Watchmen - Gerekli Şeyler

Başlatan Carnage, 07 Şubat, 2010, 19:59:01

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Carnage

Alıntı yapılan: BAHADIR - 19 Ağustos, 2012, 12:37:13
Başardım...Sonunda Watchman'i okumayı başardım...

Ama üzülerek abartıldığı kadar bir şey göremediğimi yada anlamadığımı itiraf ediyorum...

Çok sıradan bir kurgu vardı ki...Genel konsept olayını çözemesemde Komedyeni öldüren daha başında benim diye bağırıyordu...Sıkılmadan okunabilen tek kısım Rorschach'ın hayatının irdelendiği (sanırım 6. sayı) bölüm idi...Şimdi uzun zamandır kitabını okumadan izlemek istemediğim filmi izlemeye geldi sıra...Bakalım filmde, çizgiromanda yakalayamadığım ne yakalayabileceğim...

Evet ana konu olağanüstü değil,evet sadece ilk bölümü okuyan biri bile tüm bu olayların arkasında kim olduğunu tahmin edebilir,evet perde arkasındaki bu adam çok kolay deşifre oluyor,evet hikayenin bir çok kısmında klişelere rastlamak mümkün. Ana konuyu bir kenara bırakırsak,Watchmen'deki anlatım tarzı konusunda ne düşünüyorsunuz?

BAHADIR

Alıntı yapılan: Carnage - 19 Ağustos, 2012, 18:43:33
Evet ana konu olağanüstü değil,evet sadece ilk bölümü okuyan biri bile tüm bu olayların arkasında kim olduğunu tahmin edebilir,evet perde arkasındaki bu adam çok kolay deşifre oluyor,evet hikayenin bir çok kısmında klişelere rastlamak mümkün. Ana konuyu bir kenara bırakırsak,Watchmen'deki anlatım tarzı konusunda ne düşünüyorsunuz?


Tamam bakış açım biraz farklı ve sizin gibi derinlemesine her kareden anlam çıkartmak için okumadım...Ama anlatım tarzından kastınız ne anlayamadım...Bir çok grift hikaye dışında, klişe Amerikan çizgiromanlarına göndermelerin dışında, dönemin kavrayamadığım siyasi göndermeleri dışında, klasik insan ilişkileri dışında görebildiğim zaten bir şey yoktu...Arka planda bir çok şey gizli olabilir ama bu kadar zorlamaya gerek olmadığı kanısındayım...(Alan Moore'u eleştiriyorum, boyum devrilsin :) )

Benim yorumumdan Watchmen'in okunamaz dercede kötü bir çizgiroman olduğu anlaşılmasın...Sadece eşi benzeri olmayan bir anlatım tekniği ile yazılmış bir çizgiroman olarak görülmesi ve bir çok çizgiromanın Watchmen ile kıyaslanması karşısında nacizane fikrimi beyan ettim...

Watchmen 1985'lerde yayınlanmaya başlamış. Ben çizgiroman okumaya 1988-89'larda başlamışım...Allahtan o dönem Watchmen yayınlayacak kapasitede bir yayınevi yoktu da çizgiroman okumaya Watchmen ile başlamadım...Yoksa bu macera daha başlamadan biterdi... :)

ümitkr

Bahadır selam,

Roman Kahramanları dergisi için kanırttığım yazıyı paylaşmam uygun olur gibi geldi bana şimdi :) Hani sevilir sevilmez (s.b. duygularınız değişsin istemem, keyif keyiftir :O) o konuda söyleyecek bir şeyim olamaz asla. Maksat bilgi paylaşımı olsun, tespitler doğruysa ne ala:

Watchmen (Çizgi Roman)

Yazan – Alan Moore
Çizen - Dave Gibbons
Orijinal Baskı – DC Comics
Türkiye – Gerekli Şeyler Yayıncılık
Çeviren – Koray Özbudak




Watchmen üzerine yazmak...

Watchmen üzerine yazmak bir Dostoyevski, Tolstoy, Stendhal veya Hugo üzerine yazmaya kalkışmak gibidir. Diğer binlerce edebi eser arasından sıyrılan ve "Klasik" olarak tanımlanan bir avuç eserin kapsamları, içerikleri, üslupları, mesajları, estetikleri öyle üst düzeydedir ki onlar üzerine yazı yazacak kişilerin de o oranda donanımlı olması gerekir. İşte Watchmen de çizgi roman dünyasının "klasik eserlerindendir" ve biz, onunla ilgili yazanlar hep bir veya bin adım gerisinde kalarak yazacağız eksik donanımımızla. Ama daha iyileri yazılsın diye inatla yazmayı sürdüreceğiz.

Çocukken, 80'li yıllarda, büyük bir atom savaşı paranoyasını hatırlarım. Almanya'da yaşarken tepemize "pis kızılların" her an birkaç füze sallamasını beklerken "hidrojen bombaları" gibi hayali bombaların yapıldığını işitirdim. Türkiye'ye geldiğimde ise en uçuk fantazinin "Bir gün bir bakacaksınız bizim minereler aslında füzeymiş, Rusya'ya uçacaklarmış" olduğuna şahit olmuştum. Velhasılıkelam soğuk savaş dönemi, füze kalkanları, uzaydan lazerle füze vurma planları, sığınak, serpinti gibi kavramlar hayatımızım doğrudan veya dolaylı parçasıydı. O yılları yaşayan ve Biz ve Kızıllar çatışmasını körükleyen politikaları hatırlayan eminim Watchmen'deki hikayeyi daha iyi anlayacaktır. Ayrıca görülecektir ki şu ana kadar eser üzerine yazılan "anti kahraman"lı yazıların çoğu eksik, yüzeysel veya güdüktür.

Alan Moore, İngiliz mizahı ve eleştirel bakışıyla Amerika'yı, temsil ettiklerini ve dünyadaki yerini incelemiş, dünyayı şekillendirebilecek uyarılarda bulunmuştur eserinde. 11 Eylül vakasından yıllar önce New York'u havaya uçurmuş 3 milyon kişiyi öldürmüştür kurgusal uyarısında. İlginçtir ama bizde kimsenin üzerinde durmadığı bir şeyi yapmış, ülkemizdeki yayıncısının reklamlarında kullanması gereken bir noktadan hareket etmiştir: Ülkemizden, bizim kültürümüzden!

Yazar, bir kahramanın cinayetiyle başlayan hikaye soğuk savaş ve atom paranoyası dönemini resmederken sıradan insanı, politikacıyı, iş adamını, entelektüeli, kenar mahalledekileri, serserileri, eşcinselleri, anarşistleri, solcuları, burjuvayı, kadın – çocuk haklarını, medyayı, tüm sınıfları ve insanları resmin içine dahil ederek son derece geniş bir panorama sunuyor. Bunları da hep Türkiye'den yolu geçen bir kahramanın bizim kültürümüzden edindiği bir bilgiye bağlıyor: Gordiyon Düğümü!

Hikayenin daha ilk başlarında ipucu olarak "kapı tamirine gelen kilitçilerin" firmalarının adını göstererek yapıyor zaten yazar: Gordiyon Düğümü Kilit A.Ş. Bu şirket ismi aynı zamanda hikayede merak edilen her şeyin de özeti. Ama biz bu ipucunu kovalamayacağız bu yazıda.

Bu yazı hikayede ele alınan ana ve yan temaların kahramanlar üzerinden nasıl anlatıldığını göstermeyi amaçlıyor kısaca.

Watchmen Kahramanları ve ve ve'ler...

Komedyen – Hikayenin ilk sayfalarında karşımıza çıkıp ölen sonra da diğer kahramanların anılarından süzülerek düzenli olarak çizgi romanda yer alan kahramandır kendisi. Adı komedyen olmakla birlikte bildiğimiz-alıştığımız Joker tiplemesi değildir. Kostümü deridendir ve hayli ağır silahlar kullanmaktadır. Hayatın trajedisine ölüme meyilli ve gerçekçiliğiyle bakan biri olduğundan olsa gerek, Moore ona bu adı yakıştırmış gibidir. Kostümüne biraz da Amerikan bayrağı serpiştirerek asıl göndermeyi de tamamlamıştır. Ağzında purosuyla kovboy gibi pervasız gezinen Komedyen aslında Amerika'yı temsil ediyor gibi görünse de sistemin gereklerini çekinmeden uygularken sağduyusunu ve sorgulayıcılığını da üstleniyor, kendisini eleştirenlere "durdurun kardeşim o zaman beni konuşacağınıza" diye sesleniyor. 
Aşırı erkeksi bir sistemin, kabadayı, külhanbeyi bir temsilcisidir Komedyen.

•   1940'lı yıllarda Komedyen daha Amerikan desenli kostümünü giymiyorken içinde bulunduğu bir kahramanlar grubunun kadın üyesine tecavüze kalkışmıştır. İşin ilginç yanı kahramanlardan biri olan Silk Spectre'nin annesi olaya maruz kalan kadındır ve Komedyen onun babasıdır.

•   Bir kahramanlar toplantısı sırasında Komedyen Amerika'yı ve dünyayı düzeltmenin en iyi yolunun yok etmek olduğunu ileri sürer. "Gidersin yıkarsın düzelir" mantığı baskındır. Tıpkı bugünkü Amerikan işgalleri mantığı.

•   Halkın sokağa döküldüğü bir olayda polis yerine olaya kahramanlar müdahale ederler. Komedyen koruması gereken halkı baskıyla sindirir.

•   Komedyen Vietnam'da da çarpışmıştır. Acımasızca komünist avlayan karakter bir Vietnam'lı kadınla birlikte olmuş onu hamile bırakmıştır. Vietnam savaşı kazanıldığında (kurgusal ironi) kadını bırakarak memleketine dönmeye karar veren karakter kadın tarafından kırık bir şişeyle bir daha asla iyileşmeyecek şekilde yüzünden yaralanır. Buna sinirlenince de kadını gözünü kırpmadan çeker vurur. Amerikan tarihinin uzak Asya özeti: Komünistlere acımasızca saldırıyor, yandaşlarını destekliyor, savaşı yitirince geri çekiliyor, onları felaketlere gebe bırakıyor ve tarihi boyunca silinmeyecek bir yarayla oradan ayrılıyor.

Peki ama sistemi temsil eden bu kahramanı kim öldürmüştür? Asıl hikaye bu cinayet midir? Değildir! Sistemi sorgulayan yazar bu kahramanı merkez alarak diğerleri üzerinden kurgusal bir eleştiri sunuyor okura, sonra da sorular soruyor:

Ozymandias – Kuzey Türkiye'den (Muhtemelen Sinop) yolculuğa başlayan, Büyük İskender'in adımlarını izleyen ve tüm öykünün yazılmasına neden olan olayları yapan kişidir. Aralarındaki en akıllı adam olduğu söylenir. İsmi Ramses'den gelmektedir. Hemen her yeteneğini paraya çevirmiş, holding sahibi iş adamı olmuştur. Kahramanlığın toplum için karşılıksız yapılan fedakarane bir görev olduğu fikrini farklı algılamış gibidir. Yine de tüm sapkınlığına rağmen yüce bir bedel öder barış için yaptıklarıyla: Adeta ruhunu kaybeder. Komedyen gibi sistemin adamıdır Ozymandias. Ancak toplumsal hayatı, medyayı, siyaseti, politikayı asıl yöneten "para erkinin" temsilcisidir. Vahşi kapitalizmin mısır firavunları tadındaki "güneş, hayat kaynağı tanrısıdır". Rorchach onu Komedyen'le kıyaslarken şu sözleri eder: Ününü paraya çevirmedi (Komedyen). Posterleri, diyet kitapları ve kendisine benzetilmiş oyuncak askerler satan bir şirket kurmadı. Fahişe olmadı.
Bununla birlikte bir kreşendo da vardır sözlerin kurgusunda. Bir önceki replik tekrarıyla son derece ciddi ve ağır bir eleştiriye uzanan ithama rastlıyoruz. Rorschach, Ozymandias'ı markaya dönüşmek için şirket kurduğu,  posterlerini sattığı (Uyduruk pozlar verdiğini, manken gibi, tüketim nesnesi bedenler gibi), diyet kitabı sattığı (Ucuz tüketim yöntemi. Bedeninin atletik görünümünden faydalanarak insanlarla adeta alay ettiğini/aerobik kitapları, incelme kitapları, selülit diyetleri gibi) ve kendisine benzeyen oyuncak figürlerini satması (ikonik tüketim malı olmasını) üzerinden eleştiriyor. Eleştirilen noktaların tamamının bugün kadınlar üzerinden sürdürülen cinsiyetçi ve seksist tüketimin - sömürünün bir tezahürünü bulmak mümkün. Mümkün ama tüm bu saptamalar da öykünün sonunu açıklamazsam yetersiz açıklamalar. Bununla birlikte sonunu açıklarsam merak eden okumak istemeyebilir. Yine de Ozymandias için Frankenstein benzetmesi yapmak isterim bitirirken. Sistemin yarattığı güçlü garabet kahraman sonunda Antarktika'da tek başına kalır... Yok olur mu? Olmaz! Ancak yazar okura şu soruyu sorar: Sen de yaşıyorsun ve sistemin bir parçasısın, sen ne yapacaksın ilerleyen zamanlarda?

Rorschach – Ozymandias Büyük İskender'in adımlarını Sinop'tan başlayarak takip ettiyse bu çizgi romanda bir "Köpek Diyojen'i de olmalıydı. Gündüz vakti elinde feneriyle gezen, insan arayan ve herkesin korktuğu İskender'e "gölge etme başka ihsan istemem" diyebilecek cesarete sahip bir filozof. Dibe vurmuş ama asla inandığı gerçeklerden vazgeçmeyen bir "insan". Bu hikayede kahraman Diyojen cinayeti ve büyük bir kumpası aydınlatmaya çalışmaktadır. Biraz delidir, biraz çılgın, biraz da fazla saplantılı. Ozymandias'ın temsil ettiği her şeyin karşısındadır. Kahraman, sokakta yaşayan çulsuz sistem karşıtı biridir aslında. Maskesizken elinde "kıyamet geliyor" yazılı pankartla gezen kahraman aslında yazarın kendisidir. İsmi, psikologların kullandığı Rorschach test yönteminden (kağıtta mürekkebin bıraktığı lekelerin hasta tarafından yorumlanması) gelmektedir. Maskesi sürekli şekil değiştiren ve o test lekelerine benzeyen desenlerle bezenmiştir. Belki inatla olayları aydınlatmaya çalışmasa birçok kahraman harekete geçmeyecek, kahramanlığın önemini unutarak "birilerinin işleri halletmesini bekleyeceklerdi". Okurun belki de en çok özdeşlik kurduğu kişidir bu öyküde. Ancak inandığı gerçeklerden vazgeçmemesi; ki bu inatçı tavrı aslında bir intihardır, tanrıya başkaldırıp kendini öldürtmesi yazarın sorduğu ikinci soruyu barındırır içinde: Gerçekler, nerede başlar, nerede biter? Ey okur, sen bu sistemin nelerini savunuyor veya karşı çıkıyorsun? Karşı çıktıkların doğru, savundukların ters bir mantıkla yanlışsa ne yaparsın?

Silk Spectre – Annesinin izinden giden ve onun gibi kahramanlık yapmaya çalışan bir genç kadındır Silk Spectre. Bu öykü sırasında huzurevinde kalan annesini ziyaret eden, onun kahramanlık günlerinin "pornolara" konu edildiğini görerek iğrenen, ataerkil düzenin kadını; tüm önemli vasıflarına rağmen, metalaştıran, sığlaştıran, konumlandırdığı aşağı yerden çıkmak isteyen bir kadındır gerçekte. Babasız büyümüştür. Bu eksikliği, bir erkeğin hamiliğine olan ihtiyacını gidermek için yaşça büyük bir erkekle, Dr. Manhattan'la evlenmiştir. Dr. Manhattan'ın tanrısal güçleri göz önüne alınırsa Tanrı babaya sığınmıştır diyebiliriz. Ancak duygusuz bir tanrısallık onun ihtiyaçlarını karşılayamaz. Nite Owl ile başlayan ilişkisinde hayata küsmüş bu adama aksiyona ve heyecana atılmasında ilham veren kişi olması, Nite Owl'un hem kahraman hem de cinsel anlamda erkeksi iktidarına kavuşmasını sağlar. Silk Spectre doğurgan ve üretken kadın figürü olarak kendi konumunu belirlediği andan itibaren bir erkeğin eşiti olarak mutluluğu bulur. Geçmişin ve sistemin üzerine yapışan tüm sülüklerinden kurtularak hayata yeniden başlar. Hikâyenin sonunda eşiti olan erkekle geçirdiği değişim ve yüzündeki ifade geleceğe umutla bakmasını sağlar. Yazar soruyor bu durumda: Okur, sen neresindesin bu ayrımcılıkların? Toplum ve sistem senin cinselliğini, kararlarını ve sevgini belirleyebilir mi?

Nite Owl – Son derece teknolojik silahlara sahip biridir bu kahraman. Tüm teçhizatı gizli bir tünelde saklıdır: Evinin altında! Bu yıllardır kullanılmamış üstü toz kaplı teknolojinin üzerinde de olan şey mütevazı ve içe kapanık kişiliğine uygun gösterişsiz evidir. Nite Owl, kahramanlık eğilim ve becerilerine rağmen hep kısır kalmış, pısırık davranmış, pasif kişiliğiyle olaylara geç müdahale etmiş ve ataerkil/maço toplumun bir erkekten beklediği davranışları sergilemeyen kibar bir adam olarak adeta iğdiş edilmiştir. Erkeksi pozlar takınma yerine terbiyeli bir adam olması hiç önemli görülmemiş, o da kendi kabuğuna çekilmeyi tercih etmiştir. Silk Spectre'ye aşık olması onu canlandırır. Kendisini anlayan ve destekleyen karşı cinsten birini bulmasıyla, hayatını paylaşacak bir eşin varlığıyla değişime uğrar. Elindeki tüm imkânları ve becerileri gerçekleri gün ışığına çıkarmak için kullanır. Eserin sonunda onu mutlu, korkusuz, sevgi dolu, umut dolu bir adam olarak görürüz. Sanki o ve Silk Spectre elinde imkanları olan ve kendi inisiyatifleriyle onu kullandıklarında mutlu olabilecek olan küçük insanın temsilidirler. Evlilik, sevgi, araba, ev, çocuk, dünyaya karşı sorumluluk... Yazarın sorusu da: Kişisel isteklerinin peşinde koşmak yerine toplumun dayatmalarına eğilmek ve yalanlara susmak ister misin? Ya da hangi gerçeklere konuşmak istersin kendin olarak?

Dr. Manhattan – Bir bilim adamı bir deneydeki kaza sonucu bu hikayede bir tür enerjiden oluşan tek süper güçlü kişiye dönüşür. Tanrısal bir güce sahiptir. Ancak bu tanrısallık onun "insan" olmayı unutmasına sebep olmaktadır. Onca güce sahip oluşu ve bunu nasıl kullanacağını bilemiyor oluşunun sorgulamasını yapmaktadır. Vietnam savaşı; kurgusal olarak, onun sayesinde Amerika lehine sonuçlanmıştır eserde. Ruslar sadece onun varlığından dolayı saldırılarını geciktirmektedirler adeta.
Dr. Manhattan istediği zaman insanları evlerine ışınlar, istediği zaman kızıl gezegen Mars'a gidip; ironiktir, ev yapar yaşar, istediği zaman devleşir, istediği zaman dünyanın her yerine ışınlanır, istediği zaman, bırakılsa belki zamana müdahale eder. İşte bu güç, bu süper güç, bir ülkenin elde ettiği süper güç, o ülkenin farkında olmadan kendine duyduğu küstahça hayranlığının ve büyüklük kompleksinin, duyarsızlığının, küçük insanları ve dünyalarını umursamazlığının, duygusuzlaşmasının temsilcisi oluyor bu eserde. İlk karısından boşanıyor ve kendine hayran genç bir kızla evleniyor kahraman. Hep taze ve egosunu okşayacak bir yenilik peşinde koşturuyor hala kendini insanlığa yakın hissederken. Sonra duygularından tamamen sıyrıldığında ise insanlığı ve dünyayı terk ediyor. Bu dünya küçük duygusal, kaygılı insanların dünyasıdır çünkü süper, tanrısal duyarsızlıktaki güçlerin değil.
Yazarın sorusu da bu oluyor: Dünyaya insanlıktan nasibini almamış bir süper güç gerekir mi? Tanrı ayrı bir de tanrısal güç bu dünya için fazla değil mi?

Yüzbaşı Metropolis – Kapitalizmin işi bitenleri sakız gibi çiğneyip şekeri bitince tükürmesinin şekersiz temsilcisi. Bir zamanlar suçla mücadelede kahramanlıklar yapmış hayatını tehlikeye atmış, inandığı değerler için vatanseverce mücadele etmiş olan Yüzbaşı Metropolis tıpkı ilk Silk Spectre'ın huzurevinde ölümü bekleyişi gibi sahipsiz bırakılmıştır. Sistem onu emekliye ayırmış uyduruk bir maaşla yaşama mahkûm etmiştir. Bir zamanlar idealistçe savunduğu sistem onu ret etmiştir. Anıları ve ara ara ziyaretine gelen Nite Owl ile komşu çocukları onu ayakta tutan yegâne şeyler olmuştur. Ta ki yeniyetme, eskilere saygısı olmayan bir gençlik çetesi kafasına kendi altın biblosuyla vurup öldürene değin...!
Soru ortada: Sistem bizi unutana kadar çalışacak sonra da sistemin bizi unutmasına ve değersizleştirmesine göz yumacak mıyız? Bugün yaptıklarını onaylıyor muyuz? Biz ne yapıyoruz yaşlılarımız için?

Moloch – Usame bin Ladin, Saddam... Bir yerlerdeki her şeyden haberdar olduğu varsayılan kötü. Sistemin yanında veya karşısında yer alan herkesin her tür kötülükten sorumlu tuttuğu ama aslında her bir şeyden habersiz olan kişiler. Hatta çoğunlukla mağarada veya bir izbede yaşayan sonra da o delikte öldürülen kişilerdir bunlar. Moloch, ununu elemiş, emekli olmuş, evinde huzurla ölümü bekleyen eski bir kötüyken herkesin kapısını çalarak bilgi almak istediği kişidir bu öyküde ve yukarıda bahsettiğim o kötülerin temsilcisidir. Ve tıpkı temsil ettikleri gibi bir izbe evde, delikte yaşamaktadır. Komi,... Bütün dünyayı korkuturlar ama deliklerdedirler ve orada öldürülürler. Moloch'a da tıpkı temsil ettikleri gibi dolaylı olarak bir takım bilgiler aktarılmıştır o istemese de. Hep bilgisi vardır kumpaslardan ama hem planlayan o değildir herkesin kanaatinin tersine hem de bildiğini bile bilmemektedir. Soru: Sevgili okurlar, egemen sistemin yarattığı ama sonradan ortadan kaldırmak istediği kötüler kendi iradeleriyle mi vardırlar, yoksa... Aslında yoklar mı?

Değerler, Vahşi Kapitalizm, Süper Güç, Çocuk, Kadın ve Yaşlı Hakları, İnsan Hakları, İnsan Odaklı Bir Sistem, Yabancılaşma...

Watchmen bitti mi? Bu kadar mı üzerine yazılacaklar?
Kesinlikle değil!
Bir dergide yer alabilecek kadar özet bir inceleme sadece. Ama yine de söylenecek söz varsa bırakalım eser kendi savunsun kendini:

İki Polis kendi aralarında konuşuyorlar (s. 164 kare 1-2):
Polis - Biliyor musun? Dünyanın haline bakınca, bütün o mesihleri ve aydınlanmış tipleri toplasan bir halta yaramadıklarını görürsün.
Komser – Huzur ve aydınlanmanın çok alıcısı olmadı.

Komedyen'in ardından bir ağıt (s. 30 Kare 4):
Rorschach – Cuma gecesi, New York'ta bir Komedyen öldü. Kimse Aldırmıyor. Benim dışımda hiç kimse. Yani birbirimize sahip çıkmalıyız değil mi?

Vietnam'lı hamile kadının ölümü (s. 55 kare 3):
Dr. Manhattan – Blake, kız hamileydi onu öldürdün.
Komedyen – Evet. Evet, doğru. Hamile kadın. Onu vurdum. Dekman. Ve farkında mısın? Beni seyrettin. Silahı buhara, kurşunu cıvaya ya da şişeyi kar tanesine çevirebilirdin! İkimizden birini koduğumun Avustralya'sına ışınlayabilirdin. ...Ama parmağını bile oynatmadın. İnsanlara aldırış etmiyorsun.

Öldürülen, işkence edilen ve tecavüze uğrayan bir manken kadın. Bir şekilde tüketim nesnesine dönüştürülen kadının konumu sorgulanıyor. Paparazi malzemesi olan bu kadının toplumdaki yeri "her şeyi hak eder, kötü olaylar yaşar, insan değildir, birey değildir, kendini bize izletir" algısının bir parçası. Harekete geçmeyen, izleyen komşular bir komşuyu değil bir medya nesnesini izlemektedirler. Medyanın ve onu bugünkü kalitesizlikle kullanan kapitalist sistemin insanları duyarsızlaştırması ele alınıyor (s. 186 kare 7):
Rorschach – Tecavüze uğramıştı. İşkenceye uğramıştı. Öldürülmüştü. Burada, New York'ta. Oturduğu apartmanın önünde. Yaklaşık kırk komşusu çığlıkları duydu. Kimse bir şey yapmadı. Kimse polis çağırmadı. Hatta bazıları izledi. Anladın mı?

Büyük oyuna kurban giden asistan kadının son sözleri (s. 155 kare 7) :
Asistan kadın – Yani beş kilo vermek rahatlatıcı bir düşünce. Zam almak rahatlatıcı bir düşünce. Gloria Vanderblt, MTV, bunlar rahatlatıcı düşünceler. Diğer yandan ruhsal keşif, onsuz da yaşa...

Ozymandias Büyük İskender'i ve kendini savunuyor (s. 354 kare 7):
Ozymandias – Tamam, belki gereksiz yere insanlar öldü... Ama böyle şeyleri kim yargılayabilir? Birleşmiş bir Dünya hayaline ne kadar da yaklaşmıştı?

Ümit Kireççi
umitlila@gmail.com

Carnage

Alıntı yapılan: BAHADIR - 19 Ağustos, 2012, 19:27:51
Tamam bakış açım biraz farklı ve sizin gibi derinlemesine her kareden anlam çıkartmak için okumadım...Ama anlatım tarzından kastınız ne anlayamadım...Bir çok grift hikaye dışında, klişe Amerikan çizgiromanlarına göndermelerin dışında, dönemin kavrayamadığım siyasi göndermeleri dışında, klasik insan ilişkileri dışında görebildiğim zaten bir şey yoktu...Arka planda bir çok şey gizli olabilir ama bu kadar zorlamaya gerek olmadığı kanısındayım...(Alan Moore'u eleştiriyorum, boyum devrilsin :) )

Benim yorumumdan Watchmen'in okunamaz dercede kötü bir çizgiroman olduğu anlaşılmasın...Sadece eşi benzeri olmayan bir anlatım tekniği ile yazılmış bir çizgiroman olarak görülmesi ve bir çok çizgiromanın Watchmen ile kıyaslanması karşısında nacizane fikrimi beyan ettim...

Watchmen 1985'lerde yayınlanmaya başlamış. Ben çizgiroman okumaya 1988-89'larda başlamışım...Allahtan o dönem Watchmen yayınlayacak kapasitede bir yayınevi yoktu da çizgiroman okumaya Watchmen ile başlamadım...Yoksa bu macera daha başlamadan biterdi... :)

Hocam Alan Moore'u eleştirebilirsiniz,adamın da Watchmen'in de overrated olduğunu düşünebilirsiniz,görüşünüze saygı duyarım. Moore'un yazdığı her şey başyapıt olacak diye bir şey yok. Anlatım tekniklerinden kastım şu:Panelleri simetrik bir bölümü olan,her bölümünde tekrarlanan bir motifi olan ve sahne geçişlerini sık sık kullanan bir roman Watchmen. İçerdiği tonla gönderme ve sembolizasyonlar ayrı bir konu. Kimsenin anlamak için kendini zorlamasına da gerek yok,bir aralar Lost ile kafayı bozan ve sürüyle teori üretenler gibi Watchmen'i derinlemesini inceleyen  ve yazdıkları rehberler bir tık uzağımızda olan insanlar var. Ve o göndermeler anlaşılmadan da gayet okunabilir bir kitap. Watchmen'in asıl amacı "süper kahramanlar gerçekten var olsaydı yaşadığımız gezegenin ne hale gelirdi?" sorusuna cevap vermez. Bu soruya gerçekçi bir yanıt verdiği ve karakterizasyon açısından başarılı bulunduğu için başyapıt kabul ediliyor.

pearl jam

Bazı sanat eserleri vardır insanlar tarafından başyapıt oldukları konusunda üzerinde o kadar  büyük bir fikir birliğine varılmıştır ki nitelikleri pek tartışılmaz. Ünlü ressamların, klasik müzik bestecilerinin eserleri, edebiyatta rus klasikleri sinema da baba filmi vs. vs. gibi ( bunlar sadece şu an aklıma gelen bir kaç örnek tabii ki çoğaltılabilir ) Herkes klasik müzik sevmez herkes rus klasiklerini okumayı da sevmez zevk meselesidir ama kimse de bu sanat yapıtlarının niteliğini sorgulamaz. Hepsinin ait oldukları sanat dalının tarihinde çok önemli yerleri vardır. Sanırım Watchmen' de çizgi roman sanatı için buna benzer bir öneme sahip. Kimse okuyup sevmek zorunda değil tabii ki ama çizgi roman seviyorsanız okuyup ( veya en azından okumayı deneyip :) ) watchmen ile ilgili kendi fikrinizi edinmenizi tavsiye ederim.


Sakızlı Ohannes Paşa

ben de yeni okudum. şunu söyleyebilirim ki ben de pek tutmadım. yani bence bir çizgi roman bu kadar ''derin'' olmamalı. bunun için normal roman okuyorum zaten. çizgi romanlarda ise okurken eğlenmek isterim, çok da düşünmemek isterim. evrenin manasını, yaşamın anlamsızlığını anlatmasın çizgi romanlar. sadece okuduğum zamanlarda eğleneyim yeter. o açıdan watchmen biraz kasıntı bir çizgi roman. v for vendetta ise tam tadındaydı. watchmen'e bin basar bence.

devrimk

Geçenlerde Özgen Berkol Doğan Bilim Kurgu Kütüphanesi'nde yaptığım "Çizgi romanda anlatım farkları ve filmi çekilemez çizgi romanlar" konusunda Watchmen'e oldukça fazla yer verdim.
Alan Moore'un özelliği çizim ve yazıyı bir şeyleri çağrıştıracak ya da tam tersi etki yapacak şekilde kullanması.
Kitaptan iki örnek vereceğim, dikkatli okursanız bütün kitaplarında bu tip anlatımlar vardır.

Watchmen 1. bölüm 1. sayfa

4. kareye bakın Rorschach'ın günlüğü Truman ve babasını kıyaslıyor. Onlar gibi düzgün adamların ayak izlerini takip edebileceklerini söylüyor. Fakat resimde gördüğümüz ayak izleri kanlı ayak izleri. Tıpkı atom bombası atılmasını onaylayan Truman'ın bıraktığı izler gibi.

2. bölüm 14 ve 15. sayfa



Dr. Manhattan Komedyen'e engel olmuyor. Hatta yukarıda da yazıldığı gibi Komedyen sonrasında Manhattan'ın olaya göz yumduğuna dair sözler ediyor.
Şimdi 14. sayfanın son karesine bakalım. Silah çekilmiş Manhattan "Blake don't..." diyor.
15. sayfanın ilk karesine bakın. Silah ateşlenmiş Dr. Manhattan "...do it." diyor, silah ses efekti de konulmamış.
Yani bir kötülüğe engel olabilecekken göz yumarsanız sadece göz yummakla kalmazsınız, azmettiricisi olursunuz diyor üstad.

alan ford

Çok güzel nüanslar bunlar , teşekkürler Devrim Kunter.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kryy22

Alıntı yapılan: devrimk - 22 Aralık, 2014, 23:38:18
Dr. Manhattan Komedyen'e engel olmuyor. Hatta yukarıda da yazıldığı gibi Komedyen sonrasında Manhattan'ın olaya göz yumduğuna dair sözler ediyor.
Şimdi 14. sayfanın son karesine bakalım. Silah çekilmiş Manhattan "Blake don't..." diyor.
15. sayfanın ilk karesine bakın. Silah ateşlenmiş Dr. Manhattan "...do it." diyor, silah ses efekti de konulmamış.
Yani bir kötülüğe engel olabilecekken göz yumarsanız sadece göz yummakla kalmazsınız, azmettiricisi olursunuz diyor üstad.

Gerçekten mükemmel ayrıntılar. Burada anlatı sanatları arasındaki aktarım zorluğunun dışında çeviride de çok özenli olunmasını gerektirecek durumlar tespit edilmiş. Demek hatalı hamleyle ufacık bir "yapma"yı olması gereken yerine takip eden panele yerleştirdiğinde eseri epey eksiltmiş oluyorsun. Sanat yönü kuvvetli eserleri aktarmak her yönden oldukça zor gibi.

@Serhan

Evet arkadaşlar Gerekli Şeyler 2.baskısının geleceğini duyurdu !!!





















Şaka tabiki. Gerekli Şeyler nerede bu duyuru nerede :( :(

nicholaihel

Alıntı yapılan: Joker - 07 Ağustos, 2015, 13:00:39
Evet arkadaşlar Gerekli Şeyler 2.baskısının geleceğini duyurdu !!!





















Şaka tabiki. Gerekli Şeyler nerede bu duyuru nerede :( :(

Çok ayıp çok!  :'( Yüreğimize indi.

:P

@Serhan


Animvader

Alıntı yapılan: Joker - 07 Ağustos, 2015, 13:00:39
Evet arkadaşlar Gerekli Şeyler 2.baskısının geleceğini duyurdu !!!
Şaka tabiki. Gerekli Şeyler nerede bu duyuru nerede :( :(

Şaka ama hatalı şaka Gerekli Şeyler 2. baskıyı 2012'de yaptı hatta ben de o zaman almıştım, asıl V for Vendetta yapamadı 2.baskıyı  :)

@Serhan

Alıntı yapılan: Animvader - 07 Ağustos, 2015, 15:32:11
Şaka ama hatalı şaka Gerekli Şeyler 2. baskıyı 2012'de yaptı hatta ben de o zaman almıştım, asıl V for Vendetta yapamadı 2.baskıyı  :)
3.Baskıyı yapsınlar o zaman :D
V For Vendetta jbc basacak.

Animvader

Alıntı yapılan: Joker - 07 Ağustos, 2015, 16:57:50
3.Baskıyı yapsınlar o zaman :D
V For Vendetta jbc basacak.

V for Vendetta basılsın kampanyası vardı geçen sene forumda, Ertan Bey konuyu kapatibilirsiniz arkadaşlar diyeli 9 ay oldu hala beklemedeyiz  :D