Mister NO'nun Sevdiği Şarkılar

Başlatan Mister NO, 17 Eylül, 2011, 13:58:32

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mister NO

Mister No'nun "Ölüm Gecesi" isimli macerası New York Hell's Kitchen'da geçer.




Macera Hell's Kitchen'dan görüntülerle başlarken arka fonda bir İrlanda şarkısı çalmaktadır. "Dirty Old Town"

Found my love by the gaswork croft
Dreamed a dream by the old canal
Kissed my girl by the factory wall
Dirty old town, dirty old town

I heard a siren from the dock
Saw a train set the night on fire
Smelled the spring on the sulfured wind
Dirty old town, whoa-oh, dirty old town

We're goin' to take a good sharp axe
Shining steel tempered in the fire
And we'll chop you down like an old dead tree
Dirty old town, dirty old town
Dirty old town, whoa-oh, dirty old town

And oh we'll chop you down
Oh, dirty, dirty, dirty old town
Dirty old town, dirty old town
And oh whoa-oh dirty old town
Chop you down one of these days



Şarkı Ewan MacColl'a aittir.





Bu güzel İrlanda şarkısını kendisinden dinleyelim.


Ewan MacColl - Dirty Old Town



Mister No'yu Killarney Rose isimli barda çalışırken görürüz. Önce aynı ismi taşıyan bara bir göz atalım.












Mister No görevi gereği aldığı biraları bir kesimevine götürür. İçlerinden birinin çocuğu olduğu için kutlama yapan kasaplar Mister No'yu içkilerle görünce neşelenirler. Bir süre sonra

kahramanımızı da eğlenceye katılmış olarak görürüz... Kasaplar Mister No için bir şarkı çalarlar. "Streams of Whiskey"


Last night as I slept
I dreamt I met with behan
I shook him by the hand and we passed the time of day
When questioned on his views
On the crux of life's philosophies
He had but these few clear and simple words to say

I am going, I am going
Any which way the wind may be blowing
I am going, I am going
Where streams of whiskey are flowing

I have cursed, bled and sworn
Jumped bail and landed up in jail
Life has often tried to stretch me
But the rope always was slack
And now that I've a pile
I'll go down to the chelsea
I'll walk in on my feet
But I'll leave there on my back

Because I am going, I am going
Any which way the wind may be blowing
I am going, I am going
Where streams of whiskey are flowing

Oh the words that he spoke
Seemed the wisest of philosophies
There's nothing ever gained
By a wet thing called a tear
When the world is too dark
And I need the light inside of me
I'll walk into a bar
And drink fifteen pints of beer

Iam going, I am going
Any which way the wind may be blowing
I am going, I am going
Where streams of whiskey are flowing

I am going, I am going
Any which way the wind may be blowing
I am going, I am going
Where streams of whiskey are flowing
Where streams of whiskey are flowing
Where streams of whiskey are flowing


Bu geleneksel İrlanda şarkısını The Pogues'den dinleyelim.





The Pogues Streams Of Whiskey

Mister NO

Kartalın Uçuşu isimli macerada kendimizi boks, bahis ve şike dünyasının içinde buluruz.





Kahramanımız olayların sürüklemesi ile Joe Seneca isimli boksörün antrenörü olarak bulur kendisini. Macera boyunca kaybedenler, toplumun en dibine itilenler bolca çıkar karşımıza.

Bir kenar mahalledeki yaşamı anlatan "In the Neighborhood" isimli şarkı arka fon müziği gibi kullanılır macerada.


In The Neighborhood


Well the eggs chase the bacon
round the fryin' pan
and the whinin' dog pidgeons
by the steeple bell rope
and the dogs tipped the garbage pails
over last night
and there's always construction work
bothering you
In the neighborhood
In the neighborhood
In the neighborhood

Friday's a funeral
and Saturday's a bride
Sey's got a pistol on the register side
and the goddamn delivery trucks
they make too much noise
and we don't get our butter
delivered no more
In the neighborhood
In the neighborhood
In the neighborhood

Well Big Mambo's kicking
his old grey hound
and the kids can't get ice cream
'cause the market burned down
and the newspaper sleeping bags
blow down the lane
and that goddamn flatbed's
got me pinned in again
In the neighborhood
In the neighborhood
In the neighborhood

There's a couple Filipino girls
gigglin' by the church
and the windoe is busted
and the landlord ain't home
and Butch joined the army
yea that's where he's been
and the jackhammer's diggin'
up the sidewalks again
In the neighborhood
In the neighborhood
In the neighborhood


Bu şarkıyı Tom Waits'den dinleyelim.






Tom Waits - In the neighborhood -



Mister No çalıştığı Killarney Rose isimli barda sürekli İrlanda müziği dinlemekten sıkılmıştır. Bu nedenle müzik dolabında severek dinleyeceği bir plak bulur ve onu dinlemeye başlar.

Kahramanımız yine Body and Soul'dan vaz geçememiş ve onu dinlemeye başlamıştır. Bu sırada arkadaşı Harvey ile aralarında şu konuşma geçer.

Harvey: Müzik dolabımla oyun oynaman bitti mi?

Mister No: Sakin ol Harvey!.. Oyuncağını bozacak değilim.. Sadece birazcık hava değişsin istedim. Durmadan İrlanda müziği dinlemekten gına geldi. Bunu nasıl buldun?

Harvey: Tamam, güzel bir şarkı'.. Ama yaşlı McFarland geldiğinde "Galway Bay"ı kaldırdığını görürse sen hesap verirsin...



Bu bölümde bir kaç kez işlediğimiz Body and Soul şarkısını bu sefer biraz daha farklı bir tarzda Chat Baker'dan dinleyelim.





Chet Baker - Body and Soul



Harvey'in bahsettiği İrlanda şarkısı Galway Bay iki farkı versiyonu olan bir şarkıdır.

İlk versiyonun sözleri



    'Tis far away I am today from scenes I roamed a boy,
    And long ago the hour I know I first saw Illinois;
    But time nor tide nor waters wide can wean my heart away,
    For ever true it flies to you, my dear old Galway Bay.

    My chosen bride is by my side, her brown hair silver-grey,
    Her daughter Rose as like her grows as April dawn to day.
    Our only boy, his mother's joy, his father's pride and stay;
    With gifts like these I'd live at ease, were I near Galway Bay.

    Oh, grey and bleak, by shore and creek, the rugged rocks abound,
    But sweet and green the grass between, as grows on Irish ground,
    So friendship fond, all wealth beyond, and love that lives alway,
    Bless each poor home beside your foam, my dear old Galway Bay.

    A prouder man I'd walk the land in health and peace of mind,
    If I might toil and strive and moil, nor cast one thought behind,
    But what would be the world to me, its wealth and rich array,
    If memory I lost of thee, my own dear Galway Bay.

    Had I youth's blood and hopeful mood and heart of fire once more,
    For all the gold the world might hold I'd never quit your shore,
    I'd live content whate'er God sent with neighbours old and gray,
    And lay my bones, 'neath churchyard stones, beside you, Galway Bay.

    The blessing of a poor old man be with you night and day,
    The blessing of a lonely man whose heart will soon be clay;
    'Tis all the Heaven I'll ask of God upon my dying day,
    My soul to soar for evermore above you, Galway Bay.



Dolores Keane'den dinleyelim.






Galway Bay



İkinci versiyonun sözleri ise




    If you ever go across the sea to Ireland,
    Then maybe, at the closing of your day,
    You can sit and watch the moon rise over Claddagh
    And see the sun go down on Galway Bay.

    Just to hear again the ripple of the trout stream
    The women in the meadow making hay
    Just to sit beside a turf fire in the cabin
    And watch the barefoot gossoons at their play.

    For the breezes blowing o'er the sea from Ireland
    Are perfumed by the heather as they blow
    And the women in the uplands diggin' praties
    Speak a language that the strangers do not know.

    Yet the strangers came and tried to teach us their ways
    And they scorned us just for bein' what we are
    But they might as well go chasin' after moonbeams
    Or light a penny candle from a star.

    And if there is going to be a life hereafter
    And faith, somehow I'm sure there's going to be
    I will ask my God to let me make my heaven
    In that dear land across the Irish sea.
    I will ask my God to let me make my heaven
    In my dear land across the Irish sea.


Bu versiyonu ise Bing Crosby'den dinleyelim.








Bing Crosby - "Galway Bay"

Mister NO

New York City Blues macerası hikayenin odağına bir caz sanatçısını alır.




Curtis Gray, Duke Ellington'ın orkestrası da dahil bir çok yerde saksafon solistliği yapmış ve en son olarak da Village Vanguard'da çalmaya başlamıştır.

Caz müziğinin melodilerindeki hüzün Curtis'in hayatının tam da kendisidir. Uyuşturucuya alışmış, gangsterlere borçlanmış, karısı öldürülmüş ve kızı kaçırılmıştır. Bu zor günlerinde Village

Vanguard'ın sahibi Max, Curtis'e yardımcı olurken, Mister No'da bir dost olarak yanındadır Curtis'in.

Bu maceranın ilgi çeken yanlarından birisi de beat kuşağının ve edebiyatının temsilcilerinden Jack Kerouac'ın da karşımıza çıkmasıdır.

Jack Kerouac




Curtis ve Mister No, tanıştıkları Jack Kerouac'ı Vanguard'a davet ederler.

Curtis Gray, Mister No'nun çok sevdiği "Body and Soul" isimli şarkıyı saksafonu ile çalarken "Bu parçayı yeni dostum Jack'e adıyorum" der.

Biz de bu güzel şarkıyı Gerald Hayes'in saksafonundan dinlerken, Vanguard'da Curtis, Jack ve Mister No'yu hayal edelim.

Gerald Hayes






Body & Soul - Gerald Hayes with Azar Lawrence & Al McLean




Curtis, Dule Ellington ve Orkestrası ile bir çok turneye çıkmış ve konser vermiştir.

Duke Ellington







Bu turnelerden birisi de Amsterdam turnesidir. Hikayemiz 1958 yılında geçmektedir. Duke'ün aynı tarihli Amsterdam konserinden bir şarkı çalalım.

Mr Gentle, Mr Cool


Duke Ellington - Mr Gentle Mr Cool


Duke Ellington'ın orkestra üyelerini de görebileceğimiz bir başka şarkı dinleyelim. Caravan



Duke Ellington, Caravan, Juan Tizol 1952



Maceranın ilerleyen bölümlerinde, gangsterlerden biri olan Pete, geceleyin sevgilisi Maggie ile Roseland Ballroom'da Left Frizzell'ı dinlemeye gideceğini söyler.


Roseland Ballroom 1919 yılındda dans salonu olarak Broadway'de açılmış, 1940 ve 1950'lerde popüler bir big band mekan olmuş, 1956 yılında ise şimdiki yeri olan 52. Cadde'de hizmet

vermeye başlamıştır.


Roseland Ballroom












İşte bu mekanda konser verecek olan Lefty Frizzell






Maceramızın geçtiği 1958 yılına ait bir şarkısını kendisinden dinleyelim

Cigarettes and Coffee Blues


Lefty Frizzell ~ Cigarettes and Coffee Blues

Mister NO

Yitik Yaşamlar macerası, adı gibi derin bir hüznü barındırır.




Senaryo ve çizimlerin oldukça başarılı olduğu bu macerada, kahramanımız hafta sonu tatili için gittiği yerde, yine kendini belanın içinde bulur.

Karşımıza çıkan bütün karakterler adeta birer kaybedendir. En acımasızından, en masumuna kadar...

Psikolojik sorunları olan polis Sherman araçları bozulunca en yakın benzinliğe gitmek için yoldan geçen genç bir çiftin arabasına biner. Bobby Turner ve Susie isimli gençler Sherman'ı

arabalarına alarak yola devam ederken, nasıl bir belaya çattıklarını tahmin edemezler. Radyoda müzik dinleyen gençler, Sherman'ın "Şu lanet radyoyu neden kapatmıyorsun

delikanlı
"

diye başlayan tepkisiyle müziği kapatırken radyoda "See you later alligator" çalmaktadır.

Sherman buralarda yokken biz bu şarkıyı rock'n rollun öncülerinden Bill Haley and the Comets'den dinleyelim.






Bill Haley and Comets - See you later alligator



See you later alligator

Well, I saw my baby walkin'
With another man today
Well, I saw my baby walkin'
With another man today
When I asked her what's the matter
This is what I heard her say

See you later alligator
After 'while crocodile
See you later alligator
After 'while crocodile
Can't you see you're in my way now
Don't you know you cramp my style

When I thought of what she told me
Nearly made me lose my head
When I thought of what she told me
Nearly made me lose my head
But the next time that I saw her
Reminded her of what she said

See you later alligator
After 'while crocodile
See you later alligator
After 'while crocodile
Can't you see you're in my way now
Don't you know you cramp my style


She said, I'm sorry pretty baby
You know my love is just for you
She said, I'm sorry pretty baby
You know my love is just for you
Won't you say that you'll forgive me
And say your love for me is true

I said wait a minute 'gator
I know you meant it just for play
I said wait a minute 'gator
I know you meant it just for play
Don't you know you really hurt me
And this is what I have to say

See you later alligator
After 'while crocodile
See you later alligator
So long, that's all, goodbye


Mister No, arkadaşı Harvey ve Harvey'in kuzeni Tommy ile arabada yolculuk ederken, Harvey: Böyle durumlarda biraz müzik iyi gider. Aklıma bir tane geldi. Eski bir İrlanda şarkısı. Adı"

Johnny has gone for a soldier"


Tommy: Evet bu şarkıya bayılırım

Harvey: O halde sen başla Tommy


Tommy şarkıyı söylemeye başlar ve hep beraber söyleyerek yola devam ederler.

Eski bir İrlanda halk şarkısı olan Johnny has gone for a soldier isimli hüzünlü şarkıyı önce Pete Seeger'dan dinleyelim





Pete Seeger - Johnny Has Gone For A Soldier


Farklı bir versiyon ise Diane Taraz'dan






Johnny Has Gone for a Soldier


Aynı şarkıyı son kez James Taylor'dan dinleyelim.





Johnny Has Gone for a Soldier: Women During the Civil War


3 farklı versiyonu olan şarkının en çok söylenen sözleri:

Johnny has gone for a soldier


Here I sit on Buttermilk Hill
Who can blame me, cryin' my fill
And ev'ry tear would turn a mill,
Johnny has gone for a soldier.

Me, oh my, I loved him so,
Broke my heart to see him go,
And only time will heal my woe,
Johnny has gone for a soldier.

I'll sell my rod, I'll sell my reel,
Likewise I'll sell my spinning wheel,
And buy my love a sword of steel,
Johnny has gone for a soldier.

I'll dye my dress, I'll dye it red,
And through the streets I'll beg for bread,
For the lad that I love from me has fled,
Johnny has gone for a soldier.

hanac

Bu güzel paylaşımlar için teşekkürler.

Mister NO

Umarım forum üyeleri, günün yorgunluğunu üzerlerinden Mister No şarkıları ile biraz da olsa atıyordur  :)

darkwood

Mister no okumak kadar şarkılarını dinlemekte bir keyif.  8)
Darkwood Sakinleri..

Mister NO

CIA'nın Emrinde macerasında kahramanımızı bir kez daha istemese de CIA ile çalışırken görürüz.





Leo isimli gencin suçsuzluğunu ispatlamak için CIA adına çalışmayı kabul eden kahramanımız, Leo'nun annesi Darlene ile de sevgili olmuştur. Darlene'nin evinde yemek yedikten sonra

Mister No: Gel plak çalalım

Darlene: İyi olur. Gecemize biraz hareket gelir.

Mister No: Ben bir plak seçebilir miyim?

Darlene: Elbette... Ama fazla plağım yok. Angelo bizi terketmeden önce çoğunu satmıştı.

Mister No: Sıkma canını. Ortama uygun bir tane bulacağıma eminim. Demedim mi? Buldum işte! Romantik bir hava estirmek istediğinde biraz Doowop harikalar yaratır

der ve pikaba koyduğu plağı çalmaya başlar. Kahramanımızın seçtiği plak Jack Scott'ın My True Love'ıdır.

Jack Scott







Şimdi bu şarkıyı dinleyelim:

Jack Scott - My True Love


Mister No çalıştığı Village Vanguard isimli jaz bara gelir. Barmen Bill ile aralarında şu konuşma geçer.

Bill: Merhaba Jerry

Mister No: Merhaba Bill. Bakıyorum grup erken gelmiş.

Bill: Bugün özel bir gün.

Mister No: Sahi mi? Neden?

Bill: İki saat önce Max'i Prestige'den aradılar. Monk ve grubu bu gece burada iki parça için canlı kayıt yapacakmış.

Mister No: Canına yandığım! Bu harika bir haber.

Mister No içinden konu hakkında :"Demek bunu da başardın Max. Vanguard tam istediğin gibi ünlü olma yolunda" diye geçirir.

Thelonious Monk daha önce de konuğumuz olmuştu.




Monk'un New York'ta farklı mekanlarda çaldığı (belki de birisi Vanguard'dır) şarkılardan oluşan Misterioso albümünden In Walked Bud isimli şarkıyı dinleyelim.


Thelonious Monk - In Walked Bud


Mister NO

Ateşten Sokaklar macerasında kahramanımız CIA ile gönülsüz işbirliğine devam eder. Derin devlet ilişkileri, mafya, uyuşturucu ticareti, bütün bu

pis ilişkilerin içinde Mister No tek başına ayakta kalmaya çalışmaktadır.




Sevimli pilotumuzun, Killarney Rose isimli barda barmen olarak çalışan arkadaşı Harvey Fenner ise sevdiği kadını yıllar sonra bulmuş ancak çabuk kaybetmiştir. Harvey'in sevgilisi Mercedes, bir takım

hırslarının sonucunda öldürülür. Harvey olay yerinde karşılaştığı asker arkadaşı Myrtle Evans'ı tanır ve cinayetten Evans'ı sorumlu tutar.

Harvey ve Evans deniz piyadesi olarak İwo Jima çıkarmasına katılmış iki iyi dosttur. Evans çatışma sırasında Harvey'nin hayatını kurtarır ve iki arkadaş The Halls of Montezuma marşını söyleyerek birliklerine geri dönerler.

The Halls of Montezuma full version


From the Halls of Montezuma
To the Shores of Tripoli;
We will fight our country's battles
In the air, on land and sea;
First to fight for right and freedom
And to keep our honor clean;
We are proud to claim the title
of United States Marine.

Our flag's unfurled to every breeze
From dawn to setting sun;
We have fought in ev'ry clime and place
Where we could take a gun;
In the snow of far-off Northern lands
And in sunny tropic scenes;
You will find us always on the job--
The United States Marines.

Here's health to you and to our Corps
Which we are proud to serve
In many a strife we've fought for life
And never lost our nerve;
If the Army and the Navy
Ever look on Heaven's scenes;
They will find the streets are guarded
By United States Marines.

yunusmeyra

yine "Halls of Montezuma" adlı ve pasifik okyanusunda japonlarla karşı karşıya gelen amerikan denizcilerinin hikayesini anlatan filmin tarihi 1951

HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

Mister NO

Namlunun Ucunda macerası uyuşturucu tacirleri ve mafyanın çatışmasının doruğa çıktığı bir maceradır.







Don Antonelli'nin oğlu Calogero New York'ta bir takım mafya işlerini yönetmektedir. Uyuşturucu ticaretinde daha çok kazanç olduğunu görünce bu piyasayı ele geçirmek için uyuşturucu

taciri Morgan ile amansız bir çatışmaya girer. Adamlarına Morgan'a ait fabrikayı ve limandaki depoyu yerle bir etmeleri talimatı verir. Babasının karşı çıkmasına ve uyarılarına rağmen

Calogero uyuşturucu işinde payını arttırmaya çalışmaktadır. Babasının düşüncelerini şu sözleri ile küçümser: Bu mesele kapandığında, babam da bana saygı duymayı öğrenecek. He he

müzik konusunda da çok geri kafalı. Hala geçmişe bağlı ama geçmişin artık hiç önemi kalmadı. Zaman değişti. Günümüzün müziği artık Rock'n Roll... Onu dinlerken kendini güçlü ve

yenilmez hissediyorsun. Dünyayı parmağında oynatabileceğini düşünüyorsun. Onu havaya uçurup bin parçaya ayırdığını sonra yeniden istediğin gibi inşa edebileceğini...


Calogero bunları düşünürken bir plak seçer ve dinlemeye başlar. Seçtiği plak Elvis Presley'in Heartbreak Hotel

isimli plağıdır.


ELVİS PRESLEY





1955 Yılında piyasaya çıkan ve çok kısa bir sürede 1 milyondan fazla satan Heartbreak Hotel şarkısını 1956 yılına ait görüntülerle KRAL'dan dinleyelim.


Elvis Presley - Heartbreak Hotel

Mister NO

Son zamanlarda, bir takım nedenlerle çok zaman ayıramadığım bir bölüm "Mister No'nun Sevdiği Şarkılar"

YouTube yasağı da elbette işin teknik yönünü etkiliyor. Haziran ayı ortalarından sonra hobilerime daha fazla zaman ayırabileceğim. Umarım bu sürede YouTube yasağı da kalkmış olur.

Elbette sitenin alan sorunu da çözülmüş olur  ;)

Tekrar sevgili dostumuz Mister No'ya dönecek olursak "Body and Soul" şarkısını ne kadar sevdiğini hepimiz biliyoruz.

26 Nisan akşamı Nardis Jazz Club'daydım.











O akşam Clubde Meltem Ege 6tet çıkıyordu.












Meltem EGE isteğimi kırmadı ve "BODY AND SOUL"u çok başarılı bir performansla söyledi.

Mister NO'nun Sevdiği Şarkılar bölümünü hatırlarken, bu güzel anımı da sizlerle paylaşmak istedim.  :)

DAMPYR

Böyle daha güzel olmuş sanki.illede video olması gerekmiyor.Mesajın içinde bir linkde gösterilebilir.... ::) :D :)

Mister NO

Kahramanımız müziği her ortamda sever.  ;)


Mister NO

Bu bölümde Mister No'nun en çok sevdiği şarkılardan birisi olan "Strange Fruit"den bahsetmiştik.

Caz klasiklerinden olan bu şarkının bestelenme hikayesi oldukça ilgi çekici.

Strange Fruit

Southern trees bear strange fruit,
Blood on the leaves and blood at the root,
Black bodies swinging in the southern breeze,
Strange fruit hanging from the poplar trees.

Pastoral scene of the gallant south,
The bulging eyes and the twisted mouth,
Scent of magnolias, sweet and fresh,
Then the sudden smell of burning flesh.

Here is fruit for the crows to pluck,
For the rain to gather, for the wind to suck,
For the sun to rot, for the trees to drop,
Here is a strange and bitter crop.


GARİP MEYVE

Güney'in ağaçlarında yetişir garip bir meyve,
Yapraklarında kan, köklerinde kan,
Kara bedeni güneyin meltemiyle sallanır,
Kavak ağaçlarından sarkar bir garip meyve.

Gösterişli Güney'in pastoral manzarası,
Gözler şişmiş, çarpılmış ağzı,
Manolyaların parfümüne, tatlı ve taze,
Aniden karışır kavrulan bir bedenin kokusu.

Kargaların koparması içindir bu meyve,
Yağmurun ıslatması, rüzgarın emmesi,
Güneşin çürütmesi, ağaçların düşürmesi için,
Garip olduğu kadar acıdır bu meyve.



" Strange Fruit " linç karşıtı bir protesto amacıyla, Bronxlu, Komünist Parti üyesi ve beyaz bir lise öğretmeni olan Abel Meeropol, tarafından yazılmış bir şiirdir .

Meeropol, 1930'da Marion, İndiana'da linç edilen Thomas Shipp ve Abram Smith'in Lawrence Beitler tarafından çekilen fotoğrafını görmüştü. Şiirinde, o linç görüntülerinden duyduğu dehşeti dile getirdi . Şiirini New York Teacher adlı bir sendika dergisinde 1937 yılında " Strange Fruit" başlığı altında yayınladı .

Meeropol çoğunlukla şiirlerini bestelemek için başkalarına (özellikle Earl Robinson) başvurmasına rağmen, "Strange Fruit"i bizzat besteledi. Şarkı New York ve çevresinde bir protesto şarkısı olarak belli bir başarı kazandı.(Daha sonra önemli bir şarkı yazarı olarak tanınan Abel Meeropol, anti-komünist savcı Joseph McCarthy'nin döneminde idam edilen Rosenberg'lerin iki oğlu Michael ve Robert'ı da evlatlık almıştır).


ABEL MEEROPOL




Lawrence Beitler'ın çektiği bahsi geçen fotoğraf





" 'Strange Fruit'u yazdım çünkü linçten, adaletsizlikten ve bunu sürdüren insanlardan nefret ediyorum!" Meeropol, 1935 yılında 30 yaşlarındayken, onu bu şarkının sözlerini yazana kadar rahat bırakmayacak bir linç fotoğrafı görmüştür. Sözleri, komünist yayın organlarında yayımlanmış olan 'Strange Fruit', ünlenmeden önce bir çok kez başkaları tarafından da seslendirilmiştir. Ama bu parçayı eşsiz yorumuyla dünyaya tanıtan, o zamanlar 24 yaşında gencecik bir şarkıcı olarak Café Society' isimli gece kulübünde sahneye çıkan Billie Holiday olmuştur.

Café Society'yi, solcu sempatizanı eski bir ayakkabı satıcısı olan Barney Josephson açmıştır. Burası -Harlem'i saymazsak- Amerika'da beyazlarla siyahların beraberce eğlendikleri yegane gece kulübüdür. Kulüp, kısa zamanda entelektüellerin, işçi liderlerinin, yazarların, sanatçıların, cazseverlerin, öğrencilerin ve solcuların uğrak yeri olmuştur. Charlie Chaplin'den Errol Flynn'e, Lauren Bacall'dan Langston Hughes'e, Nelson Rockefeller'dan Lillian Hellman'a kadar ilginç bir müdavim listesi vardır gece kulübünün. Hatta Eleanor Roosevelt'in hayatında ilk kez New York'ta bir gece kulübüne gitmek istediğinde, seçiminin Café Society olduğu da söylentiler arasındadır. 'Doğru İnsanlar için Yanlış Mekan' (Wrong Place for Right People) olarak reklamı yapılan bu kulüp, aslında o yıllarda belki de bu şarkının söylenip takdir edilebileceği yegane mekandır.


Şarkı bittiğinde bir an için etrafı saran sessizliği Billie Holiday bozar; "Pastoral ne demek?" diye sorar Abel Meerepol'a, istifini bozmadan. Meeropol, yukarda dizelerini Türkçe'ye çevirmeye çalıştığım "Strange Fruit" isimli şarkının bestecisi ve söz yazarıdır. 'Café Society' isimli caz kulübüne, Holiday'i şarkısını söylemeye ikna etmek için gitmiştir. Parçanın sonunda karşı taraftan çok daha farklı bir tepki, en azından bir heyecan kıpırtısı beklerken, bu basit sorunun imâ ettiği bir ilgisizlikle karşılaşan Meeropol, besbelli hayal kırıklığına uğramıştır. Café Society'nin sahibi ve bu olayın diğer şahidi Barney Josephson'a göre, durum göründüğünden de farklıdır. Josephson, Billie'nin, ırkçılığa karşı duruşuyla kıyamet koparacak, Amerikan müzik tarihini değiştirecek, Time dergisi tarafından "Yüzyılın En İyi Şarkısı" seçilecek olan bu devrimci şarkının ne anlama geldiğini bile kavrayamamış olduğunu iddia eder.


Yine Barney Josephson'a göre, Billie onu kırmamak için bu şarkıyı söylemeyi kabul eder. Josephson, "'Strange Fruit'u söylemeye başladıktan ancak aylar sonra, bir gece gözünden aşağı inen bir damla yaş gördüğüm zaman, Billie'nin şarkının sözlerini kavradığına ikna olmuştum", diyor ama, "Şunu da itiraf etmeliyim, ondan evvel de şarkıyı aynı güzellikte okuyordu" diye eklemeyi de ihmal etmiyor! Zenci kadın yazar Farah Jasmine Griffin ise, kulüp sahibinin bu sözlerini kırıcı bulduğunu, Holiday'in 'Strange Fruit'u başlarda söylemek istememesinin tek nedeninin, şarkıyı her seslendirdiğinde, çocukluğunun acımasız görüntülerine tekrar tekrar katlanmak istememesi olduğunu belirtiyor.

Sonunda o tarihi an gelir. Billie konserinin son parçası olarak ilk defa 'Strange Fruit'u seslendirir. Café Society'nin müşterileri, Amerika'da ilk kez böylesine kritik bir konuyu bu kadar cesur bir şekilde ele alan bir şarkıya tanık olmuştur. Şarkı bittiğinde kimse ne yapacağını, daha doğrusu nasıl bir tepki vermesi gerektiğini kestirememektedir. Etrafı rahatsız edici bir sessizlik kaplar. Bir müddet sonra dinleyicilerin birinden tedirgin ve cılız bir alkış sesi gelir. Bu adeta diğerlerinin bekledikleri işarettir. Bir anda herkes çılgınca alkışlamaya başlar. Bu an Amerikalı zenciler için olduğu kadar Billie için de bir dönüm noktasıdır; hayatı boyunca aradığı saygınlığı bulmuştur, o artık bir 'Lady'dir. Zaman geçtikçe dinleyicilerin tedirginliği azalır, alkışlar giderek güçlenir. Josephson, Billie'nin geceleri sahneyi terketmeden evvel söylediği son şarkının hep 'Strange Fruit' olmasını ister. Billie şarkıya başlamadan önce garsonlar son turlarını atacaklardır, çünkü şarkı başladığı andan bitene kadar servis duracaktır, kulübün sahibi böyle emretmiştir. Işıklar, şarkının başlamasıyla birlikte tamamen karartılır, küçücük bir spot yanar sadece, Billie'nin yüzünü aydınlatan. Şarkı bitince Billie derhal sahneyi terk edecek ve alkışlar ne kadar güçlü olursa olsun, selam vermek için bile geri dönmeyecektir. "'Strange Fruit'un insanların içine işlemesini istiyordum. Bunun için de araya başka hiç bir şey girmemeliydi, bütün çabam, direktiflerim bunu gerçekleştirmek içindi" diye açıklar Barney Josephson bu konudaki tavrını.

44 yıllık kısa ömrünün sonuna kadar bu şarkı Billie Holiday'in repertuarında olmazsa olmaz yerini aldı ve her söylediğinde eşsiz yorumuyla olay yarattı. Bu parçayı Billie Holiday'den dinlediğinizde teatralliğe dair hiç bir şey bulamazsınız. Katiyen ağlamaklı değildir sesi. Kararlı ve boyun eğmez bir tavrı vardır ama dinleyicinin de üstüne gitmez, bırakır herkes kendiyle hesaplaşsın. Sulu bir duygusallıktan eser yoktur, hatta kimi zaman aldırmaz bir ses tonu adeta size meydan okur. Şarkı bittiğinde ise eskisi gibi hissedemezsiniz artık. Bir kere rahatsız olmuş, bir kere daha adaletsizliğin, eşitsizliğin farkına varmışsınızdır. Billie sizi bu duygularınızla başbaşa bırakır ve çıkar gider. Bu bence bir şarkıcının erişebileceği en mükemmel yorumdur. Cazda vokal deyince bu yüzden akla ilk Billie Holiday gelir. Bize baskı kurmaz, duygularımızla oynamaz. Gelir şarkısını söyler, çıkar gider, bizi hissettiklerimizle başbaşa bırakır.

O yıllarda Amerika'nın özellikle güney eyaletlerinde zencilerin linç edilmesi yaygın bir olaydı. Resmi rakamlara göre 1889 ile 1940 yılları arasında 3833 kişi linç edilmişti. %90'ı Amerika'nın güneyindeki küçük ve fakir yerlerde gerçekleşen bu cinayetlerin işlenmesi için önemli bir sebebin oluşması da gerekmezdi. Davranışı beyazların hoşuna gitmeyen hemen her zenci bu tehlikeyle karşı karşıyaydı. Linç edilen zenciler diğerlerine ibret olsun diye ağaçlara asılır, bir çoğu yakılır ve cinsel organları tahrip edilirdi. O gün için özenle hazırlanmış olan beyazlar, adeta bir karnaval havasında gerçekleştirdikleri bu cinayetleri ölümsüzleştirmek için cesedin yanında süslü elbiseleri ve en pişkin gülüşleri ile kameralara poz verirlerdi.

Aslında ırkçılığa karşı bir söylemi olan ilk parça 'Strange Fruit' değildi. Ondan evvel 1929 yılında sözlerini Andy Razaf'ın yazdığı ve Louis Armstrong tarafından ölümsüzleştirilen 'Black and Blue' ve Ethel Waters'ın meşhur ettiği Irving Berlin bestesi 'Supper Time' da protest söylemiyle dikkati çeken parçalardı. Ancak 'Strange Fruit'la birlikte ilk kez linç ayıbı böylesine bir açıklıkla beyazların yüzüne tokat gibi vuruluyor, bu rezaletle hesaplaşmaları için meydan okunuyordu. İşte tam da bu yüzden bu eser, böylesine önemsendi, bu kadar değer kazandı. Şarkı Amerika'yı sosyal, politik ve kültürel alanlarda o kadar derinden etkiledi ki hakkında kitaplar yazıldı,
araştırmalar yayımlandı, filmler çekildi. Linci yasak edecek bir yasa çıkarmaya çalışan sivil toplum örgütleri, şarkının sözlerinin kopyasının Amerikan Kongresi'ne yollanmasını sağladılar. Bir kaç sene sonra, 1944'te ise 'Strange Fruit', Lillian Smith'in ırk ayrımcılığı hakkında yazdığı ünlü kitabının ismi olmuştu. Abbey Lincoln, Cassandra Wilson, Carmen McRae, Nina Simone, Dee Dee Bridgewater ve Sting gibi müzik dünyasının ünlü vokalistleri bu parçayı seslendirdi. İngiliz müzik dergisi 'Q Magazine' geçtiğimiz yıllarda 'Strange Fruit'u 'Dünyayı Değiştiren 10 Şarkı' dan biri olarak seçtiğini duyurdu. Pulitzer ödüllü tarihçi Leon Litwalk, bu şarkıyı Berkeley Üniversitesi'nde verdiği derslerinde referans olarak kullandı, Avrupa'da ise Apartheid karşıtı çevrenin adeta marşı haline geldi. Elijah Muhammed'in önderliğinde Malcolm X'in Amerika'da zenciler arasında yaygınlaştırdığı İslami hareketin mirasçılarından Halit Muhammed'in söylevlerinde ise sık sık kullandığı önemli bir malzemeydi.

Tabii hangi eser bir ülkedeki dengeleri bu kadar derinden sarsarsa, yasaklarla, protestolarla, engellerle karşılaşır. 'Strange Fruit' için de bu böyle olmuştur. İlk engel, şarkının plak yapılması aşamasında karşısına çıkar Holiday'in. O ana kadar çalıştığı Columbia Records plak şirketi, güneyli beyazların tepkisini çekmemek için şarkının kaydını yapmayacağını bildirir. Holiday'i daha gencecik bir kızken keşfeden John Hammond bile desteklemez kendisini. En sonunda Billie şarkıyı kaydetmek için, küçük bir plak dükkanından yönetilen Commodore Records isimli yeni bir şirketi ikna eder. Plak çıkmıştır çıkmasına ama bu defa da bunu radyosunda yayınlayacak babayiğit bulunamaz bir türlü. Öte yandan güneyde verdiği konserlerde bir kere bile 'Strange Fruit'u söyleyememiştir Billie Holiday. Hatta bir keresinde ısrarcılığından dolayı Alabama'nın Mobile kentinden kovulmuştur. Zenciler bile bu şarkıyla ilgili farklı duygulara sahiptir. Sosyal durumları çok kötü olmayanlar, beyazların öfkesini ve hiddetini artıracağı endişesiyle bu şarkının popüler hale gelmesini istemezken, hâli vakti yerinde olmayanlar, şarkının mânasını bile anlayacak eğitime sahip değillerdir. Biri kendilerine açıklamadıkça da, bu garip meyveyi henüz görmedikleri egzotik bir meyve sanmaları çok da olmayacak bir şey değildir.

Öteden beri, Billie Holiday ile ilgili yazılan ve anlatılanlara hep şüpheyle yaklaşılmıştır. Belki umursamadığından, belki çoğu zaman uyuşturucunun etkisinde olduğundan, Billie hakkındaki pek çok gerçek ya çarpıtılmıştır veya yerini şarkıcının hayal dünyasının ürünlerine bırakmıştır. Buna en çarpıcı örnek, şarkıcının 1956 yılında yayınlanan otobiyografisidir. Pek çok yanlışlarla dolu olan kitapta, 'Strange Fruit' Billie'nin kendi eseri gibi gösterilmiştir. Meeropol, kitabı yayınlayan şirketin, kendisine sonraki baskılar için 'Strange Fruit'la ilgili tüm yanlışları düzeltme taahhüdünü verdiğini söylese de, kitabın '92 yılı baskısında bir değişiklik görülmez. Öte yandan, Meeropol'un, 'Lady Sings the Blues' isimli Billie Holiday hakkındaki filmi göremeden, 1986 yılında ölmesi ise hakkında en hayırlısı olmuştur. Bu film belki de sadece Billie'nin hayal dünyasında varolan en uçuk hikayelerin anlatıldığı bir filmdir. Filmde Diana Ross tarafından canlandırılan Billie, güneydeki turnelerinden birinde bir linç olayına şahit olmuş ve bundan çok etkilenip, 'Strange Fruit'u güya hemen oracıkta kaleme almıştır. Neden sonra, filmin yapımcılarının şarkıyı ihlal etme bedeli olarak 4500 dolar ödedikleri ortaya çıkacaktır. Ödemeler elbette Meeropol'a yapılmaz, çünkü şarkının telif hakları onun değildir. 'Strange Fruit'un plağının basıldığını bile bir arkadaşından duyacaktır. Şarkısına tecavüzler bununla da sınırlı kalmayacaktır. Meeropol'un aramızdan ayrıldığı sene gösterime giren, Mickey Rourke ile Kim Basinger'ın başrolünü oynadığı 'Dokuz Buçuk Hafta' isimli erotik filmde Rourke, Basinger'ı baştan çıkarmak için ona 'Strange Fruit'u çalar!

New York'un Bronx mahallesinde bir lisede 27 yıl boyunca İngilizce öğretmenliği yapan Meeropol, aynı zamanda komünizme yakınlık duyan bir siyasi eylemci ve kaybettiği iki çocuğunun isimlerinden oluşan "Lewis Allen" takma adıyla şiirler ve şarkı sözleri yazan üretken bir yazardır. Son yıllarında kendisini en çok etkileyen olaylardan birinin, beyaz bir yahudi olmasına rağmen, "Zenci Besteciler Antolojisi"nde 'Lewis Allen' takma adıyla yer alması olduğunu anlatır. Abel Meeropol adı öte yandan bambaşka, fakat yine çok çarpıcı bir olayı çağrıştırır. Meeropol, Soğuk Savaş Dönemi sırasında Rusya'ya casusluk yapmak suçundan idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg'in iki küçük oğlunu evlat edinen idealist bir yardımsever olarak hatırlanmaktadır günümüzde.

1958 baharı gelmiştir, 'Strange Fruit' piyasaya çıkalı tam 19 yıl olmuştur. Amerikalı ünlü zenci yazar Maya Angelou 'In the Heart of a Woman' isimli kitabında Billie'nin Los Angeles'a yaptığı ziyaretlerinden birinde, uyumadan önce, oğlu Guy'ın yatağına ilişip, ona 'Strange Fruit'u söylediğini anlatır. Şarkı bittiğinde Guy'ın bir sorusu olacaktır ünlü şarkıcıya: 'Pastoral manzara ne demek, Bayan Holiday?' Billie'nin yüzünü zalim bir ifade kaplar. Sesinde bir küçümseme sezilir adeta: "Pastoral mı ne demek? Zırdelilerin zencileri öldürmesi demek. Senin gibi küçük bir zenciyi alıp, vidalarını söküp lanet gırtlağından içeri tıkmaları demek... Allahın belası pastoral manzara bu demektir işte... "

(Billie Holiday, bu olayın üzerinden sadece bir yıl sonra, uyuşturucu bulundurmaktan tutuklandığı 17 Temmuz günü, kalp ve akciğer yetmezliği sebebiyle kaldırıldığı hastanede son nefesini verecektir.)


Andante dergisi ağırlıklı olarak hazırlanmıştır


Şimdi bu şarkıyı Billie Holiday'den dinleyelim.






https://www.youtube.com/watch?v=Web007rzSOI