Esrarengiz Ada

Başlatan pizagor, 08 Temmuz, 2017, 07:18:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor



Esrarengiz Ada

Fi tarihinde Altın Madalyon Çizgiroman Forumu'nda bir ilk yaşanmıştı; bizler kendi yağımızda ve kendi dilimizde kavrulurken İtalyan bir çizgiroman okuru forumda peydahlanmış, Zagor başlığında meşhur 350'lik serinin özellikle birkaç sayısını nasıl edinebileceğini sormuştu. Fitili ateşleyen de bu soru olmuştu. Sonrasında kadim Zagor uzmanlarının mesajlarından, sevgili kahramanımızın tek bir macerasının bizimkilerce korsan olarak hazırlandığını ve bu hikayenin söz konusu sayılara denk geldiğini öğrenmiştim. Akabinde de bu maceranın peşine düşmüştüm, ama kolay yollusundan dijital olanının... Kısa sürede de bu tarz paylaşımlar yapan değerli bir sitemizden bulup indirip, dijital çizgiroman okuma özürlü birisi olarak bunları uzunca bir süre bekletmiştim. Ta ki bu sayfalar birer çıktı haline gelene kadar...

Esrarengiz Ada isimli bu korsan macera, Tay Yayınları'nın fasikül serisinin 1975 senesi son çeyreğinde raflara çıkan 279 – 280 – 281 numaralı sayılarında yayımlanmış ve cilt serisinin 75. ve 76. sayılarında tekrar edilmiştir. Çizgiroman araştırmacısı sevgili ağabeyimiz rahmetli Yener Çakmak'a göre bu korsan hikaye İsmet Kırdar'a aittir: Orijinal panellerden bir hikaye kolajlamış, boşlukları da Ferri'nin stilini taklit etmeye çalışarak doldurmuştur. Ortaya çıkan ise merak edip de peşine düşmeye değmeyecek, 76 sayfalık bir Zagor öyküsü olmuştur...



Yine mi?!!


Hikaye tanıdık bir sahneyle başlar: Bir süredir Darkwood'dan ayrı kalan Zagor ve Çiko bataklıktaki kulübelerine doğru yol almaktadır. Ancak Zagor tedirgindir, o meşhur altıncı hissi ona birşeylerin ters olduğunu fısıldamaktadır. Elli küsur senedir yanılmayan o his yine haklıdır da. Birazdan dev bir kartalın saldırdığı avcıya denk gelecek, mesleği gereği kartalı haklayacak fakat adamın vefatına tanık olacaktır. Avcı ölmeden önce elmaslarla dolu bir yerden kaçtıklarını söyleyerek Zagor'dan ekibinden geriye kalanları kurtarmasını ister. Zagor yine mesleği gereği ölen adamın bahsettiği kişileri bulmak üzere yol düşer. Zagor ve Çiko ekibi bulduklarında geç kaldıklarını görürler. Zagor çevreyi araştırmak üzere ağaç tepelerinde salınırken başka bir dev kartal Çiko'yu kaçırır. Bunu farkeden Zagor sarmaşıkların birinden diğerine atlayarak bu kaçırma olayının taraflarını izlemeye başlar...



Bana mı öyle geliyor yoksa hikaye ilerledikçe kartalların boyutları mı büyüyor?



Yazarken bile sıkıldım, sadede geleceğim. Tüm bu olanların arkasında Sarı Çiçek isimli yaşlı bir Kızılderili kadın vardır. Henüz genç ve güzel bir kızken (klasik Ferri çizimi, renkli gözlü, çekici yerli kızı ki hadi şimdi melezleşme sebebiyle vardır diyelim de acaba o zamanlar var mıydı renkli gözlü safkan Kızılderili?), kabilesi beyazlardan ve kızılderililerden oluşan bir grubun saldırısına uğramıştır. Bu katliam esnasında tüm kabilesi yok edilmiş, geriye sadece intikam hisleriyle bilenen gözü yaşlı bir kız kalmıştır. Bu sıralarda Sarı Çiçek'in iyileştirdiği dev kartal yavrusu bir anda kaderini değiştirir. Anne kartal, duyduğu minnetle, Sarı Çiçek'i söz konusu Esrarengiz Ada'ya getirir. Burada Sarı Çiçek kartalları eğitmeye başlar. Sonrasında adada bulduğu elmas dolu bir sandıkla intikam planını uygulamaya başlar, etrafa serpiştirdiği elmaslarla yakındaki bir yerleşim yerine gidip adada elmas olduğu dedikodusunu yayması bunun için yeterli olur. Artık ada değerli taşları duyup peşine düşen her türlüsünden insanın ziyaret noktası olmuştur. Gelenlerin işini ise dev kartallar ve dev yılanlar halletmektedir. Aradan geçen on yıllar sonrası kitle katliamcısı Sarı Çiçek nur yüzlü bir ihtiyara dönüşmüştür ve bu hazineyi doğru şekilde kullanacağına emin olduğu Zagor'a teslim etmek istemektedir. Bu konuşmaların peşisıra da rahmetli olur. Zagor ve Çiko'ya düşen de artık elmasları alıp yakındaki bir kalenin komutanına teslim etmektir...



Geçen yıllar kadınlara hiç yaramıyor üstadım...


Saçma bir motivasyon, saçma bir kurgu. Bu adada dev yılanların ve dev kartalların ne aradığını anlayamadığımız bir nedensizlik çelişkisi. Bu bir Conan çizgiromanı olsa kabul edeceğim, Hiborya çağında her türlüsünden binbir melanetin etrafta kol gezdiğinin hepimiz farkındayız. Ya da en azından her cins uç noktada garipliğin doğal karşılandığı Darkwood'da (bakınız Darkwood ormanının bilinmeyen bir köşesinde yaşayan tek gözlü mağara adamları, bir depremle birlikte binlerce yıllık temassızlığın ortadan kalkmasıyla ortaya dökülen tuhaf canavarlar, paralel evrenlerin Darkwood kapısı açıldığında gelenler, uzaylıların gözde mekanı olan Darkwood tepelerinde güneş batırmaca vs.) modern dünyayla bağlantısı binlerce yıldır kesilmiş bir bölgenin evrimleşme süreci bu şekilde olmuş olabilir deyip kurguyu mantıklı bir yere konumlandırabileceğim. Çoşkun akan bir çağlayanın arkasına gizlenmiş bambaşka bir dünyaya bile razıyım ama öyle değil ki bu durum! Ada denen toprak parçası karaya iki adım mesafede, gitmesi – gelmesi çok da zor olmayan bir yerken bu neyin gizemi, neyin esrarengizliği arkadaş! Onca yıl bu katliam hali nasıl sürebiliyor? Peki intikam diye her önüne gelenin canını almak da nesi, bu nasıl bir acımasızlık, nasıl bir vicdansızlık? Hele yıllar sonra gelen o yüzseksen derecelik dönüş, ardında onlarca ölü bırakıp o nur yüzlü tonton, Çiko'nun tabiriyle' sevimli, nineye geçiş! Var mı bunun da akla yatan bir açıklaması? Sosyopat, psikopat ve bir yandan da manik depresif bir kişilik nedeniyle mi oluyor bu metamorfoz?



Korsan çizer, kapakların meşhur ressamı Yücel'den de alıntılamış olabilir mi?


Sorular, sorular...

O kadar kısa olmasına rağmen takip etmesi meşakkatli ve keyifsiz olan bu korsan Zagor hikayesi en kötüler arasındaki yerini sonuna kadar hak ederek alıyor...


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2017/07/esrarengiz-ada.html

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

O tarz alternatif kurguların da tadı farklı oluyor sevgili saki. Ama güzeline rastlamak da istisnai bir durum. Bu bahsettiğin gibi değil de özenli kurgulanmış bir son hikayesi okumak isterdim. Hatta fanzin dahi olmasın, Bonelli çıkarsın ama süreklilikten kabul etmesin. Mesela Sclavi'nin çıkıp da Zagor için bir son hikayesi yazmasını çok arzulardım.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!