Altın Madalyon

Bonelli Comics => Bonelli Comics => Büyülü Rüzgar => Konuyu başlatan: Ralph - 29 Ekim, 2015, 10:37:36

Başlık: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 29 Ekim, 2015, 10:37:36
Aslında seriyi bitirince başlayacaktım ancak an itibariyle 80. sayıyı bitirdim. İncelemeler 80'e gelene kadar seri bitmiş olur. Özellikle ilk 20 sayısına hayran olduğum, hayatıma yön verecek kadar müptelası olduğum, koleksiyonumun en değerli parçalarından biri olan Büyülü Rüzgar'ın incelemelerini yapmak istedim. İncelemeler ağır SPOILER içerir.

Sayı 1-Hayalet Kalesi:

Senaryo: Gianfranco Manfredi
Çizer: Jose Ortiz
Çeviri: İnci Aslıer

(https://farm8.staticflickr.com/7152/26980069821_1dd23b5d55.jpg)

(https://farm8.staticflickr.com/7028/27048490265_f5c0e8ed2f_b.jpg)


Jose Ortiz'in gotik ve ayrıntılı çizimlerine hayran olduğumu belirtmeliyim! Çizimlerinin zirve noktalarından birisi olabilir bu sayı. Gerek kullandığı teknik gerekse açılar benim çok hoşuma gitti. Jose Ortiz'i benim için bu kadar özel kılan fumettilerde eşine pek rastlayamayacağımız canlılıkta çizgiler yaratabilmesi.

Karakterimizin doğuşuna Sioux şamanı Topal At'ın daha sonra hafızasını kaybederek Büyülü Rüzgar'a dönüşecek olan eski asker Ned Ellis'i ağır yaralı bir halde bulmasıyla tanık oluyoruz. Gianfranco Manfredi'nin istikrar sorunları olsa da karakter yaratma becerisi muazzam. Yarattığı karakter oldukça derin. Geçmişinin gizemi, arada kalmışlığı, fiziki özellikleri ve en önemlisi de "geçireceği değişim" ile çok yönlü, keşfetmesi leziz bir karakterle karşımıza çıkıyor. Türüne pek rastlayamadığımız Korku-Western teması, bu mistik karaktere çok yakışıyor. Fumettilerde bir klasik haline gelmiş "yardımcı karakter" Willy Richards nam-ı diğer Poe'yu da hemen bu sayıda tanıyoruz. Poe'yu diğer yardımcı karakterlerden ayıran özellik ise Ned Ellis'i tamamlaması. Çoğu zaman olaylara yön veren hatta bazen çizgi romanın beyni olan Poe zekası ve entelektüel birikimiyle Ned'i yönlendiriyor. Poe alkolizmin pençesine düşmüş, idealist bir gazeteci. Daha ilk tanışmamızda başını "büyük patronlarla" derde sokmayı başarabiliyor ve seriye uzunca bir süre yön verecek olan Howard Hogan fitilini ateşliyor.

Howard Hogan amacına ulaşmak için her yolu mübah gören, sert karakterli -kesinlikle duygusuz değil- bir iş adamı. Manfredi'nin karakter yaratma beceresi burada da kendini gösteriyor. İyi karakterleri derinleştirmek nispeten daha kolay. Derin karakterli kötüleri yaratmak ise gerçekten usta işi. Howard Hogan'ın zaafları, sebepleri ve en önemlisi de duyguları var. Bir çizgi romanda bir kötüyle empati yapabilmek gerçekten çok keyifli!

Poe ile Ned'in tam 131 sayı sürecek dostluğu bir trende başlıyor. Ned'in Büyülü Rüzgar'a dönüşmüş halini karşılıyoruz. Zevk için bizon öldüren bir zorbayı trenden atmasıyla Poe'nun ilgisini çeken Ned, Poe ile tanışınca ortak bir düşmanları olduğunu anlıyor: Howard Hogan!

Geçmişi bir sır olan Ned(ki bu da çok güzel işlenmiş, Ned'in geçmişi uzunca bir süre şimdiki hayatıyla paralel giderken çok ustaca örülmüş bir sır perdesinde. Sadece bu geçmiş arayışı için bile bir çizgi roman çıkarılabilirdi. Maalesef serinin devamında Ned'in geçmişi ile olan ilişkisi sarpa sarıyor), yaşadığı tren kazasını araştıracakken, Poe ise bu tren kazasında Hogan'ın parmağı olduğunu ispatlamak istiyor! Böylece ipuçları ve Ned'in bölük pörçük anıları Poe ile Ned'i tren kazasında komutanlık yapan Teğmen Lomax'a götürüyor! Teğmen Lomax yaptığı işin stresini kaldıramamış, sürekli panikte olan zavallı bir esrarkeş... Bu zavallı esrarkeş kuklayı izleyen Poe ve Ned'in yolu ihtiyar bir adamın kulübesine düşüyor. Ancak o da ne? İhtiyar bir hain çıkıyor! Bu sahnede gerilmemek elde değil. İhtiyarın basit, ilaçlı içki numarasından ziyade ortamın kasveti, bodrumda kilitli kalan farelerle beslenen yarı-dev ucube oğlu gerçekten ürpertici derecede güzel anlatılmış. Tam yaratılmak istenen temaya uygun güzellikteki çizimler ve konu akışı heyecanı arttırıyor durgun geçen diğer sayfalara nazaran...

Nihayetinde Poe ve Ned hayaletli olduğu iddia edilen, bu yüzden de "Hayalet Kalesi" ismini alan bir kalede Lomax'ı kıstırmayı başarıyorlar. Ned'in karnına attığı bir kurşunla yerde acılar içinde kıvranan Lomax'ı tren kazasında ölen askerlerin hayaletleri karşılıyor! Lomax ölmek için Ned'e yalvarsa da Ned Lomax'ı öldürmeyip, fiziksel ve zihinsel bir işkenceyle onu öylece sancılı bir ölüme mahkum ederek kaleyi terk ediyor. Burada Ned'in gerektiğinde ne kadar acımasız, intikamına ne kadar düşkün, sert ve kararlı biri olduğunu anlayabiliyoruz.

10 üzerinden 7.

Devam edecek...

Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: rumar80 - 29 Ekim, 2015, 11:02:34
  Çok güzel bir inceleme. Sayende uzun zaman önce geride bıraktığım büyülü rüzgârla tekrar karşılaştım. Hepsini okuduğum bir seriyi tekrar gözden geçirmek gibi olacak.
   Eline sağlık
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 29 Ekim, 2015, 11:21:48
Alıntı yapılan: rumar80 - 29 Ekim, 2015, 11:02:34
  Çok güzel bir inceleme. Sayende uzun zaman önce geride bıraktığım büyülü rüzgârla tekrar karşılaştım. Hepsini okuduğum bir seriyi tekrar gözden geçirmek gibi olacak.
   Eline sağlık

Teşekkürler. Sitede iyi kötü her çizgi romanın incelemesi olmalı. Sık sık gücelleyeceğim ve diğer çizgi romanları da tamamlamaya çalışacağım...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: gamlıbaykuş - 29 Ekim, 2015, 12:30:52
Çok güzel bir inceleme olmuş. Eline sağlık. En son 60. sayıya merdiven dayamıştım diye hatırlıyorum. Vaktim olursa bugün bir sayı okuyayım bakalım  :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: pizagor - 29 Ekim, 2015, 12:49:25
Yazan-çizen-çeviren kısmına ek olarak bir de yayın tarihi harika olur. Hatta daha da ötesi orijinal sayının yayın tarihi de olabilir :)

Bu yoğun mesai isteyen çalışma için teşekkürler...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: NIC - 29 Ekim, 2015, 20:35:56
"Gianfranco Manfredi'nin istikrar sorunları olsa da karakter yaratma becerisi muazzam."

Bu argümanın altına imzamı atıyorum.Birden fazla alana aynı anda sarılan Manfredi'nin okuyucuya biraz haksızlık yaptığını düşünüyorum.Neticede nicelik niteliği düşürüyor BR'da bundan en çok etkilenen seri oldu.Ken Parker'a en yakın bulduğum bir seriyken giderek vasatlaştı.

Velhasıl,yazının devamını merakla bekliyorum,ellerinize sağlık...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: darkwood - 29 Ekim, 2015, 20:52:21
Unutmaya başladığımız bu seri ile ilgili güzel bir inceleme yazısı olmuş, devamını merakla bekliyorum.

Bu itki ile Büyülü Rüzgar'ın okumadığım sayılarını okumanın da zamanı geldi sanırım.  ;)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 29 Ekim, 2015, 21:05:34
Güzel yorumlarınız yazmaya itiyor arkadaşlar. Teşekkürler. :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Animvader - 29 Ekim, 2015, 22:11:19
Evet, bu incelemenin başlamasıyla gittigidiyor, nadirkitap v.b. sitelerin arama kutucuklarına "Büyülü Rüzgar" girilmeye başlandığını görür gibiyim.

Kolay gelsin :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: xmenac - 29 Ekim, 2015, 23:39:29
Ralph bu güzel yazı için teşekkür ederim. Merakla takip edilecek bir başlık daha oldu forumda. :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: hanac - 20 Kasım, 2015, 18:53:27
İncelemelerin devamını bekliyoruz  8)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 16 Mayıs, 2016, 13:58:20
    Ralph dostumuz çok güzel bir başlık açmış, çok da güzel bir giriş yapmış...Ben de eksiklerimi henüz tamamladığım Büyülü Rüzgar serisi için en az birkaç kez okuduğum ilk 65 sayıyı yeniden okumaya başladım...Onlar bitince 66'dan, yani okumamış olduğum sayılardan devam edeceğim...

    Büyülü Rüzgar serisinin ilk yarısının harika olduğu aşikar, ama ikinci yarıdan itibaren hikayelerin fazla oldu bittiye geldiğine dair çok duyum aldım...Yine de Manfredi işin içinde olunca kusurlar daha bir görmezden geliniyor...Ama bana kalırsa ilk 30-40 sayı, western fumettileri arasında terazide Teks ve Zagor'dan çok daha ağır bastığı gibi Ken Parker ile de başa baş kapışıyor, hatta zaman zaman ondan az biraz daha ağır çektiği bile oluyor...Tabi bu benim fikrim...

    Kendine has gerçekçiliği, daha önce hiçbir westernde işlenmediği kadar yerli kültürüne ve mitolojisine girişi, insanın iyilik ve kötülük adına en saf, en hassas ve en psikopat yanlarına inebilmesi, bilinçaltı unsuru, ötekileştirmenin her açısı ve her toplumda yer alan belli başlı rol ve kimliklerin sorgulanması adına Büyülü Rüzgar'ı çok ama çok önemli buluyorum...En azından şu ana kadar okumuş olduğum ve yeniden okumaya başlayıp yavaş yavaş anımsadığım ilk 65 sayı için durum böyleydi...Serinin devamında da çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağımı sanmıyorum...

    Haftasonu ilk 8 sayıyı yeniden okudum...Kendi çapımda genel bir değerlendirme yapmam gerekirse ;

    #1  Hayalet Kalesi :
(https://farm8.staticflickr.com/7597/27048540455_e20fef4305.jpg)

    Oldukça sade, bir o kadar da güzel ve merak uyandırıcı bir giriş ile seri açılır...Bir demiryolu hattında üç yıl önce olan bir tren kazasının yeniden gündeme gelmesi ile Edgar Allan Poe'ye benzerliği dolayısıyla ''Poe'' diye çağrılan alkolik gazeteci Willy Richards'ın bu olayı kurcalamaya başlaması, birilerini oldukça endişelendirir...Zira çoktan üstü kapanmış olan ve taşıdığı silah ile patlayıcı yükü dolayısıyla yedi askerin ölümüne sebebiyet veren bu tren kazası olayının ucu, yakın gelecekte politikaya atılma planları içerisinde olan iş adamı Howard Hogan'a kadar gitmektedir...Üç yıl sonra, aynı hat üzerinde sefer yapan bir başka trende araştırması dolayısıyla bulunan Poe, oldukça dikkat çekici ve gizemli bir adamla karşılaşır...Bu uzun boylu ve asker yapılı adam, bir Sioux gibi giyinmiştir...Saçları uzun, teni beyaz, bakışları dalgındır ve boynunda asılı olan ilaç kesesi ile ayağındaki asker pantolonu ciddi bir tezat oluşturmaktadır...Bu kılık, bel arkasından gelen uzunca bir av bıçağı ve sağ yandan sarkan eski model bir altı patlar ile tamamlanmaktadır...Poe, ilgisini çeken bu adamla konuşmaya başladığında, uzun yıllar sürecek olan son derece farklı bir birlikteliğin başlangıcını yapmış olduğundan da habersizdir...Kaza sonrası ihtiyar bir Sioux şamanı tarafından bulunan, geçmişi hakkında hiçbirşey hatırlamayan eski asker Ned Ellis, üç yıl önceki tren faciası ya da komplosu esnasında şakağına isabet edip kaynayan metal plaka ile sadece geçmişini kaybetmemiş, durugörü yeteneği de ortaya çıkmıştır ve bir Sioux olarak yeniden doğduğu ikinci hayatı, şimdiden eski hayatının gölgeleri ile kararmaktadır...İlk sayı itibariyle Ned ve Poe, üç yıl önce kaza süsü verilen komplo hakkında oldukça tatmin edici bilgilere ulaşacak, Ned adını öğrenecek ve eski kimliğine tamamen veda edecektir...Çünkü o bir Sioux şamanıdır ve adı da Büyülü Rüzgar'dır...Çünkü ikinci hayatında babası kabul ettiği ihtiyar Topal At, oruç ve rüyaya yattığı bir inziva esnasında Wakan-Tanka'nın sesi aracılığı ile onu rüzgarı takip ederek bulmuştur...


    #2  Pençeler :
(https://farm8.staticflickr.com/7311/26444837993_4cd71bba58.jpg)

    ''Pençeler'' isimli ikinci sayı, benim Büyülü Rüzgar ile tanıştığım ilk sayı aslında...Kapağını görünce ilgimi çekmiş, adıyla da gönlümü fethedip hemen almama sebep olmuştu...

    Bu sayı, oldukça etkileyici olan ilk sayının ardından ana hikayeden bir parça bağımsız bir öykü olarak kabul edilebilir...Poe, Howard Hogan'ın kara listesine girdiği için bir müddet uygarlıktan uzak duracaktır...Bu esnada Büyülü Rüzgar, onu kabilesine götürmeye karar verir...Cennetten farksız olarak gördüğü Sioux yerleşimine vardıklarında, tüm kabileye yayılan matem havası onları dumura uğratır...Zira kısa bir süre önce dev bir kartal, küçük bir Sioux çocuğunu alıp götürmüştür...Aramaya katılan köyün gençleri, çocuğun cesedini dahi bulamazlar...Nitekim bu olağandışı durumda bir bit yeniği vardır...Hikaye, Habil ile Kabil kardeşleri anımsatacak bir kardeşlik ve kadın mücadelesi temelinde, Kartallarla konuştuğunu sanan ve dört yıl önce ölmüş olması gereken diğerlerinden çok farklı bir yerlinin hikayesine dönecektir...Bu macerada benim için görsel anlamda yer alan en vurucu detaylardan biri, lanetli topraklarda yaşayan Kara Kurt isimli efsanevi iblis-savaşçının karakter ve mekan tasvirleri ile Kartallarla Konuşan isimli karakterdir...Ayrıca Sioux'lardaki ''Heyoke'' kavramını, yani ters konuşarak kabileyi eğlendiren bir nevi soytarı kavramını da son derece orijinal bulduğumu söyleyebilirim...


    #3  Leydi Charity :
(https://farm8.staticflickr.com/7073/26954207172_a60e5ed969.jpg)

    Son olaylardan sonra Poe, kabile hayatına uyum sağlayamayacağını düşünerek ayrılma kararı alır...Bunda Büyülü Rüzgar'ın, yazdığı metin taslaklarını yakması da büyük rol oynamıştır...Poe'nun hikayesini gazete için yazmasında hiçbir sakınca yoktur aslında ama Sioux'lar ile geçmişini gömmüş gizemli bir adamın şahitliği yer almadığı müddetçe...Nitekim Poe, Büyülü Rüzgar ile vedalaşır...Bir daha görüşmeyeceklerini sanmaktadır ama Ned ona ''elveda'' demez, yalnızca ''görüşmek üzere'' der...Poe kendi çöplüğüne vardığında, saklanmak için eski bir dostundan yardım istediği esnada kendini oldukça gizli bir teşkilatın içerisinde bulur...Bir erdem abidesi olan ve garibanları kollayan, bu yüzden de ''Leydi Charity'' olarak anılan bir kadın ona elini uzatacaktır...Poe da ister istemez bu devrimci teşkilatın adamı olacaktır fakat kocasını Haiti'de kaybeden ve dev gibi ada yerlileriyle gezen Leydi Charity, maskesini düşürmekte gecikmeyecektir...Perdenin arkasında yer alan isim, yine Howard Hogan'dır...


    #4  Canavar :
(https://farm8.staticflickr.com/7173/26444836033_6ec15d8f5e_z.jpg)

    Ara geçiş kabul edeceğimiz, seriyi rahatlatan sayılardan bir diğeri de ''Canavar'' isimli serüven...Ned ve Poe, kırsalda karşılaştıkları ve Mormon topraklarına gittiklerini öğrendikleri üç tane bar kadınına yol boyunca refakat etmek durumunda kalırlar...Zira izini sürdükleri ve kaçaklardan oluşan başıboş bir yerli çetesi civarda duman attırmaktadır...Hatırı sayılır birkaç çatışma ve geri püskürtme sonrası kaçak yerlileri geçici olarak uzaklaştıran kafile, dansçı kadın Dana'nın ağabeyinin yerleştiği Mormon topraklarındaki petrol şantiyesine nihayet varır...Mormonların toplaştığını ve cenaze hazırlığında olduğunu gören Dana, koşarak ağabeyinin tabutunu açar ve gördüğü manzara karşısında kendinden geçer...Zira tabuttaki zavallının tüm kemikleri etinden sıyrılmışçasına cesedi boş bir çuval gibi yatmaktadır...Mormonlar, kendi efsanelerinde yer alan bir canavardan söz ederken, Ned'in aklına da kemik yiyen bir yeraltı sürüngenin yer aldığı eski bir Sioux efsanesi gelir...Mormon topraklarının yakınındaki kaya resimlerinde de yaratığın tasvirleri yer almaktadır...Poe ise tutucu Mormonlar'ın, petrol çıkarmak için orada bulunan Dana'nın ağabeyine olan garezleri dolayısıyla bu hikayeyi uydurduklarını savunmaktadır...Gerçek ya da efsane, ortada korkunç bir durum vardır ve bu duruma sebebiyet veren olayın yerin altlarına dek giden petrol sondajı olduğu kimsenin aklına gelmeyecektir...


    #5  Bizon Kadın Whoopi :
(https://farm8.staticflickr.com/7709/27048537805_244967ff73.jpg)

    Binbaşı Ecless, kendi doğruları çerçevesinde yaşayan dürüst ve onurlu bir askerdir...Orta yaşı geçkin binbaşının genç ve güzel eşi, zorlu bir araba yolculuğu sonrası kaleye yarım günlük mesafedeyken, yağmur ve fırtına yüzünden kontrolden çıkıp yamaçtan kayan arabadan sağ kurtulan tek kişi olur...Perişan bir halde kendini kurtarmaya çalışırken, bir el uzanır...Fırtınaya rağmen üzerinde tek bir çaput parçası olmayan çırılçıplak ve vahşi bir yerli kız, ona yardım eder...Hiç konuşmayan bu kız, Ecless'in eşini kalenin yakınına kadar getirip bırakır...Ne var ki kendini bilmez iki askerin tecavüzüne maruz kalır...Ecless'in karısı, durumu kaledekilere anlattığında geri dönen askerler, tecavüzcünün paramparça olmuş bedenine rastlarlar...Cesedin hemen yanında ise vahşi yerli, çıplak bir şekilde baygın uzanmaktadır...Yerli kızı hapsederler, kalede ise Binbaşı Ecless'e karşı ufaktan bir nefret dalgası oluşur...Askerler yerli kızın infazını istemekte, Ecless ve eşi mani olmaktadır...O esnada kalede bulunan Poe, tek kelime konuşmayan, ses bile çıkarmayan bu vahşi kızla ilgili olağandışı birşeyler sezer ve yakında kalenin kaynayan bir kazana döneceğini düşünerek yerli kızın durumunu Ned'e anlatmaya karar verir...Sioux topraklarına doğru yola çıkar...''Bizon Kadın Whoopi'', kelimenin tam anlamıyla feminist bir eser...Kadın kimliği, hangi çağ ve coğrafyada olursa olsun kadın mağduriyeti, kadın gücü ve kadın psikolojisi üzerine harika bir eser...


    #6  Uzun Bıçak :   
(https://farm8.staticflickr.com/7711/26444833943_b5333e8c1e.jpg)
                   
    #7  Yılanın Oğlu :
(https://farm8.staticflickr.com/7516/26954205922_ba512aa174.jpg)

    Serinin ilk uzun soluklu serüveni olan bu iki sayılık macera, oldukça gerilimli bir şekilde başlar...Ormanda avlanırken bir kafa derisi avcısı tarafından kafa derisi yüzülen kendi kabilesinden genç bir çocuğa rastlayan Sioux şamanı Topal At, biraz sonra aynı kafa derisi avcısı kendisini de öldürecekken gizemli bir süvari tarafından kurtarılır ve tehlikeyi yalnızca kırık bir kol ile atlatır...Gri güneyli üniforması içerisinde, atı üzerinde kılıcıyla karşısında dikilen beyaz adama teşekkür eder...Beyaz adamın cevabı, ihtiyar Topal At'ın başını gövdesinden ayırmak olur...Böylelikle serinin en önemli karakterlerinden birinin ölümü ile hikaye başlar...Büyülü Rüzgar, babası kabul ettiği Topal At'ın ölümü üzerine yıkılır...Ellerinde Topal At'ın cesedi vardır fakat kesik başı yoktur...Hem kesik başı, hem de gizemli katili aramak için harekete geçerler...İzler, onları İç Savaş'ın artıklarına götürecektir...Voodoo büyüsü, zenci köleler, toplu mezarlar, eski güneyli askerler ve savaş gazileri, ölümsüz kabul edilen gizemli bir güneyli subay ve sapkın dini ritüeller ile dolu tek solukta okunan 188 sayfalık bir güzellik abidesi...


    #8  Windigo :
(https://farm8.staticflickr.com/7674/26444831533_f352704aa1.jpg)

    Karlı ve buzlu kuzey topraklarında geçen bu serüven, muhteşem detaylarla bezeli...Bir Jack London hikayesinden hallice, The Revenant tadında, Mad Max 3 : Beyond Thunderdome'a da bir karakter üzerinden ufak bir gönderme yapıyor şahsi fikrimce...Yerli bir rehber eşliğinde Washington'dan gelen ve keşfedilmemiş toprakların haritasını çıkaran ufak bir kafile, ormanda vahşice katledilir...Yerli rehber Doğru Dil, canını güçlükle kurtarmıştır ve buzlu nehir boyunca sürüklenmiştir...Onu donmak üzereyken bulan, üç kadını olan cüce bir şamandır...Aynı sıralarda Ned ve Poe da civarda tipiden sakınmak ve donma tehlikesi atlatan Poe'yu ısıtmak için garip bir kulübeye sığınırlar...Olaylar gelişir...Bu serüvende yerli inanışındaki Windigo isimli yaratık ve manevi olarak tekabül ettiği açgözlülük kavramı ön planda yer alırken, şu ana dek okuduğum ve izlediğim westernlerde rastlamadığım türden orijinal iki karakteri barındırıyor...Küçük Kaya isimli cüce şaman ile Doğru Dil isimli yerli rehber...Hikayenin bir kısmında Mad Max 3'teki Master-Blaster birlikteliğini hatırlatsa da, bu ikili aslında birbirinden son derece uzak yaradılışta ve onları bir araya getiren sadece efsun...Öte yandan Doğru Dil, gördüğüm en değişik yerli tasvirine sahip...Genellikle hep fit ve sıkı yerliler görürüz westernlerde...Doğru Dil iri yarı, güçlü kuvvetli ama göbek ve bel bölgesi tamamen yağ bağlamış, hantallık ile çevikliğin muhteşem bir bileşimi...Vücudundaki fazla yağlar, bedenini kuzey iklimine göre adapte ederken, ateşe ne çok yakın, ne de çok uzak durması, kahvesine bir avuç kar karıştırması, sıcak yemek yememesi, buzda dahi belini örten bir çaput harici çırılçıplak durması ve sürekli donmasını engelleyen bir macun ile vücudunu merhemlemesi, fiziksel olarak Doğru Dil'in farklılıkları...Karakter olarak ise son derece dürüst ve onurlu bir adam...

    Seri birbirinden güzel çizerlere sahip fakat kapaklar, bu muhteşem hikayeler için oldukça sönük kalıyor...Neyse ki serinin ikinci yarısında kapak ressamı değişiyor ve Büyülü Rüzgar'a layık kapaklara kavuşuyoruz...Dolayısıyla bu son derece sıradan fumetti kapağı algısına aldanmayın derim, kapağın altında bir hazine var çünkü...

    Büyülü Rüzgar incelemelerim devam edecek...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: yunusmeyra - 16 Mayıs, 2016, 15:29:57
Ferzan,bu başlığa yazman çok iyi oldu..evet 130 sayı ve son "çok özel sayı"yı da katarsak 131 sayılık seri aslında daha çok tanıtımı ve hatırlanmayı hakeden özelliklere sahipti..bence çok tadında sonlandırıldı ve "güzel çizgi romanlar" arasında hatıralarımıza yerleşti.belki "ken parker"ın tamamını okuyanlar tüm seriden albüm eksiltemezler ama "büyülü rüzgar"da genel standardın altına düşen ve yazılmasa-çizilmesede olurmuş denen albümler vardır.ehh,11 sene sürmüş  ve sürekli yayınlanmış bir seride bunlar yaşanabiliyor.televizyonda bile 4-5 sezon süren diziler (iyi diziler!) kalabalık senaryo gruplarıyla seyircinin beğenisinde "inişli-çıkışlı" bir rota izlemelerine rağmen "kült" mertebesine yükselirken ,"büyülü rüzgar" ve "ken parker" yazarlarının (ve dahi çizerlerinin) yarattıkları "evrenleri" tutarlı kılabilmeleri ve "heyecanı","merakı" sürekli tuttabilmeleri bence gözden kaçmakta ve galiba (ve maalesef hala...) çizgi romanlara gösterilen ayrımcı kültürel tutumun kurbanı olmaktadırlar...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 16 Mayıs, 2016, 20:11:40
    10 sayı bitmiş oldu bile...Yeniden hatırlamak, kalite tahlili adına çok iyi geliyor...

    #9 Taş Surat
(https://farm8.staticflickr.com/7097/26987148241_f2c47654a5_o.jpg)

    #10 İskeletler
(https://farm8.staticflickr.com/7171/27022298866_4e9a5252b8_o.jpg)

   
    Yine iki sayılık uzun bir macera, yine 188 sayfalık harika bir hikaye...

    Carved Rock, Ute'lerin kutsal dağı yakınında kurulu eski bir maden kasabasıdır ama son 15 yılda daha çok oduncuların ve takasçıların uğrak yeri haline gelmiştir...Carved Rock'a bakan Ute Dağı'nda, zamanın ve rüzgarların etkisi ile doğal bir kaya oluşumu meydana gelmiştir ve bu oluşum bir insan suratını andırmaktadır...Hatta o denli andırmaktadır ki, zaman içerisinde Uteler arasında da, Carved Rock sakinleri arasında da olumlu-olumsuz bir takım efsane ve kehanetlere sebep olmuştur...

    Blizzard isimli terkedilmiş kasabayı mesken tutan Poe, yağmurlu bir akşamda dostu Ned'i kapı önünde atından düşmüş ve trans halindeyken bulur...Ned kendine geldikten sonra gördüğü vizyonları Poe'ya anlatır...Bilmediği bir kabileden, tenleri koyu renkte üç tane savaşçı, kendisinden işaretler ile yardım istemekte, ama asla konuşamamaktadır...Üç yerli, işaretlerle insan suretli bir kayayı tarif ederler...Bu rüyada duyulan tek ses ''Ohkeya'' çığlığıdır, yerli dilinde imdat çağrısına tekabül etmektedir...

    Ned, böyle bir vizyonu neden gördüğüne anlam veremez ama gelişecek çok büyük olayların arifesinde olduklarını hissederek Poe ile birlikte apar topar yola koyulur...Nerede olduğunu bilmediği bu insan suretli kayanın yer aldığı bölgeyi bulmak için çok uzun bir yola çıkacaklardır...

    Aynı sıralarda Carved Rock'a esrarengiz bir yabancı gelir...İri yapılı, kel kafalı ve az konuşan bu yabancıyı gören Uteler, apar topar kasabayı terkeder...Carved Rock halkı da gelen yabancı ile dağa kazılı suretin benzerliği karşısında şaşkına dönerler...Bir kehanetin gerçekleşeceğine dair heyecana kapılırlar fakat işler hiç umdukları gibi olmayacaktır...Zira aranıyor ilanlarında başına en az 1000 dolar ödül konmuş olan bu esrarengiz yabancı, uzun seneler evvel Carved Rock'a altın çıkarmaya gelen ama bir yanlış anlaşılma sonucu Uteler tarafından kafası parçalanan Calvin Dish ile onun ölümü sonrası şehre gidip fahişelik yaparak çocuğunu büyütmeye çalışırken frengiden ölen Rose'un yıllar sonra toprağına dönen oğludur...Ardında 12 yaşından beri annesinin müşterileri üzerinde işlediği seri cinayetlerden ve Bedlam akıl hastanesinde geçirdiği yıllardan kanlı bir çizgi bırakan, geçirdiği travmalar ve anneye düşkünlük dolayısıyla aseksüel hale gelerek göğüs çatalı görmeye dahi tahammül edemeyen, bıçaklara olan saplantısı dolayısıyla çok iyi bıçak kullanan, ölü babasının 30 senelik cesedini mezardan çıkarıp onunla çocuk sesiyle konuşan ve sinek avlar gibi adam öldürüp çocuk gibi ağlayan yoğun psikopat Derek Dish, gelecekte Carved Rock'a huzur değil, bela getirecektir...

    Ned ve Poe, ileriki sayılarda dönem dönem karşılaşacakları Bedlam Akıl Hastanesi ileri gelenlerinden Doktor Foster ile ilk kez bu serüvende karşılaşıyorlar...Öte yandan Ned, ilk kez federal sayılabilecek iki ödül avcısını öldürmüş bulunuyor ve yine ilk kez, pisliğe üşüşen sinek misali Utelerin kutsal dağında olduğu sanılan altın damarının kokusunu alan Chicago'lu iş adamı ve politikacı Howard Hogan ile kaderlerinin açıklanamaz şekilde birleştirilmiş olduğunu farkediyor...Hikayede çok sağlam kurgulanmış karakterler var...Öte yandan Derek Dish karakteri öyle orijinal ve tüyleri diken diken edecek cinsten bir psikopat ki, Punisher Max serisinin 6. kitabı ''Barracuda'' da okuyacağınız manyak Barracuda karakteri bile Derek'in yanında gevşek kalıyor...Barracuda ile tanışmış olanlar, bu karşılaştırmadan sonra eminim Derek'i fazlasıyla ciddiye alacaklardır, zira Barracuda şu ana dek gördüğüm en manyak karakterler arasında başı çekiyordu...

    Yine altın madenleri, yine saygısızlık edilen yerli inanışları, vahşice katledilen insanlar, politika, rant ve psikoloji merkezli son derece vahşi, dokunaklı ve gerilimli dehşet bir hikaye...Beni Büyülü Rüzgar serisine geri dönüşü olmaksızın bağlayan serüvenler arasında ilk üçte desem, abartmış olmam herhalde...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 21 Mayıs, 2016, 18:50:14
    #11  Çerçeveli Kabus :
(https://farm8.staticflickr.com/7164/26878150120_7e9561759b.jpg)
   
    5. sayıdaki karşılaşmalarından sonra Binbaşı Ecless, Poe'ya düzenli aralıklarla Omaha Morning gazetesinin güncel sayılarını göndermektedir...Gazetenin bir sayısında Başkan Grant ile ilgili bir makalenin altında iki yıldız vardır...Bu işaret, gazeteden Jim Brennan'ın Poe'ya şifreli acil durum çağrısıdır ve Poe, Ned ile birlikte Omaha'ya doğru yola çıkar...

    Omaha'ya vardıklarında Jim onları gayet güzel karşılar...Sandıklarının aksine, başı belada değildir fakat başka türden bir yardıma ihtiyacı vardır...Jim'in gazete patronu Ronnie, bir süredir yoğun bunalımda olan ve konağında esrarengiz olaylar cereyan eden zengin dostu Spencer'dan duyduğu endişe dolayısıyla Ned ile tanışmak istemiştir...

    Spencer, civarın zenginlerindendir ve tüm varlığına rağmen son aylarında dayanılmaz bir huzursuzluğun ve olumsuz bir enerjinin etkisi altındadır...Yardıma gelen herkesi geri çeviren ve tüm heyecanlarını yitirmiş olan Spencer'in evinde bir tablo vardır...Bu tabloda İç Savaş sırasında idam edilmiş ''Topaç'' lakaplı eski bir silahşör ile yerde dönmekte olan topacının tasviri yer almaktadır...Tablo duvardan sökülemediği gibi herhangi bir temasa da izin vermemektedir...Öyle ki, tabloya sıkılan mermi bile tesirsiz kalıp takıldığı yoğun enerji duvarı dolayısıyla yere düşmektedir...Ned, Spencer'in evindeki bu tabloyu, konağın geçmişini ve Spencer'in bizzat kendisini araştırmaya karar verir...Zira buraya gelmeden çok önce, tablodaki silahşörü ve dönen topacını rüyasında görmüştür...Topaç dönerken yaşamı, durduğunda ise ölümü temsil etmektedir ve bu durum, kurbanlarını öldürmeden evvel silahşörün düellolarda uyguladığı bir ritüeldir...

    Ruh ve ötesi, medyumluk, parapsikoloji, negatif enerji gibi kavramlar üzerinden giden bu harika macera, aynı zamanda çok sevdiğim çizer Goran Parlov'un da seriye ilk katıldığı serüven...Hem öykü, hem de çizim olarak 94 sayfalık bir güzellik örneği...Gerilimi, karakterizasyonları, ters köşeleri ve hedef şaşırtmaları da cabası...


    #12  Kurşuni Gökyüzü :
(https://farm8.staticflickr.com/7264/26878148380_fc05e343b3_z.jpg)

    North Plate'e, yağmurlu bir günde birbirinden 5'er dakika arayla iki yabancı gelir...Bunlardan biri Ned Ellis, diğeri ise Jerk Madison'dur...Kısa süre sonra bu iki yabancının yolu birbiri ile kesişir...Jerk, Ned'i tanısa da Ned geçmişini hatırlamadığı için Jerk'i anımsamaz...Her ikisi de bir gün sonra North Plate'e varması beklenen trende seyahat etmekte olan iki yolcuyu beklemektedir...Bunlardan biri Poe'dur, diğeri ise Jerk'in sevgilisi Ligeia, asıl adıyla Greta'dır ve aynı satlerde Poe ile Greta trende çoktan bir araya gelmişlerdir...

    Ned'in ordu geçmişiyle ilgili çok önemli şeyler öğreniriz bu öyküde...Babası Teğmen Roderick Ellis'in anısından ötürü Yüzbaşı Archer tarafından emir eri yapılmasını, Ned'in orduya kızılderili avlamak için girmesinden ötürü bu görevde kalıcı olmak istememesi, yakın dostu Jerk Madison'u yerine geçirterek çatışma bölgesine tayinini istemesi, kısa süre sonra Madison'un yüzbaşının genç karısını baştan çıkarması ve yüzbaşının intiharı gibi pek çok ayrıntıyı öğreniriz...Poe'nun trende eşlik ettiği hanım, Yüzbaşı Archer'ın eski karısı Greta'dır ve North Plate'te onu bekleyen Madison, eski silah arkadaşı Ned'i ordunun izcisi sandığından bu karşılaşmanın tesadüf olduğunu düşünmemektedir...Zira iki aşık, geçmişin gölgeleri ile çevrilidir ve sanılanın aksine Yüzbaşı Archer intihar etmemiştir...Hala ordu tarafında bu olayı kurcalayan birileri vardır ve yeni bir hayata başlama arifesindeki Jerk ve Greta'nın en ufak bir olumsuzluğa tahammülü olmayacaktır...Hiçbirşeyden haberi olmayan Ned, yanlış zamanda yanlış yerdedir ve kurşuni bir renge bürünen gökyüzü, yağmurun ardından seli de beraberinde getirerecek, tren North Plate'e birkaç saatlik mesafede selden ötürü mahsur kalacaktır...

    Yine muhteşem bir hikaye, yine muhteşem detaylar, yine bu muhteşem atmosferi hakkıyla yansıtan muhteşem çizgiler...Manfredi'nin metinleri, Jose Ortiz'in melankolik çizgileriyle doruklara çıkmış...


    #13  Yalanlar Şeytanı :
(https://farm8.staticflickr.com/7227/26878147400_7ea416e123_z.jpg)

    Lakota'ların (düşmanlarının tabiriyle Siouxlar) yaradılış efsanesine göre başlangıçta yalnızca kayalar vardır, bu kayalara yıldırımlar düşerek dev bir yumurtayı meydana getirir ve bu yumurtadan çıkan güzel kanatlı Ksa, doğruluktan başka bir dil bilmemektedir...Çok geçmeden bu doğruluğu yüzünden tanrılar tarafından lanetlenerek kovulacak ve yeryüzüne mahkum olacaktır...Bundan sonra asla doğru konuşmayacak olan Ksa, İktomi olarak yeniden doğar ve yalanlarıyla insanları kaosa sürüklemeyi kendine görev edinir...Lakotaları bu şeytandan kurtaran şamanları, İktomi'nin bundan sonra Lakotalar arasında nifak tohumları ekmemesi için her yıl kutlanan ve kardeşliği simgeleyen Hunka ismindeki bir töreni başlatır ve Lakotalar kuşaktan kuşağa bu geleneği yaşatırlar...

    Ned, Poe'ya bu hikayeyi anlatarak neden kabileye gitmekte olduklarını açıklamış olur...Topal At öldüğü için bu yılki Hunka törenini şaman olarak kendisi gerçekleştirecektir...Kabilede bayram havası hakimdir, herkes Büyülü Rüzgar'ın gelişini kutlar ama kabilenin heyokesi Kendini Öldüren'de bazı tuhaflıklar baş gösterir...Ruhu İktomi'nin etkisi altına girerek köyü terkeder...Ned, Hunka törenini başlatmadan önce Kendini Öldüren'i kabileye getirip, yalanlar şeytanı sahtekar İktomi'nin uğursuz varlığının gölgesini kabileden uzak tutmak zorundadır...Zira Hunka'nın gerçekleştirilmesi için tek ve en büyük engel, kötü ruh İktomi ve onun yalanlarıdır...

    Birlik ve beraberlik adına; barış, kardeşlik ve adanmışlık adına muhteşem ötesi bir hikaye...


    #14 Hayaletlerin Dansı :
(https://farm8.staticflickr.com/7752/26878146280_02efea2759_z.jpg)

    Hunka töreninden kısa bir süre sonra Sioux köyünde bir gece, yıldız girdabı denen bir gök olayı gerçekleşir ve sabaha kadar gökten kemikler yağar...Büyülü Rüzgar ile Poe'nun da şahit olduğu bu sıradışı olay, ruhların kızmış olduğuna yorulur...Aynı sıralarda pek çok kabilenin bir süreden beri gerçekleşen alametler dolayısıyla bir araya gelmekte olduğu haberleri yayılmaya başlar...Birbirine düşman kabileler bile birleşip, Gümüş Boynuz'a ulaşmaya çalışmaktadırlar...Gümüş Boynuz, Hz Musa'nınkine benzer bir hikayeyle beyazlar tarafından nehirde bulunup manastırda bir Hristiyan olarak büyütülmüş, sonra da içinden gelen bir istekle ata topraklarına ve halkına dönmüş kutsal bir gençtir ve sadece onun gerçekleştirebileceği Hayaletlerin Dansı isimli kutsal ritüel için dost düşma tüm kabilelere barış çağrısı yapmıştır...Ne var ki bu çağrıdan haberdar olan beyazlar da, bir takım silah tüccarları ve sınır kışkırtıcıları tarafından işin içine politika da dahil edilerek yerlilerin savaş yoluna indiklerine dair söylentiler yayılmaya başlar...Birtakım talihsiz olaylar beraberinde gerçekten de savaş yoluna inecek kadar kışkırtılan bu kabileleri felaketten döndürmek için genç şaman Gümüş Boynuz ile Büyülü Rüzgar'ın ruhları, Hayaletler Dansı ritüeliyle birlikte uhrevi bir yolculuğa çıkar...

    Şu ana kadar okuduklarım (yeniden hatırladıklarım diyelim, zira ilk 65 sayıyı daha önce okumuştum) arasında en az zevk aldığım bu serüven oldu diyebilirim...Kötü değildi, ama yukarıdakiler ayarında da değildi...Yine de kronoloji adına ve eski sayılardan hatırlanan bazı karakterlerin akıbetleri adına okunması elzem sayılardan biri...Zira Hogan'ın işbirlikçilerinden Fender'i de ikince ve son kez bu macerada görüyoruz...


    #15  Blizzard :
(https://farm8.staticflickr.com/7302/26878145070_cfbcf099d0_z.jpg)

    Blizzard, Poe ve Ned'in Hogan'dan uzak durmak için dönem dönem kaldıkları ve çok yakın birkaç dostları haricinde kimsenin yerini bilmediği, seneler önce terkedilmiş bir kasabadır...Bu hayalet kasabada yer alan Last Chance Hotel'de barınan dostlarımız, ilk defa o gün sıradışı birşeyler farkederler...Ned, havanın anormal sayılacak kadar ani değişimini, ısı düşüşünü ruhların ortalıkta olmasına yorar ve aylardır müdavimi oldukları bu virane kasabanın akıbetini ilk kez sorgularlar...Zira evlerdeki pek çok eşya yerli yerinde durmaktadır...Silahlar, aile fotoğrafları ve saireler...Yalnızca değerli takı ve taşınabilir eşyalar zaman içerisinde yağmalanmıştır ama evler, sanki sahipleri aniden yokolmuşçasına bir anda boşaltılmış hissi vermektedir...

    Tam o sıralarda Poe garip bir şekilde transa geçer...İlk kez arkadaşını trans halinde gören Ned, sessizce izlemekten başka birşey yapmaz...Poe, Blizzard'ın gazete binasına yönelir...İçerideki tozlu ve ağır baskı makinesini tek başına itmeye kalkışır...Ned, dostuna sessizce yardım eder ve yeri değiştirilen baskı makinesinin, bir mahzen kapağını gizlediğini farkeder...Poe, hala trans halindedir...Ned, kapağı açtıktan sonra Poe kendinden geçer...Aynı anda mahzenin merdivenlerinde tamamen bozulmuş ve kapağı tırmalaya tırmalaya can vermiş bir insan cesediyle karşılaşırlar...

    Cesedin sahibi, nedense Poe aracılığı ile Büyülü Rüzgar'a varlığını bildirmiştir ama sonrasında çağrılara cevap vermez...Ned, arşivdeki gazeteleri incelemeye başlar ve 1861 yılında, Blizzard'da olağan dışı rakamlarla ifade edilen çocuk ölümleri olduğunu öğrenir...Kasabaya gelen bir grup vaizin de bahsi geçmektedir eski sayılarda...Geçici bir süreliğine kendine gelen Poe, huzursuz ruhların yönlendirmesiyle bu kez tamamen ortadan kaybolur ve Ned ile iletişime geçtiklerinde Poe'nun yaşamına karşılık intikamlarının alınmasını talep ederler...

    Şimdiye dek varlıklarını dahi hissettirmeyen bu huzursuz ruhların ani ortaya çıkışı, kasabada çok eskiden gerçekleşen trajik olayların yıldönümünde tesadüfen Blizzard'a yolu düşen bir grup haydutun o sıralar kasabaya varmak üzere oluşlarından ötürüdür...Ned'in kasabanın geçmişindeki olayları öğrenmesi ve gelenlerin bu olaylarla olan bağlantısını kurması çok zaman almayacaktır...Blizzard, geçmişinde çok büyük bir sırrı ve katliamı saklamaktadır...

    Yine ölüm ve ötesi, durugörü, trans, medyumluk ve varlıklarla iletişime geçme konuları üzerinden ilerleyen, çok pis olaylara uzanan ortalama üzeri maceralardan...Gerilim ancak bu kadar dozunda işlenebilirdi...Dolu dolu bir hikaye...


    #16  Büyük Düş :
(https://farm8.staticflickr.com/7070/26878142880_489293cc1f.jpg)

    Ned Ellis, Sioux şamanı namı diğer Büyülü Rüzgar, malum olan bazı sebeplerden ötürü kendini aramak ve rüyaya yatmak için bir yolculuğa çıkar...Bu yolculuğu, karşısına ilk olarak Kırmızı Bulut'u çıkarır...Onunla sohbeti esnasında rüyaya geçer ve Oglala savaşçısı, tarihi karakter Çılgın At'ın hayatının bir bölümünü deneyimler...Yüzü, teni ve ismi aynıdır fakat bu rüyada Çılgın At'ın düşüncelerine, çevresine ve yaşamına sahiptir...Çılgın At'ın gözünden onun hikayesine ve akıbetinin bir bölümüne tanık olur...

    Aynı sıralarda Poe da ikamet ettikleri hayalet kasaba Blizzard'ın gazete binasında asla yayınlanmayacak olan makalelerinden birini yazmakta, asla kendisine yaptırmayacakları muhalif konuşmalarından birini tekrarlamaktadır...Ned'in yokluğunda, yalnızlığa açtığı savaşta yapabileceği yegane şeylerdir bunlar...Nitekim yalnız olmadığını farkeder, kendi kendine yaptığı ulusa sesleniş tarzı konuşmasını bitirir bitirmez arkasında duyduğu bir çift elden çıkan alkış sesi, onu bir anda gerçeğe döndürür...Alkış tutan ellerin sahibini gördüğünde daha da şaşırır, zira bu uzun senelerdir görmediği çocukluk ve ilk gençlik arkadaşı Frank Fisher'dan başkası değildir...

    Bu kez Poe'nun geçmişiyle ilgili az da olsa birşeyler öğreniriz...Fisher ile olan zıtlıkları, buna rağmen farklılıklarının onları yakınlaştırması, Poe'nun gazetecilik serüveninden çok önceleri bir viski tatma uzmanı olduğunu ve bir firma ile çalıştığını, o firmada da Fisher ile birlikte olduklarını öğreniriz...Fisher, Poe'nun aksine centilmen değil, kaba saba biridir ve hep ayak işlerine koşturulmuştur...Zaman iki arkadaşa adil davranmamış, Poe'yu centilmen ama kaçak bir hayata iterken Fisher'ı da bir kanun kaçağı yapmıştır...Tesadüfen Blizzard'dan geçen Fisher, bir müddet Poe'nun yanında gizlenmeye karar verir...

    Büyülü Rüzgar, gerçek ile rüya arasındaki yolculuğunu sürdürürken, geçmişin bazı olaylarına tanıklık ederken, Poe ise davetsiz misafirinden giderek daha fazla rahatsız olmaya başlamış, dahası ondan kuşkulanmıştır...Zira Blizzard, kolay kolay kimsenin yolunun geçmeyeceği bir kasabadır ve oldum olası bir centilmen olduğu için kendini hor gören Fisher, yalnızca Chicago'da üretilen ve kodamanlara satılan çok pahalı purolar içmektedir...Çocukluk ve gençlik arkadaşının Hogan tarafından peşine takıldığını anlamakta gecikmez...Çok yakında kartlar açılacaktır...Büyülü Rüzgar ise düşünden uyanacak, bu kez kendi geçmişini sorgulamaya başlayacak, onu bulan ikinci babası Topal At'ın ruhu ile son kez iletişime geçecek ve yeni kimliği ve konumu ile ilgili çok kilit birşeyi öğrenecektir...Topal At'ın ruhu, Ned'e artık kendi geçmişini eşelememesini tavsiye eder...Çünkü bunu yapmaya devam ettiği takdirde, ikinci hayatında Büyük Ruh'un ona bahşettiği rüya görme yeteneğini kaybedecektir...O, artık geçmişini tamamen silmesi gereken biridir...

    Yine çok iyi bir öykü, yine bu öyküye harika giden Goran Parlov imzalı çok iyi çizgiler...Büyülü Rüzgar serisindeki çizerlere paylaştırılan her öykü, o çizerin en iyi tasvir edeceği öykü oluyor ve Manfredi, çizerlerini çok iyi tanıyor...Her sayının öykü ve çizer uyumu adeta nokta atışı oluyor...


    #17  Koleksiyoncu :
(https://farm8.staticflickr.com/7342/26878141900_5465db345d_z.jpg)

    Poe, Blizzard'da geçirdiği günlerin ardından nihayet parasını son kuruşuna dek harcamıştır...Ned'e göre sorun yoktur, ihtiyaçları olan herşeyi o doğadan temin etmektedir fakat Poe'nun asgari oranda da olsa bazı ekstra ihtiyaçları vardır...Ned'i Kanada sınırında, onları tanıyan birilerinin çıkmayacağı bir kasabada birkaç silahşörlük numarası yaparak az da olsa para kazanmaya ikna eder ve yola çıkarlar...

    Border isimli yerleşime vardıkları gün, yıllardır aranan ve artık unutulmuş olan eski silahşör Jordan Freeman ile bir barda karşılaşırlar...İhtiyar Freeman'ın istemeyerek de olsa ün meraklısı toy bir silahşörü öldürmesine tanık olurlar...Fakat tek tanık kendileri değildir...İyi giyimli esrarengiz bir adam da beraberinde getirdiği 6 değişik silahşörle Freeman'ı gözlemektedir...Ned'in de karıştığı bir olay sonrası çok geçmeden Büyülü Rüzgar'ı da radarına alan esrarengiz adam, teklifini yapmakta gecikmez...Border'a yarım günlük mesafedeki zengin İngiliz beyefendisi Sir Scott'ın davetini kabul edecekleri takdirde her birine 1000'er dolar teklif eden bu adam, aralarında Freeman ve Büyülü Rüzgar'ın da bulunduğu sekiz kişilik bir silahşör grubuyla birlikte Sir Scott'un çiftliğine doğru yola çıkarlar...Ned'in teklifi kabul etmesine çok şaşıran Poe da kafilede gözlemci ve gazeteci olarak yer alacaktır...

    Ertesi akşam Sir Scott'ın masasında, tanışma yemeği esnasında bu buluşmanın sebebi ortaya çıkar...Sir Scott, pek çok düelloya girmiş bir İngiliz centilmenidir fakat artık yaşı dolayısıyla sadece izlemekle yetinmektedir...Dönem dönem büyük meblağlar karşılığı batının ünlü silahşörlerini bir araya getirerek kendi rızalarıyla düelloya sokan, ölenlere layığınca bir cenaze düzenledikten sonra kalanları da büyük bir para ödülüyle uğurlayan enteresan bir adamdır...Aynı zamanda bir batı uzmanı ve koleksiyoncusu olan bu adam, evine konuk ettiği her silahşörün balmumu heykelini yapıp arşivine eklemektedir...

    Sohbet esnasında Ned'in de orada tesadüfen olmayışını, Sir Scott'un yıllar öncesinden Ned'in adını duyduğunu, orduya yazılmadan önce ödül avcısı olduğunu ve genç yaşına rağmen civarda adını duyurmuş olduğunu öğreniriz...Ned'in o dönemine ilişkin bir gazete haberi ve fotoğrafı bile vardır Sir Scott'ın elinde...

    Yemek esnasında şerefe kadeh kaldırılır ve içkiler yuvarlandıktan sonra Sir Scott kartlarını açar...Masadaki herkes birkaç gün sonra etkisini gösterecek, tadı ve kokusu olmayan bir zehirle zehirlenmiştir ve sadece turnuvadan sağ çıkana panzehir takdim edilecektir...Bu sözlere inanan da, inanmayan da masada kalakalır...Poe da bu düellolar esnasında gözlemci olacak, sonrasında panzehiri Sir Scott'un hayatını yazarak hak edecektir...Öte yandan sanılanın aksine, düellonun galibi Büyülü Rüzgar olmayacaktır...

    Yine sıradışı ve çetrefilli bir tek vuruşluk hikaye...Kolay tahmin edilebilir yanları bir yana, ters köşeleri de muazzam bu hikayedeki çizimler, seriye bir sayılığına konuk olan sıradışı çizer Eugene Sicomoro'ya ait...


    #18 Savaşçının Gölgesi :
(https://farm8.staticflickr.com/7472/26546588024_de95fcf2fc.jpg)

    Kendi sınırlarını görmek için sonuna kadar giden, mükemmel olmayı amaçlayan ve tanrıları kızdırarak gölgesini kaybeden ve bu utançla kahrolan efsanevi savaşçı Korkusuz'un hikayesi ile macera başlar...Ateşin başında Ned'in bu hikayeyi anlatmasının ardından, bir av partisi için bakir topraklarda Poe ve Wyoming Bill ile birlikte eşlik ettiği Senatör Fulton, iki arkadaşı ve koruması derin bir uykuya dalar...Ertesi günü av başlar, Ned'in tavsiyesi üzerine yalnızca bir geyik öldüreceklerdir ve geyiği vurduktan sonra av bitecektir...Kafiledeki keskin nişancı İngiliz beyefendisi hoşuna gitmese de kabul eder...Öte yandan av partisinin düzenlenme amacı, seçim öncesi Senatör Fulton'un Chicago'dan geçici olarak uzaklaşma isteği ve bunu öğrenen Poe'nun bir tesadüf yaratarak yolunu Fulton ile kesiştirmesinden ötürüdür...Zira Fulton, Chicago'da Hogan gibi adamlara pabuç bırakmayan az sayıdaki politikacıdan biridir ve sağduyu sahibidir...

    Kafile üçe bölünerek av başlar...İngiliz'e Büyülü Rüzgar, Senatör Fulton'a Poe, diğer adama da Wyoming Bill eşlik etmektedir...Fulton'un koruması kampta kalmıştır ve kafilede Hogan'ın emriyle Fulton'u kaza süsü ile ortadan kaldıracak birisi de vardır...Ne var ki hikaye çok farklı yerlere gidecek, kutsal Mus geyiği ile açgözlülük sembolü gölgesini arayan savaşçı Korkusuz'un doyumsuz ruhunu anımsatan esrarengiz bir yerli avcı da hikayeye dahil olacaktır...Efsaneler, doğa, açgözlülük ve politika içeren, çıkarılacak yığınla ders barındıran güzel bir hikaye...


    #19  Şeytanın Sol Eli :
(https://farm8.staticflickr.com/7572/26878139670_1567be45e2_z.jpg)

    Nevada'nın metalurji endüstrisi merkezi Eureka şehri, gün ve gece boyunca ise, dumana boğulu sokakları ve üç kuruşa çalışan garibanlarıyla ünlüdür...Bir de sıradışı şerifleriyle...Şerif Coleman, kendi gibi suratsız bir yığın yardımcısıyla birlikte kendi kanunlarını katı bir şekilde uygulamaktadır...Silahşörlüğe ve silahşör ahlakına ayrıca önem veren Coleman, adamlarının içki içmesine, kadınlara zaaf göstermesine ve kendi kurallarının dışına çıkılmasına asla müsaade etmez...12 yıl önce bilinmeyen bir sebeple tekerlekli iskemleye mahkum kalması, silahşörlüğünden ve acımasızlığından birşey kaybettirmemiştir...Tam da bu sebeple rakibi Hakim Holder'in 15 yaşındaki kızına tecavüz eden genç ve yetenkli bir adamını kendi elleriyle öldürür...Ondan hemen önce ölüm emrini verdiği ve Hakim Holder'a bağlı iki silahşörün cesediyle birlikte kendi adamının leşini de hakime göndererek yerinde kalmasını tehditkar bir şekilde salık verir...

    O sıralarda başka bir sebepten ötürü yakınlarda olan Ned ve Poe'nun yolları Hakim Holder ile kesişmeden hemen önce şehir dışında terkedilmiş bir barakayı gören Ned'in anıları canlanır...Çok geçmeden buraya daha önce geldiğini, ilk gençlik aşkı Maude'u ve Maude'un bizzat Şerif Coleman tarafından katledilişini hatırlayacaktır...Tıpkı kendisinin de ödül avcısı olduğu günlerde, henüz 17 yaşlarındayken Şerif Coleman'ın dikkatini çektiğini ve onun çarpık düzenindeki göğsü yıldızlı silahşörlerinden biri olduğunu hatırlayacağı gibi...Ned şehre girdikten sonra Şerif Coleman da kendisini sırtından vurarak kötürüm kalmasına sebep olan eski öğrencisini anımsayacak ve 12 yıllık öfkesini geçici süreyle dizginleyerek Ned'i yanına çağıracaktır...Aynı sıralarda Hakim Holder da bir katliama yol açacağını düşünmeden, adamlarıyla birlikte silahsız olarak Eureka'ya gelecektir...

    Büyülü Rüzgar'ı övmeye doyamayacağım maceralardan biri daha..Alışılageldik öğelerin dışında, sıradışı atmosfere sahip gerçek anlamda bir western güzellemesi...Çizgiler Pasquale Frisenda'ya ait...Yine nokta atışı bir çizer seçimi, yine yerli yerinde bir hikaye-çizer uyumu...Ned'in kayıp geçmişinden git gide daha fazla parçalar görmeye devam ediyoruz...


    #20  Bedlam :
(https://farm8.staticflickr.com/7687/26547878883_ef2a4d69b7_z.jpg)

    9. ve 10. sayılarda karşımıza ilk kez çıkan Doktor Foster, Ned ile Poe'yu müdürü olduğu Bedlam Akıl Hastanesi'ne çağırır...Aylardır olumlu yönde ilerleme kaydedemediği hastası Audrey, yılanlara takıntılı genç bir hanımdır ve bu sebepten ötürü yılan suretinde gördüğü çok sevdiği kocasını balta ile öldürmüştür...Bir zamanlar kocasıyla beraber Siouxlar ile de irtibatı olmuş olan bu kadın bir kızılderili şamanı istemiş, Doktor Foster da çareyi Ned'i Bedlam'a davet etmekte bulmuştur...

    Yerli inanışlarında ve ritüellerinde yılanın yeri üzerine kurgulanmış son derece esrarengiz bir hikaye olan Bedlam, Audrey'in Doktor Foster'dan sakladıkları yanı sıra hastanede tedavi gören akıl hastaları üzerine de eğiliyor...Bir hafta kadar Bedlam'da ağırlanacak olan Ned ve Poe'nun haberi çok geçmeden Hogan'a ulaştırılıyor ve sadık adamı Herbert'in organize ettiği bir grup atlı da aynı sıralarda Bedlam'a doğru yola çıkıyor...

    Dylan Dog, Brendon, bazen de Martin Mystere serilerinde karşımıza çıkan, Teks çizmişliği de olan, Bonelli'nin en karanlık atmosfere sahip çizerlerinden bir diğer favorim Corrado Roi'nin enfes çizgileri ve sinematik kadrajlarıyla yer aldığı bir solukta okunan, su gibi içilen akıcı ve güzel bir öykü...

    Corrado Roi, bu sene kendi yarattığı UT serisiyle de İtalya'da raflarda yerini alırken, Bonelli'ye de yeni bir karakter ve konsept kazandırmış oldu...

UT için bakınız : http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,10546.0.html
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ahmet Oktay - 21 Mayıs, 2016, 19:44:48
Blizzard, Şeytanın Sol Eli ve Bedlam'ı okuduğumda bayağı beğenmiştim, seriyi tamamladığım vakit baştan sona adam akıllı okumam lazım benim de :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 21 Mayıs, 2016, 19:56:27
Arkadaşlar bazı meşguliyetler dolayisiyla aylardir forumdan uzak kaldim. Haliyle incelemelerim devamı gelmedi bunun için özür dilerim ama ferzan dostumuz da harika döktürmüş :)

Bu arada haftalar önce seriyi bitirdim. Tatmin olmadim. Koca seride 30 sayı muhteşem ama geri kalani da ayni derecede kötü.

Manfredi tadinda birakmaliydi.

Koleksiyoncu, Bedlam, Şeytanin sol eli, Lady Charity favori sayilarimdan.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 22 Mayıs, 2016, 18:30:42
    #21  Kedilerin Kralı :
(https://farm8.staticflickr.com/7296/26914380580_1d8b9f2003.jpg)

    South Pass City'de sessiz bir gün geçmemektedir...Gün içerisinde aralıklı olarak üç kez yeri göğü inleten patlamalar, damar tükendiği için dağdan kasabaya kadar gelen ve toprağın altını köstebek yuvasına çeviren gariban madencilere aittir...South Pass sakinleri bu gürültülere alışık olsa da, nadiren şehre gelen yabancılar için büyük bir rahatsızlık sebebidir...Ned ve Poe da South Pass City'de konaklamak için durduklarına pişman olurlar...Zira patlamalar harici sokaklarda silah sesleri de sıkça duyulmaktadır...Yerin altındaki patlamalardan ürken yüzlerce fare, her gün South Pass City sokaklarına akın etmekte, evlere girmektedir ve ahalinin buna bulduğu tek çözüm kurşunlardır...

    Aynı sıralar kasabaya gizemli bir yabancı gelir...Bir arabayla seyahat eden ve bir düzine kedisi olan bu yabancı, kentin fare sorununu gidereceğini iddia eder ve kısa sürede de dediğini yapar...Ne var ki bu yabancı, normal biri olmadığı gibi kedileri de normal değildir ve çok geçmeden kentte ölüm rüzgarları esmeye başlar...

    Çingene kültürü ve ritüelleri ile bezeli, fena sayılmayacak bir hikaye...Okurken sıkmıyor ama ana seriye çok da katkısı olmuyor...Tamamen rahatlamalık, dinlenmelik, serinin harareti arasında soluk almalık hikayelerden...Jose Ortiz, yine çizimlerde döktürmüş ve hikayeyi en iyi şekilde bizlere sunmuş...


    #22  Beyaz Saçlı Çocuk :
(https://farm8.staticflickr.com/7012/27155862716_591b158231.jpg)

    Büyülü Rüzgar kronolojisinin belki en önemli serüvenlerinden biri Beyaz Saçlı Çocuk...8-10 yaşlarındaki küçük Zadig, ölen annesine halen çok bağlıdır ve onun ruhuyla iletişime geçebilmekte, eşyaları hareket ettirebilmektedir...Çok geçmeden yanında kaldığı teyzesi tarafından kovulur ve yolu orta yaşı geçkin, yarı tüccar yarı şarlatan Rufus ile kesişir...Rufus, gönlü geniş bir adamdır...Zadig'e sahip çıkar ama onun sıradışı yeteneklerini farkettiğinde de bunu her ikisi için de paraya çevirmenin yollarına başvurur...

    Çok geçmeden kasaba kasaba dolaşıp, Zadig'in durugörü yeteneğinden faydalanmaya başlarlar...Uğradıkları kasabalarda Zadig, insanların ölmüş yakınlarının ruhlarıyla iletişime geçmesine aracı olur ve gittiği her yerde ilgi odağı haline gelir...Bir gün başka bir yerleşimde Zadig'in seansının gerçekleştiği kalabalık çadırda Ned ve Poe da yerlerini alır...Oradan geçip gidecekken, bu beyaz saçlı zayıf çocuk Ned'in çok ilgisini çekmiştir...Poe'nun tüm ısrarlarına ve şarlatanlık ithamlarına rağmen kalıp Zadig'in seansını izlemeye başlarlar...

    Birkaç yoksul köylüyü ağlatacak denli dokunaklı birkaç iletişimin ardından Zadig birdenbire transa geçer ve çadırdaki herkesin görebileceği bir hayal, Zadig'in transa geçmiş bedeni ardında belirir...Bu hayal, Teğmen Rodrick Ellis'e, yani Ned'in babasına aittir ve Ned de şaşkınlık içerisinde kendinden geçmek üzereyken, babasının sesini Zadig'in ağzından duyar...Ortalık karışır, korku içerisinde herkes biryerlere kaçışır...

    Ned kendine geldiğinde derhal Zadig'in yanına gider...Zadig aracılığıyla babasının ruhu ile bir kez daha iletişime geçtiğinde babası Ned'e, annesi Nelly'nin hala sağ olduğunu, Devil's Lake'de yaşadığını ve derhal kendisiyle iletişime geçmesi gerektiğini, annesinin fazla zamanı kalmadığını söyler...Böylelikle Ned, Zadig ve Rufus ile birlikte Devil's Lake'e doğru yola çıkarken, Poe da yine Ned'in askeri geçmişiyle ilgili Binbaşı Ecless tarafından eline ulaşan malumatlar dolayısıyla ayrı bir yolculuğa çıkar...

    (Bundan sonrası ciddi spoiler, genelde incelemeler yaparken spoiler vermiyorum ama Büyülü Rüzgar'ı okumayı düşünenler aşağıdaki paragrafı okumasın lütfen, doğrudan bir sonraki paragrafa geçsin...)

    Bana göre ilk sayılardan bu yana okuduğum istisnasız en önemli maceraydı...Ned'in geçmişiyle ilgili pek çok açık kapandı...Annesi Nelly'nin, babasından çok daha önceleri bir aşığı olduğunu, Ned'in bir yanlış anlaşılma sonucu babasını vurduğunu ve onu öldürdüğünü sanarak yıllarını zehir etmesini, daha sonra babasının yerlilerce öldürüldüğünü öğrenmesi üzerine kızılderili avlamak için orduya yazıldığını, ama babasını bir beyazın öldürüp suçu yerlilere yıktığını, Ned'in annesinin de durugörü yeteneğinin olduğunu ve babasının katilinin de annesinin eski aşığı olduğunu öğrenmiş olduk...Ned henüz bilmese de, biz okurken Poe ile birlikte bu katilin kim olduğunu öğrenmiş olduk ve 10 sene kadar önce bu serüveni ilk okuduğumda resmen sandalyeden düşmüş, çizgi roman okuru tarihimin en büyük ters köşelerinden birini yaşamıştım...Çünkü Teğmen Rodrick Ellis'in ruhunun, oğluna ısrarla göstermek istemediği surat, Chicago'lu iş adamı ve politikacı Howard Hogan'dan başkası değildi ve kaderin, ikinci hayatında Ned'i Poe ile karşılaştırıp ortak düşmanları haline gelen Hogan'ı sık sık karşı karşıya getirmesinin düğümü de böylece çözülmüş oldu...

    (Spoiler bitti, gönül rahatlığıyla devam edebilirsiniz...)

    Kelimenin tam anlamıyla 10 üzerinden 10'u hakeden, çok önemli bir öyküydü...Bu öyküyü de Goran Parlov'a çizdirmiş olmaları, gözümde apayrı değerlendirdi...


    #23  Acımasızlar :
(https://farm8.staticflickr.com/7065/27155861496_d3c25b6d74.jpg)

    20. sayı Bedlam'da gerçekleşen bazı olaylardan sonra Howard Hogan'ın sağ kolu Frank Herbert, yılan ruhu Zuzeca'nın etkisindedir ve günden güne dengesini kaybetmektedir...Bu durum, Hogan'ın gözünden kaçmaz ve git gide durumdan daha fazla rahatsızlık duymaya başlar...Herbert de Hogan'a güvenebileceği Fransız asıllı, asker kökenli oldukça sağlam duran bir silahşörü önerir...Geçici istirahati esnasında Hogan'ın gizli işlerini üstlenmesi için Michael Rivet'den daha uygun bir aday yok gibidir...

    Ne var ki Rivet, daha ilk işinde kartlarını açar ve Hogan'a kazık atar...Bu durumda Herbert devreye girecek ve sarsılan itibarını yeniden kazanmaya çalışıp Hogan'a karşı yaptığı bu hatayı telafi edecektir...Denver'a doğru yola çıkar fakat talih, orada karşısına Ned ve Poe'yu çıkaracaktır...Denver bankasındaki sahte  isimle açtırdığı hesaptan parasını almaya gelen Poe, Ned ile birlikte madencilerin, eski askerlerin ve elini kana bulamaktan çekinmeyen yığınla onursuz döneğin arasında kendilerine kanlı bir yol açacaklardır...

    Anlatması karışık ama okuması zevkli bir maceraydı...Hikayenin bitimiyle birlikte Herbert de yılan ruhu Zuzeca'nın kabuslarından kurtuldu ve eski formuna kavuşarak Hogan'ın yanındaki yerini almış oldu...Bu macerada kayda değer sayılacak yegane şey, Herbert şerefsizini daha yakından tanıyıp kendisinden daha fazla tiksinmemiz oldu...


    #24  Yüzsüz Adam :
(https://farm8.staticflickr.com/7530/27189174235_a2f456fa40.jpg)

    Dick Carr, yakışıklı tiyatro sanatçısı ve umursamaz çapkın...Yeteneğini yalnızca sahnede değil, kadınların kalbinde ve bacak aralarında da iyi konuşturan kendini beğenmiş aktör ve makyaj uzmanı...Bir oyun esnasında, seyircilerin gözü önünde sahnede daha evvelden kalbini kırdığı bir aktris tarafından yüzü kezzapla paramparça edilince, geçirdiği sinir kriziyle kadını sahnede boğarak öldürür ve kayıplara karışır...

    Çok sonraları, kendisine yatırımlarıyla epey destek olan Ferdinand isimli bir kodamanı idare etmeye çalışan Hogan'ın karşısına bizzat Hogan'ın kendisi olarak çıkan Dick Carr, kılık değiştirebilme özelliği ve aktörlüğünden ötürü işe alınır ve Hogan'ın bulunmak istemediği bir yerde, psikopat zengin Ferdinand ile birlikte bir haftalık bir seyahate çıkar...Hogan kılığındaki Dick Carr'a bu seyahatte Herbert de eşlik etmektedir...

    Aynı sıralarda Ned, kabilesinin şefi Boğa Kuyruğu'nun kızı Asla Kesmez'in ricasını kıramayacak bir durumdadır...Asla Kesmez, bir süre önce Pawnee'lere gelin giden kız kardeşi Tatlı Ot'un, kocası tarafından terk edildikten sonra hamile kaldığını ve doğumdan birkaç ay sonra kocasının yanına gitme kararı alarak bir gün önce kabileden ayrıldığını öğrenir...Asla Kesmez, kardeşi Tatlı Ot'un yolculuğundan endişelidir...Zira Pawnee'ler, beyazların kentine yakın bir yerleşimde köpek gibi yaşamakta ve beyazlar tarafından aşağılanmaktadırlar...Ned, Asla Kesmez'e kardeşini geri getireceğine dair söz vererek Poe ile birlikte yola çıkar fakat ertesi günü Tatlı Ot ile bebeğinin katledilmiş cesetlerine ulaşır...Çok yakında bunu yapan kişinin Ferdinand olduğunu, Ferdinand'ın mottosunun sefalete engel olmak için fakirleri katletmek olduğunu ve zevk için yoksul kadın ve çocukları öldürdüğünü, bunu bir spor gibi algıladığını öğrenecektir...Henüz bilmediği şey ise Ferdinand'ın yanında seyahat edenlerin Hogan kılığındaki yüzsüz adam ile Herbert olduğudur...

    Film tadında, harika bir macera...Çok fazla detay, çok fazla özgün öğe ve çok güzel çıkarımlara sahip...Tüm bunların 94 sayfaya başarıyla sığdırılması ise inanılacak gibi değil...Bu serüven ile Herbert soysuzuna da ebediyen veda etmiş olduk...Hogan'dan habersiz olarak Herbert'in yerine Dick Carr geçmiş oldu...


    #25  İçimdeki Düşman :
(https://farm8.staticflickr.com/7500/27155858306_dea77e4597.jpg)

    Dick Carr, Herbert'in korkunç ölümünün ardından Chicago'ya Herbert kılığında döner ve Dick Carr'ın öldüğünü Hogan'a söyleyerek, Herbert rolüne soyunur...İlerleyen zamanlarda giderek daha fazla açık vererek Hogan'ı kuşkulandırır ve başından beri Hogan'ın herşeyin farkında olduğunu öğrendiği gibi kartlarını açmaya karar verir...Hogan için farketmemektedir...Dick, Herbert'in yerini doldurabildiği takdirde her daim Hogan'ın sağında yeri olacaktır...Bu sayede Dick de her yere yanında taşıdığı kocaman makyaj çantası ve kapanan eski tiyatrosundan sadık yardımcısı Moses'i her seferinde bir bahaneye alet etmekten kurtulmuştur...

    Son olaylardan sonra Ned ve Poe'yu bulmaları ve Hogan'ın politikaya giden yolda tekerine çomak sokmamaları için üç kişiyi daha emrine almıştır...Bunlardan biri eski bir şerif, biri İç Savaş sırasında casusluk yapmış bir güneyli, diğeri ise 16 yaşında genç bir silahşör oğlandır...Ned ve Poe'nun izini sürerlerken, Herbert kılığındaki Dick Carr, Herbert'in huzursuz ruhu tarafından ele geçirilir...Aynı sıralarda Ned ve Poe da bu yüzü olmayan ve kılıktan kılığa girebilen adamın varlığından haberdar olmuşlardır...Yakında hepsinin yolu kesişecektir ama cereyan eden olaylar çok farklı yönde gelişecektir...Zira 16 yaşındaki silahşör oğlanın, aslında bir kız olduğunu ve aradığı bambaşka birinin de Hogan'ın tanıdığı olmasından ötürü grupta yer aldığını öğreniriz...Finalde Ned ve Poe, bir arkadaş daha kazanırlar...Sonraki iki sayılık macera, erkek kılığında dolaşan 16'lık Alex'in trajik hikayesine ve onu bambaşka yollara sürükleyen acımasız şartlara eğilecek, bu esnada ana hikaye de akmaya devam edecek, Ned ile Poe'nun Hogan ile birleşen kaderleri, daha farklı olaylara meydan verecek, Ned'in hipnoz ederek şartlandırdığı Dick Carr hakkında daha fazla detaylar elde edeceğiz...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ahmet Oktay - 22 Mayıs, 2016, 19:02:33
İçimdeki Düşman macerası Büyülü Rüzgar'la tanışmama vesile olan, küçükken okuduğum ilk BR macerası olmasından dolayı benim için çok özel. Yazdıklarını keyifle takip ediyorum abi :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 22 Mayıs, 2016, 20:17:10
Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: darkwood - 23 Mayıs, 2016, 11:35:04
Alıntı yapılan: Ralph - 22 Mayıs, 2016, 20:17:10
Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...

Her hikayeyi kendi içinde bağımsız olarak değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Bunu yapmazsanız çoğu seriden zevk alamazsınız. Uzun soluklu seriler içinde dönem dönem inişli çıkışlı hikayeler olabilir.
Özellikle 70 li ciltlerden sonraki hikayeler bence çok daha iyidir, birde onları deneyin derim.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 23 Mayıs, 2016, 12:32:43
Alıntı yapılan: darkwood - 23 Mayıs, 2016, 11:35:04
Her hikayeyi kendi içinde bağımsız olarak değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Bunu yapmazsanız çoğu seriden zevk alamazsınız. Uzun soluklu seriler içinde dönem dönem inişli çıkışlı hikayeler olabilir.
Özellikle 70 li ciltlerden sonraki hikayeler bence çok daha iyidir, birde onları deneyin derim.

Seriyi eksiksiz bitirdim. Maalesef hicbir zaman beklenen silkinmeyi yapamadı. Dediğim gibi Dick Carr karakteri olayı mistik yanından kopardı. Birbirinin aynısı casusluk hikayelerine döndü.

Tabi ki arada birkaç güzel sayı da çıktı ama istisna. Maalesef bir başyapıt harcanmış...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: hanac - 23 Mayıs, 2016, 12:35:00
Alıntı yapılan: Ralph - 22 Mayıs, 2016, 20:17:10
Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...

Bence çok doğru bir yorum.

Bende 70. sayılar civarında okumayı bırakmıştım ama bütün seri elimde mevcut.

Ama bir gün muhakkak bitireceğim.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 23 Mayıs, 2016, 18:04:00
Teşekkürler hanac. Seri hareketleniyor mu dersen hayir... Bir iki istisna sayı haricinde 70. Sayı neyse 90. Sayi da o 120. Sayı da...

Ama yarisini bitirmişsin bence zorlayarak bitir... O muhteşem ilk 20 sayı bunu hakediyor.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 18:12:55
Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 23 Mayıs, 2016, 20:17:44
Alıntı yapılan: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 18:12:55
Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?

Ben böyle düşünmüyorum sevgili pizagor. Bahsettiğim efsane ilk 20 sayı içinde gerçekçi hikayeler de vardı.Sanırım 12. sayı olacak,  Kurşuni Gökyüzü mesela. Aman yarabbi! O nasıl çizimlerdir, yağmurun yere vurşunu hissettim, o nasıl bir kurgudur her sayfada ağzımı açık buldum... Ama mistik öğe neredeyse hiç yoktu. Ayrıca Dick Carr karakteri hiç gerçekçi değildi. Örnek veriyorum; Birini birebir taklit edebilmek nedir? Bir de günlerce taklit ettiğin kişinin en yakını bile tanımıyorsa yuh artık...

Ayrıca olay gerçekçilikten öyle koptu ki; (Çok ufacık spoiler ama okursanız bir şey kaybedeceğinizi sanmıyorum yine de uyarayım :) ) Kara Yön tarikatı bir mistik tarikatken, bir illuminatimsi bir şeye dönüşüyor, bir Dünya'yı yönetecek güçteyken, bir anda yok ediliveriliyordu sonra aniden saçma sapan bir şekilde hiç alakası olmayan biriyle geri dönüyordu falan... Yani Manfredi sonradan gerçekçi bir tarza sokmadı seriyi. Seri kendi içinde tamamen western ya da fantastik-western olarak gidiyordu. Ve hepsi kendi içinde hep tutarlıydı. Sonra bu eleman geldi 1001 surat tarzı haliyle bütün hikayeler laçkalaştı... İşin özü Manfredi bu seriyi boşladı ve aynı "savaş önleme" "Dick Carr'In kılık değiştirmesi" hikayelerini ısıtıp ısıtıp önümüze soktu... 41. sayı olan Kopya harikaydı mesela... Bilin bakalım o öykü de kim yoktu? Tabi ki sıfatsız Dick Carr.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: hanac - 23 Mayıs, 2016, 20:31:44
Alıntı yapılan: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 18:12:55
Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?

Olamaz  :)

Çok başarılı geçen bir 20 sayıdan sonra niye yön değiştirsenler ki ?

Başarısız bır durumda olabilir gibi.
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 21:26:53
Başarılı mı başarısız mı? Kime göre ne kadar başarılı? Gerçekçi western yerine fantastik Westerni seven bendeniz için Büyülü Rüzgar'ın ilk 60 sayısı muhteşemdi. Ama yine Tex'ten örnek vereyim, onun birkaç fantastik macerasına (ki çok güzellerdi) dahi dayanamayanlar var :) Western ve fantastiği bir potada eritmek muazzam ama hazmettirmesi zor. Dolayısıyla satış grafiklerine bakmak lazım...

Diyerek konuyu genişleteyim :)

Malum, moderatörlük görevi...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 23 Mayıs, 2016, 23:50:47
    Eski okumalarımdan hatırladığım kadarıyla Dick Carr, bir müddet sonra törpülenecek ve seriye efendi efendi ayak uydurarak, tek bir kılıkta karar kılacak ve ana karakterlerimize epey yardımı dokunacak diye hatırlıyorum...Öte yandan Kara Tarikat'ın da çorbaya döndüğünü az biraz hatırlamakla birlikte, Kara Tarikat ve Hogan tarafında şu an burada açıklayamayacağım bir ters köşe ile sağlam bir yumruk yediğimi de hatırlıyorum...22. sayı ''Beyaz Saçlı Çocuk''tan beri yediğim ikinci ve son sağlam yumruktu bu...Ama o dönemki beğenimle bazı olayları gereğinden fazla mı abarttım diyerek bu yeni ve son okumamda nihai bir karara varacağımı sanıyorum...Şimdiye dek tekrar okuduklarım arasından geçmişte duyduğum hayranlık ve zevkten daha azını duymadım ama ilerleyen sayılarda dönem dönem hayal kırıklıklarının beni beklediğini de çok iyi hatırlıyorum...Hatırladıklarımdan da fazlasının geleceğini biliyorum...Yine de ilk 65 sayı bazında Manfredi'nin beni en rahatsız eden yanı, öykülerin 94 sayfa kısıtlamasından ötürü çok hızlı toparlanmaları olmuştu ve seri ilerledikçe bu hisse daha çok kapılmıştım...Bir an önce 66'ya gelip devam etmeyi çok istiyorum...Bir aya kadar oralara gelirim ve okumadıklarımdan devam ederim umarım...

    Başlığa yazan dostların her birinden çok değerli ve kafa açıcı yorumlar geliyor...Son iletilerden yola çıkarsak, Ralph'a hak verdiğim gibi Pizagor'a da hak vermekten kendimi alamıyorum...Sanırım her ikisinin fikrinin birleştiği noktada işin içine bir parça daha Manfredi hayranlığı katarak benim düşüncem başlıyor gibi...Benim Manfredi hayranlığım Büyülü ile başlasa da, Volto Nascosto ve Shangai Devil serileri ile pekişti aslında...Yine de onun kendine has tekrarlarını, karakter işleyişlerini ve küçük de olsa mantık hatalarını türün şanından göstererek yedirmesini seviyorum galiba...

    Bu nitelikli tartışma ve irdelemelere devam edelim...Eserle ilgili belki es geçtiğim ve çok üzerinde durmadığım şeyler konusunda da çimdikleme oluyor bana...Katılsam da, katılmasam da geniş çerçevede düşünmek ve beğeniyi sorgulamak çok iyi geliyor...Yaklaşımlarınız algımı açıyor...Ateşi sıcak tutmaya devam edelim, ben de yakında birkaç fasikül daha okuyup buraya not düşerim... :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 29 Mayıs, 2016, 23:34:09
    #26  Ölüm Ekenler :
(https://c8.staticflickr.com/8/7410/27276173311_4143b76e89_z.jpg)                   

    #27  Son Tuzak :
(https://c2.staticflickr.com/8/7301/26740079153_b63cf853c4_z.jpg)

    25. sayıda tanıştığımız erkek kılığındaki genç silahşör Alex'in hikayesi ile öykü başlar...Bir yıl önce, yani Alex henüz Alexandra isimli 15 yaşında bir çiftçi kızı iken kasabalılara kredi veren banker Pinkler ile çiftçilerin çekişmesi, Alexandra'nın ailesinin katli, tecavüze uğraması ve Pinkler'in ipleri Hogan'ın eline vererek çiftçileri ciddi anlamda pasivize etmesi ile geçen son bir yılın olayları günümüze bağlanır...İhtiyar çiftçi Sloane, Hazel Ana ve ucube ikizleri, Ned'in hasat rüyası ve Hogan ile ilk kez psişik temasa geçmeleri, önceki sayıda Alex ile birlikte işe alınan Warren ve Smith'in akıbetleri, çiftçilerin başkaldırı yoluna girmeleri gibi pek çok konunun sonuca bağlandığı bu iki sayılık muhteşem hikayenin ters köşe finali sonrası, 18.sayıda karşımıza çıkan Senatör Fulton'un desteği ile de Hogan meselesinin ufaktan federal boyutlara varma başlangıcına da tanık oluyoruz...Barbatti ve Ramella'nın hikaye atmosferine %100 giden muhteşem çizgileri ile şu ana kadar okuduğum Büyülü Rüzgar hikayeleri arasında ilk 10'a rahat girecekler arasında...Büyülü Rüzgar kronolojisi içinse kilit bölümlerden bir tanesi...


    #28  Yamyam Tanrı'nın Maskesi :
(https://c7.staticflickr.com/8/7262/26739156894_fb6534f83a_z.jpg)

    Sioux topraklarında Ned ile Poe'nun yolu, kadim bir tören maskesi takmış sessiz bir Crow savaşçısıyla kesişir...Savaşçı, durduk yere Ned ile atlı düeloya tutuşarak kaybeder ve maske çıktığında altından kendini bilerek onurlu bir şekilde öldürtmek isteyen ihtiyar Crow şefi çıkar...Kadim maske, mitolojisi ve Crow şefinin bu intiharının gizemi ile hikaye başlar...Diğer tarafta da Sioux köyünde Boğa Kuyruğu'nun kızı Asla Kesmez ile evlenmek isteyen genç bir Sioux savaşçısı, arkadaşıyla birlikte çeyizlik at çalmak için sızdıkları Crow köyünde yakalanarak katledilir ve aralarında geçici bir ateşkes bulunan Siouxlar ve Crowlar birbirine girmek üzereyken, ortaya Crowlar ile yaşayan bambaşka bir beyaz çıkar...Gerçekten o dönem yaşamış ve yerli kabilelerini gezerek onların resimlerini yapmış ressam, etnolog ve yazar George Catlin'in bir canlandırması olan hümanist sanatçı Cole Turpin ile zenginleşen, okuması zevkli bir ara geçiş serüveni...Bu sayıda kadroya dahil olan çizer Stefano Biglia'nın elektrikli ve sempatik üslubuyla  şahken şahbaz olan güzel bir öykü...


    #29  Tablodaki Kadın :
(https://c6.staticflickr.com/8/7358/26740078013_19e63664e0_z.jpg)

    Bu sayıda, Omaha Morning gazetesinden Jim Brennan'ın araştırması ve Ned ile Poe'nun dahil olmasıyla birlikte Hogan'ın geçmişi ve özel hayatıyla ilgili epey bir bilgiye ulaşıyoruz...Beş parasız bir kumarbaz ama zeki ve hırslı bir genç iken, Hogan'ın Ellinor ile Ellinor'un babasının cinayeti sonrası tanışmaları, yakınlaşmaları ve zaman içerisinde genç Hogan'ın Ellinor'u avucunun içine alarak servetinden faydalanmak suretiyle giderek akıl sağlığı daha fazla zarar gören talihsiz kadını hekimleriyle kontrollü bir şekilde bırakarak Chicago'da palazlanmasıyla ilgili birtakım detayları öğrenirken, Ellinor'un depresyonu ve rahatsızlığı bahanesiyle gizliden gizliye bir hapis hayatı yaşadığı konağındaki garip olaylara da şahit oluyoruz...Talihsiz Ellinor'un ani karakter değişimleri ve bazı durumlarda baskın gelen ikinci kişiliği ile ilgili esrarengiz olayların yanı sıra, Ned'in Hogan'ı giderek saplantı haline getirmesi ve maceranın hiç de fena olmayan finali sonrasında artık Hogan'la kaçınılmaz bir şekilde yüz yüze gelme arzusuna tanık oluyoruz...Seri içerisinde başka hikayelerde görsem belki yadırgayabileceğim, ama bu hikayeye harika uyum sağlayan ve ilk kez Büyülü Rüzgar çizen Giez'in serbest üslubuyla hikaye akıp gidiyor...


    #30  Shado :
(https://c8.staticflickr.com/8/7335/27346507655_948279f356_z.jpg)

    Shado, Poe'nun Omaha Morning gazetesinde tefrika edilen romanıdır...Aralıklarla yazdığı ve karakterizasyonunda dostu Ned'den esinlendiği bu serinin beşinci kitabına tekabül edecek bölümlerini yazmaya devam ederken, bu Apaçi giyimli, uzun saçlı, ödül avcısı ve beyaz Shado karakterinin öyküleri Omaha Morning okurlarınca da oldukça tutulur...Poe, bu tefrikayı Robert Short mahlası ile yazmaktadır ve çok geçmeden ortalıktan daha sık kaybolması ve Omaha seyahatleri dolayısıyla Ned'in dikkatini çektiğinin farkında değildir...Shado'yu Ned'den gizlemediği gibi Ned de Shado'dan habersiz değildir...

    Bir gün, Robert Short'a gelen onlarca okur mektubu arasından bir tanesi Poe'nun dikkatini çeker...Mektuptaki imza, Shado serisindeki bir diğer hayali karakter Titus Paine'in çok yanlış tasvir edildiğini ve bu karakterin anısına zarar verdiğini iddia ederek Robert Short'u, yani Poe'yu özel bir görüşmeye davet eder...Poe, bu tekin gözükmeyen esrarengiz davete Ned ile birlikte icabet edecek, bambaşka bir olayın içine girecektir...Zira romanında Shado'nun peşinde olduğu acımasız haydut ve kafa derisi avcısı Titus Paine karakterinin ismini, eski bir mezar taşından esinlenerek kullanmıştır ve bu karakterin gerçek olduğundan, üstelik de ölmediğinden haberi yoktur...Asıl şok edici nokta ise, bu adamı geçmişte öldüren kişi de ödül avcılığı yaptığı gençlik yıllarındaki Ned'den başkası değildir...Ned ile Titus, Poe aracılığı ile yüz yüze gelecektir fakat bu buluşma hiç de kanlı olmayacaktır...Ned'in geçmişinden, karakterine ışık tutan çok güzel bir detayı göreceğimiz gibi başka bir isimle hayatını devam ettiren ve belki 10 yıl önce ölmüş olması gereken Titus'un da sempatik kişiliğine şahit olacağımız harika bir öykü...Öyküyü göklere çıkaran en önemli unsur ise Milazzo'nun çizgileri...Ken Parker şaheseri ile fumetti alemine adını altın harflerle kazıyan değerli sanatçı İvo Milazzo, bu Ken Parkervari insan odaklı öykü ile harika bir şekilde Büyülü Rüzgar kadrosuna dahil oluyor...


    #31  Hogan'ın Canavarı :
(https://c7.staticflickr.com/8/7471/27071467310_2430cd7d48.jpg)

    Bu sayıyla birlikte yavaş yavaş gerçekleşmekte olan Hogan-Ned kesişmesinin giderek yükselen tansiyonuna layığınca bir özen gösteriliyor...Kara Tarikat, Aiwass ve tarikatın gizli konseyini ilk kez görüyoruz...Hogan'ın epeydir bu tarikatın hatırı sayılır isimlerinden biri olduğunu ve bu sayede elinin her yere uzandığını öğrenmekle birlikte ilk kez bu sayı ile Hogan'ı tamamen güçsüz ve çaresiz bir halde görüyoruz...Bu acizliğini kendisi de kucaklıyor ve sonrasında çok ürkütücü bir deneyim ile geçici süreliğine bir iblis ile Aiwass'ın denetiminde bağ kuruyor, birkaç serüven önce keşfettiği psişik yeteneklerini kontrol etmeyi ilk kez kafasına koyuyor...

    Diğer yandan, 28.sayıda tanıştığımız hümanist ressam Cole Turpin'in artık Boğa Kuyruğu'nun kabilesinde barındığını ve uygarlıkta halen oldukça kuvvetli bağlantıları olduğunu görüyoruz...Bu bağlantılardan en önemli olanı, macera esnasında Poe'ya oldukça faydalı oluyor...

    Yerliler arasında oynanan, buz hokeyinin toprak üzerinde oynanan atası kabul edebileceğimiz raketler ve çaputlardan oluşturulan bir topla oynanan ''Shinny'' isimli oyun, bu oyunun yerli kültüründeki anlamı ve başka bir boyuttan gelen lanetli bir varlığın bu oyuna gölge düşürmesiyle macera örgüsü Hogan paralelinde tutarlı bir gelişme göstermeye devam ediyor...Fasikülün son sayfasında, az çok tahmin edilse de okuyanı şok eden bir cümle ile ''Vay anasını!'' diyerek kapağı kapatıyoruz...Ned ile Hogan arasındaki kin ve ölüm bağının, bambaşka bir bağdan kaynaklandığını sandalyeden düşercesine idrak ediyoruz...


    #32  Chicago Yangını :
(https://c7.staticflickr.com/8/7485/26739155014_e5c34b4754_z.jpg)

    Mark Twist, bir süre önce ismini değiştirerek Londra'dan gelen ve kirli çamaşırlarını kimsenin bilmediği yakışıklı ve olgun bir centilmendir...80.000 dolarlık bir servete sahip olan sevgilisi Roxanne Malone ile evlenmesine bir gün kala, reddedemeyeceği bir teklif alır...Teklifi yapan, yeniden eski gücüne ve forsuna kavuşmaya başlamış olan Hogan'dır ve Mark, Chicago'nun kenar mahalle bölgelerinden birinde bir yangın çıkarmak mecburiyetindedir...Bu vesileyle bir yatırım için Hogan'ın önünden bir engel kalkmış olacaktır...Londra'dan kaçma sebebi de kundakçılık olan ve düğün arifesinde foyasının ortaya çıkmasından korkan Mark, gönülsüzce bu teklifi kabul etmiş görünse de davranışları bunun aksi yönünde olacaktır...

    Senatör Fulton'un da desteğiyle Hogan meselesinde neredeyse gizli servisle birlikte çalışmaya başlayan Ned ile Poe, aylardan sonra ilk kez Chicago'ya adım atarlar...Ned, Hogan ile ilk ve son karşılaşmalarına kendini hazırlarken, Poe da bir genelev patroniçesi olarak bilinen Syd Castle isimli gizli servis ajanı ile irtibata geçecektir...O sıralarda ise Hogan, Ned'in varlığını giderek daha da gelişen psişik yetenekleri ile çoktan hissetmiştir ve çok yakında buluşacaklarına artık emindir...Ne var ki aynı sıralarda şehirde giderek yayılmakta olan korkunç bir yangın, herkesi alarma geçirmiştir...Bir önceki gece Mark Twist'in çıkardığı yangından çok daha büyük ve tesirli olan bu ikinci yangın, rüzgarın da etkisiyle kenar mahallelerden sonra şehrin içlerine doğru da yayılmaya başlamıştır...

    Tarihi Chicago yangınını arka planda işlerken, son sayfalara doğru gerilim tavan yapar ve Ned ile Hogan sonunda yüzleşirler...Bu yüzleşme Ned için de, Hogan için de hiç hayırlı olmayacaktır...Hogan'dan sonra Ned de gerçeği Hogan'ın ağzından öğrenir ama kabullenmek istemez...Finalde ikisinden biri, meçhule doğru gözden yiterek kaybolacaktır...Yangının ertesi günü ise Mark Twist, parası için evleneceği Roxanne ile nihayet nikahlanır ama Roxanne artık servet sahibi değildir...Chicago Yangını, beklenenden çok daha fazlasını almıştır şehir sakinlerinden...

    Bazı diyaloglardaki çok küçük ama çok etkili detaylarla insanın zihnine kazınan, harika bir öykü...Manfredi, bu sayıdaki yazarlığıyla hikayeyi çizgi roman havasının yanı sıra tiyatrovari bir algıyla da pekiştirmiş...Yer yer çok kaliteli bir oyun, bir temsil izliyormuşçasına bazı karakterlerin diyalog ve davranışlarındaki çok küçük detaylar okuma zevkimi katladı diyebilirim...Bu sayıyla birlikte kapak ressamlığını da Pasquale Frisenda devralmış oluyor...


    #33  Bizon Hırsızı :
(https://c1.staticflickr.com/8/7400/27071465240_9fd5c0a5f5_z.jpg)

    Siouxlar, uzun yıllardır olmadıkları kadar birlik halindedirler ve pek çok kabile, Boğa Kuyruğu'nun kabilesinde birleşerek geleneksel bizon avı için hazırlıklarının son kısmına gelmişlerdir...Giderek sayıları daha da azalan bizonlar, artık Sioux topraklarından uzaktadır ve tüm kabile, yaşlısından çocuğuna çadırlarını sökerek göçer vaziyette bu ava katılacak, birkaç mevsimlik erzaklarını çıkaracak, aynı zamanda da ata geleneğine saygı duruşunda bulunarak giderek daha da kısıtlanan yaşam alanlarında, kendi ruh ve kültürlerini onore edeceklerdir...Ne var ki Birleşik Devletler ile yapılan son anlaşmalarından bu yana asla bu kadar kalabalık bir şekilde bir araya gelmemiş olan Siouxlar'ın orduyu durduk yere alarma geçirmemesi için Poe, Binbaşı Eccles'i bilgilendirip Siouxlar'a rahat bir av ortamı sağlayabilmek için kafileden ayrılır...

    Bu sıradan olmayan bizon avı için gençler arasından Akicita'lar seçilir...Bu Akicitalar'ın savaşta hükmü yoktur ama av ritüeli esnasında çok geniş yetkilere sahip olmakla birlikte tüm kabileden sorumludurlar ve gerektiğinde şefleri bile cezalandırma yetkisine sahiptirler...Büyülü Rüzgar Akicita olamayacak kadar olgundur fakat diğerleri gibi Akicita'ların emirlerine harfiyen uymak durumundadır...Ne var ki ortalıkta bizonların izi bile görünmemekle birlikte bizon peşinden düşmanları Pawnee'lerin sınırlarına yaklaşmaktadırlar ve Pawneeler'den istifade etmekte olan Birleşik Devletler ordusu da Siouxlar'ı anlaşma ihlali ve Pawnee'lerle olası bir savaş tehlikesi doğrultusunda hedef almaya hazır durumdadır...Yine de asıl tehlike Pawnee'ler ve ordudan ziyade, bu kutsal av ritüeli boyunca Siouxlar arasında bencillik, tevazu yoksunluğu ve nifak tohumları yayacak olan temsili kötü ruh Bizon Hırsızı'dır...Bizon Hırsızı, aslında her insanın kendi içerisindeki karanlık tarafını temsil etmektedir...

    Yine mitlerle dolu, insan odaklı, erdem üzerine kurulu muhteşem bir hikaye...Macera boyunca karşımıza çıkan yan karakterlerin küçük hikayeleri ve mütevazi yaşamları o denli zengin işlenmiş ki, Büyülü Rüzgar serisinin gönlümde pek çok kez Ken Parker ile aynı kefede olmasının sebeplerinden diyebileceğim tatta kaliteli maceralardan bir tanesi...Milazzo'nun yetiştirmesi Goran Parlov'un harika çizgileriyle elbette...


    #34  Cehennemin Demir Parmaklıkları :
(https://c4.staticflickr.com/8/7367/27346505475_b9936c5d42_z.jpg)

    Hell's Gate kasabasının 20 mil kadar kuzeyinde, bir nehir kenarında Ned ile Poe tesadüfen bir cesede rastlarlar...Yengeçlerin parça pinçik etmek üzere oldukları ceset, beyazların kaçırıp kentlerde fahişelik yaptırdıkları yerli kadınlardan birine aittir...Kadının ruhu ile iletişime geçmeye çalışan Ned, deri bir eldiven ile bir ayı ve çakaldan başka birşey göremez...Bu işaretleri neye yoracağını düşünürken, kadını gömerler ve 20 mil güneydeki Hell's Gate'e doğru yola çıkarlar...

    94 sayfaya sığdırılmış dolu dolu bir hikaye olan ''Cehennemin Demir Parmaklıkları'' nda, Hell's Gate'in yerli ve beyaz fahişelerini, kadın ticareti yapan salon sahiplerini, kente gelen fanatik dinci bir grubun psikopat bir rahip önderliğinde ortalığı birbirine katmasını izliyoruz...Macera boyunca karşımıza çıkan yerli yerinde karakterizasyonlar ve geçişler ile öykü su gibi akarken, finaldeki beklenmedik çözülmeyle de öldürülen yerli kızın katilini Ned ile birlikte dumur olarak buluyoruz...

    Öyküde Manfredi'ye Segura eşlik etmiş, çizgiler ise Ortiz'e ait...Ortiz ve Segura, bu kez Büyülü Rüzgar'da bir araya gelmişler, Manfredi'nin aracılığı ile Latin Ekolü'nün iki değerli üreticisi, Büyülü Rüzgar'da da unutulmaz bir iz bırakmışlar...


    #35  Düşen Yapraklar Ayı :
(https://c7.staticflickr.com/8/7118/27248853222_46b0e6324d_z.jpg)

    Yine Ken Parker aromalı harika bir macera...Yerli kültüründe kadın, kadının yeri ile kadına tanınan hayatına yön verme hakkı, kızların ergenliği, erkek ya da kadın eşcinselliği ve yerli mitolojisinde bu duruma karşılık gelen yarı erkek, yarı kadın ''İki Yüzlü'' isimli kutsal varlık hakkında bilgi sahibi olurken, bir tek kocadan kaçan iki kadının, beyaz ırktan gelme Güneş Saçlı ile Çayırda Dans Eden'in hikayesini ve aşkını anlatan duygu yüklü, insan odaklı ve son derece eleştirel, kısaca muhteşem bir hikaye...Kutsal varlık ''İki Yüzlü'' nün Ned'den iki kadın için yardım istemesi, Ned'in de cinsel eğilim olarak olmasa da ırksal eğilim olarak iki halkın ve kültürün arasında kalan kutsal bir ''İki Yüzlü'' olduğu gerçeği, yalnızca birbirine aşık olan kadınların gidebildiği efsanevi Kristal Şehir miti gibi çok hoş detayların yanı sıra, Düşen Yapraklar Ayı'nın da Ekim ayına tekabül ettiğini öğreniyoruz bu serüvenle...Ve kadının sözümona uygarlıktaki yeri ve biçilen rol ile ilgili, erkek egemen yozlaşmış bir zihniyetteki toplumsal ve cinsel görevi ile ilgili çarpıcı eleştirileri barındıran, feminizmin en doğru ve en güzel ifade edildiği örneklerden bir tanesi diyebiliriz...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 30 Mayıs, 2016, 03:21:13
ferzan arkadaşımız dur durak bilmeden yine döktürmüş. :)

Keyifle ve buruk bir gülümsemeyle okuyorum...

Geçenlerde bir film izledim. İsmi Bone Tomahawk. Bir western filmi ve kızılderililerle yakından alakalı... Gözlerim Büyülü Rüzgar'ı aradı. Fazlasıyla eleştirsem de artık westernle ilgili gördüğüm her şeyde Büyülü Rüzgar'ı arıyor gözlerim ister istemez. İçime işlemiş bu seri...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 03 Haziran, 2016, 22:35:57
    #36  Kaçak :
(https://c1.staticflickr.com/8/7691/27427448896_6ed0836e4a.jpg)

    Bismarck'da huzurlu bir sabah...Alışılmadık kılığıyla Ned, sabah sabah bir silah dükkanından 20 kutu mermi sipariş eder ve aynı sıralarda ihtiyar bir çiftçi soluk soluğa içeri dalarak parasının yettiği en ucuz silahı ister...Aranıyor ilanlarındaki Jody Buchanan şehre gelmiştir ve ihtiyar Ben, bankanın el koymak üzere olduğu çiftliğinden ipoteği kaldırmak için bu ödül parasına muhtaçtır...Buna rağmen ömründe eline silah almamıştır...Ne yazık ki beklenen olur ve Ben, Buchanan ile girdiği çatışmada hayatını kaybeder...Aynı çatışmada yaralanan Ned, Buchanan'ı öldürerek ödül parasını Ben'in eşi Rita'ya bırakıp gitme derdindedir fakat genç ve güzel Rita'yı görünce içinden birşeyler kopar...Günler geçtikçe Ben'in yasını tutmaya devam eden Rita, minnet borcunu ödemek için evinde misafir ettiği yaralı Ned'e artık başka türlü bakmaya başlar...Ne var ki başını çok acayip bir belaya sokar ve Ned ile birlikte Bismarck'ı terketmek durumunda kalırlar...

    Ned'i kör kütük aşık görürüz bu hikayede...Öyle ki, aşık olduğu kadının doğrularını ve yanlışlarını önemsemeksizin, haklı ya da haksız, sadece
onu kollamak için risklere alır...Hatta Poe'dan Senatör Fulton ve çevresini devreye sokmasını bile ister...Ne var ki Rita, Ned ile de çok kalamayacaktır...Bu duygusal kadının, geçmişi ve geldiği yer ile ilgili gizlediği şeyler vardır ve Ned onu gölge gibi takip etmeye hazırdır...

    Hikaye olarak Büyülü Rüzgar'da hiç sırıtmayan, duygu odaklı güzel bir macera...Çizeri Milazzo olunca daha da güzel olmuş herşey...


    #37  Karanlık Yol :
(https://c6.staticflickr.com/8/7091/26854436613_fd504fc709.jpg)

    #38  Kara Perde :
(https://c6.staticflickr.com/8/7341/27461919765_05fb4f363c.jpg)

    Rita'yı henüz uğurlayan Ned, derin bir boşluktadır...Bu boşluğu zaman zaman beraber oldukları Asla Kesmez bile dolduramamaktadır...Ned resmen aşk acısı çekmektedir...O günlerden birinde Sioux yerleşimine Wyoming Bill gelir ve Ned'i Binbaşı Eccles'in beklediğini haber verir...Çok acil olmayan, ama çok normal de olmayan bir durum söz konusudur...

    Kaleye vardığında bir temsilin oynandığını gören Ned, nihayet Binbaşı ile görüşme fırsatı yakaladığında, kendisine adıyla hitap eden ve kendisini görür görmez bayılan Norma Snow isimli aktris ile tanışır ve şaşkınlığı daha da artar...Zira 4 yıl önce basit bir erle evlendiği haberi gazeteleri günlerce meşgul eden Norma Snow Ellis, Ned'in önceki hayatındaki karısıdır ve tren kazasından önceki komutanı, evlilikleri üzerine kara bulut gibi çöken Albay Grisham'ın karanlık hatırasını anımsamasına rağmen, Norma'yı bir türlü anımsayamamaktadır...Oysa dönemin gazetelerinde ikisinin de adı geçmektedir...

    Aynı sıralarda Poe da Chicago'dadır ve yangın sonrası yeniden toparlanmanın eşiğinde olan kentte umutsuzca Hogan'ın cesedini ya da ölümüne ilişkin görgü tanıklarını aramaktadır...Ne var ki Hogan'ın, Kara Tarikat tarafından iradesi tamamen tükenmiş vaziyette alıkonulduğundan habersizdir...Bir zaman sonra yolu eski asker, yeni politikacı Grisham ile kesişir ve seçim kampanyası hazırlığındaki Grisham'ın, geçmişte Hogan ile olan bağını çözmeye çalışırken, Ned ile olan bağından bihaberdir...

    Ned, geçmişiyle ilgili bazı şeylerin içinden çıkamadığı için şaşırtıcı bir karar vererek Norma'ya Chicago'ya kadar eşlik eder...Orada hem Poe ile karşılaşacak, hem de beklemediği şekilde Grisham ile son kez yüzleşecek, 4 sene önceki komplonun ardındaki isimlerden birinin de eski komutanı olduğunu öğrenecek ve pek çok şeyi hatırlamasına rağmen hiç mi hiç anımsayamadığı karısının Kara Tarikat ile olan irtibatının farkına varacaktır...

    Bu macerada öğrendiğimiz bir diğer şey ise, Ned'in efsanevi savaşçı ve tarihi karakter Çılgın At ile henüz asker olduğu dönemlerde karşılaşmış olması...Çılgın At, kıskıvrak yakaladığı bu mavi ceketliyi bilinçli olarak öldürmüyor ve duruma anlam veremeyen Ned'e ileride çok yakın olacakları için canını bağışladığını söyleyip gidiyor...Bu hareketi, sonradan Ned'in başına çok büyük dert açacak olsa da gerçekten de ikinci hayatına bir Sioux şamanı olarak gözünü açacak olan Ned'in ilerleyen maceralardaki en yakın yoldaşlarından biri oluyor bu yarı şaman bilge savaşçı...

    Ned'in geçmişi ve serinin de gidişatıyla ilgili yapı taşı maceralardan biri...İki sayı süren bu şahane öykünün ilk kısmını Goran Parlov, ikinci kısmını ise Pasquale Frisenda resimlemiş...


    #39  Dört Şaman :
(https://c5.staticflickr.com/8/7208/26852690044_6f4b54149d.jpg)

    Northern Pasific demiryolu şirketi, gelecekteki güzergahı olarak belirlediği Kuzey Dakota ve Montana toprakları arasında hat çalışmasına geçmeden evvel Yellowstone civarında bir mühendis ve jeolog kafilesi ile birlikte topografyayı incelemeye karar vermiştir ve bu haber çoktan gazetelere çıkmıştır...Aynı sıralarda Poe da dostuna bu haberi vermek için Omaha'dan Blizzard'a döndüğünde, Ned'i atını eyerlerken bulur...Oturan Boğa'nın çağrısı üzerine yola çıkmak üzere olan Ned, Poe'dan haberleri alınca çağrının sebebini de anlamış olur...Toprak araştırması yapılacak olan Yellowstone bölgesi Sioux arazisindedir ve Sİouxları buradan uzaklaştırıp Northern Pasific'e gerekli alanı sağlamak için birtakım politik referanslar aracılığı ile bir grup masumun ordu kontrolünde bilinçli olarak ölüme gönderilmesi söz konusudur...Bütün mesele, Siouxların bunu yutup yutmayacaklarında saklıdır...

    Oturan Boğa, Çılgın At, Büyülü Rüzgar ve Uzun Rahip...Kabileleri ve savaşçıları ile birlikte bir araya gelen bu dört şaman, kendilerine görünen vizyonlar akabinde hayatlarının en büyük kumarına hazırlanmaktadırlar...Zarların yuvarlanması durduğunda, bu dört şamanın bilgeliği ya da hezimeti ortaya çıkacaktır...Diğer yanda Poe da ordu ve kafile tarafında mücadelesini vermektedir...

    Finali ve bağlanışı ile şu ana kadar okuduğum en özgün ve buna rağmen en dingin vahşi batı öyküleri arasında yerini aldı...Tepeden tırnağa ustaca kurgulanıp karakterizasyonları mükemmel şekilde işlenmiş, içerisinde tarihi bir ayar verme hadisesini barındıran harika bir hikaye...


    #40  Kaplan Çetesi :
(https://c2.staticflickr.com/8/7404/26854434193_dc249ef700_z.jpg)

    Northern Pasific'in eski demiryolu hatlarından birinin üzerinde, Bismarck yakınlarında mola veren Ned ve Poe, yakınlardaki eski bir kulübeyi gözüne kestirmiştir...Bismarck'a az bir yolları kalmış olmasına rağmen Ned, Rita ile olan anıları ve tanınma ihtimalinden ötürü şehrin uzağında kalmayı tercih etmiştir...Ne var ki başlarını soktukları bu eski kulübede bir hayalet, Ned'e kendini gösterir ve sessizce kaybolur...Çok genç ve çok güzel bir uzakdoğulu kıza ait bu hayal, intikam değil huzur istemektedir ve Ned vakit kaybetmeden Bismarck'a gidip kaldığı kulübe ve eski sahibi hakkında bilgi edinmeyi kafasına koyar...

    Bismarck'da temizlikçilik yapan genç Wu-sung ile yolları kesişir ve bir gece önce kaldıkları kulübenin, Yeşim Bebek diye bilinen çok genç ve güzel bir Çinli hayat kadınının intihar ettiği yer olduğunu öğrenirler...Öğrenmedikleri şey ise Wu-sung'un Yeşim Bebek'in kardeşi olduğudur...İşaretler, onları kendine saygısını yitirmiş bir subaya götürecektir fakat bu subaydan da öte, Çinli bir yeraltı örgütünün varlığı gölge gibi çökecektir...

    Batıda Çinlilerin çektiği eziyetlere, beyaz adamın sadece zencilerden ve kızılderililerden değil, sarı ırktan da esirgemediği zulme bol bol dokunduran, Hong-Kong'tan Bismarck'a kadar uzanan trajik bir aile hikayesini merkezine alan Milazzo çizimli bir macera...Kapağa ve adına bakınca Çinli işçi mevzusuna girerek beylik western temalarından birini daha geride bırakan çerezlik ara geçiş serüvenlerinden sanıyor insan ama hiç de öyle olmadığı okununca anlaşılıyor...Geçen sayıda bir çuval inciri berbat etmek üzere olan ordu mensubu Baker şerefsizi de bu macerada kendini affettirmeyi beceriyor ve Ned ile Poe'nun önünden çekiliyor...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: Ralph - 04 Haziran, 2016, 00:02:35
Ferzan'a yine kaliteli incelemeleri için çok teşekkür ederim. Kaliteli öykülerin sonuna geliyoruz diyebilirim... Ah be ne maceralardı onlar :)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 04 Haziran, 2016, 22:38:26
    #41  Kopya :
(https://c8.staticflickr.com/8/7358/26854509863_a343b4ea4a.jpg)

    Karlı kuzeyde tekinsiz bir ikmal istasyonunda Ned ve Poe, o gece için başlarını sokacak bir dam altı bulduklarına sevinememişlerdir...Zaten dar olan dükkandan bozma kulübede, şömine yakınlarına ilişmiş herkes birbirinden tedirgindir ve elinde silahla uyumaktadır...İtin kopuğun yanı sıra tipi o ortama uymayacak kadar düzgün ve eğitimli olduğu anlaşılan kentli bir genç de vardır ve az daha Poe'yu öteki tarafa gönderecek bir kazanın akabinde Mandan savaşçısı Çalınan Şapka, adının Theo olduğunu öğrendiğimiz bu genci diğer savaşçılarıyla birlikte alıp götürür...Ned ise Çalınan Şapka'nın kendisini tanıyamamış olmasına ve Theo'nun içerisinde bilimsel nitelikte bir günlük bulunan çantasını orada bırakmasına şaşırmıştır...Ortalık biraz sakinleşince günlüğü okumaya, okudukça da şaşkınlıkları katlanmaya başlar...Günlükte adı geçen ve bulundukları noktaya çok da uzak olmayan rasathaneye gidecek, Profesör Burr ve asistanı Theo'nun tanık olduğu olağandışı bir gök olayı sebebiyle ucu Mandanlar'a kadar dokunan, dünyevi olmaktan çok uzak tekinsiz bir olayın tam ortasında kalacaklardır...

    17.sayı ''Koleksiyoncu'' tadında, bizzat da ''Koleksiyoncu'' nun çizeri Eugene Sicomoro'nun akıcı ve sanatsal çizgileriyle vücut bulmuş, okuması zevkli; gizem ve gerilim dolu bir tek atımlıklık dinlence...


    #42  Ateş Suyu :
(https://c8.staticflickr.com/8/7469/26854508463_c24b74c068.jpg)

    Montana bölgesinde kış tüm şiddetiyle devam ederken, bir zamanların soylu savaşçıları olan Kara Ayaklar acınası haldedirler...En kötü viskiyle iradeleri tamamen yok olma noktasına gelen ve benliklerinden geriye birşey kalmayan bu insanların, bağımlısı oldukları zehire rağmen hala saygı duydukları bir şefleri vardır...Ne kadar içerse içsin asla sarhoş olmayan ve beyazlarla bu konuda her türlü iddiaya girmekten çekinmeyen Daima Ayakta'nın ve alkol ile sefil bir hale gelen Kara Ayaklar'ın hikayesine tanık olan Ned ve Poe, kışın da etkisiyle ister istemez bir süre bu topraklarda oyalanmak durumunda kalıyorlar...Yasal olmayan sağlıksız viski satışı, tacirler, içki şirketleri ve pasifize edilen yerliler ile ilgili kalburüstü ve sade güzellikte bir öykü...Corrado Mastantuono'nun bayıldığım çizgileriyle hem de...


    #43  Wild Bill :
(https://c2.staticflickr.com/8/7377/26854506993_0927877322.jpg)

    Gerçek bir batı efsanesi olan Wild Bill Hickok'un, Deadwood'daki kalleşçe ölümünden birkaç sene öncesinde geçen hikayede onu viskiden kafayı bulmuş ve güneş çarpmış bir şekilde açık alanda bulan Ned ve Poe, derhal Blizzard'a getirerek tedavisine başlarlar...Bill günler sonra kendine geldiğinde, Ned ve Poe için ciddi bir hayal kırıklığı haline gelir...Zaman zaman akli dengesini yitiren, geçmişin ızdıraplı anılarıyla sık sık kendinden geçen ve sanki bunca dert yetmiyormuş gibi bir de kör olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ünlü silahşörü geçmişi rahat bırakmayacaktır...Bu noktada Ned ve Poe'nun elinden, Bill'i kollamaktan başka birşey gelmeyecektir...


    #44  Fort Laramie Hayaletleri :
(https://c4.staticflickr.com/8/7216/26854505683_eaf653b405.jpg)

    Fort Laramie Kalesi'nde genç bir teğmen ile masum bir ilişkisi olan ve beyaz kadınlar gibi giyinip yaşamayı seven, aynı zamanda da bir Sioux şefinin kızı olan Su Getiren'in ölümü üzerinden altı yıl geçmiştir...Cenaze ile birlikte gömülen bir çift eldiven ve el yazması incil, bir süredir kalede olan Calamity Jane'nin üzerinden çıkar ve Büyülü Rüzgar'ın araya girmesiyle hırsızlık yaftasından kurtulur...Su Getiren'in hiç dokunulmamış mezarını açtıklarında, cesedin altı yıla rağmen hiç bozulmadığını şaşırarak görürler...İncil ve eldivenler de cesedin bulunduğu, düğümlenerek kapatılmış örtünün altında olmalıdır fakat düğümler çözülmemiş olmasına rağmen bu barış işaretlerini bizzat Su Getiren'in kendisinin verdiğini iddia eden Calamity Jane'e kimse inanmaz...Ned ise devamlı içen erkek kılıklı bu ufak tefek kadın ile biraz daha vakit geçirmeye karar verir...Böylece birkaç gece önce gördüğü karmaşık rüyalar ile ilgili de kafasını toparlayabilecektir, aynı zamanda kimsenin iplemediği Jane'e de manevi destek olacak, Su Getiren'in aşkı, trajik ölümü ve geçmişteki barış süreciyle ilgili bizzat Jane'in ağzından bilgi sahibi olacaktır...

    Diğer yanda Poe da düzenli olarak yazdığı Omaha Morning gazetesinin sahibi tarafından Omaha'ya çağrılmıştır...Beklenmedik bir şekilde General Custer ile tanıştırılır...Askerlik kariyerinden sonra politikaya da atılma hazırlığı yapmakta olan Custer'ı yargılamaktan geri duramayan Poe, buna rağmen karşılık olarak Custer'ın hoşgörüsünden başka birşey alamaz...Senatör Fulton ile ilgili fikirlerini sorgulatacak bazı siyasi çıkar ilişkilerini de öğrendiği için, Omaha ziyareti son derece buhranlı geçer ve bu esnada barış sürecinde geçmişin günahları masaya yatırılır...

    Günler önce Ned'e rüyasında malum olan birtakım vizyonlar ile altı sene önce kavuşamadan trajik bir biçimde ölen Su Getiren ve Teğmen Edwin Wood'un aşkı çerçevesinde, bol miktarda tarihsel noktaya eleştirel bir şekilde değinen, tarihi karakterlerin yer aldığı önemli serüvenlerden...Büyülü Rüzgar kronolojisinin yanı sıra, dönemin ruhu ve politik hamleleri adına meraklısı için belgesel niteliğe de sahip olması muhtemel bir hikaye...Geçen sayıda Wild Bill'i konuk eden seri, bu sayıda da batının bir diğer ünlü siması Calamity Jane'i ve General George Armstrong Custer'i bünyesine dahil ediyor...Custer'ı bundan sonra seride aralıklarla göreceğiz ve tarihsel olaylara kurgu arasında şahit olmaya devam edeceğiz...Milazzo'nun çizgileriyle onurlandırdığı kaliteli bir öykü...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 05 Haziran, 2016, 22:13:02
    #45  İstilacılar :
(https://c3.staticflickr.com/8/7311/27207923490_f76fdeb7d3.jpg)

    #46  Nehirde Savaş :
(https://c7.staticflickr.com/8/7368/26875847094_57ff090047.jpg)

    #47  Kiralık Katiller :
(https://c1.staticflickr.com/8/7564/27207917240_225c110e2e.jpg)

    General Custer, ani bir görev emriyle demokrat partinin işlerini bırakıp Omaha'dan ayrılmak üzeredir...Bir süredir etliye sütlüye bulaştırılmayan Custer'a ani bir görev emri gelmesi, Poe'yu kuşkulandırır...Bu kuşkusu yersiz de değildir...Zira elindeki birtakım belgelerle Washington'a şantaj yaptığı sanılmaktadır...Ucu, Başkan Grant'ın kardeşine kadar dokunan ve Poe'nun Senatör Fulton ile irtibatını sorgulatacak kadar gizemli olan bu belgeler, Custer'ın epeydir beklediği fırsat için anahtar vazifesi görmüştür...Yellowstone bölgesine, yani Sioux arazisine yapılan keşif gezisine devam edecek olan Northern Pasific Demiryolu Şirketi'ne refakat edecek iki yüksek rütbeli ordu mensubundan biridir ve rahat durmaya hiç niyeti yoktur...Poe ise bir süredir değer yargıları adına karmaşık duygular içerisindedir...Gerek Başkan Grant gıyabında duyduğu söylentiler, gerekse Senatör Fulton ile Henry Task kimliğiyle federal hizmet veren Dick Carr'ın kendini belli belirsiz göz hapsinde tutması epey canını sıkmaktadır...

    Custer, kafasında binbir tilki ile keşif gezisini bir şehitlik ve akabinde gelecek olan kahramanlık hareketinden mütevellit bir politik hamle olarak görmektedir...Sioux ve Cheyenne'leri ciddi ciddi kışkırtmayı kafasına koyan ve kendine has tasarı ve yargıları olan general, kafiledeki diğer üst rütbeli meslektaşını da dinleme niyetinde değildir...Öte yanda Büyülü Rüzgar da Çılgın At ve Oturan Boğa ile birlikte bir strateji geliştirme aşamasındadır...Rüyasında mavi ceketlilerin ölüleriyle dolu bir savaş alanında, Çılgın At ile birlikte ayakta kalan son kişilerdendirler ve Custer'ın cesedinin başında olmalarına rağmen, hiçbiri zaferin memnuniyetini taşımamaktadır...Bu rüyayı farklı şekillerde yorumlamaya çalışan Büyülü Rüzgar'ın emin olduğu tek şey, büyük bir savaşa şu an için hazır olmadıkları ve adımlarını çok dikkatli atmaları gerekliliğidir...Oturan Boğa ile Çılgın At kısmen böyle hissetmeseler de, Büyülü Rüzgar onlarla yan yana çarpışmaktan geri durmayacak, ama sağduyusunu da yitirmemeye gayret ederek halkını olası bir kışkırtma tuzağından uzak tutmak için elinden geleni yapacaktır...

    Karadan ilerleyen ve kalabalık bir asker grubuyla Siouxlar'a adeta göz dağı veren kafileye bir müddet sonra nehirden bir gemi de eklenir...Silme cephane ve ağır toplarla donatılmış bu gemi, nehir yolundan karadakilere destek olma amacındadır ve kaptan köşkünde Custer'ın güneyli bir eski asker dostu yer almaktadır...Keşif gezisi, büsbütün kışkırtma hareketine dönmek üzeredir ve şimdiden iki tarafta da ufak çaplı taciz saldırıları başlamıştır...

    Diğer yanda Poe ise esrarengiz bir şekilde Kara Yön'e bağlı adamlar tarafından kaçırılarak Custer'ın da ikamet ettiği şehir olan Monroe'da bilinmeyen bir mekana getirilerek alıkonur...Çok geçmeden kendisiyle irtibata geçecek olan tarikat lideri Aiwass'ın, kendisini zoraki bir işbirliğine mecbur edeceğini öğrenir...Poe'nun vazifesi, Custer'ın Monroe'daki evinde, karısı ile irtibata geçerek Washington'a şantaj yaptığı düşünülen birtakım kıymetli belgeleri ele geçirmektir...Ne var ki aynı sıralarda senatör Fulton ve Henry Task (Dick Carr) da birkaç federali daha meseleye dahil ederek Poe'nun izini sürmeye başlarlar ve tüm ipuçları onları Monroe'ya getirdiğinde, hesapta olmayan iki cinayet ve kiralanan iki silahşör meselesiyle araştırmalarının yönü geçici olarak sapar...

    Aynı sıralarda dostunun başının dertte olduğunu hisseden Büyülü Rüzgar, herşeye rağmen seçimini halkından yana yapar ve Çılgın At'ı gölge gibi takip eder, Oturan Boğa ve Çılgın At ile birlikte, zaman zaman Cheyenneler'in yanında ordu ile çatışmalara devam eder ama bu asla bir katliam boyutuna varmaz...Büyülü Rüzgar, ısrarla Custer'ın kışkırtma oyununu bozmak için halkını firenleme taraftarıdır ve birtakım çetrefilli olaylar sonucunda Custer ile yüzleşerek beklenmedik bir şekilde onu aşağılayıp baygın vaziyette terk eder...Aynı sıralarda kafilenin de hareketi büyük yerden gelen bir emirle durdurulmuştur ve Custer geçici olarak görev dışı bırakılmıştır...Zafer Siouxlar'ındır ve Ned'in rüyası kısmen daha anlamlı bir hale gelmiştir...

    Halkını gönül rahatlığıyla bırakan Ned, Poe'yu aramaya girişir ve onun yolu da Monroe'ya kadar uzar...Artık hem federal dostları, hem esrarengiz katiller, hem Washington'u tedirgin eden belgeler, hem Kara Tarikat ve Poe, hem de Büyülü Rüzgar artık birbirine çok yakındır...Tüm bu olaylar esnasında en şaşırtıcı nokta ise, Hogan'ın bilinmeyen bir yerden Ned ile psişik bağ kurması ve Ned'e belli belirsiz yardım etmesi durumudur...Öyle ki, macera finaline doğru can düşmanı ve kabul etmek istemese de öz babası Hogan tarafından astral bir bağ ile kurtarılma noktasına bile gelecektir...

    Kartlar açılır, alakalı alakasız tüm olaylar birbirine bağlanır ve düğümler çözülürken, Kara Yön'ün başındaki Aiwass'ın da gerçek yüzüne tanık oluruz ve en azından bu raundu güçlükle de olsa dostlarımız kazanmış olur...Kazanmaktan ziyade, ucuz atlatmış olurlar aslında...Aynı zamanda Washington'ı tedirgin eden belgelerin de Northern Pasific bünyesinde, bir takım viski kaçaklığı olayını da ortaya çıkaran belgeler olduğu anlaşılır...Poe ile federaller için önemsiz, ama Northern Pasific ile Başkan Grant'ın kardeşi için önem arzeden bu belgeler, demiryolu şirketinin çoktan başlamış olan yatırım kaybını pekiştirmekten başka bir işe yaramayacak olsa da, Yellowstone'daki kabileler için derin bir soluk alma sebebi olacaktır...

    Büyülü Rüzgar'ın şu ana kadarki en uzun ve en karmaşık kurguya sahip serüveniydi...Resmen bir roman kurgusuna sahipti ve buram buram kalite aktı her bir metininden...Üç sayı ve toplamda 282 sayfa süren bu muhteşem öykü, Büyülü Rüzgar kronolojisinin en sağlam ve en önemli maceralarından biri olmakla birlikte baştan sona bir senaryo ve sinemasal anlatım dersi gibiydi...Tarihi göndermeleri ve ince politik eleştirileri yanı sıra, geçmiş ve geleceği de birlikte ele almayı becerebilmiş hem kurgusal, hem de belgesel nitelikte bir fumetti harikası okudum diyebilirim...Bu uzun öykünün çizimlerine de Pasquale Frisenda başlıyor, Goran Parlov devam ediyor ve Barbati&Ramella ikilisi sonlandırıyor...

    Kelimenin tam anlamıyla 10 üzerinden 10'luk bir edebi ve sanatsal güzellik örneği...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 12 Haziran, 2016, 00:43:21
    #48  Aiwass'ın Sırrı :
(https://c1.staticflickr.com/8/7417/27337774000_6532e56427.jpg)

    Bir önceki uzun macerada, Kara Yön'ün lideri esrarengiz adam Aiwass'ın değişimine tanık olmuş, Ned ile Hogan'ın garip bir şekilde işbirliği yaparak Aiwass'ı insan formundan sıyrılmak üzere iken güç bela bertaraf ettiklerini görmüştük...Zamanın başlangıcından beri varlığını azalarak da olsa sürdüren esrarengiz ve ezoterik iblisvari bu kavim, Kara Yön içerisinde pek çok iş adamı ve politikacının bedeninde, zaman zaman değişime uğrayarak, zaman zaman da kendini bastırarak türünü devam ettirmektedir...Beyaz adamın kıtaya gelmesinden çok daha önceleri yerli kültüründe de bir yeri olan ve tüm kızılderili mitlerinde beyaz adamdan daha büyük bir düşman olarak anılan bu lanetli varlıkların önde geleni olan Aiwass, ölümünden sonra bile Hogan'ın rüyalarına girmeye devam etmektedir...

    Aiwass'ın ardından Kara Yön'ün ipleri, ilginç bir şekilde Hogan'ın eline geçmiş görünmektedir ve bir süredir beden protezi ve korseleri içerisinde yarı kötürüm halde yaşamını sürdüren, buna rağmen psişik yeteneğini daha da ileriye taşıyan Hogan, tarikat içerisinde köklü bir temizliğe başlamıştır...İnsan suretindeki bu ezoterik iblislerin mesken tuttuğu kişileri deşifre edip ortadan kaldırmayı kafasına koymuştur...Aynı sıralarda Ned de Omaha'da turneye hazırlanan Norma'yı görmeye gelir...Onun eski karısı olmadığını bilerek, daha öncesinde Kara Yön'ün ve Hogan'ın bir oyunu sonucu kendisini oldu bittiye getirmek için seçilen bu güzel aktris ile birbirilerine bu kez yalanlardan uzak bir şekilde gerçekten aşık olmuşlardır...Ned'in bir süredir devam eden duygusal iniş çıkışları, Rita sonrası Norma ile tavan yapmıştır adeta...Ne var ki artık aralarında yalanlar olmasa da, Norma'nın halen Kara Yön'ün hizmetinde olduğunu bilmektedirler ve işin ilginci, bu kez Ned de Kara Yön nezdinde Hogan'a yardım etme düşüncesinin kıvılcımlarına sahip olacaktır...Zira bu konuda en büyük destekçisi, ikinci hayatındaki babası Topal At'ın ruhudur ve başta Siouxlar olmak üzere asırlardır efsanelerde geçen bu kadim varlıklarla mücadele edebilmek için bir aralar can düşmanı olduğu Hogan ile işbirliği yapacak gibidir...Olaylar gelişir...

    Okurken acayip keyif aldım, sonra bir an düşünüp ''Ulan ne kadar saçma, seri nereye gidiyor böyle?'' diye bir an afallayıp sonra gene beğenerek bitirdiğim bir sayı oldu...Ama sakin kafayla düşününce, serideki ilk fireler ve vasatlık alametleri başladı sanırım...Hala daha çok mu çetrefilli-kaliteli, yoksa çok mu saçma-abartılı gittiğini anlamaya çalışıyorum...Biraz o, biraz da öteki sanırım...


    #49  Düzenleyici :
(https://c5.staticflickr.com/8/7295/27580999196_1bca2b52d5.jpg)

    Amerika'da bir zamanlar, at hırsızlarından illallah demiş pek çok çiftlik sahibi, zamanla kendilerini korumakta yetersiz hale gelen kanunlara alternatif olarak kendi paralı yasa koyucularını seçmişler...Bu paralı silahşörler çiftlik sahiplerinin gazı ve himayesiyle haftalarca at hırsızlarının izini sürüp en sonunda getirirlermiş ve sorgusuz sualsiz asarlarmış ibreti alem için...Ödül avcısından birkaç adım geride, kiralık katillikten ise birkaç adım öndeki bu adamlara ''Düzenleyici'' denirmiş...

    Bir işbirliği neticesinde keyfekeder öldürülmüş iki çiftlik kovboyunun vebali, akli dengesi yerinde olmadığı için şehirden uzakta bir kulübede yaşayan zavallı bir garibana yüklenmiştir...Lewis City şerifi de bir avuç gönüllü ile bir cadı avı başlatmışken, Sioux topraklarına girmiş olduğunu bile farketmez...Pek yakında inzivaya çekilmiş olan Büyülü Rüzgar ile karşılaşacak ve iyi mi kötü mü kestiremediğimiz bu şerif, Büyülü Rüzgar sayesinde epey silkinecek, cinayetle itham edilen garibanı himayesine alan Siouxlarla birlikte Lewis City'de boy gösteren bir ''Düzenleyici'' nin akıbetine tanık olacaktır...

    Tek sayılık ara geçiş serüvenlerinden biri daha...100 üzerinden en az 80'lik bir kaliteye sahip, dinlenmelik bir öykü...Büyülü Rüzgar serisini farklı kılan güzelliklerden bir tanesi daha...


    #50  Çamur :
(https://c1.staticflickr.com/8/7181/27337773080_e35b34affd.jpg)

    Büyülü Rüzgar, Beyaz Duman'ın kabilesini ararken çayırda bir çocuğa rastlar...Kendine ''Çamur'' adını veren ve baştan aşağı boyalı olan bu çocuğun koşmaktan başka yaptığı şey yoktur ve bu durumu dinlediği eski bir yerli hikayesinden hareketle kendine uyarlamış ve ''Çamur'' kimliğine sahip çıkmıştır...İnancına göre ondaki savaşçı ruhu bacaklarının hızında gizlidir...

    Çamur, Büyülü Rüzgar'ı Beyaz Duman'a götürüp ninesinin çadırına çekilir...Büyülü Rüzgar, ihtiyar Beyaz Duman'ı uyarmaya gelmiştir...Kabilesinin tüm gençleri Oturan Boğa'nın yanında olan Beyaz Duman ve kendi gibi diğer ihtiyarların göç etmeleri gerekmektedir...Zira yakınlarda Bismarck şehri bulunmaktadır ve çok geçmeden iflas edecek olan demiryolunun işçilerinin, altın bahanesiyle bu toprakları didik didik etme ihtimalleri vardır...

    Diğer yandan Çamur da uzun bir süredir sessizliğe bürünen ninesini mutlu etmek ve aynı zamanda kendi değerini herkese kanıtlamak için sık sık Bismarck'a kaçıp koşu yarışlarına katılmakta ve kazanmaktadır...Karşılığında da pek çok ıvır zıvırı ninesine getirmektedir...Çok geçmeden onu Bismarck'ta Sonny isimli bir İtalyan farkedecek ve ilginç teklifler sunacaktır...Bu esnada da Büyülü Rüzgar'ın ilgisini üzerine çektiğinden henüz haberi olmayacaktır...

    Irkçılık, göçmenlik ve uzun vadede hayatta kalma amaçlı kısa vadeli çözümlerin gırla yer aldığı, yine bir Ken Parker tadında insan ve özeleştiri odaklı çok güzel bir hikaye...Bonus olarak da kaç sayıdır görmediğimiz, daha öncesinde acı hikayesine tanık olduğumuz Alexandra'yı Aaron ile evlenmiş ve doğan çocuğuna Ned adını koymuş vaziyette görmemiz de okumanın tadını ikiye katlıyor...

    Çamur, kısmen de olsa gerçek bir olaydan alıntılanmış sanırım...100 üzerinden 85-90'lık harika bir anlatı...


    #51  Sineklerin Efendisi :
(https://c1.staticflickr.com/8/7715/27580997896_191e466b60.jpg)

    Gerçek mi, efsane mi bilinmeyen, ama kesinlikle sisli nehrin ortasından her çağrıldığında çıkıp gelen esraengiz adam, bir hayatı kurtarmak için başka bir hayatı almaktadır ve bu seçim daha çok hasta yakınlarının fedakarlığı ile şekillenmektedir...Şifacıya düşen ise sinekleri doğru şekilde yönlendirmek ve kati surette ritüelin bozulmasına izin vermemekten ibarettir...Aynı sıralarda yolunu şaşırmış bir grup sığır çobanı, sürüleriyle beraber Kara Ayak bölgesinden Büyülü Rüzgar'ın refakati ile çıkmaya çalışırken, Kara Ayaklar ile ezelden beri düşman olan Cree'lere mensup bir avuç sürgün edilmiş savaşçıdan oluşan çetenin çok yakınlarında olduklarından habersizdirler...Birbirinden ayrı gibi duran pek çok ana konuyu ustalıkla finalde bağlayan, güzel ve anlamlı bir öykü daha...Kadroya bu sayıda katılan Mario Milano'nun enfes çizgileriyle...


    #52  Seçkin Cesetler :
(https://c5.staticflickr.com/8/7327/27337771740_aa164f65a9.jpg)

    Ana hikaye kaldığı yerden devam ediyor...Kara Yön'ün içine sızan ve bizzat Hogan tarafından deşifre edilmeye çalışılan lanetli kavmin mensuplarını avlamak için Doktor Kernan'ın özel bir işbirliği yaptığını görüyoruz...Ay Çocukları dendiğini sonradan öğreneceğimiz bu kavimle ilgili meselelere artık federal büro da karışmıştır ve Ned'i bir kez daha uygar elbiseler içerisinde görürüz...Henry Task kimliğindeki Dick Carr, Little Boy, Poe ve Ned, Senatör Fulton desteği ile bu lanetli kavmin üzerine daha bir itina ile eğilirken, diğer tarafta günden güne daha da düzelme belirtileri gösteren Hogan da Doktor Kernan aracılığı ile deşifre ve avlama işlemine devam etmektedir...Ne var ki meselenin iç yüzü bilinmediğinden, halk genelinde birbiri ardına işlenen politikacı ve iş adamı cinayetleri zincirinden farksızdır gerçekleşen olaylar...Yine de bu kez Hogan ile iletişime geçmeye çalışan Ned olacak, ona yardım etmek için çok riskli bir astral geçiş olayına girecektir...Ara ara gerçekleştirdiği bu astral yolculuklarından tek farkı ise bu kez Ay Çocukları tarafından fizikötesi alemde ele geçirilme tehlikesidir...Her ne kadar okurken insanın inanası gelmese de Hogan son derece babacan ve yorgun, Ned ise son derece korumacı bir portre çiziyor Hogan'a karşı...Yine hem ne alaka dediğim, hem de beğenerek okuduğum, hakkında iyi kötü karara varamadığım ama kesinlikle sıkılmadığım öykülerden...Ama ''Nereye gidiyor bu seri, iki can düşman müttefik oldu, ne ayak? Bu mudur yani?'' demeden de edemiyorum...Neyse ki Milazzo'nun eşsiz çizgileri ve siyah-beyaz dengesi tüm kuruntularımı alıp götürüyor...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 13 Haziran, 2016, 16:59:05
    #53  On Üçüncü Ayın Çocukları :
(https://c1.staticflickr.com/8/7320/27550480232_81b6f941d0_o.jpg)

    #54  Rüzgar Mağaraları :
(https://c1.staticflickr.com/8/7614/27372612680_412e493c1d_o.jpg)

    Geçen sayıda beyazlar arasındaki üyelerinin bir bir avlanışına şahit olduğumuz Ay Çocukları denen ve yerlilerce dünyanın eski sahiplerinden kabul edilen bir soya mensup esrarengiz varlıklardan sonuncusunun, Sioux toprakları içerisinde olduğunu öğrenmemizle bitmişti...Bu serüvende işte o son kalan varlık ve Rüzgar Mağaraları denen bölgedeki kadim uykularından uyandırılan Ay Rahipleri'yle tanıştık...

    İç Savaş sonrasında, Amerikan tarihinde de adı geçen iki öngörüsüz kumandanın haksız yerli katliamları sonrasında askerleriyle birlikte Kırmızı Bulut'un savaşçıları tarafından katledilmesi olayından yalnızca Teğmen Lynch isimli bir ''Hayalet Asker'' kurtulabilmiştir...Çılgın At'ın ve Kırmızı Bulut'un başka bir sebepten ötürü başıboş bıraktığı yerliler tarafından gerçekleştirilen kanlı kıyımdan karnını yardığı bir atın içerisine saklanarak kurtulabilen bu kısa boylu asker, vaktiyle yerlilere kök söktürmek için özel olarak kurulmuş ''Hayaletler'' isimli, ateşkes sonrası çoktan dağıtılan vahşi bir bölüğün hayatta kalan son üyesidir...Savaş alanında canlı bulunduktan kısa bir süre sonra, soruşturması devam ederken ortalıktan kaybolan Lynch, öldü kabul edilmiştir fakat aradan geçen uzun yılların ardından bir gün tesadüf eseri olarak izci Wyoming Bill'in yoluna çıkar...Artık tüm vücudu dövmelerle ve ay kültleriyle kaplı bu adam, bazı seçimleri sonrasında insandan çok Ay Çocukları denen varlıklardan biri haline dönüşmüştür ve Kırmızı Bulut'tan intikam almak niyetindedir...Tam da bu sebeple Büyülü Rüzgar, Wyoming Bill'den aldığı haberler doğrultusunda Kırmızı Bulut'un gölgesi olur ve onu her türlü saldırıdan korumaya kararlı bir şekilde, Kırmızı Bulut'un yanında yer alır...Aynı sıralarda Poe da, Senatör Fulton ve Henry Task kimliğini kullanan Dick Carr ile birlikte Washington'da, General Sherman ile Başkan Grant'ın yanında bulunmaktadır...Yanlış seçimler, hayal kırıklıkları ve geçmişin günahları dolayısıyla hem başkana, hem de generale saygısını yitiren Poe, son derece soğuk ve mesafeli davrandığı, isteğinin dışında bulunduğu bu görüşme sonucu hem geçmişteki katliamlarla ilgili bazı açığa çıkmamış şeyleri öğrenir, hem de gizli servisten başka Washington'un da bir takım doğa üstü söylentilere pek de kayıtsız kalmadığına şahit olur...

    Olaylar, Wyoming Bill haber taşırken artık insandan çok eski sahiplerin suretine geçiş yapmış olan Lynch ile ikinci ve son kez karşılaşması ile gelişecek, Ned, Poe ve Binbaşı Eccles'in çok sevdiği bu usta izcinin parçalanmış cesedi bizzat Lynch tarafından Kırmızı Bulut'un yerleşkesine gönderilecek, Kırmızı Bulut ile Büyülü Rüzgar'ın Lynch gıyabında çıkacakları insan avında Ned, dağın ruhu ile temasa geçip kontrolü kaybederek insanüstü bir vahşiliğe bürünecek, Rüzgar Mağaraları denen bölgede hem Ay Rahipleri, hem de Lynch ile yüz yüze gelecektir...

    Normal şartlarda 94 sayfalık bir fumetti fasikülünün okunma süresi 35-40 dakika civarıdır ama bu serüvendeki dipnot, tarihi detay ve paneller içerisinde bol kepçeden kullanılan metinler dolayısıyla süre daha da uzun olmuş...İki sayı süren 188 sayfalık bu güzel hikayeyi okurken, iki buçuk saatlik sağlam bir film izlemiş kadar tatmin oldum...Ne var ki bir Büyülü Rüzgar klasiği olarak sonu biraz fazla hızlı bağlandı demeyeyim de, son sahnelerde görmeyi beklediğimiz bazı planlar atlanarak ya da çok az gösterilerek sonuca bağlandı diyeyim...Tek eleştirim bu olabilir...Yoksa sonuç kısmına kadar gayet kuvvetli ve tatmin edici bir tempoyla ilerledi...İlk sayıda Pasquale Frisenda başlamış çizimlerine, sonraki sayıda Goran Parlov devam etmiş...Kara Yön'le birlikte haberdar olduğumuz ve uğruna Ned ile Hogan'ı müttefik hale getiren bu kadim ve şeytani varlıklar ile ilgili bir sayfa da şimdilik kapanmış görünüyor...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 07 Ağustos, 2016, 18:21:08
    İki aylık bir aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim...

    #55  Aşk ve Kan :

(https://c2.staticflickr.com/9/8436/28843242745_11e81cf78b_o.jpg)

    Poe'nun gizli servis bünyesindeki bazı işleri için yeniden Omaha'da bulunan Ned, daha sonra Jim Brennan ile bir meseleyi görüşmek için liman kenarında sakin bir tavernada dostlarını beklemektedir...Tavernada kendinden başka bir müşteri daha vardır...Kılığından uzun zamandır yolda olduğu anlaşılan bu kaçak asker, kısa bir sohbetin ardından Ned'e Fort Laramie'den geldiğini ve iznini çoktan geçirdiğini itiraf ederek cebinden bir fotoğraf çıkarır...Bu, bir zamanlar genelevden kurtardığı güzl bir kadındır ve bir süre önce onunla evlenmiştir fakat ondan haber alamamaktadır ve elindeki az miktarda ipucu da yolunu Omaha'ya düşürmüştür...

    Ned, üzülerek askere yardım edemeyeceğini, şehirdekilerin iddia ettiğinin aksine medyum olmadığını söyleyince asker bozuk bir şekilde masasından ayrılır fakat aynı sırada Ned, askerin ardından bakarken beklenmedik bir vizyon algılar...Çok güzel beyaz bir gelinlik içerisinde yüzü görünmeyen bir kadın, genç askeri mini toplu bir Derringer silahı ile vurmaktadır...Ned, aniden fikir değiştirerek askerin hikayesini dinlemeye karar verir...

    Aynı sıralarda Poe da General Crook'a daha yakın olabilmek ve bazı gizli haberleri alabilmek için bir süredir kur yaptığı General Crook'un sevimli hizmetçisi Connie ile işi ilerletmiştir...Connie de Poe'nun niyetinin farkında olsa da ona yardımcı olarak bu güzel anların tadını çıkarmaktadır...Bu esnada yolları, kuşaklar boyu kasaplık yaparak geçinmiş ve bu yoldan zengin olmuş bir ailenin son temsilcisi ile kesişir ve birbirilerinden haberleri olmasa da Ned ile kaçak askerin şüpheleri de bu orta yaşı geçkin, kızkardeşiyle yaşayan zengin ve tutucu kasabın üzerinde toplanmıştır...Aynı günlerde kasap da kendinden beklenmeyecek bir incelikle, kentin butiklerinden birindeki en göz alıcı gelinliği sipariş eder...Bu gelinlik, Ned'in geçici trans halinde gördüğü gelinliğin aynısıdır ve olaylar gelişir...

    Oldukça güzel, birbirinden farklı konuları başarıyla bir araya getirip bağlayan, sıkıcı olmaktan uzak bir macera...Stefano Biglia'nın akıcı çizgileriyle...


    #56  Altın Çember Süvarileri :
    #57  Görünmez Düşman :

(https://c4.staticflickr.com/9/8870/28767258971_8eee1c5819_o.jpg) (https://c8.staticflickr.com/9/8813/28843240695_581686e284_o.jpg)

    İki sayılık bu serüvenin ilk sayfalarında Ned ile Poe, gizli servisten siyahi dostları Barry Jackson, namı diğer ''Little Boy'' ile Wyoming'teki Cheyenne istasyonunda buluşmak üzere beklemektedirler...Sanılanın aksine, Little Boy özel bir trenle değil, göçmenleri taşıyan son derece kalabalık ve sefil bir trenle buluşmaya gelir ve dostlarına izinde olduğunu, resmi yollardan halledemeyeceği özel bir durum için yardıma ihtiyacı olduğunu söyler...Birlikte birşeyler atıştırıp, konuya geçmeden önce de yoksul göçmenlerin gönüllerini kazanacak bir jestte bulunup oldukça sevimli ve eğitimli bir delikanlı ile tanıştıktan sonra odalarına çekilip görüşmeye başlarlar...Bu avukatlık lisansı olan göçmen delikanlı, bilmeden de olsa ileride Ned ve Poe'ya çok yardımcı olacaktır...

    Oregon, Birleşik Devletler üzerinde siyahilerin seçme ve seçilme hakkının olmadığı tek bölgedir...Bazı siyasi çıkarlar dolayısıyla beyaz ırktan olmayan herkesin hor görülmesi bu topraklarda görmezden gelinmektedir ve geçmişinde Little Boy'un da bu bölgede ilginç bir anısı bulunmaktadır...Şimdilerde ise bölgedeki zenci, kızılderili ve uzak doğulu azınlığın birlik lideri siyahi toprak sahibi George Washington Cochran ile buluşmaları gerekmektedir...Cochran, her ne kadar barışçıl biri olsa da, son dönemlerde ortaya çıkan Ku Klux Klan benzeri bir ırkçı örgütün maskelerin ardına sığınarak bölgede zenci avına çıkmasından ve buna rağmen beyaz halkın da yapmadıkları şeylerden ötürü azınlığa karşı kışkırtılmasından son derece endişelidir...Bu durumda Little Boy ile birlikte Ned ile Poe da olaya dahil olacak, bu resmi olmayan eylem gizli servisin kulağına gidecek ve Senatör Fulton, olaya el koyması için Dick Carr'ı bölgeye gönderecektir...Bu esnada katiller de eylemlerine son hızla devam ederken, zenci, yerli ve uzak doğulu azınlık güvenli bir yaşam arzusuyla çaba verirken, arka planda Washington'a kadar uzanan çok pis politik dolaplar dönmeye devam edecektir...

    Bu macerada, 40.sayıdaki ''Kaplan Çetesi'' isimli bölümde rastladığımız genç Çinli Wu-Sung ile yeniden karşılaşırken, zenci, yerli ve uzakdoğulu insanların aynı kader yolundaki dayanışması ve mücadelesine de şahit oluruz...İki bölümlük maceranın ilk kısmının çizimler Barbati ve Ramella ikilisine aitken, ikinci bölümde ise İvo Milazzo'nun harika çizgileriyle hikayeye adeta dahil oluruz...Hatırlanası, güzel bir macera...Hatta çok çok güzel bir macera...


    #58  Suikastçi :

(https://c5.staticflickr.com/9/8291/28558973340_b021b1eeec_o.jpg)

    Amerika Birleşik Devletleri'nin sekizinci başkanı Martin Van Buren'in yeğeni Torvald Van Buren, bir sabah gizli servis ajanları Little Boy (Barry Jackson) ve Henry Task (Dick Carr) tarafından Kara Yön tarikatına bir dönem liderlik ettiği iddiasıyla tutuklanır...Tutuklama, basından gizlense de bir ay içerisinde bilinmeyen bir sebeple basına sızdırılır ve haberi gazetelerden alan Poe acilen soluğu Washington Savaş Dairesi'nde alır...Kara Yön ile en çok uğraşan ve yol kateden biri olarak gizli servisin operasyonu dışında bırakılmak canını fena halde sıkmıştır...

    O esnada Ned de uzun bir aradan sonra annesinin mezarını ziyaret etmek için çocukluğunun geçtiği çiftliklerine dönmüştür...Eski kahyaları ve çiftliğin şimdiki sahipleri Rufus ile Nelly çiftine misafir olur ve Rufus ile eski defterleri açmaya başlarlar...Gayrı meşru çocuğu olduğu gerçek babası Howard Hogan ile ilgili annesinin genç kızlık dönemlerinden merak ettiği epey şeyi öğrenmeye niyetli olan Ned'in araştırmaları, bir zaman sonra Poe'nunkiler ile kesişecektir...Kara Yön'ün başında olduğunu bildikleri Hogan'ın, tarikatın tüm düzenini baştan sona değiştirmesi sır değildir fakat Hogan'ın yeri bilinmemekle birlikte, yine Hogan'ın bir oyunu ile Doktor Kernan da federallerin eline geçmiş, Van Buren ile işbirliği yaparak tarikattaki diğer kodamanların isim listesini koruma programı kapsamında hazırlayacaklardır...Bu esnada sahneye giren genç bir şehirli hanım ile ne bağlantısı olduğunu sonradan öğreneceğimiz eski bir ihtiyar kanun kaçağı, Hogan ile Ned'in geçmişleriyle olduğu kadar Poe'nun araştırmaları ve Van Buren meselesiyle de bağlantılı birtakım zincirleme olaylara sebebiyet verecektir...

    Uzun zamandan beri okuduğum en iyi Büyülü Rüzgar öykülerinden biri...


    #59  Yardım Kafilesi :

(https://c2.staticflickr.com/9/8792/28843238905_f76be96b84_o.jpg)

    Nebraska, Sydney İstasyonu'nda, yoğun kar yağışı altında Cheyenne trenini bekleyen dostlarımız, bekledikleri trenden çok daha önce gelen özel bir askeri trene bir tesadüf sonucu kendilerini kabul ettirirler...Tren, Colorado ve Wyoming arasındaki madenci bölgesine gitmektedir ve aynı civarda olan bir garnizondan hiç de iç açıcı haberler gelmemektedir...Daha evvelden olayın haberini alan Ned ile Poe, bu yardım kafilesinde sürpriz bir şekilde dahil olarak bölgeye doğru yola çıkarlar...Zira gidecekleri yerde madenciler, barışçı Uteler tarafından katledilmiş, garnizon da hem Uteler, hem de salgın hastalık tehdidi altındadır...İşin içerisinde ikili oynayan bir kızılderili ajanı ile Uteler'e silah vaadinde bulunan gizemli kişiler de olunca, trende güven duygusu yok denecek kadar azdır ve herkes bu karmakarışık olayda birbirinden yana güven sıkıntısı çekmektedir...

    Kendini okutan, ama çok da şahane diyemeyeceğim bir ara macera daha...10. sayıdan beri görmediğimiz Uteler ve aralarından tanıdık bir yüzle de karşılaşıyoruz bu serüvende...


    #60  Sayılı Dakikalar :

(https://c4.staticflickr.com/9/8877/28843237675_26b8a787bb_o.jpg)

    Bismarck yakınlarındaki Smoky Water kasabası, bir süredir ''New Zurich'' adıyla İsviçreli yerleşimcilerin yatırım ve iş kolu meskeni haline gelmiştir...Kasabada kalan azınlık, bu İsviçreli yeni sakinlerin kurallarına ve komitelerine uymak zorunda kalarak köklü değişikliklere boyun eğmiş, şafaktan gün batımına kadar çalışıp saat işçiliği ile haşır neşir olan bu yeni sakinlerin kurduğu komite ise kasabanın yargı ve güvenlik kanadını oluşturup yabancılara, gece hayatına, kumarbazlara, sahtekarlara ve silahşörlere kesinlikle tölerans tanımamaktadır...Kasabanın en dikkat çeken yapısı ise tam merkezde yer alan dev bir saat kulesidir...

    Vic Bolt, genç silahşör, şimdiye dek kimsenin canını acıtmamış, tek derdi bedava yaşamak olan ve korkakların korkusundan beslenen bir sahtekardır...Yağmurlu bir gecede, New Zurich'te para vermeden konaklamak isteyişinin bedelini ağır bir dayakla ödeyerek geldiğinden farklı bir şekilde geri gönderilir...

    Ertesi gün, Sioux bölgesinde bir ticaret noktasında Ned ile Poe'ya, yarı ölü halde bulunup getirilen genç sahtekarın haberi gelir...İlk müdahalenin ve kısa bir dinlenmenin ardından genç adamın anlattıklarından birtakım tekinsiz ve kontrolsüz büyüme olaylarının temellerinin atıldığı yargısına varan ve bunun Sioux rezervi için yakın bir gelecekte sınır sorunu teşkil edeceğini düşünen dostlarımız, bu gelişmekte olan New Zurich kasabasına doğru bir nezaket ziyareti yapmaya karar verirler...Ne var ki kasabaya geldiklerinde, komite başkanının cinayete kurban gitmesi ile ister istemez soruşturmaya dahil olurlar...

    Hırs ve güç savaşının, gelenksel zanaat ve estetik değerler bünyesinde birleştiği, diğer yandan da İsviçre'nin saatçilik geçmişine ve ilk kol saati üretimine bir saygı duruşu barındıran, enteresan ve kayda değer sayılabilecek güzel bir öykü...Barbati ile Di Vincenzo beraber çizmişler...

Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 31 Ekim, 2016, 11:48:32
    60.sayıdan sonra Büyülü Rüzgar incelemelerime ara verdim, çünkü okumaya her başladığımda notlar alıp foruma yazacağımın düşüncesi ile bir parça bunalıp çok sık ertelemeye, sırf inceleme yapma durumu dolayısıyla rahat rahat ağız tadıyla okuyamamaya başlamıştım...Dolayısıyla 60. sayıdan sonra kendimi serbest bırakarak rahat rahat okumaya devam ettim... :) Nihayet ilk 100 sayı geride kaldı...Arada okumuş olduğum 40 bölümü topluca masaya yatırmak gerekirse ;

    Seri beni hayal kırıklığına uğratmadan 100.sayıya geldi...61. sayıdan itibaren tekil maceralarla devamlılık arzeden ana konu maceraları arasında güzel geçişler oldu, dengeler sağlam kuruldu...Vasata yakın ya da sıradan diyebileceğim en fazla birkaç bölüm olmuştur ki onların isimlerini dahi hatırlamıyorum...

    Ned'in geçmişiyle ilgili, önceki 60 sayıya nazaran daha az şey öğrendik...Diğer yandan Hogan ile olan hararetli münasebetleri yok denecek kadar azdı...Zaten aralarında geçici bir ateşkes olduğundan, karşılaşma ihtimalleri olan tek bölümde de birbirilerine sezdirmeden yardımcı bile oldular...Seri, 100.sayıya kadar rahat bir 20 bölüm kadar Black Hills mevzuları ile gelişti...Adeta birkaç sezonluk muhteşem bir tarihi dizi edasıyla ilmek ilmek işlendi, tarihi arka plan, tarihi karakterler ile öykülerin kurguları ve kurgu karakterler bir arada daha iyi işlenemezmiş dedirtti...Bu nadide bileşimin ve başarılı yedirmenin yerli çizgi romandaki tek örneğini Suat Yalaz'ın 90'lı yıllarda 8 yıla yakın Sabah Gaztesi'nde tefrika edilen Son Osmanlı serisinde görmüştüm ama ne yazık ki bu seriyi asla kitaplar halinde okuyamayacağız...Herneyse...

    Seride 1880'li yıllara gelinirken, tansiyon da giderek arttı...Black Hills'deki hemen hemen tüm kabilelerin birleşmesi, General Custer'ın geçici uzaklaştırılması, General Crook'un yaklaşımı, Oturan Boğa, Çılgın At ve Kırmızı Bulut'un kararları, Washington'un tutumu, gizli servisin rolü, Ned ile Poe'nun iki zıt cephede ortak bir yol için mücadeleleri ve daha pek çok şey işlendi...100 sayı itibariyle Siouxlar, birleştikleri kabileler ile son kez buruk bir zafer elde ettiler...Crook geri çekildi, Custer ise Little Big Horn'da ayakta kalan son adamken, etrafı sarıldığı sırada kendi canına kıydı...Kırmızı Bulut, Washington ile anlaşarak Crook'un rezervlerinden birine yerleşirken, Oturan Boğa ve onunla özgürlük yolunda birleşen pek çok kabile Kanada sınırına kadar çekildi...Bu son zaferden sonra kızılderililerin açlık, donma ve asimilasyon dolaylı yok oluş süreçleri geri dönüşü olmaksızın başladı...Bu esnada batının ünlü simalarından, çizgi romanların yanı sıra dizilere, filmlere konu olan Wild Bill Hitchcock'un ölümünü, Küçük Büyük Adam'ın ihanetini, Kırmızı Bulut'un etkisini yitirişini ve Çılgın At'ın mücadeleli hayatının bir rezervde, kendi soydaşları tarafından sırtından vurulmak suretiyle sona erdiğini gördük...Bu esnada çoktandır kendini Siouxların özgürlük davasına adayan Ned ise savaşta yerlilerin yanında yer aldığı için tamamen beyaz ırktan koptu ve artık başına ödül konan bir vatan haini olarak kentlere giremez oldu...Tüm bunların haricinde Senatör Fulton, Little Boy ve Poe'nun gizli servisten ayrılmış olmaları da vurucu detaylardan biriydi...

    Okumuş olduklarım arasında bende apayrı yeri olan iki sayıya dikkat çekmek istiyorum...

#73 Aynalar Dağı                                                              #101 Beyaz Bayrak

(https://c7.staticflickr.com/6/5538/30567109622_f69f41a4f2.jpg) (https://c1.staticflickr.com/6/5636/30567108632_6449d60ae7_z.jpg)

    Aynalar Dağı, tek başına okunabilen, bir Ken Parker macerası kadar derin ve duygu yüklü olan, ihtiyarlık üzerine harika bir öykü...Beyaz Bayrak ise 25-30 sayıdan fazladır ilmek ilmek işlenen Black Hills sagasının son kitabı...Yani tüm kızılderililerin açlığa, soğuğa, ölüme ve onursuzluğa mahkum edildikleri, en ünlü ve büyük savaşçıların ihanete uğradıkları ve yerlilerin kendi içlerinde de parçalandıkları uzun saganın son kitabıydı...Bu albümlerin yeri bende her daim başka olacaktır...

    Bunca yıldır western okuruz ama, Ken Parker harici tarihi ve eleştirel mevzulara çok dokunan, sosyal yanı olan western serüvenlerine çok nadir rastlarız...Ken Parker'da da insan odaklı derin ve sosyal bir yan olmasına rağmen, Ken'in kendi yaşam seyri ve savruluşu dolayısıyla Amerikan tarihi ve kızılderili asimilasyonu ile ilgili nispeten daha az şey görürürz ama diğer westernlerin yanında bu azlık oranı, adeta çokluk sayılabilir...Büyülü Rüzgar ise doğrudan bu konuya odaklanıyor ve ana hikaye omurgasını kurgunun yanı sıra bu tarihi yok oluşa da dayandırıyor...Tıpkı Ken Parker gibi ama ondan farklı olarak ana karakteri doğrudan mevzular içerisinde seyrine devam ediyor, tarihe tanıklık ediyor...O sebeple Büyülü Rüzgar'ın sosyal, politik ve eleştirel yanı her zaman ayrı bir kefede olacaktır benim için...

    Batının laylaylomsuz gerçek tasvirini (her ne kadar bazı filmlerle, kitaplarla ve dizilerle gerektiği gibi verilmiş olsa da onlardan aşağı kalmayacak denli detaylısını ve acımasızını) ve köklü bir ırkın, kadim bir kültürün yokedilme sürecini gerçekten merak eden tüm western severleri Büyülü Rüzgar okumaya davet ederim...
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: ferzan - 12 Ağustos, 2017, 20:29:46
    Ve son haftalarda yoğunlaştırılmış okumalar eşliğinde Büyülü Rüzgar bitti...131 fasikül ve ortalama 13.100 sayfa süren bu efsanevi hikayeyi sonlandırmanın memnuniyetiyle burukluğunu aynı anda yaşıyorum...

    Öncelikle 131. özel final sayısından önceki son 3 kitap, Büyülü Rüzgar'ın kapanış sagasıydı...Herşey bu kitapta nihayete erdi...Ama bu sagaya gelene kadar ilmek ilmek herşey işlendi ve tüm boşluklar kapandı, delikler tıkandı, köşeler tutuldu...110'lu sayılara doğru artık ABD topraklarında resmen ölü ya da diri aranan bir vatan haini haline gelen Ned Ellis giderek güneye inmeye başladı ve bu iniş esnasında pek çok şeye tanık olduk...Seride boy gösteren tarihi şahsiyetlere birkaçı daha eklendi...Joseph Pulitzer gibi, Alan Pinkerton gibi...Ve devam eden sayılarda, Ned'in hem kaçmak, hem de iz sürmek için ilerlediği güney istikametinde pek çok olaya ve tarihi gelişmeleri de arka planda izlemiş olduk...Telefonun ABD'de ilk yaygınlaşmaya başlayışını, bazı özel bürolar ve zenginler merkezinde Chicago'da 70'e yakın telefon bağlanma hadisesini gördük...İlk denizaltının kullanılışı olmasa da ABD'de ilk ortaya çıktığı dönemin de içerisinde olduğumuzu idrak etmiş olduk...Git gide yok olmaya devam eden kuzeyden ya da güneyden pek çok kabilenin asimilasyonuna, eriyişine daha yakından şahit olurken ordu, siyaset ve dönemin sosyolojisi adına fonda tarihi verileri destekleyen pek çok çıkarıma tanıklık ettik...

    Bu son sayılara doğru bende ayrıca iz bırakan bazı sayılar oldu...İsimlerini anmak isterim;

    Kelly'nin Hayvanat Bahçesi
    Alice Karanlıkta
    Showboat
    Jesse James'i Öldüreceğim
    Kanlı Yollar


   
    (https://www.fumetto-online.it/ew/ew_albi/images/BONELLI%20EDITORE/mv_b120.jpg) (https://www.fumetto-online.it/ew/ew_albi/images/BONELLI%20EDITORE/mv_b119.jpg)


    (https://www.fumetto-online.it/ew/ew_albi/images/BONELLI%20EDITORE/mv_b116.jpg) (https://www.fumetto-online.it/ew/ew_albi/images/BONELLI%20EDITORE/mv_b123.jpg)
   
    ...gibi bölümler aklımı başımdan almaya devam etti...Ana konu mükemmel bir şekilde devam ederken ve Louisiana bataklıklarını geride bırakıp Meksika sınırına doğru ilerlerken bir yığın gerçek olay merkezli hikayeleştirmelerle seri daha da gözalıcı hale geldi...Benim en hoşuma giden noktalardan biri ise neredeyse 90-100 sayı önce seride tek sayılığına karşımıza çıkan bir ya da iki karakterin yeniden gözüküp öykülerin onlarca sayı süren akışları esnasında oralarda bir yerlerde yaşamlarına devam edip kendi yollarını çizmiş olmaları ve açmazlara sürüklenip yeniden yollarının bir şekilde biz okuyucularla kesişmesi olayı oldu...

    Son sayılara doğru artık güney Apaçileri ve liderleri Victorio ile savaş yoluna inen, hem Meksikalı ruralelerle, hem de sınırı geçen ABD birlikleriyle topyekün savaşa hazırlanan, nispeten daha yorgun ama buna rağmen güçleri maksimum seviyede, sanki kendini tüketmek için elinden geleni yapıyormuşçasına bir hal alan Ned Ellis gördük...Poe ile irtibatları giderek seyrelmişti ama sonlara doğru yeniden bir araya gelmeleri sıklaşmış oldu...Poe, General Crook'un yanında Pulitzer ve gazetesini temsilen bulunup fırsat buldukça Ned'e bilgi sızdırırken, Ned de Victorio'nun Apaçileriyle bir arada kalarak tamamen onların davasına yönelmişti...Bu esnada epeydir seride izlerini takip etiğimiz bazı sembol ve ruhani bir kaçma kovalamanın da sonuna yaklaşmıştık...İşin içine hiç hesapta olmayan ve sürprizlerle dolu bir Meksikalı genç kadın da girince finale giden son yola girilmiş oldu...

    Final hakkında çok detaylı yazmayacağım elbette...Yalnız ben tatmin oldum...Evet, Büyülü Rüzgar daha gürültülü bir finali hakediyordu ama sanki böylesi de daha iyi oldu...Pek çok şeyi yadırgamaksızın olduğu gibi kabullendim ve Manfredi'nin 13.100 sayfa süren bu müthiş hikayesinde neredeyse hiçbir boşluk bırakmamış olduğunu görerek saygı duydum...Tek eleştirim, özel kapanış sayısından önceki 3 kitaplık saganın sonunda ekstra bir 50 sayfa daha olsaymış keşke dedim...Hikayenin sonu biraz hızlı bağlandı ama buna rağmen ayak uydurulamayacak bir hız değildi...

    130. sayının ardından 212 sayfalık özel bir final sayısı yayınlanmıştı 131. sayı olarak...1880'lerde başlayan seri, bu final sayısı itibariyle 1912 Michigan Gölü kıyısında eski görünüşlü bir ev ve motorsiklet sesi ile son öyküsünün başlangıcını yaptı...''Kayıp Zamanın Anıları'' isimli bu kitapta 70'li yaşlarında huysuz ihtiyar Poe'nun dilinden genç bir gazeteci çocuğa anlatılan 3 ayrı öyküyü dinledik...Bunlardan iki tanesi son derece elzem olmakla birlikte bir tanesini fazlasıyla konu dışı bulduğumu söyleyebilirim...Hani, Manfredi sanki Poe için ayrı bir öykü yazmış da bu hikayeyi de bu sayının içinde kullanmış gibi hissettim...Ama bu kitap tamamen alakasız değildi...130. sayı finalinden sonraki aylarda olanları da yine bu kitapla görmüş olduk ve aralarda Manfredi'nin açık bıraktığını düşündüğü birkaç nokta üzerinden eğildiği hikayelerle seriyi tamamladık...Tabi tekrar 1912 Michigan Gölü kıyısındaki evdeki o son sayfalardan bahsetmeyeceğim...Finale ilişkin ruhuma damgasını vuran üç ayrı cümle ve diyaloğu yazacağım...

    SPOİLER İÇEREBİLİR!!!

    Ned:
    - ''Gökteki yıldızlardan daha fazla kurşun harcadım, artık buna son vermenin zamanı geldi...''



    Estrelle:
    - ''O ışık neydi, kimi selamlıyorsun?.. (Ned'e ikinci hayatını armağan eden manevi babası yaşlı Sioux şamanı Topal At'ın hayalini görürüz)
    Ned:
    - ''Yeteneğimi kaybediyorum ve bir daha geri kazanamayacağım...'' (gülümseyerek)



    Poe:
    - ''Seni çok özledim Ned...'' (70li yaşlarındaki ve 20. yüzyılın başlarındaki Poe, elinde Ned'in ona 30 yıl evvel verdiği muskayı tutup boşluğa bakarken)
    Ned:
    - ''Ben seni hiç terketmedim dostum...Hep burada, senin yanında olacağım...Mitakuye oyasin...''

    SPOİLER İÇERME İHTİMALİ OLAN KISIM BİTTİ!!!

   
    ''Mitakuye Oyasin'', yani ''hepimiz biriz'' ya da ''hepimiz kardeşiz'', ''hepimiz birbirimize bağlıyız'' gibi bir anlama gelen ve tüm varlıkların tek bir yaratıcı kaynaktan gelip tekrar ona döneceğine inanan Sioux yerlilerinin selam ve besmelesi gibi olan bu efsanevi cümle ile seri sona erdi... :'(


    (http://www.sergiobonelli.it/resizer/610/480/false/1370360355357.jpg--.jpg)


    Büyülü Rüzgar, Ken Parker ile birlikte bugüne dek okuduğum en kaliteli ve gerçekçi western oldu...İçeriğinde aşırı dozda şiddet, acımasızlık ve hayatın en karanlık yanlarını barındırırken arka planda tarihi gerçekliklerle ön plandaki kurgusunu ve inanılmaz nitelikli karakter derinlikleriyle muazzam bir şekilde harmanladı...Korku, aksiyon, sosyoloji, büyü, kızılderili mitolojisi, yerli söylenceleri ve efsaneleri, parapsikoloji, gizli ilimler, esrarengiz tarikatlar, kara büyü, durugörü, ölüm ve ötesi, klaisk edebiyat, tiyatro, feminizm, eşcinsellik, insan ve halk özgürlüğü, anti-emperyalist tavır, siyaset, anti-militarizm, anarşizm, sosyoloji, psikoloji ve bol miktarda felsefe ile seri, emsallerinden çok ama çok farklı bir yere benim nezdimde ve gönlümde çoktan kuruldu...İtalyan westernlerinde ve Bonelli ekolünde iki marjinal; Ken Parker ve Büyülü Rüzgar'ı terazide bir araya getiririsek, ikisinin hemen hemen eşit ağırlıkta olduğunu herhalde utanmadan iddia edebilirim...Ken Parker ne denli gerçekçi, şiirsel ve edebi ise Büyülü Rüzgar da o denli gerçekçi, sert, acımasız ve karamsar bir çizgi roman...

    Bir Teks veya Zagor okurken, atıyorum bir kadın kaçırıldı...Yerli ya da beyaz farketmez...Kahraman, kadını bulup kurtarana kadar kaçıran kabileden ya da çeteden en fazla birkaç tokat yer ve elleri bağlı olduğu için de günlerin açlığı ve susuzluğu ile iyice bunalır...Sonunda da kahramanımız gelir kurtarır, sorumlular da ya sağ ele geçer, ya da genellikle kendi ettiğini bulur ve kahranmanımız ölümüne sadece vesile olur...Ama Ken Parker'da aynı tema şöyle işlenir...Kadın kaçırılır...Aylarca, hatta yıllarca izine rastlanmaz...Defalarca tecavüze uğramıştır ve kaçıranlardan çocuğu bile olmuştur ve kaderini kabullenmiştir...Neden sonra kadının ruhundan arta kalanları kurtarmak ve uygarlığa geri getirmek üzere onu kurtarmayı başarırlar...Nispeten daha gerçekçi ve olması gerektiği gibi bir senaryo...Üstelik kadının psikolojisinin derinlerine inilerek okuyucuya empati kurdurmak suretiyle rahatsızlık verilir...Ken Parker farkı budur...Büyülü Rüzgar'da ise olay çok daha farklı işlenir...Kaçırılan kadın tecavüzlerden sonra ama kazayla ama bilerek ölüme terkedilir ya da bizzat öldürülür, hatta parçalanır...Cesedi bile bulunamaz...Akrabaları ulaşamaz...Kardeşinin, ana babasının ya da sevgilisinin ızdırabı en ağır bir şekilde okuyucuya hissettirilir ama bir şekilde sorumluların izine rastlandıktan sonra o kızın intikamı öyle bir alınır ki, okurken aldığımız zevkle kendimizden utanırız...Ben açıkçası ruh durumuma göre Ken Parker'ın ya da Büyülü Rüzgar'ın formülünü, her daim Teks ve Zagor'daki formüle tercih ederim gerçekçilik adına...Teks ve Zagor da canımız ciğerimiz, lakin Ken ve Büyülü gibi eserlerle hangisinin idealize ve vakit geçirmelik, hangisinin de gerçekçi ve saygı duymalık olduğu ortaya çıkıyor...

    15 sene evvel, henüz lise öğrencisiyken tanıştığım ve 65 sayı kesintisiz süren arkadaşlığına 8 sene kadar ara verdiğim Büyülü Rüzgar'ı tamamlamak geçen seneye, bitirmek de bu haftasonuna nasip oldu...Eğer ömrüm varsa ve sağlığım izin verirse, ömrümün sonlarına doğru bu muhteşem seriyi son bir kez daha okuyacağım...Hayatımın son merhalesinde, bana eşlik etmesini isteyeceğim birkaç eserden biri Büyülü Rüzgar...15 senedir bana aralıklarla eşlik eden, annemin bile bayılarak okuduğu sevgili dostum Büyülü Rüzgar'a hayatıma girdiği için huzurlarınızda teşekkür ediyorum...Yazar Gianfranco Manfredi'ye ömrüm boyunca ödeyemeyeceğim manevi bir borç da yanıma kar kalmış oluyor...

    Siouxlarda veda cümlesi ve kavramı olmadığı için, ben de Büyülü Rüzgar'a veda etmiyorum daha sonra yeniden görüşeceğimiz için...

    Toksha Ake...Mitakuye Oyasin...


    (http://2.bp.blogspot.com/-QslWS19bzVA/VgezSmaBZiI/AAAAAAAAE3A/4JWkDCRTGEI/s1600/mv1.jpg)
Başlık: Ynt: Büyülü Rüzgar İncelemeleri
Gönderen: peder clemente - 12 Ağustos, 2017, 20:59:41
Ferzan, ne güzel bir yazı-yorum-analiz.Aklına, çizgi roman zevkine ve ellerine sağlık.Büyük bir zevkle okudum.