Kaybolan O Günler - Baobab Yayınları

Başlatan memospinoz, 07 Ocak, 2019, 00:32:43

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Draka

Buradaki itki sonrası aldım kitabı. Hatta e-ticaret sitelerinin hepsinde stokta tükenmiş görünüyordu ama yine de  bulup aldım.

Kesinlikle okuduğum en iyi grafik romanlardan biriydi. Hem hikayesi hem de hikayenin anlatımı çok başarılıydı. Kütüphanemdeki çizgi roman rafının baş köşesinde yeri var  :)

nicholaihel

Alıntı yapılan: Draka - 06 Aralık, 2020, 20:38:51
Buradaki itki sonrası aldım kitabı. Hatta e-ticaret sitelerinin hepsinde stokta tükenmiş görünüyordu ama yine de  bulup aldım.

Kesinlikle okuduğum en iyi grafik romanlardan biriydi. Hem hikayesi hem de hikayenin anlatımı çok başarılıydı. Kütüphanemdeki çizgi roman rafının baş köşesinde yeri var  :)

Benim hikayem de aynı. Bir türlü ısınamamıştım. Buradaki yoğun ilgiden etkilendim ve edindim. Gerçekten özgün bir anlatı ile karşılaştım. Okuduklarını böyle güzel yorumlarla paylaşanlara teşekkürler. Burada yazılanlar, görsel paylaşımları kitaplara dair önce satın alıp almamada karar vermeye yardımcı oluyor. Sonrasında ise içeriğe dair başka gözlerin fikirlerini okumak, deneyimi zenginleştiriyor.

ferzan

    Ben de yeni okudum ama yazıma başlamadan önce belirtmeliyim ki, önceki sayfada yer alan birbirinden güzel yorumlar ve kaliteli çıkarımlara nazaran benim yorumum biraz daha yüzeysel olacak. Çünkü işin derinlik kısmı bambaşka. Önceki sayfada da gayet güzel irdelenmiş. Her yorumun altına ayrı ayrı imzamı atabilirim. O yorumları okudukça aklımın bir yerlerine gelip de dışarı çıkartamadığım nice fikri somut halde okumanın keyfini yaşadım. Dolayısıyla benim o yorumlar üzerine koyacak hiçbir şeyim yok. Daha anlık ve daha düz bir bakış açısıyla ele alacağım.

    Çok az çizgi romanın kapak görselindeki detaylara dikkat etmemişimdir, çok az çizgi romanın arka kapak tanıtım yazısını okumamışımdır. Bu da onlardan biriydi. İsmine ve kapağına bakarak içeriğe dair fikrim şuydu; "Evet, kaybolan günler var. Yitip giden zamanla ilgili biraz duygusal, biraz içsel çatışma içeren, kaybedilenlere hayıflanılan bir kitaptır muhtemelen." Aslında çok da uzak bir tahmin olmamakla birlikte işleniş şekli ve esas olayıyla beni 192 sayfa boyunca dipdiri tuttu. İlk 15-20 sayfadan sonra içine girip her sayfanın tadını çıkardım. Beklediğim gibi bir mevzu hiç çıkmadı. Sol gösterdi, yumruk dövüşüne hazırladı, ben sağ gelebilir diyordum ama ağzımın ortasına tekmeyi çaktı.

    Çok değişik, çok güzel ve hem okurken, hem de okuduktan sonra öyle boşluğa bakıp düşündürten harika bir çizgi romandı. Mevzu hem çok acayip, hem de delirtici. Özellikle bir noktadan sonra... 160. sayfayı okurken sabahın dördünde bana kocaman bir "Has...tir" çektirdi. Mr. Robot dizisinin bazı anlarını, sonlara doğru da Black Mirror 'un bir bölümünü (San Junipero) hatırlattı ama kitabın değil üretildiği, yayınlandığı tarihte ne Mr. Robot 'un son sezonu çekilmişti, ne de her izleyişimde tıkanıp gözlerimin dolmasına sebep olan San Junipero ortalarda vardı. O bakımdan çizerin kafasının güzelliğine şapka çıkarıyorum. Ayrıca ilerleyen kısımlardaki gelecek tasvirini de ilginç bulduğumu söyleyebilirim. Öyle bilim-kurgu atmosferi falan yok, gayet bugün de mümkün gözüken mantıklı ve çok uçmamış bir yakın gelecek tasviri var ama tipler bambaşka. Yarı maskülen, yarı feminen cross-dresser (ya da half trangender mi demeliyim) bir asistan var meselâ eteğine tezat gür sakalıyla. Uçan araba ya da robot hizmetçi falan koysa bu kadar inandırıcı olmazdı o gelecek tahayyülü.

    Daha ne denir bilmiyorum ama bu tarz çizgi romanlara nadiren denk gelmek de ayrı bir ıstırap. İnsan okuyup tadını aldıktan sonra eksikliğini daha da hissediyor böyle kaliteli öykülerin.

    İyi ki kitabın arkasındaki tanıtımı okumamışım, iyi ki forumda da aynı tanıtım yazısını dikkatli okumamışım. Bu başlıkta okuduğum ya da fazla etkilenmemek için hızlıca geçtiğim yorumları da unutmakla iyi etmişim. Hiçbir fikrim olmadan ilk sayfadan itibaren kendim keşfetmiş oldum. Aynı şeyi, yani tanıtım yazısı okumadan bodoslama dalma olayını daha önce başka bir eserde de yaşamıştım. Denk geldi mi güzel oluyor bu yöntem, bilhassa alengirli eserler için.
   
    Diğer yandan, alttan alta eleştirerek verdiği toplumsal mesaj da acıtmadı değil; "Hayalperest isen fuzulisin ve gerçeklikte asla yerin olamaz, sadece hayatın duygusal anlamda zor bir döneminde geçici çıkış yolu olabilirsin ve sonrasında işe yaramazsın."

    İyi hikâye dediğin bittikten sonra üzerine düşündürür bence. Eğrisini, doğrusunu, ihtimallerini... Bu da öyle oldu. Uyuyana kadar uzun uzun tavana baktım böyle bir durum başıma gelse nasıl delirirdim ya da delirmezdim diye.

    Okumasam çok önemli bir şeyi kaçırırmışım, onu anladım. Okurken "şu an nasıl güzel bir şey okuyorum yahu!" dediğim nadir eserlerden biriydi. Tükettiğim için buruk bir memnuniyet hissediyorum. Burukluğum, bu tarz kaliteli bir anlatıya bir daha ne zaman denk geleceğim endişesinden ötürü.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Kauss

Paralelevren canlı yayınına göre 16 sayfalık ekstra içerik mevcut. ( sayfa sayısını yanlış hatırlamış olabilirim )
Açıkçası bu yayının satmasında Paralelevrenin oldukça fazla etkisi olduğunu düşünüyorum. Çoğu canlı yayınlarında vb. bu yayını övdüler.
Ben bile paralelevrenin bu ısrarlı övmesi sebebiyle aldım ve çevreme önerdim. Eminim benim gibi olan okuyucular mevcuttur.

battlehammer

Geçen hafta bu çizgi romanı okudum. Beni çok etkileyen, 2022'de okuduğum en iyi çizgi romanlardan biri oldu. Yazdığım review'i buraya da atıyorum:


Timothé Le Boucher'ın aklımı karıştıran, aynı anda hem mutlu eden hem de canımı sıkan, kıskandıran, düşündüren, yoran ve heyecanlandıran kitabı.

Yakın arkadaşlarından oluşan bir grupla birlikte akrobasi gösterileri yapan, küçük ama mutlu bir hayat süren yirmili yaşlarının başındaki Lubin, bir sabah uyanır ve son yirmi dört saatinin tamamen kayıp olduğunu fark eder. Ve kısa sürede bunun bir seferlik bir amnezi değil, kendini tekrar edecek bir durum, bir çeşit çoklu kişilik bozukluğu olduğu, artık Lubin'in bedenini, tamamen farklı bir kişilik ile paylaşmak zorunda olduğu ortaya çıkar.

Gerçekten ustalıkla kurgulanmış ve yazılmış bir eser "Kaybolan O Günler". Bir korku hikayesi plotuna benzeyen (yani ben benzeri bir şey yazsaydım, kısa sürede kan banyosu, cinayet güzellemesi ve akıl dağlayan bir teröre dönüşürdü) fikir, Timothe Le Boucher tarafından o kadar naif, o kadar tatlı ve yumuşak işleniyor ki, kısa sürede kurguya dair tüm şüpheler, inandırıcılık hakkında edilebilecek üstten üstten sözler, acabalar, yerini insanı kucaklayan empati dalgalarına bırakıyor ve hikaye akıp gidiyor.

Aslında bir yönüyle sıradan bir karakter Lubin. Bekleyebileceğimiz tepkiler veriyor, bir olasılıklar evreninde, skalanın ekstrem olmayan tarafında kalıyor aldığı kararlar. Bir taraftan da ulaşılamaz, gerçek olamaz olan. Bakıp da ağlanabilecek cinsten olan veya. İnsanlarla inanılmaz bağlar kurabiliyor, çoğumuzun korku ve dehşetten donakalacağı, kaç veya savaş refleksimizin tetikleneceği durumlarda, gülümseyerek tereddüt etmeden elini uzatıyor, uzlaşmaya çalışıyor. İnsan bedenine doldurulmuş ışıltılı bir gülümseme ve bir tutam gün ışığı gibi davranabiliyor. Pes etmiyor, direniyor. Çoğumuzun çoktan bırakacağı yerde hala direniyor.

Son derece kırılgan ve yüzeysel ilişkilerin kurulduğu bir dünyadan okunduğunda, feci halde kıskandığım da bir karakter. Lubin'in arkadaşları, kurmuş olduğu ilişkiler, sahip olduğu bağlar o kadar derin ve o kadar fazla sınanıyor ki, hikayenin kendi dinamiği içindeki sonucundan bağımsız, insanı kendi hayatına dönüp bakmaya zorluyor. Ve benzeri bir durumda tutunabileceğim güçlü zincirlerin olmayışının farkındalığı, şahsen benim boğazıma takılıyor. Yazar bunu istemiş midir yazarken bilinmez ama kitap, bana aslında ne kadar yalnız olduğumuzu hatırlatıyor.

Bir taraftan da bu kadar umutlu şeylerin yapılabiliyor veya yazılabiliyor olması da biraz olsun içimi rahatlatıyor. Bir yerlerde hayal gücü bu şekilde çalışan insanların var olma olasılığı,, enteresan biçimde hayata dayanma gücü de veriyor.

Dedim ya başta işte; aklımı karıştırıyor, çok fazla şeyi anımsatıyor. Sonra da buralarım buralarım böööyle, hep metafor metafor kabarıyor.

Kitabın çizimleri yine Timothé Le Boucher'a ait ve hikayenin tonuna son derece uygun, biraz neşeli, biraz karanlık, biraz da hüzünlü. Çizgiler 80'lerdeki Fransız çizgi film ekolüne benziyor bir miktar ve fazla detaycı bir üslubu olmamasına rağmen, çizdiği her panele bakmak, tanık olmak insana "iyi geliyor".

Yani uzatmayayım, bir bütün olarak ben çok beğendim elimdeki kitabı. 2022'de okuduğum en iyi üç çizgi romandan biri olmasının ötesinde (diğer ikisi Preacher serisi ve Üç Gölge idi bu arada eğer merak eden varsa) son zamanlarda gerçekten etkileyici diye tanımladığım da yegane ÇR oldu. Bu arada ben sert kapaklı Baobap-Paralel Evren Özel Baskısını aldım. Bu baskıda, "ön araştırmalar" adlı 16 sayfalık da bir ek bölümü var meraklısına kitabın sonunda. Hangi baskıyı alırsanız alın, kitabı zerre tereddütsüz öneriyorum. Bu kadar iyi çizgi romanlar kolay kolay bulunmuyor.



Orijinal link: https://www.goodreads.com/review/show/4951842898