DICK SWIFT ve onun elektrikli güç yüzüğü

Başlatan peder clemente, 15 Ocak, 2021, 19:55:07

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

peder clemente

DICK SWIFT ve onun elektrikli güç yüzüğü
DICK SWIFT AND HIS ELECTRIC POWER RING


Hikayenin orijinali ilk kez, CREEPY dergisinin 83. Sayısında yayımlanmıştır.
Öyküyü yazan : BILL DUBAY
Çizimler : BERNIE WRIGTSON & CARMINE  INFANTINO
                  (1948 – 2017)                       (1925-2013)

İyi yazılmış bir kısa hikaye, verdiği duygu yoğunluğu ve tatmin yönünden, vasat bir event'dan bile etkili olabiliyor...En azından bende.
Başlık konusu kısa hikayeye geçmeden önce, dost canlısı "Ağ Kafa"yı sevenlerin çok iyi bildiği bir kısa hikayeden bahsetmek istiyorum: "Amazing Spider-Man: The Kid Who Collects Spider-Man=Spider-Man koleksiyonu yapan çocuk"; orijinal 248. Sayıda, Türkiye'de Bilka Örümcek Adam sayı:54'de "Örümcek Adam'ı çok seviyorum" adıyla yayımlandı.
Benim 9/10 puan verdiğim, Yazar Roger Stern'in "kısa ve iyi macera nasıl yazılır?" dersi verdiği, John Romita Sr.&Jr. Tarafından resimlenen, göz yaşartıcı bir hikaye.




Tim, 9 yaşında, sarışın, yanakları çilli, gördüğü tedaviden dolayı saçları biraz açılmış ve yüzünün rengi solmuş bir çocuk. Hastane odasında bir ziyaretçisi var, Spider-Man: "Tim, pssst! Uyanık mısın?" diye seslenir tavandan baş aşağı sarkarken; Tim: "Örümcek Adam! Tanrım, inşallah rüya değildir" diyerek doğrulur yataktan.



Tim, Spider-Man koleksiyoncusudur. Onunla ilgili olarak gazete'de çıkan haberlerin küpürleri, filmleri, hatıra eşyaları... Bulabildiği her şeyi biriktirir.
Spider-Man, nasıl örümcek adama dönüştüğünü; kendisinin durdurabilecek iken durdurmadığı hırsızın "Ben Amca"yı öldürmesiyle, nasıl "Büyük gücün büyük sorumluluğu da beraberinde getirdiği"ni anladığını ve kötülerin peşine düştüğünü, nasıl ağ fırlattığını, örümcek hislerinin tehlikelere karşı kendisini uyarmasını... anlatır Tim'e. Gazete haberlerine konu olan maceraları da konuşurlar.




Gitme zamanı geldiğinde, Tim: "Bana gerçek kimliğini açıklayacak mısın?" diye sorar. "Tim, bu benim en büyük sırrım." , "Ama ben yaşadığım sürece hiç kimseye söylemezdim...". Spider-Man, kostümünün başlığını çıkartarak: "Adım Peter Parker, sakladığın o resimlerin hepsini de ben çektim" der. Tim: "Bu bizim sırrımız. Sonsuza dek...Söz!". Peter: "O zaman dostuz, değil mi?" , Tim: "Tabii...Sonuna kadar". Birbirlerine sarılırlar. "İyice geç oldu Tim. Gitmem gerek. Sen de artık uyu" derken...Peter'in gözünden yanağına doğru süzülen gözyaşlarını göremez Tim.





Doktor Conover, sadece birkaç haftalık ömrü kalan Tim'in en çok istediği şeyin Örümcek Adam ile tanışmak olduğuna dair gazete haberini yaptırmış... Haberi okuyan Spider-Man, ziyaretini yapmış... Ve pencereden ağaca doğru fırlattığı ağla süzülerek duvara konmuş... "Kanser Kliniği"nin duvarında... Ağacın gölgesindeki koyu karanlık kuytuda gizlice ağlamaktadır...




***
BERNIE WRIGHTSON
Çizgi roman yazarı Bruce Jones, Creepy (ürpertici, dehşetengiz) dergisinde yayımlanan öykülerden, Bernie Wrightson adına hazırlanan antolojiye yazdığı önsözde: "Bir efsane hakkında ne diyebilirsiniz ki? Bernie Wrightson, 20. Yüzyılın en tanınmış çizgi roman sanatçılarından biridir. Kara Kedi (The Black Cat) hikayesini teslim etmek üzere Warren Ofisine geldiğinde ben de Bernie ile beraberdim. "Gaddar" Jim Warren, istediğinde zorlu bir adam olabiliyordu. Jim, masasında otoriter bir tavırla oturmuş bazı çizimlere göz atıyordu. O kafa karıştırıcı Warren bakışlarını Bernie'ye dikti ve dedi ki: 'Neden sıradan işler yapıyorsun?'. Bernie gayet sakindi. Ne kadar iyi olduğunu biliyordu. Warren, elindeki çizimleri gösterdi. Onlar Bernie'nin çizimleriydi. Pek de iyi gözükmüyorlardı. Bernie gülümseyerek: "Ha, o mu? Ben onu 16 yaşındayken çizmiştim"dedi.




1983'te Bernie Wrightson'un Marvel için resimlediği Frankenstein albümünün kapak resmi, Aralık 2019'da "Comic&Illustration Art: The Property of a Distinguished American Collector" müzayadesinde, Los Angeles'ta 1.2 milyon dolara satıldı. "Çizgi Romanı Anlamak" kitabının yazarı Scott McCloud, bu karmaşık resim için "Bir detay isyanıdır" demiş.

"Bu adam inanılmazdı... Hayır, doğaüstüydü! Kutsanmıştı. Bernie Wrightson her şeyi çizebilirdi, hem de hiç çaba sarfetmeden. Orada olmalıydınız... Dudağından sarkan sigarasıyla, önüne oturduğu çizim masasının üzerinde referans alacağı hemen hemen hiçbir şey olmazdı. Bernie, oraya elinde sadece güdük bir kurşun kalem artığı ile ve kendi hayâl gücünden başka bir şey olmadan otururdu. Sonra gelsin büyü; aksın sel olsun... Sanki bunlar gizli bir kutsal kitaptan, onun derin kişisel membaından  geliyordu..." –Bruce Jones.



Eerie 60. sayıda yayımlanan gece çökünce öyküsünden. Küçük Nemo'nun korkuları ve kâbusları gece çökünce başlıyor...


***
"Dime Novel = Ucuz Roman" : On Sent'e satılan, sansasyonel konuları popüler kurgularla ele alan; dedektiflerin, suçluların veya doğaüstü varlıkların istismarına odaklanan, heyecanlı ve kolay okunan romanlardır. 1860'larda ortaya çıkan Amerikan ucuz romanları, 19. Yüzyılın sonları ile 20. Yüzyılın başlarında A.B.D'de yayılmaya başlamıştır. Amerika'da 1860 Yılında yayımlanan "Malaeska" isimli roman bu türün ilk örneği sayılır ve beyaz avcı ile Kızılderili karısını anlatır. Dime kelimesi: On sentlik madeni para anlamına gelir ve hikayenin kısalığına atıfta bulunur. Bu romanlar, ciltli değildi ve düşük maliyetinden ötürü ucuza satılıyordu.




Ucuz romanların da kökeni İngiltere'dir. Birleşik Krallık'ta 19. Yüzyılda üretilen, ucuz popüler seri edebiyatı örnekleri haftalık bölümler halinde yayımlanıyordu ve her biri bir Penny'ye satılıyordu; bu nedenle "Penny Dreadfull=Korkunç Penny" olarak adlandırıldı. 1830'larda yayımlanan: "Sweeney Todd", "Dick Turpin" ve "Varney the Vampire" gibi örnekler hakkında The Guardian Gazetesi: "Britanya'nın gençler için kitlesel üretilen popüler kültürün ilk tadı" yazdı. BBC, korkunç penny'leri "19. Yüzyıl İngiliz yayıncılık fenomeni" olarak tanımladı. Penny Dreadfulls, ucuz kağıt hamuruna basıldı, bir penny fiyatla genç işçi sınıfından erkeklere yönelik olarak yayımlandı; haftada bir milyondan fazla satıldı (wikipedia).


1845'te yayımlanmış.


***
Şimdi sıra geldi, ucuz romanların unutulmaz kahramanı "Dick Swift ve onun elektrikli güç yüzüğü"nü anlatmaya: Peter adlı çocuk ile yaşlı arkadaşı Mr.Music bir ucuz roman okuyorlar birlikte. New York'ta , 4 Aralık 1907'de basılmış, beş sent fiyatı olan romanın adı : "Dick Swift ve onun elektrikli güç yüzüğü". Sayfanın en altında, karanlıkta bile parlayan güç yüzüğünün 25 sente sipariş edilebileceği yazılı. Bu sayıda, Dick Swift, tramvay korsanlarına derslerini veriyor. Peter'ın anlattığına göre: Dick'in yüzüğü, modern teknolojinin harikalarından birisi. Yüzük, Dick'in zihninin kontrol ettiği elektrik dalgaları ile güç kazanıyor ve bu sayede Dick yapmayı dilediği şeyleri yapabiliyor.

Peter hasta... hem de çok hasta. Peter'ın büyükannesi Martha, Dick'in yüzüğünden bir tane sipariş vermiş. Peter, postacının yolunu gözlüyor; ancak, gelen kişi Doktor Needles. Doktor, Peter'a iğnelerini yaparken Mr.Music'i ve ucuz romanlarını sorar. Peter'ın anlattığına göre: Bazen kendisi ona, bazen de Mr. Music kendisine okuyor Dick Swift'in maceralarını (swift:hızlı ve akıllı anlamına gelen bir sıfat). Peter, güç yüzüğünü, anne-babasını bulmak ve Dick Swift'e korsanlarla mücadelesinde yardım etmek için istemektedir. Peter, kendisini çok yorgun ve halsiz hissetmektedir, ağrıları olmaktadır...vücudunu kemiren ağrılar.


Doktor Needles ve Martha, Peter'ın odasından çıkınca kendi aralarında konuşurlar. Martha'nın oğlu ve karısı, yani Peter'ın anne-babası bir tren kazasında hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu durumu, Martha Peter'a söylemez, Peter onların hâlâ Kaliforniya'da yaşadıklarını zanneder. Doktor Needles, yapılabilecekleri yapmıştır; artık sadece uyuşturucu iğnelerle Peter'ın ağrılarını dindirmektedir.



Peter odasında, Mr.Music'ten, Dick Swift'in son macerasını okumasını ister. Mr. Music'in Peter'a okuduğu bu son macerada: Dick Swift, ezeli düşmanı Luigi'nin esir aldığı üvey kızkardeşler Pearl Pureheart (demiryoluna bağlanmış ve Metro treni yaklaşmakta) ve Vanda Onelust'u (üzerine dev bir hızar testeresi geliyor) kurtarmak için elektrikli güç yüzüğünü kullanarak 'uçan' bir makine icat eder... Ve şimşek hızıyla Gotham semalarında uçmaya başlar... Dick, Luigi'nin üzerine mucizevi bir dalış yaptığı sırada, çatırdayan bir kemiği bölen testerenin mide bulandırıcı zırıltısını ve Pearl'e doğru hızla ilerleyen metro treninin gümbürtüsünü duyar...Macera en heyecanlı yerinde kalmıştır. Mr.Music, 'son sayıyı yarın getireceğini, ayrıca uyandığında güç yüzüğünün de geleceğini' söyler Peter'a. Peter, uykuya dalar.



"Uyan Peter! Sana bir şey getirdim. Dick Swift'in izini buldum ve seninle ilgili her şeyi anlattım ona... Ve bak! Güç yüzüğünü getirdim. Dick, sonsuza dek ona senin sahip olmanı istiyor." Diyen Mr. Music'in  sesiyle uyanan Peter, sevinçle gülümser...güç yüzüğünü alır ve parmağına takar. Birden canlanır ve güç kazanır.  Mr. Music, yüzüğün anne-babasını bulması için kılavuzluk yapacağını söyler Peter'a ve ekler: "Yakında görüşeceğiz...". Peter ve Mr.Music birbirlerine sarılırlar. "Sonsuza kadar anne babamla birlikte olacağım artık" diyerek,pencereden... nihai boyuta... koşulsuz alem'e doğru uçmaya başlar Peter... Mr.Music: "Güle güle Peter...".

"Üfleme bana anneciğim korkuyorum,
Dua edip, geceleri,
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri."   
-Fazıl Hüsnü Dağlarca

Martha ve Doktor, sabah Peter'ın odasına girdiklerinde, Peter'ın ruhu vücudunu terk etmiş olsa da solgun yüzünde gülümsemesine yerleşmiş huzurlu bir ifade vardı. Artık Peter'ın acıları sona ermişti. Martha, kendini tutamaz. Doktor Needles: "Ağlama Martha! O huzur içinde gitti... Bak nasıl gülümsüyor!" der. Martha'nın dikkatini bir şey çeker, Peter'ın parmağında bir yüzük vardır... Dick Swift'in güç yüzüğü. Martha: "Ama nasıl?" , Doktor: "Belki de Mr.Music gerçekten vardı". Bir zamanlar Mr. Music, yani Mr. Mario Music gerçekten vardı ve yaşadı. Peter'ın elinde tuttuğu Dick Swift romanının altında: Merhum Mario Music'in vasiyeti gereği tekrar basıldığı yazılıdır. Ortak hobileri Dick Swift romanları okumak olan iki arkadaşın tekrar başka bir alemde buluşması için, o sırada Mr.Music'in görevini yapan ruhu Peter'ın odasındaki pencereden çıkıyordu...

"Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış,
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış."
-Fazıl Hüsnü Dağlarca

"Farewell green fields and happy groves,
Where flocks have took delight;
Where lambs have nibbled, silent moves
The feet of angels bright;
Unseen they pour blessing,
And joy without ceasing,
On each bud and blossom,
And each sleeping bosom.


Elveda sürülerin keyifle gezindiği
Yeşil tarlalar ve mutlu korular;
Kuzuların otladığı yerlerde sessizce şimdi
Meleklerin ayakları parıldar;
Görülmeden rahmet döker,
Ve durmaksızın neşe verirler,
Her goncaya ve çiçeğe,
Ve uyuyan her sineye."
-William Blake


"...Then leaf subsides to leaf
So Eden sank to grief
So dawn goes down to day
Nothing gold can stay.

Sonrasında yaprak yine yaprağa döner
Cennet böyle gömülür kedere
Şafak yine söker güne
Altından, bir hiç kalır geriye."
-Robert Fros


"Ölüm denen şey belki de kısa süreli bir mola, bir oh deyişti, ama sonra yola devam edilecekti yeniden, yaşamın esriklik ve umutsuzluk dolu çılgınca oyununda yeniden binlerce figürden biri olunacaktı."
-Hermann  Hesse : "Boncuk Oyunu"

hercai

Sevgili Peder Clemente;
Bu öykü beni çok, ama çok etkiledi...belki ölüm korkusu, belki yakınlarımı ve evlâtlarımı kaybetme korkusu...bir genç intihar etmiş dün; "ilerisi için tüm umutlarım tükendi" diyerek.
Elektirikli Güç Yüzüğü' ne nasıl da ihtiyacımız var hepimizin...
Öyküyü;
-William Blake,
-Robert Fros,
-Hermann Hesse: "Boncuk Oyunu" ve
-Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan iki dörtlük
alıntılarla güçlendirmeniz çok güzel, fakat
havadan mıdır nedir üzüntü ve kaygı moduna geçtim😔
Ümit Yaşar Oğuzcan geldi aklıma birden...
Hani intihar eden oğluna sesleniyor ya;
"Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın"
Ben bu yüzüğü bulmalıyım, kesin!
"Niçin böyle örtmüşler üstümü,
Çok muntazam, ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgârlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir".
Fazıl Hüsnü Dağlarca/ Ağır Hasta
Elinize, emeğinize sağlık...🙏🙏
Sevgiler Sizinle Olsun

peder clemente

Sevgili Hercai,
İnceleme yazımla ilgili içten ilginize ve samimi yorumunuza çok teşekkür ederim.Okuduğunuz ve fikrinizi yazılı olarak belirttiğiniz için siz sağolun.

İnsan, öleceğini bilen tek canlı. Rashomon filminde, hanın girişindeki tahta levhada yazıldığı gibi: "İnsan hayatı, ne kadar kırılgan ve bir sabah çiği gibi geçici". Süreksizliğin farkına vararak sevdiklerimize daha iyi davranmalı ve birlikte geçirdiğimiz her anın değerini bilmeliyiz. Gladiatör filminde yaşlı Proximo şöyle diyordu: "Gölge ve tozdan ibaretiz".

Genç hatta çocukluk çağında, birçok şeyi yaşayamadan ve göremeden ölenler olduğu gibi; yaşı çok ilerlemiş olduğu halde bir türlü ölemeyenler de var. Yatalak hasta olarak yıllarını geçirenler, yaşlı bakımevlerinde hayatını sürdürenler gördüm. Böyle bir tanıdığım var, kendi adını, eşinin adını unutmuş, oğlunu tanımıyor...Neşet Ertaş'ın türküsündeki gibi:"Usandım şu canımdan" bile diyemiyor.

Kişi kendisi için ölümü kabullenemediği gibi, yakınlarını da kaybetmek istemez.Budistler reenkarnasyona inanıyorlar. Nirvana: Sona erme anlamına gelir. Herşeyden önce düşüncelerin sona ermesidir. Sona eriş her varlık için önemlidir.Nirvana, varlığın temeli, olan herşeyin özüdür.Su dalganın özüdür.Dalga zaten sudur. Annemin dedesi Salih, 128 yaşında, çocuklarıyla ve torunlarıyla vedalaşarak huzur içinde ayrılmış dünya hayatından ve karışmış sonsuz ummana. İnsanın nasıl yaşadığı kadar, ölümü nasıl karşıladığı ve nasıl öldüğü de önemli.Mutlak ölüm gerçeği karşısında insan davranışları beş evreye ayrılır: Yadsıma, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ölüme yaklaşmış olan hastalardan öleceğinin gizlenmesi ve iyileşecekmiş gibi davranılması da ölümü kabullenememekten gelir. Oysa bazı durumlarda ölüm iyi bir şey olabilir, çok hasta insanı acılarından kurtarabilir; eğer yaşamın doğal bir sonucu olarak kabullenilirse. Ölmekte olan birinin sadece elini tutmak bile ona güven verebilir, sağlam bir şekilde onunla oturan bir dost bu hayatı rahatça terketmesine yardımcı olabilir.Dick Swift ve onun elektrikli güç yüzüğü hikayesinde, Mr.Music'in ruhu, Peter'ın adeta uçar gibi huzurla ve gülümseyerek hayattan ayrılmasına yardım etmişti. Elektrikli güç yüzüğü içimizde; cesaretle onu bulup,işletip, parlatmamız gerekiyor sadece.

Octavio Paz: "Ölüm ve doğum, insanın kendi başına yaşadığı deneyimlerdir. Yalnız başımıza doğar, yalnız başımıza ölürüz. Anamızdan kopup dünyaya geldikten sonra ölümle bitecek o sancılı yolculuğa çıkarız.Ölüm kendinden önceki yaşama dönüş mü? Ölüm denen şey, günle gecenin,zamanla sonrasızlığın karşıt olmadıkları, doğum öncesi yaşamın yeniden yaşanması mı acaba? Ölmek demek, canlı varlığın sonu mu? Sakın ölüm, gerçek yaşam olmasın? Doğum eğer ölüm yolculuğunun başlangıcıysa; neden ölüm de doğum olmasın?Bilmiyoruz!" demiş, Yalnızlık Labirenti adlı eserinde.

Küçük Dalga'nın hikayesi: Küçük bir dalga varmış, güneşin ışıklarını yansıtarak nazlı nazlı salınan ve diğer büyük dalgalara yaslanan küçük bir dalga. Küçük dalga kendisinin yaslandığı büyük dalgaların kıyıya çarparak dağıldığını ve sona erdiğini görerek paniğe kapılmış ve "Eyvah yok olacağım" demiş. Yanındaki büyük dalga küçük dalganın sesini duyarak ne olduğunu sormuş, küçük dalga: "Kıyıya çarparak yok olacağız anlamıyor musun?" demiş; büyük dalga: "Asıl sen anlamıyorsun, biz sadece bir dalga değil okyanusun bir parçasıyız" demiş.

Kinowa59

Sayın peder Clemente. Giresun'un Eynesil ilçesinde, ve bir dağ köyünde _internete zorlukla ulaşılan_ Ocak başında olmasada  sıcacık çay eşliğinde, ve 62 yaşımdan sonra bana çocukluğumu geri veren bilgelik kokan,duygusallıkla bezenmiş yazınızı keyifle, birazda hüzünle okudum. İyiki bu Forum var. iyi ki sizler varsınız. Çok çok teşekkür ediyorum.

peder clemente

Bayram dostum,
Yazım hakkındaki yorumunuzu okuyunca mutlu oldum.
Sesimizi ve nefesimizi birbirimize ulaştırmamızı sağlayan Forum da varolsun.

hanac

Çok hüzünlü bir öykü.

Emeğinize sağlık Pederim.

peder clemente

Alıntı yapılan: hanac - 17 Ocak, 2021, 20:23:29
Çok hüzünlü bir öykü.

Emeğinize sağlık Pederim.
Okuduğunuz ve yorumunuzu yazdığınız için ben teşekkür ederim Hanac dostum.

Mrtekin

Alıntı yapılan: peder clemente - 17 Ocak, 2021, 05:15:49
Sevgili Hercai,
İnceleme yazımla ilgili içten ilginize ve samimi yorumunuza çok teşekkür ederim.Okuduğunuz ve fikrinizi yazılı olarak belirttiğiniz için siz sağolun.

İnsan, öleceğini bilen tek canlı. Rashomon filminde, hanın girişindeki tahta levhada yazıldığı gibi: "İnsan hayatı, ne kadar kırılgan ve bir sabah çiği gibi geçici". Süreksizliğin farkına vararak sevdiklerimize daha iyi davranmalı ve birlikte geçirdiğimiz her anın değerini bilmeliyiz. Gladiatör filminde yaşlı Proximo şöyle diyordu: "Gölge ve tozdan ibaretiz".

Genç hatta çocukluk çağında, birçok şeyi yaşayamadan ve göremeden ölenler olduğu gibi; yaşı çok ilerlemiş olduğu halde bir türlü ölemeyenler de var. Yatalak hasta olarak yıllarını geçirenler, yaşlı bakımevlerinde hayatını sürdürenler gördüm. Böyle bir tanıdığım var, kendi adını, eşinin adını unutmuş, oğlunu tanımıyor...Neşet Ertaş'ın türküsündeki gibi:"Usandım şu canımdan" bile diyemiyor.

Kişi kendisi için ölümü kabullenemediği gibi, yakınlarını da kaybetmek istemez.Budistler reenkarnasyona inanıyorlar. Nirvana: Sona erme anlamına gelir. Herşeyden önce düşüncelerin sona ermesidir. Sona eriş her varlık için önemlidir.Nirvana, varlığın temeli, olan herşeyin özüdür.Su dalganın özüdür.Dalga zaten sudur. Annemin dedesi Salih, 128 yaşında, çocuklarıyla ve torunlarıyla vedalaşarak huzur içinde ayrılmış dünya hayatından ve karışmış sonsuz ummana. İnsanın nasıl yaşadığı kadar, ölümü nasıl karşıladığı ve nasıl öldüğü de önemli.Mutlak ölüm gerçeği karşısında insan davranışları beş evreye ayrılır: Yadsıma, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ölüme yaklaşmış olan hastalardan öleceğinin gizlenmesi ve iyileşecekmiş gibi davranılması da ölümü kabullenememekten gelir. Oysa bazı durumlarda ölüm iyi bir şey olabilir, çok hasta insanı acılarından kurtarabilir; eğer yaşamın doğal bir sonucu olarak kabullenilirse. Ölmekte olan birinin sadece elini tutmak bile ona güven verebilir, sağlam bir şekilde onunla oturan bir dost bu hayatı rahatça terketmesine yardımcı olabilir.Dick Swift ve onun elektrikli güç yüzüğü hikayesinde, Mr.Music'in ruhu, Peter'ın adeta uçar gibi huzurla ve gülümseyerek hayattan ayrılmasına yardım etmişti. Elektrikli güç yüzüğü içimizde; cesaretle onu bulup,işletip, parlatmamız gerekiyor sadece.

Octavio Paz: "Ölüm ve doğum, insanın kendi başına yaşadığı deneyimlerdir. Yalnız başımıza doğar, yalnız başımıza ölürüz. Anamızdan kopup dünyaya geldikten sonra ölümle bitecek o sancılı yolculuğa çıkarız.Ölüm kendinden önceki yaşama dönüş mü? Ölüm denen şey, günle gecenin,zamanla sonrasızlığın karşıt olmadıkları, doğum öncesi yaşamın yeniden yaşanması mı acaba? Ölmek demek, canlı varlığın sonu mu? Sakın ölüm, gerçek yaşam olmasın? Doğum eğer ölüm yolculuğunun başlangıcıysa; neden ölüm de doğum olmasın?Bilmiyoruz!" demiş, Yalnızlık Labirenti adlı eserinde.

Küçük Dalga'nın hikayesi: Küçük bir dalga varmış, güneşin ışıklarını yansıtarak nazlı nazlı salınan ve diğer büyük dalgalara yaslanan küçük bir dalga. Küçük dalga kendisinin yaslandığı büyük dalgaların kıyıya çarparak dağıldığını ve sona erdiğini görerek paniğe kapılmış ve "Eyvah yok olacağım" demiş. Yanındaki büyük dalga küçük dalganın sesini duyarak ne olduğunu sormuş, küçük dalga: "Kıyıya çarparak yok olacağız anlamıyor musun?" demiş; büyük dalga: "Asıl sen anlamıyorsun, biz sadece bir dalga değil okyanusun bir parçasıyız" demiş.


Bu yazının çıktısını alıp, çalışma panosuna astım. Mükemmel bir yazı. Gerçekten beni de çok etkiledi. Üzdün bizi Pederim.

Tüm incelemelerinizden bir kitap rahatlıkla çıkar. İnşallah gören, duyan, ilgilenen bir yayıncı da çıkar ilerki zamanlarda. Ama ben, özellikle suç ve Western janrındaki incelemelerinizi dört gözle bekleyenlerdenim. :-)

Nomad mı demişti, bu incelemeleri görünce insan dönüp bir kendine bakıyor, şimdi bu bir inceleme ise, bizimki nedir diye? Aynen katılıyorum.  Bilgi, kültür, sanat birikimi ile analitik zekanın birleşimi; basit bir kareyi bile ne şekilde yorumlatabiliyor, yazılarınızda bunu görüyoruz, cidden takdire şayan. Emeğinize sağlık. Teşekkür ederiz.
They drew first blood...

Mrtekin

Bu arada, Gladiatör filminde (ki büyük fanıyım.) Proximo'yu oynayan büyük aktör Oliver Reed'in film çekimlerinde kalp krizi geçirerek öldüğü de aklıma geldi. İnsan, gerçekten, Proximo'nun dediği gibi; "Gölge ve tozdan ibaret".
They drew first blood...

peder clemente

Alıntı yapılan: Mrtekin - 18 Ocak, 2021, 15:28:23
Bu yazının çıktısını alıp, çalışma panosuna astım. Mükemmel bir yazı. Gerçekten beni de çok etkiledi. Üzdün bizi Pederim.

Tüm incelemelerinizden bir kitap rahatlıkla çıkar. İnşallah gören, duyan, ilgilenen bir yayıncı da çıkar ilerki zamanlarda. Ama ben, özellikle suç ve Western janrındaki incelemelerinizi dört gözle bekleyenlerdenim. :-)

Nomad mı demişti, bu incelemeleri görünce insan dönüp bir kendine bakıyor, şimdi bu bir inceleme ise, bizimki nedir diye? Aynen katılıyorum.  Bilgi, kültür, sanat birikimi ile analitik zekanın birleşimi; basit bir kareyi bile ne şekilde yorumlatabiliyor, yazılarınızda bunu görüyoruz, cidden takdire şayan. Emeğinize sağlık. Teşekkür ederiz.

Sizi üzdüğüme üzüldüm Mrtekin dostum.
Sevgili Hercai'nin iletisine cevaben sabaha kadar uğraşarak yazdığım bu yazıyı panoya asmanız da beni mutlu etti. İnanın ki, sizin yazmaya teşvik edici tutumunuz, ilginiz, incelemeleri okumanız çok değerli. Siz de değerlisiniz. Analizlerinizi, Türk ve Dünya çizgi roman piyasalarını değerlendiren yazılarınızı, best of listelerinizi, yıllık raporlarınızı merakla okuyorum ve yararlanıyorum. Ölünceye kadar öğrenci olmaya çalışıyorum. Öğrenmenin, kendini geliştirmenin ve yenilemenin sonu yok. Yaş almış fakat düşünce yapısı olarak genç insanlar yanında genç olup da yaşlı bir insan gibi davrananları da gördüm. W.E.Gladstone& S.Ullman: "İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır" demişler. Forumda benden daha bilgili arkadaşlar olduğunu biliyor ve kabul ediyorum. Yazılarını zevkle okuyorum. Sonuçta ortak hobimizi paylaşıyoruz burada ve paylaştıkça daha da değer kazanıyor...güzelleşiyor.

Suç ve Western türünde inceleme yazacağım... tabii ki kısmet olursa. Ben de bu türleri seviyorum.
Kaçınılmaz ölüm gerçeği üzerine kitaplar, şiirler yazıldı; filmler çekildi, resimler yapıldı, heykeller yontuldu. Batı toplumları ölümü korkunç ve ürkütücü bulurlar. Doğu'da ölüm daha doğal karşılanır ve ölülere yakın yaşanır. Japonların evlerinde ölmüş ataları için küçük bir sunak bulunur. Bu sunaklara, hediyeler sunup, tütsü yakıp, dua ederler.

Ingmar Bergman'ın "The Seventh Seal=Yedinci Mühür" filminde (1957), Ölüm, siyah pelerinli, peşine düştüğü şövalye ile santranç oynayan birisi olarak görünür. İstediğiniz hamleyi yapın, sonunda ölüm kazanır.




Neil Gaiman ve Dave McKean, Sandman'de, bu imajı tersine çevirerek, "Ölüm"ü: Neşeli, siyah giysili, kabarık siyah saçlı, gözleri makyajlı, zayıf, solgun benizli, boynunda eski Mısırlıların hayatın ve ruhun sembôlü olarak kabul ettikleri gümüş bir "ANKH=Yaşam Haçı"nı taşıyan 16 yaşında sevimli bir kız olarak tasarlamışlar.



"Bir zamanların gerçek insanı yaşama dört elle sarılmaz; ölümden de korkmazdı. Fazla keyiflenmeden gelir sorun çıkarmadan da giderdi.
Bir bakarsın gelmiş,
Bir bakarsın gitmiş.
Hepsi bu kadar...
Nereden başladığını unutmaz, nereye gideceğini öğrenmeye çalışmazdı.
Kendisine verilenle yetinip keyfini çıkarmayı,
Sonradan da uzatmadan geri vermeyi bilirdi."   
Chuang-Tzu



Nomad

@peder clemente
Üstadım Allah dert tasa vermesin, kafan hep rahat olsun ki daha çok yaz.
Muhteşem yazın için canı gönülden tebrikler.

peder clemente

Alıntı yapılan: Nomad - 19 Ocak, 2021, 12:40:36
@peder clemente
Üstadım Allah dert tasa vermesin, kafan hep rahat olsun ki daha çok yaz.
Muhteşem yazın için canı gönülden tebrikler.
İyi dileklerin ve olumlu görüşün için çok teşekkürler Nomad dostum.
Ayrica belirteyim ki ben iyiyim. Düzenli spor yaparım. Yazının ana tema'sı hastalık ve ölüm oldu. O yüzden bence zamansız bir yazı; her zaman okunabilir.