Bir Şehir Katilini Arıyor

Başlatan peder clemente, 21 Mart, 2019, 05:39:23

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

peder clemente

"M-Eine Stadt Sucht Einen Mörder=Bir Şehir Katilini Arıyor" adlı 1931 tarihli suç filmini; daha sonra Hitler'in zulmünden dolayı Almanya'yı terkederek Amerika'ya giden ünlü yönetmen Fritz Lang (1890-1976) yönetmiş.
Senaryoyu, Thea von Harbou ve Fritz Lang birlikte yazmışlar. Filmin ismindeki "M" harfi, Almanca "Mörder yani katil" anlamına geliyor.



   Filmin açılışında, apartman tipi bir yerleşimin orta bahçesinde çocuklar bir oyun oynamaktadır. Çocuklar daire şeklinde dizilmişler ve ortada bir kız çocuğu dönerek şu tekerlemeyi söylemektedir: "Bekle, biraz bekle, az sonra öcü bıçağıyla gelecek. Küçük parçalar kesecek, SENDEN!". En son söz kimde kalmışsa o çocuk oyundan çıkar. Kirli çamaşır dolu bir kap taşıyan kadın bağırır: "Size şu iğrenç tekerlemeyi söylemeyin demiştim". Çamaşırları yıkanmak üzere götürdüğü kadın "Bırak, hiç değilse seslerini duyuyoruz." der. Berlin Şehrindeyiz. Peşpeşe küçük kız çocukları tecavüz edilerek öldürülmektedir. Elsie Beckmann adlı sarışın küçük kız topunu zıplatarak, okulundan eve dönmektedir. Bir afişin önünde durur. Afişte kaybolan kızların adları ve çocuk katilini bulana 10.000 Mark verileceği yazılıdır. Elsie topunu zıplatırken, bir gölge düşer afişe ve kıza seslenir: "Ne güzel topun var böyle". Elsie Beckmann'ın annesi çamaşırları yıkamak üzere teslim alan kadındır. Yemeği hazırlar ve kızını bekler. O sırada Elsie tanımadığı adamla yürümektedir. Adam kıza, kör bir satıcıdan bir balon alır. O sırada ıslıkla bir melodi çalmaktadır. Kör satıcının hassas kulakları ıslıkla çalınan melodiyi hiç unutmaz. Elsie'nin annesi, dönüş saati geçen kızını merak ederek pencereden bağırır. Sesini yükselterek tekrar bağırır. Çalılıklardan bir top yuvarlanır... Bir balon elektrik tellerine takılır....

   Ertesi gün, gazeteler, son baskıda: Elsie Beckmann'ın kaybolduğunu yazmaktadır. Gazete yorumunda:"Özellikle tehlikenin onlara dostça geldiği bu ortamda, bir parça şeker, oyuncak, hatta bir elmanın cazibesi çocukları ölüme götürebilir" denilmektedir.

  Çocuk katili, daha önce gönderdiği mektup polis tarafından halka açıklanmadığı için, gazetelere bir mektup yazar. Gazeteler katilin mektubunu yayımlarlar. Polis, mektubu bir el yazısı uzmanına inceletir. İnceleme sonucunda: Cinsel yönden hastalıklı yapı ve yoğun bir delilik atmosferinin ipuçlarına ulaşılır. O sırada katilin yüzünü görürüz. Aynada kendini incelemektedir. Filmin 12. dakikasında katil seyirciye gösterilir. Filmde, bir "katil kim?" sorusu yerine; katilin psikolojisi, suç ve suçlu kavramları, adalet ve hukuk sistemi, toplumun linç arzusu analiz edilir. Çocuk katilinin aranma süreci anlatılır.

   O yıllarda Berlin'in nufüsu 4.5 milyonmuş. Filmde öyle geçiyor. Film 1931 tarihli. Hitler 1933'de iktidara geliyor. Sonra II.Dünya savaşı oluyor ve savaş sonucunda Berlin ikiye bölünüyor; ta ki 1989'da Berlin Duvarının yıkılışına kadar.

   Polis teşkilatı, içki satılan, fuhuş yapılan yerleri tek tek basar, katili bulmak için pek çok gözaltı işlemi yapar. Böyle bir yerde içki satan kadın, polis çavuşuna şöyle der: "...Kızlar fahişelik de yapsalar hepsinde anne kalbi var. En sert görüneni bile oynayan bir çocuk görse gözyaşına boğulur. O canavarı bir yerde görseler, ellerinden zor alırsınız". Şehrin şuç örgütlerinin elebaşları bir toplantı yaparlar. Polis baskınlarından dolayı işlerini yürütememektedirler. Polis katili buluncaya kadar bizim işimiz bitecek diyerek katili kendileri bulmaya karar verirler. Bu iş için de sehri bölgelere ayırarak dilencileri görevlendirirler. Her çocuk takip edilecek, çocukların yanına yaklaşan olursa haber verilecektir... Kör bir balon satıcısı, ıslıkla çalınan melodiyi duyar... katilin yanında bir kız çocuğu vardır...Takip başlar...Filmin son 30 dakikası muhteşem.

   Fritz Lang, yeraltı dünyasının veya yasadışı dünyanın nasıl anlatılması gerektiği kunusunda bu film ve 1932 tarihli "Das Testament des Dr.Mabuse" filmiyle ölçüler oluşturmuştur. Henüz film noir'in adının dahi konmadığı dönemde, film noir uslûbu filmde belirgindir. Fritz Lang daha sonra film noir türünün büyük ustalarından biri olur. 1953'te Amerika'da "The Big Heat" filmini çeker. Türün en önemli filmlerinden biridir. Türk sineması, 1931 tarihli "Bir Şehir Katilini Arıyor" ayarında bir film üretememiştir. Demek ki bir Fritz Lang çıkaramamışız.

  Polisler kendi aralarında konuyu değerlendirirken biri şöyle der: "İnsanların çoğu 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' der. Bu insanların çoğu, en fakir ve korumasız çocuğun başına gelenin kendi çocuğunun da başına gelebileceğini bilmez".
Çocuklarının, ruhen ve fiziken sağlıklı büyümesini sağlamak ebeveynlerin görevi ve sorumluluğudur. Filmin sonunda bir annenin dediği gibi"Çocuklarımıza göz kulak olmalıyız".

   Filmin İMDB notu:8.3. Benim notum:8.5. Mutlaka izleyin derim.

hanac

Tanırım için teşekkürler Peder.

https://www.imdb.com/title/tt0022100/?ref_=nm_knf_t2



Katili oynayan Peter Lorre da ABD ye gider ve orada yardımcı rollerde çok iyi bir kariyer yapar.

Casablanca, Malta Şahini gibi filmlerde Humphrey Bogart'ın yanındadır.


peder clemente

Katkılarınız için teşekkür ederim Hanac dostum. Film afişi iyi olmuş. Peter Lorre'nin bu kadar önemli filmlerde oynadığını bilmiyordum ve onun da Amerika'ya gittiğini. Tevekkeli değil, Peter Lorre'yi filmde görünce, "Bu adamı hangi filmden hatırlıyorum" dedim. IMDB'de, Peter Lorre'nin canlandırdığı çocuk katili, hasta ve sapık ruhlu Hans Beckhert karakteri, klasik dönem film noir kötü karakterlerinin en başarılıları arasında yer alıyor. Hele filmin son 20 dakikasında onun rolü zirveye çıkıyor. Gerçekten etkileyici bir performans ortaya koyuyor.

Filmde Müfettiş Karl Lohmann'ı oynayan Otto Wernicke de çok başarılı. Hırsızlık ve soygun işleri yapan Franz karakterini öttürmek için; "güvenlik görevlisi öldü" diyerek yalan söylemesi ve cinayet suçundan korkan Franz'ın bülbül gibi şakıması, polislerin de soruşturmalarda kirli yöntemlere başvurabileceklerini gösteriyor. Öte yandan film; ışığın ve gölgelerin kullanılması, merdiven boşluklarının tepeden çekimi, tekinsiz ara sokaklardaki dar kamera açısından ana sokakta olanların gösterilmesi, suça batmış büyük şehir, sıkışmış ve kaçınılmaz sonlarına doğru giden karakterleri ile film-noir üslûbuna uygun çekilmiş. 1931 tarihli film, 1940 yılında "Stranger on the third floor=üçüncü kattaki yabancı" ile başlayan kara filmlerin klasik döneminden önce çekilse de, film-noir listelerinde yer alıyor.

Peter Lorre, Casablanca (1942) filminde: "Ugarte"; The Maltese Falcon=Malta Şahini (1941) filminde de: "Joel Cairo" karakterlerini canlandırmış. Menfaati için babasına bile ihanet edebilecek, sahtekâr, para için her kötülüğü için yapabilecek karakterler. Adam, villain rollerinde başarılı.

Casablanca, Savaş ve casusluk atmosferinde geçen, politik mesajı sağlam, müziği, romantizmi ve dramatik yapısıyla sinema tarihinde hakettiği değerli yeri almış bir filmdir.



Malta Şahini, film-noir türünün en iyi örneklerinden biridir. Ünlü polisiye yazarı Dashiell Hammett'in, özel detektif Sam Spade karakterini Humprey Bogart oynar.



Peter Lorre gerçekten çok esaslı filmlerde oynamış.

hanac

Peter Lorre'nin oynadığı bir efsane film daha var.

Arsenik Kurbanları; oldukça sempatik bir filmdir.





Bu teyzelere dikkat !  ;D



Peter Lorre soldaki