The Boys

Başlatan kharon, 03 Şubat, 2019, 11:27:20

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kharon

Süperlere haddini bildirme: The Boys.
Dizi başlamadan hatırlamak, okumak lazım.

The Boys

'Quis custodiet ipsos custodes?' (Gözetleyenleri kim gözetleyecek?)  Roma'lı meşhur şair Juvenal'in bir dizesi. Aslında bambaşka bir bağlamda kullanılmış olsa da sonraları çok popüler olmuş bir alıntı. Politik güç, iktidar savaşları, diktatörlük, demokrasi ve toplumu gözetleme mekanizmaları bağlamında kullanılagelen bir alıntı. Bu kalıp popüler kültür dünyamızda çok çeşitli yerlerde kullanılmış olsa da asıl meşhur olmasını sağlayan eser tabi ki Alan Moore'un Watchmen'i:  'Who watches the watchmen'. Zaten Moore da kitabın ana temasının ve baslığının da bu soruyla doğrudan ilgili olduğunu belirtmekte.

Watchmen'den sonra süper kahraman çizgi romanlarında bir grup maskelinin kahraman rolüne soyunup kendi kurallarını dayatması, ele alması bir sorun olarak durmakta. Topluma yardım ederlerse, sorunları çözerlerse pek güzel ama ya yoldan çıkarlarsa? Ya kullandıkları metodlar?Örneğin Marvel'in en güzel eventlerinden 'Civil War' da aynı soruya cevap aramakta. Bu sefer onları kim izleyecek, denetleyecek? Bu aslında çok çeşitli biçimlerde yorumlanacak bir alegori de ayni zamanda...



Garth Ennis kendi deyimi ile süper kahramanları pek sevmemekte; yakından takip de etmemekte. Yazarken de daha ayağı yere basan karakterleri yazmayı tercih ediyor o yüzden, uzun zaman yazdığı Punisher gibi. Ama bu demek değil ki fantastikten-paranormalden hoşlanmıyor; vampirler, melekler şeytanlar cirit atmakta yazdığı bazı diğer eserlerde. Preacher ve Hellblazer gibi. Kostümlüler söz konusu olduğunda ise oldukça şüpheci:

Alıntı Yap"Çoğu süper kahraman hikayesini anlamsız buluyorum. Bu demek değil ki bu türde bir potansiyel yok - Alan Moore ve Warren Ellis; ikisi de insan ötesi olmanın ve insan ötesinde düşünmenin nasıl olabileceğine dair ilginç isler yaptılar... Miracleman, Watchmen ve Supergods'a bakın. Fakat endüstri okuyucunun talebini karşıladığı sürece yani aynı parlak renkli kostümlü karakterler sürekli ayni şeyleri yaptıkça - asla gerçek bir gelişme göremeyeceksiniz. Bu hikayeler bitemez, bundan dolayı da hiçbir zaman anlamlı olmayacaklar"*

Peki bu sözleri söyleyen Ennis'in kendi süper kahraman hikayesi nasıl olur; elbette The Boys gibi yazılmış-çizilmiş en vahşi-en gore çizgi roman serilerinden biri çıkar ortaya.



The Boys evreninde Compound V denilen bir madde insanlara süper güçler vermektedir ama bu maddenin üretilmesi inanılmaz pahalıdır ve tek bir firma (Vought-American) bu süreci kontrolu altında tutmaktadır. İstediği gibi deneyler yapmakta, süper kahramanlar üretmekte, bunlarla takımlar kurmakta ve üzerlerinden türlü kanallarla büyük paralar kazanmaktadır. O yüzden süperlerin her birinin ne giyeceğinden, orijin hikayesine kadar her şey uzmanlar tarafından kontrollü bir süreçle tasarlanmaktadır. (Biraz da bugünün Süper Kahraman ikonlarının şirketler tarafından marka olarak yönetilmesine getirilmiş bir eleştiridir bu elbette)

Fakat dışarıdan böyle karizmatik, yardımsever ve ahlak abidesi görünen süperler gizli olarak inanılmaz ahlaksız yaşamlar sürmektedirler. Cinayetlerden tecavüzlere, uyuşturucudan her türlü sapkınlığa kadar kontrolsüz bir yaşamları vardır.



İşte bu noktada yine V compaunduyla güçlenmiş The Boys devreye girer. CIA ile bağlantılı-yarı resmi görevleri süperleri gözetim altında tutmak, gerektiğinde müdahale etmek ve is çığırından çıkmadan olayları kontrol altına almaktır. Fakat Vought-American da Boys'un farkındadır ve seri boyunca şirket ile The Boys arasındaki sürtüşme kızışır, gerilim giderek yükselir. Seri ilerledikçe de aslında bize ilginç gelen tüm bu süper kahraman kavgaları, The Boys'un Marvel-DC evreninden tanıdığımız-sevdiğimiz süper kahramanlara "haddini bildirmesi" gibi ilginç sahnelerin altında yatan derin hesaplaşmaları ögreniriz adım adım. Bir tarafta devasa para gücüyle ve kirli politik bağlantıları ile nihai amacı sadece kar etmek olmayan bir şirket, öte tarafta onları kontrol altında tutmaya çalışan politikalar ve kanun dışı yollara başvurmaktan çekinmeyen devletin gizli mekanizmaları. Ennis'in hikayeyi yazarken etkilendiğini söylediği eserlerin 50'li 60'li yılların Amerika'sında şirketler, mafya, devlet üçgeninde gecen kirli ilişkileri anlatan kitaplar olması tesadüf değil aslında.

Akla doğal olarak gelen tek soru ise başta andığımız 'who watches the watchmen' sorusudur bu durumda. Süperleri gözetleyenler tayt ve maske giymeseler de benzer güçlerle donanımlı The Boys'dur, ama onlar da kontrolden çıkarsa onları kim gözetleyecektir? Zira liderleri 'Butcher' eline fırsat geçse bütün süperleri öldürebilecek potansiyelde biridir. The Boys'un eski kurucusu bile grubun şimdiki lideri Bucther'dan şüphelenmektedir. 






Hem Marvel hem de DC'den bütün popüler süperlere-süper gruplara bazen direk göndermelerle; bazen de 2-3 değişik kahramanın amalgami karakterle uğraşır seri boyunca Ennis. Süper kahramanların bu kadar kötü gösterilmesi başlangıçta bir DC yayını ( Wildstorm üzerinden) olan The Boys'un 6 sayı sonunda bitmesi ile neticelenir. Ennis'in tabiri ile karakterlerin birbirlerine kötü şeyler yaptığı çizgi romanlara tahammül edilebilir büyük yayınevlerinde ama süperlerin birbirine sürekli kötü şeyler yapması çizgiyi asmaktadır zira bu yayınevinin ana ürünleridir süperler. DC'den ayrıldıktan sonra pek çok teklif alan yaratıcı ekip Dynamite'da karar kılar ; kendilerine istedikleri yaratıcı serbestliği sağlayacak kadar küçük ama seri bitene dek batmayacak kadar da büyük bir yayınevi.

İyi ki de sonuç böyle olmuştur aksi takdirde ya seri bitmeyecektir ya da oldukça sulandırılmış bir versiyonu zorlanacaktır.

Bakalım bu sene izleyeceğimiz Amazon serisi ne kadar Ennis-Robertson yaratısına ne kadar sadik kalacak?

Kaynaklar:
*https://www.scifinow.co.uk/interviews/why-garth-ennis-hates-superheroes-and-loves-war/

Kapaklar:






















peder clemente

Gerek içeriği gerekse görselliğiyle çok güzel bir yazı olmuş Sevgili Kharon. Teşekkürler.
Preacher'dan biliyoruz ki Garth Ennis, tabu sayılan konularda dolaşmayı sevmektedir. Bir de kendince mizahı var ki ince ve soğuk İngiliz mizahı da değil, açık açık... Ben eseri henüz okuyamadım ancak okuyacağım. Biraz göz gezdirdim. 2.sayıda: Kasap'ın köpeği Terör'ün Shi Tzu cinsi Çin köpeği Benjamin'e yaptıklarına çok güldüm.
The Boys'un yayımlanma sürecini anlatmanız da çok iyi olmuş.

"Latince: "Quis custodiet ipsos custodes?=Gözetleyenleri kim gözetleyecek?". Ya da Watchmen'de geçen ifadeyle: "Who watches the Watchmen?=Kim gözleyecek gözcüleri?"; duvara yazılı temel soru olarak halen ve sonsuza kadar geçerli olacak. Türkçede güzel bir ifade var, "Et kokmasın ve çürümesin diye tuzlanır; Ya tuz Kokarsa?". Bu sorunun cevabı yok. En tepedeki güçlü gözetleyen çürümüşse o toplum da çürür ve adalet kalmaz. Sadece cezalandırılabilir küçük ve güçsüz bireylere kanunlar uygulanır. Hukunun en temel ilkesi olan "Genellik" ve kanunların herkese eşit olarak uygulanması ortadan kalkar; Adalet Tanrıçası Themis'in gözlerindeki bağ çözülür ve bakarak, adamına göre kanunlar uygulanır veya uygulanmaz; zorda kalınırsa da bir gecede kanun ya da kanun uygulayıcıları değiştirilir.

Nightrain

Basan olsa da okusak diyeceğim ama şartlar değiştiği için diyemiyorum.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

hanac

Alıntı yapılan: kharon - 03 Şubat, 2019, 11:27:20
Superlere haddini bildirme: The Boys.
Dizi baslamadan hatirlamak, okumak lazim.

Bu güzel tanıtım için teşekkürler.

Dizisi için bkz.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,12205.0.html

kharon

Alıntı yapılan: peder clemente - 03 Şubat, 2019, 13:57:18

Türkçede güzel bir ifade var, "Et kokmasın ve çürümesin diye tuzlanır; Ya tuz Kokarsa?"


cidden ne guzel bir ifade , durumu guzel de ozetliyor :)

Kasap'in kopegi Teror seri boyunca ayni minvalde, benzer esprilerle sikca kullaniliyor. Oldukca grotesk bir espri anlayisi , bizim ancak bazi mizah dergilerinde rastlayabilecegimiz oldukca underground isler. Kotu Kedi Serefattin'e aliskin Turk okuyucusu neyse de Amerikan okuyucusuna eminim oldukca soke edici gelmistir :)


ferzan

    Birkaç senedir markajımda olan ama okuma fırsatı bulamadığım bu seriye yönelik böyle güzel bir iştah kabartma için teşekkür ederim...Garth Ennis ne yazsa okunacak neredeyse, elini attığı her işte farkını gösteriyor...Nitekim gene anlatıya gidecek en uygun çizeri bulduğunu görüyoruz sayfalara bakınca...Kapakların yer yer sade, yer yer manidar ama ille de boş olmayan tavrı da eserin ruhunu ele veriyor adeta...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Nightrain

UK'den çıkan yazarların alayı arıza. İyiki varlar. :)
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

kharon

Alıntı yapılan: ferzan - 04 Şubat, 2019, 18:50:06
    Birkaç senedir markajımda olan ama okuma fırsatı bulamadığım bu seriye yönelik böyle güzel bir iştah kabartma için teşekkür ederim...Garth Ennis ne yazsa okunacak neredeyse, elini attığı her işte farkını gösteriyor...Nitekim gene anlatıya gidecek en uygun çizeri bulduğunu görüyoruz sayfalara bakınca...Kapakların yer yer sade, yer yer manidar ama ille de boş olmayan tavrı da eserin ruhunu ele veriyor adeta...

serinin ana cizeri - kapaklarla beraber- Transmetropolitan'in da cizeri Darick Robertson. Ben Preacher kapaklarini ve Glenn Fabry'i tercih etsem The Boys'un bazi kapaklari da  (tek karakterin portre olark yer almadigi) cidden cok hos ve hikayeyle de dogrudan alakali. Serinin deveminda Robertson sadece kapak ciziyor, yerini baska cizerlere birakiyor maalesef. Ama bunlardan Russ Braun stil olarak Robertson'u oldukca andirdigi icin cizer degisimi cok goze betmiyor bence.

En buyuk surpriz ise Ennis'in Ingiltere'deki kariyerinden yakindan tanidigi Carlos Ezquerra'nin birkac sayiyi cizmis olmasi.

kharon

Alıntı yapılan: Nightrain - 04 Şubat, 2019, 18:54:09
UK'den çıkan yazarların alayı arıza. İyiki varlar. :)

kesinlikle katiliyorum  :D

darkwood

İlginç bir seriye benziyor, birileri Türkçe basarsa içini incelemek isterim, itkili tanıtım için teşekkürler..
Darkwood Sakinleri..

BAHADIR

Basılır mı basılmaz mı bilmem ama açıkcası kallavi kütük gibi ciltler yerine kapakların hatırına fasikül fasikül basılmasını tercih ederdim... Belki bir satış avantajıda sağlardı...

ZGeralt

Seriyi geçen hafta bitirdim ve ben de bir tanıtım yazısı yazma niyetindeydim ama kharon sağolsun çok güzel bir tanıtım yapmış.

Öncelikle gerçekten çok farklı bir iş The Boys, süper kahramanlara hem kavram olarak hem de janr olarak çok sert eleştirilerde bulunuyor, açıkçası 12 cilt boyunca neredeyse çatmadığı konu yok gibi :)

Ancak ben seriyi okurken zaman zaman zorlandım ve hatta biraz da yoruldum. Bunun ilk sebebi benden kaynaklı, zira İngilizce argosuna ve sokak diline hakimiyetim sınırlı, daha doğrusu Amerikan argosuna  dizi ve filmlerden daha aşina olduğumdan, İngiliz ve İskoç argosu oldukça yabancı geldi. Ennis sağolsun yazarken de bol bol kısaltma kullanmış doğrusu alışana kadar baya zorlandım.

İkinci sebebi ise uzun diyaloglar, gerçekten çok uzun,sayfalar süren diyaloglar var ve bu durum akıcılığı biraz bozuyor.Çok sık olmasada, işin "çizgi" kısmının biraz geride kaldığını hissettim, eser bazı şeyleri çizerek anlatmak yerine yazarak anlatmayı tercih etmiş, eserin niteliğine göre çoğu zaman bu doğru bir tercih olsa da zaman zaman beni yorduğunu da itiraf etmeliyim.

Alıntı YapUK'den çıkan yazarların alayı arıza. İyiki varlar. :)

Aynen öyle :) İngiliz düşünce kültürü ve mizahı çok ayrı bir seviyede. Mizah olayında da dünyanın geri kalanından çok farklı çok başka bir yerde duruyorlar, bazı stand-up şovlarını Türkiye'de sahnelediklerini düşünüyorum da, orayı ateşe verirler. Her anlamda sınırları zorlamayı seviyorlar ve bugün Amerikan çizgi romanının geldiği yerde büyük pay sahipleri gerçekten, resmen çizgi romanda devrim yaptılar.

Bu arada çok isterim Türkiye'de basılsın ama naçizane ömrü hayatımda benim okuduğum ve basılmasına imkan vermediğim iki seri var, biri "Crossed" diğeri "The Boys". Ne tesadüf ki ikisi de Ennis'in eserleri :)

Bütün ekonomik koşullardan bağımsız olarak söylüyorum, ülkemizin düşünce ve kültür atmosferinde basılması çok riskli ve çok zor. Tabularla oyuncak gibi rahat rahat oynayan, şiddeti ve cinselliği çok sert kullanan ve nerdeyse küfürsüz bir sayfası bile bulunmayan bir eser. Belki ilerde, çok çok ilerde  ne biliyim 30-40 yıl sonra falan basılır, çevrilir. Daha doğrusu umut ediyorum ki  benim ülkem de bir gün İngilizler gibi her konuyu rahatça ele alıp eleştirebilir - tartışabilir.

Nightrain

Preacher basılıyor. Satışları nasıl gidiyor bilmiyorum ama sansürsüz basılıyor. Bu ay 2.cildi geliyor. The Boys içinde umut var bence. İyi satar mı bilmiyorum tabii. ::)
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

BAHADIR

Önümüzde eğri oturup doğru konuşmamız gereken bir Preacher örneği varken... The Boys'un akıbetini tahmin etmek için fazla düşünmeye gerek yok sanırım... Ama burada esas faktörün yayın evinin kendisinde olduğunu da kabul etmek lazım...Türkiye de artık çizgiroman, edisyon tarzı olarak belli bir (seviyeye demiyelim de) kalıba oturmuş durumda ama hala işin işçilik kısmında büyük sıkıntılar var... Preacher'ı bir gün alıp muhakkak rafıma koyarım ama bir kitap çıkar çıkmaz bana kendini aldıracak kalitede değilse açıkçası okumakta içimden gelmiyor...

Bu gün özellikle Ertan bey'in (JBC) Kısmen Marmara'nın (Marmara'nın bütün kitaplarının işçiliği aynı kalitede diyemeyeceğim...) kitapları kendilerini işçilik olarak okutabiliyorsa diğer yayın evlerinin kendilerini biraz sorgulaması lazım... The Boys, Preacher gibi basılacaksa fontuna, balonlamasına, grafiğine önem verilmeyecekse, açıkçası basılmasın daha iyi...

Bütün bu sıkıntıları aştıktan sonra... Çevirisi, düşünce ve kültür atmosferi, İngiliz serbestliği, rahatlığı ve esprileri, kullanılan küfürleri eleştirebilir yada tartışabiliriz...

Ayrıca Ennis okuyorsak küfür ve Argo'yu zaten yok sayamayız... ki bu sadece Ennis'e özgü değil... Vertigo serilerinde bu doğallığı zaten görmekteyiz...

Konuyu gene işçilik ve balonlamaya getirdim ama Ülkemizde basılmasını dört gözle beklediğimiz Scalped, 100 Bullets, Preacher gibi eserlerin bu derece heba edilmesine olan isyanım beni bunları yazmaya zorluyor...

ZGeralt

Alıntı yapılan: Nightrain - 05 Şubat, 2019, 11:20:29
Preacher basılıyor. Satışları nasıl gidiyor bilmiyorum ama sansürsüz basılıyor. Bu ay 2.cildi geliyor. The Boys içinde umut var bence. İyi satar mı bilmiyorum tabii. ::)

Bence arada şöyle bir fark var, Preacher'da ki "tabu"  biraz daha okudukça anlaşılabilecek bir şekilde verilirken, The Boys'un  sadece çizimlerine bakmak  tepki çekmeye neden olabilir. Üstelik  gerçekten rahatsız edici sahneler mevcut. Okumayanlar için küçük bir örnek vermek istiyorum : (spoiler sayılmaz çünkü hikayede önemli bir nokta değil )

Kahramanlarımızdan birisinin çocuk yaştaki kızı , kokainman olan kendi öz annesi ile birlikte p.orno bir filmde oynuyor.

The Boys bu kadar sert, bu kadar açık oynuyor.