Daredevil: Yeniden Doğuş - Arkabahçe

Başlatan Nightrain, 24 Ekim, 2019, 10:11:41

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

rumar80

Benim elimdeki orjinal ciltte ise 226 en sona basılmış.

Nightrain

Ciltli baskılarda var mı aynı hata?
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

tommikser

Benim elimde Omnibus DD var 226 en başta. Demek ki Amerikalı yayıncıların da kafası karışık.

Nightrain

Az önce Edessa'dan ciltlisini aldım. Sipariş notu olarak hatalı baskı göndermemelerini rica ettim. İnşallah hepsi öyle değildir. Yoksa iade etmek zorunda kalacağım.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

Darkseid is.

Arkadaşlar, hatalı baskı diye bir şey yok ki. Benimkini açıp baktım burdaki mesajları görünce. Kitabın ilk sayfasında, önsözünde diyor ki bu baskı kitabın orjinal baskısına sadık kalınarak yapılmıştır ancak hikayeyi daha iyi anlamak istiyorsanız 179. sayfadan yani 226 sayıdan başlayarak okuyabilirsiniz diyor. Yani hatalı baskı yok bilerek böyle yapılmış, ilk baskıya sadık kalınarak :)

Nightrain

İyi bari. ;D

Edit: Az önce Edessa'dan Süleyman bey aradı ve elindeki baskıların hepsinde 226.sayının sonda olduğunu söyledi. İptal ettirmedim.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

İdrava

Zaten orjinal baskısı böyle... sorun yok...

Nightrain

Sabah geldi, taze taze atayım dedim:

"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

dayıcomics

Bende alacam yakın bir zamanda ciltli olarak. İncelemesini yapmak için sabırsızlanıyorum.

Harun Ça

Kapak konusunda kararsız kaldım varyant hoşuma gidiyor ama orijinal olsun diyorum bir yandan da.

KenParker

Okudum hoşuma gitti. Miller Daredevil'in düşüşünü, yaşadığı dramı çok iyi anlatmış. Mazzucchelli i de çizgiye iyi dökmüş. Yalnız bir sorun var. Yeniden Doğuş'un sonuna gelindiğinde olayların ucu açık kalıyor. Buradan sonrası spoiler içerecek. Yani şimdi Kingpin onca kötülüğü yaptıktan sonra Daredevil'den sağlam bir intikam gelmiyor. Ne bileyim mesela hapse düşmeliydi veya sağlam bir dayak yemeliydi. Maalesef kitabın mutlu sonu yok. Sanırım seri devam ettiği için senaryoya son katılmamış. Sonra Daredvil'in sevgilisi Karen'la münasebeti epey sorunlu. Tamam artistlik hayatı yolunda gitmediği için uyuşturucu batağına düşüyor.  Daredevil'in gizli kimliğini satıyor. Ama böylesi bir pislik yaptıktan sonra yine hemen Matt'in kollarına dönmesi hikaye kolaycılığına kaçmış. Bu mantıksızlık da kabul edilibilir de Matt'in sorgusuz sualsiz hiç bir şey yaşanmamış gibi ilişkiye devam etmesi... Epey sorunlu durumlar. 

Sonlara doğru Nuke denen manyakla beraber, ki sanırım bu karakterin çizgi roman dünyasında ilk görünüşü, Kaptan Amerika, Thor falan çıkıyor piyasaya. Tamam şimdi aksiyon geliyor diyorsun. Olaylar koptu kopacak. Maalesef kopmuyor, kopamıyor.
Dram bakımından iyi bir hikaye ancak ne yazıkki aksiyon yerlerde geziyor. Frank Miller ve Mazzuchelli hatrına alıp arşime koydum. Yalnız Daredvil'in en iyi hikayesi kesinlikle bu değil.

ghostrider

Gerçek bir baş yapıttır;çok beğendim.
Büyük güç büyük sorumluluk gerektirir.

peder clemente

*** Spoiler Vardır ***

Maceramıza geçmeden önce, Daredevil'in orijin hikayesini biraz inceleyelim.
Aldığım notlardan yararlanacağım için, kullandığım bazı bilgi veya cümlelerden yazarınının adını veremediklerim için affola...

Daredevil'in ilk soluğunu veren yaratıcıları: Yazar Stan (Adamın dibi) Lee (1922-2018) ve Art'ist Bill Everett (1917-1973). Daredevil'in ilk sayısı Nisan 1964'te okurların beğenisine sunuldu. 1993-1994 yıllarında, ünlü çizgi roman sanatçısı Frank Miller, Daredevil'in orijin hikayesini, detaylarla, yan karakterlerle ve yeni bölümlerle zenginleştirerek yeniden yazdı. Ortaya çıkan 144 sayfalık metni, John Romita Jr. Resimledi ve "Daredevil=Korkusuz"  adlı, bir kahramanın doğuşunu anlatan grafik roman ortaya çıktı. Arkabahçe yayıncılık 2017'de bu çizgi romanı tekrar basarak yayımladı. Stan Lee, Daredevil'i yaratırken, yönetmen King Vidor'un 1931 tarihli, "The Champ=şampiyon" adlı dramatik filminden esinlenmiş. Ekonomik bunalımın (great depression=büyük buhran 1929-1939) Amerika'yı feci şekilde vurduğu dönemde geçen "şampiyon"un, yürekleri burkan bir öyküsü var: Bir zamanlar parlak bir kariyeri olan, eski dünya ağır sıklet şampiyonu boksör Andy"Champ" Purcell, içki yüzünden herşeyini kaybetmiş, karısı da onu bu yüzden terketmiştir. Oğlu Dink'le birlikte yaşayan eski boksör, hayatını kazanmak için at yarışı oynamaktadır. Dink, babasını içkiden vazgeçirmeye çalışır ama başaramaz. Andy'nin kumar bağımlılığı ve istikrarsız davranışları da vardır. Arada dramatik olaylar olur. Dink, babasını Meksika/Tijuana'da bulur. Andy, Meksika şampiyonu ile maça çıkacaktır. İçki ve kumarı bırakmıştır. Maça sıkı hazırlanmaktadır. Andy, oğlu Dink'in kendisiyle gururlanmasını ve kumarda kaybettiği oğlunun midillisi "little champ"i geri almayı istemektedir; ancak, rakibi sert ve acımasızdır...




1979 yılında, Franco Zeffirelli'nin yönetiminde filmin ikinci versiyonu çekildi. Türkiye'de "Şampiyon" adıyla gösterime girdiğinde çok tutuldu ve seyircileri ağlattı. Bir boks filminden ziyade melodramdır. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu filmden tekrar bahsedeceğim.



Daredevil'in orijin hikayesi:
Matt Murdock, boksör babası Jack Murdock ile birlikte, New York'ta Manhattan'ın batı yakasına komşu "Hell's Kitchen=Cehennem Mutfağı" denilen semtte yaşayan bir çocuktur. Hell's Kitchen, suç oranlarının yüksek olduğu ve çalışan sınıflardan İrlanda kökenli Amerikalıların yaşadığı bir yerdi."Hell's Kitchen...Cehennem Mutfağı...Valinin şehri temizlemesinin ardından geride kalabilmiş mahallelerden biri. Emlâk fiyatları roket hızıyla fırladığında, eski mahallelerin tadı, New York'un yerlilerinin bile tanıyamayacağı biçimde sulanmıştı. Gene de, Cehennem Mutfağı değişmeden kaldı. Belki de adındandır, belki de burada yalnızca en sertlerin hayatta kalabileceği söylentisinden kaynaklanan ünü. Tadını, yaşayanların oluşturduğu bir yer.Köşebaşındaki fahişeden...Yangın merdivenlerine çıkıp da yemek vaktinin geldiğini seslenen annelere kadar. Pek çokları için, Cehennem Mutfağı bir ev ve hayal kurmak için bir yerdir. Bir gün buradan kaçabilmenin hayallerinin kurulduğu bir yer. Fakat diğerleri için kavrayış kısa sürer...Çünkü, Cehennem Mutfağı'ndan tek çıkış genelde farkında olmadan gelir...Dolu bir silahın namlusundan."(Daredevil-Parts of a Hole=Bütünün Parçaları #12'de Joe Quesada&Jimmy Palmiotti yazmış).
   Matt Murdock'un,  İrlanda kökenli Katolik biri olan babası, ağır siklette boks yapmaktadır: Ona Jonathan "Battling(Savaşçı) Jack" Murdock derlerdi. Matt, yürümeye başladığında annesi Maggie evi terkedip gitmiş. Hell's Kitchen'da babasıyla büyür Matt. O yaz, günler ışık, sıcak ve yaramazlıklarla dopdolu geçip gidiyordu. Matt,(her ne kadar onun gözünde uslu bir çocuk olarak görülse ve diğer çocuklara örnek olarak gösterilse de) polis memuru Liebowitz'in copunu çalar... Kay kay'ı ile hızla spor salonuna gider. Matt'in en sevdiği yer, talaş ve ter kokan Fogwell's Spor Salonuydu. Jack Murdock, zamanının en iyi boksörüydü. Şimdi yaş almaya, formdan düşmeye başladı. "Fixer=Şikeci" denilen Roscoe Sweeny'nin, kendini ve oğlu Matt'i öldürmekle tehdit etmesi sonucu; Jack Murdock, Fixer'in tahsilat işlerini yapar, haraçlarını toplar. Bu sayede Matt'in büyümesini sağlamaya çalışır. Jack Murdock, bir borçlu'nun yakasına yapışıp parasını aldığında, başka birinin boğazına beyzbol sopasını dayadığında kendini tam bir serseri gibi hisseder ve kendinden nefret eder ama ancak bu sayede geçimini sağlayıp Matt'in karnını doyurabilmektedir. Fakat tüm bunlar Jack Murdock'un ruhuna mal olmaktadır. Oysa, ringde dövüşürken, yumrukları güçlüyse ve bacakları da sağlam basıyorsa; bir de maçı kazanmışsa kendisini daha iyi hissediyordu. Tıpkı bir şampiyon gibi...

John G. Avildsen'in yönettiği, 1976 tarihli "Rocky" filmi, en iyi film ve en iyi yönetmen Oscarlarını almış iyi bir filmdir. Filmde, Rocky adlı boksör Amerikan rüyasını gerçekleştirme şansını yakalar. Aslında, senaryoyu yazan ve Rocky'yi oynayan Sylvester Stallone gerçekleştirir asıl Amerikan rüyasını. Rocky de, (Jack Murdock'un, Fixer adına yaptığı gibi) tefeci Gazzo adına tehdit ve tahsilat işlerini yapar. Boks filmlerinde: Serserilikten kurtularak sınıf atlamak, saygın bir insan olabilmek ana temalardan biridir. Filmle ilgili unutamadığım iki bölüm: Filmin açılışı ile final maçından önce Rocky ve Adrian arasındaki konuşmadır. Küçük dumanlı bir salondaki boks maçıyla açılır film. Rakibi, boks kurallarına aykırı olarak diziyle başını kanattığında sinirlenerek adamı devirip yerde bile yumruklamaya devam eden Rocky, kanayan başına havluyla tampon yaparak ve seyircilerden birinin yanan sigarasını alarak, seyircilerin "işe yaramaz bir serserisin" bağırışları arasında soyunma odasına gider. Görevli gelir ve "kazanan payı" olarak yaklaşık 40 dolar verir Rocky'ye. Gece, maç çıkışı, Rocky, Philadelphia sokaklarında, elindeki lastik topu yerden sektirerek yürürken, içinde ateş yanan varilin başına toplanıp şarkı söyleyen gençlerin şarabından bir yudum alır, sigarasından bir fırt çeker ve bekar odasına gelir. Dolabı açar. Gündüzden yarım kalmış birayı alır ve içer. Cam kavanozdaki balıklarına selam verir, onlarla sohbet eder. Filmin esin kaynağı olan, yenilgisiz Dünya ağır sıklet şampiyonu Rocky Marciano'nun (1923-1969) duvarda posteri asılıdır. Rocky Marciano da kendisi gibi İtalyan asıllıdır.Rocky Marciano hem idolü hem de adaşıdır.



Rocky Marciano

Rocky, balık yemi hakkında, çocukluk resimleri iliştirilmiş aynada kendi kendisiyle konuşur. Kamera, ekose gömlekli çocukluk resmine zoom yapar. Resmi alır aynadan ve bakar; bir de aynaya bakar; olduğu kişiden hoşnut değildir.


Rocky'nin (Sylvester Stallone) çocukluğu

Rocky, dışı kararmış buzdolabından biraz buz alır ve sızlayan başına bastırarak tek kişilik karyolasına uzanır... İnsan, koca bir şehirde yalnız bile olsa, kendinden başka dayanacak ve güvenecek kimse olmasa, ister rakibinden isterse hayattan darbe yese bile: Yaralarını sarıp, dinlenip, ertesi gün yeniden mücadeleye başlayacak gücü kendi içinden bulup çıkartmak zorundadır... Buda: "kendiniz için bir ada olun. Kendinize sığının başka birşeye değil" demiş...

Çeşitli gelişmelerden sonra Rocky, dünya ağır sıklet boks şampiyonuyla maça çıkacaktır. Maç arifesindeki gece uyku tutmaz Rocky'yi. Sokaklarda dolaşır. Müsabakanın yapılacağı salona gider. Eve döndüğünde eşi Adrian'ın yanına uzanır ve şunları söyler: "Onu yenemem. Ama yenemesem bile önemli değil. Zaten daha önce de hiçkimseydim ben. İsterse yüzümü dağıtsın, umurumda bile değil. Eğer dayanabilirsem Apollo Creed'e karşı... Gong çaldığında hâlâ ayakta kalabilirsem; hayatımda ilk kez sokaktaki serserilerden biri olmadığımı anlayacağım." Rocky, bunu başarabilirse özsaygısını kazanacaktır...




Jack Murdock'da kalmıştık, oradan maceraya devam edelim. Jack Murdock, Matt'in kendisine benzemesini istemez. "Söz ver evlat. Özel biri olmalısın. Annene bunu borçluyuz" der oğluna. Belli ki, Maggie'nin evi terketmesinden de kendini sorumlu tutmaktadır. Babasının sözünü dinleyip odasına kapandıkça, diğer çocukların alay konusu olmaktadır Matt. Mahalledeki çocuklar: "Hey! Daredevil (gözükara) dışarı gel" diye alay ederler onunla... Arkadaşlarından dayak yer ama kurallara uymak adına karşılık vermez Matt. Kızlar, kıkırdayarak parmaklarıyla onu gösterir. Kızın biri: "Çok sümsüksün" der ona. Öfkesini, spor salonundaki kum torbasını yumruklayarak boşaltır Matt. Salonun temizlik işleriyle ilgilenen ve gözleri görmeyen "Stick" adlı esrarengiz adam, Matt'in öfkesini hissetmektedir. Matt'in kaderinde önemli bir rolü olacaktır Stick'in...

Matt, güneşli ve gökyüzünün masmavi olduğu mükemmel bir günde, yolun karşısına geçmeye çalışan ihtiyar ve kör bir adamın, üzerine doğru gelen kamyonun altında ezilmek üzere olduğunu görerek adamı kurtarmak için atlayıp adamı ileri iter. Ani fren yapan kamyondan devrilen varillerden boşalan radyoaktif sıvılar, Matt'in gözlerini yakar, yaralarından kanına karışır. O gün, Matt'in görebildiği son gündür. Yapılan tıbbi müdahalelerden sonra ölmek isteyen Matt, bir süre sonra iyileşmeye başlar. Acıları geçer; ancak, gözleri kördür artık... Başında onu alnından şefkâtle öpen bir kadının varlığını (rahibe) ve boynundaki altın haçı duyumsar. Kadın, 'hissettiği çılgın duyuların ona verilen bir hediye olduğunu' söyler. Matt'e çarpan radyoaktif izotop, görme yeteneğini alıp diğer duyularını keskinleştirir. Matt, altı sokak ötede birbirine tıslayan iki sokak kedisini duyabilmekte, bir lokantada tartışan çiftin konuştuklarını tek kelimesini kaçırmadan dinleyebilmektedir artık. Herkesi korkutan karanlık, Matt'e bazı özel yetenekler kazandırmıştır: Matt, yarasalara özgü bir görme yetisi kazanır, radar gibi çevreyi tarayarak maddeleri hissedebilmektedir.

Herkes Matt'e acıyıp yardım etmeye çalışırken sadece spor salonundaki Stick denilen adam Matt'e acımaz. Stick anadan doğma bir kördür. "Kendine acımayı bırak" der Matt'e, kararlı bir ses tonuyla. Stick, uzun uğraşlar sonucu kendini geliştirmiş gizemli biridir. Matt için bir usta ve guru olacaktır artık. "Yeterince iyiysen seni bir savaşçı yapacağım" der Stick. Havayı ve duvarları hissetmeyi; bastonuyla, gelen saldırılardan korunmayı, odaklanarak ok atmayı, dövüş sanatlarını (martial arts), geceleri binaların tepesinde gezinmeyi ve birinden diğerine korkusuzca atlamayı, akrobasiyi öğrenir Stick'ten Matt; korkularını yenmeyi ve kendini geliştirmeyi başarır...




Matt'in babası ise, bir boksör için yaşlanmış olmasına rağmen son altı maçın altısını da nakavtla kazanmıştır. Kendini tekrar iyi ve genç hissetmeye başlayan Jack Murdock, Central Park'ta bir bahar sabahı koşarak antrenman yaparken; arabasıyla Fixer yaklaşır yanına ve: "O nakavtları kendin mi yaptın sanıyorsun sen. Bana neden Fixer diyorlar zannediyorsun. Maçların hepsi şikeliydi. Yarınki maçta yenileceksin ve ben tomarla para kazanacağım. Sakın itiraz etme, önceki tehditler hâlâ geçerli" der Fixer. Ertesi akşam maç başladığında, Matt de seyircilerin arasındadır. Portatif radyodan da maçı dinlemektedir. Burada bir parantez açalım."Yumruk yemeden yumruk atma sanatı" olarak tanımlanan boks, sadece ringde eldivenli iki kişinin, hakemin: "Tekme, enseye yumruk atmak yok. Söylediğimde ayrılacaksınız. Rakibinizi yere devirdiğinizde köşelerinize döneceksiniz ve belden aşağı vurmak yok" sözleriyle dövüşmeye başlaması değildir; alt tabakalardan çıkış, cehennem gibi hayatlardan ve serserilikten kurtuluş, bir yırtma ve sınıf değiştirme çabasıdır. Boksu bıraktıktan sonra Parkinson veya Alzheimer hastalığına yakalanma riskidir. Bazen hızlı bir yükselişten sert bir düşüşe geçişin ruhsal travmasıdır. Bazen o maçı seyretmeye yüreği dayanmayan bir eşin veya annenin endişesidir.  Mafia'nın, üzerinden para kazanmak için tezgah kurduğu bir gösteridir. Bazen şikeye direnip vurulmak veya dövülmek; bazen şike yaparak, boksa, dövüşçü ruhuna ve kendine ihanettir; şike yapmanın bedeli olarak özsaygını yitirmek ve kendini sefil bir insan gibi hissetmektir... Parantezi kapayıp maça dönelim. Dördüncü raund başlamadan Fixer'in adamı gelip: 'Bu raund'da yere yığılıp nakavt olmasını, çocuğunu düşünmesini' söyleyince; Jack Murdock: "Ben de oğlumu ve ona söylediğim işe yarar tek şeyi düşünüyorum. Ona asla pes etmemesini söyledim. Asla!..." der. Raund başlayınca, rakibinin hamleleri Jack'in gardında erir ve kontradan balyoz kuvvetli gibi bir sağ kroşeyle adamı yere serer. Hakem, 10'a kadar sayar, nakavt. Jack Murdock'un içindeki savaşçı ruhun onuru maçı kazanmıştır; başına gelecekleri bilir stadyum'dan çıktığında. Fixer'in adamları önce haşat ederler Jack'i; sonra Fixer sırıtarak Jack Murdock'un acılarını sona erdirir. "Blam" sesiyle patlar toplu tabanca Jack Murdock'un başında... Böylece Matt'in babası –aslında iyi bir adam olan- Jonathan "Batling Jack" Murdock, hayatının en cesur hamlesini kafasına yediği kurşun sonucu beyni dağılarak öder. Onurlu bir adam ve bir savaşçı gibi şerefiyle ayrılır bu gözyaşı vadisinden...

1979 yapımı "Şampiyon" filminde: Billy (Angelina Jolie'nin babası John Voigh oynadı), eski bir boks şampiyonudur. Şöhret altında ezilerek kendini içki ve kumara vermiş, karısından ayrılmış, oğlu T.J'yi (Rick Schroder) yedi yaşına kadar kendisi büyütmüştür. Billy, servetini yitirmiş, at yetiştiriciliği yaparken; eski karısı Annie (Faye Dunaway) ise tasarımcılık yapar ve başka biriyle evlenir. Billy ile oğlu T.J arasında büyük bir sevgi bağı vardır. T.J, babasına hep "Şampiyon" diye seslenir. Sıkıntıları olsa da baba-oğul yuvarlanıp gitmektedirler. Derken bir gün T.J'nin annesi oğlunu almak için çıkagelir. Üstelik mahkeme kazanacak kadar da parası vardır. Billy, oğlunun daha iyi bir hayat sürmesi için T.J'yi  annesine gönderir. Yeni hayatında mutsuz olan T.J'nin durumuna üzülen annesi onu babasına geri gönderir. Baba oğulun kavuşma sahnesi duygusaldır. Şampiyon ile T.J, tekrar boks dünyasına dönmeye karar verirler. Billy, tekrar şampiyon olursa oğluna daha iyi bir yaşam sunabilecektir. Billy, ilk maçında kendinden 13 yaş genç rakibi ile zorlu bir mücadele yapar. Billy, maçı kazanmasına rağmen aldığı darbelerden dolayı sürüklenerek götürülür soyunma odasına. T.J, babası ile kısa bir konuşma yapabilir ancak. Başı cansız yana düşen babasına: "Uyan...Gözünü aç... Bana bak..." diye ağlayarak yalvarır; kolunu tutar babasının "hadi şampiyon eve gidelim...kalk" dese de kolu pelte gibi düşer babasının. Odada bulunanlara dönerek 'babasını kaldırmalarını' ister onlardan. Odadakiler ağlar. İzleyiciler ağlar. Rick Schroder, altın küre kazandığı oyunculuğu ile en taş kalpli insanı bile ağlatır bu sahnede. Arkadaşı, dayanağı, koruyucusu, babası ölmüştür T.J'nin. Öksüz kalmıştır. İçeri giren annesine sarılır...

Maceramızda da Matt, annesini hiç tanımadığı gibi, babasını da kaybeder. Artık kendi başınadır. Değerlerini oluşturmalı, yeteneklerini  bilemeli, mücadelesini vermelidir.

Elia Kazan'ın yönettiği, 1956 yapımı "Baby Doll" adlı fimde: Ölüm hakkında güzel bir konuşma geçer. Silva (Eli Wallach), Baby Doll (Carroll Baker) ve çiçekleri "doğanın şiirleri" olarak tanımlayan Rose Hala'ya şöyle der: "...İnsanlar dünyaya talimatlar olmadan geliyor. İnsanlar dünyaya nereye gideceği veya ne yapacağına dair talimatlar olmadan gelir. Bir süre dolaşıp sonra giderler. Bir süre sürüklenip sonra da yok olurlar... Yeni gelenlere yer açarlar...Eski gider, yeni gelir. Gitmek ve gelmek, geri ve ileri. Koşuşturma. Hiçbir şey kalıcı değil. Yaşayan hiçbir şey ciddiye alınacak kadar uzun sürmez."




Daredevil: Sarı'da şöyle bir söz geçer: "Gençken sonsuza dek yaşayacağını düşünürsün".
Ölüm her canlı için kaçınılmaz bir son ve mutlak bir gerçektir.
Thich Nhat Hanh'ın "Buda'nın öğretisi" kitabında:
Beş anımsama'nın, 'yaşlanma, hastalanma ve ölmeye dair korkularımızla arkadaş olmamıza yardım edeceği' belirtilir.

1- Benim yaşlanan bir doğam var. Yaşlanmaktan kaçmanın yolu yoktur.
2- Benim hastalanan bir doğam var .Hastalanmaktan kaçmanın yolu yoktur.
3- Benim ölecek bir doğam var. Ölümden kaçmanın yolu yoktur.
4- Benim için değerli olan ve sevdiğim herkesin değişen bir doğası vardır.
Onlardan ayrılmaktan kaçmanın bir yolu yoktur.
5- Edimlerim benim tek gerçek varlığımdır. Edimlerimin sonuçlarından kaçamam.
Edimlerim benim üstünde durduğum zemindir.


Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden Samos'lu (Sisam adası) Epicuros (Epikür, MÖ 341-270):
"Tetrapharmacos (dört ilaç):

1- Do not fear Gods=Tanrılardan korkma.
2- Do not fear death=Ölümden korkma.
3- What is good is, easy to get=İyi şeyleri elde etmek kolaydır.
4- What is evil (terrible) is easy to endure=Kötü şeylere kolayca dayanılabilir" demiştir.


Akira Kurosawa'nın 1950 tarihli "Rashomon" filmindeki eski han'da şu yazı vardır: "İnsan hayatı, ne kadar kırılgan ve bir sabah çiği gibi geçici". Yönetmen Pan Nalin'in 2001 tarihli "Samsara" filminde: Budizmin ölüme bakışı bir yazıyla özetlenir. Tapınağa giden genç, girişte bir taş üzerine yazılmış şu soruyu görür: "Bir su damlasını yok olmaktan ne kurtarabilir?". Yıllar sonra tapınaktan giderken taşın arkasındaki cevabı görür: "Denize karışmak". Kıyıya vuran dalga yok olmaz, suya karışır. Dalga sona ermez, başka bir boyutta, büyük aleme karışarak erir...




Kahramanımızın orijin hikayesine devam edelim. Matt, babasını kaybetmişti. Bazı yeteneklerini bileyen ve yeni beceriler kazanan Matt, daha önceden babasını takip etmişti; mecburen yaptığı pis işleri, kimlerle işbirliği yaptığını, katillerin sesini ve kokusunu biliyordu. İşte ilk ikisi: McHale ve Gillian... Yolda içerek giderken, arkalarında bir bastonun yere değmesinden çıkan sesi duyarlar: Tap...Tap... "İçin beyler acıya iyi gelir" diyen bir ses onları karanlık bir yere çeker. Sustalı açılır. Şişe kırılır. Fixer'ın adamları: "Nasıl olsa o da göremez" diyerek karanlığa dalarlar. Oysa, içerideki adam karanlığın ta kendisidir. Bir saat sonra yapılan bir ihbar üzerine gelen polisler, kanlar içinde yerde yatan iki gangsteri bulur. Bunu kendilerine yapanın Jack Murdock olduğunu zannederler; "Öldürdük ama dirilmiş" derler. Sırada Slade denilen bol kıllı çam yarması var. Jack Murdock'u pelteye çeviren, çenesini ve kaburgalarını kıran kişi. Slade, spor salonunda kum torbasını yumruklarken; ufak tefek Marcello, kamayı, ince –keskin ucundan parmak üzerinde dengede tutmaya çalışıyor. Işıklar birden sönüyor; Matt, sigortayı  kapatmış. Ringden aşağıya doğru, "Marcello çok ödleksin" diyerek inen Slade'in ayağı yerde yatan Marcello'nun bedenine takılır. Eğilince, dağılan kafadan sızan sıcak kan eline bulaşır. Işıklar tekrar yanar. Ringdeki Matt'in, yüzünde kar maskesi, elinde beyzbol sopası vardır. Sopayı elinden atan Matt, Slade'i ringe davet eder; kendine güvenmektedir. Kule gibi dikilen Slade'in sağ dizi, Matt'in yan tekmesi (Side kick=Yoko Geri) ile kırılır; içine demir para koyduğu yumruğu, peşpeşe Slade'in suratına iner.Sonra da tekmeler... İşini bitirene kadar. Fixer'in, yıllarca kötü kullandığı ciğerlerine  sık sık çektiği nefesi duyar Matt. Pahalı traş losyonuyla karışık sigara kokusunu alır. Fixer, kalbi deli gibi atarak kaçar. Matt, aldığı eğitime uygun olarak onu kolayca takip eder. Metroda bir duvar dibine sıkışan Fixer'in kalbi teklemeye başlar. Altıpatların horozunu kaldıran Fixer, tetiği çekemeden yere yığılır kalır. Geriye bir kişi kalmıştır: Fixer'in şoförü Angelo...



Bu arada, Matt'in gazabına uğrayan, sargılar ve alçılar içindeki iki gangsteri ziyaret eden polis yüzbaşısı, Matt hakkındaki kanaâtini söyler: "Adalet Savaşçısı". Daredevil, DC'nin Batman'inin Marvel'deki karşılığı gibidir. Hatta, yarasalara özgü görme yetisine sahip olduğu ve sürekli karanlıkta yaşadığı için gerçek batman Daredevil'dir bile denebilir. Matt, sonunda "Daredevil"e dönüşünce: Geceleri boynuzlu bir şeytanı (Devil) andıran maskesi ile aksiyon ve macera dolu saatler yaşarken, gündüzleri de kör Avukat Matt Murdock olarak hukuki mücadelesini sürdürecektir.
Daredevil karakterinin özünü oluşturan değerler: Adalet kavramı ve din olacaktır. Yunan mitolojisinde: Themis, hak, düzen ve Tanrısal adalet tanrıçasıdır. Themis, "adalet" anlamına gelmektedir. Bağlı olduğu için görmeyen gözleri ile Daredevil'in arketipi olmuştur. Themis'in, bir elinde  terazisi (hak ve adaleti simgeler), diğer elinde kılıcı (hukukun cazalandırma  gücünü simgeler), gözleri bağlı (tarafsızlığı ve herkese eşit davranmayı simgeler) heykeli, Daredevil maceralarında sıkça karşımıza çıkar. Gücü olmayan adalet acizdir. Adaleti olmayan güç ise zalim.

Yukarıda bahsettiğim "Baby Doll" adlı filmde: Orta yaşlı Archie Lee (Karl Malden), 19 yaşındaki Baby Doll (herkes öyle diyor) ile evlenmiştir. Türlü vaadlerle Baby Doll'u ve babasını ikna etmiştir. Baba ölmüş, Baby Doll ve Rose Halası, Archie Lee'nin yaşadığı köhne malikaneye taşınmıştır. Baby Doll ile Archie Lee'nin yaptıkları anlaşmaya göre: Baby Doll 20 yaşına girinceye kadar, Archie ona el sürmeyecektir. Archie, Baby Doll'u yani eşini röntgenler fakat bir türlü bal kutusuna kaşığını daldıramaz. Baby Doll'un yirmi yaşına girmesine üç gün kalmıştır. Archie sabırsızlıkla üç günün geçmesini beklemektedir. Baby Doll, naif, hassas ve erkeklerden yana hüsrana uğramış bir kızdır. Ona şefkâtle, sevgiyle, özenle,oyun ve eğlenceyle yaklaşacak bir erkeğe ihtiyacı olmasına rağmen; Archie Lee gibi bencil ve nobran bir kütükle evlenmiştir. Tek tesellisi Rose halasıdır, sevgi ve anlayışı sadece onda bulmaktadır.Baby Doll geceleri odasında çocuk karyolasında uyumaktadır...




Mississippi deltasındaki Benoit kasabası kırsalında pamuk çırçırı işleten Archie'nin işleri, pamuk üreticileri birliğindeki yeni ve modern çırçırı işleten Silva (Eli Wallach) yüzünden bozulur. Bütün çiftçiler pamuklarını Silva'nın çırçırına götürmektedir. Borçlarını ödeyemeyen Archie'nin evine haciz gelir. Bütün mobilyaları götürürler. Eski malikane iyice yaşanmaz hale gelir. Archie, kıskançlık ve öfke hisleriyle gidip Silva'nın çırçırını yakar. Benzin bidonunu bulan Silva'nın yardımcısını bayıltarak bidonu alır. Üreticiler toplantısına katılmayan tek kişinin Archie olduğunu dikkate alan Silva, çırçırını yakanın Archie olduğunu anlar. Silva, Sicilya kökenlidir. Ne yapacağını soran birlik yöneticisine, gözünde intikam ateşleri yanarak şöyle der: "Bu ilçede tavsiye, hukuk ve mahkeme istemiyorum. Her erkeğin özel ve gizlice kendi adaletini sağlamasının gelenek olduğu eski bir yerdenim ben. Çünkü orada da yozlaşma vardı... Ve adalet her erkeğin bizzat kendisi tarafından yerine getirildi. İncil'in adaletinden bahsediyorum. Göze göz, dişe diş". Sonra eski malikaneye giden Silva, Archie lee ve Baby Doll'u bulur. Çırçırın kopan kayışını almak için Archie Lee'yi evden uzaklaştırır. Pamukları Archie'nin çırçırında işleyecektir. Baby Doll ile yalnız kalırlar. Rose Hala hastalara gelen şekerlemeleri yemek için hastaneye gitmiştir... Gelişmelerden sonra, Silva gibi yabancılardan hoşlanmayan Archie Lee, av arkadaşlarını yardıma çağırır. Baby Doll, bir koridorda Silva'ya şöyle der: "Mahkemeye fazla güvenme, burada adalet şu yaşlı kadın gibi (Rose Hala'yı gösterir) sağır ve kördür"...

Amerikanın güneyinde geçen hikayeleri çok güzel yazan Tennessee Williams'ın senaryosu tam usta işi. Bütün hukuk insan içindir. Hukuk sistemi, bir kişi ya da grubun aracı haline gelirse, yargı bağımsızlığı biterse, kuvvetler ayrılığı ortadan kalkarsa: Çürüme başlar; insanlar ya kendi elleriyle adaleti sağlar (ihkak-ı hak) veya hakkını alabilmek ya da adaleti sağlamak için yargı dışındaki güçlere ve organizasyonlara başvurur. Hukukun üstünlüğünün yerini üstünlerin hukuku alırsa; suçluların suçsuzları yargıladığı bir zorbalık cangılına dönüşür o ülke. Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş derler. Bu haksızlık ve adaletsizliklerin ortaya çıkmaması için: Adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir...




Maceraya dönelim. Matt, Fixer'in şoförü Angelo'yu bir randevuevinde bulur. Matt, pencereden atlayarak Angelo'nun üzerine çöker. Yarı çıplak kadınlar ise Matt'e saldırır. Matt'in rastgele savurduğu bir yumrukla, fahişenin biri pencereden düşerek ölür. Matt, kadının ölümünden kendini sorumlu tutmaktadır. Kahramanlık yolunda hatalar yapılmakta, pişmanlıklar yaşanmaktadır. İntikam hisleriyle ve öfkeyle hareket ederek adalet sağlanamayacağını öğrenir Matt. Matt'in, duygusal davranışlarını ustası Stick onaylamaz. Mistik bir tarikâtin üyesi gibi gösterilen Stick ve Stone, Matt hakkında konuşurlarken Elektra'dan da bahsederler. Elektra'nın karanlık yola girdiği kanısındadırlar.Bundan sonra sahneye Elektra çıkacaktır...

Elektra: "İçinde aşırılığın büyümesine izin verme." –Hesiodos, İşler ve Günler, 213.
Yunan mitolojisinde: "Tanrılar ölümlülerde hubris'i yani aşırılığı hoş görmezler. Aslında bireyleri cezalandırırlar ama lanetleri bazen tüm bir sülaleyi kapsar. Atreusoğulları ailesinin durumu böyledir. Ailenin kötü kaderi, ailenin atası Tantalos'un, Tanrılara karşı bağışlanamaz bir suç işlemesinden gelir. Yunanlıları Troia'ya götüren Agamemnon bu soydandı. Elektra, Agamemnon'un kızıdır. Agamemnon Troia'dan döndüğünde, karısı Klytaimnestra, âşığı Aigisthos'un da yardımı ile onu öldürür. Orestes, babasını çok seven Elektra'nın erkek kardeşidir. Bir oğulun, babasını öldürenleri öldürmesi, en başta gelen ödeviydi. Ama annesini öldüren insana, ölümlüler de, ölümsüzler de canavar gözüyle bakarlardı. Orestes'in en kutsal ödevi, en büyük suçla sıkı sıkıya bağlanmıştı. Doğru olanı yapmak isterken, iki kötü yoldan birini seçmek zorunda kalacaktı; ya babasını unutacak, ya annesini öldürecekti. Karar veremeyen Elektra ile Orestes, Apollon kâhinine danışırlar ve onun öğüdü üzerine annelerini ve onun suç ortağını öldürürler. Elektra'nın hayatı yalnızlık içinde sona erer. Orestes delirir. Frank Miller'in, Elektra karakterini, Yunan Mitolojisinden esinlenerek yazdığı açık. Daredevil:Korkusuz'da, Elektra, Amerika'daki Yunanistan Büyükelçisinin kızıdır. Siyah-gür saçları, dolgun dudakları ve vucüt yapısı ile tam bir Akdeniz kadınıdır. Martial arts bilir. Aikido, kendo ve karate'de birincilik ödülleri vardır. İyi bir müzisyendir. En zor parçaları piyanoyla çalar. Marjinal bir kızdır, hep uçlarda yaşar, aşırıdır. Femme fatale (felakete neden olan çekici kadın) özellikleri gösterir Elektra. Matt Murdock ile aşk ilişkisi yaşarlar. Matt'in üniversitedeki oda arkadaşı Foggy Nelson: "O kızdan sana hayır gelmez Matt" derken; Matt'in ustası Stick: "O kız zehirden farksız. Olabilecek en kötü yere giderken seni de peşinden sürükleyecek...Elektra'dan uzak dur" diyerek uyarır Matt'i. Elektra'nın psikolojik yapısı da pek sağlıklı sayılmaz. Zaman zaman sesler duyar.




Matt, yurttaki yatağında sırtüstü yatarken, hassas kulaklarıyla duyduğu, sokaklardan gelen seslerin cazibesine dayanamayarak dışarı çıkar. Matt gibi uyuyamayan biri daha vardır. Güzel ve tehlikeli bir kadın: Elektra... Dengesiz bir kadın... Zaman zaman bazı sesler duyar... Duyduğu bu sesler ona yapacaklarını söyler. Matt, çatılarda, estetik ve akrobatik hareketlerle dolaşırken hisseder Elektra'nın varlığını... Olayların gelişimiyle ertesi gün Matt, Elektra'nın üstü açık spor arabasıyla bir uçurumun kenarında bulur kendini. Elektra: "Sonun tam kıyısındayız. Biz buraya aitiz. Hep uçurumun kenarına... Seni çatıda gördüğümde anladım... Biz aynıyız. Sınıra yaklaşıyor ve sonra da geçiyoruz. İşte böyle..." diyerek kendini buz tutmuş göle doğru bırakır. Suçsuz fahişenin ölümünü hatırlayan Matt, bu defa kızın ölmesine izin vermeyecektir. O da atlar kızın peşinden. Suyun dibinde hiçbir şey bulamayıp yüzeye çıktığında, Elektra'nın kahkahalarını ve uzaklaşan arabasının sesini duyar... Ertesi gün Matt, Elektra'nın diplomat babasının sıkı bir şekilde korunan malikanesine gider. Elektra'nın odasını bulur. Sanki ellerini onun vücudunda  gezdiriyormuş gibi mahrem bir hareketle birlikte odayı içine çeker. Korumalar Matt'i bulurlar ve mücadele başlar. O sırada, konuklara, camlı büyük salonda piyano konseri veren Elektra, Matt'i farkeder. Konseri hiç kesmez. Aksine, mücadeleyle birlikte; kreşendo'ya yani zirveye çıkarır icra ettiği eseri... Bu mücadeleden yaralı olarak kurtulan Matt, yurttaki odasına gider, yaralarını sarar, duşa girer. Matt duş alırken, Elektra'nın ojeli parmakları duş perdesini usulca yana çeker...

Elektra'nın nasıl bir femme fatale olduğu: Davetkâr davranışlarla bir grup serseriyi ıssız bir sokağa sürükleyerek, hepsini acımasız dövüş teknikleriyle öldürmesiyle iyice anlaşılır. Bu dövüşten sonra, spor salonunda, Matt ile Elektra'nın terleri, kalpleri ve vücutları birbirine karışır. Matt'in hocası Stick, gece Matt'in yurttaki odasına gelerek, Elektra'dan uzak durması hususunda  onu uyarır. Ancak, Matt uzaklaşamaz ondan; Elektra, onun gülen ve dans eden partneri, vahşi, pervasız ve tutkulu sevgilisidir... Ama ilişkilerinin geleceği yoktur. Elektra'nın babası öldürülünce; Elektra, Matt'den ve New York'tan ayrılır. İleride tekrar görüşeceklerdir...




Manhattan'da, mafia ailelerinin toplantısı: Mafia Babası Rigoletto, 'çocuk fahişeliği ve uyuşturucularla, semtlerinin cehenneme çevrilmesine karşı olduğunu' belirterek uyuşturucu işine girmeyi reddeder. Toplantı sona erince, güçlü ve iri bir el, Rigoletto'nun şakaklarına masaj yapmaya başlar... Ve sonra boynunu ince bir dal gibi kırar. Ellerin sahibi Kingpin'dir.



Kingpin:Marvel evreninde, Spider-Man ile Daredevil'in en büyük düşmanlarından olan Kingpin, 1967 yılında, The Amazing Spider-Man'in 50. Sayısında okurlarla tanışmıştır. Stan Lee&John Romita Sr. Tarafından yaratılan Kingpin'in gerçek adı Wilson Fisk'tir.Wilson'un çocukluğunun geçtiği Hell's Kitchen'daki evinde, Bill adında sert ve şiddete meyyal bir babası, Marlene adında şefkâtli bir annesi vardı (Daredevil dizisi 1.sezon, 8. bölüm esas alınmıştır).Baba Bill Fisk, Mafia Şefi Don Rigoletto'dan faizle borç para alarak, belediye meclisine üye olmak için yerel seçimlere girer. Amacı, imar işlerinden yiyeceği rüşvetle bir ev almaktır; ancak, seçimi kaybeder. Babasına "loser=ezik,kaybeden" diyerek babasının propaganda afişlerini indiren bir gence karşı çıkan küçük Wilson, genç tarafından hırpalanır. Evde oğlunun ağladığını gören Bill, Wilson'a giyinmesini söyler ve dışarı çıkıp genci bulurlar. Gencin elindeki beyzbol sopasını alan Bill, oğlu Wilson'dan genci tekmelemesini ister.Wilson tekmeledikçe daha şiddetli vurmaya başlar...Bill'in borcunu ödeme günü gelmiştir.Don Rigoletto, Bill'i çağırtmıştır. Kocasından gördüğü şiddetten dolayı vücudu morluklarla dolu olan Marlene: "Bu adamlardan borç para alınır mı hiç?" deyince; Bill, pantolon kemerini çıkartarak Marlene'e vurmaya başlar. Babasının seçim propaganda afişlerini hazırlamak için kullandıkları çekici alan Wilson, arkadan babasının kafasını dağıtıncaya kadar vurur...Birçok insanın içinde bulunan şiddet eğilimi, insanlara acı çektirme isteği ve acımasızlık hali; Wilson Fisk'ten dışarıya dökülmüştür artık. Marlene ve oğlu Wilson, baba Bill'in cesedini testereyle keserek, parça parça torbalarla taşıyıp nehre atarlar...Bir hafta boyunca...(Jason Aaron'un yazdığı, Punisher MAX:Kingpin'de; Wilson Fisk, aç bırakılmış fareleri kullanarak işkenceyle öldürüyordu babasını).Mahalle sakinleri, bir daha Bill Fisk'i göremeyince, onun borcundan dolayı kaçtığını zannederler. Anne Marlene, Wilson'u akrabalarının yanına bir çiftliğe gönderir...Daha sonra suç dünyasına adımını atan Wilson Fisk, Marvel'ın en vahşi ve acımasız vigilante'si olma yolunda ilerler...   Wilson Fisk,  yeraltı dünyasının küçük bir patronuyken, çevirdiği dalaverelerle başa geçer ve New York'un suç patronu olur. Kingpin yeraltı dünyasını yeniden şekillendirir. Yıllarca sabırla bağlantılarını kurar. İtaat etmeyenleri, şahsi gestaposu olan paralı askerlerden oluşan ölüm timine öldürtür. Bir tiranın disiplini ve bir muhasebecinin hassasiyeti ile yönettiği bir suç imparatorluğu kurar. Suç tarihinde efsaneleşen patronlar patronu Kingpin olur. Bundan böyle, şehrin suç ağları onun denetiminde çalışır... Ve paralar oluk gibi akmaya başlar. Paralar: Kaçırılıp satılan çocuklardan; insanları, asla tükenmeyecek ihtiyaçlarını gidermek için herşeyi yapmaya hazır çaresiz sefillere çeviren uyuşturuculardan, snuff filmlerden (sapkınlık, işkence, tecavüz, uzuv kesme, cinayet sahnelerinin gerçek olduğu filmler) geliyordu...Matt Murdock, Kingpin ile ilk karşılaştığında: "Onun dehası ve gücü ile ilgili hikayeler duydum...Ama hiç kimse onun bu kadar devasa olduğunu söylemedi!" der.Kingpin, 225 kiloluk bir dev'dir.Daredevil dizisinin 1. sezonunun 13. bölümünde, FBI nakil aracındaki iki askere, kendi doğasına ışık tutacak şu öyküyü anlatır Wilson Fisk: "Aklıma İncil'den bir hikaye geldi: Bir adam varmış. Kudüs'ten Eriha'ya giderken, kötü niyetli kişilerin saldırısına uğramış. Yolcuyu soymuşlar, dövmüşler ve kanlar içinde bırakıp gitmişler. Oradan geçen bir rahip, yolcuyu görmüş. Ama yolun karşı tarafına geçip yoluna devam etmiş. Sonra levili bir din adamı oradan geçerken, ölmekte olan adamı görmüş. Ama o da yolun karşı tarafına geçip gitmiş. Sonra Samiriyeli biri, iyi bir adam gelmiş...Yolda kanlar içinde yatan yolcuyu görmüş ve başına gelebilecek şeyleri hiç düşünmeden yardım etmek için durmuş Samiriyeli; yolcunun yaralarını yağ ve şarapla temizleyip sarmış. Sonra onu bir hana götürmüş. Bütün parasını han sahibine, yolcuyu tedavi etsin diye vermiş. Bunu salt o yolcu komşusu olduğu için yapmış. Şehrini ve orada yaşayan insanları çok seviyormuş. Ben hep bu hikayedeki Samiriyeli olduğumu düşünürdüm. Ne tuhaf değil mi? En iyi insanın bile gerçek tabiatı tarafından aldatılması. Yıllar sonra anladım ki, ben Samiriyeli değilim. Rahip veya Levili değilim. Kötü niyetli adamım. Çıkmaması gereken bir yolculuğa çıkan o yolcuya saldıran adamım ben...". Aslında , Samiriyeli  iyi adam, Daredevil kostümünü giyen Matt Murdock'tur...İnsan öldürmek, kuşkusuz ki en büyük suç ve günahlardan biridir. Dizinin 1. sezonunda, Karen Page'in kâbusuna gelen Kingpin şöyle der: "Çok zor bir şey değil mi? ...Bir can almak. Öldürdüğün kişinin yaşadığı yılların sorumluluğunu hissetmek. Zevk aldığı anlar, uğruna savaştığı düşler, hepsi yok oluyor...Bir şeyi bilmeni istiyorum. Öğrendiğim önemli bir şeyi...Yaptıkça...Kolaylaşıyor...". Gerçekten de, bir insanı öldürmek; onun gelecekte yapacağı tüm iyi işleri engellemek, dünyaya geliş amacını gerçekleştirme şansını yok etmektir.  Kingpin gibi bir suç baronunun karısı Vanessa'ya duyduğu muazzam aşk, yine Frank Miller'in 1986'da yazdığı "Daredevil:Love and War=Aşk ve Savaş"ta anlatılır. Suç dünyası patronlarının sert,tehlikeli ve acımasız yaşam koşullarında bazen çorak yüreklerinde bir gül açar. Sevgiyi, merhameti ve sevdiğini sakınmayı öğrenirler. Çevreleri tarafından bir zaaf olarak algılanan bu durumda: Ya işini ya da sevdiği kadını tercihe zorlanır patron. Mafia şefi için de bu seçim: Gücü ve hegemonyayı temsil eden silahı ya da sevgiyi tercih etmeyle simgeleşir. Yılmaz Güney'in yönettiği 1971 tarihli "Umutsuzlar" adlı filmde, Yaşlı ve tecrübeli kabadayı şunları söyler kendi şefine:"Delikanlıyı üç şey bozar: Kumar, kadın, içki". Frank Miller&Klaus Janson'un birlikte yarattıkları Daredevil Vol.1, 171. sayıda: Kingpin'in karısı Venessa'nın etkisinden kurtulup eski haline dönmesi için yardımcısı Lynch, Vanessa'yı öldürmek için tertip kurar (Dizide de Vanessa'yı zehirleyerek öldürme girişimi vardır). Kingpin, karısının öldüğünü zannetmektedir. Lynch'a şöyle der Kingpin: "Hayatım iktidar için yalnız bir mücadeleden başka bir şey değildi. Vanessa beni ısıttı. Bana aşkı gösterdi... Ve sen onu benden kopardın. Tek sevinç kaynağımı...Benim kısa insanlık anımı...". Bu sözleri sarfettikten sonra Lynch'i döverek öldürür Kingpin. Sevgiye her insanın ihtiyacı vardır; Kingpin'in bile... "Kingpin'in oğlu Richard Fisk'tir. Kingpin oğluna öyle kötü davranmıştır ki: Çocuk, gençliğe ulaşır ulaşmaz babasını ortadan kaldırmaya kalkışarak, önce Theschemer sonra da Rose kod adlarıyla yeraltı dünyasında olaylar çıkarmıştır. Kingpin, Darevil'in simgelediği değerlerin tam karşıtıdır. Daredevil, Kingpin'in şahsında cisimleşmiş "suçla" savaşır; ancak, Kingpin hiç yakalanmaz... Sisyphos Söyleni (Yunan Mitolojisinden): "Onların gizlerini açığa vurduğu için, Tanrılar, Sisyphos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi...". Suçla mücadele, Sisyphos'un çabası gibidir suçlular yakalansa bile suç bitmez...

Yıllar geçer... Matt Murdock, Harvard Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra, Boston'daki Sussman&Castro Şirketinde çalışmaya başlar. Şirket onu bir dava için New York'a gönderir. Eski mahallesine giden Matt'in zihninde anılar canlanır. Matt, çok sevdiği spor salonuna gider; ancak, salonda yalnız olmadığını hisseder. İsminin Mickey olduğunu söyleyen kız çocuğu ile Matt arkadaş olurlar. Mickey'in talihsizliği, Kingpin'in 'masrafları düşürün' talimatını alan Kingpin'in adamları tarafından 12 yaşından küçük bir kız aranırken bulunup kaçırılması olur. Mickey, evden kaçmış bir kızdır. Şimdi iki keş tarafından kaçırılmıştır. Mickey'in kaçırıldığını anlayan Matt, spor salonunda çocukken polis memuru Liebowitz'den çalıp bir dolaba sakladığı copu alır ve Mickey'in diğer kaçırılan çocuklarla birlikte hapsedildiği rıhtımdaki depolara gider. Aksiyon, kavga ve kargaşa sona erdiğinde vuracak kimse kalmaz... Matt, emin olmak için dikkatle tarar etrafı... Matt'in ruh hali "Zanshin" durumundadır. Zanshin: Mücadele sanatlarında çok önemli yeri olan bir kavramdır. Kısaca altıncı his, kusursuzluk anlamına gelir. "Zan=Sürmek" demektir. "Shin=Duyarlık" anlamındadır. İşte bu zanshin, yani "devam eden ruh" olarak adlandırılır. Tüm mücadele sanatlarında büyük bir önemi olan uyanıklık halini Japonlar "Zanshin" olarak tanımlar. Bu muhteşem bir durağanlık anıdır. Samuraylar: "Savaşın ardından miğferlerinizin kayışlarını sıkın" derler. Bu deyiş, kazanmış gibi görünseniz de savunmanızı gevşetmemeniz gerektiği anlamına gelir. Afrika'da, safari avcıları: "Kalkıp sizi yiyecek olan aslan ölü bir aslandır" derler... Matt'in tarama sonunda hissettikleri: Sadece baygınların silik nefesleri ve çaresizlerin sessiz iniltileri olur.




Açılan ateşler, atlamalar, kaçmalar ve kovalamacalar sonunda: Bir depoda, Kingpin'in soğukkanlı katili Larsk'ın,  elinde susturuculu tabancasıyla Mickey'i rehine olarak tuttuğunu ve karşısında elinde copuyla Matt'in durduğunu  görürüz. Larsk'in birinci atışında kolundan yaralanan Matt, ikinci atışı copla çelince; Larsk: "Kahretsin, sen nasıl bir şeysin böyle?" diye sorar. Matt'in cevabı: "Bana Daredevil diyebilirsin" olur. Matt, Mickey'i kurtardığında; seken kurşunla alnından vurulmuş olan Larsk'in leşi yerde yatmaktadır. Polisler geldiğinde Matt, arkasında bir esrar perdesi ve efsanesinin ilk adımını bırakarak çoktan gitmiştir bile... Daredevil Efsanesi doğmuş, Hell's Kitchen'lı çocuk, bir kahraman olarak evine dönmüştür...



Orijin hikayesinde, Frank Miller: "O kız (yani Elektra) Matt hakkında da yanılıyor. O vahşi biri değil. O yönünü, yaramazlık yapan kısmını kontrol altında tutabiliyor" diye yazar. Robert Louis Stevenson'un, 1886'da yayımlanan "Dr. Jekyll ve Mr. Hyde" romanında: Dr. Henry Jekyll, insan bilincinin iki tabiattan oluştuğunu anlayarak, sürdürdüğü çifte yaşamı sona erdirmek için; kendi üzerinde, keşfettiği ilacı dener ve ilacın tesiriyle Mr. Edward Hyde karakteri ortaya çıkar. Tamamen kötü biri olan Mr. Hyde karakteri giderek, iyi olan Dr.Jekyll'ı yok edecektir zamanla...İnsan, içindeki iyi tarafı besleyip büyütmelidir. Batman'deki "Two Face=Harvey Dent" ve "Hulk=Bruce Banner" karakterleri, "Dr.Jekyll ve Mr. Hyde" romanından esinlenerek yaratılmıştır. Daredevil'in, ortalama insan doğası gibi kötü tarafının da olduğunun belirtilmesi karaktere gerçekçilik katmıştır. "Bu gölgelerdeki şeytanın adı, görünmez bir intikamcı, masumların sessiz ve gizli kurtarıcısı Daredevil'dir..." diye tanımlar kahramanı Frank Miller.

Matt Murdock, Üniversite'den oda arkadaşı "Foggy" Nelson ile birlikte "Nelson&Murdock" Avukatlık Bürosunu açarlar New York'ta... Kendisine diktiği özel kostümle geceleri Daredevil olarak, gündüzleri de adliyelerde Avukat Matt Murdock olarak, çok sayıdaki ve hiç bitmeyecek adaletsizliklerle savaşan bir "adalet savaşçısı"dır artık o...




YENİDEN  DOĞUŞ



Bir gün.. Herşeyin ters gittiği... Herşeyin altüst olduğu tek bir gün yeter, insanın tepetaklak aşağıya doğru yuvarlanmasına... Hayatının cehenneme dönmesine... Endişe kuyusuna düşmesine. Teker bir kez tersine dönmeye görsün... Sanki Tanrı, insanın dayanma gücünü sınarmış gibi kötü haberler ve olaylar peşpeşe gelir...

İşte bu kötü gün gelmeden önce, Avukat Matt Murdock'un eski müvekkillerinden Melvin Potter –ki kendisi "Glâdyatör" olarak bilinir- tedavi olarak düzelmiş olmasına rağmen; suç dünyasından onu tanıyanlar, sevgilisi betsy'i kaçırarak, değerli bir mücevheri çalması için ona şantaj yaparlar. Öte yandan Matt Murdock için ise işler bozulmaya başlamıştır bile. Ortağı Foggy Nelson ile, "Nelson&Murdock" Hukuk Bürosunu kapatma kararı almışlardır. Avukat Matt Murdock olarak, 'suçluların cezadan yırtmasına yardım etmek... Birbirleriyle yüzleşecek cesareti olmayan karı-kocalara, çocuklarının velayet kavgasında yardım etmekten" sıkılmıştır. "Bu mesleği hiç sevmedim. Berbat bir işti baba. Ve bunu senin için yaptım" diyerek ölmüş babası Jack Murdock'a seslenir zihninden. İrlanda kökenli sevgilisi Glorianna O'Breen ile ilişkisi de sona ermek üzeredir. Glori, Matt'in çift kimlikli hızlı yaşantısına ayak uyduramamaktadır. Matt'e haddini bildirmek için büroya gittiğinde, Foggy Nelson'u eşyaları toplarken bulur. Bir cafe'de oturup Matt'den konuşurlar. Ne de olsa birinin ortağı ve arkadaşı, birinin de sevgilisidir Matt Murdock... Foggy Nelson, ortak anılarından, Matt'in yeteneklerinden bahseder ve "Matt'in tek kusuru, ayrıntılarda yeterince iyi olmamasıydı. Matt, ilham kaynağıydı. Ve ben, ben alınteriydim" der. Foggy, Glori'yi teselli etmek için elini onun elinin üzerine koyar?... Akşam, Foggy ve Matt'in okuduğu üniversitenin önünden geçerlerken; sohbet, dökülen sonbahar yaprakları ve sokak lambalarının loş ışıklarının yarattığı romantik ambians, aralarında duygusal bir yakınlığı mı başlatmıştır acaba?

Daredevil olarak, New York'u, bu mücadeleler şehrini dolaşan Matt Murdock (o arada birkaç iş yapmayı ihmal etmez), evine döndüğünde, telesekretere mesaj bırakan Melvin Potter'ın yardım çağrısını dinler: "Siz Daredevil'i tanıyorsunuz. Dibney Müzesine gelmesini söyleyin ona" demektedir. Matt, daha önce yardım ettiği Potter'ın düzeldiğini düşündüğünden, tekrar bu pis işlerin içinde olmasından dolayı kızgındır. Glâdyatör giysileriyle müzeye giden Potter, mücevheri çaldığında, Daredevil çıkagelir. Daredevil, Potter'ın dersini verir. Çaresiz Potter, çözülür ve bir çocuk gibi ağlayarak, 'Betsy'yi kurtarmasını' ister Daredevil'den. Daredevil, mücevherleri Potter'ın bıraktığı yerden alan adamın izini sürerek, Betsy'yi rehine olarak tuttukları yeri bulur. Önceden haber verdiği Potter da glâdyatör giysileriyle operasyona katılır. Daredevil, Betsy'yi kurtarmak için gerekeni yapar. Öfkeli olması gereken Potter ise adamları sadece itekleyerek gider ve Betsy'nin bağlı ellerini çözer. Melvin Potter gerçekten düzelmiştir. Hem Daredevil olarak hem de Avukat Matt Murdock olarak suça ve adaletsizliklere karşı savaşan Matt'in içinde, birbiri ardına gelen  mücadelelerin yorgunluğu, kırgınlıklar, hayalkırıklığı, yaşadığı ihanetlerin acısı vardır; oysa daha yaşı 30 bile olmamıştır.




Göndermeleri ve "yeniden doğuş" macerasını daha iyi anlamak için, 179.sayfadaki "savaşçılar" isimli kısa öyküyü önce okumak gerekiyor. İngilizce baskı öyle olduğundan, bizde de kitabın sonuna koyulmuş bu 226'ıncı sayı. Asıl macera: 227-233 sayıları arasında. 227'nci sayı, sıcak bir odada Meksikalı criminal tiple gördüğümüz Karen Page ile başlar.

Karen Page kimdir? Daredevil "Sarı" macerasında belirtildiği üzere: Karen Page, "Nelson&Murdock" Hukuk Bürosunun sekreteridir. Foggy Nelson, onu kendisiyle tanıştırdığında, Matt: "...Ve Dünyadaki en güzel kadına bakıyor olduğumu bilmek için görme yetisine ihtiyacım yoktu" diye düşünmüştü. Karen'ın Matt'e, Foggy'nin Karen'a, Matt'in Karen'a aşık olduğu üçlü bir aşk konsepti vardı.Foggy Nelson, Karen'a evlenme teklif etmek niyetindeyken onun Matt'i sevdiğini anlayarak aşkını kalbinin derinliklerine gömmüştü. Karen Page, kendisiyle evlenmenin eşiğinde olan Matt Murdock'dan ayrılmış; ünlü ve zengin biri olmak hayalleriyle Holywood'a gitmiş. Karen, oynadığı filmler tutulmayınca ve özel hayatı altüst olunca teselliyi uyuşturucu maddelerde aramış.Anlaşıldığına göre: Önceki sayılarda, Karen Page, Meksika'daki uyuşturucu ve suç çetelerinin eline düşmüş. İki yıl boyunca, onu hem uyuşturucu bağımlısı yapmışlar; hem de bu bağımlılığından faydalanarak yetişkinlere yönelik çektikleri filmlerde oynatarak onun vücudu üzerinden büyük paralar kazanmışlar. Karen Page, uyuşturucu için herşeyi feda edebilecek durumdadır. Daredevil'in gerçek adını: Yani her zaman yardımına koşan Matt Murdock'u yazdığı kağıdın bulunduğu zarfı teklif eder Raldo'ya, uyuşturucu karşılığında. Raldo da zarfı Tonio'ya verir. Tonio da, Kingpin'in suç örgütünde çalışan kuzeni Stillson'a iletir zarfı. Stillson, New York açıklarında demirli bir yatta, zarfı Kingpin'e teslim eder; kendisi, özgür dünyada para kazandıran tüm kötü şeylerin patronudur. Kingpin, 'Daredevil'in gizli kimliğini' bilen herkesin ortadan kaldırılmasını emreder. Kingpin, kendisine ve örgütüne büyük zararlar veren Daredevil'in, aslında Avukat Matt Murdock olduğunu öğrenir. Kader ağlarını Matt Murdock için örmeye başlamıştır; Kingpin ise sırada beklemektedir. Matt, kıyametine yaklaşmaktadır. Hayatı paramparça olmak üzeredir. Sonbahardan kışa geçiş hızlı ve hüzünlü olur. Birgün bir bakmışsınız kış gelivermiş....




Manhattan'da soğuk bir kış sabahına uyanan Matt, zihnindeki örümcek ağlarını açmaya çalışırken; örümceğin ağına düşmek üzere olan bir av olduğunu asla tahmin edemezdi. Aslında, hukuk bürosunu dağıttıkları için, yeni iş tekliflerinin gelmesini umuyordu posta zarflarını aldığında. Mortgage (ev) kredisinin son iki taksidinin ödenmediğine dair bankadan gelen ihbarname ile Gelir İdaresinden: 'vergi dosyalarının denetlenmekte olduğu ve denetim tamamlanana kadar banka hesaplarının dondurulduğu'na dair uyarı mektubunu okuyan Matt, hemen muhasebecisi Syd'ı arar telefonla. Bir yandan da Glori'nin gönderdiği kaseti dinlemektedir. Glori, tüm yakınmalarını dile getirdikten sonra, "Bir daha beni aramazsan sevinirim" demektedir. Felaketler başlamıştır. Ardından, kapı çalar ve postacıdan, sanık olarak yargılanacağı davanın mahkeme celbini alır. Nicholas Manolis adında bir polisin, Avukat Matt Murdock'u, Hendricks davasında, bir tanığa yalancı şahitlik yapması için rüşvet verirken gördüğünü yazılı olarak savcılığa bildirmesi üzerine açılan davanın celbidir bu. Aynı anlarda, "Daily Bugle" Gazetesinin muhabiri Ben Urich'e, Avukat Matt Murdock'un, 'rüşvet, yalancı şahitlik ve görevi kötüye kullanmaktan' yargılanacağına dair ajans haberi gelir. Haberi teyid etmek için, Matt'i telefonla arayan Ben, tatmin edici bir cevap alamaz; daha önce hayatını kurtarmış olan Avukat Matt Murdock'la ilgili endişelenir. Matt'in sevgilisi Glori'nin evi altüst edilmiştir; o da, Foggy Nelson'un evine taşınır. Şöminenin başında, Glori'nin elini tombul avuçlarının arasına alan Foggy, yine de yatma vakti gelince tek başına kanepe'de yatar. Matt, çeklerini kontrol eder ve çekleri gönderdiğini ancak, bankanın bunları nakite çevirmediğini anlar. Sanki gizli bir el, kendisi aleyhine harekete geçmiş gibidir. Polis Nicholas'ı bulur. Aralarında geçen kavgadan sonra, 20 yıllık polisin, oğlunun hastalığının tedavisi için baskıyla aleyhine ifade verdiğini öğrenir. Zaten birine kumpas kurulduğunda, ya bir vaat ya da tehditle ifadeler sağlanır veya belgeler toplanır. Nicholas, telefonla raporunu verir onlara, yani kumpası kuranlara... İftirayı atanlara. Yorgun argın evine gelen Matt, soğuk yemeğini ısıtmak için mutfağa gittiğinde elektriğin; arızayı bildirmek için elini attığında da telefonun kesildiğini anlar. Her şey üzerine üzerine  geldiğinde... Kendisini rahatlatan yegane şeyi, Daredevil kostümünü çıkarıp giyer ve tüm öfkesini sokaklardaki suçlulara boşaltır. '

Şiddetin dozunu gittikçe artırmasına ve tüm fizik gücüne rağmen o artık mağlup bir adam' diye düşünür Kingpin. Matt'i örümceğin ağına düşmüş bir sinek gibi görmektedir Kingpin; kendi ördüğü ağın... Marvel Editörü ve yazar Ralph Macchio (Karate Kit'te oynayan aktörle ilgisi yok), esere yazdığı 1987 tarihli önsözde: "Yolsuzluk ve düzenbazlık ağının merkezinde, kurbanlarının kanıyla beslenerek şişmiş bir örümcek. Ağ örmeye devam ederken hareketleri hipnotik derecede yavaşken, tuzağına bir mağdur yakalandığında  kör edici bir şekilde hızlı olabilir. Ve bu örümcek, avı acı içinde kaçmak için beyhude çabalarken bir anda hayatını boşaltmak üzere tepesine iner. Örümcek familyasının bu özelliklerinin, hikayemizin baş kötüsü Kingpin'in karakteristiğiyle son derece iyi örtüştüğüne inanıyorum. Bu etkileyici hikayeyi okurken, onun ürkütücü, ezici varlığını hayal etmeye çalışın. Kostümü yok, süper güçleri yok, ama tasvir etmekte zorlandığım daha ürpertici bir kötülük vizyonu var. İşte böylesine tarifi zor, şeytani bir varlığın, büyük bir zevk içinde ve titizlikle hayatını paramparça ettiği adam, tanıdığı tek iyi adam "Matthew Murdock" hikayemizin kahramanı. Kingpin, sahip olduğu her şeyi bu iyi ve onurlu adamdan uzaklaştırıyor: evini, işini, arkadaşlarını, kimliğini, akıl sağlığını. Ancak tüm bunların ardından ondan geriye kalan yegane şey: Bir savaşçı. Asla pes etmeyen, teslim olmayan bir adam. Korkusuz bir adam!.. Çıkmazdaki birinin "ölümsüz, yok edilemez ruhu" demiş.

Kingpin, Daredevil'in yani Matt Murdock'un çöküşünü, suç örgütü vasıtasıyla adım adım izlemektedir: "Yoksulluk ve toplumdan dışlanmayla yüzleşecek, vergi kaçırma suçlarından dolayı sürekli takip edilecek, evinden olacak, hayatta kalmak yegane endişesi haline gelecek" diye düşünür purosundan derin bir nefes çekip dumanını üflerken... Ağını örmüş, öldürücü darbeyi vuracak anın gelmesini sabırla beklemektedir; usta avcılar gibi. Mahkeme duruşması sonucunda, Foggy Nelson'un iyi savunmasına rağmen; Matt'in avukatlık ruhsatı iptal edilir. Karen Page, Meksika'da, tutulduğu yerde uyuşturucu yoksunluk krizleri geçirip istismar edilirken; Kingpin'in gönderdiği katilin silahla ateşinden güçbela kurtulur. Gözyaşları akarken çok pişmandır ve kendinden iğrenmektedir. Matt, cebini dolduran icra tebligatları, kapatılmış kredi kartları ve son kalan on doları ile karların içinde evine doğru yürürken, önce sarsıntıyı hisseder, sonra patlamayı duyar. Evi de yoktur artık. Elinde, harabelerden bulduğu Daredevil kostümüyle, zihninde resmin parçalarını birleştirdiğinde tek bir isme ulaşır: Kingpin!




Foggy'nin ampulü değiştirmek isterken sakarlığı sonucu merdivenden düşmesiyle beraber telefon çalar; telefonu açan Glori, Matt'in çok zor durumda olduğunu sesinden anlar ve gözlerinden yaşlar süzülür. Hâlâ, Matt'i seviyor gibidir Glori. Matt ise, cebindeki 10 doların 8 doları ile kiraladığı ucuz bir otel odasında uyumaya çalışmaktadır. Dışarıda kar vardır ve kalorifer çalışmamaktadır. Aşırı hassas burnu, berbat kokular almaktadır. Matt, sanki "Araf"ta gibidir: Cehenneme mi gidecek? Yoksa deliliğe mi? Araf'ı geçince anlayacaktır...

Matt, kafasında herşeyi evirip çevirmekte, çeşitli komplo teorileri kurgulamaktadır. Devlet kurumlarını, arkadaşlarını, Kingpin'i; sanki hepsi, kendisini mahvetmek için birleşmişler gibi görmektedir. Hatta, Foggy Nelson'a telefonda: "Peşindeyim Nelson" bile demiştir. Öte yandan, parçaları birleştirdiğinde: Kendisine bu kumpası kuranın Kingpin olduğu, bir şekilde kendisinin Daredevil olduğunu öğrendiği, herkese rüşvet vererek veya tehdit ederek kendisini yok etmek üzere bu tezgahı kurguladığı sonucuna ulaşmaktadır. Harekete geçmek istemekte fakat geçememektedir; büyük bir kararsızlık yaşamaktadır. Deliliğin sınırlarındadır artık: Öfkeyle  kapıdan çıkıp Kingpin'in mekânına gitmiş, onu eşek sudan gelinceye kadar dövmüş; Kingpin, kendisinden yalvararak merhamet dilenmiş, aldıklarını Matt'e geri vererek herşeyi itiraf etmiş, bu mesele kapanmıştır... Yatakta uyuya kalmış, depresif bir haldeyken böyle hayaller görmektedir. Kingpin ise, camlı odasından New York manzarasını izlerken: Kendi gücünden, Daredevil'in zayıf tarafını bulması ve gizli kimliğini öğrenmesinden sonra yaptığı birkaç telefon görüşmesiyle, Matt Murdock'un hayatını paramparça etmekten aldığı büyük hazla gülümsedi. Hele, spor salonunda ağırlık kaldırırken; adamı Wesley'den, Matt Murdock'un, metroda üç serseriyi öldüresiye dövdükten sonra bir polisi yaraladığını öğrendiğinde: "...Bundan daha mükemmel bir cehennem hayal edemezdim" diyecektir. Kingpin, Matt Murdock'un önünde sonunda hesaplaşmak için karşısına çıkacağını bilmektedir; bu karşılaşmaya hazırlanmaktadır...

Daily Bugle Gazetesinin Muhabiri Ben Urich, gazetenin sahibi ve patronu J.Jonah Jameson (kısaca J.J) odasında, 'Ortada kokuşmuş bir şeylerin döndüğüne dair koku aldığını, Matt'in çok sağlam bir adam olduğunu ve tek sayfa bile olsa bu hikayeyi yazmak istediğini' söyleyince, J.J : "Deliller bana oldukça yeterli gibi görünüyor Urich. Kankan Murdock altına pislemiş" der.

Kingpin'in mekanına giden Matt'e, sekreter hiçbir zorluk çıkartmaz; "Bay Fisk sizi bekliyor" der. Matt, elinde copuyla spor salonuna girdiğinde, Kingpin üzerinde sadece bir mayoyla sırtı dönük vaziyette, dev gibi durmaktadır. 1.82 boyundaki, 90 kilo ağırlığındaki Matt Murdock, Kingpin'in yanında çocuk gibi kalmıştır. Matt, sonuca çabuk gitmek için: Karnına copu yapıştırdıktan sonra, Kingpin 'in karşı hamlesini (kılıç el=shuto-uchi) eğilerek savuşturur ve copla kafaya bir darbe indirir. Hatta kafasında copu kırmasına rağmen; Kingpin, zevk almış gibi güler kanlı yüzüyle. Kingpin, Matt'in cop tutan elini yakalar; iki yumrukta Matt'i yere serer. Ve yerde de vurmaya devam eder. Mazzucchelli'nin çizimleri, bu panelleri başarıyla canlandırmış. Matt, kendinden geçmeden önce; babası "Savaşçı  Jack"in ona öğüdünü tekrarlar: "Asla pes etme...Asla...".




Bu olaylar yaşanırken, Karen Page, Meksika'da, uyuşturucu yoksunluk krizi ile birlikte yaşam mücadelesi vermektedir. Hafızasında çok iyi hatırladığı, Matt'in New York'taki hukuk bürosunun numarasını söyler operatöre; ancak, büro kapandığı için bağlanamaz. Bir parça uyuşturucu karşılığında sattığı adamdan yardım isteyecekti eğer telefon bağlansaydı. Karen, peşindeki adamlardan kaçarken, sombrero'sunun altında siesta yapan Meksikalıdan bile daha yalnızdır...

Kingpin, Matthew Murdock'un sonunu inceden inceye plânlamıştır. Polis ve savcı hiç şüpheye düşmemelidir. Dosya kapanmalıdır hemen. Matt, doğu nehrinde, çalıntı bir taksinin içinde, kucağında viski şişesiyle alkole bulanmış bir ceset olarak bulunmalıydı; ancak, nehrin dibinde taksi bulunduğunda, ön cam parçalanmış, Matt'i bağlayan emniyet kemeri cam parçalarıyla kesilmiş vaziyettedir. Ceset yoktur. Oysa Kingpin, tanıdığı tek iyi adamın itibarını elinden alıp, onu mahvederek öldürmenin psikopatça zevkini sürecekken, şimdi kaşları çatılmıştır.

Ölmeden önce hayatının bir film gibi gözlerinin önünden geçtiği mevzusuna inanmasa da Matt; 'Gözleri görmeyen yaşlı adamı ezilmekten kurtarmak isterken kamyondan dökülen sıvıyla yanmasını, radyoaktif bir izotop tarafından çarpıldıktan sonra kör kalmasını, hastanede geçirdiği operasyonu, çektiği acıları, babasının: "Sen bir kahramansın" diyen sesini, kazandığı yeteneklerin "bir lütuf" olduğunu söyleyerek ılık dudaklarıyla alnından öpen rahibeyi bir daha görmemesini' hatırlamıştır; ancak, şimdi sokaktaki evsizlerin arasında kıvrılıp yatmaktadır. İşlerin düzelmesi, onurunun kurtulması, yalnızlığının sona ermesi, hayatta tekrar dimdik ve korkusuzca durabilmesi için, Daredevil'in "Yeniden Doğması" şarttır...Tıpkı Yunan Mitolojisindeki küllerinden yeniden doğan phoenix=anka kuşu gibi... Nasılsa herkes, Matt Murdock'u ölü olarak bilmektedir.




Noel arifesi gelmiştir. Glori ve Foggy Nelson, hediyelerini almışlar eve dönerken, bir hırsız Glori'nin çantasını kapıp kaçar fakat Glori bırakmaz peşini. Hırsız, bıçağını çıkartmış Glori'ye saplamak isterken; Foggy Nelson yine sakarlıkla yere düşer. Hediye paketlerinin içindekiler ortalığa saçılır. Foggy, arkadaşına hediye aldığı bowling topunu, iki eliyle karpuz atar gibi fırlatır hırsıza. Tam isabet. Kafasına darbeyi alan hırsız kaçarken, çevredeki insanların umurunda bile değildir olanlar. Foggy Nelson, sakarlıkla bile olsa Glori'yi kurtarmıştır. Eve gittiklerinde, annesine telefonda, Glori'den "harika biri" olarak bahsetmesi; yeni yıl hediyesi olarak aldığı pahalı gerdanlığı boynuna takması; Glori'nin, Foggy Nelson'u dudaklarından öpmesine yetmiştir. Matt, sevgilisi Glori'yi, arkadaşı Foggy Nelson'a kaptırmış gibidir. Sekreterleri Karen Page ile olan üçlü aşk sarmalında kaybeden taraf Foggy Nelson'du.

Matt, Karen Page'i kazanmıştı fakat şimdi tam bir kaybedendir. Dışlanmıştır. Evsizlerin arasında, adeta ana rahmindeki gibi büzüşmüş yatarken, geçmişini ve Daredevil'e dönüşümünü düşünür. Avukat Matt Murdock olarak kazandıklarını: "...Ve diğer şeyler olmaya başladı. Evim, kariyerim... Şimdi diğer şeylerin hepsi gitti. Önemli değiller... Gittiler... Kingpin hepsini aldı. Gizli kimliğimi buldu ve her şeyi çekip aldı... Ve ben ona saldırdım... Ve o da beni öldürdü... Hayır. Ben ölü değilim. Henüz değil." Diyerek kendi muhasebesini yapar. Güçlükle ayağa kalkıp yürümeye çalışır. Kingpin'in yumruklarıya, bir lades kemiği gibi kırılmış olan kaburga kemiği, her hareket ettiğinde sanki içini oymaktadır. Bir sokakta, Kingpin'in suç örgütünden ayrılmış, Turk ve Grotto adlı kişilerin, Noel Baba kıyafetiyle tanıtım yapan adamı bayıltarak Noel Baba kıyafetini almaya çalıştıklarını görünce, müdahale eder. Turk'un bıçağı, zaten halsiz olan Matt'in karnına saplandığında; artık, hem içeriden hem dışarıdan kanamaktadır. Direklere tutunarak, çocukluğunun geçtiği mahalleye gider: Hell's kitchen=Cehennem mutfağı... "Hell's Kitchen gibi kokuyor" der keskin duyuları. "Öldürülmek için iyi bir yer" diye düşünür Matt.

Karen Page, Meksika güneşine rağmen uyuşturucu yoksunluk kriziyle tepeden tırnağa titremektedir. Oysa, onun için Noel; kar ve şömine, sevdikleriyle beraber olmak ve hediyeleşmekti. Kör bir dilencinin kavanozundaki parayı çalmaya teşebbüsü ilk olmayacaktı. Daha evvel de bir başka körden, Matt Murdock'tan çalmıştı: Gizli kimliğini mal karşılığı satarak... Parayı alırken dilenci bileğini yakalar Karen'ın. Toprak kavanozu dilencinin kafasında parçalayarak kaçan Karen Page, onu yetişkin filmlerinden tanıyan ve tekin olmayan bir adamın sigara ikramıyla başlayan diyaloğun sonucunda; bir gece klubünde patlayan silahlarla peşindeki adamların vurulduğunu görür ve uyuşturucu dozunu alıp karşılığında kendini adama verir...

Daily Bugle Gazetesinin muhabiri Ben Urich, iz sürmede yetenekli biridir. Belevue Hastanesinde, güya şirin bir yılbaşı hikayesi hazırlamaya gitmiştir. Matt Murdock'un aleyhine yalancı tanıklık eden Polis Nicholas Manolis'in oğlu kalp ameliyatına girmek üzeredir. Tam Noel gecesi. Nick'in polis sağlık güvencesini aşan, masraflı bir ameliyattır. Çocuğun yattığı odada, "suratına bak saatini ayarla" tipinde uğursuz bir hemşire vardır. Operasyon sırasında Polis Nick'in oğlu ölür. Acılı polis çözülür. Ben Urich, yazacağı Noel hikayesini bulmuştur: Polis Nicholas Manolis, kumpası kuranın Kingpin olduğunu, en küçük bir yolsuzluğa bile bulaşmadan geçirdiği 20 yıllık meslek hayatını satması karşılığında, oğlunu bile kurtaramadığını anlatır Urich'e. Otopark'ta bu konuşma sürerken, iri-yarı hemşire kadın gelerek; önce polisi bir yumrukta devirir, sonra Ben Urich'in sağ el parmaklarını sırayla kırar. Kingpin'e hizmet eden hemşirenin, Polis Nick'e neler yaptığına şahit olacak kadar kendindedir Ben Urich.

Matt Murdock, Hell's Kitchen'da baba evine sığınacaktır son çare olarak; ancak, ev yıkılmıştır. Kendi terinin ve babasının terinin, eskiden bolca aktığı, "Fogwell's Gym" spor salonuna gider. Ölmüş babası "Battling  Jack"  Murdock'la konuşur zihninde: "...Sana söz vermeme rağmen yine buraya geldim. Bir savaşçıya dönüştüm. Tıpkı senin gibi. Şimdi bana ait tüm parçalar öldü. Sadece savaşçı yaşıyor" der ona. Büyük kum torbasına kalan son gücüyle bir yumruk atmayı dener fakat yığılıp kalır yere. Güneş ışığının huzmeleri arasında, ilahi bir yardım gibi, geçirdiği kazadan sonra hastanede varlığını hissettiği ve bir daha rastlamadığı, boynunda altın haç taşıyan rahibe seslenir sevecen sesiyle: "Matt"...

                                                         


Karate-Do'nun kurucusu Gichin Funakoshi (1868-1957): "Problemlerinize karate ruhuyla karşı koyun" der. Bu sözün içinde: Savaşçının ruhuyla beraber, doğru yoldan ayrılmamak, yanlış işler yapmamak, sükûnetini korumak, formda kalmak, toplumun dürüst bir üyesi olmak da vardır. İnsan çareyi, kendi ruhunda ve dayanma gücünde bulmalıdır. Güney Afrika'nın ırkçılığa karşı mücadele eden önderi Nelson Mandela (1918-2013), uzun yıllar yattığı hapishanede dayanma gücünü bulmak için şu şiiri okurmuş:

"I think whatever gods may be
For my unconquerable soul.

Hangi tanrılar bahşetmiş bilmem ama
Şükrederim yenilmez ruhum için onlara.
My head is bloody, but unbow'd
Kana bulandı da başım, eğilmedi hiç boynum.
I am the master of my fate:
I am the captain of my soul.

Benim, kendi kaderimin efendisi:
Benim kendi ruhumun kaptanı."
(Not:Şiir daha uzun.Sadece birkaç mısrasını yazdım.)

Kingpin, altı saattir spor salonunda, insanüstü gücünün tüm sınırlarını zorlayacak kadar ağır spor yapmasına rağmen aklında tek bir şey vardı: Ceset yok. Ceset yoksa o yaşıyor. Matt Murdock yaşıyor. Eğer yaşıyorsa, bundan sonra, olduğu kişiden çok daha fazlası. "Umutsuz bir adam... Korkusuz bir adamdır" diye düşünür Kingpin. "Korkusuz" da "Daredevil" demektir...

Matt Murdock, bu sırada ölümle yaşam arasındaki ince çizgide, bir bu tarafa bir diğer tarafa geçerek yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Doğu nehrinde iliklerine kadar ıslanan, üşüyen, sokaklarda uyuyan Matt, zatürree olmuştur. Ateşi kırk derece civarında seyretmektedir. Diğer yataklarda yatanların kokuları Matt için dayanılmazdır. Daha dışa doğru ilerlemek için yatağından çıktığında, ayak kaslarının tutmadığını farkeder. Matt'i bulan rahibe gelir yardımına. Matt'i tekrar yatağına yatırır. "Benim adım Maggie" der, sevgi ve şefkât dolu sesiyle. Garip tesadüf, Matt yürümeye başladığında evi terkeden annesinin ismi de Maggie'ydi... Burası Hell's Kitchen'daki bir kilisenin bodrumudur. Alt katı, evsizler barınağı gibi kullanılmaktadır. Matt'e gerekli müdahale geceden yapılmıştır. Kaburgası sabitlenmiştir ve vücudu artık kanamamaktadır. Yine de ateşten cayır cayır yandığı için, Rahibe Maggie'nin nemli bezle alnını sürekli ıslatıp serinletmesi iyi gelmektedir ona. Öte tarafa gidip gelmeler... Yüksek ateş... Sayıklamalar: "Hayatımdaki her şey gitti. Babamdan aldığım dersler dışında: Asla pes etme Matt...Asla"... "Babam kendisini 'cahil bir boksör' olarak görüyor olabilirdi... Ama bir kuralın izinde yaşıyordu: Bir adamın erkeklik ölçütü, Mindere nasıl düştüğü değil ayağa nasıl kalktığıdır (Daredevil:Sarı'dan)"... Matt'in mutlaka tekrar ayağa kalkması ve babası gibi savaşçı bir ruha sahip olduğunu göstermesi gerekiyor. Çünkü:Zafer, hiç yıkılmamak değil, her yıkıldığında yeniden ayağa kalkabilmektir...

Karen Page, belalı tiple beraber A.B.D'ye gelmiştir. Adamın adı Paulo'dur. Üzerinde silah ve uyuşturucu vardır; o da Amerika'da bazı teslimatlar yapacaktır. Karen Page, Paulo'ya karşı kendini borçlu hissetmemektedir; çünkü, borcunu özel muameleyle ödemiştir. Penn (Pennsylvania) İstasyonuna geldiklerinde, Paulo'ya uzun ve özel bir veda öpücüğü vermesine rağmen; o, daha fazlasını ister ve otelin yolunu tutarlar. Paulo sonunda, Karen Page'i, istediği zaman kullanacağı kendi malı gibi görecek ve bunu tehditkâr bir dille söyleyecektir. Karen, Matt Murdock'a, onun sırrını satarak büyük bir kötülük yapmasına rağmen; yine de tek umudu Matt'i bulmaktır. Kendisini bu durumdan, sadece Matt'in kurtarabileceğine inanmaktadır. Foggy Nelson'a telefonla ulaştığında gözyaşlarını tutamaz. Foggy ve Glori, tam 11 gün 6 saattir Matt'den hiçbir haber alamamaktadırlar. Foggy Nelson, büyük bir hukuk firmasında yüksek ücretli bir iş bulmuştur. İşleri yolunda görünmektedir. Foggy ile Karen Page, bir cafe'de buluştuklarında: Karen, 'Bir keş olduğunu, Matt'e ulaşamazsa öldürüleceğini' anlatır Foggy'ye; kendi hayatını nasıl berbat ettiğini de... Foggy Nelson da, Matt ile ilgili bildiklerini anlatır. Karen Page, otele, belalı Paulo'nun yanına dönecekken, Foggy Nelson: "Eve geliyorsun Karen. İtiraz istemiyorum. Sen ve ben. Biz bir aileyiz...Matt'in ailesi..." der. Karen, gözlerinde yaşlarla sarılır Foggy Nelson'a.

Daily Bugle Gazetesinin sahibi J.J., suç haberleri muhabiri Ben Urich'e, Matt Murdock hikayesinden dolayı, medyanın gücü üstüne bir nutuk çektikten sonra, hikayeyi yayınlamak bir yana, Urich'i işten değil ama odasından kovar. Steven Spielberg'in yönettiği 2017 tarihli "The Post" filminde: "Basın yönetenlere değil, yönetilenlere hizmet için vardır" diye bir söz geçer. Stanley Kramer'in yönettiği 1960 tarihli, "Inherit the Wind=Rüzgârın Mirası" filminde gazeteci Hornbeck: "Bir gazetecinin görevi; üzgünü rahatlatmak, rahatı da üzmektir" der. George Orwell de : "Gazetecilik, başkalarının yayımlamak istemediğini yayımlamaktır" demiş. Kingpin'i hedefe oturtacak böyle bir hikayeyi yayımlamaya, ne patronu J.J'nin ne de Urich'in cesaretleri yetmemiştir maalesef. Kingpin'in suç örgütünün nefesini ensesinde hisseden Ben Urich, telefonda, Polis Nicholas Manolis ile görüşürken; bir kamyonet boyutlarındaki uğursuz hemşire odaya girer ve daha önce tüm kemiklerini kırdığı polisi boğar. Urich, telefonda, tıkanmış boruya benzer bir ses duyar. İşlem uzun sürer. Kingpin'e hizmet eden uğursuz hemşire, boğmayı Ben Urich'e özellikle dinletmiştir. Ben Urich'in elinde süper bir hikaye vardır fakat korku ve endişe içindedir. Patronu da hikayenin yayımlanmasına karşıdır. Ben Urich, gazetecilik görevi ve korkuları arasında sıkışmış vaziyette bir bank'a oturur ve uğursuz hemşire tarafından parmakları kırılmış elinin sargılarını açar yavaşça.

Matt'in ateşinin yükselmesini hiçbir dünyevi güç durduramadığı halde, Rahibe Maggie'nin içten duası karşılığını bulur. "Tanrım, onun sadece senin yolunu görmeye ihtiyacı var. Sonrasında seninle ayağa kalkıp bu zehirlenmiş şehire ışık saçacak. Ona ihtiyacı olan çok fazla insan var. Eğer beni geçmiş günahlarımdan ötürü cezalandıracaksan cezalandır ama onu bağışla..." diyerek dua etmiştir Rahibe Maggie. Matt, kaza geçirdikten sonra kendisiyle ilgilenen rahibenin boynundaki altın haç'ın şimdi kendi boynunda asılı olduğunu anlar. Maggie'den, yıllar önceki kokuyu alır. Maggie, kazadan sonra kendisine yardım eden rahibedir. Kendi kokusuna benzemektedir onun konusu da. "Maggie... Sen benim annem misin?" diye sorar Matt. Maggie: "Elbette değilim çocuk" dese de, Maggie'nin hızlanan kalp atışlarından yalan söylediğini anlar Matt. Gülümser. Yıllar sonra annesini bulmuştur. Kısa sürede iyileşir ve spor salonunda antrenmanlara başlar... Matt Murdock, öteki dünyaya gidip geri gelmiş gibidir; adeta "Yeniden Doğmuş" tur...




Kingpin, 'Matt'in elinden daha neyini alabilirim ki?" diye düşünürken, parmağını şıklatır. Fikir gelmiştir. "Bana Nuke'u bulun" der, Wesley'e. Nuke, anlaşıldığı kadar, uluslarası operasyonlara katılan ve gizli görevler yapan biridir. Kingpin'in adamları, daha önce anlattığımız Melvin Melvin Potter'i bulurlar. Hani, "Gladyatör" denilen Potter. Suça itilen ve Daredevil'in kurtardığı adam. Potter'dan, bir "Daredevil kostümü" dikmesini isterler ; ne de olsa o bir kostümcüdür.

Kingpin'in şeytani plânı neydi? Muhabir Ben Urich, Matt Murdock'un hikayesini gazetede yayımlayabilecek mi? Matt Murdock, tekrar Daredevil olarak sahneye çıkabilecek mi? Kingpin'den hesap sorabilecek mi? Karen Page'i kurtarabilecek mi? Matt Murdock, aile, arkadaşlık,aşk ilişkilerini yoluna koyabilecek mi? Avukatlık mesleğine geri dönecek mi? İnanın ben de bilmiyorum. Kalan üç sayıyı okuduktan sonra anlayacağım. Şimdi yazıyı foruma yüklemem lazım.

Yazar Frank Miller'in, çok iyi kurgulanmış hikayesi tam bir usta işi. İyi bir Daredevil macerasında olması gereken her şey var: Aksiyon, dram, estetik, adalet arayışı, suçla savaş, dini ve mistik ögeler... Frank Miller hikayeyi yazarken, Hazreti İsa'nın, İncil'de yazan mücizevi "öldükten sonra yeniden dirilişi" esin kaynağı olmuş. Yazar, aynı zamanda yetenekli bir çizerdir. Frank Miller, çizgi romanda modern çağın en önemli yeteneklerindendir. Art'ist David Mazzucchelli (kapakta bir "c" fazladan yazılmış. Üç "c" var, oysa iki "c" olması lazım), kahramanın düşüşünü ve yeniden doğuşunu, karakterlerin, kaygı, korku, paranoya, şüphe, delilik gibi duygularını, aksiyonu, çizgileriyle çok iyi yansıtmış panellere. Marvel Editörü Ralph Macchio: "David'in çağrışımcı tekil tarzı, yaratıcısının sıkı, tahrip edici senaryosunu mükemmel bir şekilde tamamladı." Diye yazmış önsöz'de. Sonsöz'de de Frank Miller: "David'in senaryo yazmayı bu kadar kolaylaştırıyor olması neredeyse suç sayılmalı. Bireysel panelin üç boyutlu bir aşamasını yapar, otantik ayrıntılarıyla tamamlar, yine de düzenli ve tamamen okunabilirdir. Dramatik menzili şaşırtıcı oyunlar yaratıyor, en iyi ve en zorlayıcı anları sözsüz tasvir ediyor" yazmış. Mazzucchelli'nin çizimleri benim için neoklasik olmuştur. Etkileyici bir tarzı vardır. Ben eserden çok etkilendim; o yüzden puanım:9/10. Henüz almamış olanlara bitmeden almalarını, alıp da okuyamamış olanlara ilk sıraya koymalarını öneriyorum. Arkabahçe'ye ve Ahmet Kocaoğlu'na bu önemli eseri Türkçe'ye kazandırdıkları için teşekkürler.

Son söz: Anılar değerlidir. Benliğimizin derinliklerinde dinlenirler. Bazen canlanırlar. Oradaki o masum ve meraklı çocuğa sevgiyle sarılmalıyız. Sorunlarımızın ve çarelerininin kaynağı da oradadır. İnsan yaşadığı süre içinde çok zor durumlara sürüklenebilir; ancak, zorluklar da sıkıntılar da geçer. Her şey yükselir ve sona erer. O yüzden umut hep yaşamalıdır. Umuttan umut kesilmez. Her zaman başka bir başlangıç vardır. Her son bir başlangıçtır. Zor durumlarda önemli olan dinginliği koruyabilmek ve sağlam durabilmektir. Bükülen yerinden kalkar. Yükseğin özü aşağıdadır. Kaygılanmak hiçbir şeyi başaramaz. Gerçek güç uyum ve esnekliktedir. Öldürmeyen her darbe kişiyi daha da yüceltir ve güçlendirir. Cesur görünmek cesur olmaktan daha önemlidir. Zirvenin manzarasını merak eden bir çocuk gibi tırmanmak için çabalamayı bırakmamalı ve asla pes etmemeli insan. Değişime uymalı, kendini eğitmeye ve sürekli geliştirmeye çalışmalıdır. Yukarıda  bahsettiğim "Baby Doll" filminin sonu ile yazıya son verelim. Her şey olup bittiğinde, gerilimli saatlerin sonunda, sonbahar rüzgarları kuru yaprakları savururken ve fonda blues müzik çalarken, eski köşkün kapısının önündeki Baby Doll, akrabalarından kalan son kişi olan ve kendisini seven Rose Hala'ya şöyle der (Tennessee Williams'ın yazdığı sözlerle): "Hadi içeri girelim artık. Yarını beklemekten başka yapacak bir şeyimiz yok. Hatırlanıyor muyuz? Yoksa unutulduk mu? Göreceğiz..."

rumar80

  Sevgili dostum yazınızın önünde saygıyla eğiliyorum. En sevdiğim ve arşivimde yıllardır duran bu güzel macera temelinde Daredevil öyküsünü ve macerayı çok güzel anlatmışsınız. Ellerinize sağlık. Gerçekten mutlaka okunması gereken bir macera. İzniniz olursa bir iki ekleme yapmak isterim:
   Öncelikle Kingpin ve Elektra orijinlerini korkusuz macerasından alarak dağıtmanız çok güzel olmuş. Her ne kadar bu macerayı da Frank Miller yazmış olsa da, Elektra'yı okuyucu ile ilk buluşturan Daredevil aylık seride yine Miller'dır. Yani bir şekilde Elektra'nın babasıdır. Aylık seride ilk tanışmalarında Elektra Korkusuz'daki kadar kontrol dışı değildir. Babasının başına gelenlerden sonra o da aşağıya yuvarlanmaya başlar, Matt ile ilişkisini bitirip ülkesine döner.
    Frank Miller öncesi Daredevil aslında Marvel için çok ta parlak giden bir seri değildir. Black Widow'un ekibe katılması, Matt ile aşk yaşamaları vs gibi "sıçramalar" yapsa da satışlar çok ta iyi gitmemektedir. Frank Miller çizer olarak kadroya girdiğinde seri iki ayda bir basılmaktadır. Çizer olarak ekibe giren Miller bir süre sonra yazarlığı da yapmaya başlar. Kendisinin de daha sonra belirteceği gibi önce sağlam bir düşman bulması gerekir. Bu amaçla da Örümcek adamın düşmanları arasında yer alan Kingpin'i sıradan bir mafya liderinden New York'u çepeçevre saran suç ağının merkezindeki kişi haline getirir, yine sıradan sayılabilen bir kötü olan Bullseye'ı daha farklı ve ölümcül biri haline sokar. Ben Urich karakterini hikayeye yedirir. Tabi ki Elektra ve Stick karakterlerini yaratır ve Matt'in orijinin zenginleştirir. Bu konuda o kadar başarılı olur ki, Marvel kısa bir süre sonra satışların da etkisi ile seriyi aylık formata çevirir. Ayrıca karakteri öyle bir yola sokmuştur ki; sonrasında seriyi yazan yazarların çoğu bu çizgiden çıkmayacak ve geliştirmeye çalışacaktır.
     Son olarak ta reborn öyküsünün bir tür benzeri Daredevil üçüncü sezonda kullanılmıştır. Hatta Matt'in yarı ölü içine konup nehre atıldığı taksinin çıkarılışı ve Kingpin'e içinde ceset olmadığının haberi bile detay olarak sunulmuştur.
     Bir kez daha emeğiniz için teşekkür ediyor ve başka yazılarınızı da okumak için can atıyorum.
    Sevgiler.

Nomad

Bir başyapıtı hakkıyla tanıtan harika bir yazı olmuş.
Tebrikler üstadım.