Madalyonun Öteki Yüzü

Başlatan hanac, 19 Mayıs, 2011, 22:48:31

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kalidor

Crom! Ölüleri Say...

HacıGeraltEmmi

Çok güzel bir öykü. "Ancak bu defada köyün tüm inekleriyle telepatik olarak iletişime geçip, daha sağlıklı koşullarda bakılmazlarsa süt vermemelerini önerince sabır taşımız hafiften çatırdamaya başladı. Elimizden geldiğince kendimize hâkim olmamıza rağmen ne zaman ki iş inada bindi, süt vermiycem diye kendini sıkan ondört inek çatlayıp telef oldu işte o zaman taş maş kalmadı." ;D Diğer öykülerinizide okumak isterdim. Tebrikler ve başarılar.

Vega

Ya arkadaşlar hepi topu altı yedi tane hikayem var zaten. Onlarıda yavaş yavaş eklerim siteye. Dediğim gibi kendime bir standar t belirleyip haftada bir olmadı onbeş hadi onu da geç ayda bir bi hikaye yazabilmeyi çk isterdim. Ama yapamıyorum işte. Nedense bir türlü seri üretime geçemedim.
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

Vega

Akranlarım arka sokaklarda misket oynarken silah tutuşturdular elime. Çek vur dediler babanın katilini. Nasıl yapardım? Nasıl kıyardım ümit dolu yıllarıma?

Kolay olmadı ama yaptım. Çünkü Nevada'da töre her şeyden önce gelirdi.

O ufacık, minicik, sevgi pıtırcığı ellerim oyundan alınıp silahla daha o zaman tanıştırıldı ve bir daha da ayrılmadı. İlkin içeri attılar kısa bir süre. Yaş haddinden serbest kalıp, koruyucu aileye verilmeden önceki birkaç ayı ıslahevinde geçirdim.

Bazen geriye dönüp bakıyorum da çocukluğuma ait tek hatıralarım, daha doğrusu çocuk olarak tek hatıralarım o ıslahevine ait. Çünkü oradan çıktıktan sonra bir daha asla çocuk olma şansım olmadı. Koruyucu ailemle tanıştığım andan itibaren kendimi nedensiz, saçma bir dünyanın içinde, hayatta kalmak için çocuk değil yetişkin, zayıf değil güçlü olmak gerektiği gerçeğinin içinde buldum.

Bu arada koruyucu aile dediğim de su matarasına bile içki dolduran bir ayyaş ile onun cadaloz karısından ibaretti. Ben ise onların korumaya söz verdikleri bir çocuktan çok evin işlerini yaptırabilecekleri ve para vermek zorunda olmadıkları bir uşaktım. Zaten benim bu sahte kahramanlığımın temellerini onlar attılar desem yalan olmaz.

Her Allah'ın günü dayak yerken dövüşmeyi, ceza olarak aç bıraktıklarında karnımı doyurmak için avlanırken de nişan almayı, ateş etmeyi öğrendim. Yoksa zannettiğiniz gibi birilerinden eğitim falan almadım. Yaşam felsefem basitti. Ya avsın. Ya avcı. Bakmayın siz şimdi ihtiyarın dibimden ayrılmadığına. Kocakarı ölünce sahipsiz kaldı, eh tabi biz de iyi kötü ekmeğimizi elimize aldık, para kazanıyoruz ya mecbur iyi geçiniyor benimle. Yoksa yarım şişe viskiye satmazsa beni ne olayım...

Velhasıl kelam çocukluk zor geçti. Aslında tam da geçti sayılmaz. Daha yaşımız ne ki ? Kocakarı ölünce kendimize yeni kapı ararken girdik bu kaleden içeri. Ne kadersiz başım varmış ki daha içeri girer girmez kalenin itleri çevirdi etrafımı başladılar alay etmeye. Gücendim tabi, zoruma gitti. Gelgelelim ne kadar da kolpa bir yermiş ki burası bacak kadar çocuktan dayak yiyecek kadar çapsızları rancer diye içeri doldurmuşlar. E haliyle okumuşun olmadığı yerde keçi nasıl Abdurrahman Çelebi olursa bizde burada adamcıkların arasında adamdan sayıldık. Sözüm ona şanlı şerefli Nevada Rancerleri. Hadi oradan be.

Gel benden dayak ye. Ondan sonra hala işine devam et. Başkası olsa kahrından ölürdü be. Hay sizin haysiyetinize Onbeş yaşında kopilden medet uman kopuklar sürüsü sizi. Ya tamam bizim de kendi çapımızda marifetlerimiz var ama aynı zaman da akıl mantık da var be ağabeycim. Benim etim ne budum ne... Bak hala yaş haddinden meyhaneye girdik mi alkol alamıyoruz. Bu pırpırlar olmasa içeri bile almayacaklar. Sosyal mesaj vericez diye süt içmekten içim ekşidi resmen.

Ah ulan Konyakçı. Bunlar hep senin işin aslında. "Oğlum bak iki dakika akıllı ol, hem düzenli hem havalı iş, devlet memurusun sonuçta garanti maaş" diye kandırdı beni. Meğersem kendini benim menajerim ilan edip sınırsız yerli içkiye imzalamış mukaveleyi. Zamanında bir uyansaydım ben işe yemiştim seni Konyakçı.

Aslında şimdi bile bir versem istifamı saniye sürmez koyarlar seni kapı önüne. Zati bunu bildiği için her göreve peşimden geliyor gölge gibi. Başıma bir şey gelse kimse yüzüne bakıp bir kaşık su vermez açlıktan ölür. Zerre umurumda değilsin Konyakçı biliyon mu ? Hani hatun bir ağzından kaçırsa "kaçır beni Tom" diye. Alllaaaaahhh !!! Dakika durmam. Satmışım Nevada Rancerleri'nin anasını. Yansın bu Kulver Kalesi. Ondan sonra Salasso'yla beraber sana mutluluklar Konyakçı.

Ama nerdeeee? Ne inat bir hatuna düşmüşüm yarabbi. Nuh diyor peygamber demiyor. Of ulan of. Köprünün orta gözü; sular apardı düzü. Ah ben öleydim Suzan Suzi, Colorado nehri ayırdı bizi. Varsa yoksa Nevada, görev, Kulver. Ne zaman öpüşücez kızım biz ? Sırf hır çıksın, dağıtayım açılayım diye barlarda limonata içtim, hasretinden prangalar eskittim, kederimden Konyakçı'yı geçtim be. (tamam, hiç görmediniz ama siz zaten olayları "bu maceranın sonu" yazan yere kadar takip ediyorsunuz)

Bazen çok daralıyorum be forum. Alıp başımı buralardan gitmek istiyorum. On beş yaşında yüzbaşılık ağır geliyor anlatabiliyor muyum? Konyakçı'yla, Doktor'la takılana kadar yaşıtlarımla köpek kovalamak, derede yüzmek, donuma kurbağa doldurmak istiyorum. Daha basit bir şekilde anlatmak gerekirse sadece çocuk olmak istiyorum işte. Hele bir büyüyelim gene gelir ranger oluruz. Zaten bu dangalaklar bu kafayla devam ettikleri sürece daha bir kırk yıl bana muhtaç kalırlar.

Kendimi nasıl hayal ediyorum biliyor musun forum? Böyle bir yamacın başındaymışım. Kollarım iki yana açık. Rüzgâr kâhküllerimi okşuyo anne eli gibi. Etrafta ne barut kokusu ne at teri. Kulaklarımda çocukların kahkahaları. Ellerimde bilyelerim, topacım. Üstümde kiraz ağacında yırtılan gömleğim. Uçurumun dibinden yukarı doğru sesler beni çağırıyor, rüzgar yüzümü serin serin yalarken yere çarpma sesimi hayal meyal duyuyorum...
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

hanac

Çok güzel bir hikaye Umut, bu daha önce Hipnoz'da yayınlandı mı ?

yunusmeyra

HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

Vega

Alıntı yapılan: hanac - 02 Ekim, 2011, 13:08:21
Çok güzel bir hikaye Umut, bu daha önce Hipnoz'da yayınlandı mı ?


Hayır abi. Bu daha önce sadece rr de yayınlandı. Bu arada msn i neden hiç açmıyosun abi ya?
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

Vega

Yavu arkadaşlar son günlerde gündemi meşgul eden Supertürk filminin benim bu hikayemden arak olma olasılığı var mıdır?

http://www.kahramanlarsinemada.com/superturk-2012-film-elestirisi/

Gerçi benim hikayem bu kadar kötü değil ama 
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

Vega

Hikaye anlamında ilk denemem, sevgili İlhan'ın lütfedip Hipnoz'un ilk sayısına koyduğu, yayınlanmış ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz.



Nehrin kenarında durdum. Neyse ki etrafta kimsecikler yoktu. Bu güne kadar geçtiğim yollara şöyle bir bakıyorum da, benim etrafımda zaten hiçbir zaman kimsecikler olmadı ki. Aslında zaman zaman birileri oldu. Dolandırıcılardan kurtardığım kasaba sakinleri, Daltonların peşinden Kanada'dan tutun da Meksika'ya kadar yollamadık ülke bırakmayan senatörler, valiler, iki tane hırsızı zapt etmeyi beceremeyen yarım akıllı hapishane müdürleri... Gerçi hepsi işleri olana kadar. Bunca sene "Sana ihtiyacımız var Red" diyen adamların bir kere çıkıp da "Bir şeye ihtiyacın var mı Red?" diye sorduğunu duydunuz mu? Ya da bir macera da yardım ettiğim bir adamın başka bir macerada karşıma çıkıp da "Sana geçen sefer teşekkür edememiştim, sağol Red" dediğine şahit oldunuz mu? İşte o kadar yalnız ve bir o kadar vefasız bir hayat sürdüm ben.

Burada yazılanlara ister vasiyetname deyin isterseniz itirafname. İsterseniz yalnızlıktan delirmiş bi adamın saçmalaması, siz bilirsiniz. Açıkçası şu dakikadan sonra çok da umurumda değil. Sadece giderken şimdiye kadar dikkat etmediğiniz, daha da kötüsü dikkat etmeye lüzum görmediğiniz birkaç ayrıntıyı yüzünüze vurmak istiyorum.

Yıllarca "bu adam neden bir başınadır neden sadece Düldül'le yarenlik eder" diye sormak yerine "atını seven kovboy" diye dalga geçmeyi seçtiniz. Tüm ciddiyetimle bara girip barmenden limonata istememe gülerken çok merak ediyorum hiç düşündünüz mü cebimde bira içmeye param var mıydı diye?

Yıllarca aklıma gelen her şekilde eksikliklerimi (gerek maddi gerekse manevi) ne zaman belli etmeye çalışsam siz beni makaraya sardınız. Üstümden çıkarmadığım sarı gömleğe bakıp beni zevksizlikle suçlarken "Al bir de şunu dene" diyeniniz hiç olmadı. Yargılamak kolaydı tabi, yardımcı olmaktı zor olan. Siz kolayı seçtiniz. Yersiz yurtsuz bir kovboy olmam çok hoşunuza gidiyordu biliyorum ama bir de bana sorun bakalım ben halimden memnun muydum?

Etrafınıza bir bakın. Bakın da benim kadar okuru tarafından haksızlığa uğramış bir kahraman daha var mı gösterin. Önüne gelenden dayak yiyen, attığı on mermiden en az yarısı boşa giden Ken Parker'e bile methiyeler düzerken benim her şeyime kahkahalarla güldünüz. Hatta bazen ağzınız yetmedi başka yerinizle güldünüz. Hep güldünüz. İnsanlara küskünlüğümden bir sevgilim bile olmadı. Gelgelelim bunu da iğrenç espri anlayışınıza alet edip türlü şekillerde yorumladınız. Ya hadi hepsini geçtim her kahramanın yanında asil bir köpek olurken, çizgi roman tarihinin belki de en salak köpeğini bana layık gördüler ona bile ses etmediniz. Siz var ya siz, bir gün olsun bile kendinizi benim yerime koymayı denemeden, sırf siz böyle mutlusunuz diye benim adıma halimden memnun olduğuma kanaat getirdiniz. Bencilsiniz, önyargılısınız ve vefasızsınız. Ve beni sevdiğini, ölümüme üzüleceklerini söyleyenler, yalancısınız! Eminim onda da alay edilecek bir şey bulursunuz.

Yine de ölümümden kimse sorumlu değildir. Kalbim kırık olsa bile intiharımın suçunu başkasının üstüne atacak kadar alçalmadım henüz. Eğer yukarıda bahsettiğim konular (neden arkadaşım, sevgilim yok; ayda ne kadar kazanırım, anneme babama ne oldu, ilk kimle öpüştüm, kimle seviştim vs.) hakkında daha detaylı açıklama bekleyen var ise şu kadarını söyleyeyim: ben nasıl ki bunca zaman neden hiç sormadınız diyerek ölüyorsam, siz de neden anlatmadı diye merak ederek yaşayın.

Silahımı Joe Dalton'a bırakıyorum. Eyerimi de yanımda götüreceğime göre başka bırakacak bir mirasım kalmıyor. Eğer beni sudan çıkardığınızda hala işe yarar vaziyetteyse cenaze masraflarımı karşılamak için eyeri satarsınız. Boy ölçülerim ve adıma hazır bir tabut vahşi batıdaki her levazımatçıda olduğundan cenaze işlemleri ile ilgili bir sıkıntı yaşayacağınızı sanmıyorum. Sevgili ve de tek dostum Düldül'ü kimseye bırakmıyorum. Benden zaten yeteri kadar çekti. Bir başka sahibi daha kaldırabileceğini zannetmiyorum. Bırakın kendi başına canı istediği gibi gezsin dolaşsın.

Gidiyorum Vahşi Batı... Ama bu sefer at üstünde gün batımına doğru değil. Boynumda eyerim Missouri nehrinin karanlık sularına doğru. Ve mektubumu size tanıdık gelecek bir cümle ile bitirmek istiyorum. Eminim ki yüzünüzde ben ölüme giderken bile aşağılık bir sırıtma belirecek

BU MACERANIN SONU
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

Vega

Bir vardı bir yoktu... Tanrının kulu çok, ama çoktu. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken... Sen ise ninenin beşiğini tıngır mıngır umarsızca sallar iken, ben az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Yemyeşil ve hüzünlü çayır çimenleri geçerek, lale sümbül biçerek; buz gibi soğuk sular içerek, altı ayla bir güz gittim...

Olmayan saçım, çıkmayan sakalımla adını kimsenin bilmediği ülkelerden az bilinen ülkelere doğru gezdim. Beni adamdan saymayıp alay eden onca yiğidin adını bile duyunca korkup kaçtığı periler, cinler, ecinniler, devler, cüceler, aslanlar, ejderhalarla, hain vezirler ve zalim padişahlarla baş ettim. Böyle böyle yüzyıllarca oradan oraya sürüklendim durdum. Haklının yanında, haksızın karşısında bir ömrü heba ettim durdum. Hep adam yerine konayım, arkamda şanlı şerefli bir isim bırakayım diye çırpındım. Peki, sonunda ne oldu?

Evet, gelinen nokta bu... Yaptığım onca kahramanlığın sonunda hala keloğlan, keleş oğlan!

Ayıptır, daha da ötesi günahtır... Kahramanlığı, yiğitliği vurgulayan, hak edene etmeyene verilen, onca takılacak lakap varken kel başımla anılmak Allah'tan reva mıdır? Tamam, mizah yönü kuvvetli topraklardan yetiştik, hatta zaman zaman ben de bunun ekmeğini yedim ama adam yerine konulmak için daha ne yapmak gerek bilmem ki? Yahu elin Grimm'i, Andersen'i her masalında esas oğlanı en az bir kere bir prensesle öpüştürürken, kâh lüks saraylarda kâh salaş tavernalarda şarap içirirken bize sadece Aykız'ın yanağını okşamayı münasip gördüler...

Sen işi gücü, çifti çubuğu, garip ananı bırak, yalınayak başıkabak yollara düş, kırk bahçe, üç büyülü kuyu geç, kurnazlıkta tilkiyi çaylak bırakan vezirin tuzaklarından kurtul, koskoca cihan padişahının bilmecelerini çöz, güzeller güzeli kızı ölüm uykusundan uyandır, sonunda yanağından bir makas al dön geri... Oldu mu? Olmadı...

Temiz kalpliliğin bu kadarı da hakikaten fazla. Ah benim hem saçsız hem akılsız başım. Ondan sonra da ben neden adam yerine konmuyorum diye düşün dur. Konmazsın tabi. Oğlum Kel! Sen bu sakillikle daha bir beş yüz sene geçse oğlan kalırsın.

Oğlan!

Her maceradan sonra davullu zurnalı ziyafet sofraları kurduracağına elinde bir parça kuru ekmekle kenara çekilirsen olacağı budur işte... "Mütevazı olma, öyle sanarlar" lafının capcanlı örneğiyim...

Ama ben biliyorum yapacağımı... Bundan sonra çıkarım olmayan tek bir işe kalkışırsam namerdim. Keloğlan devi öldür, Keloğlan kızı güldür. Keloğlan aşağı Keloğlan yukarı yeter be. "Kelim şahane sofra kurduk gel" veyahut "Kel bu akşam da buradayız" dediler de gitmedik mi? Hem Kel ne be! İsmim var benim ismim! Onu da araştırmacı tarihçilere bırakıyorum, söylemeyeceğim işte...Bir şeyi de siz bulun, emek sarfedin!

Ben artık oğlan değilim yahu. Sütten çıkmış ak kaşık hiç değilim. En az üç dev öldürmüş, yeri geldiğinde gerektirdiği gibi davranmış, güçlü kuvvetli sırım gibi bir delikanlıyım. Saçım yoksa ne çıkar? Zaten kel erkek daha karizmatik değil midir? Testosteron doluyum oldu mu? Taşıyorum.

Eh Aykız. Şaşırıp da bir kere daha cinlere perilere karışma, çaresiz hastalıklara yakalanma. Eğer ki bu sefer de seni ben kurtarırsam elimden çekeceğin var haberin olsun. Öyle bir yanak vermeyle, uzaktan öpücük atmayla benden kurtulamazsın. Romeo ile Juliet'i çıkaran edebiyat dünyası artık bana da bir kıyak geçsin... Olmadı Tahir ile Zühre'ye de razıyım...

Öf be... Sinirlendim bak. Ellerim titremeye başladı. Sakinleşmek için acaba ne yapmalı? Yatıp uyusam mı ki? Ama olmaz, daha saat erken, güneş tepede... Daha bu saatte de yatılmaz ki. Uykumu getirmek için bir şeyler yapmalı. Ya da daha iyisi aslında yiğitlikte hiç eksiğim olmayan, bilakis fazlam olan kahraman bozmalarına erineyim...

" Hey hancı. Bana şarap getir!"
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...

Vega

Sayın Marvel Comics yetkilileri;

Sizlerinde bildiği üzere 1940 yılından beri D.C. Comics şirketinde maceraları yayınlanan, çekilen filmleri hâsılat rekorları kıran, oturuşuyla, kalkışıyla, maskesinin ardından bir bakışıyla dosta güven, düşmana korku salan biriyim.

Çalışmış olduğum süre içerisinde şu anki firmam benden hiçbir imkânını esirgememiş, kostüm ve maceralarımda kullandığım harici ekipmanlarım için teknolojik ve parasal her türlü desteği sağlamıştır. Hatta bu kaynağı yasal bir konuma sokmak için gizli kimliğimi zengin bir işadamı görünümüne sokmuş, özel hayatımda bana yardımcı olması için de mükemmel bir yardımcı tahsis etmiştir.

Ayrıca kendi firmam ve sizin firmanızda çalışan birçok kahramandan farklı olarak beni okurların gözünde küçük düşürecek, onların benimle alay etmesine neden olacak bir yönümün olmaması için kostümlü yaşamımdan, sivil yaşamıma kadar hayatımdaki her detay en ince ayrıntısına kadar planlanmıştır. Örneğin giyim kuşamıma çok dikkat ederim. Asla ve asla ne Süperman gibi mavi tayt üstüne kırmızı külot giyerim, ne Zagor gibi yamalı pantolonla gezerim. Yine Zagor demişken belirtmeden geçemeyeceğim, her ne kadar çıplak elle dövüşmekten büyük keyif alsam da haddimi bilirim. Onun gibi ayılara, gorillere bulaşmam. Son bir örnek verecek olursak; akraba ilişkilerine çok önem vermekle birlikte kimse kusura bakmasın ama Peter Parker gibi iki sene sonra kendiliğinden ölecek yengem için M.J. gibi bir kızdan vazgeçmem. Vazgeçene de söverim, ki zaten sövdüm.

"Bu dilekçeyi iş başvurusu için mi, yoksa bizimle dalga geçmek için mi yazdın?" dediğinizi duyar gibiyim. Asla. Kaldı ki bu dilekçeyi başkalarının da okuyabilme ihtimaline karşı hiç kimse darılmasın diye her çizgi roman ekolünden örnekler vererek yazmaya çalıştım. Benim amacım eğer iş başvurumu kabul ederseniz çalışacağınız kahramanın ne gibi özellikleri olduğunu anlatmaya çalışmak.

Eminim ki bana bu kadar geniş imkânlar sunan bir yerden bunca yılın sonunda neden ayrılmak istediğimi merak ediyorsunuzdur. Aslında ben uzun bir süreden beri sizin şirketinizin hayranıyım. Ama malum nedenlerden ötürü bunu itiraf etmem imkânsızdı. Şirketimde çalışan kadınlar ve haydutlarla sizin şirket çalışanlarını kıyaslayınca içimi tarif edilmez bir kıskançlık duygusu kaplıyor. Ben sizin firmanın kötü adamlarını kıskanıyorum.

Evet, hem de çok kıskanıyorum. Tüm meslek hayatım boyunca benim maceralarıma reva görülen akıl hastalarıyla uğraşmaktan bıktım usandım. Tamam, bir sürü süper gücü varken, o gücüyle keyif çatmak varken dünyayı yönetmek isteyen her adam biraz çatlaktır ama benimkiler bir başka. Sizin nasıl hapishaneden firar etmemiş ya da ölümden dönmemiş suçlunuz yoksa bende de tımarhaneden kaçmamış bir Allah ın kulu yok.

İnanın ki ben Joker delisinin esprilerini anlamaya çalışmak yerine Norman Osborn un kabak bombalarına hedef olmaya razıyım. Yada ne bileyim Bilmececi nin sorularına muhatap olmaktansa Bullseye ile sigaraya halka atmak, Korkuluk un leş kokan gazını koklamaktansa Mysterio nun görsel efektlerine yardım etmek kim bilir ne güzeldir. Hele ki Deadpool ile bir macerada iki kare yanyana görünmek için tüm kahramanlık kariyerime sıfırdan başlamaya razıyım. Kadınları ise kıyaslamak bile istemiyorum. Sizin Psyloche, Rogue ve elbette Felicia Hardy (M.J. dememe gerek bile yok zaten) gibi sanat eserlerinin yanında benim Catwoman, Harley Quinn, Poison Ivy gibi zırdelilerin esamesi bile okunmaz. Düşünsenize bir kapakta ben ve Emma Frost kollarımızı birbirimize dolamış gözgöze gelmişiz. Altına da "bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz fumetti tadında biraz" yazmışız. Ne dersiniz? Güzel olmaz mı?

Yazarlarınızdan tek ricam benim psikolog olmadığımın farkına varıp, beni Gotham ın delilerinden uzak tutmaları. Bunun dışında herhangi bir kuralım, sınırlamam yoktur. Sanatım için her şeyi yaparım, öpüşürüm, gerekirse soyunurum. (külotta yarasa amblemi olması kaydıyla) Bunların dışında parayla pulla işim yok, yukarıda belirttiğim gibi Emma bana yeter.

Son olarak şayet iş başvurum kabul edilmezse bu dilekçenin gizli kalması kariyerim açısından hayati önem taşımaktadır.

Gereğini saygılarımla arz ederim.



Dark Knight
BATMAN


_________________
İlk kitabım Yanlış Adam çıktı. Edirne sokaklarında geçen çizgiroman temelleri üzerine kurulu bu romanı almayı unutmayın...