum, ama sen alınıp satılacak bir orospu değilsin. Adetler ülkeden ülkeye değişir, ama bir erkek nerede olursa olsun domuzluk yapmak zorunda değildir. Biraz düşününce, yaptığımız anlaşmanın aslında seni zorlamaktan farksız olduğunu anladım. Hem buralarda yaşayabilecek kadar güçlü değilsin. Şehir çocuğusun sen. Kitaplara, uygar hayata alışıksın. Bu senin suçun değil. Ama benim gibi yaşamaya kalkarsan hemen ölürsün. Ölü bir kadın da işime yaramaz. Seni Stygia sınırına götüreceğim. Stygialılar da seni Ophir'e, evine gönderir.'

(https://farm2.staticflickr.com/1741/40533013940_a009a703bd_c.jpg)

Howard'ın Conan'ı Hiborya çağını anlatmada yararlanılan bir karakter adeta. Roy Thomas ise bu karakteri şekillendiriyor ve o hamurdan bir efsane yaratıyor. Bunda yazım kadar John Buscema'nın çizgisinin de etkisi var. Conan leş bir meyhaneye girdiğinizde gözünüze doğrudan çarpan kişidir. Conan üzerinize bir ordu gelirken onca insanın arasından ölümüm bunun elinden mi olacak diyerek ürktüğünüz kişidir. Bu etkiyi, bu karizmayı kelimeler yaratamaz, büyü çizgidedir, Buscema'nın her bir Conan ayrıntısındadır. Buscema'nın Conan'a verdiği auradadır.

Howard'ın tartışmasız başarısı ise yarattığı 'Kılıç ve Büyü ve Tanrılar' üçlüsünün egemen olduğu Hiborya çağıdır.

Conan hikayelerini okurken R.E.Howard'ın bilime gönül vermiş olduğu hemen farkediliyor. Misal evrim teorisinden oldukça etkilenmiş, etraf kendi ifadesiyle 'evrimini henüz tamamlayamamış' ya da 'yüzbin yıl sonra tamamlayacak' maymunlarla dolu. Bir de, artık çeviriden mi kaynaklanıyor yoksa orijinalinde de böyle mi ifade edilmiş bilmiyorum, 'jilet gibi keskin dişler' ve 'beyinsiz bir otomat' gibi Hiborya çağından binlerce yıl sonra ortaya çıkan kavramlar da yer alıyor bu metinde.


Ayrıca Teksaslı yazarımızda hafiften ırkçı bir tandans hissetmedim de değil. Gerek Livia'yı o kara köpek Bajujh'a bırakmayacağını söylerken gerekse yine aynı paragrafta 'zenci orospular' gibi bir ifade kullanırken ister istemez böyle düşündürüyor okura. Ancak bu eğilimi katmerleyen hikaye benim için 'Kara Kıyıların Kraliçesi' öyküsü oldu. Bu hikaye boyunca kara korsanların korku ve dehşet dışında herhangi bir insani yönünün sergilenmemesi ve kendilerine atfedilen bu adeta 'kullan – at' tarzı hayatlarıyla geçmiş zamanların kölelerini hatırlattılar bana. Ama doğrudan yazarı suçlayamam, malum bu durum otuzlu yılların Amerikan toplumunun konuya bakışından ve yapısından da kaynaklanıyor olabilir..

Bir yandan da acımasız R.E.Howard, binyılların değişmez kanununu Conan sayfalarında kaleme alırken yaşadığı zamanın, bugünün ve muhtemelen gelecek günlerin yadsınamaz adalet gerçeğini okurun yüzüne tokat gibi çarpıyor..


'Katil Conan değilse' dedi öfkeyle, 'hala bu binada bir yerlerde olmalı. Dionus, Arus.. Siz burada benimle kalın. Tutuklular da burada kalsın. Siz diğerleri binayı arayın. Katil Arus'un cesedi bulmasından önce kaçmışsa, ancak Conan'ın girdiği yoldan çıkabilirdi, ama o zaman da Conan onu görürdü, doğruyu söylüyorsa tabii.'
'Şu köpekten başka kimseyi görmedim,' dedi Conan, Arus'u göstererek.
'Görmedin tabii, çünkü katil sensin,' dedi Dionus. 'Boşa vakit harcıyoruz. Ama formalite icabı binayı arayacağız. Kimseyi bulamazsak, işte o zaman yanarsın! Kanunu biliyorsun, kara saçlı yabani. Sıradan bir vatandaşı öldüren madenlere gönderilir, tacir öldüren asılır, zengin birini öldürense diri diri yakılır!'


Conan'ın Dark Horse mu yoksa Marvel yorumu mu diye sorarsanız, Marvel derim. Unutmamak gerekir ki o aslına daha sadık kalınmış dediğimiz Dark Horse uyarlaması Conan'ı buralara kadar düşmüştür :)

(https://farm1.staticflickr.com/873/41617421164_883f6d913c_c.jpg)

Adım Conan. Cimmerialıyım. Kılıcımla yaşarım..

İşte koskoca bir mitin kısacık özeti..
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 27 Mart, 2015, 12:23:39
Günün üçüncü Conan yazısı...

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/belit.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/belit.html)



Belit




Belit'in Marvel (John Buscema) ve Dark Horse (Becky Cloonan) grafik yorumlamalarından acaba hangisi R.E.Howard'ın Conan'ın Kara Kıyıların Kraliçesi hikayesinde betimlediği Belit'e daha yakındır, bakalım...


(http://1.bp.blogspot.com/-NvryDfaKP1o/VRPSoaDXZtI/AAAAAAAACzo/U_nVAfiemcE/s1600/295_Belit.jpg)


Sonra Conan'a döndü. Göğsü inip kalkıyor, gözleri parlıyordu. Conan ona hayretle baktı. İnce yapılıydı, ama bir tanrıça gibi güzeldi. Kıvrak ve seksiydi. Üstünde sadece geniş bir ipek kuşak vardı. Fildişi rengi bacakları ve dolgun göğüsleri, savaşın hiddetine kapılmış olan Cimmerialıyı bile tahrik etmişti. Stygia geceleri gibi kapkara uzun saçı, biçimli sırtından aşağı dökülüyordu. Kara, parlak gözleriyle Cimmerialıya bakıyordu.

Kara Kıyıların Kraliçesi – Çeviren Dost Körpe


Görüldüğü üzere Becky Cloonan Belit'in metinde belirtilen beyazlığını tercih ederken, Buscema üstadımız ise onu daha bir esmer resimlemeyi tercih etmiş. Hayatını kara kıyılarda, gemisinin güvertesinde yoğun güneş altında geçiren bir kadının ten renginin koyulaşacağını düşünmüş olmalı. Hele bir de üzerinde bedenini böylesi açık bırakan kıyafetlerle...

Kıyafet demişken, metinde R.E.Howard mübalahalı ve iddialı bir şekilde Belit'i sadece geniş bir ipek kuşakla hayal ederken, Cloonan bazı yerleri kapatma gereksinimiyle bunu bir bikiniye evirmiş. Buscema ise posttan yapılmış bir mayokiniyle karakteri iyice mutaassıplaştırmış...


Kıvrak gövdesiyle güverteye yüzükoyun uzanmış olan Belit'in siyah, kıvırcık saçına takılı mücevherler ay ışığında ışıldıyordu. Belit çenesini zarif ellerine dayamış, bakışlarını yanında oturan ve uzun saçı rüzgarda dalgalanan Conan'ın yüzüne dikmişti. Gözleri parlak, siyah mücevherler gibiydi.

Kara Kıyıların Kraliçesi – Çeviren Dost Körpe


Her iki çizer de Stigya geceleri gibi kara saç rengine sadık kalırken, saçların R.E.Howard kıvırcıklığı Cloonan tarafından iri dalgalara dönüştürülmüş. Buscema ise doğrudan upuzun düz saçlarla resmetmiş Belit'i...

Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi kitabından Belit'in fiziksel görünümüne dair bulabildiğim ve buraya alıntıladığım bu iki paragraf çerçevesinde söyleyebileceğim :

Becky Cloonan'ın Belit'i aslına daha sadık...

John Buscema'nın Belit'i aslından daha fıstık :)


Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: s.b - 27 Mart, 2015, 14:13:11
Becky'nin Belit'i metine göre daha uygun ama karikatür gibi duruyor. En iyisi gene Bıg John. Adam zamanında döktürmüş be ya. Alfa döneminde eğer bu Becky olsaydı kimse Conan okumazdı.
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 27 Mart, 2015, 14:21:42
Pizagor da olmazsa forumun lokomotifi olan bu bölüme destek veren yok. Yazıları büyük bir keyifle okudum. Özellikle 2. yazıyı çok beğendim.

Bu arada orjinal metinde de 'jilet gibi keskin dişler'  - "sharp as razors",  'beyinsiz bir otomat'  - "From a mindless automaton" şeklinde geçiyor.  (Kaynak: The Complete Chronicles of Conan- sf.846 ve 877)

(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/4/43/Complete_chronicles_of_conan.jpg)

Dark Horse, 2002- 2003 gibi Conan Properties Şirketi'nden Barbar Conan'ın yayın haklarını aldıktan sonra Robert E. Howard'ın yazdıklarına sadık ve kronolojik bir Conan hayat öyküsünü düstur edinerek hummalı bir çalışmaya başladı. Dark Horse bu kronolojide hali hazırda otoritelerce kabul edilen 3 kronolojiden biri olan Dale Rippke'nin 2003'de ortaya attığı "The Darkstorm Conan Chronology" sini mihenk taşı olarak belirledi. Bu kronoloji sadece Howard'ın yazdıklarını kabul etmekte, Howard'ın yarım kalıp başka yazarlarca tamamlanan veya başka yazarların pastiş eserlerini kronolojiye dahil etmemektedir. (Diğer kronolojiler Miller/Clark/de Camp ve Robert Jordan kronojileridir).

Pizagor'a bir Conanperver olarak şükranlarımı sunarım.


Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 27 Mart, 2015, 14:23:34
Alıntı yapılan: s.b - 27 Mart, 2015, 14:13:11
Becky'nin Belit'i metine göre daha uygun ama karikatür gibi duruyor. En iyisi gene Bıg John. Adam zamanında döktürmüş be ya. Alfa döneminde eğer bu Becky olsaydı kimse Conan okumazdı.

Bu 25 fasiküllük seride Becky 4 fasikül çalışmıştır. Toplamda ise seride 9 farklı çizer yer almıştır. O sebeple seride 9 farklı Belit var.
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 27 Mart, 2015, 15:01:59
Sayın hanac'dan Buscema'nın çizdiği Belit ayakları konusunda yorumlarını almak isterim :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: connyapku - 27 Mart, 2015, 19:45:23
Zevkle okudugum harika bir yazi olmus. Tesekkurler.
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: hanac - 27 Mart, 2015, 19:52:46
Alıntı yapılan: pizagor - 27 Mart, 2015, 12:23:39
(http://1.bp.blogspot.com/-NvryDfaKP1o/VRPSoaDXZtI/AAAAAAAACzo/U_nVAfiemcE/s1600/295_Belit.jpg)

Abi bunlar ayak falan değil, resmen pençe.

Mary Jane Watson'u bu konuda tek geçerim.

(http://fc03.deviantart.net/fs70/f/2013/044/1/9/mary_jane_beach_shoot_by_scottblairart-d5usdgy.jpg)

(http://i50.tinypic.com/120kpk4.png)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: Mrtekin - 27 Mart, 2015, 20:15:49
Adminlere, bir haller oluyo :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 28 Nisan, 2015, 12:09:47
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/04/fatih-conan.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/04/fatih-conan.html)



Fatih Conan


(http://4.bp.blogspot.com/-86OVqNU5cuQ/VT4gIaA5ugI/AAAAAAAAC4I/ehK5x5aIRJw/s1600/301_Fatih%2BConan.jpg)

'Fatih Conan', Robert E. Howard'ın, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı, tek uzun Conan romanı. Pekçoklarına göre R.E.Howard yazınının zirvesi, bana kalırsa da kısa Conan hikayelerinin yanında bir miktar sönük. Ama bir miktar.. Kısa hikayelerinin ateşi, heyecanı ve sürükleyiciliği bu uzun metrajda ara ara yitiriliyor nedense. Benimkisi daha iyisini tattıktan sonra iyiye yapılan burun kıvırma. Bunu da itiraf etmek lazım..

'Fatih Conan'da Akilonya tahtına oturmuş, kırklarını geçmiş bir Conan çıkıyor okurun karşısına. Dışarlıklı ve tepeden inme bir kral olarak da taşıdığı asil kandan dolayı o tahtta hak sahipliği iddia eden düşmanları var illaki. Conan'ın tahtını elinden aldığı Numedides'in akrabası Valerius da bunlardan biri. Valerius, bu taht uğruna ezeli düşman Nemedyalı işbirlikçileriyle, boyundan büyük işlere kalkışarak Hiborya çağının çok öncesinde binlerce yıl hükmetmiş çok güçlü bir büyücüyü, Xaltotun'u hayata döndürüyor.

Xaltotun'un büyüleriyle tahtını kaybeden ve halkı tarafından öldü sanılan Conan, esir tutulduğu zindanlardan, daha sonra kraliçesi olacak cariye Zenobia'nın yardımıyla kurtuluyor. Sonrasında da Xaltotun'u yok etmek üzere 'Ahriman'ın Kalbi'nin peşinde bir arayış başlıyor.

--

Kitaptan Conan'ın kişiliğine dair aldığım kısa alıntılar..

'Bu gece Albiona'yı kurtarmak için Tarantia'ya gideceğim,' diye yanıtladı kral. 'Anlaşılan diğer bütün sadık kullarımı yüz üstü bıraktım – onun kafasını keseceklerse benimkini de kesebilirler.'
'Çılgınlık bu!' diye haykırdı Servius. Ayağa fırlarken boğazını, sanki orada bir ilmik hissetmişçesine tutmuştu.
'Kule'nin bazı sırlarını çok az kişi bilir,' dedi Conan. 'Her neyse, Albiona'yı bana olan sadakati yüzünden ölüme terk etmem köpeklik olur. Tahtsız bir kral olabilirim, ama onursuz bir adam değilim.'


--

Zulme uğrayan Asura müritleri tapınaklarını ustaca gizleme ve ayinlerini gizlilik içinde yapma yoluna gitmişlerdi. Bu gizlilik ise haklarında duyulan şüpheyi artırmış ve anlatılan öyküleri iyice korkunçlaştırmıştı.
Ama Conan bir barbarın açıkgörüşlülüğüne sahipti. Asura müritlerine sadece söylentilere ve kanıtlanamayan suçlamalara dayanarak zulmetmeyi ya da halkın zulmetmesine izin vermeyi reddetmişti. 'Eğer gerçekten kara büyücüyseler,' demişti, 'onlara eziyet etmenize izin verirler mi? Değillerse, zaten zararsızdırlar. Crom'un iblisleri adına! Bırakın insanlar istedikleri tanrılara tapsın.'


--

Sıradaki alıntı ise hoşuma giden bir paragraf ama bu sefer Conan'dan değil Valerius'tan.. Hatta intihar ederek hayatına noktayı koyduğuna göre düpedüz R.E.Howard'ın hayata dair algısı da diyebiliriz..

Sarışın adam, Valerius, yüksek bir kahkaha attı.
'Hayattan kötü cehennem olur mu? Biz zaten doğduğumuz anda lanetlenmişiz. Hem sefil ruhunu bir taht uğruna satmayacak insan var mıdır?'


--

Ve yine 'Conan Yıllıkları 1: Fil Kulesi' kitabında da dikkatimi çeken bir husus; Hiborya Çağı'nın çok sonrasının bilimkurgu kavramlarından 'otomat'ın geçtiği cümle..

Conan duyduklarını işitiyor ama anlayamıyordu. İşiten ve gören, ama anlayamayan beyinsiz bir otomat gibiydi.


Her Conanperverin bir noktada okuyacağına, okuması gerektiğine inandığım bir kitap 'Fatih Conan'. Gayet beğendim, notum 8.9/10..




Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 23 Aralık, 2015, 17:39:05
(http://1.bp.blogspot.com/-_eEFrDInTgI/Vnj0EhQZrsI/AAAAAAAADP8/wEDdqniz8Zw/s1600/336_Conan_00.jpg)


Hayal meyal hatırlayabildiğim bir Conan macerasından aklımda kalmış birkaç panel... Önce kılık değiştirerek yanında mücadele eden yavuklusuna teşekkür mahiyetinde bir öpücük... Sonrasında bunu, aksi yöndeki kesin emrine uymayarak yaptığı için poposuna şaplak...

Burada, bu ödül – ceza sıralaması çok mühim bana kalırsa. Sıralama tam tersi olsa sonradan verilen öpücük, biz okurların 'aaaaaaa çooook romantik..' iç çekişleri eşliğinde, popoya şaplağın da bir nevi özrü olarak algılanabilecekken Conan önce ödülü, sonra cezayı vererek aslında ödülün etkisini yerle yeksan etmeyi, esas olan ceza üzerine odaklanılmasını amaçlıyor...

İşte erkeklik hamuru diye adlandırılan şey, taş fırın erkekliği denen durum bu olmalı. İlkel çağlarda romantizm olabilir illaki, her iki cinsiyetten o zaman için de pek çok taraftarı olabilir, hatta Hiborya Çağı'na uyarlanmış sunumuyla benim gibi layt erkekleri bile kavrayabilir. Lakin Conan'ın romantizm ile herhangi bir işi olamaz. Bir kadınla birlikteyse üzerini eşelediğinizde altından haz bazlı bir gereksinim durumu ortaya çıkar. Bu gereksinim peşinde de pek çok erkeğin yaptığı gibi eğilip, bükülmez, hareketlerine anlamsız, gereksiz ve gerçekdışı bir kibarlık hakim olmaz!

Hele böylesi sahneleri asla olmaz, olamaz. Kara bir lekedir bu, reddedilmesi, Conan sürekliliğinden çıkarılması gerekir...

(http://1.bp.blogspot.com/-mcpNzjKTQQI/VRJpeX5IL0I/AAAAAAAACzI/UkR8H6SeRhs/s1600/293_Conan_Dark%2BHorse.jpg)




Kısa süre önce okuduğum bir Conan hikayesinde (Zamboula'daki Gölgeler) denk geldiğim, benzer bir Conan profilini de aktarmadan duramayacağım. (Aslında bu kadar lakırdıyı sırf bu satırları alıntılayabilmek için yaptığımın itirafını da araya sıkıştırayım :) )

Kara derili yamyamların elinden kurtardığı ve tüm diğer Hiborya Çağı kadınları gibi afet bir güzellikte olan kızın damarlarında henüz hala kan yerine adrenalin akarken Conan'ın olaya testosteronu tepe yapmış bir erkek olarak (tabi ki kadının bakış açısıyla bir öküz de denebilir) yaklaşımı...

...

Onun dokunuşu kızın aklını başına getirmiş gibiydi. Kız ışıl ışıl gür buklelerini geriye attı ve omzunun üzerindenkorku dolu bir bakış fırlattı, bir taraftan da sanki temasında güvence arıyormuş gibi sokulmuştu Kimmeryalı'ya.

'Beni sokakta yakaladılar,' diye geveledi ürpererek. 'Kuytu bir köşede pusuya yatmış, bekliyorlardı... kara adamlar, büyük, dev maymunlardan farksızlardı! Seth bana acısın! Rüyamda görsem inanmazdım!'

'Gecenin bu saatinde sokaklarda ne işin vardı?' diye sordu Conan, arayış içindeki parmaklarının altında kızın ince ve zarif bedeninin ipeksi dokunuşu onu büyülemişti.

Kız saçlarını geriye savurdu ve dosdoğru onun yüzüne baktı. Okşayışlarının farkında değildi sanki.

'Sevgilim,' dedi kız. 'Sevgilimin yüzünden kaçtım sokaklara. Aklını kaçırdı, beni öldürmeye kalkıştı. Ondan kurtulayım derken bu hayvanlara yakalandım.'


Bu noktada Conan'ın yaptığı zamansız, gereksiz, akıl yoksunu ama niyeti çok açık yoruma dikkat!!!


'Seninki gibi bir güzellik bir adamı delirtebilir,' dedi Conan, parmaklarını kızın parlak lülelerine dolarken.

Kız sanki sersemlikten kurtulmuşçasına başını salladı. Artık titremiyordu ve sesi sakindi.

'Buna sebep olan bir rahibin... Hanuman'ın yüce rahibi Totrasmek'in gareziydi. Beni kendisi için istiyor... köpek!'


Şimdi testosteron bir kez daha devreye girecek :)


'Bu yüzden onu lanetlemeye gerek yok,' diyerek sırıttı Conan. 'Kocamış çakalın zevki umduğumdan da iyiymiş.'

...


Kesinlikle bir tarzı var bu adamın...

Zamboula'daki Gölgeler adlı Robert E. Howard öyküsünden alıntıladığım bu satırlar İthaki Yayınları'nın Büyü ve Kılıç Öyküleri kitabından. Okuyun derim...


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/12/ilkel-caglarn-yenilmez-macosu.html?m=1 (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/12/ilkel-caglarn-yenilmez-macosu.html?m=1)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 23 Aralık, 2015, 19:50:02
Pizagor'un Conan yazıları her dem ilgi çekici ve zaman zaman Conan'ın hiç değinilmemiş yönlerine de bakmamızı da sağlıyor. Baştan başa bir fenomen olan Barbar Conan incelemeleri için gerçek bir Conanperver olan pizagor'u tebrik ediyor, kendisini saygıyla selamlıyorum.

--The barbarian brotherhood forever!--
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 23 Aralık, 2015, 21:50:56
En azından bir beğenenim var :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: connyapku - 24 Aralık, 2015, 00:25:27
IKI  :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: doktor1881 - 24 Aralık, 2015, 10:05:22
Alıntı yapılan: pizagor - 23 Aralık, 2015, 21:50:56
En azından bir beğenenim var :)
Bence sizi beğeneni sayamazsınız (O kadar çoklar ki) Yazılarınız emek içeriyor ve aydınlatıcı oluyor ::)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 25 Kasım, 2016, 00:20:04
http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2016/11/edebiyatn-barbar-conan.html (http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2016/11/edebiyatn-barbar-conan.html)


Edebiyatın Barbar Conan'ı..


Ne zaman bir Conan romanı okusam kalemim durmuyor. İşte Arkhelos Yayınları'nın 'Kimmeryalı Conan'ın Yükselişi'nden kendime aldığım kısa kısa notlarla biraz daha Robert E. Howard yazınının Conan'ı..


(https://4.bp.blogspot.com/-DSkvKMGIo2w/WDdTvbd8QGI/AAAAAAAAD6A/ak5AU2OX3pYM4haYO6wp4HoEhiZcUjMxQCLcB/s1600/385_Conan_01.jpg)

Şımarık

'Hepsi oyunun bir parçası Conan,' dedi kara gözlü Poitainyalı. 'Sen kralsın, rolünü oynamak zorundasın.'
'Keşke ben de seninle atımı Nemedya'ya sürsem,' dedi Conan kıskanarak. 'Dizlerimin arasında bir at hissetmeyeli kaç zaman oldu ama şehirdeki işler yüzünden burada kalmam gerekiyormuş, öyle dedi Publius. Lanet herif!'
'Eski hanedanı devirmek,' yalnızca ikisi arasındaki samimiyetin verdiği rahatlıkla devam etti, 'pek de zor olmadı, gerçi o zaman oldukça eziyetli gelmişti. Arkamda bıraktığım fırtınalı yola bakınca dökülen onca alın teri ve kan, çevrilen dolaplar ve çekilen sıkıntıların hepsi rüyaymış gibi geliyor.'
'Yeterince ileriyi görememişim Prospero. Kral Numedides'in ölü bedeni ayaklarıma yığıldığında ve kana bulanmış başından çekip aldığım tacını kendi başıma oturttuğumda en büyük hayalim gerçek olmuştu. Ama kendimi tacı almaya hazırlamıştım, onu taşımaya değil. Eski özgür günlerimde tek istediğim keskin bir kılıç ve doğruca düşmanlarıma giden bir yoldu. Şimdi ne yollar doğru, ne de kılıcım bir işe yarıyor.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Alışmadığımız bir şekilde, Conan'ın serzenişlerine tanıklık yapıyoruz bu satırlarda. Adeta bir dediği iki edilmeyen bir çocuğun şımarıklığıyla kendisine zorla çizdiği kadere veryansın ediyor. Madem bu kadar dert yanacaktın neden döktün onca kanı, neden onca kadını dul, onca bebeyi babasız bıraktın. Madem o tahtın getirdiği sorumlulukların altında ezilecektin niye ayrıldın Kimmerya'ndan? Sürdürseydin baba mesleğini, dövseydin demirini. Yok efendim kendini tacı almaya hazırlamış da, taşımaya değilmiş de.. Hadi oradan!


Sanat, sanat için mi yoksa halk için mi?

Ozan Rinaldo, tahtı ele geçirmiş olan bir barbara şiddetle ve elindeki en güçlü silahı sanatıyla saldırmaktadır. Şiirleri, şarkıları Akilonya ahalisi arasında hızla yayılmakta, maalesef destek bulmakta ve kitleleri kral Conan'a karşı kışkırtmaktadır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak üzere 'Sallandıracaksın şunu Taksim'de, bak bi daha çıt çıkıyor mu!' yaklaşımı sergileyen Prospero'ya Conan'ın yanıtı, sorunlarını kılıç ya da baltayla veya her ikisiyle birlikte çözmesine alıştığımız bir karaktere göre beklenmediktir:

Conan bir aslanınkini andıran başını salladı. 'Olmaz Prospero. Ona dokunamam. Büyük şairler krallardan daha etkilidir. Bestelediği şarkılar benim krallık asamdan daha kudretli; mesela aleyhimdeki o ağıtla neredeyse kalbimi söküp çıkarmış gibi oldu. Ben toprak olup unutulacağım ama Rinaldo'nun şarkıları sonsuza dek yaşayacak.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Kral Conan Rinaldo'yu sallandırmaz da ne mi olur? Bu sözleri sarfettiğinin akşamı uykusunda baskına gelen katliam ekibinin bir üyesidir Rinaldo..



(https://4.bp.blogspot.com/-9suop6q0n7c/WDdU9aZiCiI/AAAAAAAAD6M/hAMUwXf1zyAK84AFiqySETOlULSaSJUZQCLcB/s1600/385_Conan_03.jpg)

Tavernacı

Çizgiromanların maço Conan'ının tavernadan içeri girme motivasyonu günümüzün erkeğinin bara gitme maksadıyla (eğlenme, yerli yersiz kahkahalar atma ve mümkün olursa hatun tavlama) örtüşse de barbarımız pek nadir güler, 'Kadın, gel sol bacağıma otur. şişşşt diğer kadın, sana da sağ bacağımı ayırdım, fazla bekletme!' yaklaşımı sergiler. Tuhaf olan ise bu tarz her daim işe yarar. Peki ya edebi Conan bu ortamlarda nasıl davranır, bakalım:

'Peki kuzeyin insanları nasıl?' diye sordu Prospero.
'Uzun boylu, beyaz tenli ve mavi gözlü olurlar. Tanrıları buz devi Ymir'dir ve her boyun kralı ayrıdır. Asi ve acımasızdırlar. Tüm günü savaşmakla geçirir, gece boyunca da içki içip bağıra çağıra çılgın şarkılar söylerler.'
'O zaman sende onlar gibisin desene,' diye güldü Prospero. 'Senin kahkahaların da ortalığı inletiyor, sağlam içiyorsun ve güzel şarkı söylüyorsun. Gerçi sudan başka şey içen bir Kimmeryalı görmedim, kahkaha atanını ya da iç karartıcı ağıtlar dışında bir şarkı söyleyenini de.'
Kılıçtaki Anka Kuşu



Bu paragrafların gözümde canlandırdığı haliyle, kahkahalar atan, masaların üzerinde coşkuyla – makamıyla şarkılar söyleyen bir Conan mı? Hadi canım!



(https://2.bp.blogspot.com/-0i16BmtJYQQ/WDdUrYDtjAI/AAAAAAAAD6I/UzHyAzVlGyYje6MHOyfWeUYwwWHU8kA_wCLcB/s1600/385_Conan_02.jpg)

Kazanova

'Köyüm yürüyemeyeceğim kadar uzak, Kimmeryalı Conan,' diye güldü. Kollarını yana açarak işveyle salınışı, altın renkli saçlarının dalgalanışı ve ışıltılı gözlerini gölgeleyen ipeksi kirpikleriyle Conan'ın gözünü okşuyordu. 'Güzel değil miyim sence?'
'Tüm çıplaklığıyla karlara doğan Gün kadar güzelsin,' diye mırıldandı, gözleri bir kurtunki gibi alev alev parlıyordu.
Buz Devinin Kızı



Bu kadar mı güzel iltifat edilir, sözcükler böylesi mi etkileyici kullanılır! Kesinlikle şair genleri var bu barbarda!

Kendime not: Bu cümleyi hafızaya kaydet Pizagor, yeri gelir kesinkes, hanıma kullanırsın..


Ürkek

Kimmeryalının birden çığlık atması üzerine ona döndüler. Heykellerle dolu odanın yanındaki odanın kapısına gözlerini dikmişti.
'Bakın!' diye bağırdı. 'O odada bir şeyin kıpırdadığını gördüm; perdelerin arasından görülüyordu. Yerden uzun, kara bir gölge gibi bir şey geçti!'
'Peh! Daha neler!' diye dikkate almadı Posthumo. 'O odaya bakmıştık-'
Çanaktaki Tanrı



Yok artık! Conan küçük bir kız gibi çığlık atmaz, olsa olsa böğürür. Ve hatta durumu – gördüklerini birilerine açıklamakla vakit kaybetmez, gördüğünü sandığı şeyin gırtlağına sarılır, canını çıkarır, sonra sorgular..


Kırılgan

Kothlu yine ona ağzı açık baktı.
'Duydunuz mu!' diye bağırdı alay ederek. 'Bu barbar yerden yalnızca elli metrecik yükseklikteki kulenin kaygan köşesiz kenarlarını uçarak aşıp, mücevherli tepesine kartal gibi konacakmış!'
Kimmeryalı, adamın yorumuna kopan alaycı kahkahaların gürlemesinden utanarak kızgın bir şekilde etrafa bakındı. Bunda gülünç bir yan görmemişti ve alay etmeye dayalı nezaketsiz eğlence anlayışlarını anlamak için medeniyete henüz çok yeniydi. Medeni insanlar aslında vahşilerden daha kabadır çünkü nezaketsizliklerinin hep yanlarına kalmasına alışkındırlar ve durumu kafalarını yardırmadan kurtaracaklarını bilirler. Afallamış ve kırılmıştı, ve şüphesiz mahcup halde sıvışıp gidecekti, ama Kothlu onu daha fazla kışkırtmayı tercih etti.
Fil Kulesi



Neresinden başlayacağımı bilemediğim, aykırı bir bölüm. Conan'a dair gerçeküstü duygusal dokundurmalar mı desem yoksa sadece heybetiyle bile tehdit ihtiva eden bir barbarı makaraya alan bir Kothlu mu! Bu hikaye bir çizgiroman olsaydı, ki birkaç defa olmuştur, lafın arasına giren barbarımızla değil dalga geçmek, kalkıp yerini verirdi o Kothlu. Hatta Conan 'Dans et köpek!' gibi bir cümle telaffuz ederse sahneye dansöz kıyafetleriyle çıkıp kıvırmaya başlardı..



(https://3.bp.blogspot.com/-DPnd06-OODI/WDdViq0m7rI/AAAAAAAAD6Q/TArdwNejyXAh4SHXYoHvQvI8uNedezf8gCLcB/s1600/385_Conan_04.jpg)

Şakacı

'Eh,' diye sırıttı Prospero, 'nasıl olsa Kimmerya'nın karanlık tepeleri artık çok geride kaldı. Ben yola çıkıyorum. Numa'nın sarayında senin adına da bir kadeh beyaz Nemedya şarabı içeceğim.'
'Güzel,' dedi kral memnuniyetle, 'ama Numa'nın dansçı kızlarını öpecek olursan yalnız kendi adına öp, devleti işin içine karıştırma!'
Güçlü kahkahası Prospero çıkarken odada çınladı.
Kılıçtaki Anka Kuşu



Taa Hiborya Çağı'ndan uçkuruna sahip çıkamayan siyaset erbabına Conan'dan şaka yollu bir uyarı. Hormonlarına yenilen erkeğin başına gelenler geçip giden çağların, binyılların dramı..


Conan'a dair bulabildiğiniz her Robert E. Howard metnini okuyun dostlar, en az çizgiroman panelleri kadar keyifli..

Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: köstebek - 25 Kasım, 2016, 02:31:08
PiZagor Beyciğim,

birkaç gün önce, kadıköy'de bir telif ajansının raflarını karıştırırken, bayağı kalın (800 sayfa vardır) 2 veya 3 cilt halinde Robert E. Howard kitapları (sırf Conan değil, öbür öyküleri falan) görüp elime alıp biraz sağına soluna bakmıştım. Öylece kuzu gibi yatarak kendilerini dilimize çevirecek birilerini bekliyorlardı...

İşte gecenin planı: 3, 5 bin dolara sen telifleri hallet, kalidor'la birlikte çevirileri de halledersiniz. Ben de yayıncının veya matbaacının birini kandırırım (baskı ve kâğıt paralarını, satalım öyle öderiz abi diye)...

Sen bir düşün bakalım... 3, 4 kocaman cilt halinde REH kitabında koç gibi imzan olacak.... :)

Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 25 Kasım, 2016, 06:19:11
Köstebek abicim, çizgiroman çevir desen tamam da o çapta bir kitabı Türkçeleştirmek için işi gücü bırakmak, kendini Conan'a vakfetmek lazım. Emekliliğime az kaldı, oyala abi sen karşı tarafı. Ya da editör - çevirmen olarak home office çalışıp da güzel paralar kazanmanın yollarını göster bana  :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: kalidor - 25 Kasım, 2016, 10:28:19
Kitap fuarında İthaki'ye Conan külliyatını tamamlamak ile ilgili bir düşünceleri olup olmadığını sordum. Dediklerine göre şu siyah kaplı kitap kendilerinde de varmış fakat telifindeki problemler (?) ve REH çevirmenin meşakkati sebebiyle çok zor dediler.  REH çeviren adam kendini bir zaman sonra Howard zannediyor gibi bir yorumda bulundular. Telifi alındıktan sonra çevirmen bulunur tabi.

(https://c7.staticflickr.com/6/5623/31090953222_fef0d9b259_o.jpg)

Bu arada Köstebek abinin bahsettiği kitaplar diğer REH öykülerinin ve  Robert Jordan'ın pastiş yazdığı 2 ciltlik Conan öyküleri bende var. Bir buluştuğumuzda inceleyebiliriz.
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: köstebek - 25 Kasım, 2016, 12:03:28
PiZagor beyciğim,

ilk sorun gavura telif için 750 ila 1000 dolar arası bir parayı avans olarak atmakta. Ben zaten matbaacıyla temas halindeyim. Asıl para tutacak mevzu çeviri işi. Daha net konuşayım, % 8 gavura, % 8 de çevirmene atılıyor. Gavuru dediğim gibi bir miktar avansla halledebiliriz. Çeviri işini de sen, Kalidor, birkaç Kimmeryalı daha el birliğiyle hallederiz. Paraları kitapları satınca öderiz mantığıyla sürükleriz bu barbarları. Arada çok bıdı bıdı yapanları kentin kenar mahallelerinde bol şarap ve kadınla kitapları satıp parayı bulana kadar sustururuz. Sonuçta kimse büyük paralar kazanamaz (kitapları satan dükkancı ve dağıtımcı ağalar dışında), ama  herkes keyifle eğlenir, yaşlanınca ateş başında gençlere anlatacağı hikâyeleri biriktirir.

Not 1: Dediğim gibi belindeki keseye yaklaşık 1000 dolarlık bir mücevheri koyup gelebilirsen, işi başlatabiliriz...

Not 2: Senin için birkaç yere "comics" çevirmenliği başvurusunda bulundum. Bir iki ay içinde daha net bilgilerle gelebilirim. Bu arada bilgisayarına "google translate pro"yu indirmeyi unutma... :)   
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 26 Kasım, 2016, 15:25:17

(https://c7.staticflickr.com/6/5623/31090953222_fef0d9b259_o.jpg)

Dün Amazon'dan dijitalini ücretsiz olarak indirdim. Meraklılarına duyurayım!
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: yunusmeyra - 26 Kasım, 2016, 17:19:43
pizagor üstada bu teklif,içinde mebzul miktarda "druuna" olan bir yayın sepeti teklifine dönüştürülerek gelirse halolur  ;) ;D ::)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: köstebek - 26 Kasım, 2016, 17:51:55
O da olur abi...

Druuna'ya dair telif bilgileri şu sitede. Tabii çizimlere bakmaktan yazıları okunabilirse...

Not: Evde çoluk çocuk etraftayken açmayın...

http://www.druuna.net/accueil-an.htm
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: yunusmeyra - 26 Kasım, 2016, 18:56:05
Alıntı yapılan: köstebek - 26 Kasım, 2016, 17:51:55
O da olur abi...

Druuna'ya dair telif bilgileri şu sitede. Tabii çizimlere bakmaktan yazıları okunabilirse...

Not: Evde çoluk çocuk etraftayken açmayın...

http://www.druuna.net/accueil-an.htm

amman abi   :o 
mevzu şuradan aklıma geldi  ::)  ;)

Alıntı yapılan: pizagor - 05 Mart, 2012, 11:09:50
Druuna öne geçmiş... Bir yayıncı da bunu görür mü acaba?
alıntı: "Hangi Fumetto'larin Yayınlanmasını İstersiniz - 2012 ?"
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 31 Ocak, 2018, 19:20:41
Ciyara...

(https://3.bp.blogspot.com/-Y-1JDzh1MFk/WnHM69u1dvI/AAAAAAAAEjQ/p8RMQUcv564NH6dtMjSbG0aLmwyMs5DjgCLcBGAs/s400/450_Ciyara_01.jpg)

Ciyara...

Conan'ın hayatına giren kadınların arasında farklı bir yere konumlandırmak gerekiyor kendisini. Conan'la bunca sıkı fıkı teşrik-i mesai yaparken 'sırf ders verme amaçlı' araya başka bir erkeğin alınması da bu önermemin dayanağı. Conan'ın alışageldik – sıradanlaşmış – kabullenilmiş bir kaçamağına aynı şekilde karşılık veren bir başka kadın hatırlayamıyorum...

Peki süreç 'kuledeki güzel'den bu noktaya nasıl gelmiştir, bir bakalım...

Dark Horse'un 24. fasikülünde başlayan Kurt Busiek imzalı bu hikaye Conan'ın henüz yirmi bahar görmediği bir döneminden, hırsızlar kenti Zamora'daki zamanlarından. Kent geleneğine uygun olacak şekilde kariyerini hırsızlıkla çeşitlendirmeye çalışan Conan da şehrin ahalisi arasında hafiften tanınan bir simaya dönüşmektedir. Ancak bir kusuru vardır; hırsızlık maceralarını meyhanelerde yudumladığı içkisine bağıra çağıra meze yapmaktadır. Bu hareketi ise kent asayişinden mesul görevlilerin dikkatini üzerlerine çekme babında diğer hırsızlarca hoş karşılanmamakta, yüksek volümlü bu böbürlenmeler kendisine bir yandan da düşmanlar kazandırmaktadır...

(https://3.bp.blogspot.com/-jtzQqOSGtHc/WnHNDaHi9oI/AAAAAAAAEjU/EqYqNYXfC7EHBS0ajx574KEThGLRqmqbwCLcBGAs/s400/450_Ciyara_02.jpg)

Ancak o akşam anlattığı bir hikayede tahammül sınırları fazlasıyla aşılır. Koruma düzeyi yüksek evine soygun için girdiği yargıcın, son ve oldukça alımlı karısını uykuda yakalayan Conan, ona ve ayak ucunda uyuyan panterine hissettirmeden ganimetten alabileceklerini alma telaşı içerisindedir. Ancak bu sırada kadın uyanır ve ilginçtir ki nöbetçilere bağırmak yerine cesurca Conan'a orada ne yaptığını sorar. Conan'dan bu durumda beklenen ise kılıcının keskin kısmıyla panteri ikiye bölmesi, kabzasıyla da yargıcın karısını uykuya geri göndermesidir normal şartlar altında. Oysa bu sefer ilkel çağların 'Don Juan'ı olur, orada bulunmasının ve bu tehlikeyi göze almasının nedeni olarak kadının güzelliğinin methi ve bunu bizzat gözleriyle görmek istemesi olduğunu ima eder. Bunu duyan kadın ne mi yapar, adeta erir gider. Kendini Conan'ın kollarına teslim eder ve hararetin gayet yükseldiği bir gece yaşanır. Kadın ve panter yeniden uykuya daldıklarında Conan'a ganimetleriyle evi terketmekten başka bir şey kalmaz...

(https://3.bp.blogspot.com/-yDOLT-LLF_c/WnHNPrKzENI/AAAAAAAAEjY/TvhGEpAJ-g4d5segfHl5Ga3y2KhYGyu-QCLcBGAs/s400/450_Ciyara_03.jpg)

İşte Conan, kucağında Ciyara olduğu halde, bu ateşli geceye dair tüm ayrıntıları seyircileriyle paylaşırken Ciyara'nın kıskançlık damarı tutar ve bir atışmadan sonra meyhaneyi terkeder. Aklında ise Conan'dan alacağı intikam vardır. Bu amaçla önce kendini şehir muhafızlarının komutanına verirken bir yandan da komutanın kulağına Conan'ın bir sonraki hırsızlık hamlesinin nerede olacağını fısıldamaktadır...

Ciyara, bana kalırsa, Conan'ın karşısına çıkan ilk femme fatale'dir bu bağlamda, cazibesini Conan'ın ve diğer erkeklerin üzerinden kullanmaktan kendini hiç esirgemeyen, son derece tehlikeli, entrikacı bir kadın... Daha öncesinden tanıştığımız Buz Devi'nin Kızı ise avı ağabeylerinin kucağına sürüklemek üzere karşı konulmaz yemi oynamayı kabul eden, işler sarpa sardığında ise zavallılığı ve biçareliği ortaya çıkan tanrısal bir figürden ibarettir sadece...

Ciyara... Conan'ın Dark Horse tarihinden unutulmaması gereken bir kadın...

link (https://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2018/01/ciyara.html)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: pizagor - 16 Aralık, 2018, 09:34:38
Alıntı yapılan: kalidor - 04 Ağustos, 2014, 13:34:32
30-35 yıllık seri boşu boşuna bitmemiş. Conan Marvel'dan ayrılmasaydı eninde sonunda yeniden diriltirlerdi belki ama super-herolarla cross-over işlere mi dalardı, Zamanın Ötesindeki Kuyu'ya girip günümüze gelip kürklü donuyla Avengers'a mı dahil olup maymun mu olurdu yoksa Dark Horse gibi değil de daha şaşaalı bir sıfırlamayla geri mi dönerdi bilemiyorum.

Kalidor El Nostradamus'tan 'en azından kapaklarda' gerçekleşen 2019 kehanetleri :)
Başlık: Ynt: Pizagor'un Conan Yazıları
Gönderen: aitor03 - 16 Aralık, 2018, 15:22:25
Robert E. Howard'ın tüm hikayeleri telifli değil bu arada.
İstediğiniz hikayeyi (hikayeleri) seçip çevirip yayınlayabilirsiniz :)

Conan hikayeleri için:
http://www.gutenberg.org/ebooks/author/36031

Güncel liste için:
http://www.robert-e-howard.org/AnotherThought4rerevised.html