The Hobbit: The Battle of the Five Armies

Başlatan dean, 22 Temmuz, 2014, 23:53:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mithrandir

Öncelikle, Dean'in seriyi çok güzel bir şekilde değerlendirerek, çok doğru tespitlerle yorumladığını söylemeliyim. Onun fikirlerine büyük ölçüde katılıyorum doğrusu.

Ben filmi geçen hafta izledim. O zamandan beri bir çok yerden çeşitli yorumlar okudum ve gördüm ki en çok yapılan eleştirilerden birisi serinin bir Yüzüklerin Efendisi kadar iyi olmadığı yönündeydi. Şunu söylemek gerekir ki Hobbit serisini kesinlikle Yüzüklerin Efendisi ile kıyaslayamayız, çünkü Hobbit, Yüzüklerin Efendisi'nden önce yazılmış bir çocuk masalıdır. Tolkien bu masalı özellikle kendi çocukları için yazmıştır ve bu masalı diğerlerinden ayıran en büyük özelliği; Tolkien'in hikayeyi, neredeyse tüm hayatı boyunca yazmak için uğraştığı ve içinde geçen efsanelerin, yer ve kişi isimlerinin bir çok kez değişime uğrayarak birden fazla taslak halinde bulunduğu ve yazarın oğlu Christopher Tolkien tarafından derlenen Silmarillion adlı yapıta da kaynaklık eden el yazmaları şeklindeki Orta Dünya tarihindeki coğrafya ve ırklara dayanmasıdır. Her ne kadar alt yapısı geniş kurgusal bir dünyaya dayansa da yazım amacı ve tekniği bakımından Yüzüklerin Efendisi'ne oranla çok daha sığ, basit ve doğal olarak çocuksu kalır. Hobbit'i okuyanlar bilir ki filmdeki bir çok olay ve karakter kitaptta yoktur ve süreç ve amaç filmdeki kadar derin işlenmez. Eğer Peter Jackson kitabı olduğu gibi filme çekecek olsaydı, özellikle Orta Dünya'yı sadece Yüzüklerin Efendisi serisini seyrederek tanımış ve ilk olarak Hobbit'i seyrederek tanıyacak olan seyirci çok daha büyük bir haya kırıklığına uğrardı. Zira Peter Jackson hikayeyi harika bir şekilde genişletip derinleştirerek hem Yüzüklerin Efendisi'nde geçen olaylar ve özellikle tek yüzük ile, hem de Orta Dünya tarihi ve coğrafyası arasında çok güzel bağlantılar kurmuş. Filmde Orta Dünya ruhunu kesinlikle daha fazla hissediyoruz. Ayrıca hikaye genişletilirken, iki yıl önce Türkçe'ye de çevrilmiş olan ve Silmarillion'da geçen bazı olayların da taslaklarının olduğu yine oğul Tolkien tarafından el yazmalarından derlenen Bitmemiş Öyküler adlı yapıt kaynak olarak kullanılmış ve Hobbit hikayesindeki boşluklar çok güzel bir şekilde doldurulup hem gelecekte Yüzüklerin Efendisi'nde geçecek olaylarla, hem de geçmişteki olaylarla bağlantılar kurulmuş. Örneğin Moria'daki savaş yönetmenin kendi eklediği kurguyla birlikte çok daha geniş bir şekilde ele alınmış ya da Ak Divan'ın Dol Guldur'daki mücadelesi yine yönetmenin yerinde eklemeleriyle çok daha ayrıntılı bir şekilde izleyiciye sunulmuş. Bununla birlikte grubun yolculuğa daha yeni başladığı ve Trollerle karşılaştıkları bölümden itibaren orklar tarafından takibe alınarak saldırıya uğramaları yine Peter Jackson'un eklemeleri ve son derece yerinde olmuş. Bu takip hikaye boyunca sürekli devam ederek hikayeye iyi bir dinamizm kazandırmış. Normalde oldukça sakin giden hikaye seyretmeye değer bir hareket kazanmış. Yani Hobbit film olarak kitapta olduğundan çok derin, geniş ve içi dolu bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor.

Yüzüklerin Efendisi ise tam anlamıyla, tüm Avrupa ve hatta Batı Asya mitolojisinden beslenerek Tolkien tarafından oluşturulmuş Orta Dünya tarihine ve coğrafyasına daha sağlam ve tutarlı bir şekilde dayandırılmış ve de olağan üstü bir inandırıcı kurgusallıkla yazılmış yapay bir destandır. Yüzüklerin Efendisi'nde Orta Dünya tarihi çok daha yoğun hissedilir. J.R.R. Tolkien Yüzüklerin Efendisi'ni öyle bir kurguyla yazmıştır ki geçmişteki olay ve mitolojik hikayeleri direkt olarak okumayız. Tüm bunları, karakterlerin anlattıkları ya da nazım olarak söyledikleri epik hikayelerden ve tarihi mekan ve coğrafya betimlemelerinden hissederiz. Bu da okuyucuda çok geniş ve gerçekçi aynı zamanda da son derece masalsı bir zaman dilimi algısı yaratır. Bu özellikleri yüzünden Yüzüklerin Efendisi serisinin film uyarlaması her ne kadar prodüksüyon açısından son derece başarılı olsa da saydığım özellikleri bütünüyle filme yansıtmak son derece zor olduğundan ve hikayenin çok çok uzun oluşundan dolayı, kitaba göre sığ kalmıştır. Yani aslında Yüzüklerin Efendisi bir kitap uyarlaması olarak Hobbit'le kıyaslandığında daha başarısızdır. Ama Yüzüklerin Efendisi çok daha destansı ve derin olduğundan ve de tabi ki daha heroik karakterlere sahip olmasından dolayı öne çıkar. Tüm bu sebeplerden dolayı Hobbit serisine kesinlikle Yüzüklerin Efendisi serisinin ön yargısıyla bakmamak gerekir.

Serinin olumsuz yönlerini belirtmek gerekirse en büyük eleştiriyi gereksiz şekilde abartılan ve filmleri CGI efektlerle şişirilmiş ucuz aksiyon filmlerine çeviren sahnelere getirmek gerekir. Dumanlı Dağlar'da taş devlerle karşılaştıkları sahnelerde dağ boyutundaki devlerin arasındaki depremden beter arbedenin içinden sağ salim çıkmaları ki hikayenin orijinalinde taş devleri sadece uzaktan görürler, bu kadar büyük değildirler ve birbirlerine sadece kaya fırlatmaktadırlar. Goblinlerden kaçış sekansının son sahnelerinde hepsinin bulunduğu köprünün nizami bir şekilde onlarca metre aşağı düşmesi ve hiç birinin yara bile almaması ki böyle bir bölüm zaten  yoktur. İkinci bölümde fıçılarla kaçış sahnesinde özellikle Legolas'ın uçuşan kaçışan çatışma sahneleri, Bombur'un fıçının içinde dönerek çevresindeki tüm orkları zayi ziyan etmesi gibi Tom ve Jery seviyesindeki bölüm. Bu çatışma sahneleri Kuyutorman Krallığı'nın tam çıkışındaki kapıların Elfler tarafından kapatılıp orkların saldırıya başladığı bölümle sınırlandırılsa çok yerinde olurmuş. Erebor'da Smaugla mücadele sırasında yüz yıldan fazla çalıştırılmamış maden eriten ocakların sanki daha dün kapatılmış gibi kolayca çalıştırılması ve tüm mekanizmaların sorunsuzca çalışması, Thorin'in Smaug'un ağzına düşecek kadar yaklaşması o da yetmezmiş gibi ejderhanın yukarı doğru hızla yükselen alevlerinin önünde metrelerce yukarı çıkıp, yukarı doğru yükselen alevlerin ısısında kavrulup ölmesi kerekirken yara bile almaması. Sıcaklığı, erimiş helde olduğuna göre, 1060 derece olan altın nehrinde metal bir el arabası kovasında yüzmesi ki o üstüne bindiği şeyin kıpkızıl kor haline gelmesi gerekir, bırak üstüne binmeyi yarım metre yanına yaklaşılmaz. Dev heykelin içine erimiş altın doldurup bununla Smaug'u öldürme denemesi. Özellikle bu bölümde yeter artık kesin artık şu saçmalığı diye aklımdan geçirmişimdir. Beş Ordular Savaşı'nda, Minas Tirith ya da Miğfer Dibi savunmasındaki gibi harika savaş sahneleri beklerken tüm savaşın bir bilgisayar oyunu gibi ikili dövüş sahneleriyle geçirilimesi. Thorin ve Azog arasındaki mücadelenin gerçeklik etkisini yitirecek kadar abartılıp uzatılması ve de Legolas'ın yıkılıp köprü haline gelen kule enkazının düşen taşlarının üstüne basa basa sağlam zemine ulaşmaya çalışması. Hadi diyelim Elfler hafif ve büyülü adımlara sahip ama düşen taşlar hala bildiğimiz klasik Newton fiziği kuralları dahilindeler malesef.  Yani demem o ki tüm bu Jason Statham'ın ucuz aksiyon filmlerine yakışır sahneler Orta Dünya konseptine ve kurgusuna tamamen terstir. Orta dünya her ne kadar fantastik bir dünya da olsa büyüler dışındaki her şey bizim dünyamızın fizik kuralları dahilindedir.

Bunun dışında bi de hikayenin orijinalinde olmayan karakterler ve durumların çok zorlama bir şekilde filme dahil edilmesi. Filme güzel bir kız ekleyip ergenlerin ilgisini çekmek gibi ucuz bir amaç adına Tauriel gibi uydurma ve alakasız bir karakterin filme dahil edilmesine o da yetmezmiş gibi bu karakterin bir cüce olan Kili ile aşk yaşamasına ne gerek vardı Allah aşkına. Orta Dünya ile alakalı kitapları okumuş herkes bilir ki böyle bir durum Orta Dünya kurgusunda asla olmayacak hatta akla bile gelmeyecek bir durumdur. Üstelik Tauriel'in olayların  gidişatına ya da sonucuna hiç bir şekilde katkısı yok zaten. Kili'nin kurtarılması ise Tauriel'e yer verebilimek adına oluşturulmuş bir kurgu zaten. İkinci Arwen vakası yani. Zira Yüzüklerin Efendisi'nde de Ayrık Vadi yolunda buçuklukları ve Aragorn'u aramaya ve kurtarmaya gelen tabi ki Arwen değil Orta Dünya'nın en kadim savaşçısı ve Gondolin'in düşüşünde bir efsaneye dönüşmüş olan Glorfindel'di ve filmi seyrederken o sahnede Glorfindel yerine Arwen'i görünce sağlam bir küfür sallamıştık. Aslında ne Kili'nin yaralanması söz konunsu ne de cüceler Yalnız Dağ'a giderken bazılarının geri de kalması...

Ayrıca Azog, Yalnız Dağ yolculuğundan yıllar yıllar önce goblin cüce savaşlarının en önemlisi olan Azunulbizar Muharebesi'nde Demir Tepeler Kralı Dain Demirayak tarafından öldürülmüştür. Filme güzel bir aksiyon ve kadim bir kinin devamı hikayesi gibi güzel bir sebep katsa da Azunulbizar Muharebesi gibi önemli bir olayın en önemli sonucunu yok sayması açısından da son derece anlamsız olmuş. Burada Azog yerine doğrudan Bolg kullanılabilirdi ve çok daha yerinde olurdu.

Ayrıca, Beş Ordular Savaşı'nda Bolg'u katleden Legolas değil (Legolas Hobbit kitabında olmayan bir karakterdir zaten, ama filme dahil edilmesi çok yerinde bir karar olmuştur) Beorn'dur. Bu savaşta ben, Beorn'un savaşa dahil olmasını dört gözle beklerken bir kaç saniyelik bir görüntüyle geçiştirilmesi karşısında hayal kırıklığına uğradım. En azından Bolg'la mücadelesi değiştirilmeseydi daha iyi olurdu. Daha da önemlisi Thorin, Kili ve Fili birlikte sırt sırta savaşırken daha destansı bir şekilde ölüyorlardı, Kili ve Fili öylece aciz bir şekilde can vermiyordu. Özellikle bu bölümün kurgusunun değiştirilmemesini tercih ederdim.

Bunlarla birlikte filmin sonunda Thorin, Kili ve Fili'nin cenazelerine ne oldu? Yalnız Dağ'ın kralı kim oldu? Arkentaşı ne oldu? Cücelerin hazinesi ne oldu? Tüm bu sorular yanıtsız kaldı, film tatmin edici bir sona ulaştırılmadı malesef. Üstelik bu soruların cevapları kitapta işlenirken. Thorin, Kili ve Fili'nin cenazeleri Erebor'a gömülür. Arkentaşı, Orcrist'le birlikte Thorin'in mezarına gömülür. Hazine herkes arasında pay edilerek yaralar sarılır, Yalnız Dağ'ın Kralı Dain Demirayak olur. Bunlar da tahminimce uzatılmış özel versiyon CD'lerine saklanmış sahneler ama tabi ki sinema seyircisine büyük haksızlık.

Film gereksiz uzatılmış aksiyon ve birebir dövüş sahnelerinden arındırılarak, iki bölüm halinde son derece güzel bir kurguyla bitirilebilecekken, ticari kaygılar uğruna boş yere uzatılmış açıkçası. Ha bi de şu gereksiz Alfrid karakteri. Hiç gerek yoktu komiklik uğruna bunun uzatılıp durmasına.

Son olarak da filmin müzikleri birinci bölümdeki Misty Montains Cold haricinde oldukça vasat kaldı. Yüzüklerin Efendisi'ndeki müziklerin yeniden tekrarının ötesine pek geçemedi malesef.

dean

  Filmin Blu-ray'i çıktı. Böylece seri tamamlandı. Tabi ki extended versiyonuna kadar. Ben 2d çift diskli versiyonu aldım. Aktarımı kusursuz. Saatler süren extralar da oldukça doyurucu. Blu-ray arşivi yapan herkese tavsiye ederim.


afu

her gün bir film olmak üzere son 3 gün Hobbit üçlemesini seyrettim.
filmlerin eleştirilerini arkadaşlar iyi ya da kötü yapmışlar. Ben zevk alarak izledim.
Ama ek cd lerde gelen sahne arkası bölümlerini izleyince, ortaya konulan çalışma, ekip uyumu, planlama, detaylara verilen önem ve de en önemlisi yönetmenin yaratıcı zekası bende hayranlık uyandırdı.
Lütfen, film ile verilen ek cd leri de mutlaka izleyin ve bu projenin başında siz olsaydınızı hayal etmeye çalışın. İnanılmaz zor bir iş  :o

Alaaddin'in Lamba Cini çıkıp da bana ne istersin dese, kesin yönetmen olmak isterdim.