Brendon - Çizgi Düşler

Başlatan hanac, 07 Eylül, 2010, 22:18:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

s.b

                         BRENDON CİLT - 13



Aklı başında olmayan güzel bir genç kız. Onun gördüğü korkunç rüyalara Brendon'da dahil olur.






Büyük Felaketten öncesi ile başlıyor macera ve Brendon zamanda yolculuk yapan bir kadınla karşılaşıyor.






Evet, geldik zurnanın zırt dediği yere. Anja manya kumpanya misali bir macera okudum. Bu bizim Anja mı yoksa komşunun kızı anja mı? Tamam Comicslerde paralel evren, gezegen veya mahalle olabiliyor ama Brendon'da olması benim hoşuma gitmedi.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

rumar80

Son sayı bir çırpıda bitti. Her ne kadar karakteri Dylan'a benzetsem de artık Dylan'dan daha iyi bir kitap olduğu konusundaki düşüncelerim iyice güçlendi. Bırakın Dylan yayınlanacak mı diye sormayı. Oturun ve Brendon'ın keyfini çıkarın.

Mrtekin

Abi, Brendon gerçekten sıra dışı bir çr,ben de çok seviyorum ama

Nathan öyle ağır aksak ilerlemez pek.

Nathanda şöyle birşey var ama bazı maceralar fevkaladenin fevki

Bazıları da baya standart altı.

Ama herşeye rağmen Nathan bi tanedir.
They drew first blood...

darkwood

Nathanı severek okurum ama Brendon'un yeri benim için de ayrıdır.
Çıkar çıkmaz okuduğum nadir çizgiromanlardan birisi. Son sayısını dün akşam soluksuz bitirdim.
Hikayeler yine üst düzey ve çok keyifliydi. Üçüncü hikaye de bir ara kafayı yeme noktasına gelen
Brendon'a eyvah bunu da kaybettik derken, son  anda kendini toparlayıp her şeyi yoluna koymayı başardı.
Aynı hikaye'nin sonunda ki toparlama kısmını ise biraz anlatımsal olarak geçmişler ama 98 sayfaya herşeyi sığdırmak mümkün olmuyor tabi.
Satışlarından her ne kadar memnun olmasalarda Çizgi Düşler'i bu seriye sahip çıktığı için kutluyorum.
Çizgiroman sever arkadaşlara bu gizemli seriyi okumalarını tavsiye ediyor ve onlarında düşüncelerini burada paylaşmalarını bekliyorum.
Darkwood Sakinleri..

altay1944

ilk macerasını strip dergisinde okumuş ve ister olmuştum.1001 Brendon açlığımı gidermişse de yarım kalması öksüz bırakmıştı Brendonu.çizgidüşler harika bir kahramana kavuşturdu bizi.Alın okuyun derim.Takipcisi olursunuz.
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

hanac

Alıntı yapılan: berent - 21 Kasım, 2014, 11:41:05
Sakın kızmayın, adam ihtiyar ondan ötürü kafası basmıyor deyin.  ;D

Estağfurullah, ben de aynı sizin gibi düşünüyorum.

Nathan'a bir türlü ısınamadım.

Nemo

Ben de hic sevemedim Orhan abi :) Bu ne bicim kahraman? (nurella caps'i oldugunu dusunun burda)
Özel Alfa Ajanı

altay1944

Alıntı yapılan: berent - 21 Kasım, 2014, 11:41:05
Valla Nathan'a çok şans tanıdım. :) Hatta bir ara elime kalemi kağıdı alıp karakterlerin özelliklerini not etmeye başlamıştım. Ama sonunda pes ettim. Nathan'ın sorunu şu. Çok fazla isim ve olay örgüsü dolaşıyor maceralarda. Bu da okuyucunun dikkatini dağıtıyor. Medda'nın, Serra'nın yanılgısı şurada: "Bir şeyi ne kadar karmaşıklaştırırsam o kadar çekici olur." Hayır değil, kesinlikle katılmıyorum. Brendon'da da karmaşık olay örgüsü var ama her şey olup bitiyor. Nathan'da bu iş maceralarda sürüyor da sürüyor. Şöyle bir örnek vereyim. Hala Nathan okuyorum ama şu Dakar denen geminin olayını hala anlayamadım.  (İnşallah ismini yanlış hatırlamıyorumdur) Kafanda bir öykü vardır, anlatırsın. Ama sırf fantezi olsun diye geriye gidip bakın aslında bunlar insandı da sonra hiçliğe girdiler bilmemne oldular, başka bir kitapta "Aslında o öyle değildi de böyleydi."

İlk üç dev albümü sevmiştim. Değişik bir evren, Nathan'ın kızının paralel evrendeki hali. İyi güzel. Tamam da bitir abi. Sonra gelsin arka arkaya paralel evrende geçen maceralar. Ne oldu abi teknodroid falan olmuştu kız, sonra bunu çekemeyen ama saf teknodroid olan başka bir kız vardı, sonra o acaip konuşamayan yaratıklara karşı müttefik oluyorlardı. Nathan (Nemo) yaşlandı, sonra ölmek üzereydi gençleşti. Vesaire vesaire. Tekrar söylüyorum kusura bakmayın, şahsi fikirlerim bunlar. Neden bir türlü yoğunlaşamadığımı anlatıyorum. Yoksa hala okuyorum ama öylesine. Öykünün içine girmeye uğraşmıyorum.

Sakın kızmayın, adam ihtiyar ondan ötürü kafası basmıyor deyin.  ;D



Sayın Berent;burası nathan'ın yeri değil ama bir açıklamada bulunma ihtiyacı hissettim.O garip girift olay örgüsü yüzünden ben bu kahramana ısındım.Sıradan kovboy serüvenlerinden öylesine sıkıldım ki şöyle benim beynimi zorlayan ,okuduğumda işte bu dedirten bir kahramanın özlemini çektim.ne zagor ne tex;ne teksas ne tommiks derman olabildi.kısacası nathan ,tüm evren yayınlanabilse güzel ülkemde üzerine kahraman tanımam derim.(julia dışında..)
saygıyla..
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

Mrtekin

Abi, hulka isiniliyor Nathana isinilmiyor mu? :)
They drew first blood...

köstebek

Alıntı yapılan: berent - 21 Kasım, 2014, 11:41:05
Valla Nathan'a çok şans tanıdım. :) Hatta bir ara elime kalemi kağıdı alıp karakterlerin özelliklerini not etmeye başlamıştım. Ama sonunda pes ettim. Nathan'ın sorunu şu. Çok fazla isim ve olay örgüsü dolaşıyor maceralarda. Bu da okuyucunun dikkatini dağıtıyor. Medda'nın, Serra'nın yanılgısı şurada: "Bir şeyi ne kadar karmaşıklaştırırsam o kadar çekici olur." Hayır değil, kesinlikle katılmıyorum. Brendon'da da karmaşık olay örgüsü var ama her şey olup bitiyor. Nathan'da bu iş maceralarda sürüyor da sürüyor. Şöyle bir örnek vereyim. Hala Nathan okuyorum ama şu Dakar denen geminin olayını hala anlayamadım.  (İnşallah ismini yanlış hatırlamıyorumdur) Kafanda bir öykü vardır, anlatırsın. Ama sırf fantezi olsun diye geriye gidip bakın aslında bunlar insandı da sonra hiçliğe girdiler bilmemne oldular, başka bir kitapta "Aslında o öyle değildi de böyleydi."

İlk üç dev albümü sevmiştim. Değişik bir evren, Nathan'ın kızının paralel evrendeki hali. İyi güzel. Tamam da bitir abi. Sonra gelsin arka arkaya paralel evrende geçen maceralar. Ne oldu abi teknodroid falan olmuştu kız, sonra bunu çekemeyen ama saf teknodroid olan başka bir kız vardı, sonra o acaip konuşamayan yaratıklara karşı müttefik oluyorlardı. Nathan (Nemo) yaşlandı, sonra ölmek üzereydi gençleşti. Vesaire vesaire. Tekrar söylüyorum kusura bakmayın, şahsi fikirlerim bunlar. Neden bir türlü yoğunlaşamadığımı anlatıyorum. Yoksa hala okuyorum ama öylesine. Öykünün içine girmeye uğraşmıyorum.

Sakın kızmayın, adam ihtiyar ondan ötürü kafası basmıyor deyin.  ;D

Abi, Nathan'daki karışıklıkta bütün suç Oğlak yayınlarında. Asıl seri çok gerilerdeyken, tuttular dev albümleri bastılar. Ara bağlantı maceralarını on sene sonra daha anca basıyoruz. Kızı nasıl büyüdü, o teknodroitler nasıl ortaya çıktı, kızının ikizi nasıl ve hangi gezegende yaratıldı vs... İtalyanlar bunları sırayla okuyor, anlıyor... biz anca ufak ufak gelebiliyoruz oralara.

Sıkma canını, bir gün kısmet olursa, iki ihtiyar olarak deniz kenarında oturup, masanın üzerinde soğutulmuş bardakta bira (veya mevsimine göre çay içerek) uzun uzun Nathan konuşuruz, boşlukları doldururuz.

Belki de Nemo anlatır, biz dinleriz, böylesi daha rahat olur... dinlemek anlatmaktan kolaydır...

Mrtekin

Nathan, Brendondan rol caldi. :)

Hulkun sayfasini da nathanla hackliycez. :)

Anti Hulk
They drew first blood...

antiochia

Ben de nedense brendon'a pek ısınamadım..Belki bir şans daha veririz...

ferzan

    Brendon ile ben de bazılarımız gibi Strip dergisi aracılığı ile tanışmış, ilk iki macerayı okuduktan sonra o dönem neden bizde yayınlanmıyor diye hayıflanmış, daha sonraları da 1001 Roman bastığında hevesimi yitireli çok olduğundan alamamış, Çizgili Düşlere geçtiğinde git gide birikmekte olan ciltleri görünce '' hayatta hepsini bir aradan çıkartamam, boşver gitsin...'' demiştim ama aklımda hep yer etmişti...En sonunda dayanamadım ve birkaç ay önce Ali Abi aracılığıyla takım olarak aldım, 15. cildi de birkaç gün önce elime ulaştı...Ne var ki, zaman içerisinde Brendon beğenimin törpülendiğini üzülerek farkettim...

    Brendon, Strip sayfalarında ilk boy gösterdiğinde 17-18 yaşında falandım...Bilim-kurguyla alakam yoktu pek, yeni yeni Star Wars evrenine giriş yapıyordum ve post-apokaliptik denen kıyamet sonrası tür hakkında tamamen bomboştum...Adını koyamadığım gibi ilk iki macerasını da çok beğenmiştim...Ne kadar farklı olursa olsun illa bir yerden kendini belli edip de en sıradışı eserde bile varlığını hissettiren Bonelli şablonlarını da henüz çözmediğim bir dönemdi...

    Zaman içerisinde Bonelli mamüllerinden soğuyacak kadar çok fumetti okudum, Bonelli şablonunu direk görür hale geldim ve farklı tatlar aradığımdan fumettiye elveda dedim...Taa ki geçen seneye kadar...Bende dönüm noktası olan bir çizgiromanı okuyup da ( Scalped )asla o ayarda bir esere kolay kolay rastlayamayacağımı bildiğimden şablonlarının farkına vardığım için eleştirdiğim Bonelli'lere paşa paşa geri döndüğüm gibi, aslında o şablonları gençliğin verdiği çokbilmişlikle tevazudan uzakta yorumladığımı farkedip kendimi tüm Bonelli külliyatını almaya kalkışarak affettim... :) Bu başka bir maceranın konusu...Her neyse...

    Yine aynı zaman içerisinde birçok kitap okudum, birçok film izledim...Bilim-kurgu açığımı kapattım, post-apokaliptik türe hakim oldum, yetmiyormuş gibi annemi de gerek dizi ve filmler ile, gerekse çizgiromanlar ile bağımlısı yaptım bu türün...Vakti zamanında hiçbir göndermesini anlayamadığım ve ilk anda elden çıkardığım Nathan Never maceralarını daha iyi anlar oldum, hiçbir şekilde ilgimi çekmeyen Julia'nın ve kitaplarının aşığı oldum, ukala bulduğum gıcık Teks başköşemde yer buldu ve okurken beni maceraları içine sürükleyip zevkten çıldırtan Zagor'dan da biraz uzaklaştım...Bu gibi beğeni değişimleri yaşarken, tat alacağımdan asla kuşku duymadığım Brendon'a ancak sıra geldi ve iştahla başına oturdum birkaç ay kadar önce...

    Bilemiyorum...Hani, iki yıl kadar önce Stephen King'in bu türdeki şaheseri Kara Kule serisine başlamıştım ve bir yıl kadar önce 5. ciltte ara verdim...Birkaç film ile birlikte bu roman serisi bende mükemmel bir post-apokaliptik dünya algısı oluşturmuştu...Brendon'un ortamı buna fazlasıyla müsait ve gerek kullandığı kişi ve mekan özel adlarıyla, gerekse kasvetli havasıyla (belki Brendon'a bir parça da gotik diyebiliriz ) çokça Kara Kule'ye gönderme yapıyor zaten...Yine de ilk iki macerayı yeniden okuyup anı tazeledikten sonra hızla devam eden öykülerini okumaya başladım ve üzülerek farkettim ki, Brendon'u keşke hatırladığım gibi ilk iki macerayla bıraksaymışım...

    Daha önce forumda bahsi geçmişti sanırım, Büyülü Rüzgar'ın sayfa sayısı artmadan önce 96 sayfalık periyotta hikayelerin nasıl çabucak bağlandığını ve yer kaygısından ötürü gayet akıcı olan bir bölümün bir anda oldu bittiye getirilmesi masaya yatırılmıştı...Zaten yazarı da kısıtlı hissetmiş ki, 100. sayıdan sonra sayfa sayısı artmıştı ve hikayelerin daha da rahatladığını duymuştum ( Ben henüz ilk 65 sayıyı okudum ) ...

    Büyülü Rüzgar'daki bu durumu misliyle Brendon'da gördüğümü söyleyebilirim...Karakter çok güzel, ortam çok güzel, altyapı çok güzel, gel beni yaz, gel beni çiz, gel beni oku diyen bir eser var ortada...Ama ne hikmetse bir türlü olmamış hissi uyandırıyor bende...Kendi penceremden sebeplerini sıralamaya çalıştım...

    Yukarıda da bahsettiğim gibi, 96 sayfa kısıtlamasının verdiği bir sıkışma çok net bana kalırsa...Seri bitirilmeyecek olsaydı, daha çok sayfa ile daha rahat anlatımlar ortaya çıkacaktı belki...Bilemiyorum...Öte yandan, eldeki malzemenin biraz harcandığını ve bazı kalıplara girerek ucuzlaştırıldığını düşünüyorum...Şahsi beğenidir, değişir elbette ama, kıyamet sonrası yıkım ortamında bebek yüzlü ve taş gibi savaşçı hatunların, açlığın ciddi bir sorun olduğu bir dönemde olanca beslenme bozukluğuna rağmen canavar gibi kas yapmış protein artığı kötü adamların varlığı beni atmosferin gerçekçiliğinden uzaklaştırdı, bir parça da soğuttu...Diğer yandan, mekan olarak seçilen Londra ve gelecekte kurulu bir ortaçağ havası müthiş yerinde ve orijinal gelmekle birlikte; zaman zaman fazlasıyla ortaçağ kokan hanlarında, ortaçağ evlerinde aynı atmosferin biraz boğduğunu ve kıyamet sonrası dönemde yer alacak gerçekten bozgun ve estetikten yoksun bir yeni oluşum havası yerine ısmarlama ve emanet bir masalsı hava, beni eserin ruhundan uzaklaştırmaya devam etti...

    Bazı filmlerde başarıyla gerçekleştirilmesine rağmen ısrarla pek çok film ve dizide, ister tarihi olsun ister kıyamet sonrası, karakterlerin sağlıklı oluşu, güzelliği, temiz görünüşü ve teatral duruşları bana çok batıyor...Birgün tarihi ya da post-apokaliptik türde bir film çekebilecek olsaydım, detay olarak sadece suratın ve tırnakların pisliğine önem verip de Apollon kadar yakışıklı ve acayip fotojenik bir karakteri inci gibi sırıtan sağlıklı bembeyaz dişlerle izleyiciye sunmazdım...Popüler kültür gereği tv ve sinemada tüketici kitle dolayısıyla bu tarz gerçekçi ve pek de hoşa gitmeyecek detaylandırmalar şimdilik hayal elbette ama en azından çizgi romanlarda sağlıksız, pek de güzel sayılmayacak, aman aman çok güçlü olmayan, kusurlu ve bembeyaz sırıtmayan karakterleri ve öykü vesilesiyle her türlü aşık olacağımız yine çok güzel olmayan ama mütevazi bir çekiciliğe sahip kir pas içerisinde kusurlu kadınları görmek isterdim...

    İşte bu kişisel beğeni dolaylı bazı ufak saplantılarımdan ötürü Brendon'a bozuğum dostlar...Derseniz ki '' Ohooo, Brendon'a gelene kadar ne karakterler var, o mu battı gözüne be adam!..'' , ben de derim ki '' Evet, haklısınız...'' Yine de Brendon diğerleri kadar eski değil, bilakis yeni bir eser olduğu için ve kendinden önce de bu türe yönelik başarılı sayılabilecek örnekleri arkasına aldığı için daha iyisini hakediyor...Benim açımdan olay sadece görsel detaylar değil, daha çok öykülerde bir türlü istediğim randımanı alamamam...

    Kendi kendimi çürütmem gerekirse, benzer hisleri bazen Nathan Never için de duyuyorum...Görsel detay kısmı değil ama, öykü ve atmosfer olarak sıradan kaldığı maceralarıyla hayıflandığım oluyor...Okuduğumda çok büyük ters köşeler ve acayip heyecanlar için okumuyorum da, daha önce izlediğim bir filmi tekrar izliyormuşum gibi beklentisiz okuduğum çok oluyor ama ona laf etmiyorum işte...Tekrar başladığım ve ısrarla heyecanımı geri veremeyen Zagor'a da laf etmediğim gibi...Benim garezim Brendon'a...Çok şey vaad ettiğini düşündüğümden, çok daha iyisini yakıştırdığımdan, standart anlatımda devam etmesini yakıştıramıyorum...

    Bu benim Brendon okumama engel mi, elbette değil...Sadece hislerimi paylaşmak, hastalıklı ve detaycı beğenimle kendi kırık dökük rutubetli penceremden Brendon'u masaya yatırmak istedim...İkinci, üçüncü, hatta dördüncü şansı dahi hakeden, gerekirse sonsuz kredi açılacak çizgi romanlardan...Herşeye rağmen insan daha iyisini ve fazlasını görmek istiyor işte...Göremeyeceğimi bilsem de devam... :)   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

hanac

Dorukhan aka ferzan kalemine sağlık.

Çok güzel bir yazı olmuş.

yunusmeyra

Ferzan'ın söylediği tarzı yaratan ustalar ve öyküleri düşündüğümde aklıma hep "nemesis
The warlock" gelir..forumda bir kac kez bahsi gecmişti..yabancılaşmayı had safhaya çıkaran mekan ve tiplemeler
özdeşleşemeyeceğiniz karakterler..fumetti ve comics ve dahi frankofon örneklerini okuduğumuz 10 lu yaşlarda ingiliz 2000 a.d dergilerinde tanımıştık..sonraları bazı dergi ve fanzinlerde okumuştuk..açıkçası fumetti ve özelde
bonelli geleneği bunu göze alabilir mi bilemem..
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR