Siyah Orkide - İthaki Yayınları

Başlatan Nightrain, 29 Aralık, 2017, 13:01:32

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Ne Dave McKean'in fotografik kareleme tarzından ne de Gaiman'ın vasatın üzerine çıkamayan anlatısından aman aman keyif aldığımı söyleyemeyeceğim. Sadece şu beni çok şaşırttı: Bağımsız bir hikaye beklerken kendimi DC evreninde buldum...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


peder clemente

Süper kahraman "Black Orchid=Siyah Orkide", Sheldon Mayer tarafından yaratıldı ve ilk olarak, DC Comics tarafından Haziran 1973'te yayımlanan Adventure Comics sayı:428'de ortaya çıktı (Wikipedia). Kahramana, açık bir köken hikayesi yazılmadı. Adventure Comics'teki üç sayının ardından kahraman belirsizliğe gömüldü; ancak, DC'nin diğer yayınlarına ara sıra konuk oldu.


Siyah Orkide'nin ilk göründüğü sayı.


Siyah orkide'nin ilk panelleri.


Siyah Orkide'nin alter ego'su Susan Linden ve diğer karakterleri.

Neil Gaiman, 1980'lerde Alan Moore ile arkadaşlık kurduktan sonra, zaten çok istediği çizgi roman yazarlığını gerçekleştirdi. Alan Moore, İngiliz çizgi roman yazarları: Garth Ennis, Grant Morrrison, Warren Ellis gibi, Neil Gaiman için de bir öncü olmuştur. Moore'un, türün kalıplarını bozan sihirli tekniğinden ve edebî metinlerinden Gaiman da etkilenmiş ve bunu eserlerine yansıtmıştır.


1970'lerdeki Siyah Orkide tasarımı.

1987'nin başında, Londra'da, Neil Gaiman, DC'nin başkanı Jenette Kahn, yönetici editör Dick Giordano ve editör Karen Berger ile görüştü. Çizgi roman senaryosu yazmak için kendisine sunulan listenin en altında yer alan karakteri seçerek "Black Orchid" dedi. Karen Berger ismi duyunca: "Blackhawk Kid mi? O kim?" diye sordu. Karakteri, editör bile bilmiyordu. Sonrasında anlaştılar. Gaiman, kahramana bir köken hikayesi yazdı; Ressam Dave McKean'in çizmeyi arzu ettiği Swamp Thing karakterini ve Louisiana bataklıklarını hikayeye yedirdi. Aralık 1988-Şubat 1989 arasında eser, üç sayı olarak yayımlandı. Kadın kahramanlar çok satmadığı için, DC'nin bile beklemediği bir satış başarısına ulaştı. Sonraki yıllarda yeni edisyonlarıyla yayımlandı. Neil Gaiman için "Black Orchid", bir tramplen işlevi gördü. Sonra "Sandman" geldi...


Swamp Thing&Siyah Orkide&Batman

Mikal Gilmore'un, 1991'de eserin yeni edisyonuna yazdığı şahane önsözde: "Siyah Orkide, çizgi roman edebiyatında şiddeti şiddetin eleştirisi için kullanan ilk büyük eserdir" deniliyor. Neil Gaiman, şiddetle başlayıp daha büyük şiddetle sona eren bir klasikleşmiş kalıp yerine ilk defa; şiddetle başlayarak tatlı bir rüyaya benzeyen bir sona doğru evrilen, masalsı bir zerafetle anlatılmış hikayeye dönüşüyor... Dave McKean'in fotografik gerçekçiliği ve düşsel dışavurumculuğuyla resimlediği paneller, sanki bize macerayı buğulu bir mercekten gösteriyor gibi. Görebildiklerimiz bize yetiyor...


Susan Linden (Siyah Orkide).

SPOILER VARDIR!
Metropolis'te, bir suç örgütünün toplantısındayız. İçlerinde Brad Sterling ("Müdür" olarak anılıyor), Carl Thorne adlı bir belalı tip var. Fuhuş sektörünü ve kârlarını nasıl artırabileceklerini konuşuyorlar. Misis Emma Halliwell notları tutuyor. Toplantı sona erince, Brad Sterling, Misis Halliwell'in yüzüne dokunuyor... O ne?...Yüzdeki plastik deriden maskenin ardında suç savaşçısı "Siyah Orkide" var...



Brad Sterling (gözlüklü)&Siyah Orkide&Carl Thorne.

Brad Sterling konuşur: "... James Bond falan, bütün o filmleri izledim. Çizgi romanları okudum. Peki, ne yapmayacağım biliyor musun? Seni sorgulamadan önce bodruma kilitlemeyeceğim. Bir çeşit, karmaşık lazer ışınlı ölüm tuzağı kurup sonra da kaçasın diye seni yalnız bırakmayacağım. Bunlar çok saçma şeyler. Ama ne yapacağım biliyor musun? Seni öldüreceğim! Şimdi."

Verilen emir üzerine Brad Sterling, kısa namlulu revolver'in horozunu kaldırır ve yakın mesafeden Siyah Orkide'nin kafasına sıkar "BAM!" diye. Üstüne benzin döküp yakarlar... ve bulunduğu yeri uzaktan kumandalı bombayla patlatırlar.




Geçmişe dönüyoruz... Siyah Orkide'nin çocukluğuna. Baba Jarret Linden ile anne Joyce'un kızları Susan doğduğunda, komşuları Harry'nin oğlu Philip Sylvian 4 yaşındadır. Birlikte büyürler. Kardeşten de öte iyi arkadaştırlar. Sürekli evlerinin arka bahçelerinde oynarlar. Diğer çocukların "dörtgöz inek" dediği Philip, kitaplara ve bitkilere meraklıdır. Bütün bitkilerin isimlerini öğretir Susan'a. Susan 6, Philip 10 yaşındayken; fırtınada devrilmiş bir ağacın gövdesinden bir kale yaparlar. Mahallenin çocukları kalelerini yakar. Susan, çocukları ormanda sessizce takip eder ve cezalandırır onları. Sonra da babası Susan'ı cezalandırır. Bir hafta eve kapatır onu; ancak, diğer çocuklar bir daha Susan ve Philip'i rahatsız etmezler.

Philip, bahçenin arkasındaki kulübeyi laboratuvar haline getirir. Bitkiler üzerine çalışır. Susan, babasıyla daha çok sık sorun yaşamaya başlar: dövülür, cinsel tacize uğrar; annesi hastalanır, yataktan çıkamaz hale gelir. Susan, yaşadığı kötü şeyler sonucunda evden kaçıp, Philip'in kulübesine saklanır. Philip, Susan'a bir beslenme çantası hazırlar; gazete dağıtarak biriktirdiği 23 dolarını verir; "Senin ihtiyacın var, arkadaşlar ne için var?" diyerek. Susan da Philip'i öper dudaklarından. Philip, dilini ne yapacağını bilemez, emse mi? üflese mi? bir türlü karar veremez. "Saçlarını, geceyi ve leylakları kokluyordum" der, o anı anlatırken... Babası onları yakalar, Susan'ı döver, Philip'i tehdit eder. Sonra Susan kaybolur ortadan. Birkaç ay sonra Philip'e bir kartpostal gelir Susan'dan, Hollanda/Amsterdam'dan gönderilmiştir. Altı ay sonra,Almanya/Hamburg'dan bir kartpostal daha gönderir Susan. Üniversite'ye gidene kadar onu bir daha göremez Philip.

Susan, değişik işler yapar. Vogue dergisine manken olur. Vegas'ta bir kumarhanede kuripiyelik yaparken, sevimli ve havalı bulduğu Carl Thorne serserisiyle tanışır. Susan'ın başı kumarhane ile beladadır. Kasadan para çarptığından şüphelenilmektedir. Carl Thorne ile Susan oradan kaçarlar ve evlenirler. Eğer, "İhtiras Tramvayı"na binersen, istediğin durakta inemezsin ve son durak "Ölüm" olabilir...




Carl, pis işlerin adamıdır, belalıdır, acımasızdır, zalimdir. Silah tedarikçisidir Carl Thorne. Suç örgütlerine, gizli servislere, istihbarat kuruluşlarına, krallara, şahlara bile silah bulur. Maço Carl Thorne, bir gün, Susan'ı öldüresiye döver, zalimce döver onu... Elia Kazan'ın yönettiği, senaryosu Tennessee Williams'ın aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış, 1951 tarihli "A Streetcar Named Desire=İhtiras Tramvayı" adlı filmde, psikolojik sorunları olan Blanche karakteri, kızkardeşi Stella'nın kocası Stanley Kowalski'den şöyle bahseder: "O bir hayvan. Bir hayvanın alışkanlıklarına sahip. Onda insan olmayan bir şeyler var. Binlerce yıl, onun yanından geçmiş ve işte orada... Vahşi adamlarla takılma... Bazı şeyler affedilemez. Kasten yapılan zalimlik affedilemez... Bu benim fikrime göre affedilemeyecek tek şeydir. Ve benim suçlu olmadığım tek şeydir".


Blanche (Vivien Leigh)&Stanley (Marlon Brando)

Susan da, affetmez Carl Thorne'u; aradan geçen zamanda Profesör olan çocukluk arkadaşı Philip Sylvian'ın evine gider, Carl Thorne'a bir not bırakarak...
Büyük jüri, Carl Thorne'un pis işlerini araştırır. Susan, Carl Thorne aleyhine tanıklık yapar. Carl, yedi sene cezaevinde yatar, intikam planları yaparak. Tahliye olduğunda, oda arkadaşının isteği üzerine bir bara gider içmeye; çünkü arkadaşı: "Bir bira iç benim için" demişti ona... Carl Thorne, bardaki sarhoş adama (Dave McKean kendisini çizmiş) anlatmaktadır. O anlatırken hikayesini... Frank Sinatra'dan, "American Beauty Rose" plağı çalmaktadır müzik kutusunda:

"Camelias tragic, she can't be mine.
Magnolis magic, it makes Maggie shine.
Laurel will hug you,
Orchids divine...
Still I finally chose an American beauty rose.

Kamelya trajiktir, benim olamaz...
Manolya büyülüdür, Maggie'ye ışıltı katar...
Defne çiçeği seni saracaktır;
Orkide ilahi güzelliktedir...
Yine de en sonunda Amerikan güzeli gülü seçerim ben.
"


(Not: "American beauty rose", pembe renkli bir gül çeşidi olup, 1875'te yetiştirilmiştir. Çeviri için oğluma teşekkürler.)

"Ne yapacağım biliyor musun? Gidip o bo*tan Profesör sevgilisini bulacağım ve eşek sudan gelinceye kadar döveceğim onu. Hiç kimse Carl Thorne'un hayatının içine edemez!" der Carl. Sarhoş müşteri: "Baksana dostum, peki karın noolcak?" der arkasından. Carl, sırıtarak döner: "Susan mı? Onu dert etme sen abicim... or****yu çoktan öldürdüm".

Carl, gerçekten Philip Sylvian'ın evine gider. Basit bir numarayla içeri girer. Bardan aldığı şişeyle Philip'in kafasına vurur. Sonra da öldürür profesörü.




Zamanın rüzgarları esmiş... Susan Linden... Suç savaşçısı "Siyah Orkide" olmuştur. Maceranın başında, casusluk yaparken Carl Thorne tarafından öldürülen Siyah Orkide, Susan Linden'dir. Profesör Philip Sylvian, Susan Linden'in yanan cesedinden bir parça almıştır. Bir bilim ekibi, parça üzerinde çalışarak... bitki-insan karışımı hibrid bir canlı yaratır... Susan Linden'in reenkarnasyonu Flora Black'i... Susan'ın DNA'ları ve bir orkide kullanılmış bu çalışmalarda... Çalışmalar sonunda: Yeni bir "Siyah Orkide" doğmuştur...



Çalışmaları yürüten bu bilim ekibinde: Alec Holland (O da öldürülüp Swamp Thing'e dönüşmüş), Dr. Pamela Isley (Poison Ivy'nin alter ego'su), Botanik Profesörü Woodrue (delirip, Arkham Akıl Hastanesi'ne yatırılmış) ve Dr. Philip Sylvian vardır. Flora Black'e şöyle der Philip: "Senin türündekiler, ihtiyacınızın çoğunu havadan karşılarsınız. Orkideler epifittir, yani hava bitkileridir". Flora Black'in bir de küçük kızı yaratılmıştır: Suzy.



Yeni Siyah Orkide, Flora Black, yarım yamalak şeyler hatırlamaktadır Susan Linden ile ilgili; sorularının cevaplarını armak için Gotham Şehrine gider... Orada başka bir suç savaşçısı Batman ile konuşur. Batman'in tavsiyesiyle Arkham Akıl Hastanesine gider. Orada, Joker'i, Two Face'i, Mad Hatter'ı, Riddler'i görür. Poison Ivy ile konuşur; fakat "Ben kimim?" sorusuna cevap alamaz...



Tekrar Batman'i bulur mezarlıkta. Batman, ona 'Louisiana'ya, bataklık bölgesine gitmesini' söyler. "Herkesin bildiği şeylerin çoğu yanlıştır, geri kalanına da güven olmaz" der Batman. Çünkü, herkesin öldü diye bildiği Alec Holland, bataklık bölgesinde yaşamaktadır; ancak, korkunç ve başka bir "şey" olarak...Bir bataklık şeyi..."Swamp Thing" olarak...



Siyah Orkide, bataklıklarda, Swamp Thing ile görüşür, sorularına cevap almak için.
Swamp Thing konuşur: "Dinle... Sana bir hikaye anlatacağım. Bir zamanlar iki oğlan çocuğu varmış... Her şeyi bildiklerini sanıyorlarmış. İnsanoğlunun, bu Dünya'ya neler yaptığını görüyorlarmış. Alec ve Phil. Alec (Alec Holland): Verimli çöllerin... Açlar için yiyeceğin hayalini kuruyormuş; Phil (Philip Sylvian) ise: Havanın... İnsanoğluna "Dünya"nın tek bir şey olduğunu... Her şeyin birbirine bağlı olduğunu göstermenin hayalini kuruyormuş Phil... Karbondioksit soluk alan... Oksijen soluk veren... Sudan ve topraktan ve havadan beslenen bitki insanlar yaratmak istiyormuş... Onları Amazon'a... Yağmur ormanlarına göndermeyi...  Orada yeni bir Dünya yaratmayı... Böylece eski Dünya'yı ölümden döndürmeyi hayal ediyormuş. Alec ve sevgilisi... Sihirli bir iksir yapmışlar... Bu yüzden de öldürülmüşler. Neyse... O başka bir hikaye...

Phil, bir sürü şey yapmış... Ama şu... Bitki insanlar... Hep bir hayali olmuş... Bir hayal kırıklığı... Sonra... Bir gün, gerçek aşkı ona geri dönmüş. Susan Linden. Ben... ölmeden önce onunla bir kere karşılaşmıştım... Phil'e sığınmıştı... Phil'in hayatına bir canlılık getirmişti. Susan, bütün hayatı boyunca kaçmıştı. Erkeklerden...Ve kendisinden... Phil'le birlikte... En sonunda... kaçmayı bırakmıştı. Susan, bir silah kaçakçısı... Bir adi suçlu olan... eski kocası aleyhine... Tanıklık etmeyi kabul etmiş... Kocası da onu öldürmüş... Phil, cesetten parçalar çalmış. Susan'ın ne de olsa... Artık ihtiyacı yokmuş bunlara... RNA... DNA... Genetik malzeme. Ve... İlk kez... Ancak, o zaman... Phil'in hayali meyve varmiş.... Türünün olgunlaşan ilk örneği... kendini suçla savaşmaya adamıştır... Muhtemelen... Susan'ın ölümünün intikamını almak için... Hikaye nasıl mı bitecek? Bu senin işin".

Susan Linden'in öldürülmesinin arkasındaki kişi, yani emri veren büyük patron, suç dehası Lex Luthor'dur, Superman'in şeytani zekaya sahip düşmanı. Metropolis'teki Lexcorp şirketinin araştırmalarında kullanmak için, "Siyah Orkide"nin peşine, "Müdür" Brad Sterling, "Avcı" Vandervoort,bir kiralık katil ekibi düşer, Lex Luthor'un talimatıyla... Bu ekibin peşinde de Carl Thorne vardır...
Siyah Orkide, kızı Suzy ile Manaus'ta, amazon ormanlarındadır. Flora Black yani yeni Siyah Orkide, kızı Suzy'ye şöyle der ormanda: "Susan Linden bize kendi hayatını verdi; tıpkı Pamela Isley'in, Arkham'daki o şımarık şeye, yani Poison Ivy'ye kendi hayatını verdiği gibi...". Flora Black ve kızı Suzy, Dünya için doğal görevlerini yapmaları yanında, kendileri gibi hibrid canlıların yetişmesi için tohum ekeceklerdir ormana... Cinayetten, şiddetten, nefretten uzaktadırlar... Ta ki peşlerine düşenler onları buluncaya kadar...




Bu yazı vesilesiyle, Altın Madalyon ailesindeki tüm dost, arkadaş ve kardeşlerimin 2021 yılına girişini kutlarım.
Şiddet, nefret, öfke, adaletsizlik, ötekileştirme ve ayrımcılığın daha az olduğu bir yıl yaşamayı dilerim.

yidar

Kalemine sağlık abi.Çok güzel inceleme olmuş.Ben bu çizgi romanı okumuştum sen anlatınca hemen olayları hatırladım.Tekrar teşekkür ederim.

Abysmal

peder clemente çok güzel inceleme yazısı olmuş. Elinize sağlık keyifle okudum.

hercai

Sevgili Peder Clemente; öncelikle teşekkürler paylaşımınız için...anlatımınızı filmler, şiirler ve şarkı sözleriyle desteklemeniz takdir edilesi...yine karşımızda wamp bir kadın kahraman...eğer bu forumun üyesi isem, hayalî kahramanlarla da serüvene çıkmam kaçınılmaz olacak :) eminim artık hayal dünyası sonsuz ve kapıları hepimize açık.
Bahse konu " İhtiras Tramvayı" filmi çok güzeldir...kadın başrol oyuncusuna oscar getirmiştir...
Yeni bir yıla girerken bütün forum dostlarına mesajım; kadınları incitmeyelim ve onların bulundukları ortamı renklendireceklerine inanalım...Yeni yılda ve her zaman;
Sevgiler sizinle olsun...

hanac

Yine nefis bir yazı olmuş Pederim.

Emeğine sağlık.

peder clemente

Sevgili Yidar ve Abysmal'a yazı ile ilgili olumlu görüşleri için teşekkürler.

Nemo

Bu kitabi henuz almamistim, almayi da dusunmuyordum. Ta ki, sizin yazinizi okuyana dek:) Manaus'un da gecmesi cok guzel :)

Elinize saglik @pederclemente  8)
Özel Alfa Ajanı

peder clemente

Alıntı yapılan: hercai - 26 Aralık, 2020, 02:00:51
Sevgili Peder Clemente; öncelikle teşekkürler paylaşımınız için...anlatımınızı filmler, şiirler ve şarkı sözleriyle desteklemeniz takdir edilesi...yine karşımızda wamp bir kadın kahraman...eğer bu forumun üyesi isem, hayalî kahramanlarla da serüvene çıkmam kaçınılmaz olacak :) eminim artık hayal dünyası sonsuz ve kapıları hepimize açık.
Bahse konu " İhtiras Tramvayı" filmi çok güzeldir...kadın başrol oyuncusuna oscar getirmiştir...
Yeni bir yıla girerken bütün forum dostlarına mesajım; kadınları incitmeyelim ve onların bulundukları ortamı renklendireceklerine inanalım...Yeni yılda ve her zaman;
Sevgiler sizinle olsun...
Sevgili Hercai,
Beğeniniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Kadınlarla ilgili görüşlerinize katılıyorum.
Kadınlarla: Hayatı, yemeği, kahkahayı, filmi, müziği, şiiri, sanatı, edebiyatı, keşfetme merakını paylaşsak...Basma kalıp fikirlerle yargılamayıp onları anlamaya gayret etsek...Onlara sahip olmaya değil sahip çıkmaya,korumaya çalışsak...Her şey daha güzel olacak...

peder clemente

Alıntı yapılan: hanac - 26 Aralık, 2020, 12:53:35
Yine nefis bir yazı olmuş Pederim.

Emeğine sağlık.
Hanac dostum,
Resim boyutlarını ayarlamanız...
Yazıyı düzenlemeniz...
Ve yazıya link vermeniz için çok teşekkürler.

peder clemente

Alıntı yapılan: Nemo - 26 Aralık, 2020, 15:15:31
Bu kitabi henuz almamistim, almayi da dusunmuyordum. Ta ki, sizin yazinizi okuyana dek:) Manaus'un da gecmesi cok guzel :)

Elinize saglik @pederclemente  8)
Beğeniniz için teşekkürler Nemo dostum.
Kitabı almanıza ve okumanıza vesile olacağım için seviniyorum.Kitap Babil'de var hâlâ.

Mrtekin

Muhteşem Peder, inceleme için teşekkürler. Açıkçası benim de pas geçtiğim bir kitap idi, ben de tedarik edeceğim en kısa zamanda.

Şimdi biraz istek parçası :) gibi olacak ama muhteşem kaleminizden "The Good, the Bad and The Ugly"'nin finalindeki "düelloyu"'da sizin yorumunuzla birgün okumak isterdim.
They drew first blood...

peder clemente

Alıntı yapılan: Mrtekin - 27 Aralık, 2020, 14:15:19
Muhteşem Peder, inceleme için teşekkürler. Açıkçası benim de pas geçtiğim bir kitap idi, ben de tedarik edeceğim en kısa zamanda.

Şimdi biraz istek parçası :) gibi olacak ama muhteşem kaleminizden "The Good, the Bad and The Ugly"'nin finalindeki "düelloyu"'da sizin yorumunuzla birgün okumak isterdim.

Mrtekin dostum,
Motive edici güzel sözleriniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim.




"İyi, kötü ve Çirkin"in bir mezarlıkta bir arada olduğu...
Kimin kime ateş edeciğinin belli olmadığı...
O ölümcül anlara göre: Harmonica, gitar, saksafon, insan sesi, zil ve vurmalı çalgıların...Ennio Morricone'nin mükemmel müziğinin devreye girip gerilimi artırdığı...
Angel Eyes'in ölüm meleği gibi bakışlarını...Colt'un kabzasına neredeyse değecek elinin tırnaksız üçüncü parmağını...
Kötünün iyisi Blondie'nin soğukkanlılığını...
Tuco'nun kurnazlığını, korkusunu ve heyecanını...
O büyüleyici final sahnesini...Sözle ifade etmek ne kadar zor olsa da: Bir gün bir western incelemesinde...Kısmet olursa yazmayı umuyorum.



Mrtekin

They drew first blood...

newman

İnceleme yazılalı çok olmuş ancak forum anasayfasından şimdi ulaştığım için yazmakta beis görmüyorum.

Resimler ve yazı ebatları büyük olunca bir anda sayfanın ortasına gidebiliyor okur, böyle olunca da spoiler'lı alanı okuma riski var. Spoiler özelliği ile o bölümü kapatmanızda fayda var, isteyenler okurken açabilir. Bir de resimlerin ebatları ayarlanabilir sanıyorum.

Renkli ve büyük ebatlı harflerle yazmanız incelemeyi hemen sizin yazdığını belli eden karakteristik bir unsur haline gelmiş ama sebebini de merak etmedim değil. Standart boyda yazılsa daha okunaklı olabilir.

Sevgiler.