İtlaf edilen çizgiromanlarım!

Başlatan pizagor, 10 Ekim, 2011, 10:06:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Benim bloga yazdığım birkaç satır, sizlerle de paylaşmak istedim...

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2011/10/itlaf-edilen-cizgiromanlarm.html

İtlaf edilen çizgiromanlarım!

Kabusudur evdeki soba çizgiromancının, küçüklüğünde çok çizgiromanını kaptırmıştır kendisine... Olanca çabasına rağmen annesinin dikkatli gözlerinden kaçıramadığı Teksas – Tommiks sayfaları kimbilir kaç sabah ateşin ilk kıvılcımlarına kaynaklık etmiştir...

Neyse ki ben şanslıydım, ebeveynlerim hiç karışmadılar çizgiroman okumama. Cebimde param oldukça gittim bayiden çizgiroman aldım... Ya da babam beni bakkala gönderdiğinde para üstüyle bakkalın kapısının arkasına çekilmiş iplere ortalarından geçirilmiş çizgiromanların arasından en albenilisini çektim! (Vay be, bir zamanlar para üstüyle çizgiroman alınırmış. Şimdiyse çizgiromanın para üstüyle bakkaldan birşeyler alabilir duruma gelmişiz. Neyse konumuz bu değil...) Zaten çizgiromanlarımın benden sonraki adresi babam olurdu. Israrla çizgiroman elinde tuvalete girdiğine göre sanıyorum kendisinde gliserin kansuk etkisi yaratıyordu...

Ancak babanın da çizgiromancı bir evde korkusuzca, ayan beyan çizgiroman okuyan ben bile alevlerin hışmından kurtulamadım...

Orta 2'deydim sanıyorum, sene 1989 falan...

Doğuş Koleji'nde çizgiroman adına inanılması güç bir hareketlilik söz konusu...

Küme küme çizgiromanlar bir grup öğrencinin arasında el değiştiriyordu...

Tahmin edin bakalım başrollerden birinde kim var!

Muzır neşriyat çizgiromanın böylesine dolaşım serbestisi olması kabul edilebilir bir durum olmadığından bu özgürlüğün bir yere toslamasını bekler haldeyiz bir yandan da...

Neyse o gün kısa zamanda geldi çattı, kat muavini müdür yardımcımız Zafer Bey, bu çizgiroman curcunasını fark etmesiyle birlikte olaya müdahale etti...

Acilinden bir sınıf baskınıyla gelen 'Bütün çizgiromanları hemen bana teslim ediyorsunuz!' buyurganlığına değil de bu emrin bilinçaltımızdaki ham korku karşılığı olan 'Bu kesin emrime rağmen yine de herhangi birinizde çizgiroman yakalarsam pişman ederim!'e boyun eğen bizler o anda çantalarımızda çizgiroman babında ne varsa tıpış tıpış götürüp odasına bırakmıştık... Korkuyla yönetmek, bir çocuğun önce ailede, sonra okulda tanıştığı, daha sonra da kanıksayarak tüm hayatına yaydığı, boyun eğmeği öğrendiği, sorgulamaktan, 'neden böyle?' demekten çekindiği, sürüye katıldığı öylesine faydalı bir yöntem ki... Neyse konumuz bu da değil...

Odada toplanan kitaplarla birlikte gözlerimin önünde ikiz kuleler yükseliyordu an be an, boyu bir metreyi geçen çizgiromanlardan oluşan iki kule... İştah kabartan, akıbeti belirsiz enfes bir görüntü...

Ve bu görüntünün cazibesine kapılmamdan mıdır yoksa yitirilecek onca sayfanın canımı acıtmasından mıdır müdür yardımcısının odasına girip bir daha böyle bir hataya düşmeyeceğini belirten, yeter ki çizgiromanları ona geri verilsin diyen ben...

Bunu dile getirmesiyle birlikte sert bir dille odadan kovulan da ben...

Ertesi gün okula gittiğimde o ikiz kulelerden eser kalmamıştı...

Ama ben hep merak ettim...

Acaba o çizgiromanlar Zafer Bey'in tehdit ettiği üzere kazan dairesine mi gitti...

Yoksa kolilenmiş bir şekilde bir araba bagajına konup okunmak üzere müdür yardımcısının evine mi...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


yunusmeyra

Böyle "el koymalı " ,"yakmalı" ve "geri verilmemeli" bir olay duyduğumda bütün çizgi roman severler için kahrederim..
Ama derim; belki, yani acaba, o el koyan "otoritelerde" okumuş mudur.. Yani el koydukları şeye göz ucuyla da olsa bakmışlar mıdır.. Buradan bir "bilinç sıçraması" yaşayıp onlarda çizgi roman okuru olmuş, okumuş ve okutmuşlar mıdır..
Ve başka "otoritelere" karşı çizgi romanı savunmuşlar mıdır.. Böyle bir olay var mıdır..

Not: Fahrenheit 451, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Ve bir gün bir görevli kitaplarda birini yakmak yerine okumaya karar verir..
Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır.  Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

hanac

Alıntı yapılan: yunusmeyra - 10 Ekim, 2011, 10:29:38
Fahrenheit 451, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Ve bir gün bir görevli kitaplarda birini yakmak yerine okumaya karar verir..
Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır.  Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.

Epsilon Yayıncılık 2 yıl önce çizgiromanını yayınlamıştı.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,1143.0.html

Peyami

Alıntı YapDoğuş Koleji'nde çizgiroman adına inanılması güç bir hareketlilik söz konusu...

Aslında o dönemlerde Doğuş Kolejinin Türkiye'deki nispeten  özgür okullardan biri olduğunu düşünüyorum. Mesela öğle teneffüsünde ninja filmleri ya da "Rad" gibi Amerikan gençlik filmlerinin koridorlardaki televizyonlardan gösterildiği pek fazla okul yoktu herhalde Türkiye'de. Ama korkutarak yönetmek konusundaki sözlerinizde haklısınız maalesef. Türkiye'de ki pek çok okulun durumu buydu, bence hala da budur. Okulu bırakın ailelerin dahi pek çoğunda bu ilkel yönetim şekli hakim. Bu bir toplumsal kültür meselesi herhalde. Hedef ister ÇR olsun, ister başka bir yaramazlık olarak görülen araç ya da aktivite. Yalnız sistemin bir başka negatif yönü daha var. Gereksiz yere korkutmanın kullanılması lüzumsuz antibiyotik kullanılması gibi bir durum. Direnç gelişebiliyor. Bir süre sonra korkutmadan söz dinlemeyen insanlar fazlalaşıyor. Korkma seviyesi yükseliyor. Bu da şiddetin yaygın olmasının sebeplerinden biri haline geliyor çünkü başka türlü kimse birbirini adam yerine koymamaya başlıyor.   

Alıntı YapFahrenheit 451,Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır.  Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.

Yunus'un örnek gösterdiği kitap tam da konuya uygun  olmuş. Hatta bunun bir de filmi vardır. O da seyredilebilir. Ek olarak 5-6 ay önce yine benzer konulu bir ÇR okudum, kitap okuyan insanların dışlandığı ve potansiyel terörist muamelesi gördükleri bir konusu vardı, ama ismini hatırlayamıyorum. Aklıma gelirse yazarım. 

drfuhrer

valla hepimiz benzer kuşakların çocuklarıyız.hocaların o tavırları babacanlıktan çok şiddeti kanalize etme yoluydu maalesef.maddi olarak sıkıntılı-bir sürü sorunu olan adamlar ''biz''ler vasıtasıyla kendilerini iyi hissediyorlardı.insan doğuştan belirli bir esneme katsayısıyla doğar.bu limiti erken tüketirseniz;bir canavar yaratırsınız.çünkü adam tüm ömrüne yayması gerekenleri bir kaç senede bitirivermiştir.sonuç:esneyememe...ben öyleyim şu anda..
ama şu kadarını söyleyeyim:zamanında kuzu gibi boyun eğdiğim şu okul-çizgi roman olayını şimdi yaşasam hoca-öğretmen demez ağzını-burnunu kırarım emin olun...

pizagor

Aslında konuyu forumdaşlarımın itlaf edilen çizgiroman anılarını aktarabileceği bir yer olsun diye açmıştım... Ama şu anda da güzel bir yere doğru gidiyor...

Yine de ilk amacı da atlamayalım :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


drfuhrer

Evet.. İlk amaç...

Benim, evde itlaf edilen çizgiromanlarım maalesef banyo kazanında kül oluyordu.
Birçok çizgiromanım bana sorulmadan yakıldı. Ama içime en çok günaydın gazetesinin verdiği kara şeytan serisi oturmuştu. Yapan anne olunca;ağlayıp-sızlanmaktan başka çaremiz de olmuyordu. Şimdi gülüp geçiyoruz ama hakkaten benim için ciddi bir çocukluk travmasıdır bu çizgiroman itlaf olayı...

Ne demişler: ''sakalı ne kadar sık kesersen; o kadar gür çıkar''.. Eee zamanında çok fazla olmayanları yandı.
Sonuç: Şimdi kütüphaneler dolusu takımlarım oldu. Maddi külfet te cabası...
Hep soruyorum bu soruyu kendime: Acaba yakılmasaydı o çizgiromanlar, zevkini zamanında alabilseydim; şimdi bu kadar çizgiroman alma işine girişir miydim, bu kadar büyük maddi rakamların altına girer miydim???

pizagor

Alıntı yapılan: drfuhrer - 10 Ekim, 2011, 14:14:09
ne demişler:''sakalı ne kadar sık kesersen;o kadar gür çıkar''..ee zamanında çok çok fazla olmayanları yandı.sonuç:şimdi kütüphaneler dolusu takımlarım oldu.maddi külfet te cabası...hep soruyorum bu soruyu kendime:acaba yakılmasaydı o çizgiromanlar,zevkini zamanında alabilseydim;şimdi bu kadar çizgiroman alma işine girişir miydim,bu kadar büyük maddi rakamların altına girer miydim???

Ben çizgiromanına karışılmamış, rahat bırakılmış bir akımın temsilcisiyim... Nihayetinde sonuç aynı olduğuna göre bu bağımlılığı günahın tatlılığına bağlamak çok da doğru olmaz...

Yanıtı kişinin ve çizgiromanın kendisinde aramak lazım...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


drfuhrer

PİZAGOR arkadaşım yanlış düşünüyorsun.sen veya ÇR konusunda rahat büyümüş kişilerle benim gibi büyüyenlerin alışveriş saplantısı aynı olmuyor emin ol..
rahat büyüyen kesim de alır ama maddiyatına göre..
benim gibiler ise emin olun aç kalsa bile gider alır ÇR...
ben doktorum ama inanın milyarları döktüm bu yola..benim gibilerinki hobiden fazla birşey,anlatabiliyor muyum?

V

Alıntı yapılan: yunusmeyra - 10 Ekim, 2011, 10:29:38

Not: Fahrenheit 451, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Ve bir gün bir görevli kitaplarda birini yakmak yerine okumaya karar verir..
Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır.  Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.

Gençken okuduğum bu şahane eserden ilhamla yazılmış bir şiiri sunayım:


                                "Dante Alighieri'ye"
Şiirlerde çürümeye başlamışlar,
Yazıldıkları kağıtlar gibi.
Zamanın yorgun arayışında,
Onları yakan ısı
Kaç fahrenheitt olur bilmem...
Bütün insanlık plastikleşse,
Yağmurun dudaklardaki ılık tadı
Unutulsa bile;
Şiirler küllerinden 
Tekrar yeşerecekler.
Kendilerini dağlayan yürekleri,
Coşkuyla
Harlayacaklardır..


                            -JDS-
"İstemem,eksik olsun.."

kalidor

fahrenheit 451, 1984 ve Brave New World karışımı Christian Bale'in 'Equilibrium' filmini de atlamayalım. Bu film sayesinde W.B. Yeats'i tanımıştım.
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Alıntı yapılan: Peyami - 10 Ekim, 2011, 12:27:36

Aslında o dönemlerde Doğuş Kolejinin Türkiye'deki nispeten  özgür okullardan biri olduğunu düşünüyorum. Mesela öğle teneffüsünde ninja filmleri ya da "Rad" gibi Amerikan gençlik filmlerinin koridorlardaki televizyonlardan gösterildiği pek fazla okul yoktu herhalde Türkiye'de.

Bu mevzuyu atlamışım... Yoksa bir Doğuşlu daha mı var bu platformda?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Alıntı yapılan: drfuhrer - 10 Ekim, 2011, 15:25:12
PİZAGOR arkadaşım yanlış düşünüyorsun.sen veya ÇR konusunda rahat büyümüş kişilerle benim gibi büyüyenlerin alışveriş saplantısı aynı olmuyor emin ol..
rahat büyüyen kesim de alır ama maddiyatına göre..
benim gibiler ise emin olun aç kalsa bile gider alır ÇR...
ben doktorum ama inanın milyarları döktüm bu yola..benim gibilerinki hobiden fazla birşey,anlatabiliyor muyum?

Bu tutkuya saygı duyarım drfuhrer ancak bilenler bilir çizgiroman benim için de hem alım olarak hem aldığımı saklama bakımından saplantı boyutundadır. Dolayısıyla yine aynı noktaya geleceğim : Yasaklamalar kimi küçük çizgiromancıyı çizgiromandan uzaklaştırırken kimisini de bu alışkanlığa daha da tutunmaya yönlendirmiştir ki bu tamamen o küçük çizgiromancının bu sevdayı ne kadar bünyeye alabildiğine bağlı bana kalırsa... Belli ki drfuhrer bu işe daha küçücükten gönlünü koymuş, asla kopamamış ancak onun kadar ileri gidemeyen onbinlercesi şu anda eline çizgiroman alacağına televizyon kumandasını yeğliyor...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


s.b

Yıllar önce rahmetli babam emekli olunca İstanbul'dan memleketine göç etmeye karar vermişti. Yola çıkacağımız gün evden kaçmıştım. Üzgün ve de süzgün bir şekilde Topkapı Otogarından Annem ve babamla Kanberoğlu otobüsüne binmiş ve Trabzon'a kadar ağzıma lokma koymamıştım. Öyle ya, doğduğum ve sokaklarında oynadığım bu güzel şehri terkediyordum. Beyoğlu, Taksim, Galatasaray, Pangaltı'nda gezmekten yorulmadığım sinemalarını, Kabataş rıhtımından kıçımızda kilotla vapurların dalgasından korkmadan atladığımız denizini, Yenişehir'deki çingene arkadaşlarımızla yaptığım kavgaları ve daha ne kadar güzel hatırayı geride bırakarak İstanbul'dan ayrılmak beni çok üzmüştü. Her neyse aradaki bir kaç yılı atlayıp asıl mevzuya geleyim. Sahip olduğum yüzlerce çizgi romanı Trabzon'a taşımıştım ama burada çizgi roman bulmak hiç kolay olmuyordu. Malum o zamanlar Tay, Ceylan, Alfa ve Bilka serileri başı çekiyordu ve ben serilerimi tamamlayamıyordum. Aradaki bu eksikler yüzünden ne kadar çizgi roman varsa hepsini köyde yakmıştım.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

doktor1881

Devamlı taşınırdık evde yer azlığı nedeniyle çr larımı güzelce tahtadan sandıklara koyar ve bodruma indirirdim Ne çok roman ve çr ım vardı Tüm harçlıklarımı ona yatırırdım (Hiç yiyecek ve sinemaya yatırmazdım ) ve başarılı ögrenci olduğum için hediyede gelirdi Çok kızmazlardı bana O  sene Çorumda çok yağmur yağdı ve bodrumları su bastı Su dedimse çamurlu su Mahvolmuştum Güneş çıktığında o balçıgın içinden sandıkları çıkardım Çocuk aklı hepsini tek tek sildim Güneşte kuruttum İçim kan ağlıyordu Kurtarabildiğimi bir süre sakladım Ama olmadı (düşünün 18 lik bir kız ile çıkıyorsunuz ertesi gün aynı kız 70 yaşında Ne kadarda sevseniz ne yaparsınız ....)