Altevren

Başlatan dorukgs, 19 Haziran, 2012, 20:24:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hennessy

Buse Gülcan güzel bir Berlin yazısı....

Berlin - City of Stones


Almanya'da son yıllarda, özellikle Amerika'nın iki devi, Marvel ve DC Comics etkisiyle, sonrasında Alman yazar ve çizerlerin yeni yeni adını duyurmaya başlamasıyla çizgi romana olan ilgide büyük bir yükseliş var. Bu eğilim sayesinde birçok yeni yayınevi kuruldu,  köklü olanlar ise daha çok yazar ve çizer arayışına girerek yayınlarını hızla çoğaltmanın peşine düştüler.

Sadece Amerika'nın, Fransa'nın ve İtalya'nın kendine has çizgilerinden oluşan hikayelerini okumak Almanya'yı tatmin etmedi tabi. Bunun üzerine yavaş yavaş  yetişkin ve genç insanlar için yeni grafik romanlar yayınlanmaya başlandı, özellikle Almanya'nın kendi tarihi üzerinde durduğu eserler  çok beğenildi ve bazıları Türkçe'nin de içinde olduğu birçok yabancı dile çevrildi.

I. Dünya Savaşı sonrasında alınan beklenmedik sonuçlar, sonrasında Faşizm-Cinsiyetçilik-Antisemitizm gibi bir çok farklı kavramı beraberinde getiren buhranlı Weimar Dönemi  ve  toparlanma çabaları, en sonunda  Adolf Hitler'in yavaş yavaş ülkeyi etkisi altına almasıyla hızla çöküşe doğru giden karanlık Almanya tarihi, kitaplara en çok konu olan temalardı. Bunun  ilk "başarılı" örneklerinden biri Amerikalı yazar ve çizer Jason Lutes'un Berlin üçlemesi oldu. İlk kitap Taş Şehir 2003, ikinci kitap Duman Şehir (Kurşuni Şehir) ise 2008 yılında Carlsen etiketiyle çıktı. Üçüncü kitap henüz yayınlanmadı,  Lutes'un söylediğine göre üçlemenin bu son kitabı muhtemelen 2015 tarihinde yayınlanacak.

Bu uzun sürenin nedenini benim gibi merak edenler için Lutes, disiplinli olmadığını, yazmaya başlamadan önce çok araştırma yaptığını ve yavaş çalıştığını, bu yüzden sürecin ağır ilerlediği cevabını veriyor.

Bu röportajı, şu linkten de okuyabilirsiniz:

http://www.spiegel.de/kultur/literatur/us-comiczeichner-jason-lutes-das-hakenkreuz-ist-in-den-koepfen-der-menschen-a-302597.html



Hikaye, burjuva sınıfına mensup bir ailenin baskılarından ve beklentilerinden sıkılan sanat öğrencisi Marthe Müller'in Köln'den Berlin'e seyahat ederken,  o dönemin en önemli ve etkili dergisi Die Weltbühne(dünya sahnesi)'nin politik yazarlarından biri olan Kurt Severing ile trende karşılaşmasıyla başlıyor. Marthe, Berlin'deki insanların farklılığından, koşuşturmacalarından ve canlılığından etkileniyor,  şehri "anonim şehir" olarak nitelendiriyor ve daha önce hiç ziyaret etmediği bu kenti keşfetmeyi arzuluyor. Bu keşif sırasında ikinci karakterimiz Kurt ile aralarında duygusal bir bağ oluşuyor ve onu da bu sürece ilave ediyor.



Kitap aslında 1919 ve 1933 yılları arasındaki Weimar Dönemi olarak adlandırılan geçiş dönemini anlatıyor. Fakat bu geniş Cumhuriyet dönemi direkt olarak yansıtılmıyor. Bu süreç, iki ana karakterin -Kurt ve Marthe- ve diğer yardımcı karakterlerin hayatlarındaki küçük kesitlerin etrafında şekilleniyor. Bu nedenle roman,  yarı kurgusal,  yarı tarihi-gerçek bir nitelik taşıyor.



Taş Şehir'de klişe tabirle o döneme damgasını vurmuş birçok gazeteci, politikacı ve devrimci de yer alıyor. Özellikle bugün Weltbühne denilince akla ilk gelen ve pasifist özelliğiyle tanınan gazeteci Kurt Tucholsky, sonrasında, yazdıklarından dolayı büyük tepki toplamış, bir süre hapis yatmış ve en sonunda toplama kamplarında verem olduktan sonra işkenceler sonucu öldürülen Nobel ödüllü gazeteci  Carl von Ossietzky  ve bu zorlu dönemde sesini duyurmayı başarabilen, kadın hakları savunucusu Helene Stöcker, kitabı okurken farklı zamanlarda karşımıza çıkıyor ve eserin okunma zevkini kat kat artıyor.

Aynı zamanda hikayede Tucholsky'nin (bu yazıda Severing ile Tucholsky'i aynı kişi olarak almamda bir sakınca görmüyorum ,bana göre  -doğru ya da yanlış- gözle görülür biçimde bir atıf söz konusu çünkü) bir dönem yazdığı yazıların ülkesindeki  insanlar için hiçbir şey ifade etmediğini ve herhangi bir şeye çözüm üretemediğini düşünmesi sonucunda yaşadığı bunalım gibi küçük ayrıntılardan,  Almanya Komünist Partisi kurucuları Rosa Luxemburg ve Karl Liebkrecht'in devlet destekli birliklerle öldürülmelerine kadar bir çok önemli olay da mevcut kitapta. Hikayenin sonuna gelindiğinde ise  "Blutmai"  yani kanlı 1 Mayıs Kutlamaları bizi karşılıyor.Farklı zamanlarda, buna Türkiye de dahil, dünyanın birçok yerinde  yaşanan çatışmalar, Almanya'da da kendini gösteriyor ve işçi sınıfındakilerin ve onların dışındaki sivil insanların da hayatlarını kaybetmesi gibi çok ağır sonuçlara neden oluyor.



Kitapta dikkatimi çeken ufak bir not eklemek isterim. Okuduğunuzda fark edeceğiniz gibi çizimlerde hiç "Hakenkreuz" yani bizim "Gamalı Haç" olarak adlandırdığımız sembol kullanılmamış. Jason Lutes bir röportajında bunun nedenini şöyle açıklıyor:

Bu sembolün etkisi bugün için hala çok güçlü.Birçok insan bu sembolün ne anlama geldiğiyle ve Nazilerin ne yaptığıyla ilgili düşünmek istemiyor, çünkü zaten her şeyi tam olarak  bildiklerine inanıyorlar. 20'li yıllarda gamalı haç sembolü  politik bir partiye aitti ve insanların aklında negatif bir çağrışım yaratıyordu.Benim bu sembolü kullanmayarak ulaşmaya çalıştığım şey, insanların aklına bu olumsuz çağrışımları getirmeden okuyucularıma bir hikaye sunabilmekti.

http://www.welt.de/welt_print/article2618487/Es-geht-auch-ohne-Hakenkreuze.html

Bütün bu anlattıklarıma bakarak Lutes'un eserinin bir-iki hata (bazı yer isimleri ve tarihlerdeki uyuşmazlık) dışında , çok sağlam ve derin bir araştırmanın ürünü olduğunu söyleyebilirim. Açıkçası romanın hikaye kısmıyla değil "gerçeklik" kısmıyla daha çok ilgilendiğim için diğer pek çok insan gibi beğendiğimi de söyleyeyim. Lafın kısası, Almanya tarihinin en dikkat çekici dönemlerinden Weimar Cumhuriyet'inin  sekiz aylık eksiksiz bir özetini okumak , o dönemde yaşanılan "doğruları" ve "yanlışları" görmek ve Tucholsky, Ossietzky ve Kreiser gibi daha nice aydını anmak isterseniz bu kitabı okumak sizi tatmin edecektir. İlgilenenler için son not, kitabın hem İngilizce hem de Türkçe çevirisi mevcut. Türkçesi,  Marmara Çizgi tarafından yayınlandı.

Uzun  giriş yazımdan sonra artık esas konuya dönüp, Taş Şehir hakkında  bir-iki cümle yazabilirim:)

http://www.altevren.net/index.php/farkl-tatlar/471-berlin-city-of-stones
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

omega red


yazı Berk Uralcan'a değil Buse Gülcan'a ait.

hennessy

Alıntı yapılan: omega red - 25 Ocak, 2013, 09:21:01
yazı Berk Uralcan'a değil Buse Gülcan'a ait.

O zaman bu güzel yazıdan dolayı Buse Gülcan'a teşekkür ederiz.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hennessy

Secret Avengers Yeniden Başlatıldı!



Marvel NOW adı verilen "yeniden yapılanma" süreci, yeni serilerin çıkması anlamında son günlerine yaklaşıyor. Bugün de, Uncanny X-Men # 1 ile birlikte çıkan en önemli "birinci sayı"mız, geçtiğimiz hafta sona eren Secret Avengers serisinin, yeniden başlatıldığı Secret Avengers # 1 dergisi oldu.

Her ne kadar sadece bir hafta arayla çıkacak iki sayı için seri sıfırlamak saçma bir hareket gibi gözükse de, aslında yeni Secret Avengers serisi ciddi bir konsept değişikliği getiriyor - görebildiğimiz kadarıyla, yazarlarımız "secret" kelimesini, bu sefer sonuna kadar kullanmaya karar vermişler.

Takip etmeyen okuyucularımız için tekrar hatırlatalım, Secret Avengers serisi, Avengers vs. X-Men hikayesine dahil olduğu birkaç sayı dışında, daha gizli, daha "black ops" tarzı çalışan, çoğu insanın varlığından haberdar olmadığı bir casus / süper kahraman takımını konu alıyordu. Hawkeye, Black Widow, War Machine ve benzeri Avenger'ların dahil olduğu bu ekip, geçtiğimiz hafta çıkan son sayı ile birlikte hikayelerini tamamladılar, ve serileri sona erdi.

Bu seri ise, "gizli", "casusluk" ve "black ops" gibi fikirleri korumakla birlikte, "Secret" Avengers konseptini biraz abartmaya kalkmış - şöyle söyleyelim, takım o kadar gizli ki, takımın üyeleri bile üye olduklarının farkında değiller!

Evet, gerçekten değişik ama, durum böyle. Artık Captain America tarafından kurulmuş ve Hawkeye tarafından yönetilmekte olan bir ekip değil Secret Avengers. SHIELD'a bağlı olarak çalışıyorlar, ve tıpkı 2004 - 2005 yılları arasında yayınlanan Secret War serisinde olduğu gibi, her görevden sonra beyinleri "sıfırlanıyor". Böylece, karakterler kendilerini "açan" ve "kapatan" özel kelimeyi ("Reverie") duymadıkça ne yaptıklarını bile bilmiyorlar.

Yine Hawkeye ve Black Widow'un baş rolde olduğu seride, aynı zamanda Hulk, Mockingbird ve Winter Soldier gibi karakterlerin de rol oynayacağı söyleniyor. En ilgi çekici olan kısım ise, Marvel'ın sinema evreninden asıl evrenine katılan (siyahi) Nick Fury ve Phil Coulson'un da takımın bir parçası olması.

Seri, yazar Nick Spencer ve çizer Luke Ross tarafından hazırlanıyor.

http://www.altevren.net/index.php/haberler/476-secret-avengers-yeniden-balatld
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hennessy

İşte güzel bir olay daha.Niye ülkemizde çizgi roman satan yerler bunu yapmaz anlamam.zapp comics bunu çok güzel yapıyor burda görmekte çok hoşuma gitti tebrik ederim.

Dinlemek isteyenler için, Podcast'imizin yeni bölümü yayınlandı. Haftanın çizgi romanları konseptini yine biraz esnettiğimiz bu yirmi yedi dakikalık özel bölümde; çizgi roman sektörü, Fransız ve İtalyan ekollerinin Dünya çizgi romanındaki yeri, 2012 yılının satış rakamları ve bu rakamların anlamı hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Aynı zamanda son haftaların belli başlı önemli gelişmelerini de dinleyebileceğiniz Podcast'imizi, her zamanki gibi iTunes üzerinden, Podomatic sayfamızdan, sitemizin ana sayfasının sağ tarafından, veya, doğrudan bu yazının altındaki medya oynatıcıdan dinleyebilirsiniz.

http://altevren.podomatic.com/
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hennessy

http://www.altevren.net/index.php/oezel-dosyalar/684-tuerkiye-ve-duenyada-cizgi-roman-corafyas#addcomments

Güzel bir yazı okudum. Aşağıdaki alıntıyı alarak sormak istiyorum. İtalya'dan sonra en çok okunan ülkeler sıralamasında en yukardamıyız Türk okuru. Nedeni eskiden beri basılmış olmaları mı? Amerikan çizgi romanlarının eskiden çok bol olmaması mı? Sizce neden?

İtalyan çizgi romanları dünya genelinde farklı dillere çevriliyor, okunuyor, Amerika'da büyük yayıncıların el attığı, dünya çapında popüler denebilecek İtalyan çizgi roman serileri var - ama sonuç olarak, İtalyan çizgi romanları Türkiye'de yaşadıkları popülariteyi, tabi İtalya haricinde, dünyanın başka herhangi bir yerinde fazla yaşamıyorlar.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

omega red

Alıntı yapılan: hennessy - 18 Şubat, 2013, 11:12:01
İşte güzel bir olay daha.Niye ülkemizde çizgi roman satan yerler bunu yapmaz anlamam.zapp comics bunu çok güzel yapıyor burda görmekte çok hoşuma gitti tebrik ederim.

Dinlemek isteyenler için, Podcast'imizin yeni bölümü yayınlandı. Haftanın çizgi romanları konseptini yine biraz esnettiğimiz bu yirmi yedi dakikalık özel bölümde; çizgi roman sektörü, Fransız ve İtalyan ekollerinin Dünya çizgi romanındaki yeri, 2012 yılının satış rakamları ve bu rakamların anlamı hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Aynı zamanda son haftaların belli başlı önemli gelişmelerini de dinleyebileceğiniz Podcast'imizi, her zamanki gibi iTunes üzerinden, Podomatic sayfamızdan, sitemizin ana sayfasının sağ tarafından, veya, doğrudan bu yazının altındaki medya oynatıcıdan dinleyebilirsiniz.

http://altevren.podomatic.com/

biraz daha sık podcast yayınlasalar güzel olacak. en son ekimde yayınlamışlardı...

berkuralcan

Alıntı yapılan: hennessy - 16 Şubat, 2014, 22:24:16
http://www.altevren.net/index.php/oezel-dosyalar/684-tuerkiye-ve-duenyada-cizgi-roman-corafyas#addcomments

Güzel bir yazı okudum. Aşağıdaki alıntıyı alarak sormak istiyorum. İtalya'dan sonra en çok okunan ülkeler sıralamasında en yukardamıyız Türk okuru. Nedeni eskiden beri basılmış olmaları mı? Amerikan çizgi romanlarının eskiden çok bol olmaması mı? Sizce neden?

İtalyan çizgi romanları dünya genelinde farklı dillere çevriliyor, okunuyor, Amerika'da büyük yayıncıların el attığı, dünya çapında popüler denebilecek İtalyan çizgi roman serileri var - ama sonuç olarak, İtalyan çizgi romanları Türkiye'de yaşadıkları popülariteyi, tabi İtalya haricinde, dünyanın başka herhangi bir yerinde fazla yaşamıyorlar.

Yazıda girmeye çekindiğim detay seviyesine biraz girerek kendim cevap vereyim; İtalya'dan sonra en çok okunan ülkeler sırasında muhtemelen ilk sıralardayız. Eski Yugoslavya sınırları içinde, Bosna, Sırbistan, Hırvatistan gibi yerlerde çok meşhur İtalyan çizgi romanları, Balkanların geri kalanı içinde popülerler, Türkiye'de de durum bildiğiniz gibi. Tahmin ediyorum ki Yugoslavya daha henüz "Yugoslavya" iken en meşhur olduğu yer orasıydı İtalya dışında, ama günümüzde Türkiye İtalya'yı saymazsanız ilk beşe rahatlıkla girer.


"Türkiye'de İtalyan çizgi romanları neden popüler?" gibi bir soruyu etraflıca cevaplamak çok zor - tatmin edici bir cevap vermeye kalksanız üzerine sosyolojik makale bile yazarsınız :D Ama tabi sonuç olarak mesele eskiden beri yayınlanmakla ilgili - o hep bahsedilen, "ülkenin en ücra köşelerindeki ufacık bakkalarda bile çizgi roman satıldığı" dönemde basılan çizgi romanlar büyük ölçüde İtalyan çizgi romanları. İtalyan çizgi roman okurlarıyla, Amerikan veya Manga okurlarının yaş profillerini karşılaştırırsanız ilk grubun daha yaşlı olduğunu görüyorsunuz, bu da geleneksel bir çizgi roman okurluğuna işaret ediyor.

Bir başka örnek olarak, İtalyan çizgi roman okurlarının sevdiği, tanıdığı Amerikan çizgi romanlarına bakarsanız, Conan gibi, Kızılmaske gibi, Flash Gordon gibi eserler ön plana çıkıyor, ki bunlar da yine ülkemizde çok eskiden beri yayınlanan eserler - dolayısıyla bilinçli bir ekol seçiminden ziyade, "ülkede varolanı okumak" gibi bir eğilimden söz etmek daha mantıklı. Başka bir ekolün aynı çeşitlik ve "bulunabilirlik" ile yayınlanması gibi bir durum 2000'li yıllara kadar pek gerçekleşmediği için, İtalyan çizgi romanlarının daha yaygın olarak seviliyor olması da normal.

Tabi talep olduğu sürece, ve İtalya'daki çeşitlilik devam ettiği sürece, muhtemelen coğrafi olarak daha yakın olan, zaten bilinen bu kültürden çizgi romanları piyasaya sürmek de yayıncılar için daha kolay oluyor. Hem belli bir oranda başarı garantisi var, hem de lojistik kolaylık. Elbette buna daha sağlam bir cevap verebilmek için bu çizgi romanları yayınlamış olanların düşünceleri de öğrenilmeli, tahmin yürütmek çok kolay ama somut bilgiler iddia edebilmek imkansız. :)
Alıntı yapılan: omega red - 17 Şubat, 2014, 10:02:01
biraz daha sık podcast yayınlasalar güzel olacak. en son ekimde yayınlamışlardı...

İnanın ben de istiyorum daha çok podcast yapmak, ama podcast çok meşakkatli bir iş. 15 dakika - yarım saatlik bir podcast; hazırlığı, kaydetmesi, tekrar kaydetmesi, teknik meseleleri, düzenlenmesi, tekrar tekrar dinlenerek hataların kontrol edilmesi, rahatsız edici seslerin silinmesi, upload'ı bilmem nesi derken, bütün bir günümü alıyor.

Ne yalan söyleyeyim ben de bütün bir günü kendime ayırabildiğim nadir durumlarda başka şeylerle uğraşmayı tercih ediyorum :D

İleride mutlaka podcast yapacağım ama sitede de dediğim gibi, AltEvren'in bir özelliği değil, arada sırada yaptığı hoş sürprizler olarak görülmesi daha sağlıklı olur  bunların.

rumar80

  Burada kendi gözlemlerimden paylaşım yapmak isterim:

   İspanya'da hemen her kitap dükkanında frankofonlar orjinal boyutlarında satılıyor. Comics'leri ise bildiğimiz ciltler dışında özel hazırlanmış ciltler olarak (ABD'nde trade'i yokken) da basılmakta.
   İtalya'da hemen her köşe başında gazete bayiinde fumettiler satıldığı gibi burada da değişik comics'leri karma şekilde (aynı dergi içinde Avengers ve Spider Man gibi) satılmakta.
   En ilginci ise Çek Cumhuriyeti. Büyük kitapevlerinde comics'leri orjinal ebatlarında bulabilirsiniz. Ancak comicsler cam bir dolapta ve kilit altında sergileniyor! Herhalde çizgi romana hak ettiği değeri sadece Çekler veriyor.  ;)