Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kalidor

Müthiş bir yazı, Hayal Kahvem son yazılarınız daha da bir güzel, tebrikler  :D

Korkma ben Varım'ı Dublörün Dilemması'ndan daha çok beğendim. Ruhi Mücerret ve şiir kitabı Garanti Karantina'yı bulup okumalısınız.

İlk kitabı aynı zamanda şiir kitabı olan Kuzgun'un Gölgesi artık piyasada bulunmuyor.  Kaosa Mütevazi Bir Katkı ve Aynalı Barikatlar da yeni baskıları olmadığı ama nispeten daha yeni kitaplar oldukları için bulunabilir ama bunlar deneme kitapları. Üstad roman işine sonradan girmiş anlayacağınız.
Crom! Ölüleri Say...

Solomon Kane

Alıntı yapılan: hanac - 09 Ocak, 2013, 10:02:46
Çizimler ve renklendirme çok güzelmiş.


Zaman gazetesi ya cumartesi ekinde ya da pazar ekinde bu çizgi diziyi yayınlamıştı. Deliler gibi takip ediyordum çizerini öğrenmek için gene google karıştırırken bu yorumları gördüm. ilhan abiye basacaksan bunu bas demiştim :) şimdi görünce çok çok sevindim
Hiç bir yerde huzur bulamazken ölmek için endişe etmek neye yarar? JUDAS

Yarım uyku 4 sandviçe bedeldir. ( Demir Pençe Filminden)

" Çelikten yüreklerimiz, tunçtan ruhlarımız, kurşundan mermilerimiz vardır."

Bütün çizgi romanları bulabileceğiniz tek yer cennettir. ( Ben :) )


Solomon Kane

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 08 Ocak, 2013, 23:58:48
Nereye yazacağımı bilemedim. Buradan sormaya karar verdim.

Bir vakitler  Filibeli Ahmet Hilmi'nin A'mak -ı Hayal'ini okumuştum.
Sonra kimbilir kaç kere sayfalarında dolandım.
O kitabı sahiden çok severim. Hayal Kahvem'e bir yazı hazırlarken, A'mak ı Hayal'in
çizgi romanla anlatılacağını ve  Cem Uygun'un  çizmeye başladığını öğrenmiştim. 
Bazı çizimlerine sanal ortamda denk gelmiştim. Büyüleyiciydi. İşte aşağıdakiler gibi...
Bence bazı dizeler, bazı cümleleri gibi, bazı çizimler de  SWAACK  eder insanın yüreğine değer.
İşte bu çizimler, aynı öykünün kahramanı Raci gibi sarhoş edici  gelmişti.

Son günlerde, neden bilmiyorum, durup dururken  Cem Uygun'un bu  çizimleri aklıma geliyor.
Çizimler aklıma gelince, Amak ı Hayal'in, hayalle  sahici arasında gidip gelen ve  usulca yüreğe tesir eden öyküsünü düşünüyorum.
Tamam... Karar verdim, kitabı tekrar okuyacağım. Raci ile Aynalı Baba muhabbetlerini özlemişim.
Ve fakat ya Cem Uygun çizimleri... Cem Uygun kimdir bilmem? Ama bir bilen varsa söyler mi,
Cem Uygun A'mak - Hayal'i çizerek anlatmayı bitirdi mi?

Zaman Gazetesi ben üniversiteye hazırlanırken. Bu karakteri çizdi. Her hafta ya cumartesi ya da pazar ekinde tam hatırlamıyorum tam sayfa olarak çıkıyordu. Çok güzel bir diziydi. 2006- 2007 senesinden bahsediyorum. Bir sayfasını saklamışım yalnız aklım nereye gittiyse sayfayı kare kare kesip bir yere yapıştırmaya çalışmışım. Beceremedim tabi :) baya bir devam etti o ekte. Keşke kendisine ulaşıp bunun kitaplaştırılıp kitaplaştırılamayacağını sora bilsem. İlk hikaye Ana karakter aynalı dedenin ney sesiyle kendinden geçer ve başka bir alemde hiçlik tepesine çıkmaya çalışır. İkinci akşam onun yanına gittiğinde tekrar ney sesiyle kendinden geçer. Bu sefer İyi ve kötünün savaşının ortasında kendini " Hikmet Pehlivan" olarak bulur. Kötüler ve iyilerden birer yiğit çıkıp kapışmaktadır. Kötü taraf Nifak adlı bir askeri öne sürer. Nifak adlı askeri Muhabbet Pehlivan yener. Muhabbet Pehlivanı Gazap adlı bir dev yener. Gazap' ı Hikmet Pehlivan yener. Hikmet pehlivanı ise Nefsi Emmare yener. En son İlahı Aşk gelir ve iyi ve kötü barışır. :) Allah' ım ne olur kitap halinde bulabilelim.
Hiç bir yerde huzur bulamazken ölmek için endişe etmek neye yarar? JUDAS

Yarım uyku 4 sandviçe bedeldir. ( Demir Pençe Filminden)

" Çelikten yüreklerimiz, tunçtan ruhlarımız, kurşundan mermilerimiz vardır."

Bütün çizgi romanları bulabileceğiniz tek yer cennettir. ( Ben :) )


Ras Al Ghul


Spider-Sense

Alıntı yapılan: Ras Al Ghul - 22 Temmuz, 2014, 15:38:22
Devamı gelecek mi ???
Çizer bir arkadaşla görüştük hikaye temeli aynı  ama karakterler değişecek adını Berzker yapmayı düşünüyoruz.

Ras Al Ghul


Hayal Kahvem


" Bizim diğer kişiler hakkındaki bilgilerimiz
o kişilerin kendilerini nasıl düşündüğüne dayanamaz, çünkü onların nasıl düşündüğünü bilemeyiz.
Kişileri ancak ilişkiler içinde anlayabiliriz. "
Karl Marx, İnsan Toplum ve İletişim'den


- Marx mı? Aaa! Bilmez miyim Karl Marx'ı?

Nedense  hınzırca gülümsediğini hissettim.

- Öyle mi?  Yoksa çizgi roman kahramanı mı? dedi.

Bir yazıda okumuştum. Bizim memlekette entellektüel ve iyi eğitim almış kişiler, Zagor gibi çizgi romanları pek okumazlar, okuyanlara karşı ön yargılı olurlarmış. Ne fena!  Çizgi roman popüler bir sanat dalı olduğundan  yani kitle tüketimi için üretildiğinden, hedef okur çoğu zaman ortalama zekanın bile altında görülürmüş.  Kimin yazısıydı ki?

Hımm. Acaba her denk geldiğimizde elimde Zagor'ları gördüğü için mi yüzüme böyle acımtırak bakıyordu? Yoksa hangi kitaptan hafızamın gizli arşivine kaydedildiğini bilmediğim o yazı yüzünden mi, çizgi roman okuyan kıt zekalı kompleksine kapılıyordum? Neydi bu şimdi? Muhabbetin başında aklı sıra bilgimi mi sorguluyordu? Harbi bi analiz yapmak için yüzüne iyice baktım. Olanca sevimliliğiyle bir şeyler söylememi bekliyordu.

Ben ise, sol kaşımı kaldırarak, yüzüme bilgiç  bir ifade kondurdum.  Manifesto'nun temel düşüncelerinden giriş yapacağımı düşünüyordum ki... Olamaz!... Bodoslama şu soruyu sordum:

-  Hiç Karl Marx'ın fotoğraflarına dikkat ettin mi?

Çizgi romanlardaki şaşıran karakterler gibi, kooskocaman açtı gözlerini:

- Ne varmış o fotoğraflarda? dedi.

- Marx 65 yaşında ölmüş. Ama saçları ve sakalları bembeyaz.  Çok acayip değil mi? 

- !!!!????

-  Marx'ın hayat hikayesi çok acıklı biliyor musun? dedim. Zengin ve eğitimli  bir ailenin kızı olan Jenny ile, kızın ailesinin rızası olmadan  evlenmişler. Birbirlerini çok seviyorlarmış. Yedi çocukları olmuş.  Saçları ve teni koyu renk olduğundan, ailede Marx'a "arap" derlermiş. Hayatları hep sürgünlerde, yoksulluk içinde geçmiş. Yedi  çocuğundan dördü Karl Marx'ın gözlerinin önünde ölmüş. İlk çocuğu öldüğünde Marx 37 yaşındaymış. Bir gecede saçları bembeyaz olmuş. Ne hazin bir hayat değil mi?


Uzandı, çantasını açtı. İçinden Ken Parker ın bir çizgi romanını çıkardı.

- Senin kitap sevdiğini ve çizgi roman okuduğunu farkedince sevindim. Ben de çok severim. Kitap okuyan bir çizgi roman kahramanı hoşuna gider diye düşündüm. Bak, sana bunu getirmiştim. Söze Marx'ı nasıl bilirsin, diye girdim. Yanlış anlamadın beni değil mi,  dedi.

Elindeki çizgi romanın bir sayfasını araladı. Ken Parker, Karl Marx'ın The Capital'ini okumaktaydı. 

İyice tescillenmişti... Kompleksli ve ön yargılı biriydim!


yunusmeyra

ken parker'ın bizde yayınlanmamış "grev" macerasından bir paneldi;"marx okuyan parker.."


kapağın gönderme yaptığı eser


HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

Hayal Kahvem

Karamba Yunusmeyra,

Bilgi için teşekkür ederim.   :)

Hayal Kahvem


Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hikâyeleri arasında,  beni en zorlayan Yaz Gecesi'ydi. Ne zaman okusam, aklımın erişemediği, açıklayamadığım, çözemediğim bir sır saklıyormuş hissine kapılıyordum.  Bilinmezliğin dayanılmaz çekiciliği bu olmalı... Saklambaç oynayan yeni yetme  çocuk gibi, döne dolaşa  cümlelerini okuduğum halde, mümkünü yok, gizlediğini bulamıyor, sırrına mazhar olamıyordum. 

Keşfetmek için  kıt edebiyat bilgimin, zihnimin dikkat ve gayretinin  yetmeyeceğine kanaat getirdiğimde, sanal ansiklopediye Yaz Gecesi'ni çözümleyen bir edebiyatçı olup olmadığını sordum. Nanananooom!.. İşte bulmuştum... Kitap-lık Dergisi 40. sayı. "Süha Oğuzertem - Gizemli Bir "Yaz Gecesi"nde Freud, Joyce ve Tanpınar"

Gizemli bir Yaz Gecesi... Tamam... Buydu işte!..  Gizemli!
Ayrıca Freud ve Joyce... Ahmet Hamdi Tanpınar'ın okuruyla oynadığı oyunun içinde  bambaşka oyuncular varmış demek ki... Yemin ederim,  Freud ve Joyce'un da işin içinde olduğunu kırk yıl düşünsem aklıma getiremezdim. Nerden bilebilirdim? Neyse. "Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır bizim köyde. Okuyunca öğreneceğim işte. Ne güzel!" dedim.  Tüm hevesimle yazıyı aramaya koyuldum.

Binlerce kasırga aşkına...  Bu sayı tam on dört yıl öncesine, 2000 yılına aitti!
Fıtratım gereği önce gene yıkıldım tabii... Sonra hemen toparladım kendimi...  Bilgisayar başına oturdum. Sanal ansiklopediye bu kez, Süha Oğuzertem kim, diye sordum.  Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü hocasıydı. Hakkında yapılan yorumlara göz gezdirdim. "Karşılaştırmalı Edebiyatın ustası... Zaman canavarı... Disiplinler arası çalışıp disiplini her anlamda yaşamına sokan bir bilim insanı... Karşılaştırmalı Türk Edebiyatı onsuz düşünülemez...  Düşünceli... İyiliksever... Hemen her konuda özenli...  Az yazdığından pek bilinmeyen memleketin edebiyat eleştirisi alanının en önde gelen eleştirmen - akademisyeni... "  Hay canına sayın seyirciler!  Resmen gizemli bir öykünün keşfinden gizemli bir yazarın keşfine yolculuk yapıyordum.

Bir kaç sahafa Kitap-lık dergisinin 40. sayısını sordum. Yok! Sanal kitapçılarda dolandım. Yoklar silsilesi. Tükenmiş. Bulamıyordum.

Dün  İstanbul'da  işim  vardı. Marş marş  Boğaziçi  Üniversitesi'nin kütüphanesine gittim. Kitap-lık Dergisi'nin 40. sayısını ve  99. sayfasındaki aradığım yazıyı buldum. Derginin tamamının  fotokopisini çektirdim. İşte elimde... Çok mutluyum!


İtiraf etmeliyim ki, Süha Oğuzertem'in,  Yaz Gecesi hakkındaki gizem dolu yazısını henüz okumadım. Bu yazıyı o kadar çok aradım ki...  Biraz nefeslenmeliyim. Yoruldum:)



Hayal Kahvem


"Verandalarına  açılan sürgülü kapı ardına kadar açıktı.
Dışarıda hava güzeldi.
Çok sıcak da değildi...
Tam bir fırtına öncesi sessizliği hakimdi."


Not/

Yukarıdakiler Güngezgini (Daytripper)  adlı çizgi romanın kareleri.
Peki, çizgi roman edebiyat olabilir mi?
Bu çizgi romanı okuyun ve siz karar verin derim.
Müthiş!
İnanmazsanız,  http://www.altevren.net/index.php/farkl-tatlar/429-daytripper'deki inceleme yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Sahiden müthiş:)


hanac


Hayal Kahvem

"İnsanın Duası Bile Kendine Benzer."

Akşam saatleriydi. Sinemadan çıkmıştım. Hava buz gibiydi. Sokağın köşesindeki kitapçıya daldım. Bir süre dalgın adım dolandım. Raflardan rastgele bir kitap çektim. İlk sayfasını araladım. Gözüme çarpan  cümleyi okumaya başladım: "İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır." Bu cümleyi nasıl sevdim anlatamam. Murathan Mungan'ın  o şahane dizelerini hatırladım.

  "Şimdi biz neyiz biliyor musun?
  Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
  Birbirine uzanamayan
  Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
  Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz."

Şiir yüreğimi titretti. Tanımadığım kitabın  sevdiğim bir şiiri hatırlatıp bünyemi silkelemesi hoşuma gitti.  Dayanamadım. Bir kaç sayfa çevirdim.  Durduğum sayfanın en alt paragrafına heyecanla baktım.  "Bu, günün en hoşuma giden saatiydi. Akşam şehre ve kalplere helmesini döküyor, sokaktan geçenlerin gözlerine karanlıkların sürmesini çekiyor, yüzlerini sanatın manalarıyla güzelleştiriyor, hareketlerini kahramanların edalarıyla asaletleştiriyor, her şeyi romantik gölgelerle sararak kıymetleştiriyordu."  Ne hoş  cümlelerdi. Gözleriminin önünden bir merak bulutu geçti. O anda kitabın kapağına bakmayı akıl ettim. Fahim Bey ve Biz... Yazarı Abdülhak Şinasi Hisar. Ah!.. Hatırlayıverdim.  Dört hüzünlü yazardan biri... Orhan Pamuk, İstanbul adlı kitabında anlatır.
"Hatıra yazarı Abdülhak Şinasi Hisar, hakkında bir kitap yazdığı arkadaşı şair Yahya Kemal, onun öğrencisi ve sonra yakını romancı Ahmet Hamdi Tanpınar ve gazeteci-tarihçi Reşat Ekrem Koçu, bu dört hüzünlü yazar, bütün hayatları boyunca yalnız yaşadılar, hiç evlenmediler ve yalnız öldüler.

"Koşar adım kasaya gittim. Fahim Bey ve Biz adlı kitap.. İşte... Artık benim...

Yahya Kemal dışındakiler ölürlerken eserlerini istedikleri gibi tamamlayamadıklarını, kitaplarının parçalar halinde yarıda kaldığını ya da istedikleri okuru bulamadıklarını  da acıyla hissediyorlarmış ya hani...  Yattıkları mekan nurla dolsun.  Diğer üçünün zaten  hastasıyım. Abdülhak Şinasi Hisar'ı  hiç okumamıştım.  Ne yapabilirim? Yolumuz yeni kesişti.  Yeminle  şimdi okuyacağım.

Aramızda kalsın. Az önce kitabı yüreğimin üstüne bastırıverdim. Edip Cansever "İnsanın duası bile kendine benzer," der. İnandığım Tanrı'ya kendimce bir dua gönderdim. "Tanrım, Abdülhak Şinasi Hisar üzülmesin e mi? İnanıyorum, istediği okur benim. "



Hayal Kahvem




Türkü dinlemeyen,
şiir sevmeyen,
kitap okumayan
ve çay içmeyen birine;
gönül vermeyin...

aykut ciyhan

Hayal Kahvem



Bilirsiniz illa ki... "Sanat uzun, hayat kısa" diye bir özdeyiş vardır ya hani... 

Hah işte... Ne vakit Cemal Süreya'nın yukarıdaki minik şiirine  denk gelsem, nedense bu özdeyiş aklıma gelir.

Yeni öğrendim.  Bu özdeyişin devamı varmış.  "Sanat uzun, hayat kısa, fırsat seyrek."  Çok sevdim.

Ne kadar doğru bir söz, öyle değil mi?