Thor "Now" - God of Thunder

[ferzan]

    İlk 5 sayıyı, yani Vol.1 : The God Butcher'i  bugün okuma fırsatım oldu...

    Daha ilk sayıda tüylerim diken diken oldu...Gerçekten R.E.H'nin Conan'larından aşağı kalmayacak kadim ve puslu bir anlatım ile başladı, antik mitoloji ile bilim-kurgunun nasıl mükemmel bir şekilde bir potada eritilebileceğini gözüme gözüme soktu...Her sayfasına, her metnine bayıldım ve okurken bir an bile sıkılma fırsatım olmadı...Bir serinin girişi ancak bu kadar güçlü, esrarengiz, gerilimli ve doyurucu olurmuş dedirtti...

    M.S 800'lerde, bir kuzey köyüne dadanan musibeti ortadan kaldırdıktan sonra kendisine minnetle sunulan kadın, içki ve yemek gibi nimetlerden sonuna kadar istifade etmekte sakınca görmeyen genç Thor, iyiden iyiye uzayan kutlamalar esnasında bir gece kuzey kıyılarına vuran bir cesedin haberini alır...Ahaliyle beraber cesedin başına geldiklerinde oldukça sıradışı bir durum karşısında olduklarını anlarlar...Çünkü ceset bir insana değil, henüz keşfedilmemiş olan denizler ötesi bir kıtanın (Amerika yerlilerinin tanrısı Manitu bile olabilir) tanrısına aittir...Thor, kuzeylilere tanrıların da kesilip kanayabildiğini, tanrıların da kendi tanrısal katlarında ölebileceklerini söyler ama daha önce hiçbir ölü tanrının açık kalan gözlerinde bu denli büyük bir dehşet görmediğini de itiraf eder...Tanrı katledebilecek güçte bir varlık vardır ve genç Thor, kadim baltası Jarnbjorn'ü kuşanarak 800'lü yıllardaki seyrine devam eder...Bu hikayede yer alan ve birlikte yer verilen üç zamandan ilkidir...

    Hikayedeki ikinci zaman, günümüzdür...Mjöllnir'i kuşanabilen, miğferli ve daha olgun bir Thor (yani bildiğimiz Thor) vardır ve herşey, kuraklıktan kırılan Indıgarr gezegeninden ufak bir kızın yağmur için duaya çıkması ve Thor'un bu duaya yanıt verip şimşeği ve yağmuru Ingigarr'a getirmesiyle başlar...Kızın beraberindekilerden biri olan ve Thor'a teşekkür eden ihtiyar bir Indigarr'lıya, yalnızca küçük kıza teşekkür etmesi gerektiğini, çünkü sadece onun duası yüzüsuyu hürmetine oralara teşrif ettiğini vurgular ve onların kendi tanrılarını sorar...Yüzyıllardır tanrılarının olmadığını öğrendikten sonra duruma anlam veremeyerek Indigarr'ın kayıp tanrılarını aramaya başlar...Hepsini terkedilmiş görünümlü saraylarında, devasa zincirlerle ve türlü efsunlarla mühürlü kadim bir odada ya parçalanmış, ya da çengele geçirilerek çürümüş vaziyette bulduğunda, gençlik günlerinden bir varlığı hatırlar...Yani Tanrı Kasabı'nı...

    Üçüncü zaman dilimi ise, binlerce yıl sonra hayatta kalan son tanrı olan ihtiyar Thor'un cephesinde geçer...Tanrı Kasabı Gorr'un binlerce hizmetkarı ile ölmek için savaşıp ölemeyişinin ve daima Gorr tarafından hayatta bırakılmak suretiyle kendisinin dayanılmaz bir kısır-döngüye hapsedilişinin hikayesi...

    Bu üç zaman dilimi; yani geçmiş, bugün ve gelecek paralel bir şekilde ustaca geçişlerle adeta kafa acıtmadan işlenmiş...Hikaye giderek daha farklı bir seyir alacak gibi gözüküyor...Zira 5 sayı itibariyle yukarıda kabaca bahsettiklerimden daha fazlası yer almakta...

    Bugüne kadar Thor ile yıldızım pek barışmadı...Türkçe'de yayınlanan yegane Thor'lardan Asgard İçin ve Thor&Loki: Kan Kardeşler albümlerini almama rağmen elim bir türlü okumaya gitmedi...Yine çıktığı gibi iştahla aldığım Klasik Thor ciltlerine geçmek için de uygun bir zamanı bekliyordum ama klasiğin naifliğini bir kenara bırakır ve Marmara'nın bastığı iki renkli ve yakın geçmişe ait ciltleri saymazsak, God of Thunder okuduğum ilk Thor serisi ve galiba muhteşem bir başlangıç yaptım gibime geliyor...İtkiledikleri, aklıma düşürdükleri ve okumama vesile oldukları için Dean'e ve Rumar80 abime teşekkürü borç bilirim...

    25 sayılık serinin 5 sayısı (4 cildin de ilki) bitti, geriye kaldı 20 sayı (3 cilt daha)...Bu kadar övmenin üzerine yukarıda paylaşılmış görsellere ek olarak birkaç resim de ben yükleyeyim...

[ferzan]

    #6 ile #11 arası sayıları içeren Vol. 2 : ''Godbomb'' da az evvel bitti...

    6. sayıda ana hikayeye kısa bir ara vererek Gorr'un orijin hikayesini okumuş olduk...7. sayıdan itibaren 5 sayı boyunca da Tanrı Kasabı hikayesinin ikinci yarısını ve sona erişini gördük...Bu muhteşem hikayenin bağlanışı ile ilgili en ufak bir ipucu vermeyeceğim ama hislerimi tek cümleyle tarif etmem gerekirse, tamamen tatmin olmuş vaziyetteyim...Kesinlikle böyle birşey okumaya ihtiyacım varmış...

    2 cilt bitti, geriye 2 cilt daha kaldı...Yani 14 fasikül daha okunup ''God of Thunder'' defteri kapanacak...Şu ana kadar herşey mükemmel gitti benim için...Umarım devamı da öncesinden eksik kalmaz...Bu kaliteli eser kesinlikle Türkçe yayınlanmalıydı...

    Bir aksilik çıkmazsa kalan kısımları da en geç bir hafta içerisinde okur bitiririm diye düşünüyorum...Bu seri, birkaç Conan sagasından bu yana Amerikan ekolünde okuduğum en epik eserlerden biri olabilir...Yazar Jason Aaron'un içine edebi gücü katlanarak artmış bir Robert E. Howard ruhu kaçmış sanki...Ama tamamen Aaron tarzı ile...Çizer Esad Ribic ise nokta atışı bir seçim olmuş...

    Naçizane puanım, 10/10

[ferzan]

    Geçtiğimiz hafta başı, 12-18 arası sayıları barındıran Volume 3 : ''Accursed'' içerisinde yer alan 6 sayıyı okudum...12. sayı bağımsız sayılabilecek bir teklikti ve sonraki 5 sayı boyunca yeni bir hikaye örgüsü yer aldı...Ne var ki ilk 11 sayıdaki o muhteşem öyküden sonra bu yeni öyküyü ittire kaktıra zor bitirdim...Aslında problem öyküde değil, bendeydi...Çünkü oldum olası fantastik edebiyatın alışılageldik unsurlarından olan devler, cüceler, elfler ve saireden pek hazetmediğim için, bunları da mitolojik öğelerle bir arada harmanlanmış görünce okuma tadım kaçtı...Oysa ilk uzun hikaye örgüsündeki mitoloji+bilim-kurgu harmanı ne müthiş, ne destansı idi...Zevk meselesi ama bu seferlik bana hitap etmedi bu 5 sayı...

    Aynı cilt içerisinde yer alan 18. sayı da kendi içinde bağımsız bir tekli olarak görünüyor, sonrasındaki 7 sayıyı barındıran Volume : 4 'te ise yeni ve son bir hikaye örgüsü yer alıyor...Bu son ciltten beklentim büyük...En az ilk iki ciltten aldığım tadı alacağıma eminim...