Saki'den Edebiyat Yazıları

Başlatan Saki, 17 Mayıs, 2023, 17:01:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Saki

Makedon kadın yazarının yazdığı hayatımda okuduğum en güzel hikaye, Makedonca ismi- Crvenata pandelka..

Miryana'nın babası kompzisyon şöförüydü, ancak çok içiyordu...Miryana artık kocaman bir kızdı ve babasının içki yüzünden bir gün kaza yapacağından çok korkuyordu, çünkü bu kazada hem babası hem de bir çok masum insan ölecekti...Babası bir gün işten geldiğinde ona bir resimli kitap getirdi. Bu kitapta çeşitli trenler vardı.

Babası Miryana'yı kucağında oturttu ve ona resimleri göstermeye başladı. Miryana büyük bir ilgiyle resimlere bakıyordu..

Derken bir sayfada ışıklar dikkatını çekti. Babasına sordu..

-Baba bu ışıklar ne demek..
- Yeşil işik tren geçebilir demek

-peki ya kırmızı ışık ne demek, baba?

- kırmızı ışık teklike olabilir, mutlaka trenin durması gerek, Miryana...

Ertesi günü babası işe gidince, Miryana birşeyler  yapmam gerek dedi..

Saçlarına sürekli bağladığı kırmızı kurdelayı çözdü ve mutfağa gitti, oradan rakı şişesini aldı ve boğazına kırmızı kurdelayı bağladı...

Akşama doğru babası eve gelince hemen mutfağa gitti ve rakı şişesini eline aldı, ancak şişenin boğazında kırmızı kurdelayı görünce kızının gönderdiği mesajı ANLADI VE O GÜNDEN SONRA ARTIK BİR YUDUM İÇKİ İÇMEDİ



Saki

Bazı mitolojik karakterler ve olaylar...

Baştan sadece Kaos vardı sonra, Kaous'un içinden ilk olarak gecenin tanrıçası Nikta doğdu..

Sonra Titanlar ve Olmip Tanrıları..

Tanrı Zeus baş Tanrıdır..

Dünyada hala insan yokken, Zeus'un oğulları, öncelikle Prometeus bir nehrin kıyında çamurdan insanlar yaptı ve onlara hayat üfledi...Çamurdan insan yapıp onlara hayat üflemek çok sonradan tüm dinlerde vardır..

Zaten de önceden  mitolojiler vardı ve tüm dinler mitolojilerden meydana geldi..

Zeus'un diğer oğlu Epimeteus ise çamurdan tüm hayvanları yaptı ve onlara hayat üfledi..

Prometeus Olimp'tan ateşi çaldı ve soğuktan üşüyen insanara verdı, onlara demiri uygulamalarna ve toprağı çalışmalarni öğretti..

Zeus çok çapkın biriydı ve Europa adında güzel kızı kaçırdı ve onunla çifleşti.. Avrupa kıtası Europa denen güzel kızdan ismini aldı..

Antik yunan mitolojisınde ismi  Atalanta olan kız, en hızlı koşan kızdır ve Atlantik okyanusu  adını bu  kızın isminden aldı..

Arahna denilen kız okadar çok güzel nakış işliyordu ki Athena buna hayran kaldı ve Arahna ile yarışa girdi, Arahna'yı cezalandırıp onu örümcek yaptı...Yunancada Arahna örümcek demek.

İnsanlanları cezalandarmak için Zeus Pandora'yı gönderdi, Pandora kutusunu açınca içinden tüm kötülükler çıktı, sadece boş ümit kaldı...

Bugünlerde bile büyük çok büyük bir zarar yaptığımızda, Pandora'nın kutusunu açtık diyoruz... Bazı kızların ismi Pandora oluyor, nasıl baksan çok güzel bir isim..

Danaidalar evlilikte sonra kocalarnı öldürüyorlardı, Zeus onları dibi olmayan fıçıya su dökmeleri  ile cezalandırdı...

Saki

Ateşi çaldığı için Zeus Prometeus'u Kafkaz dağında zincirlerle bağlattı...cezasını otuz bin yıl çekmeliydi... Çok şükür on iki bin yıl sonra Hesperida'nın altın elmalarnı çalmaya giden Heracle zincirleri kırdı ve Prometeus'u kurtardı..

Kendi kendine aşık olan Narsis suda yüzüne bakmaya doyamadı ve açlıktan öldü.. Ona aşık olan Eho sürekli onu çağırıyordu ve arkada sadece sesi kaldı... Bugünlerde de uzaklara bağırdığımızda Eho (Echo) duyuyoruz...

Saki

Antik Yunan mitolojisinde Olimp dağında tanrılar var, ancak Dünyada insanlardan ziyade mitolojik varlıklar var...

Bu mitolojide korkuya yer yok, yer yüzünde çirkin ve korkunç cadılar yoktur...

Yorgun bir yolcu küçük bir göle su içmek için eğildiğnde suyun dibinde Nereida denen su perisi görebiliyor...

Ormanda bir çoban ise her an orman Driada denen bir orman perisi görebiliyor...


Saki

Yunanlılar, üç kız kardeşin - Clota, Lahesa ve Atropa - insanın kaderini yönettiğine inanıyorlardı. Clota yaşam ipliğini döndürmeye başlar, Laheza devam eder ve Atropa ipliği keser. Soğuk, duygusuz, kalpsiz ve acımasız olarak tanımlandılar ama aynı zamanda doğum tanrıçaları olarak tapındılar.

Saki

Herhalde güzellik konsepti tarihte ilk defa Yunan mitolojisinde karşımıza çıkar..

Athena Apolon'un veya Perseus'un heykellerni görmüşüzdür..

Dünya'da binlerce güzelliklerle doludur. Antik Yunan mitolojisinde korku yok, kötülük yok. Sular ve ormanlar birbirlerinden güzel perilerle- Driada ve Nereidalarla doludur...

Bundan sonra meydana gelen kültürlerde dünya çok kötü ve fanidir ve güzellikler cennet denen yerde bulunabilir ve buraya da hakkedenler gider...

Güzellik kavramı Olimpiyad oyunlarında yer alan yarışmacıların vicutlarında karşımıza çıkıyor..

Saki

Kara bir veba belirdi aşağıda, Makedonyada...

Doyçin ismindeki kahraman 9 yıl okadar hastadır ki ismi artık Bolen Doyçin- Hasta Doyçin olmuştur...

Doyçin'i ablası Angelina (Melek) tedavi ediyor ve Doyçin başka bir kızı sevemeyip, ablası Angelina'ya  aşıktır...


Selanik civarlarında her gün iki somun ekmek, bir düve inek, bir fıçı rakı, iki fıçı şarap, bir gelin, bir kız isteyen bir Siyahi Arap belirdi. Sıra Angelina'ya geldiğinde o gözyaşı döktü. Kardeşi Doyçin onu fark etti ve ablası  üzüntüsünün sebebini ona anlattı. Dokuz yıldır hasta olan Doyçin, kız kardeşine üzülmemesini, yaralarını bezle sarmasını ve kılıcını bilemesi için Umer'e gitmesini söyledi. Ancak Umer, kılıcı bedavaya bilemeyi reddetti ve bunun yerine Agelina'nın siyah gözlerini istedi. Daha sonra Doyçin, kız kardeşini Mitre Pomorjanche'ye atını nallaması için gönderdi, ancak o beyaz yüzünü istedi. Ayrıca Doyçin, Angelina'yı silahlarını yıkaması için Pavle Pletikosa'ya gönderdiğinde, o onun ince vicudunu arzuladı.

Doyçin şehrin dışına çıktı ve Kara Arapı'ı öldürdü. Sonra Arap'ın başıyla Selanik çarşısında yürüdü ve bütün insanlar onun hünerine hayran kaldı.

Daha sonra Doyçin, Umer, Mitre ve Pavle'yi ziyaret ederek kafalarını kesti. Sonra eve döndü, Angelina'dan papaz  istedi ve kısa süre sonra öldü.

Kinowa59

Her ne olursa olsun . Ellerine kelepçeler vursalar ve ayaklarına prangalar; gözlerine mil çekseler ve dilini mühürleseler . Vücudunu baştan sona zincirlere dolasalar ,  düşüncelerinize engel olamıyorlarsa sen özgürsün. Kitaplar. Çizgi romanlar ve yazılı edebiyat tarafından, çölken vaha ya çevirdiğim Dünyam.  Doğa ' nın çocukları olan ormanları yok edip , dereleri kurutan. Denizlerimizi kirletip canlı türlerini yok eden ve sahillerimizi eşkıya zorbalığıyla ele geçirip rant kapısı yapanlar sözlerim sizlere. Dağlarım. Dağlarım , dağlarım. Zirvelerinde bulutlarla kucaklaşıp özgürlük türküleri söylediğim dağlarım... Yağma, yıkım sırasının sizlere geldiğini görüyorum. Aç gözlü maden şirketlerinin Karadeniz'deki doğa katliamından sonra antik ida ( kaz dağları ) ve Ege'nin, doğa anamız tarafından mücevher titizliğiyle işlenmiş , Su  kaynakları dağlarımıza göz dikildiğini görüyorum. Bir dağın zirvesine çıktığımda arkasında doğa'nin kalbine saplanmış maden ocaklarını gördüğüm de , bu kıyıma engel olamamanın üzüntüsüyle bütün bedenimin yukarıda saydığım gibi zincirlerle, prangalarla sarıldığını hissediyorum.Son yıllarda , Alkadraz ' a çevrilen yaşam alanlarında, alkadraz kuşçusu gibi kalabilmenin mücadelesini veriyorum . Bu savaş' ta tek desteği çizgi romanlarimdan ve yazılı edebiyattan görüyorum. Son sayfalarını bugün okuduğum, Mina urgan ' in YKY tarafından yayınlanan iki ciltlik " Bir dinozor 'un gezileri" ve " bir dinozor'un anıları " isimli kitaplarını yüreğinde doğa ve hayvan sevgisi taşıyan bütün dostlara öneriyorum. Işte temel mesele tamda bu. Düşüncelerimiz özgür olduğu sürece bizlerde özgürüz. Bizlere bu özgürlüğü sağlayan değerler ise kitaplardir.Düşünce dünyanızın kurulu düzenlerin öğretisi ile değilde, özgürlük, ve sevda türküleri öğreten kitaplarla  süslenmesi dileklerimle bütün dostların TATILINI kutluyorum.

Kinowa59

2018 yılı Kurban Bayramı öncesi Rize'nin İyidere ilçesindeki kurban pazarından firar eden, bayramın dördüncü günü ise yüzerek geldiği Trabzon'un Sürmene ilçesi sahilinde bitkin bir halde ele geçirilen özgürlük savaşçısı boğa, her canlının yaşam hakkı için mücadele eden aktivist sanatçı Haluk Levent' in kurucusu olduğu AHBAP platformu tarafından satın alınarak, İzmir ' in kemalpasa ilçesinde ki hayvan barınağına getirildi. Walt Disney 'in çizgi karakteri boğa 'nın adından esinlenerek " Ferdinand" ismi verilen boğa barınakta, yıllardır mutlu, huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşamını sürdürmektedir. Barınağı geldiğinde 350 kg olan Ferdinand bugün itibariyle 500 kg olmuş ve barınakta ki " yıldız" isimli eşinden " Ferdi" isminde bir de evlat sahibi olmuştur. Bugün itibariyle, boğaların " Ernesto Che Guevara" si olarak gördüğüm, " kafamı veririm, özgürlüğümden vazgeçmem " ilkesiyle yaşayan Ferdinand gibi cesur ve yiğit boğaları, bütün kurban bayramlarında görme dileklerimle çizgi roman tutkunu dostlarımın bayramını kutluyorum.

Kinowa59

" Elime büyük bir kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda istenilen devrimi, bir anda bir darbeyle uygulayabileceğimi sanıyorum. Halkın anlayışının, yavaş yavaş alıştırarak değiştirilebileceğini kabul etmiyorum. Buna ruhum isyan ediyor. Ben bu kadar yıl eğitim gördükten, özgürlüğümü elde etmek için hayatımı, yıllarımı harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim ? Onları kendi düzeyime çıkarırım. Ben onlar gibi olmam. Onlar benim gibi olsun."       Bir tarikat liderinin vefatından sonra, idealist bir lider için ( M. Kemal Atatürk ) Can Dündar'ın yazdığı" yükselen bir deniz " isimli bu güzel kitabı bir kez daha okudum. Yükselen bir deniz, farklı bir Cumhuriyet kitabı. Okuyunuz. Dostlarınıza okuyunuz.

Saki

Yahya Kemal Beyatlı, doğum adıyla Ahmed Agâh, (2 Aralık 1884, Üsküp - 1 Kasım 1958, İstanbul), Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır.

ENDÜLÜS'TE RAKS

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir.

Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli...

Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden: "Ole!"

Kinowa59

Saki dostumuzun y.kemal Beyatlı iletisini okuyunca, Osman Balcıgil tarafından yazılan ve destek yayınlarının çıkardığı " elâ gözlü pars, celile " isimli anı, biyografi kitabı aklıma geldi. Birkez daha düşündüm kitabın hüzünlü içeriğini. Nazım Hikmet'in annesi olan Ayşe celile hn.1880 yılında doğmuş, aldığı resim eğitimiyle Osmanlı'nın ilk kadın ressamı olmuştur.  Evli ve iki çocuklu celile hn bir davette y. Kemal'le tanışmış, kendisi için birbirinden etkileyici şiirler yazan ( elâ gözlü pars gibi) şaire gönlünü kaptırmış , bu sevgi için eşini, çocuklarını terketmiş ve duygusuz, bencil, narsist şair için yurt dışına gitmiş ama Y. Kemal Beyatlı tarafından terk edilmiştir. Yaşamının sonlarına doğru, 1950 yılında, 1938 yılından beri 12 yıldır hapiste olan oğlu Nazım Hikmet' in özgürlüğü için Galata köprüsü üzerinde imza toplarken, Y. Kemal'le karşılaşmış, şair değil imza vermek karşı tarafa geçerek görmezlikten gelmiştir. Inancı ve ilkeleri , sevgisi için hiç düşünmeden  ( 1920 'li yıllar ) gözünü karartan bu yiğit kadın 1956 yılında Dünya' ya ve insanlara küs bir şekilde, evlat hasretiyle gözlerini yummuştur.

Saki

Paylaştığım şiiri Makedonca diline çeviriyorum ama baya zorlanıyorum. Makedonya'da Türkçe ilk ve orta okul, lise ve meslek liseleri için Makedonca'dan Türkçe'ye Matematik ve Fizik kitapları çevirdim, vatandaşlık evrakları çevirileri yaptım.

Burdaki yayımcıma Mavisel Yener, Ahmet Ümit ve Celil Oker kitapları çevirdim.  Nobel ödülünü alan Mısırlı
Nagib Mahfouz kitaplarnı İngilizce'den Makedoncaya çevirdim ve devam ediyorum...


Ama şiir çevirmek gerçekten çok zor bir iştir. Çok.

Makedonlardan Makedoncayı daha güzel konuştuğum için başaracağım...

Yahya Kemal Beyatlı ise bir boemdir