Çizgi Roman Piyasası ve Sorunları

Başlatan tommikser, 09 Ağustos, 2010, 12:15:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Lami Tiryaki

Internetin aktif kullani(lamamasi)mi konusunda Emre'ye katiliyorum. Maalesef çogu yayinevlerinin web sitesi güncel bile degil. Girdiginizde bir yil önceki sayilar görünüyor son sayi diye vs vs...

Neredeyse bedava yapilabilecek en etkili faaliyet....

Selamlar
Lami

hanac

Alıntı yapılan: Lami Tiryaki - 08 Ekim, 2010, 17:42:32
Maalesef çogu yayinevlerinin web sitesi güncel bile degil.

Lami kesinlikle hakli.

Asagida çizgi roman yayinevlerinin iletisim bilgileri bulunabilir.

http://www.altinmadalyon.com/smf/index.php/board,123.0.html

hanac

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 16:08:48
Öncelikle yabanci dille üretilmis çizgi romanlarin Türk okuyucusunun profilini degelendirirken baz almamak gerekir. Sonuçta bunlar bir baska dilin, kültürün ve ülkenin ürünleridir ve o ülkenin profilini belirlemekte yardimci olur (o da bir ölçüde).

Ben bu konuda sana katilamayacagim dostum.

Bunlar baska kültürün ve ülkenin ürünleridir diyorsun.

Zagor, Martin, Teks bizim kültürün mü ?

Tek özellikleri türkçeye tercüme edilmis olmalari.

Benim bir çok arkadasim TR de yayinlanmadigi için yurtdisindan comics almak zorunda kaliyorlar.

Türkçe de düzenli olarak yayinlancagini bilseler almazlar.

Ben de sürekli almamakla birlikte, her yurtdisina çikisimda çr alirim.

Bu arkadaslarin sayisi hiç de küçümsenecek bir sayi degil.

Bu kisilere uygun "türkçe" yayin çikarilirsa satin alacaklardir.

Ama yurtdisinda o kadar çok yayin var ki, hepsini yayinlanamaz zaten ve bu kisiler yurtdisindan almaya devam edeceklerdir.

Ayrica çogu bu alisverislerini yine kadiköyden veya satis sitelerinden yapiyorlar.

Dolayisiyla yine bizden birileri para kazaniyor ve çr piyasamiza bir para girisi oluyor.

emre ozdamarlar

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 16:08:48
Ben çizgi roman okumayi uzun süreden beri birakmistim ve 2-2,5 yil öncesine kadar çizgi roman okumuyordum. Yayinlanan ve su an takip ettigim Zagor, Büyülü Rüzgar, Mister No, Teks, Dampyr, Dylan Dog, Conan ve benzerlerinden haberim bile yoktu. Ki ben her gün internete giren, ara sira gazetelere ve televizyona göz atan birisiyimdir. Yeterince ve doyurucu reklam yapilmis olsaydi muhakkak rastlar ve çok daha önceden çizgi romana dönerdim. Ama yayinevleri reklama önem vermeyip zaten halihazirda çantada keklik olan okuyuculara yöneliyorlar. Dolayisiyla kisir okuyucu kitlesiyle verimsiz ve genisleyip gelismekten uzak bir döngünün içinde yuvarlanip gidiyorlar...

Bu kisma ben de %100 katiliyorum, tamamen benim de yasadiklarim, daha iyi tarif edilemezdi. Ben ancak 2010 senesi baslarinda Turkiye'de ne kadar cok fumetti yayinlandiginin farkina vardim. Yayinevleri mutlaka ama mutlaka reklama önem vermeli. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez demisler. Cizgi roman isine giren yayinevi en bastan reklam butcesini de sirketin finansal durumunu degerlendirirken dusunmelidir.

Örnek vermek gerekirse su an 1001roman pek cok yeni yayinla tanistiracak bizleri. Bana kalirsa 1 yayin eksik olsun (simdilik) ama gazetelerde dergilerde reklam görelim icabinda. Bunun faydasini ilerleyen surecte göruruz.
(Burada 1001roman'i su an en aktif yayinevlerinden biri oldugu icin örnek verdim, bi eksikleri yok cok sukur, fazlalari var, Tuyap icin yaptiklari organizasyona bi kez daha sapka cikartiyorum)

hanac

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 16:52:15
Hayir Hasan'cim, demek istedigim o degil... Zaten Türkçe'si olan bir baskinin yabanci dildeki nüshasinin satilmasinin ve alinmasinin (koleksiyon amaci güdülmüyorsa) anlamsiz oldugunu söyledim.

Ha tamam o zaman, yanlis anlamisim.

Bu arada Emre ve sen reklam olayinin öneminden bahsetmissiniz.

Bu o kadar önemli ki, mesela 1001 Romanin organizasyonu simdiden bütün gazetelerde duyuruldu.

Fuar zamani kesin TV ler de haber yapar.

Belki Ferri Star TV ye Ugur Dündar'a bile konuk olur.  :)

Biraz da forumumuzu övelim.

Bir çok üye forumdaki yazilardan ve tanitimlardan etkilenerek yeni yayinlari aldiklarini yaziyorlar.

Yeni çikan yayinlardan da buradan haberdar olduklarini söylüyorlar.

Bizim sayemizde satislar az da olsa artmissa ne mutlu bize.

Ama esas olarak yayinevleri bu tanitimlari yapmali ve reklama önem vermeliler.

Mesela hiçbirinin okuyucuyu mail ile bilgilendirme sistemi veya aylik/haftalik bültenleri yok.

Bunlar zor isler degil ve maliyeti neredeyse sifir.

karga

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 16:08:48
Ben Türk çizgi roman piyasasi ile içli disli biri degilim. Ama Lami'nin yazdiklari bana daha makul gibi geliyor...

Öncelikle yabanci dille üretilmis çizgi romanlarin Türk okuyucusunun profilini degelendirirken baz almamak gerekir. Sonuçta bunlar bir baska dilin, kültürün ve ülkenin ürünleridir ve o ülkenin profilini belirlemekte yardimci olur (o da bir ölçüde). Hem kendi dilimizle üretilmis yayinlar varken, neden ayni sayilarin Ingilizcelerini alip okuyalim ya da çocuklarimiza okutalim. Zaten yogun bir Amerikan-Avrupa kültür baskisi ve isgali altindayiz. Kendi dilimizle üretilmis ya da kendi dilimize çevrilip piyasayi verilmis ürünleri alip okumali ve okutmaliyiz.

Günümüzde milliyetçilik (Atatürk ikelerinden en önemlisi) kültür yoluyla yapilimakta. Kültürün bas diregi de o ulusun dilidir. Dilimiz sagdan-soldan baltalanmakta, yabanci terim ve sözcükler bilinçsiz bir biçimde dilimize dolmakta. Gençler artik Allahaismarladik yerine "bye" demeyi tercih etmekte. Biz de bu kültür ve dil yozlasmasina çizgi romanla katkida bulunmayalim.

Ama tabi bunun uç örnekleri vardir ve konu disindadir. Örnegin bir koleksiyoncu takip ettigi belli bir kahraman üzerinde yogunlasti ise elbette o kahramanin yabanci dildeki örneklerini de alip koleksiyonuna katacaktir... Ya da Türkçe'si olmayan çizgi romanlari kitapligina katmak isteyenler de olacaktir ve bu normaldir... Ama zaten Türkçe baskisi olan bir yayini (koleksiyon yapmak gibi bir amaç güdülmüyorsa) almak, ben bu ulusun bireyiyim diyen birisi için oldukça saçmadir...

Ayni kitabin orjinal dili yerine türkçe çevirisinin okunmasi nasil oluyorda Türk kültürüne katkida bulunuyor anlamadim?
Bir eser hangi dilde yazilmissa o dilde okumak her zaman en iyisidir. Çünkü yazarlarin kendi dillerindeki hakimiyeti çeviriyle beraber kayboluyor çogu zaman. Çeviri haricinde baski kalitesi de son 1-2 yila kadar orjinal yaynlari çok gerisindeydi.
Kimse tabi ingilizce italyanca bilmek zorunda degil ama bir ülkedeki okur profilini olustururken kistas dil degil, ürünün kendisi olmali.

Lami Tiryaki

Türk çizgi roman okur profilini çikarirken eger bilimsel ve istatistiki bir seylerin pesindeyseniz çalismanizi bir referansa baglamaniz gerekir. Eger sadece okurun çizgi roman zevki derseniz, bunun referansi nedir diye sorarlar. Sizde çikip dünyanin her yerinden alinan çizgi romanlar derseniz o zaman o Türk ÇR okurunun degil bir kisim dünya çizgi roman okurunun profili olur. Netten her ülkeden alici çizgi roman aliyor. Ama Türk piyasasindan sadece türk okuru sadece türkçe çizgi roman aliyor(limitli bir istisna mevcuttur). Bu sekilde isin içinden de çikamazsiniz. Bakin ben daha piyasa analizi yapar yapmaz referanslar uydurulmaya baslandi. Yok Penguen yok karga yok bilmem ne... Mizah sanatiyla çizgi roman sanatini birbirine ulamaya kalkiyor insanlar(sözü edilen dergilerin çizerleri bir zamanlar bir TV kanalinda bol keseden çizgi romani asagilamislardi haftalarca, ayrica tartisilmasi gereken bir konu). Saglam bir referans verirseniz o zaman istatistiki veriler esliginde bir profil çikarirsiniz. Netten yurt disindan çizgi roman getirtip okuyan kitlenin profili çikarilabilir buna zaten degindim yukarida. Ama bu ülkede ölçüt türkçeye çevrilmis ya da kendi dilinde piyasaya verilmis eserlerdir. Bu gün ayda 25-30 çesit çizgi roman yayinlaniyor. Eger yurt disindan çizgi roman alip isi bitirmek kolay ve iyi bir referans yolu olsaydi bu piyasa kapanirdi zaten. Okurlar arasinda böyle bir yolu takip edecek kaç tane yabanci dil bilen kisi vardir arastirmak lazim, böyle bir yolu izleyecek paraya sahip kaç kisi vardir, zamani olan kaç kisi vardir vs vs... Referanslar çogaliyor. Ve bunlarin istatistigini çikarmak öyle kolay degildir hepsi de mümkün degildir. Ama bu memlekette kaç kisi hangi kitabi satin alip okuyor derseniz resmi, belgeli, tarihçesi olan, legal bir referans çikarmis olursunuz. "Piyasada satilanlari bos verin bakin bizim oglanlar yurt disindan getirip isi bitiriyorlar sayilari da söyle böyle" demek bilimsellikten uzak yaklasimlardir. Piyasayi alin teriyle ayakta tutan sayilari binlerce kocaman bir kitleyi görmezden gelmektir. Sadece su soru sorulsun yeterlidir: Neden herhangi bir yayinevi çizgi roman yayinlamaya baslayacagi zaman Italyan isleri basta olmak üzere Avrupa çizgi roman ürünlerini tercih ediyor? 600 tane nesli tükenmeye yüz tutmus çizgi roman  koleksiyoncusu için mi?

Selamlar
Lami  

hanac

Ben daha önce de yazmistim.

Yurtiçinde tercümesi yapilip satilanlar ve yurtdisindan alinanlarin ayirimi sart.

Ikisi ayni potaya girmez.

Öncelikle TR de satis yapan türkçeye çevrilmis ÇR leri alanlarin profili çikarilmalidir.

Bu profil sonucu olusan satis miktarlari bilinmelidir.

Daha sonra yurtdisindan satin alanlarin profili çikarilabilir.

Penguen, uykusuz tamamen ayri bir kategoridir.

alan ford

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 16:08:48

Dilimiz sagdan-soldan baltalanmakta, yabanci terim ve sözcükler bilinçsiz bir biçimde dilimize dolmakta.


  Evet ama titrinizde global moderatör yaziyor Kagan Bey onu ne yapalim ;)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

alan ford

  Bu gerçek okur- sahte okur meselesine gelince. Bunlar biraz netameli konular gibi. Her ne kadar süper kahramanlardan pek hazzetmesem ve manga alemini pek bilmesemde bu okurlari "gerçek olmayan okur" olarak addetmek benim  haddime degil. Kafkaesk'in asil derdi de bu gibi geldi bana. Vakti zamaninda müzik aleminde çok yapilirdi. Gerçek rocker, sahte rocker falan. Sonuçta kimseye bir faydasi olmadi bunun. Bir kisim insanin  bize yakistirdigi "çocuk isi" yakistirmasini bizde farkli bir biçimde manga ya da süper kahraman severlere yapistiriyorsak oturup bir daha düsünmemiz gerekir.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

hanac

Alıntı yapılan: Kagan - 11 Ekim, 2010, 21:33:06
Keske elimde olsaydi da "Yerel Yönetici" biçiminde (ya da baska uygun biçimde) degistirebilseydim...

Genel Moderatör yaptim.  :)

Lami Tiryaki

Vali ve Belediye Baskani nasil  :D

Saka bir yana Kagan'in kaygilarini paylasiyorum. Ne kadar iyi yabanci dil biliyorsan üstün insanmissin gibi bir hava yaratildi memlekette. Nitelikli insanla üstün insan deyimi birbirine karisti(tipki yurt disindan çizgi roman getiren alicilarin kocaman türk çizgi roman piyasasini siniflandirdigi absürdlügü gibi). Hasan dostum Genel ve Yerel kulagima bir tuhaf geldi, belediye baskani der gibi... Daha uygun bir sey bulsak. Forum yöneticisi, bölüm yöneticisi gibi veya benzeri bir sey... Neyse çok önemli degil...

Selamlar
Lami  

alan ford

  Ömrü hayatimda vesile oldugum az sayida hayirli isten biri oldu bu sanirim. Öz Türkçeci falan degilim ama bir seyin Türkçe karsiligi varsa    "gavurcasini" kullanmanin alemi yok diye düsünüyorum. Bu arada  yaklasik bir yil süren yeni üyelikten kurtulup iki yildizi da kapmisim. Iyi oldu.
  Su "Inatla mi anlamamaya çalisiyorsunuz bilemedim" kismina gelirsek: Valla inadimda, olaylari biraz geç anlamamda meshurdur ama bu üslupla benim pek suçum yok gibi geliyor.  Lami ya da Kafkaesk anlatinca tam bir seyler anliyor gibi oluyorum. (ki farkli seyler anlatiyorlar) Sonra hop "iskembei kübradan sallayan adamlar" ortaya çikiyor. Zaten karisik olan kafam iyice arap saçina dönüyor.
  Son olarak üslübum benim herseyimdir der Marx. Çok sevdigim bu sakallinin en sevdigim, siar edindigim sözü buraya da cuk oturuyor :)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

pizagor

Bir tartisma (ya da fikir yürütme ne derseniz deyin) ve bir fire... Taraflar sanki gereksiz, asiri alinganlik gösteriyor gibi...

Sanki kisilerin anlatmaya çalistigi hem örtüsüyor hem de birbirinden farkli...

Simdi kisa bir ara verelim bu yakici mevzuya da yillar evvel okudugum gerçek ve dogru üzerine bir yazidan esinlenerek birkaç satir karalayayim...

Gerçek kocaman bir odanin ortasinda asili duran bir küre... Dogru ise bilgimle, deneyimimle, düsüncelerimle, inandiklarimla odanin bir tarafindan bu küreye tuttugum fenerdir, fenerin bu kadarcik isigi kürenin tamamini yani gerçegin tamamini görmeme yetmez. Benim göremedigim kismin bir bölümünü belki de baska birisi feneriyle aydinlatmaktadir. Ama tipki benim gibi o da gerçege sahip degildir çünkü benim gördügüm kisimdan bihaberdir. Onun dogrusu da gerçek küresinde fenerinin ulasabildigi bölümdür.

Öyleyse çizgiroman okur profili tavanda asili bir küre. Gon - Gerekli Seyler vb. benzeri yerlerden okur profilini sezinleyen kisi bu küreye odanin bir noktasindan bakiyor, Kadiköy esnafi baska bir kösesinden, D&R'da çizgiroman reyonundan sorumlu arkadas ise bambaska bir kösesinden, hele kronik fumettici – amerikanci – frankofoncu apayri köselerden... (hatta mümkünse aralari uzak olsun  :) )

Herkes kendi dogrularini görmekte. Ama kendi dogrumuz üzerinden 'gerçek budur gerisi yalandir' gibi bir tezle ortaya çikiyorsak iste o noktada hata yapiyoruz... Gerçegi istiyorsak hepimizin dogrularinin ortaya konmasi ve önyargisiz bir sekilde bunlarin sentezlenmesi gerekiyor. Tabi ki onca fenere ragmen kürede hala isigin ulasamadigi yerler oldugunu da unutmadan...

Gece gece bu sikici yazi için kusuruma bakmayin...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


BAHADIR

Piyasadaki şu son dönem abartılı fiyat konusu irdelenmesi ve acilen önlem alınması gereken bir konu...Çizgiromancılığımızı geliştireceğiz, piyasada ki çeşidi arttıracağız, maliyetleri kurtaracağız derken...Çizgiroman alan 300-500 kişinin sırtına tüm maliyeti yüklemek ne kadar doğru olur bilmiyorum...Çünkü yakında o 500 kişiyi bile bulmakta zorlanacakları bir gerçek...Aklıma çizgiromanların 70.000 - 100.000 sattıkları dönem geldi...Nasıl olsa her bastığımız satılıyor diye edisyon, kondisyon ve yeni maceralar bazında kendini geliştiremeyen sektör bugün kü içler acısı duruma düşmüştür...Yarın daha kötü olmayacağının da bir garantisi yoktur...1994 ile 2000 arsındaki o dönemi hepimiz hatırlarız...Gerçi durgunluk dönemini biraz daha geriden 1988 - 2002 arası almak daha mantıklı...Durumun vehamiyetide ortada...Düşük fiyat ve promosyonlarla her noktaya ulaşmak yerine yüksek fiyat ile sadece elit bir kitleye hitap etmenin bir mantığı yok...

Direk yayın ismi verip kimseyi hedef göstermenin bir anlamı da yok...Bu yayıncıların taşın altına elini sokması gereken bir konu...Başka ne denilebilir bilmiyorum..

Zagorun 50.000 sattığını düşünün, her ay...Yayınevinin kendi maliyetlerini bilemem ama kabaca etiket fiyatı 3,5 Tl'yi geçmez diye düşünüyorum...Ki bu rakam üstünden bu gün ekmek yiyen herkes gene ekmeğini yer...