Teks Sohbet Odası

Başlatan hanac, 07 Eylül, 2010, 21:16:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

NIC

İrlandalı turistin aksaray esnafına verdiği ayar herkesin malumu. Benim aklıma direk Pat Mac Ryan geldi.
Ellerine sağlık diyorum.


BAHADIR

Ne yalan söyliyeyim benimde aklıma bu geldi... :)

Ama sevmediğim tarafı medyanın bu olayı bu şekilde servis etmesi... Ve bizim medyanın söylediklerine körü körüne inanmamız ve kabul etmemiz... Bir pet su olayından bütün cadde esnafının bir kişiye o şekilde dalması mantıklı ve inandırıcı gelmiyor...

(Çok paranoyak mı oldum ne)

Mrtekin

Buna kavga denmez aslında, örneğini hep gördüğümüz Türk tipi Çakal döğüşü.

Adama helal olsun, diyorum, biz olsaydık sağ çıkabileceğimiz şüpheli.

They drew first blood...

Ralph

Altın Madalyon itkisiyle zamanında hiç sıcak bakmadığım Teks'i takım takım toplama kararı aldım. Yaklaşık 2500 tl biriktirme amacıyla Kenara 50 tl atıyorum 15-20 günde bir biriksin güzel bir set alacağım (:

ferzan

    Herkese iyi bayramlar olsun...

    Teks'in, Mario Alberti imzalı yeni bir renkli albümü bu ay içerisinde çıkmıştı sanırım...Daha önce bu başlıkta ( bknz. bir önceki sayfa, 4-5 mesaj önceki görsel ) ve ilgili Teks başlıklarında örnek sayfalar paylaşmıştık...Şimdi hazır albüm piyasaya çıkmışken, albüm görsellerinden bir tutam paylaşmak istedim...

    Bu albümü bende bu kadar özel kılan şey, daha önce de belirtiğim gibi klasik Teks sayfa formatının dışına çıkması, serbest bir frankofon ve Amerikan sayfa ölçüsü mantığında tasarlanıp 3 bantlık ana şablonun dışına çıkması oldu...Daha önceleri Joe Kubert ve Serpieri de dar alanda sınırılı yaklaşımlarla bazı serbestlikleri denemiş, şablonu esnetmeye çalışmışlardı ama hiçbiri Mario Alberti'nin kadar serbest ve uçarı olmamıştı...

    Ha, şunu evvela belirtmek gerekir ki, Teks'i Teks, fumettiyi de fumetti yapan, Bonelli ekolünün ana hatlarını belirleyen ve 60 yılı aşkın süreçte öyle sevilen üç bantlık sayfa sistemi olmuştu...Fasiküllerin basım boyutuna göre en ideal kareleme ve balonlamaya fırsat veren bu stil, zaman içerisinde Teks'in ve tüm Bonelli'lerin şablonunu oluşturmuştu...Teks'i ve Bonelli'yi seven, bir parça da bu disiplin ve gelenekçilikten sevmişti...Zaman içerisinde de bu geleneğin bozulmamasına özen gösterilmiş, yalnızca küçük değişikliklerle zamana ayak uydurmak kaydıyla Kubert ve Serpieri'deki gibi sınırları bozmadan mümkün olan en esnek kareleme biçimleri denenmişti ama bu yarım yüzyıldan fazladır yayınına devam eden kült olmuş eserin karakterine ve temel yapısına ihanet etme hissine kapılmadan, büyük bir saygı ve çekimserlik ile yapılmıştı...

    Aşağıdaki görsellerde görüyoruz ki, Teks'in sayfa düzenlemesinde adeta bir devrim yapılmış bu albüm için...Benim hoşuma gitti ama genel anlamda Teks'i bir bütün yapanlardan biri de içeriği ve karakterizasyonu harici, sayfa formatı da olduğu için, ekolün de yapısı gereği düzenli seride böyle serbest panellemeler görmek istemem...İstersem comics ya da frankofon okurum ama ara sıra sınırları keskin hatlarla belirlenmiş böyle bir eser için değişiklik niteliğindeki böyle denemelere de hayır demem...Konumuz Teks olduğu için böyle yaklaştım, yoksa Teks harici herhangi bir konuda bu kadar tutucu bir tavır sergilemem...Ekol, her zaman ekol olarak kalmalı bence...Bir comics fasikülünü nasıl ki üç bantlık fumetti şablonu ve basık fumetti ölçüsünde, 96 sayfa ve siyah beyaz görmek istemiyorsam, bir frankofonu manga formatında küçülmüş ve siyah beyaz görmek istemiyorsam, aynı şekilde bir fumettiyi de ( hem de kült mertebesinde klasik olmuş bir fumettiyi ) ekolü dışında bir sayfa formunda görmek istemem...Ama dediğim gibi, arada sırada yapılacak denemeler her daim güzeldir ve ben aşağıdaki sayfaların düzenlemelerini tek albümlük bir deneme için çok beğendim...Çizgilere zaten lafım yok, kastettiğim şey tamamen sayfa düzenlemesi ve Teks'e de oldukça yakışmış...










    Hatta bayağı bayağı yakışmış, bakmalara doyamadım ama yukarıda da dediğim gibi, İtalyan işi değil de comics ve frankofon işi bir yorumlama olmuş...Yine de güzel mi, evet çok güzel... :) Teks gibi mi duruyor, hayır...Teks'le en ufak bir ilgisi yokmuş gibi duruyor ama gene de çok güzeller...Başarılı bir sanatçı olan Mario Alberti de çoktan radarıma girmiş durumda... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

HacıGeraltEmmi

Keşke bu denemeleri daha da artırsalar. Valla bayıldım çizimlere, öykü de iyiyse tadından yenmez bir albüm olur.

Mrtekin

Çizgi Düşler ve Lal'ı göreve davet ediyoruz.

Böylesi güzel albümler ile de Türk okuyucularını buluşturmak için daha ne bekliyorlar?
They drew first blood...

Mrtekin

Şimdi, Boselli - Letteri'den, Oğlak Süper Cilt No:19'da bulunan; "Uzun Yol" ve "Şerif Zor Durumda" adlı maceraları bitirdim.

50'li yılların Western filmleri tadında, Teks ölçülerine göre oldukça naif kalan bir Teks hikayesi. Açıkçası bu naiflikten ben çok zevk aldım, okurken.

Ferzan bu maceraların ayrıntılı bir analizini yapmış idi, bu vesile ile hatırlatmakta fayda var.

They drew first blood...

köstebek

Alıntı yapılan: Mrtekin - 24 Eylül, 2015, 16:24:31
Çizgi Düşler ve Lal'ı göreve davet ediyoruz.

Böylesi güzel albümler ile de Türk okuyucularını buluşturmak için daha ne bekliyorlar?

Bunlar gavurda senede  bir yapılan lezzet durakları. Teks beyi entelektüel çizgilere yerleştirme çalışmaları. 2016 itibariyle benzer seyreklikte de ülkemizde görürsek şaşırmayalım...

Mrtekin

Oğlak Teks Maxi Cilt No:13 'de bulunan ve Segura/ Ortiz'in elinden çıkmış, "Vahşi Batı Yollarında" şimdi bitti.

Vay arkadaş, sanki Teks, bir post akolaptik dünyada dolaştırıldı, macerada ciddi bir Hombre şablonu var. Bir banka soygunu araştırması ile başlayan macera, az biraz sonra, çok farklı bir hal alıyor. Macerada hem Teks'in hem de Kit'in ölümden kıl payı ile dönüşlerini ve Vahşi Batı'daki insan hikayelerini de görüyorsunuz. Teks'in bu yaşam üzerine çok güzel ve net çıkarımları var.

Peki bu maceranın önemi ne? Sorumluluk. Teks'in kötülüklerden korumaya çalıştığı masum insanlara karşı duyduğu aidiyet ve sorumluluk hissi. Bu his, çok güzel bir şekilde, akılcı senaryo ve muhteşem çizgiler ile çok güzel aktarılıyor.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, şimdiye kadar okuduğum Teks'lerin içine bu macera rahatlıkla ilk 10'a girer, ciddi bir başyapıt bana göre.

Öneri için teşekkürler, Behzat.

Hombre kim diyenler de, Ferzan'ın müthiş tanıtımına baksın.
They drew first blood...

NIC

Beğeneceğine emindim Mehmet  8) benimde ilk 10 listemdedir özellikle masum diyeceğimiz adamların Tekse yaptıkları  duygu karmaşası yaratır yok artık dedirtir.Teks seven sevmeyen herkes okumalı diyerek bahsi artırıyorum  ;)

caretta

Evet mükemmel bir maceradır.Özellikle Teks'in yediği müthiş dayağı başka hiçbir macerada görmedim.

Mrtekin

Başlamışken, Maxi 14'ü de deviririm dedim. Faraci/Diso ikilisinden "Canavar İnsan" şimdi bitti.

Özellikle belirtiyim, bu bir Teks macerası değil, hele Teks hiç değil. Faraci ve Diso, bizleri fena ters köşeye yatırmış.

Konu ve çizimler tamamen Mister No'yu andırıyor. Herşey bir Mister No kurgusu, Teks ile bağlantıyı kurmaktan sıkılıp, bu bir Mister No macerası diyip öyle devam ediyorsunuz.

Can'ına Yandığım diyen Teks görmek istiyorsanız :) tavsiye ederim, şaka değil Cidde'n maceradaki Teks böyle diyor...

Son da tamamı ile Mister No havasında, danseden kadınlar, müzik ve içki.

Neyse, Mister No'yu da özlemiştim, iyi oldu :)
They drew first blood...

HacıGeraltEmmi

Bu yayın bolluğunda epeyce geriden okuduğum Teks süper ciltlerinden birini bitirdim an itibari ile. Oğlak zamanında okuyacak Teks kalsın diye yavaş okur birkaç cildi yedekte bekletirdim. Oğlak çizgi roman işine son verip ciltleri de kısa aralıklarla peşpeşe yayınlayınca birikmişler epeyce arttı. Maşallah Çizgi Düşler de peşpeşe yayınlayınca okunmamış ciltler dağ gibi birikti kitaplıkta. Neyse en azından oğlak döneminden kalanları bitiririm yakın zamanda :)

Süper cilt 43 ün son macerası (aslında 1,5 fasiküle denk geliyor ; cildin üçüncü fasikülünde Kiralık Katil ismiyle başlayan macera son fasikülde Kaçak ismi ile devam edip sonlanıyor). Kısa sayılabilecek bu macerayı gerek klasik Teks kalıplarının dışındaki öyküsü, gerekse çizimlerinin güzelliği ile oldukça beğendim. Hikaye eskinin kiralık katili, şimdinin avukatı Frank isimli karakter üzerine kurgulanmış. Macerada Teks yalnız takılıyor (ihtiyar deve ve ekibin kalanı yanında yok). Yazarımız sanki yeni bir kahraman yaratmak istemiş ve Gece kartalını (mümkün olduğunca) etkisiz eleman olarak kullanmış. Becerikli Frank Harris hikayenin başrolünde ve neredeyse can alıcı kararların hepsini o veriyor gibi. Bu macerayı okurken Ken Parker tadı aldım resmen.
Okuyunuz, okutunuz.


NIC

Yalnız  nasıl bir seridir ki iyide güzelde ölçüt hep Ken Parker.