Madem elin amerikalısı yapıyor,bizim neyimiz eksik dedim ve bu başlığı açtım.Evet arkadaşlar soruyorum sizlere,Fumetti,frankafon v.s. okurken aklınızda en çok kalan,okurken yok artık dediğiniz,ayakta alkışladığınız,gözyaşı döktüğünüz,ya da gaza gelip avaz avaz bağırdığınız anlar nelerdir.Buyrun bir iki tane ben yazayim önce;
*Kabus'ta zagorun intihar edişi,Hellingen'in de mezardan zıplayışı(Zagorla başlıyorumki bu başlık ağır abilerin dikkatini çeksin)
*Vudu intikamında etraf zombi kaynarken,ağacın tepesinde boynunda zincirle üstelik birde yağmur yağarken Gambit ile Zagorun aşk kaçamağı(Çakaaaal)
*Julia 1. sayıda kadınlara tecavüz edip öldüren katilin Lezbiyen Myrna çıkması.(Ne Xabaras,ne Hellingen,Ne Mefisto nede Howard Hogan beni en çok tırstıran Myrnadır)
*Johnny Freak macerasında Johnnye işkence edenin öz ailesi olması,ölürken de kalleş kardeşine organ bağışında bulunması.
*Dylan'ın en büyük aşkının annesi,en büyük düşmanınında babası olduğunun ortaya çıkması(yok artık ali sami ;D)
Ve liste uzaaaar gider....
Dampyr'de Artura Solanas'ın işkencecilerinden intikam aldıktan sonra, efendisini Dampyr'e havale edip, Dampyr kanı içerek intihar etmesi. ( Ölümle Dans)
Martin Mystere' nin alkolik ve yaşlı bir vücütta uyanıp , yetmiyormuş gibi bir de kamyonun altında kaldığı sahne ( Dorian Gray Operasyonu)
devam ediyorum.
Lilly'nin her şey bittikten sonra avcının yanına döndüğü sahne. ( Ken parker - Lilly ve Avcı)
Koruduğu kişinin yargıç değil de cellat olduğunu öğrenen Ken ve cellat arasındaki konuşmalar ve elbetteki hikayenin sonu. ( Aksoy - Yargı , Tay - Cellat)
Alıntı yapılan: alan ford - 17 Eylül, 2011, 10:33:16
Martin Mystere' nin alkolik ve yaşlı bir vücütta uyanıp , yetmiyormuş gibi bir de kamyonun altında kaldığı sahne ( Dorian Gray Operasyonu)
Okuduğum birçok Martin macerasını 6 ay sonra hatırlamam ama bu macera sanki beynime kazınmış, seneler önce okumama rağmen hala aklımdadır..
ken perkerin avcı ve köpegi okudugum zaman
bogazıma birşeylerin dügümlendiyini hissettim
birde sanırsam apaçi macerasıydı
küçük bir çocugu havaya fırlatım vurması
conan bir cadı doguyor macerasında
çivilerin benim elime çaktıkları hissine kapılmıştım
Zagor'un Öyküsü Macerasında Unutamadığım Bir Kare Vardır ...
Maceranın Sonlarına Doğru Anne Ve Babasının Katili Salomon Kinsky İle Döğüşüp Salomon'u Hırpaladıktan Sonra Babası Hakkında Söylediklerine İnanmayıp Salomon'un Gösterdiği Sandıkta Bulduğu Gazetelerde Babasının Bir Zamanlar Abenaki Kabilesini Katleden Birliğin Başındaki Subay Olduğunu Görünce Gözyaşlarına Boğulup Kendini Kaybedecek Pozisyona Düşmesi Herzaman Gözlerimin Önündedir ...
En unutulmazı sayılmaz belki ama,hiç beklemediğim bir anda tokat yemişe çeviren olay Büyülü Rüzgar'daydı...
Spoiler geliyor...(Büyülü Rüzgar'a hiç başlamayıp da başlamayı düşünenler okumasın)
Seri boyunca çok önemli bir role sahip olduğunu düşündüğüm,Ned'in 2.hayatına başlamasına vesile olan manevi babası ihtiyar şaman Topal At'ın daha 6.sayıda kafasının kesilmesi suretiyle maceralarda en azından dünyevi bedeninden kurtulması ve bunun hiç beklemediğim bir anda ve serinin başlangıcında olması...
Spoiler'in sonu...
Spoiler 2 geliyor...(Büyülü Rüzgar okumayıp da okumaya niyetli olanlar hiç okumasın)
Yine Büyülü Rüzgar'da,serinin ortalarına yaklaşırken Ned'in en büyük düşmanlarından birinin,aslında ona çok da uzak biri çıkmaması,bunu öğrenen Poe'nun yüz ifadesi ve olayı Ned'e asla söylemeyecek olması...
Spoiler 2'nin sonu...
Bir de Dampyr'in ilk sayılarında,oldukça hasar almış ve güçsüz düşmüş olan Tesla için başlarda onu hazetmeyen ve öldürmeyi bile düşünen Kurjak'ın,kendi rızasıyla elini keserek kendi kanından Tesla'ya içirmesi,bu esnada Tesla ve Kurjak'ın diyalogları...Haliyle Dampyr'den içemeyeceği için,bu sahne de çok dokunmuştur bana...
Bir de genel olarak Ken Parker'ın çoğu öyküsü dokunsa da,bende en sağlam iz bırakanlardan birkaçını sıralayayım...
Spoiler 3 geliyor...(Ken Parker)
''Titan'ların Ölümü'' albümündeki oğlan çocuğunun aslında oğlan kılığına girmiş oldukça genç bir kız olması ve yanından ayırmadığı otistik çocukla olan ilişkisi,aralarındaki bağ...
Spoiler 3'ün sonu...
Spoiler 4 geliyor...(Ken Parker)
İlk okduğum Ken Parker olan ''Yargı'' (Aksoy) öyküsünün finalinde,kasabaya saldıran ve çoğunluğu kardeş ve kuzenlerden oluşan çeteden sağ kalan son genç çocuğun,temiz olduğu halde abilerinin günahlarının ve cinayetlerinin üzerine kalması sonucu asılmadan hemen önceki son anları,ölüme olan korkusu ve celladıyla olan baba-oğulvari diyalogları...Doğrusu Ken'e çok sağlam bir giriş yapmıştım o öyküyle ve o anda esere aşık olmuştum...
Spoiler 4'ün sonu...
...Ve son olarak,Lal Klasik seride de çoktan yayınlanmış olduğunuu sandığım,Tay dönemi ciltlerinde okuduğum Zagor'un ''Bitmeyen Kabus Hellingen'' macerasından unutamadığım bir an...
Spoiler 5 geliyor...(Zagor'un bu macerasını okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız,hemen uzaklaşın bu paragraftan)
Bu upuzun öykünün finaline yaklaşırken Zagor,bir yeraltı mağarasında kendine geldikten sonra Nataani Dağı'nın bekçisi ihtiyar kızılderili,yetiştirmesi olan genç Akoto'yu yukarıda bırakır ve en alt dehlizlerden birine Zagor'u indirir...Taş yazıtlarda ve duvara kaynamış tabletlerde yazanları tercüme eder,asırlar önce dünyaya bir kez daha gelmiş olan tehlikeyle yüzleşip geri püskürten kadim savaşçının çok az çürümüş ama bozulmamış olan oturur vaziyetteki cesedinin başına götürür ve Zagor'un gözleri önünde,ömründe tanık olmadığı ve daha da tanık olamayacağı,bedeli çok ağır olan bir ritüel gerçekleşir...Ritüelin sonunda ihtiyar kızılderili can verirken,kadim savaşçının cesedi oturduğu yerden kalkar ve seçilmiş kişi olan Zagor'un önüne efsunlanmış kutsal silahlarını atıp,gider...Hatta Zagor burada resmen imana gelir,''Aman Allah!!'' demek suretiyle... :) (Maceranın kaligrafistine selam olsun,muhtemelen Ferdi Sayışman'dı)...Uzun uzun yazdığım bu sahneyi ilk okuduğumda ortaokuldaydım ve resmen yüreğim ağzıma gelip çığlık attığımı hatırlıyorum...Zaten bugüne dek okuduğum çizgiromanlar içerisinden yalnızca Zagor'un bu macerasının tamamında çok feci bir gerilim yaşamış,çok fazla umutsuzluğa kapılmış ve müthiş derecede heyecanlanmış,hatta korkmuştum...Cilt bittiğinde resmen saygı duruşuna geçtiğimi hatırlıyorum... :)
Spoiler 5'in sonu...
Bir de son olarak,Ken'in ''Lily ve Avcı'' ile Jack London öykülerini aratmayacak kalitedeki ''Beyaz Topraklar'' (sanırım bu isimle başlayıp devam ediyordu ya da bu isimle son buluyordu,bilemedim) maceralarındaki soğuk ve yaşam mücadelesi beni çok etkilemiştir...Hatta Beyaz Topraklar'da Ken,Nanuk,başka bir adam ve karısı bir aradayken,kadın donacak gibi oluyordu ve hepsi çırılçıplak soyunup vücut ısılarıyla kadını hayatta tutmaya çalışıyorlardı...Kadının kocası başlarda delirecek gibi olduysa da,Nanuk ve Ken'in ''insan'' ve hatta ''adam gibi adam'' olduklarını çok geç farkederek,başta verdiği tepkiden dolayı bir parça mahçup bile oluyordu...Tabii,ilerleyen sayfalarda adamın yaptığı ve Ken'in birebir tecrübe etmesi sonucu anladığı korkunç gerçek,tüyleri diken diken ediyordu ama o kısma hiç girmeyeyim...
Bayağı da varmış ya,şöyle bir eşeleyince çıktı hepsi...Aklıma geldikçe yazarım gene unuttuklarımı...Şimdilik hatırladığım en vurucu sahneler bunlardı...
Bugün okuduğum Tex Nefret tohumları macerasında Tex'in pinkerton ajanı ile yaptığı boksta ağzının burnunun dağıtılması acaip derece etkileyiciydi.Buna Carson bile şaşırdı.Tex'in dövüşü hileyle kazanması cabası. ;D
Tex'in Gururlu Navajo (yanlış hatırlamıyorsam ismi buydu, Tiger Jack ile tanışmalarını anlatan hikaye) isimli macerasında Tiger Jack'in sevgilisinin intihar etmiş olduğunu öğrendiği bölüm ve intikamını aldıktan sonra yaşadıklarını unutabilmek için kabileden uzaklaşıp dağlarda kendisini yanlızlığa mahkum etmesi...
Gene bir Tex macerasında, Navajo topraklarındaki altınları ele geçirmeye çalışan haydutların kahramanlarımızı rezervden uzaklaştırmak için Lilith'in mezarını tahrip etmeleri sonrasında Tex'in yaşadıkları...
Tommiks'in ilk maceralarında, Erlik'ten başlayarak art arda terfiler alıp, sonunda Yüzbaşı olduğu an unutulmazdır bence.Zira bundan sonra deyim yerindeyse kıçını yırtıp, 1001 farklı belayla uğraşmasına rağmen bir gıdım bile ilerleyememiş ve Yüzbaşılıkta çakılı kalmıştır. ;D
Alıntı yapılan: Berkdinho - 17 Eylül, 2011, 23:59:38
Tommiks'in ilk maceralarında, Erlik'ten başlayarak art arda terfiler alıp, sonunda Yüzbaşı olduğu an unutulmazdır bence.Zira bundan sonra deyim yerindeyse kıçını yırtıp, 1001 farklı belayla uğraşmasına rağmen bir gıdım bile ilerleyememiş ve Yüzbaşılıkta çakılı kalmıştır. ;D
Artık sebebi bu içine atma mıdır bilinmez, Tom son macerasında hayatında ilk defa alkolle
tanışır,körkütük sarhoş olur.Bir unutulmaz an daha...
Alıntı yapılan: JuDaS - 18 Eylül, 2011, 00:08:37
Alıntı yapılan: Berkdinho - 17 Eylül, 2011, 23:59:38
Tommiks'in ilk maceralarında, Erlik'ten başlayarak art arda terfiler alıp, sonunda Yüzbaşı olduğu an unutulmazdır bence.Zira bundan sonra deyim yerindeyse kıçını yırtıp, 1001 farklı belayla uğraşmasına rağmen bir gıdım bile ilerleyememiş ve Yüzbaşılıkta çakılı kalmıştır. ;D
Artık sebebi bu içine atma mıdır bilinmez, Tom son macerasında hayatında ilk defa alkolle
tanışır,körkütük sarhoş olur.Bir unutulmaz an daha...
Haklısınız.Bu nasıl da gözümden kaçmış.Gerçi bilen biliyordur ama ben de iki kare ile katkı sağlayayım.
Bakınız.Tommiks içkiye başlıyor:
(http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSDz7HvBPmO4VE_Tw7BZPaweJM_V_Dk4wTEHEUJU3Ux2lCPZ7HhPEbn5OYudg)
Bu da sonrası.Tommiks'ten beklenmeyen hareketler (Konyakçı'nın keyfine diyecek yok):
(http://i373.photobucket.com/albums/oo172/ilker5561/esseGesse/007c.jpg)