Karaoğlan ve İntihal

Başlatan Tarkan Kurt, 24 Ocak, 2011, 14:14:48

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

aa

Ustanın kapağı orjinalinden daha iyi !!!!
Esse Gesse Hayranı...

tommikser

Resimler kaybolmuş.Yalnız konusu oldu burada ki bilgiler gerçekten güzelmiş.Yazanların eline sağlık.

kalidor

Tarkan Kurt zamanında forumda yazarken faideli bir başlık açmış. Teşekkürler.
Crom! Ölüleri Say...

Gabby

Alıntı yapılan: haysat - 02 Şubat, 2013, 21:50:14
Moebius, çizgisiyle Red Kit-1                                                                         
Moebius, çizgisiyle Red Kit-2

Morris'in çizgisiyle Blueberry-1
Morris'in çizgisiyle Blueberry-2

Bu sayfaları gördüğümde bende inanamadım ama gerçek.
Suat Yalaz ustaya laf edenin tez kellesi kesile...


Görseller uçmuş ama haysat'ın "bende inanamadım ama gerçek" dediği örnekler aşağıdakiler olmalı. Yıllar önce de bi' yerlerde muhabbeti olmuş, işin perde arkasını anlatmaya çalışmıştım pek ipleyen olmamıştı. :) Guglielmo Letteri de yine yıllar önce Arjantinli günlerden beri sağlam dostluk sürdürdüğü arkadaşı Hugo Pratt'ı anlamlı bir Corto-Tex güzellemesiyle onurlandırmıştı. Güzel işler bunlar... Ha, bu arada incelendiğinde görüleceği üzere işin Suat Yalaz ile alakası yoktur, kelle konusunda sakata gelmeyelim :D... Olayın giriş, gelişme ve sonucu aşağıdaki şekildedir.


Yıllardan 1971'dir ve Morris'in 7 Aralık 1946 doğumlu Red Kit'i an itibariyle 25 yaşına basmıştır.
Jean Giraud bu özel gün için çizgiler üzerinden kutlama yapmak ister.
Red Kit'in 33 sayılı macerası Lord Badi'nin 15. sayfasında karar kılınır ve "tebrik kartı" mahiyetinde Blueberry'e uyarlanır.






***

... ve Morris cephesi de bu kibar jeste bir "teşekkür kartı" ile karşılık verir.
Teğmen'in Kayıp Alman'ın Madeni macerasının 10.sayfası Red Kit'e uyarlanır.... hepsi bu.. 





hanac

Teşekkürler Gabby, şimdi olay anlaşıldı.  ;D

okuyan çocuk

merhaba arkadaşlar karaoğlan lal kitap serisine başlıyacağım sizce nasılbir seridir. çizimleri açısından değişkenlik gösteriyormu.

ferzan

    Bu seriden sadece seçme sayıları oku derim...57 sayıdan toplasan Karaoğlan 'ın hem görsel hem de yazınsal doygunlukta bir düzine macerasına yer verilmiştir herhalde...İlk sayılar harika başlamıştı, çünkü hiç kitap ve dergi olarak yayınlanmamış maceralarıyla başlamışlardı...Sonradan Karaoğlan 'ın erken dönemini de dahil ettiler ve serinin yarısından fazlası 1960'lı yılların henüz emekleme aşamasındaki Karaoğlan 'ları domine etti seriyi...Bazen Fransa 'da ufak boya çalışılmış az panelli ve üzerinde oynanmış maceraları da yayınladıkları oldu...Ayrıca aylık seri olarak sunulduğundan ve materyaller rastgele yayınlandığından, bir yerden sonra orijinalleri kayıp bir macera çıkıp sonraki bölümü yarım kalabiliyor, 6-7 sayı sonra devamı bulunup yayınlanmış oluyor falan...Bir de maceralar sayı sonlarında yarım kaldığından sayfada bölümleme oluyor ve atıyorum bir sayının sonunda yeni maceranın sadece ilk 7 sayfası basılmış oluyor, bu durum da gıcık ediyor...Keşke aylık periyotta değil de tam maceralı olarak arada bir çıkmış olsaydı Lal Kitap 'tan...

    Eksik kalmasın dersen 57 sayıyı da tamamla, sırf Suat Yalaz ustanın bu edisyonda kaleme aldığı anıları ve sohbet yazıları için bile razı olunur ama külliyat her türlü eksik bu 57 sayıda ve tamamlanan bir şey yok...Belli başlılarını alayım dersen de ilk fırsatta sana 10-12 fasiküllük seçme bir liste yaparım karışık sayılardan...Hiç değilse en güzel maceralardan bazılarını bu serideki bölümlenmiş halleriyle de olsa okumuş olursun...Yalnız ilk kez Karaoğlan okuyacaksan 2000 yılında Leman Yayınları 'ndan çıkan tam maceralı 4 kitabı edin derim...O 4 kitaptaki maceralar da Lal serisinde basıldı ama nasıl basıldı bir de bana sor... :)

    Lal Kitap 'ı seviyorum, Karaoğlan 'ı 57 sayı zararına yayınlayarak ellerinden geleni yaptılar ama Suat Yalaz 'dan kaynaklı haklı ya da haksız sebeplerden ötürü Karaoğlan 'ın belki en kötü edisyonu olabilir Lal serisi...

    Bu seriden alınması gerektiğini düşündüğüm sayılar ve yer alan maceralardan ilk aklıma gelenler;

    #1 Delice 'nin Dört Kızı
    #2 Her Kılıç Bir Kın İçin
    #3 Cengiz 'in Adaleti
    #7 Ti-Yen-Şan Canavarı (Fasikülün son 8 sayfasında yeni macera başlıyor, sırf o 8 sayfa için)
    #8 Ötügen 'in Çağrısı
    #9 Ötügen 'in Çağrısı II
    #10 Ötügen 'in Çağrısı III

    Ama dersen ki karıştırmayalım, ilk 14 ya da 15 sayıyı komple al derim, bakarsın artık 14 'teki ilk macera nerede bitiyorsa...İlk 14 sayı nispeten komple okunabilir kıvamda birkaç erken dönem macerasına rağmen...Bir de son 10 sayı, yani 46-57 arası...

    Yanlış anlaşılmasın, ben erken dönemini de seviyorum ama ilk kez okuyacaklar için hayal kırıklığı olacaktır, çünkü Karaoğlan 'ı benim jenerasyonumdan sevenler (bir avuç okur, o da belki) hep son dönemindeki doygunluk dolayısıyla sevmiştir...

    Leman 'dan çıkan 4 kitabı da unutma derim, son 10 sayıdaki bazı maceralar buradan alınsa da Türkiye 'de bu maceraların belki de en iyi edisyonları Leman edisyonları...

    Son söz olarak, uygun fiyata takım bulursan al ama bulamazsan yukarıda hatırlamaya çalıştığım seçme sayılardan git derim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Ustura Kemal

Benim yaşımdaki emekliler bir cami'nin avlusunda ezan vaktini beklerken, veya mahalle kahvehanesinde tavuk gibi pinekleyip , kapıdan girenleri çaktırmadan gözleyerek, " tanıdık biri gelse de bir, iki çay ısmarlasa " diye miskin miskin düşünürken; kendisi gibi olan ve ne devletin adam yerine koyduğu, aile bireylerinin ise , " gebermedi miskin , azrail bile unuttu, bi cavlağı çekse de köydeki yerleri bir Almancı 'ya okutsam " diye düşünen, damat bey'in olduğunu bildiği hâlde çaresizce, arkadaşlarına çocukluk yıllarına duyduğu özlemi, hasreti anlatır. Değerli dostlar, ben de üstteki akranımla aynı yaştayım ve aynı dönemin bir fanisiyim. Ancaaak, aramızda bir fark var. Ben hiçbir zaman kahvehane de pineklemem. Veya ben hiçbir zaman cami avlusunda ezan vaktini de beklemem. Yaşam ilkem, büyük ozanın yazdığı gibi, " ağaç gibi tek, ve orman gibi gür, "  doğa ile kardeşçe, bir ağaç dalının bile kesilmemesi için çabalarım. Arkadaşlar, ben akranlarım gibi düşünmem, ben hiç bir zaman geçmişime de özlem duymam. Ne çocukluğumu ararım, ne de o vakitler yaşayan büyüklerimi. Insan güzel olana sevgi besler, özlem duyar. Yıl 1967 , doğu Karadeniz de bir dağ köyünde yaşıyoruz. Babam ve annem gurbette ben dedemin yanında kalıyorum. 8 yaşındayım, ilkokul ikinci sınıfa gidiyorum. Haftanın 6 günü yağmur, çamur, kar, tipi altında yürüyerek 8 km yol. Araba yolu yok. Olsa bile arabaya binecek para yok. Yalnızca bizde değil, hiçbir köylümüz de yok. Üstte başta da birşey yok. Ne palto ne ceket. Yalnızca rengi atmış, giyile giyile kolları çekmiş, dirseğe gelmiş adı önlük olan bir paçavra... Işte arkadaşlar, gene öyle bir gün cumartesi okuldan erken çıktık. Ilçedeki gazete, dergi satan dükkanın camekanında bir Karaoğlan cildi gördüm. ( Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Ben 1963 yılında, Akşam gazetesi tefrikalari sayesinde tanışmıştım Karaoğlan ile ) Karaoğlan cildini gördüm amma satın alacak 5 TL nerede. ( İlk seri, muhtar yavaşça ) Kaç gün, kaç hafta gittim geldim camekanda o cildi seyrettim. Para biriktirip almayı düşündüm. Fındık dallarının genç dallarının soyulmasıyla yapılan sepet yapıp satarak almayı düşündüm. Günlerce uğraştım bir tane bile yapamadım. Dedemden yardım istedim , küçük oyuncak gibi birşey yaptı. Yani olmadı. Aradan uzun bir süre geçti, bir sabah bakkalın vitrininde göremedim aylarca hayalini kurduğum Karaoğlan cildini. Ya satılmıştır, ya da vitrinden kaldırılmıştır. Işte değerli dostlar. Tam 57 yıl sonra, bugün o hayalim gerçekleşti. Içinde o cildin kapaklarının da olduğu 1963_ 1968 yıllarında yayınlanan 17 + 186 sayılık İlk seri Karaoğlan külliyatına bugün sahip oldum. Ciltlerde ki kapaklara baktığımda o yılları, o zor yaşam koşullarımı anımsadım. Siz değerli dostlarımızla paylaşmak istedim.

Ustura Kemal

Evet değerli dostlar. Karaoğlan hususunda nerede kalmıştık. Şöyle bir baktım da kütüphaneme , 17+ 186 ilk seri Karaoğlan bir başka güzel görünüyor bakan gözlere. Kütüphanem, bu seri tamamlanmadan sıradan bir ilçe kütüphanesi gibiydi. Övünmek gibi olsun şimdi, Karaoğlan İlk serisi sayesinde Oxford üniversitesi kütüphanesi hâline geldi.

Ustura Kemal

Evet değerli dostlar, bugün cumartesi. Sabah uyandınız , gözlerinizi açtığınızda ilk ne görüyorsunuz. ( Ne göreceksiniz ki, kiminiz odanın tavanını, kiminiz de tavandaki avizeyi . )  Aramızdaki fark şu: Sizler uyandığınızda tavandaki avizeyi görürken ; bendeniz , oda'mı boydan boya kaplayan raflardaki Karaoğlan çiltlerini görerek başlıyorum yeni gün'e.  Helali hoş olsun kaptırdığım banknotlara. Yaşamımın final sayfasına doğru Karaoğlan gibi  dolu dizgin at koştururken on yıllardır Özlem'ini çektiğim Karaoğlan ciltlerine sahip olmak - hemde ilk seri, hem de muhtar yavaşça serisi, hem de fazla yıpranmamış ve ciltlerdeki fasikül sayfaları tam. hem de her fasikülde okuyucu mektupları.-  Düşünebiliyormusunuz değerli dostlar ; 1964 yılında bundan tam 61 yıl evvel , ben henüz 5 yaşımdayken yazılmış okuyucu mektupları . Veee bir sürpriz daha .  " Karaoğlan Altay'dan gelen yiğit " filminin cilt halinde basılmış hali. Bu ciltte hediye. Böylesine muazzam bir Karaoğlan külliyatına sahip olduğum için kendimi kutluyorum.

Rossi

Bizim kuşağın çocukluğu hep yoksulluk içinde geçmiş. Ben de vitrinde gördüğüm "Asteriks Kahin" albümü için aylarca para biriktirmiştim. Sonunda almayı başardım. Hala kitapligimda durur. Hey gidi günler daha dün gibi sanki.

Gabby

Alıntı yapılan: ferzan - 24 Ocak, 2011, 15:56:47...Misal, benim merak ettiğim başka bir örnek de söz konusudur...Yalnızca bir defaya mahsus olarak,Suat Yalaz ve rahmetli Sezgin Burak'ın da pişti oldukları bir panel söz konusudur...Kaldı ki hep merak etmişimdir,aynı dönemde ortalığı kasıp kavuran 2 öncül Türk çizgiromanı ve üreticileri, hiç birbirilerini yan gözle kesmişlermidir acaba diye:)..Meraklıları için hatırımda kaldığı kadarıyla macera ve bölüm ismi verebilirim...Şu an elimde olmadığı için ne yazık ki görselini paylaşamayacağım...Yanlış hatırlamıyorsam eğer,Karaoğlan'ın,Kara Panter ve devamı olan Alamut Kalesi maceralarında,ana öykünün sonuna doğru bir ovada toplanan istilacı Moğol ordusunun resmedildiği ve sayfanın yarısına hakim olan kalabalık bir panel vardır...Aynı panel,Tarkan'ın Margus Kalesi adlı macerasının başlarında,Atilla'nın at üzerinde karşıladığı Romalı elçilere gözdağı vermek için ovada toplanmış olan Hun ordusunun resmedilişinde kullanılmıştır...Epey incelememe rağmen,üslupları farklı 2 büyük çizerimizin kullanmış oldukları aynı paneli kendi tarzlarıyla mükemmel olarak resmettiklerinden öte bir çıkarım yapamadım...Yani Sezgin Burak mı Karaoğlan'dan aldı,yoksa Suat Yalaz mı Tarkan'dan aldı asla tahmin edemem çünkü her ikisi de çok özgün duruyor...Bundan başka da bu iki değerli sanatçının birbirileriyle pişti oldukları başka da bir örnek görmedim...


Hani hep denir ya, 'sanatçı dediğin  en nihayetinde ardında bıraktıklarıyla yaşar; eğer eserleri  bi' yerlerde dillendiriliyorsa hâlâ,  bil ki  O'nlar hiç gitmemiştir' diye...  Hazır  Ustura Kemal arkadaşımız bu eski tarihli başlığı küllerinden yeniden canlandırılmışken,  ben de  -ferzan'ın alıntıladığım bölümde yazdıkları üzerinden-  fırsat bu fırsat,  ateşi biraz harlayıp çizgi roman tarihimizin iki duayeni  Suat Yalaz  ve  Sezgin Burak Ustaları yâd etmiş olayım...

Önce alıntıda söz edilen,  Roma İmparatorluğu askeri birliklerinin düzenliliğini andıran ve kendi içinde sınıflara ayrılmış halde bir tarafı dağlarla kaplı geniş ovada yol alan büyük bir ordunun yer aldığı  Karaoğlan'ın Kara PanterTarkan'ın da Margus Kalesi maceralarındaki  panellerin  kerteriz noktası veya  fikir babası  olduğunu düşündüğüm 1940'lı yıllardan bir  kaynağı da üçünü birden karşılaştırmalı olarak inceleme kolaylığı olsun diye kolajladığım 3'lü görsel ile başlayayım...

Söz konusu  Karaoğlan / Tarkan  karelerinin özgün olup olmadıklarından bağımsız,  Sezgin Burak'ın hareket halindeki ordu birliklerinin arkasından yayılan toz bulutu ve  ovaya hakim tepe üzerine eklediği ilave resimlemelerle  paneli  zenginleştirip farklılaştırdığını da gözlemlemek mümkün...





Zaman zaman dahil olduğum "Uzun Kılıçlı Kahramanlar" muhabbetlerinde "benzeşen paneller" için hep "esinlenme" tabirini kullandım ama nedense şimdiye kadar hiç aklıma gelmeyen ferzan'ın "pişti olmak" benzetmesini de özellikle sevdim; ayrıca aşağıdaki örnekler için kullanılabilecek en uygun tanım da bu bence...



Karaoğlan ve Tarkan maceralarında pişti olan diğer paneller...



Suat Yalaz,  Karaoğlan;   Bizanslı Zorba


Sezgin Burak,  Tarkan;  Margus Kalesi

*



Suat Yalaz,  Karaoğlan;  Kanlı Tuzak


Suat Yalaz,  Kaan;  Altın Saçlı Kız


Sezgin Burak,  Tarkan;  Margus Kalesi

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;  Sarı Bayrak


Sezgin Burak,  Tarkan;  Dehşet Kulesi

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;  Çayır Korsanları


Sezgin Burak,  Tarkan;   Maryo'nun Kuşları

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;   Kanlı Tuzak


Sezgin Burak,  Tarkan;   Maryo'nun Kuşları

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;  Ölüm Süvarileri


Suat Yalaz,  Kaan;  Cengiz Han'ın Hazineleri


Sezgin Burak,  Tarkan;   Margus Kalesi

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;   Demir Maske


Sezgin Burak,  Tarkan;   Maryo'nun Kuşları

*


Suat Yalaz,  Karaoğlan;   Kara Panter


Sezgin Burak,  Tarkan;   Margus Kalesi


***

Bir de yukarıdaki örneklerden ayrı olarak Suat Yalaz ve Sezgin Burak Ustaların birbirlerinden bağımsız, 
duruma göre yeri geldikçe kullandıkları adeta şablon halini almış panelleri var:

   
SUAT YALAZ



SEZGİN BURAK


Rossi

Bazı kareler Prens Valiant tan alıntılanmış gördüğüm kadarıyla.

ferzan

    2011 yılına ait o eski iletimde henüz Sezgin Burak'ın bazı alıntılar yaptığından habersizdim, herhalde orijinali onundur da Yalaz usta almış olabilir ya da ikisi de ortak bir kaynak kullanmış olabilir diye düşünmüştüm. Sezgin Burak usta da dönem dönem alıntılar yapmış Prince Valiant'tan. Yıllar içerisinde örneklerine denk geldim ki yukarıda değerli Gabby'nin paylaştığı tarzda karşılaştırmalar ile haberdar olmuştum. Bu başlık altında da güzel oldu.

    Ufak bir ilave yapayım. Yukarıda göremedim ama varsa da benim gözümden kaçmış olabilir, yoksa da şimdi eklemiş olayım; Sezgin Burak, bilhassa son görseldeki altılı yumruk atma varyasyonlarında ve daha pek çok panelde, Arturo Del Castillo'nun western serisi Kendall'dan poz ve formlar kullanmıştır. Tarkan'ın sırım gibi ince uzun yapısı, Kendall'ın fiziki yapısına son derece uygundur. Muhtemelen İtalya'da kaldığı dönemlerde etkilenip bazı albümlerini edinmiş olsa gerek.

    Suat Yalaz hiçbir zaman saklamadı gerek Jean Giraud, gerekse Hal Foster çizgi romanlarından dönem dönem araklama yaptığını. Özellikle kariyerinin ilk 10-15 yılında Foster'ı hoca bellediği ve modern çizgi romanı (o dönemin moderni) öğreneceği kimse olmadığı için (Prince Valiant format olarak o dönem için bile Yalaz'a göre demode kalıyordu belki ama Yalaz'ın esas hedeflediği Amerikan-Avrupa tipi 60'lar ortası ve sonrası avantür tarzıydı, Foster'ın görsel anlatım gücü de onu besleyip geliştiriyordu) çokça başvurduğunu her söyleşisinde dile getirirdi.

    Çizgi roman tarihinde sadece bizim çizerler değil, yabancı çizerler de çok intihale başvurmuş. Bizzat yakaladıklarım oldu. Mesela eski Türkiye Çocuk'ta 90'ların ortasında Ömer Muz'un çizdiği köylü, ağalı, karlı, kışlı bir çizgi romandaki kurt saldırma sahnelerinin, bizde 2000'lerin ilk yarısında yayınlanmış bir Zagor macerasında görmüştüm. O macera belki Ömer Muz'un çizgi romanıyla aynı çeyrekte çıkmış ve tesadüfen o sayıları İtalyanca edinmiş olabilir derken bir de ne göreyim? Meğer Zagor'daki çizer, o sahneleri Ken Parker'dan almış. Ömer Muz'un da muhtemelen Ken Parker'dan, o dönemki adıyla Alaska'dan almış olduğu ortaya çıkmış oldu böylece. Zaten o dönemki çalışmalarında bariz bir Milazzo aurası görülüyordu. Söz konusu Zagor macerası, Lal'in ikinci yılının başlarında yayınladığı Dağda Korku ve Golgotha adlı sayılara bölünen macera. Ömer Muz'un çizgi romanının adı Kurdun İntikamı. Ken Parker'ın ilgili macerasının adını ise anımsamıyorum ama karlı kışlı kurtlu olanlardan biri.

    Bunun haricinde Kızılmaske'nin belki en bilinen çizeri Sy Barry'nin de altın çağ üretimlerinden aldıkları var. 60'lı yıllar fumetticilerin Sy Barry'den aldıkları var. İtalya, Fransa ve Latin memleketlerinde hatırı sayılır ölçüde birbirinden araklayan sanatçılar var ama marifet bunu belli etmemek, kaynağını ifşa etmeyecek şekilde değişikliğe uğratmakmış. Eski bir çizer abim 20 yıl kadar önce böyle demişti. Bizde maalesef kaynak belli etmeme durumu iş görmüyor. 80'li yıllar boyunca en popüler kaynak olan Conan'a sarkık bıyık çizip Alpago yapan Fikret Kol (Yalaz'ın Alpago'su değil), düz bıyık çizip Kurdoğlu yapan Cem Ertürk, burma bıyık çizip Baykara yapan Bahattin Atak ve daha niceleri vardı. En az hissettiren Ömer Muz'du (Korkut Bey maceralarının bazı kavga sahnelerinde) ama ortalama üzeri herhangi bir Conan okuruna yediremezdi elbette.

    Tamamen intihal yollu kolajlar ile koca külliyat yapan Ali Recan ustaya ise saygım sonsuzdur. Onun olayı bana kalırsa bambaşka olmakla birlikte Yüzbaşı Volkan'ı bugün bile gocunup sıkılmadan zevkle okurum. İntihal panelleri asla gözüme batmaz. Çünkü o artık evrimleşip kendi biricik formuna dönüşmüş bir örnektir ama o dönem Ali Recan'a yardımcı ressamlık yapan diğer intihal komandoları ise halen çok sırıtır yapmış oldukları az sayıdaki bağımsız işe ne zaman denk gelsem.

    Bunun haricinde işlerinde yıllarca hiçbir intihal unsuruna denk gelmediğim yegane isim olan Talat Güreli'nin, sağlığında ne denli yaman bir pulp koleksiyoncusu olduğunu bizzat yakından gören biri olarak adına yaraşır şekilde usturuplu yaptığı intihallere ancak son bir iki yılda denk geldim. Çok az almış, aldıklarını da kendi tarzına uyarlamış, sahne ve poz referansından ibaret kılmış ama az bilinen, bizim topraklara fazla uğramayan ve anca son yıllarda bazı kurt koleksiyoncular sayesinde ulaşır hale geldiğimiz retro yabancı yayınlarla bir ihtimal keşfedebileceğimiz şekilde almış.

    Rahmetli Ragıp Derin de intihallerini göze sokarcasına kullanan bir başka isimdi. Daha çok Yalaz'dan alırdı ama sağlığında beraber çalışıp sohbet etme fırsatı bulduğumuz zamanlarda demişti, Yalaz'ın asistanlığını yaptığı bir dönem, Karaoğlan için yaptığı çizimlerden aldığını belirtmişti. Gene de kendisinin asistanlığı, Yalaz'ın kısıtlı bir dönemine denk geldiği için, bir de ramazan tefrikalarında dahi ondan paneller kullandığı için bana biraz işin kolayına kaçıyor gibi gelmişti.

    Saydığım, saymadığım daha nice isim var ama her biri de aslında hiçbir intihale tamah etmeksizin, kütür kütür çizebilen bilekler olsa da şartlar ve geçim derdi, buna gerekli zamanı ayıramamış besbelli. Çoğu çizgi romancı kendi döneminin arz talep meselesine göre hareket ettiği ve sırtını tutmuş ve furyalaşmış ezberlere dayadığı için, günü kurtarmaktan başka elde kalan bir şey olamamış. Bu gün kurtarma esnasındaki amansız üretim süreci için de sık sık başka meslektaşlarının işlerinden faydalanmışlar.

    Son olarak; hiç intihale tenezzül etmemiş ve şahsen de tanıyıp belirli zamanlarda kendisiyle uzun uzun vakit geçirip feyz aldığım yegane isim Ersin Burak ustadır. Kendisinin yeteneği de, ustalığı da ortadadır. Kariyerinin başlarında en çok etkilendiği isim olarak Sergio Toppi'yi söylese de ne Toppi'den intihaller yapmıştır, ne de Aslan Bey'den Çanakkale Geçilmez'e değin olan süreçte çizgileri Toppi'yi andırmıştır. Kendisi hayranlığını dile getirmese, Toppi ile ilgili en ufak bir bağdaşlık kurulması mümkün değildir. Çok küçük bir ihtimal, belki ilk işlerindeki Avrupai ve serbest desen usulü tarama stiliyle belki ama o bile Toppi'ye o kadar ulaşmaz.

    Tam aksi istikamette başka biri daha var ki kendisi intihalin kitabını yazmış, filmini çekmiş, sadece yabancı değil yerlilerden de almış Bahattin Atak'tır bu isim. Adına ayrı dosya hazırlamalık muazzam bir pulp unsurudur. Biz ayakta kalırsak, forum ayakta kalırsa boynuma borç olsun ileride kendisine ait bol görselli ve detaylı bir yazı hazırlamak.

    En sevdiğim ve dönem gereği anlayışla karşıladığım konulardan birinde daha derinlere dalmadan iletimi sonlandırayım. Benim için tehlikeli sular bunlar, sabaha kadar yazarım da yazarım.  :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com