Hayalet e-dergi

Başlatan kharon, 19 Haziran, 2019, 13:00:39

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kharon

23. sayi yayinda,

benim de Cizgilerde Afrika baslikli bir yazim var  :)

https://issuu.com/hayalete-dergi/docs/hayalet_resimli_mecmua_say__23_


kharon

yazinin tamami:

aslinda cok daha hacimli anlatilabilecek bir konu ama makul boyutlarda tutmak gerek:


Çizgilerde Afrika

Marvel'in muhteşem sinema evreninin önemli parçalarından birinin Wakanda ve önemli karakterlerinden birinin de Black Panter olmasından sonra Afrika'ya bu alışık olmayan bakış popüler kültürde-sinemada Afrika'nın ele alınışını tekrar gündeme getirdi. Bu bağlamda -bütün çizgi roman tarihini taramak imkânsız olsa da- çizgi romanda Afrika ve Afrikalıların ele alınışının önemli anlarının özetini yapalım istedim.

Kara kıtanın ve Afrikalıların popüler kültürdeki temsili sömürgecilik ve kolonizasyon tarihi yüzünden hep problemli olmuştur esasen. Geçen on yıllar boyunca Batı kaynaklı popüler kültür üretiminde siyasal gelişmelere paralel belirgin bir evrimi takip etmek mümkün.

Çizgi romanda bu tartışmanın en önemli başlangıcı Tenten'in Kongo macerasıdır (1932). Herge'nin gençlik yıllarının günahı olarak adlandırdığı ve sonradan özür dilediği bir eserdir. O günün zihniyetini/düşünce yapısını ele veren, bugünkü hassasiyetlerimizle okuduğumuzda oldukça tuhaf ve ırkçı bulabileceğimiz bir çizgi romandır. Herge'nin Afrika'ya ayak basmadan, dünyayı tanımadan oldukça genç bir yaşta ve dönemin doğrularıyla ürettiği eser sonradan Tenten'in (ve Herge'nin) ırkçı olup olmadığı tartışmalarına başlangıç noktası olmuştur. Herge'nin bu izi silebilmesi ise uzun yıllar almıştır.

Albümde Afrikalılar adeta birer yetişkin-çocuk gibi zihinsel melekeleri çok gelişmemiş olarak yansıtılırlar. İnsandırlar ama öğretilmeye -eğitilmeye muhtaç birer çocuk gibidirler. Fiziksel olarak ise abartılı yüz hatlarıyla karikatürize edilmiş (dudaklar, burunlar) Afrikalı çizmek dönemin ve izleyen uzun yılların vazgeçilmez normudur adeta. Beyaz adamın Kongo'da işlediği günahlar bir tarafa beyaz adam medeniyet getirici, öğretici, kurtarıcı rolündedir. Macera 1946'da elden geçirilir; özellikle kolonizasyon tarihi ile bağları yumuşatılır. İlk albümde Tenten çocuklara Belçika'yı ülkeleri olarak öğretiyorken ikinci albümde basit bir matematik problemi çözmektedir. Buna rağmen albümün genel ırkçı tavrı ortadan kalkmamıştır.







Tabi ki daha iyi örnekler de vardır; büyük usta Jije'nin yarattığı kahramanlar Blondin ve Cirage'da Blondin beyaz bir çocuk olarak serinin ana kahramanı olsa da sidekick rolünü üstlenen siyahi Cirage de ondan alta kalmamaktadır. Görünüş itibari ile az önce bahsettiğimiz şablona uygun çizilmiş olsa da oldukça akıllı olarak yansıtılmaktadır ve Frankofon gelenekteki başroldeki ilk siyahi kahramandır.





Avrupa çizgi romanının kalbi Fransa-Belçika'da bunlar olurken Amerika'da ise Lee Falk ilk Afrikalı suçla savaşan kahramanı yaratmıştır (1934). Mandrake'nin yardımcısı/sideckicki Lothar(bizde Abdullah) bir Afrika prensidir belki ama heybetli cüssesi, üstün fiziksel gücüne rağmen özellikle ilk maceralarda konuşma melekeleri kısıtlı, fazla düşünmeyen bir aksiyon kahramanı, Mandrake'nin fiziksel gücü olmanın ötesine geçemez. Bugün baktığımızda komik ve yetersiz gözükse de toplumsal seviyede ayrımcılığı yoğun devam ettiren Amerika'da bu dönemine göre bir devrimdir adeta. Kadın-erkek ilişkilerinde ise ayrımcılık hala devam ettirmektedir, Lothar'ın sevgilisi siyahken Mandreke'nin ise elbette beyazdır.





Bu ayrımın en belirgin olduğu çizgi romanlardan biri ise yine Falk'un yarattığı Kızılmaskedir (1936).  Kızılmaske 21 nesildir Afrika'da olmasına rağmen hala bembeyazdır zira bir şekilde hep beyaz kadınlarla evlenip nesillerini devam ettirmeyi başarmışlardır. Falk bir hikayeyle-bahaneyle elbette bunu maskeler, Phantom gençliğinde tanıdığı bir beyaz kıza aşık olur ya da kıtaya gelen bir gazeteciye ama bunlar kahramanın beyazlığını koruması için (ırk ayrımının devamı için) birer kılıftır.

Sonuç olarak ne kadar vizyoner olsa da (siyahi bir kahraman yaratmış olsa da örneğin) Falk'un eserleri Amerika'da beyaz çocuklar için üretilmektedir; nesilden nesile ırklar arasında evliliklerle melezleşen bir Phantom'un donemin Amerika'sında okunma ve yaşama şansı yoktur. Unutmayalım ki bugünden baktığımızda ırkçı gibi yorumlayabileceğimiz detaylar zamanı için ilerici bile gözükmektedir; hala otobüslerinde coloured (renkliler) bölümünün ayrı olduğu Rosa Parks olayının henüz yaşanamadığı bir Amerika'dan bahsediyoruz.

Serinin kötü adamlarında sömürgeci, hırsız, Afrika'yı talan eden beyaz adamlar olsa da Kızılmaske yine kurtarıcı beyaz adam rolünü üstlenmiştir. Afrikalılar ise (istisnalar olsa da) irrasyonel bir şekilde birbirlerine düşen, sömürülen, korunmaya- kollanmaya muhtaç ve Kızılmaskenin etrafında örülen mite inanma saflığında olan kişilerdir. Bu haliyle Kızılmaske bir kurtarıcı beyaz adamın prototipi Tarzan'ın nesiller boyunca tekrarlanmış kostümlü süper kahraman aşamasına geçiş hikayesidir.

Yıllar sonra bu dönemin ayrımcı bakışı yine bir çizgi romanda Warren Ellis tarafından eleştirilir (Planetary - 2003).





Çizgi romanın kahramanı Elijah Afrika'nın derinliklerinde, Wakanda tarzi bir gizli şehirde Tarzan'la konuşmaktadır. Tarzan İngiliz kızları dururken neden siyahlarla beraber olayım ki diye şaşırmaktadır. Konuşmanın devamında Afrika'da çok daha fazla vakit geçirdiği, mutlaka bir cinsel deneyiminin olmuş olabileceği ima edilince de siyahi kadınlar dışında (büyük olasılıkla yaşadığı hayvan topluluğunda) bazı cinsel deneyimleri olduğunu itiraf eder. Buna rağmen siyahi bir kadınla birlikte olmayı daha aşağı bir yerde görmektedir. Ama hikâyenin devamında bir siyahi prensesten melez bir çocuğu olur.





Ellis adeta bütün pulp tarih adına günah çıkarmaktadır. Afrikalıların dilinden gelen eleştiri de ise Tarzan'ın kısaca iyi ve hoş olduğu ama bütün Afrikalıları kendi tebaası saymak gibi bir yanılgısı olduğu anlatılmaktadır. 

İkinci dünya savaşı ve akabindeki süreçte pek çok Afrika devletinin bağımsızlığını kazanmasıyla kıtaya bakış da hızla değişir. Kirby ve Lee'nin teknolojik harikalarıyla Wakanda'yı ve Black Panter'i yarattığında yıl henüz 1966'dir ama Amerikan comics dünyasında asıl patlama 70'lerin başındaki blaxploitation akımı sırasında olur. Afrikalıların da tüketici olarak potansiyellerinin farkına varan yapan yapımcılar bu potansiyeli değerlendirmek (kimi zamanda sömürmek adına) birbiri ardına siyah kahramanların başrolü oynandığı ucuz macera filmleri çekmeye başlamıştır; Luke Cage, Misty Knight vb. birçok siyahi kahramanın birden sahne alması ise bu dönemin yansımasıdır.





Bu dalga esnasında Storm ilk Afrika kökenli ana kadın kahraman olarak ortaya çıkar (1975). Storm'un en önemli özelliklerinden biri ise sadece bir siyahi Amerikalı kadın olması değil aynı zamanda güçlerini de Afrika mitolojisinden alıyor olmasıdır. 

Öte yandan Frankofon dünyada her şey doğrusal olarak gelişmemektedir elbette, inişli çıkışlı bir süreçtir bu iyileşme. Chaland'in meşhur kahramanı Freddy Lombard'ın Afrika macerası (Fil Mezarlığı) 1984'de yayınlanır.  Siyahları ele alış tarzı ve beyaz adamla ilişkileri açısından aradan on yıllar geçmiş olmasına rağmen adeta Tenten'in Kongo macerasının seviyesine bir dönüştür.

Afrika'yla tarihi ilişkisi her zaman netameli olmuş İtalya ise konuya uzun yıllar Amerikan pulp hikayeleri tarzı (Tarzan, Kızılmaske) bir yaklaşım geliştirmiş olsa da son dönem yaratılan kahramanlarda bu değişmeye başlamıştır. Örneğin bu akımın son temsilcilerinden Adam Wild'da (2014) Afrikalıların hem fiziksel hem zihinsel yansıtılması geçmişe nazaran düzeltilmiş olsa da, Adam'ın sevgili zenci bir prenses olan Amina olsa da (en azından Tarzan ve Kızılmaske'nin kısıtlamaları umurunda değildir) kurtarıcı beyaz adam prototipi dönüşerek sürmektedir.





Bütün bu tarih içerisinde üretilmiş belki de en ilginç çizgi romanlar ise bizzat Afrika için üretilmiş iki seridir. Apartheid rejiminin hala devam ettiği yıllarda Güney Afrika gazete bayilerinde iki kahraman belirir (1975): "Mighty Man" ve "Tiger Ingwe". Görünüşte işçilik olarak oldukça kaliteli serilerdir. "Mighty Man" Güney Afrika'nın şehirli, modern yönünü yansıtan klasik bir maskeli kahramanken "Tiger Ingwe" Afrikalıların doğayla bağını, mitolojisini ve kırsal alanı temsil etmektedir.





İşin aslı çok sonraları anlaşılacaktır, devlet Apertaid rejimini maskelemek, devletin kurallarına kanunlarına uyan, kendi çizdikleri ayrımcı çizgileri sorgulamayan siyah nesiller yetiştirebilmek için bir propaganda savaşı vermektedir. Bu iki kahraman da savaşın bir parçası olarak gizli fonlarla, paravan şirketlerle işin uzmanı profesyonellere yaptırılmış propaganda işleridir.

Benim favorim ise Afrika'yı ve Afrikalıları bir beyaz adam olarak kurtarmaya soyunmayan Corto'dur zira belki de en gerçekçi kahramandır. Ne onları anladığını- çözdüğünü iddia eder ne de kurtarıcı yahut kahraman olmaya hevesi vardır (1972 – Etiyopyalılar) : "Ben bir kahraman değilim"... 



KenParker

Gayet güzel bir yazı hazırlamışsınız. Corto Maltese ve Ken Parker'a baktığımda her ikisini de duygularıyla, hatalarıyla, sevaplarıyla insan olarak görebiliyorum.  Çoğu çizgi roman kahramanı bunları veremiyor. Dünyadaki herkese sadece insan olması hasebiyle eşit bakabiliyorlar. Ve bence bu iki güzide adam, en kahraman olmayan kahramanlar

peder clemente

Uzun zamandır okuduğum en iyi inceleme yazısı. Teşekkürler sevgili Kharon.

kharon

ben tesekkur ederim @peder ve @kenparker

Tamamen katiliyorum, Ken Parker ve Corto gibi karakterler cok ozeller-farklilar.

rumar80

HARİKA
Ellerine sağlık arkadaşım.

hanac

Çok güzel bir yazı olmuş, emeğine sağlık.

kharon

tesekkuler @rumar80 & @hanac

pizagor

Çok güzel bir yazı. Emek, araştırma hevesi, derleme ve hepsinden öte yazıya dökme sabrı için teşekkürler.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Gabby

Teşekkürler kharon... Frankofon'un iki başat ülkesi Belçika ve Fransa'nın emperyal geçmişi belli ki bizim masa başı seyyahı Hergé'i -çizgili sanat hatırına- fena yanıltmış deyip geçiyorum. :)

Maltalı Corto'nun "ben kahraman değilim" söylemi çağrışım yaptı aklıma geldi; derileri gibi bahtları da kara olan bu insanların doğal toprak altı zenginliklerini geçtik, Victoria gölündeki balıkların gelişmiş Batı için kargo uçakları dolusu işlenip paketlendikten sonra geriye kalan kokuşmuş fabrika artıklarını kullanabilmek için bile "kahraman" a ihtiyaç duymak zorunda bırakılmaları galiba sözün bittiği yer olmalı. 2004 yapımı belgeseli(*) izleyip de bu vahşi sömürüye bizzat tanık olduktan sonra, Live Aid ile oluşturulan efsanevi yardımsever beyaz adam klişesinin  aslında beyaz adamın kendini rahatlatma adına günah çıkarmaya çalışmasından başka bir halt olmadığı ortaya çıkıyor...


(*)

______________________________________________________


kharon

Tesekkurler @pizagor & @Gabby

Belgesel cok ilgincmis, mutlaka bulup izleyecegim.

bir-iki sene once de elektronik atiklarin (eski tvler, telefonlar vb.) nasil toplanip Afrika'ya gonderildigi ve sagliksiz kosullarda geri-donusturuldugune dair bir belgesel izlemistim.
Kitayi bir sekilde somurmeye  devem ediyoruz maalesef.

kharon

Hayalet Dergi 24. sai yazisi:

https://paneller.blogspot.com/2019/09/cizgi-dunyann-kacs-uzmanlar-houdini.html

Çizgi Dünyanın Kaçış Uzmanları  *

Houdini (1874-1926) sıradan oyun kâğıtları numaraları ile başladığı illüzyonistlik kariyerinde çok başarılı olamaz önceleri, ama ilerleyen yıllarda kendine özgü kaçış numaralarına geçtiğinde çok büyük bir üne kavuşur.  Bazılarını kendisinin geliştirildiği bazılarını başka illüzyonistlerden alıp yenilediği kaçış numaraları ile hem Avrupa'nın hem de Amerika'nın en büyük şovmenlerinden biri olur. Salonları tıklım tıklım doldurur, konuk olduğu şehrin polislerine meydan okur; onlar tarafından sahnelerde kelepçelenir yahut nezarethaneye atılır ama her seferinde kaçmayı becerir. Su dolu teknelere başaşağı daldırılır ve seyirciden kendisi ile beraber nefeslerini tutmalarını ister. Deli gömlekleri, prangalar, türlü kilitler... Houdini'yi hiçbir şey tutamamaktadır. Hayatını ortaya koyarak yaptığı numaralar, fiziksel ve zihinsel becerinin en güzel birleşimi gösterileri basit oyun kartı numaralarının çok ötesine geçmiştir artık.





Macera dolu yaşantısıyla da popüler kültür dünyamıza girmiştir bile, hakkında yazılıp çizilenler, bugünlerde bile çevrilen diziler-filmlerle bir ikon olmuştur. Direk kendisinden bahsedenler dışında çevrilen tüm sihirbazlı, illüzyonistli dizilerde, filmlerde ondan bir iz bulmak mümkündür.

Çizgi roman dünyasındaki Mandrake'den başlayıp Zatana'ya, Doctor Strange'e uzanan bütün sihirbazları bir tarafa bırakalım, onlarda da Houdini'den etkiler bulmak elbette mümkün ama onun asıl hünerine, kaçış uzmanlığına odaklanalım. Akla hemen ilk gelen kaçış uzmanı elbette Batman'dir. En büyük ustalardan aldığı eğitimler sayesinde maceraları boyunca defalarca en akla gelmez, absürt, "houdiniesk" tuzaklardan, kapanlardan kolayca kurtulur.





Özellikle erken dönem maceralarında ve meşhur TV uyarlamasında (Batman 66-68) bu tuzakların en uçuk kaçık versiyonlarını görmek mümkündür. Düşmanları hemen hemen her bölümde Batman ve Robin'i ele geçirdiklerinde kolayca öldürmek yerine özellikle büyük zahmetlere girip karmaşık mekanizmalarla tuzaklar kurmaktadır.





Elbette kaçış uzmanlığı Batman'in geniş yetenek yelpazesinden sadece biridir, ama tam anlamıyla kaçış uzmanı olarak tanımlanabilecek çizgi roman kahramanları da vardır. Büyük usta Kirby'nin hayal dünyasının ürünü olan Mister Miracle (1971) bunlardan hemen ilk akla gelenlerden biridir. Mister Miracle sahne ismiyle kaçış gösterileri düzenleyen Thaddeus Brown artık oldukça yaşlanmıştır ama son bir gösteri yapması gerekmektedir. Bunun için denemeler yaparken Scott Free ile tanışır. Scott, Brown'ın ölümü üzerine bayrağı devralır ve Mister Miracle olarak hem kaçış şovlarına hem de kökeni yüzünden peşinden ayrılmayan kozmik düşmanları ile mücadele etmeye devam eder. Hemen her macerada bir kaçış numarası yerleştirmiştir Kirby, elbette Miracleman'in kökenlerine uygun olarak teknolojik aletlerle ve fantastik bilim-kurgu altyapısıyla süslenmiş olarak.





Ama çok bilinen Mister Miracle'dan iki sene önce İngiliz çizgi roman dünyasında (büyük usta Solano López'in çizgileriyle) bambaşka bir kaçış uzmanı doğmuştur: Janus Stark (1969). Amerikan çizgi romanlarındaki taytlı-maskeli meslektaşının aksine Stark, Victoria döneminde yaşayan biridir.





Bedeninin doğuştan gelen elastiki özellikleri sayesinde kemikleri ve bütün vücudu (fantastik dörtlünün Reed Richards'ı kadar olmasa da) uzamakta, esnemekte böylece Stark'ı hiçbir kilit, tuzak zapt edememektedir. Bir taraftan sokak ve sahne şovlarına, Houdinivari gösterilerine, meydan okumalarına devam ederken öte yandan da suçla ve birbirinden ilginç kötülerle mücadele etmektedir.

 



En ilginç kaçış uzmanı hikayesi ise yıllar sonra Amerika'da ortaya çıkar. Michael Chabon, "The Amazing Adventures of Kavalier & Clay" isimli bir roman yazar.  Çok beğeni toplayan roman 2001 yılında Pulitzer kazanır. Roman iki Yahudi göçmenin yaşamlarının kesişmesini ve hayat mücadelesini anlatmaktadır, Kavalier & Clay çizgi romanın altın çağında yükselen süper kahraman dalgasını yakalayabilmek için "Escapist" isminde bir süper kahraman yaratmıştır. Aslında ikilinin hikâyeleri Superman'in yaratıcısı Siegel & Shuster, ya da büyük çizgi roman üreticileri Kirby & Simon gibi gerçek yaşamdaki bazı ikililere göndermedir.

Yarattıkları kahraman Escapist ise bir pulp kahraman olmanın ötesinde aslında bir semboldür de. Kavalier için Nazi Almanya'sından kaçışını, orada bırakmak zorunda kaldıklarını ve kimliğinin getirdiği sıkıntıları simgeleştirmektedir, Clay için de bastırdığı eşcinselliğinin neden olduğu depresyonla mücadeleyi.

Chabon, daha sonra bambaşka bir adım atar ve Dark Horse yayınevinden aslında hiç var olmamış bu hayali çizgi roman kahramanını bir antoloji olarak yayınlar. Escapist'in sanki gerçekten 40'lı yıllarda yaratılmış bir çizgi romanmışçasına maceraları yazılıp-çizilir; kimi maceralar o dönemin estetiği, çizgileri ve renkleriyle hazırlanır. Escapist'in hikayesi de dönemin hikâye kurgusuna uygun olarak da bir süper kahraman anlatısıdır: Escapist gizli bir örgüt olan 'Altın Anahtar' topluluğunun kendisine verdiği anahtarla çeşitli güçler kazanmıştır (burada bir Green Lantern ya da Shazam tarzı bir dönüşüm hikâyesi görülebilmektedir). Dönemin net çizgilerle ayrılmış iyi kötü sembolizmine uygun şekilde karşılarında da 'Demir Zincir' örgütü bulunmaktadır. İkinci dünya savaşı bile insanlığı zincirlerle zapturapt altına almak isteyen bu tiranik örgütle özgürlük savaşçısı (bu kilitleri açan-kıran) Altın Anahtar'ın mücadelesidir. 

Mignola'dan Eisner'a çok çeşitli çizgi roman sanatçıları Escapist antolojisine katkıda bulunur. Bunlardan bir de Y: The Last Man'in yaratıcısı Brian K. Vaughan'dir ki kendisi de bu harika serinin kahramanı Yorick'i de amatör bir kaçış uzmanı olarak tasarlamıştır.





Houdini'den ilham alan bütün saydığımız kaçış uzmanlarının aynı zamanda suçla savaşan kahramanlar olması da ilginçtir zira Houdini de hayatının son zamanlarını şarlatanlık ve dolandırıcılık yapmakla suçladığı medyumlarla, öte dünyadan haberler alıp sevdiklerini kaybedenleri dolandıran kişilerle mücadele etmeye ayırmıştır. Onların foyalarını ortaya çıkarır, yaptıkları numaraları gözbağcılık sırlarını deşifre eder.

Çizgi roman dünyasında kahramanlar ve onları tuzağa düşüren kötüler olduğu müddetçe mutlaka panellerde bir yerlerde kaçış uzmanlığı sanatı da yaşamaya ve bizi heyecanlandırmaya devam edecektir. Belki bazen kendi yetenekleri ile bazen de dostlarının yardımı ile:





* Maalesef bu gösteri sanatıyla uğraşan kişilere İngilizcede verilen özel ismin yani "escapist" ya da "escape artist'in birebir Türkçe karşılığı olmadığı için "kaçış uzmanı" tabirini uygun gördük.

hanac

Alıntı yapılan: kharon - 15 Eylül, 2019, 12:09:08
Çizgi Dünyanın Kaçış Uzmanları  *

Yine çok güzel bir yazı olmuş dostum, kalemine sağlık.