İngiliz dizileri ve oyuncularını genelde severim. Mümkün olduğunca da ingiliz dizilerini seyretmeye çalışırım. Bu gece böyle bir diziye başladım: Whitechapel.
İkinci sezonu yeni biten dizi devam edecek gibi. Her ingiliz dizisinde olduğu gibi bir sezonu üç bölümden oluşuyor. Konusuna gelince:
Polis teşkilatının yeni ve çekici yüzü olan genç bir müfettiş CV'sini kabartmak için Whitechapel semtinde boğazı kesilerek öldürülen bir kadının cinayetini araştırmaya gönderilir. Beklenen olayın aile içi şiddet olduğu ve dedektifin hanesine bir artı puan daha yazılacağıdır. Whitechapel cinayet masası yeni geleni pek iyi karşılamaz. Onlar için politik gösteri yapacak biridir.
Maktulün kocasının cinayet saatinde başka bir yerde olduğunu ispatlaması ve otopsi sırasında maktulün karnının da yarıldığının görülmesi araştırma derinleştirilir. Bu arada geçimini Karın deşen Jack üzerinden kazanan (tur düzenleyen, kitap yazan) biri maktulün sadece öldürülme şekli ile değil cesede verilen pozisyon ile de Jack'in "resmi" ilk cinayetine benzediğini iddia eder. Yani bir taklitçi vardır.
Genç dedektif dışında herkes bu teoriyi reddeder. Taa ki....
Daha ilk bölümünü bitirmeme rağmen konusu, anlatımı ile ilgi çekici bir polisiye. Polisiye seven, İngiliz dizilerine bayılan (Eren, Hasan bir deneyin) karın deşen Jack gibi bir muammayı merak eden dostlara tavsiye ederim.
Jack the ripper'ı merak eden dostlara başka bir önerim de usta Alan Moore'un "From hell" kitabıdır. Bu konuda daha detaylı bilgiyi vermesini sevgili Eren'den bekliyorum.
Ayrıca aynı adla Johnny Depp'in başrolünü oynadığ iyi çekilmiş bir film de vardır.
Uf Rumar süpersin hemen emiyim interneti :)
From Hell çok ama çok iyi bir çizgiroman, daha doğrusu çok ciddi bir roman gibi. Çok iyi araştırılmış, ortaya inanılabilir bir tez koyuyor alan moore. Tezini savunmak için de çizgiromanın en son bölümlerinde sayfaları tek tek ele alıp neyi neden yaptığını anlatmış. Çizimler de müthiştir, eddie campbell çok iyi bir iş çıkartmış. Yalnız okumak isteyenlere uyarım, ingilizcesi oldukça ağırdır, çok iyi bir ingilizce gerektirir.
sevgiler,
Eren
Forumun "itkisi" bu ya Eren. Bu arada Tv.com'a baktım Jack the ripper birinci sezon ile bitiyor. İkinci sezonda başka seri katil var. Ona göre araştır istersen. Önce ilk sezon, sonra istersen iki. Ben genel olarak sevdiğim için ikiyi de izleyeceğim. Hem bir sonrası hem de iki sonrası yazarım. Toplantıda da konuşuruz.
Sevgiler
Açıkçası İngiliz televizyonunun benim için önemi büyüktür. Dünyada genelde amerikan televizyonu takip edilir, o da son derece güçlüdür, ama ara sıra da olsa daha "dingin" bir ortam arayanlar için İngiliz programları eşsiz birer hazinedir. Bilhassa "belgesel" açısından inanılmaz bir kaliteye sahipler.
En son "Land Girls" isimli bir dizinin ilk 3 bölümünü seyrettim, özellikle HD versiyonunu tavsiye ederim. Bir de belki kaçırmış olanlarınız vardır, bizde de yıllar önce meşhur olmuş Upstairs-downstairs (Yukardakiler-Aşağıdakiler) dizisinin "yeni versiyonunu" 2010'da gösterdiler.
Polisiye türü İngiliz televizyonunun vazgeçemediği programlar arasında. Rıza bey'in tanıttığı "Whitechapel"ı seyretmedim ama "Karındeşen Jack" ilgi alanıma girdiği için bir kenara not ediyorum. O konuda Michael Caine'in oynadığı bir film vardı ama ismini çıkartamadım şimdi. Yıllar önce beğendiğimi hatırlıyorum.
Son olarak bölüm sayısı İngiliz dizilerinde Amerikan dizilerinden farklı olarak genelde 3,5,6 gibi daha düşüktür. Bu da daha yoğun ve dolu dolu senaryolara sahip olmaları sonucunu doğuruyor.
Nasıl ki çizgiroman dünyasında Fransız-Belçika ekolü bambaşka bir dünya ise, Televizyon dünyasında da Britanya ekolünün çok farklı bir yeri olduğunu düşünüyorum.
Aslında bu konuda ayrı bir başlık bile açılabilir. Neyse, İngiliz televizyonundan tanıtım ve tavsiyelerinizin devamını bekliyoruz Rıza bey.
İngiliz televizyonu ile ilgili bölüm başlıkları açılabilir, katılıyorum. Bu arada İngiliz televizyonu demişken Kanada ve Avustralya teleyizyonlarında da çok güzel diziler oluyor. Örneğin bir Avustralya polisiye dizisi olan Underbelly'nin 3. sezonu yine inanılmazdı. Suçla ilgili tarihi olayların yaklaşık 10 senelik bir dönem içinde ele alındığı müthiş bir dizidir. Son sezonunda yozlaşmış ve karanlık işlere karışmış Canberra polisinin iç yüzü ve şebekesinin nasıl çökertildiğini, çökertilmesinin getirdiği iyi ve kötü tüm yanlarının incelendiğini ele alıyor. Burada bahsetmemdeki neden Amerikan ve İngiliz dizilerinin tüm iyi yanlarını alıp harmanlayarak izleyiciye sunması ve iki ekol arasında köprü oluşturmasıdır. Herkese seyretmelerini öneririm.
Sevgiler,
Eren
İkinci sezon da bitti (zaten her sezon 3 bölüm) Bu sefer farklı bir konu idi, ama kurgusu, karakterleri ile güzel bir dizi. Karındeşen Jack meraklısı arkadaşlar: Konu sadece ilk sezonda sürüyor ve bir sonuca bağlanıyor?
Underbelly'nin ilk bölümünü seyretmişliğim var, Eren bey. Ben de beğenmiştim. Gerisini de artık ne zaman olursa seyretmek üzere istiflemiştim ama henüz vakit olmadı. Son yıllarda crime-action olarak takip ettiğim dizi "Breaking Bad"
Avustralya televizyonuyla ilk tanışmam yıllar önce "Henderson Kids" diye bir dizi vasıtasıyla olmuştu. TRT2 yayınlamıştı sanırım. Sonrasında epey yayınına bakma fırsatı buldum. En son "Border Security" diye bir program hoşuma gitmişti. Havaalanında ülkeye giriş yapan şüpheliler üzerine kuruluydu.
Bazen düşünüyorum da her alandaki muazzam veri ulaşılabilirliği karşısında nasıl bilgisayarların harddiskleri yetersiz kalıyorsa, 70-80 senelik insan hayatı da hiç birşeye yetmemeye başlıyor. Sırf televizyon dünyasını düşünsek, ömrüm boyunca televizyon seyretsem her istediğim programı yine de seyredemem herhalde.
Son bir not olarak Avustralya'da konuşulan İngilizce'yi İngiliz aksanına aşina olanların daha kolay anlayacaklarını belirteyim.
Bu arada ingiliz dizileri benim için çok daha çekicidir. Kısa ama güzeldirler. Sayısız dizi var aklımda. Coupling için konu açmıştım zaten. Diğerleri için de zamanla başlıklar açarım (tekrar da seyretmem gerek). Bu arada Hasan da Blake's seven için başlık açmıştı.