Büyülü Rüzgar Sohbet Odası

Başlatan Kagan, 06 Temmuz, 2010, 10:16:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Zeljko

Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan

alan ford

  İlk dört kitap itibarıyla zımba gibi başladı, özlemişim. Büyülü Rüzgar'ın en önemli artısı Poe bence. İtalyan çizgi romanlarında yardımcı rollerde görmeye pek alışık olmadığımız bir tip Poe. Diğer bütün yancılar ( Tex ve avanesi de dahil olmak üzere) bize kahramanın ne kadar eksiksiz, şahane vs. olduğunu gösterirken , ( Belki SS hariç tutulabilir bundan ama o da tam bir yancı değil zaten) Poe tam tersine Büyülü Rüzgar'ın eksiklerini göstermek ve tamamlamak için yaratılmış bir karakter. Elbette bunda yaratıldığı zamanın etkisini de göz ardı etmemek lazım. 60'larda bu tip bir karakter yaratmak çok daha zordu.
   Yukarda Zeljko'nun sorduğu sorunun de benim için net bir cevabı yok. Bir yandan ana konuyu devam ettirirken, diğer yanda küçük hikayelerle birbirine bağlamak 100 küsur sayı boyunca yapılabilecek bir iş değil gibi geliyor bana. Hele ki aylık tempoda. Bu işin şahikası Yalnız Kurt ve o da işte 28 sayıda bitiyor. BR'de 40-50 sayı arası planlansa ve aylık mecburiyetler olmasa çok daha farklı bir şey okuyor olurduk sanki. Diğer yandan Bonelli'nin Manfredi'nin istediği çizerleri hep Tex'e kaydırıp hevesini kırdığı da sır değil.
   Ben daha önce 70'li sayılarda bırakmıştım takibi ve düzenli okumayı, bakalım bu sefer becerebilecek miyim bitirmeyi
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Zeljko

Yancı konusunda favorimiz Groucho'dur,kendisi ayni zamanda kırmızı çizgimizdir,laf ettirmeyiz bu böyle biline...
Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan

ferzan

Alıntı yapılan: Zeljko - 12 Ocak, 2021, 20:58:51
Daha önce de belirtmiştim 38. sayıya kadar İtalyadan çıkan en iyi işlerin başında geliyor.Soru şu;Manfredi beğenilmesinden dolayı seriyi uzattığından dolayı mı böyle oldu yoksa yaratım krizine mi girdi yada heyecanını mı yitirdi?

    Ben bir kez daha bu noktada Manfredi 'nin avukatlığını yapacağım. :)

    Evet, ilk 30-40 sayı cidden çok iyi ama bu uzun vadeye yayılmış ve kendi içinde dönemleri olan 131 sayılık bir bütün. Bizi seriye bağlayan o ilk 40 sayıdaki atmosferdi ama devamında Manfredi hiç de kötü iş çıkarmadı diye düşünüyorum. Kaçınılmaz olarak bir yerlere evrildi seri, çok daha büyük bir hikayenin ve tarihi arka planın parçası olurken Manfredi 'nin politik eleştirileri ve sosyolojik yanı zaman zaman daha ön plana çıktı. İlk 40 sayıda belki çok daha heyecanlı ve sıradışı öyküler okuduk ama bence 101. sayıya geldiğimizde tarihin en büyük yüz karalarından birine hiç okumadığımız şekilde tanıklık ettik. Seri başlangıçtaki gerilim ve serüven odaklı yapısından git gide söyleyecek daha fazla sözü olan ağır bir yapıya döndü ki bence bu olmasaydı Büyülü Rüzgar olamazdı. Manfredi 'nin de bu süreci başından beri planladığına eminim. Bence başlangıçta Kızılderili mitolojisini, yerli kabilelerini ve korku öğelerini ön plana çıkararak bu sıradışı baş karakteri üzerinden okurunu gayet alışkın olduğu ve köşe taşlarını ezbere bildiği bir türe yeniden aşık etmeyi öncelikli olarak ele aldı. Bunu yapmasaydı, devamında nereye evrileceği okurun umurunda olmayabilirdi. Çünkü zaten Tex vardı, Zagor vardı. Geçmişte Ken Parker gibi bir olay vardı. Bunların yanında ardıl mı kalacaktı, yoksa bambaşka bir soluk mu olacaktı? Bu noktada stratejisini çok iyi kurdu ve Büyülü Rüzgar 'ı diğer üç serinin okurlarına bile çok daha farklı bir vizyonla sundu diye düşünüyorum. Bu sunumda da izlediği yol haritasının çok isabetli olduğunu düşünüyorum. Kabaca bu haritayı aşağıda listelemem gerekirse;

    - Bilinen ve klişeden geçilmeyen bir türde yepyeni şeyler söyleyerek sürükleyici öykülere başlangıcı yap, karakterin dünyasını tanıt.
    - Ana kurguyu ufak ufak işlemeye başla, villain ve saplantı faktörlerini oluştur. Geçmişi halen gizemli tut ve çok küçük parçalar halinde ver.
    - Aralarda okurun beklemeyeceği ufak sürprizler ayarla, akmaya devam et. Villaine her sayıda odaklanıp boğma.
    - Dört beş sayıda bir ana kurguyu rahatlatacak tekil ve bağımsız hikayeler anlat ama buradaki karakterleri de ileride hatırlamak üzere not al.
    - Ana kurgu yavaş yavaş gelişmeye devam ederken birbirinden orijinal hikayeleri anlatmaya devam edip okurunu elinde tut.
    - Yine aralarda seriyi rahatlat, sezdirmeden yavaş yavaş tarihi arka planı dahil edip dönemi de incelemeye al.
    - Ana kurgu tırmanmaya devam ederken rutini kıracak ekstra unsurları dahil et, aynen devam et.
    - Ana kurgu ve rahatlatıcı teklilerin seyri bir kez daha rutine girmeden bu kez serideki ilk bombayı patlat. Okur neye uğradığını şaşırsın.
    - Aynı formülle lezzete kaldığın yerden devam et. Bu noktada artık bazı rutinlere girebilirsin, okurun artık seni kolay bırakmayacak.

    Buraya kadarı benim nezdimde ilk 60 sayıya tekabül ediyor. Bundan sonrasını ise aşağıdaki gibi algılıyorum;

    - Okur artık sende, şimdi esas olaya geçebilirsin. Tarihi arka planı ve gerçek olayları kademeli olarak artırarak verirken ana kurguda da dönüm noktası belirle.
    - Villain ile olan ilişkiyi farklı boyuta getirip çok daha büyük bir sorun ortaya çıkar. Öyle ki, onlarca sayı boyunca arka planda ilerletebil.
    - Ağırlık vermeye başladığın bu geniş kapsamlı yeni merhalede eskinin yerleşik kalitesini aralarda hatırlatarak okurunu kendinden uzaklaştırma.
    - Ama artık daha önemli mevzulara dikkat çekmeye başla. Politik eleştiriye, tarihten hesap sormaya, ezilenin avukatlığını yapmaya ağırlık ver.
    - Serinin bir sonraki dönüm noktasına kadar yükselecek uzun yolu adım adım işle, bol bol çeşitlendir.
    - Karakterin geçmişi daha da ortaya çıkmış olsun, eski ve yeni villainlerle birlikte gidişata uyumlu bir denge kur. Fondaki belgesel tadı sezdirmeden yedirmeye devam et.
    - Aralarda okuruna başlangıçtaki tatları vermeye devam et ama ağırlık yeni merhaledeki çoklu kurguda olsun.
    - Yavaştan toparlamaya başla, mevzuları çığırından çıkartmaya başlayıp tansiyonu yükselt. Eleştirel hırçınlığın had safhaya ulaşsın.
    - Çeşitlemeler, rahatlama bölümleri ve eskiyi hatırlatan tatlar eşliğinde artık bu merhalenin final kısmına geç.
    - Serinin ikinci durak noktasında okurun midesine oturacak lokmayı yedir, ve okur onu sindirirken sen de kenara çekil.

    Buraya kadar da 101. sayıya kadar olan kısmı nasıl gördüğümü haritalandırmaya çalıştım. Bundan sonrasını da aşağıdaki gibi görüyorum;

    - Bir süre mevcut yaşanmışlığın izlerini, geçmişte anlattıklarının sonuçlarını sergileyip okuru dinlendir.
    - Eleştirel hırçınlığından bir şey kaybetme ama daha öncekinden farklı ele alışlarla okuruna yine iyi hikayeler anlatmaya çalış.
    - Ana kurguyu üçüncü merhalesinde devam ettirirken araya gene başlangıçtaki gibi soslar ekle.
    - Bu aşamada yine her zamanki gibi kurguyu rahatlatacak nefes alma teklilerini aralara kıstır. Mümkünse mesaj kaygıları olan insani temaları öne çıkar.
    - Seri başlangıçta olduğundan çok daha bir yere geldiğinden artık karakterlerinin süreçlerinde de geri dönüşü olmayan şeyleri başlat.
    - Zaman akmaya devam etsin, mekan değişimini iyice hissedelim. Tıpkı gerçek hayatın akması gibi burada da sabit durumda bırakma hiçbir şeyi.
    - Ana kurguda ufak ufak son oyununu kurmaya başla. Geçmişten bağımsız olmayacak şekilde temelleri at.
    - Okur çoktan senin politik ve eleştirel hırçınlığına alıştı. Artık bunu da bozmadan ama abartmadan devam et. Mesaj kaygın baki olsun.
    - Okura gelişme bölümünün başlarından beri unutturduğun orijinal tatları yeniden sun. Neden bu seriye devam ettiklerini hatırlat.
    - Ana akışı ufak yükseltmelerle sürdürüp sona yaklaşıldığını hissettir.
    - Bir noktada sondaki detaylardan birine zemin hazırlayacak faktörü devreye sok.
    - Karakterler de okur gibi nihayete yaklaşıldığını hissetsin. Bu vesileyle kurguyu biraz daha tırmandır.
    - Sona gelirken yine çok sağlam belli başlı hikayelerle okurun dikkatini üzerinde tutmaya devam et.
    - Yeterince tırmandıktan sonra da bırakman gereken yerde fazla gürültü çıkarmadan layığınca bir final yap ve onu daha önce devreye soktuğun unsurlarla birleştir. Zirvede poz vermesen de olur.
    - Okurların farkında olmadan batı tarihinin en büyük sömürüsüne ve asimilasyonuna şahit olurken, gayet aşina oldukları klasik bir türde hiç de aşina olmadıkları soslarla birbirinden enteresan hikayelerini okumuş oldular. Artık Ken Parker 'ın yanında kendine bir yer bulup yerleşebilirsin. :)

    Dolayısıyla benim bu serinin akış omurgası üzerine yaptığım çıkarım bu şekilde. Okurken hayal kırıklığına uğrama korkusundaydım ama öyle bir şey olmadı. Yalnız bu seri gerçekten bir hayat simülasyonu gibiydi. Çocukluk ile tanışıp gençliğine aşık olduk. Sonra yaş ilerledikçe olgunluğuna şahitlik edip yaşlılığını gördük ama neyse ki ölümü gerçekleşmedi. Bu sayede 4 sayılık mini seriyi de okuyabildik. Bence gençliğini övüp olgunluğunu ve yaşlılığını gençliğiyle kıyaslamak yerine kendi ölçütünce değerlendirmeliyiz. Sonuçta gençliği kadar yaşlılığı da çekici ve çok şey söyleyen bir seriydi. Ben bu kurgulama esnasında Manfredi 'nin başından beri planlı olduğunu ve yarı yolda "ne oldum" tribine girip de hariçten strateji kurduğunu düşünmüyorum. Manfredi 'nin şu ana kadar gözlemlediğim yazarlığı da hep çok planlı geldi kurgu adına.

    Benim bu seriyle ilgili şöyle bir eleştirim olacak, geçmişte de benzer eleştiriler oldu zaten; 50 'li sayılardan sonra neredeyse 101. sayıya kadar tek sayı süren maceralarda 94 sayfa kısıtlamasını çok hissettik. Hızlı bağlanmalar mecburen oldu ve bu da oldukça rahatsızlık verdi. Ne var ki arada anlattıkları ve sayfa sınırına takılmadıkları başka hikayelerle bir nebze telafi oldu bu durum. 101. sayıdan itibaren de serinin sayfa sayısı 132 'ye çıkınca artık böyle bir sorun da hemen hemen kalmamış oldu.

    Bunlar benim cephemden görünenler, benim algıladıklarım. Yine sadece kendi doğrum olduğu için de tek taraflı bir ele alış. Yoksa "bakın çok yanlış yerde duruyorsunuz, mevzu aslında böyle" tarzı bir empoze ediş ya da düzeltme değil. Biraz da Zeljko 'ya takılıp bunaltmak istedim. Geçen aylarda da benzer bir zıtlık içerisinde bulunmuştuk ama dostane ve güle oynaya bir zıtlık tabi. Şimdi de benzerini yapmaya çalıştım. :) Tabi ki ilk sayılar bambaşkaydı ama o da öyle olması gerektiği içindi. Devamına hazırlanan bir zemindi benim açımdan.

    Sizlerle birlikte yeniden okumak isterdim ama ben bitireli henüz üç buçuk sene anca oldu. Daha ileriye saklıyorum tekrar okumamı. İlk 60 sayı için tek tek yaptığım detaylı yorumlarımla devamındakilerin genel değerlendirmesini hatırlamak isteyenler için eski üyelerimizden Ralph 'ın başlatıp benim devam ettirdiğim aşağıdaki başlığın linkini bir kez daha veriyorum; http://altinmadalyon.com/altin/buyulu-ruzgar/buyulu-ruzgar-incelemeleri/

    Buraya yazılanları ilgiyle takip etmeye devam edeceğim. Sizlerle birlikte ben de yeniden okuyormuş gibi oluyorum.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

V

İlk sayıyı okudum.Eski bir dostla yıllar sonra tekrar kucaklaşmış gibi oldum.Ortiz favori 5 western çizerimden birisi zaten..
"İstemem,eksik olsun.."

Zeljko

Ferzan'ın Manfredi'yi savunduğunun yarısı kadar Estergon kalesini savunabilseydik,kale halen bizdeydi  :D Şaka bir yana yazılarını okumak çok keyifli varsın farklı fikirde olalım.Peki 100. sayı sonrasını yorumlayacak mısın?

Not: İş bu yukardaki soru Hanacla alakalı değildir,Hiçbir șekilde sorularımın ve forumdaki kișisel bilgilerimin (fotoğraf, video, rehber, mesajlar, parmak izi, mobil bankacılık, e-devlet, șifrelerim,nude paylaşımlarım vb.) Hanac ile  paylașılmasına ve kopyalanmasına iznim yoktur. Kopyalanması yada paylașılması durumunda AM'un adminleri sorumludur. Gerektiğinde yasal ișlem bașlatılacaktır.
Şu Gotham'ın önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim Christopher Nolan

ferzan

Alıntı yapılan: Zeljko - 14 Ocak, 2021, 00:38:20
Peki 100. sayı sonrasını yorumlayacak mısın?

    Aynı başlıkta 100. sayı sonrasını da birkaç mesaja yayacak şekilde topluca değerlendirdim. Aralarda aklımda yer edenlere ekstra parantezler açtım. 8)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Bu serinin yıldız karakteri benim için Kendini Öldüren. Hali – tavrı, konuşma stili, saç modeli, makyajı, genel olarak aykırı duruşuyla Anadolu kırsalından çıkacak bir Alice Cooper nasıl o kırsal atmosferine uygunluk bakımından tuhaf kaçıyorsa, aynı o şekilde pırıl pırıl parlıyor.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


hanac

2. sayıyı da okudum.

Bu sefer sioux köyüne gittik ve orada bir macera yaşadık.

Kendini Öldüren, İnatçı gibi karakterlerle tanıştık.

Hikaye ilginçti, sonlara doğru da ters köşe yaptı.

Kaldı 129 sayı  ;D


BAHADIR

Büyük admin; daha yeni mi başlıyorsun bu Magico Vento'ya... Çok ayıp...

Kesin 2. okumadır... Yanlış anlamışızdır... ;)

hanac


alan ford

 kendini öldüren tarzı bir aykırı kızılderili Zagor'da da vardı. Heyoka mıydı? Kendini Öldüren'den farkı çok iyi bir savaşçı olmasıydı. Ata ters binip, cümlelerin anlamlarını ters yüz eden bu karakteri de çok severim.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V

Alıntı yapılan: alan ford - 16 Ocak, 2021, 12:37:12
kendini öldüren tarzı bir aykırı kızılderili Zagor'da da vardı. Heyoka mıydı? Kendini Öldüren'den farkı çok iyi bir savaşçı olmasıydı. Ata ters binip, cümlelerin anlamlarını ters yüz eden bu karakteri de çok severim.
Büyülü Rüzgardaki "Heyoke "Zagor'dakinden hayli  farklı.
Bu "söylediğini şey asıl demek isteğinin tersi" olan
kızılderili figürü Amerikan yerli topluluklarının bir parçası galiba..
"İstemem,eksik olsun.."

hanac

3. sayıyı da okudum.

Poe Şikago'ya gider, orada bir gazetecinin yardımı ile Hogan'ın kirli çamaşırlarını yayınlatmaya çalışacaktır.

Ama işler istediği gibi gitmez, Hogan ile de karşılaşır ve oldukça zor durumda kalır.

Büyülü Rüzgar arkadaşına yardım için Şikago'ya gider.

Vasat bir macera idi, Hogan'ın çevresini biraz tanımaya başladık.

Kaldı 128 sayı  ;D


hanac

4. sayıyı da okudum.

Bu sefer de Hogan ile olan esas hikayenin dışında bir macera ile karşı karşıyayız.

Poe ve Ned (Büyülü Rüzgar) bir kızılderili çetesinin saldırısına uğrayan 3 kadını kurtarırlar.

Kadınlara Mormon bölgesine kadar eşlik ederler. Kadınlar aralarından birinin kardeşinin çiftliğine gitmektedir.

Ama bir canavar tarafından saldırıya uğrayan kardeşin ölüsünü bulurlar.

Ned ve Poe bu efsanevi canavara karşı mücadele edeceklerdir.

Aksiyon dolu Frisenda çizimli güzel bir macera.

Kaldı 127 sayı  ;D