Suat Gönülay - Ben Yaşarım

Başlatan pearl jam, 20 Haziran, 2011, 16:29:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pearl jam

Çocukluğumun en sevdiğim beni en şaşırtan hikayelerini çizen adamın kitabı meğerse ne kadar da az ilgi görmüş forumumuzda. ( bkz : Ocak 2010 Satış Rakamları )

Güneş Semerci' nin "hayıflanacağına kitap hakkında yazıp da itkileseydin bizi kardeşim" :) tarzı söylemine hak verdim ve geç de olsa bir başlık açayım dedim Suat Gönülay ile ilgili.

Levent Cantek harika anlatmış Suat Gönülay'ı ve kitabını. Üzerine ne desem boş. Ben en iyisi güvensizliğin hikayecisini anlattığı yazısının linkini vererek aradan çekileyim. Artık itkilenmek size kalmış :)

http://derinhakikatler.blogspot.com/2010/03/guvensizligin-hikayecisi.html


tommikser

Sağol dostum gerçekten iyi oldu 220 İtkiyi yedim vereceğim siparişlerin içinde kendine yer buldu.Güzel ve ilginç bir kitaba benziyor yalnız bir ricam olacak senin fikrini de almak isterim bu yazı yazarı tanıtmış.Kitap hakkında bilgi neredeyse yok.

Üşenmek yok kalemine sarıl bakalım.320 itki bekliyorum senden  ;D

pearl jam

Kitapta birbirinden güzel 14 öykü var. Çocukken aklımı başımdan alan, yıllar sonra tekrar okuduğumda " gerçekten hatırladığım kadar güzelmiş " dedirten  örtmenim canım benim' i ilk sıraya koyarım. Onun dışında görünmez adam , bitik kardeşler, pişmanlıklar lokantası ve ben yaşarım diğer favorilerim ama hikayelerin hepsi okumaya değer. Başka ne diyebilirim bilmiyorum.. Coen biraderler tarzı karakterleri, sağlam diyalogları ve hikayeleri ile benim için bir efsanedir Suat Gönülay... Uykusuz'a ne kadar teşekkür etsem az.. Yeni kitabı olduğunu söylediği "miş ormanı" ve bir diğer efsane vakur barut' un albümlerini bekliyorum artık sabırsızlıkla ama birbuçuk sene olmuş halen ses seda yok. :( 

V

Vakur Barut ayrı bir albüm olsa iyi olur kesinlikle.
Bu arada Rıdvan'a ,Galip Tekin Öykülerine,İlban Ertem'in
öykülerine hız vermeliler.Üstüne Kemal Aratan'ın Vah Vahap Vah!'ını da
yayınlasalar kaymaklı kadayıf olur..
"İstemem,eksik olsun.."

pearl jam

Alıntı Yap
Alıntı yapılan: JuDaS2099 - 21 Haziran, 2011, 00:16:48
Vakur Barut ayrı bir albüm olsa iyi olur kesinlikle.
Bu arada Rıdvan'a ,Galip Tekin Öykülerine,İlban Ertem'in
öykülerine hız vermeliler.Üstüne Kemal Aratan'ın Vah Vahap Vah!'ını da
yayınlasalar kaymaklı kadayıf olur..

Aynen katılıyorum. Son zamanlarda bir yavaşlama oldu uykusuz'un yayınlarında. Ama yayımladıkları her şey çok değerli, önemli bir iş yapıyorlar bence. Uykusuz'un son sayısındaki duyuruya göre sırada Galip Tekin' in ikinci kitabı var.

ferzan

    Her Suat Gönülay takipçisi için ''Öğretmenim Canım Benim'' adlı öykünün yeri başkadır sanıyorum...
    İlkokul kaçtaydım hatırlamıyorum,büyük ablamın yakın bir arkadaşı vardı...Ailecek de tanışıyorduk...Bir akşam onlara misafirliğe gitmiştik...Müthiş canım sıkılıyordu...Taa ki üzeri cam olan sehpanın altındaki Leman cildini görene kadar...90'ların ortalarıydı sanırım...Mizah dergisi kültürüm yok,zaten daha çocuğum...En fazla Hürriyet Pazar ekinin arka sayfasında tekrar okurlarıyla buluşan Oğuz Aral'ın Avni'sini okuyorum...Çizgiroman kültürüm de henüz temel atma aşamasında...Binlerce kez okunan eski-yeni Türkiye Çocuk'lar,abone misali her ay alıp istiflediğim Milliyet Kardeş'ler ve Meydan gazetesinin verdiği birkaç Zagor dışında pek birşey bilmiyorum...Ama acayip hastasıyım çizgiroman denen meretin...Misafirlikte gözüme güneş gibi parlaması ondandır...
    Ablamın arkadaşının abisininmiş cilt...Abi de evde yok...İzin isteyip aldım,okumaya başladım...Henüz ergenliğe girmemişim,karikatürize de olsa bir tuhaf oluyorum bazı çizimlerde...Heyecanım,Suat Gönülay'ın ''Öğretmenim Canım Benim''ini görmemle tavan yaptı tabii bu ciltte...
    Bakıyorum,resimlerde bazı kısımlar erotik ama erotiğe takılmama müsaade etmeyen de bir öykü var...Alışkın değilim,öyküyü okudukça tuhaf oluyorum...Çocuğum çünkü,tuhaf geliyor sivri bir çizgiromancının bakış açısı,hatta aşırı yükleniyorum...Bilinçaltıma bile girmiş olabilir...Bu travmatik durumun kat be kat fazlasını L-manyak çıktığı zaman yaşamıştım...Psikopat öykülerle sanki suç işliyormuş gibi okuduğum bu yayınlar,çocuk yaştan itibaren hiç de ruhsal sağlığımı olumsuz etkilemedi,bilakis hassasiyetimi artırıp pespembe köpüklerle birlikte acımasız ve gerçekçi bir bakış açısını da tepsiyle önüme sunmuş oldu...Halbuki özel bir çocuk falan da değildim...''Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu''na da taşlamamı yaptığıma göre,devam edeyim... :)
    İlk tanışmam böyle oldu Suat Gönülay'la...Sonrasında ortaokul dönemlerimde mizah dergisi almaya başladım ufaktan ama Suat Gönülay'ı bir daha görmem,2000 yılında,Akşam Gazetesi'nin haftalık ek olarak verdiği Kadayıf dergisi vesilesiyle oldu...Daha ilk sayıda ''Öğretmenim Canım Benim''in ilk öyküsünün tekrar basımını görünce hızlı bir geriye dönüş yaşadım,anılara batıp çıktım ama öyküyü tamamlamak orada da nasip olmadı...Dergi 24 sayı kadar çıkmasına rağmen ne hikmetse ilk birkaç sayıdan sonra bu öykü kaldırılarak başka öyküler kondu...Benim ilk defa bu dergide gördüğüm başka Suat Gönülay öyküleri arasında yine en uzun soluklu ve farklı olanlarından biri de ''Kaynana Noktası''ydı ki,Necdet Şen'in de bu öyküden kareleri fon olarak kullanmak suretiyle yazdığı güzel bir Suat Gönülay incelemesi var...Onu da kopyalıyorum buraya...
    http://www.derkenar.com/necdetsen/suat-gonulay-1/
    Herneyse...Bu ''Öğretmenim Canım Benim''in sonunu okumak,Lombak dergisine kısmet oldu...İlk öykü tamamdı da,ikincisi ne olacaktı...Onun için de bu albümü beklemek zorunda kaldım...O 5 kişiden biri de bendim yani... :)
    Gönülay'ın özellikle 90'larda yaptığı çalışmalarda bir sabitlik hissine kapılırım...Şöyle bir sabitlik ama...Çizerinin profesyonelliğinden ileri gelen bir his...Yalnızca okur geçerim,belki biraz üzerinde dururum...Ama özellikle Penguen dergisinde yaptığı çizgiromanların yeri apayrıdır...Kanımca son güncel eserlerini bu dergide üretti...Bir de sonrasında Strip'in bir sayısında son bir Vakur Barut çizmişti Marilyn Monroe'lu...Konuyu dağıtmayayım,Penguen'deki öyküleriyle daha da bağlandım Gönülay'a...Bu kez bir samimiyet hasıl oldu çizgilerinde ya da benim farketmem bu sürece denk geldi,bilemiyorum...Alelade bir profesyonelin değil,haftalık 1.5 sayfa çok kareli ve çok bantlı çizgiroman üretmek durumunda kalan bir profesyonelin işlerini okuyordum bu kez...Arada konu bulamıyor,artık klişeleşmiş konu bulamayan çizer öykülerinin en güzellerini çırpıştırıyordu...Hele bir Kara Murat yapmıştı ki dergide,kaç hafta sürdü bilmiyorum ama müthiş bir parodiydi...Fatih'in Tedavülü Kara Murat diye...Epey uzun sürdü,hatta oradaki karakterlerden Kara Miço bile kendi bağımsız öyküsüne kavuştu bir süre sonra...Bir bölümünde Vakur Barut bile Vakur Bin Barut adıyla dahil olmuştu hikayeye...Suat Gönülay'ın çizgisinde bence dönüm noktalarından biri bu Kara Murat öyküleridir...Bir de öncesinde ve sonrasında yaptığı bazı öykülerinde (Hurafe gibi) şamanik bir atmosfere sahip çizgi tadına da bayılır olmuştum...Tam olgunluk çağına girmişken,asıl işlerini üretmeye başlaması gerekirken çekildi gitti...Hangi siteydi unuttum,haberini ve röportajını yayınlamıştı;''Suat Gönülay Çizgiromanı Bıraktı'' diye...En son bu albümde adı geçen ''Miş Ormanı''nı hevesle bekliyordum ki,Facebook grubu kapandı,sonra Suat Gönülay'ın grubu ve kişisel sayfası kapandı...Hiç haber alamaz oldum...Ama ''Miş Ormanı''ndan birkaç çalışma görmüştüm...Aksine bu kez çizgiroman değil,illustrasyonlarla bezeli tasarımı ilginç bir kitap bekliyordu bizi,hatta çok uzun süredir üzerinde çalışıyormuş ama olmadı işte...O suluboyaları görmenizi çok isterdim...Yanarım yanarım,ona yanarım...
    Bu kadar satır itkilemediyse,bir de kısa bir tanıtım geçeyim şu meşhur ''Öğretmenim Canım Benim''le ilgili...
    ''Bir çoğumuz hatırlamaz ilkokula başladığı ilk günün ayrıntılarını...Ben...Ama ben hiç unutamadım hiç...Ne ilk gününü ne sonrakileri...''
    Bu cümleler ve eski bir toplu çekim ilkokul fotoğrafı çizimiyle öykü başlar...Nihal Hanım,yeni ders yılıyla birlikte yeni geldiği okulun ilk günü öğrencilerle kaynaşmaya başlar...Ufaklıklardan biri de Emre isimli utangaç,aile terbiyesi almış bir çocuktur ve daha kendini tanıtmaya başlamasıyla Nihal Hanım'ın dikkatini çeker...Nihal Hanım,melek gibi görüntüsünün altında iyi mi,kötü mü bilinmez bir ruh taşımaktadır ama buna öykünün sonunda yine biz karar veririz...Yavaş yavaş Emre'ye kafayı takan Nihal Öğretmen,olmadık şeyler yaptırmaya başlar çocuğa...Ders içinde fularını çektirmek,koridorda çelme takmak,yüksek sesle küfür ettirmek,akşam eve giderken çocuğun eline erotik kaset tutuşturmak gibi...Bunları Emre'ye yaptırırken,sanki söyleyen kendi değilmiş gibi inkar eder,şikayet üzerine affeder hatta onu ve saire...Başta okul müdürü ve Emre'nin sınıf arkadaşları olmak üzere herkes,ele avuca sığdıramadıkları bu sarışın,seksi öğretmenin yanında durarak Emre'ye cephe alır...Çocuğun giderek bozulmaya başlayan dengesiyle birlikte anne-babasıyla diyaloğu da değişecektir...Ne varki,Emre de bir türlü inandıramaz ailesini...O haftaki Playmen'in tam sayfa güzelinin Nihal öğretmen olduğuna...Nereden bilebilir ki bu kadının mevcut hayatını altüst edip ona bambaşka bir gelecek hazırlayacağını...
    Buraya kadar yazdıklarım üzerinizde bir soğuma etkisi bırakmasın...Öykü,kesinlikle ucuz bir sübyancı öğretmen klişesi değil...Hatta öyküde doğru düzgün erotizm bile yok...Olan birkaç sahnenin de Emre'yle hiçbir alakası yok...Öykünün sonunda bize kalıyor herşey...Dünya görüşümüze ve bazı hassas noktaları algılayış biçimimize göre Nihal Öğretmen sıradışı yöntemlerle kendince insan kurtaran bir sosyolog olarak da algılanabilir,narsist bir tutumla etrafını birbirine katan teşhir manyağı da olabilir...Hatta en az 5-10 sonuç çıkartılabilir...Benim görüşümce,standart birey olgusu,çocuk yetiştirme ve 90'lar toplumunun uçuk marjinaliteyle imtihanı gibi çıkarımlarda bulunulabilir...Aslında özellikle 2.öykü için bunları söyleyebiliriz...Çünkü bu kez,uzak ve mutaasıp bir Anadolu köyüne tayin ediliyor Nihal öğretmen ve bu kez kurbanı (ya da talihlisi) bir imamın küçük kızı...Özellikle bu son öyküde,kadının algılanışı ve kız çocuklarının o dönem kırsalındaki şartları epey ön planda...Kısaca,bu iki öykülük mini seri,özünde çok enteresan eleştirileri barındırıyor...
    İtki olsun diye epey saçmaladım sanırım... :)

    Not: 2.öykünün sonunda,ilk öyküdeki Emre karakteri biraz daha büyümüş olarak yeniden gözükür ve son kareye dikkatle baktığımızda,Nihal Öğretmen'in asimilasyona ve fikir dayatmalarına kaçmadan sunduğu rahat ve özgür bir yetişme ortamının tasvir edildiğini görebiliriz...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

tommikser

Valla sabah sabah İTKİ böyle olur arkadaş.Sanayi cereyanı yemiş gibi oldum.Bu yazıdan sonra insan nasıl alıp okumaz dimi...

emre ozdamarlar

Zamaninda Suat Gönulay'i okurken tam anlamazdim, biraz depresif, rahatsiz edici gelirdi hikayeleri.
Ama simdi kitabi aldim, tekrar bi okudum öykuleri, harika isler. Cizimler de, hikayeler de.
Gönul rahatligiyla koleksiyona eklenecek bir eser.


Gerekli taramalar

Kıvrandıra kıvrandıra okutturuyor kendini namussuz bitmesin diye de geriliyorum bir çaresi yok mu bunun

alan ford

Alıntı yapılan: Gerekli taramalar - 30 Mart, 2018, 20:41:40
Kıvrandıra kıvrandıra okutturuyor kendini namussuz bitmesin diye de geriliyorum bir çaresi yok mu bunun

Var. Halkım İstesin Hemen'i de alın yedekte dursun :)

kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir