2022 yılında okuduğumuz kitaplar

Başlatan dean, 08 Şubat, 2022, 14:44:47

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

dean

  Her sene açtığımız bu başlık forumdaki en sevdiğim başlıklardan biri. Lakin geçen sene çok düşük bir katılım oldu. Hatta açıldığı gibi kaldı desem yeridir. Umarım bu sene katılım biraz daha fazla olur.



  Benim yılın ilk 40 günü itibariyle listem şöyle;

1- Tutunamayanlar - Oğuz Atay
2- Uzayda Piknik - Arkady Strugatsky ve Boris Strugatsky
3- Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri - Andrew Lang
4- Asılacak Kadın - Pınar Kür
5- Kum - Hugh Howey
6- Dracula - Bram Stoker
7- İkinci Vakıf - Isaac Asimov
8- Kapıların Dışında - Wolfgang Borchert
9- İki Şehrin Hikayesi - Charles Dickens
10- Öksüz Brooklyn - Jonathan Lethem

Kauss

Bu sene dürüst olmak gerekirse pek iyi bir giriş yapamadım. Tek bitirdiğim kitap 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi - Fahir Armaoğlu'nun.
Stephen King'in 22/11/63 kitabını da yarıladığımı söyleyebilirim. Elim pek normal kitaba gitmiyor daha çok çizgi romana yöneldim fakat kitaplığımda bakan ve hemen başlamak istediğim kitaplar mevcut. Bir kaç tanesi :)

Çöküş & Almanya 1944 - 1945
Stalin'in Savaşı: İkinci Dünya Savaşı'nın Yeni Tarihi
Ölüm Meleği: Bir Sovyet Nişancısının İkinci Dünya Savaşı Anıları
Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey: Şanlı 57. Alay'ın Cesur Komutanı Kağıt Kapak

kedidiro

Biriktirip öyle yazmayı tercih ediyordum önceki yıllarda. Üçer aylık periyotlarla yazmaya çalışıyordum. Bu başlıkları açmaya başladığımız ilk yıldan bu yana ilk kez 2021de listemi yazamadım. Ilk üç ayı atladım sonra birikti sonra yazmak gözümde büyüdü vs vs... Bu sefer hazır başlık açılmışken ilk birbuçuk ayın hasadını yazayım:
1- Toprağın Sancısı- Sabri Özer
2- Torunlar - Ayşegül Altınay, Fethiye Çetin
3- Üç örnek öykü ve bir önsöz - Miguel De Unamuno
4- İzmirde Üç Çocuktuk- Hacer Kılcıoğlu
5- Arzu Okay "Keske"siz Bir Kadın - Söyleşi: Türey Köse
6- Deli İbram Divanı - Ahmet Büke
7- Kaybolan Meslekler - Söyleşi: Hayri Bökü
  Bunlar dışında kendi kitabım " Görkemli Hayatım ya da sine-masal bir otobiyografi denemesi" nın basılı halini de tekrar bir okudum.
  Unamuno ve Sabri Ozer'in kitaplarını okuduğuma pişman değilim ama okumamış olsaydım da birşey kaybetmedim diye düşünüyorum. Bunun dışında yılın ilk kırk gününde okuduğum tüm kitaplardan çok memnunum. Iyi ki okudum bu kitapları
Yılın ilk harika okuması ise "Deli Ibram Divanı" Oykuculuguyle haklı bir üne sahip Manisalı hemşerimiz Ahmet Büke bu ilk romanıyla çok sağlam bir iş çıkarıyor. Ilerleyen süreçte bu kitaptan harika bir filmin de çıkacağını ümit ediyorum. Bir yandan ilmek ilmek örülmüş bir kurgu, öbür yandan bir eski izmir ve ada hayatı güzellemesi, bir başka taraftan 1950lerle ülkenin değişen siyasal iklimine dair yerinde tespitler... Kısacası Ahmet Büke ilk romanıyla yarına da kalacak değerli bir eser veriyor. Has edebiyatı severlere tadı damakta kalacak bu okumayı tavsiye ederek bitirmiş olayım

alan ford

 Deli İbram Divanı benim için de sene sonu süprizi olmuştu. Ahmet Büke'nin hikayeciliğine zaten bayılıyorum. Kara Hatçam teyze varsa hele tadından yenmiyor. Benim bildiğim bu ilk romanında da dersine iyi çalışmış ama. Sosyal medyadan takip adebildiğim kadarıyla denizciliğe çok meraklı zaten. Bu kitap için de tıpkı İhsan Oktay'ın Amat da yaptığı gibi epey teknik bilgi de çalışmış ama yanlış anlaşılmasın tüm bu teknik bilgileri gözümüze sokmuyor, su gibi akan bir dillle ve sağlam bir kurguyla giden bir kitapta şahane ayrıntılar şeklinde şık hareketlerle veriyor bu ayrıntıları, kah bir düğümde, kah bir dümen hareketinde.
  İzmir açıklarında kurgusal bir adada kötülüğün giderek sıradanlaştığı bir ortamda bir büyüme ve aşk hikayesi Deli İbram Divanı. Sahici karakterleri, güçlü hikayesi ve Ahmet Büke'nin şahane diliyle uzun vadede kült bir roman olacağına inanıyorum.

  Ahmet Büke ile aynı liseden mezunmuşuz. Muhtemelen o da yatılıydı ve yine çok büyük bir ihtimal benim geldiğim sene mezun olmuştu. Denk gelememişiz ama çok isterdim tanışmayı.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Orontes81

çöküş-kershaw
plassans papazı-zola

TKnKT

    Forum başlıklarını incelemeden, ezbere bir şekilde aktif okunanlar listesine eklediğim iki kitabı da burası daha makul diyerek iletimin sonuna ekliyorum. Dul ve Hayalet Kitap bölümleri bahsettiğim eski paylaşımımın tıpatıp buraya taşınmasıdır.


    Dul ile birlikte aldığım hediye gelen bir diğer kitap Dünya Bu Kadar'dı. Mahir Ünsal Eriş ile denk geldiğim çizgi roman çevirilerine ek olarak Diğerleri ve Öbürküler eserleri üzerinden bir tanışıklığım mevcuttu. Ancak yazarın diğer eserlerine yönelme güdüm o zamanlar oluşmamıştı. Aslına bakılırsa Dünya Bu Kadar da aynı motivasyonu sunmuyor ancak bir şekilde okutuyor kendisini. Bu motivasyon kitaba kitleme, sürükleyicilik kazandırma gibi değil de dile getiremediğim bir aurası var gibi. Mahir Ünsal Eriş benim nezdimde kendisine çekmeyen ancak bir kere başladın mı bir şekilde bitirmeden rahat etmediğin kitaplar kategorisine yerleşti diyebilirim. Bir kere akıcı bir anlatımı var, okurken tamamen anlatılanların ahengine kapılarak soyutlanıyorsunuz. Öyle ki kitabın tanıtımında bahseden ancak benim gözümden kaçan "yaşam öykülerinin kesişimi" temasından bir haber kitabı okumaya başladığımda ilk bölüm ne okuduğumdan bi haber bana 30-40 sayfa okutmuşluğu var. Bi haber diyorum çünkü ne anlatılanların birbiri ile bir bağlantısı, ne karakter devamlılığı, ne de bir olay örgüsü mevcuttu. Bir noktada kendimi durdurup ben ne okuyorum, bu anlatılanlar kim, arada okuduğum insanlar kimdi, niye bu kişilerden bahsettik şaşkınlığı yaşadım ve okumama bir süre ara verip sonrasında devam ettim. İkinci ve üçüncü bölümlerinde biraz daha kitabın teması oturunca her şey anlam kazandı tabii ki. Büyük bir okuma sırası ve iş yükü içerisinde nereye denk düşer bilmiyorum ancak yazarın bir diğer eseri Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde de muhtemelen okuyacaklarım arasında yerini aldı. Bir gün onun için de iki kalem oynatmaya uğrayacak vaktim olur umarım.




    Seyahat Jurnali Cihan Kılıç'ın bir sosyal medya paylaşımı sonucunda haberdar olduğum bir eser. Cihan Kılıç'ı sanmıyorum ki aranızda bilmeyen yoktur. Çoğunuzun takdirinde olduğunu düşündüğüm şekilde, benim gözümde de günümüzün en yetenekli ve güncel kalemlerinden birisi. Sokak Dövüşçüsü gibi uzun hikayeleri olsun, ve Sinem gibi tek sayfa hikyaleri olsun, ya da Ama Arkadaşlar İyidir gibi uzunlu-kısalı birkaç panelden oluşan bir satır hikayesi olsun her şekilde hem çizgisi ile hem anlatısı ile okuru -beni- yakalayan bir çizer. E doğal olarak bu kadar beğenime hitap eden bir çizer elini bir işe bulaştırdıysa benim de bu esere yolumun düşmesi gerekir diye düşündüm.
    Seyahat Jurnali, Büyük Ayı Yayınları'nın ilk kitabı. Aslında Direkt Ali Bey'in bu eseri ilk kez yayınlanmıyor. Ancak Cihan Kılıç'ın illüstrasyonları ve resimleri ile ekstra bir çehre ve artı değer katmışlar esere. Aynı zamanda kitabın editörlüğünde de Ali İhsan Varol'un -Doctor Strange!- bulunması ekstra kuvvetli bir itki yarattı. Velhasıl kelam ya gezi yazısı bana hitap eden bir tür değil, ya Direktör Ali Bey'in kaleme aldığı coğrafya bana hitap etmiyor, ya da kitap okuması keyifli bir kitap değildi. Bende keyifsizlik uyandıran bunlardan hangisi inanın bilmiyorum. Benim için ilk gezi yazısı deneyimi olduğu için direkt olarak tür ile alakalı bir durum da olabilir. Bazı keyifli ve ilginç bilgiler barındırması dışında monoton bir okuma deneyimi sundu. Sonuna kadar direnmek ve bitirmek bile benim için zorlu oldu. Ha, Cihan Kılıç bir şekilde eserin başına otursa ve kendi aktarım dili ile eseri baştan sona çizgi öykü-grafik roman formatına dönüştürse muhtemelen yine ağzımın suyu akarak okuyacağımdan eminim. Ancak şu haliyle psikolojideki tattan kaçınma olgusu misali, bir süreliğine elveda gezi yazıları diyorum.




    Dul, bana değer verdiğim bir kişi tarafından hediye gelen kitaplardan biri oldu. Beklemediğim bir andı. Ancak şaşırmam kitabı aldıktan sonra değil, kitabı okuduktan sonra oldu. Dışarıya karşı pek ifade etmediğim, içimde sakladığım düşüncelerin gelecekten birer yansımasını okuyormuşum hissiyatına sahipti. Fournier'in kendini içinde bulduğu durum aslında birçok insan için dünyanın katlanılması en zor duygularından bir tanesi. Benim de derinlerde sahip olduğum en büyük korkulardan bir tanesi. Beni şaşırtan durum, benzer bir hikaye içerisinde olsam söyleyeceklerimi ve yapacaklarımı yapmış olmasıydı. Özellikle anlatımındaki bazı küçük noktalar bu şaşkınlığımı perçinlemeye fazlasıyla yetti. Çoğu zaman bana bencillik gibi gelmiştir ancak sevdiklerimin, değer verdiklerimin kaybından çok, sevdiklerime kayıp olmayı arzularım. Velhasıl, bu benim Fournier ile tanışmama aracı olan ilk kitap oldu. Özellikle eserde bulduğum özdeşleşme ile perçinlenen akıcılık, hüzne bir oturuşta tanıklık etmeme olanak sağladı. Aynı zamanda korkularımı anımsatarak ve perçinleyerek, zaman dediğimiz hep aleyhimize olan kavramla kavgamı derinleştirdi. Okuduktan sonra bende en çok yer eden iki anlatıyı kitabı hediye eden arkadaşımla paylaşmıştım, sizlere de aktarmak isterim. İlki, mutsuzların, mutluluğa en çok ihtiyacı olanların bizden beklediği mutluluğu her zaman diğer mutlular ile paylaşmamız üzerine. Bir diğeri ise kelimesi kelimesine şu şekilde: "Seni benim vücudumdan kesip aldılar, beni uyuşturmadan. Yarımı benden aldılar, en güzel yarımı. Yeniden çık diye senin parfümünle suluyorum kendimi."




    Sizleri de Mitat Karaman ile tanıştırmamın üzerine Doğu Yücel külliyatına tekrardan dönüş yaptım ve Hayalet Kitap'a başladım. Yazarın diline ve aktarımına ısınmışken, anlatımı da hoşunuza gittiyse diğer eserlerini de yakın zaman iliştirmek keyifli oluyor. Lakin bunu son kitaptan başlayarak geriye dönük ilerlemek her zaman o kadar faydalı olmayabiliyormuş. Bu kitap da anlatımı ve akıcılığı ile pürüz bırakmaz bir tona sahip olsa da sizi kitapta tutmayı sağlayacak büyü bir tutam eksik kalmış gibi hissettim. Doğu Yücel'in piştiğini hissettiğim eserlerinden sonra Hayalet Kitap bana biraz yavan geldi. Bir yandan da üniversiteli ancak davranış ürünleri lise seviyesini geçmeyen bir grup gencin hikayesini okumak çok heyecanlandırıcı olmadı. Hikayenin içerisindeki bilim kurgu ürünü ve aktarımı fena durmuyor ancak orda beni üzen nokta da 18 yıl önceden spoiler yemiş olmamdı :) Çocukluğuma denk gelen bir dönemde televizyonda izlediğim Okul isimli bir korku filminde iki post-it kağıda yazılmış kelimenin aynada yer değiştirmesi ile çözülen gizem beni bir hayli etkilemişti (beklentilerim ne kadar da düşükmüş o zamanlar). Gelin görün ki Okul filmi Hayalet Kitap'tan uyarlanmış ve senaryosunu da Doğu Yücel yazmış zaten. Yine de okudum, mizahına güldüm, korku dolu anlarına gerildim, sonundaki ana karakterin bunalımında bunaldım. Ancak en sondaki plot twist benim için çok fazla geldi. Yani gerek yokmuş, karakter bunalımının noktalandığı yer kitabı bitirmek için güzel bir konummuş. Velhasıl Doğu Yücel eseridir, okunur. Ancak vaktinizi okuyabileceğiniz daha iyi Doğu Yücel eserleri için ya da yazın dünyasının birbirinden değerli diğer eserleri için harcamanız da tavsiyemdir.
"The man who opens topics faster than his shadow"

Kinowa59

"Dünya edebiyatı 'nın yıldızları hangi eserlerdir" diye bir araştırma yapılsa, bir numaram Tolstoy' un Anna Karenina'si, İki numaram ise J.steinbeck' in Gazap üzümleri olurdu. Siz değerli dostları bilmem, ama ben zaman zaman gençlik yıllarımda aldığım kitaplarımı ( gençlik duygularımla orta yaş_ 63 yaş, orta yaş sayılırsa_ duygularım çok farklı olduğu halde ) kitaplığımdan alır, o yılları ve o dönem arkadaşlarımı, öğrenim yaşamımı, ölenleri, kalanları bir süre düşünürüm. son olarak, J.steinbeck' in  1974 yılında Güven yayınevinden çıkan " Aşk otobüsü" isimli kitabını okudum. Kitap, bir gençlik hikayesi gibi görünüyorsa da, ( yazılış tarihi 1947 ) yazıldığı tarihte Dünya sinemasının en büyük starı C.Gable'in pek çok sayfada anılması, o dönem " yol, seyahat" hikayelerinin çok tutuluyor olması J. Steinbeck in eşsiz anlatımıyla biz okuyuculara güzel bir okuma şöleni sunmaktadır. 48 yıl sonra tekrar okuduğum bu eseri forumdaki edebiyat tutkunu dostlara öneriyorum.

kedidiro

2022 YILI OKUMA RAPORUMDUR:
2022yi 98 kitap ve günlük ortalama 58 sayfa kitap okumasıyla kapatıyorum. Türk standartları üzerinde bir ortalamam olduğunu bilsem de geçmiş yıllarda 70-80 sayfa arası günlük okumam olduğunu bilince son birkaç yılda çok yavaşladığımı itiraf etmeliyim. Bunun iki büyük sebebi var: Ilki digital film platformlarıyla yüklü televizyonumuz, ikincisi cep telefonu ve ona yüklü kelimelik oyunu... Önümüzdeki yıllarda kitap okuma süremi arttırma temennisiyle geçeyim yıllık değerlendirmeme:
YILIN KİTABI:  Bu yıl çok sevdiğim İhsan Oktay Anar heyecan dolu bir tarihi, fantastik denizaltı romanıyla döndü: Tiamat. Yazarını ve dilini ne kadar özlediğimi fark ettiren bu kitaba ve Ahmet Büke'nin nefis kitabı "Deli İbram Divanı"na rağmen yılın kitabı ödülüm, Can yayınlarının kampanyasında ucuz bulup sayıyı doldurmak için aldığım küçük bir kitaba gidiyor: Imre Kertesz 'in "Polisiye Bir Öykü" Yazarın isimsiz bir Güney Amerika ülkesinde geçirdiği bu küçük öykü totaliter bir rejimde devlet erkiyle kötülüğün nasıl korkunçlaşabileceğini tokat gibi bir dille anlatıyor

YILIN KEŞFİ: Doğrusu keşifleri olacak. İlki adını taşıyan film sayesinde kitaplarıyla da tanıştığım Sergei Dovlatov: Sovyet döneminde muhalifliği yüzünden yazarlar sendikasına üye yapılmadığı için yazdığı hiçbir şeyi bastıramamış, öfke dolu, bohem bir yazar. Uzun bir mücadele döneminin ardından pes edip Amerika'ya iltica ettiğinde yanında getirdiği bavulundan çıkan malzemelerin her biri üzerinden kurduğu otobiyografik anlatısı "Bavul"u kendi kitabımı yazmadan önce okumadığıma çok memnunum. Yoksa "Görkemli Hayatım..."ı yazmaktan kesin vazgeçerdim. Ama yılın benim için en büyük keşfi eski İstanbul hayatına dair yaptığım okumalar sırasında keşfettiğim Osman Cemal Kaygılı... Okuduğum ilk kitabı olan "Çingeneler"in ön sözünde Sait Faik'in onun için yaptığı övgüleri ilk okuduğumda "yayınevinin satış taktiği" olarak düşünmüştüm. Şimdiyse Sait Faik'in az bile söylediğini düşünüyorum. Önümüzdeki yılın sonuna kadar Osman Cemal'in yayınlanmış herseyini bulup okuma, kütüphaneme koyma hedefindeyim
YILIN SERİSİ: İlkini geçen yıl okuduğum ( Bir Almanın Hikayesi ) İletişim Yayınlarının "Faşizm Araştırmaları" serisinden bu yıl da iki kitap okudum (Harro ile Libertas, SS Subayının Koltuğu) Bu yıl aynı paralelde 1902 Doğumlular ve Tanrısız Gençlik romanlarını da okudum ki totalde faşizmin nasıl göz göre göre yükseldiğini anlatan bu kitaplar benim için zihnimi berraklaştıran bir etki yaptı
YILIN ÇİZGİ ROMANI: Sizler kadar çizgi roman okuma hızına sahip olmasam da benim için yılın çizgi romanı açık ara Deadwood Dick... Çocukken çizgi romanlara neden aşık olduğumuzu hatırlatan bu çizgi roman hikayesiyle, basım kalitesiyle, boyutlarıyla hem gönlümün hem gözümün pasını sildi

kedidiro

Bu vesileyle edebiyat, çizgi roman ve sinemasever dostların da yeni yıllarını kutluyor, en büyük sıkıntımızın yeterince film izleyememek, kitap okuyamamak olacağı bir yıl temenni ediyorum

Kinowa59

Yıllar önce, Elia Kazan ve eşi İstanbul'a gelmişler ve Hilton oteline yerleşmişler.  Zülfü Livaneli'nin aile dostu da olan Dünya çapında tanınan film yapımcısı Elia Kazanı aramak için Livaneli'nin eşi Ülker hn. Hilton santralini çevirmiş ve bay Elia Kazan'la görüşmek istediğini söylemiş. Bir süre bekledikten sonra birisi cevap vermiş. " Buyur"  telefondaki sesi Elia Kazan'ın sesine benzetemeyen Ülker hn sormuş." Kiminle görüşüyorum." Karşı taraftan cevap gelmiş. " Burası kazan dairesi, buyrun".         
Yaşar Kemal  Cumhuriyet gazetesinde çalışırken Abant oteli'ni aramış ve " Ben Yaşar kemal, çalışmak için otelinize gelmek niyetindeyim" diyerek rezervasyon yaptırmak istemiş. Telefondaki adam ise " Elemana ihtiyacımız yok" deyip kapatmış telefonu.                                                              Zülfü Livaneli'nin yazdığını bu kitap,  "Gözüyle kartal avlayan yazar. Yaşar Kemal ". İsmiyle DK tarafından yayınlanmıştir. Yukarıda alıntılarda yaptığım bu eser 
bu yıl  okuduğum son yazılı edebiyat olacaktır. Son bir ayda okuduğum kitaplar ise, İş Bankası kültür yayınlarından çıkan Siyah Rus isimli, 1872 yılında ABD'de doğup 1928 de İstanbul'da ölen Frederick Tomas'in şaşırtıcı hikayesi. 1917 Rus Bolşevik ihtilali ve hemen ertesi yaşananları, çar Nikola ve aile bireylerinin trajik sonunu, İstanbul' un 1920 li yıllarda geçirdiği dönüşümü sinema filmi titizliğiyle anlatan bu eseri her kitap severin mutlaka kitaplığında bulundurması gerekir diye düşünüyorum. Gene son bir ayda,Amin maaulof' un YKY çıkan Afrikalı Leo. birbirinden değerli yazarlarımızın ortaklığında oluşan, ve Timas yayınların çıkardığı, İstanbul'un sakinleri. Bende sayın kedidiro gibi Çizgi roman dünyasının bu yıl yayınlanan en güzel eserinin tartışmasız olarak Deadwood dick olduğuna inanıyorum.