Ödevim

Başlatan ümitkr, 30 Ocak, 2011, 08:31:10

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ümitkr

pizagor'un notu : Sevgili Ümit'in ödevini tek başlıkta birleştirdim. Böylesi çok daha kolay takip edilir oldu...


Ödevim Part 1

Acil yardım başlığını açamama sebep ödevim bu seride. Dilerim okunası bir şey çıkarmışımdır ortaya ve umarım haftaya sunumdan sonra sınıf geçerim :O)

"NTV Yayınları Klasiklerin Çizgi Romanlarındaki görsel estetik ile yazılı metinlerdeki yazınsal estetik karşılaştırması" Anlatım olanakları birbirinden farklı üç sanat dalının (çizgi roman ve roman/tiyatro metni) görsel/yazınsal estetik karşılaştırılması teknik olarak imkansız gibidir. Ama değildir.
Tiyatro metni, roman ve çizgi romanı ayrı ayrı ele alarak bu karşılaştırmanın nasıl yapılabileceğini görebiliriz.
Tiyatro metni, Roman ve Çizgi roman
Tiyatro metninin yazılma amacının "sahnelenmek" olduğu gerçeğinden yola çıkarak tiyatro metninin yazılı metninin görsele aktarılmadığı sürece yarım kalmış eksikli bir eser olduğu bilinen bir gerçektir. Tiyatro metninin kendisi sadece tamamlanmak üzere sahneye koyucuya yol gösterme amacı güden repliklerden (diyalog-monolog) oluşmaktadır. Tiyatro metni bazı kısa önerilerle sahne üzerindeki dekor, kostüm, eylem, oyunculuk, dans gibi görselliklere yol gösterme eğiliminde olabilir. Ancak bu önerilerin dikkate alınıp alınmayacağı sahneye koyana kalır. Bununla birlikte müzik, efekt, ışık, dekor gibi sahne etmenleri ile ilgili bilgi de aktarılır tiyatro metninde. Bu şekilde metnin etkisinin artması hedeflenir. Metin sadece okunduğunda bu etki yarım kalabilir. Sahneye aktarımında ise tekniklerin doğru uygulanımı ile metnin etkisi görselle birleşerek artar.
Roman sanatı düzyazı formunda kurgulanmış öyküleri ele alan bir sanat dalıdır. Okuyucunun hayal gücüne bırakılmış bir görselliği barındırır. Ancak "görselleşmek" gibi bir kaygısı yoktur. Bununla birlikte eylem, mekan ve kişilerin anlaşılmasını da amaçlamaktadır. Bu nedenle ister modern romandaki gibi gerçeği sezdirmek için olsun ister daha eski romanlardaki gibi gerçeği göstermek amacıyla olsun "tasvir" adı verilen anlatım tekniği kullanılarak okuyucu yine de dolaylı olarak bir görselliğe yönlendirilir. İster somut kişi, eşya, nesne ister duygu, düşünce veya efekt okuyanın daha iyi anlaması ve olay örgüsünün içine girebilmesi için tasvir edilir.
Çizgi roman sanatı "ardışık sanat" (Sequential art) olarak adlandırılırken "Çizgi roman, elle çizilmiş ve belirli bir süreklilik içinde artarda gelen, bir metinle bütünleşen ve basılı olan resimlerden oluşan anlatım biçimidir" diye tanımlanır. Buna göre öykü belirli karelere ayrılır, her kare bir öncekinin devamı niteliğindedir ve birbirini takip eden karelerin toplamı mantıklı ve tutarlı bir öykü anlatan resimler bütünü oluşturur. Ancak resim tek anlatım aracı değildir. Balonlar içerisinde geçen diyalog-monologlar ve kutular içerisindeki yazılarla efektler metni tamamlayarak çizgi romanın oluşmasına katkıda bulunur. Görsel ile yazı bu sanat dalında iç içe geçmiştir biri olmazsa diğeri olmaz.
Görüleceği üzere tiyatro metni belli bir görselleşmeyi hedeflemektedir. Roman, tasvir yoluyla zihinlerde uyanan bir görselleşmeyi (Dilbilim - anlık) amaçlamaktadır. Çizgi roman ise görselle metni kaynaştırmıştır. Kağıt üzerindeyken üçü sanat dalının teknik farklılıklar göstermelerinden dolayı "görsel ve yazılı estetik" karşılaştırmanın mümkün olmayacağını söylemek olası. Buna karşın "uyarlamaların" amacının farklılıkları ortadan kaldırarak belli bir ortak dilde yeniden oluşturmak olduğunu düşünürsek görsel ile yazılı dillerin estetik karşılaştırmasını bir nebze de olsa yapabiliriz diye düşünüyorum.

ümitkr

Üç sanat dalı arasındaki benzerlikler
Tiyatro metni ile roman alışılageldiği üzere "tek kişinin" yazıp ürettiği eserlerdir. Birinde diyalog-monolog akışı ön plandayken diğerinde düz yazı anlatım teknikleri geniş yer kaplar. Çizgi roman da ise üretim süreci en az bir kişi (yazar-çizer) ile gerçekleşebileceği gibi yazar, senarist, çizer, kaligrafist v.s. gibi alanlarında uzmanlaşmış kişilerin bir araya gelmesiyle oluşur. Ancak çizgi roman senaryosunun da uygulamaya aktarılamadığı sürece tiyatro metninden farkı olmayacağını da unutmamak gerekir. Tiyatro metni de ancak yönetmen, oyuncu, dekor-kostüm tasarımcısı, müzisyen, koreograf v.s. gibi uzman kişiler işin içine girince tiyatro olma hüviyeti kazanmaktadır. Bu bakımdan bu ikisinin "dramatik sanatsal" yapısı birbirine benzemektedir. Bu noktada çizgi romanı sadece görselleşmiş bir sanat olarak ele almamız bizi yanılgıya düşürebilir. Bir yazarın kaleme aldığı senaryosu da metin olarak en az tiyatro kadar eksik bir eser olma hüviyetindedir.
Çizgi romanın üretim sürecinin tiyatroya benzemesi, romanda da tasvir tekniğinin kullanılması bize görsel estetik ile yazınsal estetik arasında karşılaştırma olanağı vermektedir sonucuna ulaşabiliyorum. 
Estetik ve alımlayıcı
Ancak bu defa da "estetik"in tanımı ve kapsamı konusunda bir soruna takılıyorum: Kime göre, hangi estetik?
Günümüz Türkiye'sinde yaşanan heykel tartışmalarının odağında yaklaşırsak ele almaya çalıştığımız konunun sübjektif bakış açılarıyla farklılıklar göstereceğini öngörebiliriz. Bu karşılaştırmayı bu nedenle estetiğin üzerinde temellendiği "güzel" veya "çirkin" görüşleri kapsamında ele almamaya çalışacağım.
Belki bu görüşüm üzerine "klasiklerin yazın dilini mi eleştiriyorsun?" sorusu sorulabilir. Buna yanıt olarak, Shakespeare'in "Macbeth" adlı eserinin uyarlanmışlığına dayanarak usta yazarın kimi oyunlarında çok ciddi yazarlık hatalarına düşmüşlüğünü göstererek kurtulmaya çalışabilirim ancak buna gerek görmüyorum. Burada anlatmaya çabaladığım şey daha çok alımlayıcının gözünden oluşabilecek farklılıklardır.
Yine de özellikle çizgi roman uyarlamalarının yeni oluşları, sanatsal değerleri, hedef kitleleri, üretilme gerekçeleri açısından baktığımızda görsel estetiği üzerinde belli oranda estetik inceleme yapma olanağımız olduğu kanısındayım. Ama bunu söylerken bile bir çok okurun; benim ve kimi uzmanların sıradan olarak nitelediği, bazı çizimleri çok beğendiği gerçeğini de göz ardı etmeyeceğim.

Çizgi romanın anlatım dili ve Grafik roman
Temel olarak çizgi romanın üretim aşamalarında bir takım tekniklere riayet edildiği bilinir. Yazım aşaması üzerinde durursak ortaya önce bir öykünün çıktığını, bu öykünün senaryoya aktarıldığını. Bu aktarım sırasında öyküyü doğru geliştirecek kareler belirlenerek okurun öyküyü adım adım belli duygular (merak, korku, hüzün v.s.) içerisinde okuyarak zevk alması amaçlanmaktadır. Bu nedenle çizgi romanın farklı ekollerinin tamamında belirli anlatım dilleri oluşmuştur. Çizgi roman senaryosu, hedef kitle, eserin türü, sayfa düzeni, kare sayısı, sayfa sayısı, karelerin ebatları, görselin karede yer alış şekli, dil v.b. gibi onlarca etkeni dikkate alan yazar-senarist tarafından oluşturulur. Çizer işte tüm bunlara bağlı kalınarak hazırlanmış senaryoyu çizim aşamasında yine yaklaşık aynı hassasiyetle yaklaşarak çizgi romanın anlatım diline uygun çizgileri ortaya çıkarır.
Sözgelimi sayfa sayısı farklılıklarını gösteren; diğer etmenleri dışarıda bırakarak, ekollere baktığımızda anlatım dilinin nasıl değiştiğini görebiliriz. 96 sayfalık İtalyan çizgi romanı fumettilerde sayfa sayısının çokluğundan dolayı bir çok boş karenin çizildiğine şahit oluruz. Hem de "arkası yarın" mantığıyla bir sonraki sayılara sarkan öykülere rağmen. 48 sayfalık Fransız frankofonu albüm mantığıyla çizilir ve "arkası yarın" mantığından uzak bir eser ortaya koyma amacı güttüğünden kendi içinde bütünlüklü bir yapı ortaya koyar. Öykü ana teması ve kurgusal buluşu başka bir albümde devam etse de albüm mantığı onu yine de bir bütünlük olarak ortaya koyar. 24 sayfalık Amerikan comics'i ise "arkası yarın" kalıbı düşünülerek üretilir ve öyküler çoğunlukla bir sonraki aya veya aylara sarkar. Sayfa sayısının azlığı boş kareye tahammül edemezken uzunca bir öykünün bütününü de anlatamaz. Bu nedenle hızlı ve aksiyonu yüksek bir anlatımı tercih ederek okurun ilgisini en az bir ay üzerinde tutmaya çabalar.
Gördüğümüz gibi çizgi romanın sadece sayfa sayısı üzerinden baktığımızda bile anlatım dili gerek görsel gerekse yazınsal olarak ekollere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Yayınevi politikası, yazarın becerisi, çizerin yeteneği, hikayelerin uzunlukları ve güçleri gibi kriterleri de buna eklenirse ekollerin kendi içlerinde de anlatımsal farklılıklar gösterdiği görülür.
Elbette yukarıda verdiğim örnek sadece belirli periyotlarda çıkan yayınları kapsamaktadır. Oysa belirli bir tarihe bağlı kalmadan, düzensiz çıkan yayınlar da mevcuttur. Bunlar ne gazetelerde günlük yayınlanmaya yetiştirilir, ne dergilerde haftalık veya aylık olarak okunmaya çabalarlar. Bu eserlere "Grafik Novel – Grafik Roman" adı verilir ve bunlar çoğunlukla başı sonu bütün olarak ve yazarın ve/veya çizerin ortak (veya tek kişinin) eseri olarak ortaya çıkarlar. Grafik roman, bilinen bir kahramanı ele alabildiği gibi tamamıyla hayal ürünü olan bir kahramanı da ele alabilir. Bununla birlikte daha önce ortaya konmuş bir öykünün devamı sayılabilecek bir başka grafik roman üretilebileceği gibi çeşitli denemeler, uyarlamalar, var olan bir eserin yeniden yorumu veya hayali devam öyküleri bu tarz çizgi romanlarda ele alınabilir ve okuyucuya sunulur.
Grafik romanın belli bir sayfa sınırlaması, belli bir konusu ve anlatım dili olduğunu söylemek doğru olmaz. Deneysel anlatımlar ve kalıbı bozan yapılara rastlanabilir. Ancak ortaya konan eserin "grafik roman" olması amaçlanmalıdır. Yoksa ortaya çıkan herhangi bir eseri bu kategoriye sokmak türün sanatçıların haksızlık olabilir. 
NTV yayınları klasiklerin çizgi romanları uyarlamalarını bu bağlamda "grafik roman" olarak değerlendirebiliriz

ümitkr

NTV Yayınları Klasiklerin Çizgi Romanları Uyarlamalarından öncesi ve sırası
NTV yayınlarının popülerleştirdiği klasiklerin çizgi romana uyarlanmaları yeni bir uygulama değildir aslında. Bir zamanlar Ülkü Tamer'in ülkemizde "Milliyet Çocuk" çocuk dergisi aracılığıyla dağıttığı saman kağıda basılı klasikler uyarlamaları bu alandaki ilk örneklerdir. Orjinalleri Amerika menşeili olan bu seri Albert Lewis Kanter'ın en büyük hayali idi:  Dünya klasiklerini çizgi romana uyarlamak. 1941 senesinde bu hayalini Alexander Dumas'ın "Üç Silahşörler"i ile ulaşan, Kanter, açtığı yolun izlenmesiyle yüzlerce uyarlamanın gerçekleşmesini sağladı. Dahası bu yol bir çok yayınevine ve sanatçıya da yol gösterdi. Bugün, Kanter'in başlattığı uyarlamalar Marvel Comics bünyesine alınarak tekrar üretilmektedir.
NTV ile başlayan süreç her ne kadar popüler bir alan oluşmasına yol açmışsa da farklı uyarlamaların ülkemizde basıldığını hatırlatmak gerekir. Özellikle faklı Fransız menşeili dedektif romanları uyarlamaları bunlar arasındadır.
Bugün Everest, April, Artemis, Butik, Arunas, Desen, Yordam, Turkuaz gibi bir çok yayınevi NTV'nin rüzgarına kapılarak onlarca uyarlamayı dilimize kazandırmış bulunuyorlar. Ancak basılanların popülerlik ve duyurulma alanlarında yaşadıkları ciddi farklıkları olsa da en büyük farklılıkları uyarlamaların sayfa sayısı ve hedef kitleleri sebebiyle çizgi roman anlatımına etki eden bakış açılarıdır.
NTV yayınları, klasikleri sayfa sayfa çizgi romana aktarırken diğerlerinin çoğu "yeniden yazım" veya "yeniden söyleme" amacı gütmüştür. Bu nedenle bu uyarlamalardaki çizgi roman senarist-yazarlarına düşen görevlerin oldukça farklı olduğu hemen göze çarpar. 
Bir grup senarist-yazar klasik eser olan tiyatro metni ve romanını belki de hiç yorum getirmeden birebir aktarmaya çabalarken diğerleri bir çok teknik etmenin yan sıra çizgi roman anlatım olanaklarına sıkı sıkıya tutunarak ortaya yaratıcı ve yorumların da olduğu eserleri üretmişlerdir.
NTV yayınları okura zor gelen düzyazı anlatımını kırarak kolay okunabilir görseli bol eserler basarken diğerleri ana hatlara bağlı kalarak klasikleri tekrar yorumlamış, temadan kopmadan yeniden söylemişlerdir.
Bu noktada senarist-yazarlardan hangisinin gerçekten sanatçı hangisinin olmadığı tartışması başlayabilir. Hatta uyarlamalardan hangisinin sanat hangisinin olmadığı da konuşulabilir. Hatta bunlardan hangisinin çizgi roman olduğu da dile gelebilir.
Ancak Grafik roman yapısı göz önüne alınırsa diğer bazı teknik etmenlerin de uyması sebebiyle hepsine çizgi roman diyebiliriz. Belki piyasa işi ve sanat eseri ayrımı üzerinde durulabilir ama bunun da bu yazıda yeri yoktur.
Peki NTV yayınları klasiklerin çizgi romanları uyarlamalarına amacına uygun davranmış olmasının yanı sıra "kolaycı" diye niteleyebilir miyiz? Belki evet... Ama amacına uygun davrandığını düşünürsek de "hayır" diyebiliriz.

Uyarlamalara geçmeden kısa bir örnek
NTV uyarlamalarının bir roman veya tiyatro metninin olduğu gibi alınıp kullanılması tekniğini tercih etmiş tek yayın değil aşağıdaki örnekten de anlaşılacağı gibi tek değil.
Burada örnek olarak sunduğum eser Michael Moorcocck'un ünlü fantezi edebiyatı roman serisi Elric of Melnibone (Melnibone'lu Elric). Romanın bölüm adı The Weird of the White Wolf (Beyaz Kurt'un laneti). First Publishing bu romanı çizgi romana uyarlatarak basmış. Senaryo ve uyarlama Roy Thomas'a, çizim ve uyarlama Michael T. Gilbert'e ait.
Çizgi eserin künyesinde yazar  ve çizer için aynı zamanda "uyarlayan" da deniyor. Bu disiplinler arası bir ilişki ve dönüşüm noktasında doğru bir ibaredir. Ancak Roy Thomas'a "senarist" denmesi noktasında çekincem olduğunu belirtmek isterim çünkü ortada özel olarak yazılmış bir senaryo yok. Yazar veya çizer; tam hangisi olduğunu bilemedim, romandaki tasvir kısımlarını en az birer kare olarak kullanarak görselleştirmiş, romanda geçen konuşmaları da balonlara aktarmış. Tasvirde geçen kişilik özellikleri, duygular, mekan tasviri hep görsel birer imgeye dönüşmüş. Romandaki sayfa, çizgi romandaki bir sayfaya dönüşmüş.
Not:
1.   Bu eseri dilimize 2000 yılında kazandıran Kozan Demircan, yayınevi altıkırkbeş'tir.
2.   Albümün tamamı, alttaki örnekte olduğu gibi çizilmiştir.

Roman sayfa 81-82

Elric, bir gece, meyhanenin birinde tek başına karamsar bir şekilde oturmuş içerken, dışarıda sürüp giden fırtınadan kaçık gelen kanatsız bir Myyrrhn'li kadın, kıvrak bedeniyle onun karşısına yerleşti.
Kadının yüzü narin ve ince kemikliydi, neredeyse Elric in albino teni kadar beyazdı. Koyu kırmızı saçlarıyla büyük bir zıtlık oluşturan gevşek dokunmuş ve soluk yeşil bir elbise giyiyordu.         
Mum alevleriyle aydınlanan taverna, gündelik konular üzerine yapılan tekdüze sohbet gürültüleri ve kesik kesik atılan kahkahalarla doluydu, ama Myyrrhn'li kadının sözleri yankılanan gürültünün arasından oldukça açık seçik ve akıcı bir şekilde anlaşılıyordu.
"Yirmi gündür seni arıyordum", dedi, yüksek aralıklı bir sandalyenin üzerine oturmuş ve kukuletasının altında kalan kızıl gözleriyle kendisine küstahça bakan Elric'e kadın; adamın uzun parmaklı sağ elinde gümüş bir şarap kupası vardı ve sol eli de büyülü rün kılıcı Fırtınayaratan'ın kabzasının üzerindeydi.
"Yirmi gün" diye yumuşak bir sesle mırıldandı Melniboné'lu, kendi kendisine söylenircesine bir tavır takınmıştı; bilerek kaba davranıyordu. "Güzel ve yalnız bir kadının dünyada dolaşması için uzun bir süre". Gözlerini hafifçe açtı ve doğrudan doğruya kadına bakarak konuştu: "Senin de çok iyi bildiğin gibi, ben Melniboné'lu Elric'im. Ben kimseye bir iyilik ihsan etmem ve kimseden de böyle bir şey istemem. Bunu iyice aklına yerleştir ve şimdi, yirmi gün boyunca beni niçin aradığını söyle".
Albinonun kibirli ses tonundan korkmayan kadın, tatlılıkla karşılık verdi: "Sen acılı, sert bir adamsın Elric; ve bunun yanında da biliyorum, çoktan efsane sebepler olmuş sebepler yüzünden, kedere boğulmuşsun. Senden bir iyilik istemiyorum-ama kendim geldim önerim var. Dünya da en çok arzuladığın şey nedir".
"Huzur" diye basit bir şekilde yanıtladı kadını Elric.

NTV yayınlarının dilimize kazandırdığı, okura zor gelen düzyazı anlatımını kırarak kolay okunabilir görseli bol eserler halindeki klasiklerin uyarlamalarının da aynı metotla uyarlandığı biliniyor. 
Bu bağlamda NTV'nin bastığı uyarlamalardaki görsel estetiğin önemli olup olmadığı sorusu geliyor aklıma. Sanki asıl hedef yukarıdaki tekniğin bir benzerini kullanarak aslında eserin "yazınsal estetiğini" ön plana çıkarmak, okura çizgi roman okutmak değil klasik eseri okutmaktır. 

ümitkr

NTV Çizgi Roman uyarlamalarının Roman uyarlamaları

Üstteki örnekten de gördüğümüz üzere NTV'nin bastığı uyarlamalar yaklaşık aynı tekniği kullanıyor roman uyarlamalarında. Romanda yer bulan geniş tasvirler karelemeye model oluyor, çizer bu tasvirin görselleşmesini sağlıyor. "Yazar" veya "eser uyarlayan" olarak künyede adı geçen kişinin görevi de muhtemelen çizere yol göstermesi için tasvirleri ardışık sanatın kurallarına uyacak şekilde karelere ayırmak olsa gerek.
Görüldüğü üzere uyarlayan kişinin hiç yorum yapmadığı ortadadır. Bu bakımdan niyete uygun uyarlama gerçekleşmiş de olsa "hazıra konmuşluk" havası bu uyarlamaları özel bir sanat eseri olmaktan uzaklaştırıyor.
Tasvirin işlevi uyarlamada karelere yol gösterdiği gibi bazı çizgi roman anlatım tekniklerinin kullanılarak hareketlilik sağlanmasına olanak tanıdığı söylenebilir. Yakın çekim, uzak çekim, panoramik çekim, amors, bel plan v.s. Sinemanın anlatım olanakları arasında bulunan bu teknikler çizgi romanda da kullanıldığından durağan sahneler veya bölümler hareket kazanmış oluyor.
Frankenstein üzerine görsel ve yazınsal estetik karşılaştırmasına geçmeden önce kısa bir metin karşılaştırması yapmak yerinde olabilir:
Frankenstein
Mary Shelley
Çeviri - Elif Özsayar
Arion Yayınevi, 1996
1.Cilt
4. Mektup
(Kitap sayfa – 21)
Mrs. Saville, İngiltere
5 Ağustos 17-
... Ancak, sabahın ilk ışıkları ile uyanıp güverteye çıktım ve bütün mürettebatın geminin bir tarafına toplanmış olduğunu gördüm, anlaşıldığı kadarıyla denizin üzerindeki bir kişi ile konuşmaktaydılar. Bu gerçekten de, daha önce gördüğümüze benzer bir kızaktı, büyükçe bir buz parçasının üzerinde gece bize doğru sürüklenmiş olmalıydı. Sadece tek bir köpek hayatta kalmıştı, fakat kızakta denizcilerin gemiye çıkması için ikna etmeye çalıştıkları bir insan vardı. Diğer yolcunun muhtemelen olduğu gibi, keşfedilmemiş bir adanın vahşi bir yerlisine benzemiyordu, bu ama bir Avrupalıydı. Ben güvertede belirince kaptan "İşte kaptanımız burada" dedi, "Ve sizin açık denizde telef olup gitmenize izin vermeyecektir."
Beni fark eden yabancı, değişik bir aksan taşımakla birlikte, bana İngilizce seslendi. "Geminize binmeden önce" dedi, "Ne yöne doğru yol almakta olduğunuzu bildirme nezaketini gösterir misiniz?"
Gemimle karşılaşmış olmayı dünyanın en değerli hazinelerine değişmeyeceği bir nimet sayacağını varsaydığım, yok olmanın eşiğindeki bir adam tarafından bana böyle bir soru yöneltilmesi karşısında nasıl şaşırdığımı tahmin edebilirsin. Yine de, kendisine, kuzey kutbuna doğru bir keşif yolculuğunda olduğumuz karşılığını verdim.
...
(Bu bölümü buraya kadar alıyorum. Bu kısım çizgi romandaki örnek sayfanın ilk iki karesinde yer almaktadır)
Frankenstein
Mary Shelley
Çeviren – Duygu Akın
NTV Yayınları, 2. Basım, 2009

Yukarıdaki örnekte "uyarlayan tasvirleri kullanarak karelerde nelerin yer alacağını belirlemiş" saptamama ter düşecek bir uygulamaya dikkat çekmek istedim. Eserin büyük kısmında saptamam kanıtlanıyor olsa da yukarıda istisnai iki örneğe rastlıyoruz.
Çizgi roman uyarlamasının ilk karesinde gemiyi buzdan kurtarmaya çalışan denizciler görüyoruz kuş bakışı. Klasik eserde yazarın odaklandığı "yabancı" olayının dışında sürmekte olan vahşi mücadele gösterilmiş okura. Kaptanın gemiden kızağa doğru yürümekte olduğu da sağ ve soldaki iki grup arasında ilerleyişiyle gösterilmiş.
Buz/kar üzerindeki ayak izleri, geminin altında kırılmış buz, zeminde dalga şeklinde donmuş buz, geminin güvertesindeki kırışık yelken, kırılmış kızak gibi detaylar o anda gerçekleşen olayı gerçekçi kılmak için kullanılmış. Uyarlayan kişi tasvirlerden yararlandığı gibi çizgi romanın teknik olanaklarından faydalanarak eserin etkisini sürdürmesine çabalamıştır.
Buna karşın çizerin 2. Karedeki çizimi son derece acemice bir hava yaratıyor. Bir önceki karede onca detaya dikkat edilirken burada yüz ifadelerinin kaybolması ve balonların neredeyse tümünün karedeki üç kişinin yüzlerinin üzerine yerleştirilmesi etkiyi bozuyor. Buna karşın "metnin ön plana çıkarılması çabası" başarıya ulaşıyor gibidir. Uyarlamanın tamamında bu şekilde bir balon kullanımı olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak bu defa da çizimin güçsüzlüğü yine metni ön plana çıkarıyor.
Sayfa düzeninde ise bu sayfa örneğinde kareler arası siyah renkle doldurulmuştur. Çoğunlukla beyaz olan bu boşlukların siyah olma gerekçesi muhtemelen eserin korku öyküsü olmasıdır. Bu uyarlamanın çoğunluğunda bu şekilde kullanılmış.
Yine sayfa düzeni olarak hayli hareketli yorumlara rastlıyoruz. Kurgunun o bölümünü vurgulayan tam sayfa resim çizilmiş, ancak bu resim için bazı küçük karelerde detaylar çizilerek aksiyon arttırılmış.

Yukarıda saydığım çizgi romanın yazı-imaj ilişkisi eksenindeki teknik olanaklarının kullanımının yer yer yazınsal dildeki ritm ve tartımı yakaladığını söyleyebiliriz. Ancak çizimlerin vasatlığı eserlerin görsel estetiğinin değerini düşürmektedir.

ümitkr

NTV Çizgi Roman uyarlamalarının Tiyatro uyarlamaları

Daha önce belirttiğim gibi tiyatro yazarı eserini kaleme alırken eserinin "sahneye uygulanarak tamamlanacağını" bilir ona göre yazar. Bu bakımdan çizgi roman senaryosunun işleviyle aynı teknik değerdedir. Okunmak için yazılmamışlardır.
Her iki senaryo yazım tekniğinde de yönetmeni veya çizeri yönlendiren yönergeler ve öneriler bulunur. Dekor, eylemler, bazen duygular, müzik, ışık, zaman v.s. gibi.
Her iki sanat dalı da belirli bir çerçevenin içine ve belli anlatım olanaklarına sıkışmış gibidir. Tiyatroda onlarca atlı sahneden geçirilmese de efektle toynak sesleri duyurulması halinde inandırıcı bir yapı hazırlamış olabilmektedir. Oyuncunun bir yana bakarak bunu replikle dile getirmesi de bunu destekler. Çizgi romanda da aynı şekilde bir kare içerisinde bir karakterin bir yana bakarak onlarca atlıyı balonunda dile getirmesi aynı işlevi görür. Tek farkla o da efektin duyulabilir değil okunabilir olmasıyla: Toynak efekti karede yazılı olarak yer alır.
Bu ve başka benzerlikler saymakla bitmez. Bu nedenle bir sahne yönetmeninin uygulamadaki serbestisi olduğunu hatırlatarak aynı serbestinin çizerde de olduğunu söylemekle devam edelim. Bu uyarlamada; tiyatro eserinin çizgi romana, çizer olası sahneleri görselleştirerek metnin kendini aktarmış gibi görünüyor. Bu haliyle çizgi roman anlatım dilinin yakalanmış olduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte grafik roman türünün kuralsızlık ilkesine yakın bir eser vücuda getirilmiştir denebilir.
Dilimize Sevin Okyay'ın kazandırdığı "Macbeth" çizgi roman uyarlamasının künyesi hayli kalabalık. Ben herhangi bir yazar beklemiyordum künyede. Çizer yetmiştir diye düşünüyordum ama bir "eser uyarlayıcısı" olduğunu gördüm çizerin dışında. Eser, tiyatrodan uyarlandığı için burada senariste denk düşebilecek olan uyarlayıcının daha yaratıcı olduğunu söyleyebilirim.
Görsel ile yazınsal estetik karşılaştırmasına başlamadan önce metinler arası kısa bir karşılaştırma yapmak yerinde olur:
Macbeth
W. Shakespeare
Çeviren – Selahattin Eyüboğlu
Remzi Kitap, 1981 (ikinci baskı)
Perde 1 Sahne 1
Sayfa 1 ve 2
Kırda ıssız bir yer. Gök gürültüsü, şimşek parıltısı. Üç cadı sahneye girer.

Birinci Cadı
Gelecek üçler toplantımız ne zaman peki?
Gök gürler, şimşek çakarken mi?
Yoksa yağmur yağarken mi?
İkinci Cadı
Gürültü patırtı bitsin de öyle;
Savaşı kazanan kaybeden bilinsin hele.
Üçüncü Cadı
Gün batmadan her şey biter.
Birinci Cadı
Buluşacağımız yer?
İkinci Cadı
Fundalık.
Üçüncü Cadı
Macbeth'i göreceğiz ya orada!
Birinci Cadı
Dur geliyorum, kara kedi, bağırma!
İkinci Cadı
Beni de çağıran yeşil kurbağa.
Üçüncü Cadı
Akşama.
Üçü Birden
İyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek;
Sisli puslu havalarda kanatlanıp uçmak gerek.
(Çıkarlar) ( Diğer sahne başlar)


Macbeth
W. Shakespeare
Çeviren - Sevin Okyay
NTV Yayınları 2009 (üçüncü baskı)
Perde Bir Sahne Bir
Sayfa 1 Kare 1
Yarasaların uçuştuğu karanlık gökyüzü şimşekle aydınlanmaktadır kavisli çizgiler halinde. Yapraksı bir ağaç görülmekte. Üç kişi (cadı olduklarına dair bir açıklama yok) bir kaya çıkıntısının üzerinde yakılmış bir ateşin etrafında dans eder gibidirler. Ateşteki kazandan yeşil bir duman yükselmektedir.
Kutu Yazısı – Issız açık bir arazi...
Efekt – Çatırt! (Gök gürlemesi)
Sayfa 1 Kare 2
Kıllı ve irinli yeşil yüzüyle bir Cadı konuşmaktadır.
1.Cadı
Ne zaman buluşuruz üçümüz bir daha? Gök gürültüsü, şimşek ya da yağmurda?
Sayfa 1 Kare 3
2.Cadı
Kargaşa sona erince, savaş yitirilip kazanılınca.
Sayfa 1 kare 4
3.Cadı
Yani güneş batmadan önce.
Sayfa 1 Kare 5
Bel plan, geniş açı. Üç Cadı yan yana, ortada yeşil duman.
1.Cadı
Nerede peki?
2.Cadı
Bozkırda.

3.Cadı
Orada Macbeth'le buluşmaya.
Sayfa 1 Kare 6
Ateş harlamıştır, kazandan bir tür enerji dışarı fışkırmaktadır, ortada yoğun duman, cadılar elleri havada dans eder gibi hareket halindelerdir.
1.Cadı
Geldim Kedicik!
2.Cadı
Karakurbağası sesleniyor.
3.Cadı
Hemen.
Üçü bir arada
İyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek. Sisli puslu havalarda kanatlanıp uçmak gerek.
***
Eğer bu çalışma iki farklı disiplinin senaryolarının karşılaştırması olsaydı bu uyarlamanın; eğer varsa, çizgi roman senaryosunu da bulup tiyatro metniyle karşılaştırmak kolay olabilirdi. Ancak çizgi roman yazılmış, çizilmiş, basılmış bir şekilde dururken tiyatro metninin yetim olarak ele alınması adilane olmamış gibidir.
Tiyatro metnindeki repliklerin; burada dizelerin, seslendirilmek üzere yazıldığını unutmamak gerekir. Oynandığında, seslendirildiğinde değer kazanacaktır bu dizeler. Belki bu örnekteki  eser Shakespeare'e ait olduğu için şiirsel bir değeri de mevcuttur dizelerin ve bu okuyana haz verebilir bu ayrı. Eser daha çağdaş bir yazarın şiirsellik taşımayan repliklerden oluşan bir oyunu olsaydı okunması aynı etkiyi bırakmayabilirdi.
Karşılaştırmaya gelirsek klasik eserin dilinin son derece başarılı, şiirsel ve sahnelenmeden de büyük haz veren bir estetik bütünlüğe sahip olduğunu görmekteyiz. Ozan-yazarın becerisi her replik ve tirada yansımıştır. Her ne kadar Sabahattin Eyüboğlu'nun Shakespeare çevirilerine  çok fazla yorum kattığı ve orijinal metni bozduğu veya yer yer; erek okur açısından, daha okunur hale getirdiği söylense de evrensel bir kabulle bu eserin dilinin yüksek düzeyde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Buna karşın çizgi romanın görsel estetiği son derece sıradan ve acemicedir. Çoğunlukla donuk yüzlerin beylik ifadelerle yer aldığı kareler mevcut. Ayrıca bir çok yerde anatomik hatalar göze çarpmaktadır. Yer yer aynı insanların tekrar çizimlerinde farklı açılarda kendilerine benzemedikleri göze çarpıyor. Bilgisayar renklendirmesi sayesinde ışık oyunları ve bazı karelerdeki sahneler göz alıcı hale getirilmiş. Ancak bu çabalar çizimin yetersizliğini kapatmaya yetmemekte.
Çizgi roman sadece görselin ön planda olduğu bir sanat dalı değildir. Metin'le imaj bütünleşmek durumundadır. Bu noktada bu uyarlamanın çizgilerinin eserin metin gücüne denk olduğunu söylemek olası değil. Ancak uyarlamanın aslında "klasik eserin metnini" ön plana çıkaramaya çalıştığı gerçeğini göz önüne alırsak çizginin metnin gerisinde kalmasını açıklayabiliriz. Tabii bu bilinçli bir tutum ise.
Örnek olarak göstermediğim bazı ayrıntılara dikkat çekmek istedim son olarak.
Konuşma balonlarının işlevi.
Tiyatro metninde "kafa sesi" olarak ele alınan ama kafa sesi duyulmayacağı için mecburen bir "kendi kendine konuşma hali - monolog" olarak sunulan replikler ve tiradlar "düşünce balonu" içerisinde verilmiş. Bağırma replikleri "patlayan balonların" içinde yer almış v.s.
Kadraj
Yine uzun ve sabit sahneler bir çok küçük parçaya bölünerek okuyucuya sıkıcı gelemeyecek bir aksiyon katılmış kurguya. Bu bakımdan çizgi roman anlatımının unsuru olan "kadraj - kamera açısı" kullanımı birçok durağan sahneyi hareketlendirmiştir.
Fantastik anlatım olanakları
Tiyatro sahnesinde bazı buluşları layıkıyla canlandırabilecek imkanların olmadığı bir gerçek. Örneğin oyuncunun inandırıcı oyunculuğu, bazı ışık oyunları gibi etmenlerle bazı sanrı görme sahneleri gerçekçi bir şekilde canlandırılabilir. Ancak bu oyuncunun gücü ve teknik donanıma bağlı olarak etki gösterecektir. Çizgi romanın ise sonsuza yakın anlatım olanağı vardır. Bir zihnin tasarlayabileceği hemen her şey çizilebilir. Tabii bu eserde; ve Frankenstein'da, çizimlerin tekniklerin doğru kullanımıyla gerçekleştiğini ama yetersiz olduklarını bir kez da hatırlayalım.
Sonuç
Görüldüğü üzere iki farklı disiplini estetik olarak iki farklı anlatım tekniği üzerinden karşılaştırmak yerine birbirlerinden ne ölçüde yararlandıklarını ele almayı tercih ettim. Bu şekilde anlatım olanaklarının kullanımıyla ortaya çıkan yapıların estetik karşılığına ulaşmaya çalıştım.
Bu uyarlamaların NTV Yayınlarınca ilk basılanları Classical Comics adlı yayınevinden alınmış bildiğim kadarıyla. Son derece şık duyurular, reklam ağı ve koşullandırmalarla ilk eserlerin her biri gelen açıklamalara göre birden çok baskı yaparak 50 bin civarında satmış. Hatta 80 bin gibi rakam da dolaşıyor Macbeth için.
Ancak çizgi romanla ilk kez bu furya ile tanışanların aksine gerçek çizgi roman okuru olarak bu sanata yıllarını harcamış okurların genel görüşü çizimlerin vasat olduğu yönündeydi. Bu görüş birçok platformda da dile getirildi. Bu nedenle olsa gerek NTV Yayınları okurlara sürpriz yaparak bazı uyarlamaları farklı yayınevlerinden alarak bastı. Özellikle Fransız çizerlerin eserlerinin çizim kalitesi göz doldurdu dense yeridir.
Benim örnek olarak yukarıdaki iki eseri seçme gerekçem seriye ilk olarak bunlarla başlanılmış olmasıdır. Bununla birlikte her iki eserin yazarının  İngiliz oluşunun metin karşılaştırmasında nispeten  kolaylık sağlayacağına inanmamdır. İngilizceye kazandırılan bir eserin dilimize çevirisi belki üçüncü kez çeviri yapmış olmak olacaktı çizgi romanda. Kaynak dilden (Rusça, Fransızca, v.s.) yapılmış herhangi bir Türkçe çevirinin çeviri kararlarının farklılık göstermesi aklımızı başka yöne çekebilirdi.
Bununla birlikte orijinal İngilizce metinler olduklarını varsaydığım Frankenstein ile Macbeth'in ilk yazıldıkları İngilizceyle aktarıldığından emin değilim. Eserlerin günümüz İngilizcesine göre değişiklikler yaşamış olması muhtemel.
Her ne kadar ödev bağlamında yapılacak karşılaştırma yazın dili üzerine değil idiyse de bu ayrıntılara da dikkat çekmek istedim.